Belge 1
Gayet mahrem tutulacaktır.
Erzurum, 22.8.35
TAMİM
Pek mevsûk elde edilen ma’lumâta göre Rum Patrikhanesi’nde Mavri Mira isminde bir heyet teşekkül etmiştir. Bunun reisi Patrik Vekili Droteos, azaları: Atenagoras, Enez Metropoliti, Yunan Kaymakamı Giritli Katekhakis, Katelopulos, Dipasimas, Ayinpa, Polimitis, Siyari ismindeki zevâttır.
Heyet doğrudan doğruya Venizelos’tan talimat alıyor. Rumların ve Yunan Hükümeti’nin muâvenet-i nakdiyesiyle pek azîm bir sermayesi vardır.
Vazifesi, Osmanlı vilâyetleri dahilinde çeteler teşkil ve idâre eylemek, mitingler ve propaganda yapmaktır. Yunan Salib-i Ahmer’i de bu Mavri Mira heyetine merbuttur. Vazifesi sûretâ muhâcirlere bakmak gibi insanî bir perde altında çete teşkilâtı yapmak, tertibât-ı ihtilâliyeyi ihzâr eylemektir. Bu suretle eczâ-yı tıbbiye ve levâzım-ı sıhhiye namı altında silâh, cephane ve teçhizatı memâlik-i Osmaniye’ye idhâldir. Hatta resmî Muhâcirîn Komisyonu da Mavri Mira heyetine tâbidir.
İstanbul Patrikhanesi ve Yunan Konsoloshanesi esliha ve cephane deposu halini almıştır ve hatta kiliseler ibadet yerinden ziyade askerî ambarlar gibi kullanılmaktadır. Ermeni Patriği Zaven Efendi de Mavri Mira heyeti tarafından satın alınmıştır. Rum mekteplerinin, evvelce bizim yapıp da tam şimdi sırası iken maalesef terkettiğimiz, izci teşkilâtları tamamen Mavri Mira heyeti tarafından idâre olunmaktadır. İstanbul, Bursa, Bandırma, Kırkkilise, Tekfurdağı ve mülhakatında izci teşkilâtı itmâm olunmuştur, izciler yalnız çocuklar değildir. Yirmi yaşını mütecâviz gençler de dahildir. Anadolu’da Samsun ve Trabzon cephane tevzi mahallidir. Müsait bir halde bir yelkenli Yunan sefinesi istasyon halinde cephane ve eslihayı hâmilen bu mahallerde bulundurulacaktır. Ermeni hazırlığı da tamamen Rum hazırlığı gibidir.
Mustafa Kemal
Belge 2
Şifre halli
Kastamonu, 24.2.36
SURET
Trabzon’dan numara 182 âdi mektup (Kastamonu’da Muhâcirîn Komisyonu’na)
Size ricâ ederiz ki Pontus Cemiyeti’miz hakkında her ne müsted’iyatınız varsa bize müracaat etmelisiniz. Bize tâbi oluyorsunuz. Şehrî taahhüdâtınızı bize göndereceksiniz. Biz de size makbuz göndereceğiz ve ihtiyâcâtınızı göndermek üzere bu bâbda cemiyetimizin merkezine öyle ma’lumât verdik.
Eski Meb’ûs Reis Kokidis, Aza Anderyadis, Kâtip (okunmuyor)
DİĞER SURET
Taahhütlüdür. Numara 190 (İnebolu’da Rum Muhâcir Cemiyeti’ne)
Efendiler,
30 Kânunuevvel 35 tarihli mektubunuzu aldık. Mıntakalar doğrudan doğruya İstanbul’daki Merkez-i Umumî’ye merbuttur. Böylece Merkez-i Umumî’den bize tebligat olundu. Size tavsiye ederiz. Hemen Merkez-i Umumî’ye mürâcaat ediniz. Ânlar mübrem işler için size ....... bulunacaklardır. Lâzım gelen paralar için de ma’lumât vereceklerdir. Bunlar için bugün Merkez Cemiyeti’ne yazdık ve bir de yazdık ki size muhtaç olan talimatı versinler. Bize gönderdiğiniz mektubun bir suretini de Merkez’e gönderdik.
Reis, Aza, Kâtip
Ankara K. O. 20 Kumandanlığı’na
Heyet-i Temsiliye’ye
1. Trabzon Pontus Cemiyeti tarafından İnebolu ve Kastamonu şubelerine yazılan mektupların meal tercümeleri bâlâya çıkartıldı.
2. Mektupların aslını İnebolu postanesinden Vali Bey doğruca Kastamonu’ya gönderilmesini emir verdikleri berâ-yı ma’lumât maruzdur.
Mıntaka Kumandanı
Osman
Belge 3
İstihbarat
Adet
44
Şifre
1.6.335
Diyarbekir, Erzurum, Van, Bitlis, Mamuretülaziz, Sivas Vilâyetlerine, Erzincan, Kayseri Müstakil Mutasarrıflığı’na
Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin vilâyet merkezleriyle livalarında ve mülhakatında teşkilâtı var mıdır? Bellibaşlı müessis ve mümessilleri kimlerdir? Civar vilâyetlerdeki teşkilâtı ile hâiz-i irtibat ve muhabere midir? Başka cemiyât var mıdır? Bi’t-tahkik iş’ârına inayetlerini ricâ ederim.
Mustafa Kemal
Belge 4
2732/187
Elaziz’den, 18.6.35
Vürûdu: 20
Üçüncü Ordu Müfettişliği’ne
C: 1 Haziran 1919, İstihbarat 44 Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin burada bir şubesi mevcut olup ve mütehayyizân-ı memleket ve eşrâf da bu (B maiyet zara) sıra Erzurum, Sivas, Diyarbekir ile muhabere etmektedir. Bundan başka İtilâf ve Hürriyet, Sulh ve Selâmet Fırkalarıyla Kürdistan Teali Cemiyeti’nin birer şubeleri ve Muallimîn Cemiyeti namıyla da ayrıca teşekkül etmiş bir cemiyet bulunduğu maruzdur.
Elaziz Vali Vekili
Hulûsi
Belge 5
İstihbarat
Adet
44
Şifre
1 Haziran 335
Trabzon Vilâyet-i Aliyyesine
1. Trabzon’da müteşekkil Adem-i Merkeziyet Cemiyeti’nin tarih-i teessüsü ve programı nedir? Hükümet’in müsaadesine mazhar mıdır? Müessisleri kimlerdir? Şimdiye kadar Hükümet’çe mazbût olan ef’âliyle hatt-ı hareketleri nedir?
2. Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Trabzon ’daki merkez ve mümessilleri kimlerdir?
3. Her iki cemiyetin merkez ve mülhakatı vilâyetteki teşkilâtı ne derecededir? Bu iki cemiyetten başka cemiyât var mıdır? Müsâraaten inbâ buyurulmasını ricâ ederim.
Mustafa Kemal
Belge 6
434
Trabzon, 9.6.35
Vürûdu 10
Havza’da Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
C: 1 Haziran 35 ve 44 şifreye:
Trabzon’da Adem-i Merkeziyet Cemiyeti yoktur. Dersaadet’te müteşekkil Trabzon ve Havalisi Adem-i Merkeziyet Cemiyeti tarafından birkaç ay evvel gelip, geçenlerde avdet eden Nazmi Nuri Efendi isminde bir murahhasın teşebbüsü üzerine Of kazasıyla Lâzistan livası dahilinde Adem-i Merkeziyet şubeleri açılmıştır. Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti memleketin ileri gelen eşrâf ve mütehayyizânı meyânından müntehap ve Murat Hanzade Ziya ve Nemlizade Sabri ve Çulhazade Kadri ve Hacı Ali, Hafızzade Mehmet Salih ve Kazzazzade Hüseyin ve Abanozzade Hüseyin ve Hatipzade Emin Efendilerden mürekkebtir ve bu heyetin ikdamatı, rabıta-i Osmaniye’nin muhafazası gibi bir hiss-i vatanperverâneden mülhemdir. Bu cemiyetin bütün mülhakatta birer şubesi bulunuyor. Bundan mâadâ Trabzon’da bir de İhtiyat Zâbitân Cemiyeti olduğunu arz eylerim.
Vali
Mehmet Galip
Belge 7
Deraliyye, 19.3.335
Erzurum’da Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Milliye Cemiyeti Şube Reisliği’ne
Cemiyetimizin maksad-ı teşekkül ve gaye-i mesâisi evvelce ber-tafsil iş’âr olunmuştu. Muayyen bir azim ile bu gayeyi takip eden Cemiyetimiz mesâisini daha müsmir bir şekle ifrâğla Müslüman anâsırın hukukunu müdafaa etmek için Le Pays namıyla Fransızca yevmî bir gazete neşrine başlanmış olduğu gibi Hâdisât gazetesinin imtiyâzını da deruhde eylemiştir. Vilâyât-ı Şarkiyenin idâre-i Osmaniye’de kalması ve birtakım müftereyâtla Müslüman anâsırın hukukunun mahvına meydan verilmemesi için bî-taraf bu iki yevmî gazetelerle neşriyatta bulunan cemiyet diğer taraftan da İstanbul’daki Düvel-i Mütelife mümessillerine ve İtilâf Devletleri başvekillerine bir sureti gönderilecek olan muhtırayı vermiş ve müdafaa-i hukuk-ı milliye için Avrupa’ya bir heyet-i murahhasa gönderilmesini de taht-ı karara...
Belge 8
Diyarbekir’den 8.6.35
Vürûdu: 14
Dokuzuncu Ordu Kıtaatı Müfettişliği’ne
C: 1.6.35 ve 44 şifreye:
Burada Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti teşekkül etmemiştir. Ancak bu yakınlarda Erzurum ve Trabzon’dan vilâyet belediyesine keşîde olunan Kürdistan hakkındaki heyecan-âmîz telgrafnamelerden telâşa düşen ahali-i Hıristiyaniye’nin (?) bu bâbda bazı teşebbüsâtta bulundukları meşhûddur. Maamafih bu hususta vilâyetçe tenvîr ve irşâdât sureti yazılmıştır. Diyarbekir’de bazı ........ gençlerden teşekkül eden Kürt Cemiyeti İngiliz himayesinde bir Kürdistan istiklâliyetini takip eden propaganda yapması üzerine buraya gelen Süleymaniye Hâkim-i Siyasisi Mister Nowill’in efkârına kapılarak beyne’l-ahâli bunun şiddetle reddi ve bu teşebbüsâtın Cemiyetler Kanunu’na adem-i mutabakati hasebiyle mezkûr cemiyet sed ve vilâyetçe takibat-ı kanuniye yapılmakta bulunmuştur. Elyevm Diyarbekir’de İtilâf ve Hürriyet Fırkası mevcut olup bundan başka cemiyet yoktur efendim.
Vali Vekili
Mustafa
Belge 9
İstihbarat
Şifre
Amasya, 15.6.35
Diyarbekir Vilâyeti Vekâlet-i Aliyyesine
C: 8.6.35
Bütün milletin beka ve istiklâlini kurtarmak için birleştiği şu tarihî günlerde bir ecnebi devletin himayesine sığınarak zelîl ve esir yaşamayı tercih eden her türlü içtihâdâtın, memleketi tefrîkaya düşürecek her nev’î cemiyâtın dağıtılması pek vatanî ve zarurî bir vazife olmakla Kürt Kulübü hakkındaki tarz-ı hareket âcizlerince de pek muvâfık görülmüştür. Şu kadar ki, İtilâf Devletleri’nin hak-şikenâne muâmelâtı İzmir’in Yunanlılara işgal ettirilmesi tesiriyle memleketin en ücra köşesinde bile husûle gelen intibâh-ı azîm her türlü ihtirâsât-ı siyasiye ve makasid-i menfaat-cûyâneden münezzeh olmak üzere “Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye ve Redd-i İlhak” Cemiyetlerini tevlîd etmiş ve bu cemiyetlere hangi zümre-i siyasiyeye mensup olursa olsun, her Türk, her Müslüman iştirak etmiş ve vicdan-ı millînin tezâhürât-ı fiiliyesi bütün cihana bu suretle ilân edilmekte bulunmuştur. Binâenaleyh Diyarbekir ve mülhakatında da Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye ve Redd-i İlhak Cemiyetlerinin teşekkül ve teessüsüne delâlet buyurulmasını ehemmiyetle tavsiye eylerim. Ve bilhassa Kürt Kulübü’nün azasıyla bugünkü telgrafname-i âcizî dairesinde müzakere ederek uzlaşmak muvâfıktır efendim.
Üçüncü Ordu Müfettişi
Fahrî Yaver-i Hazret-i Şehriyarî
Mirliva Mustafa Kemal
Belge 10
Şifre
Zâtidir
21 Mayıs 35
Erzurum’da On Beşinci Kolordu Kumandanı Paşa Hazretlerine
Ahvâl-i umumiyemizin almakta olduğu şekl-i vahimden pek müteellim ve müteessirim. Millet ve memlekete medyûn olduğumuz en son vazife-i vicdaniyeyi yakından mesâi-i müştereke ile en iyi ifa etmek mümkün olacağı kanaatiyle bu son memuriyeti kabul ettim. Bir an evvel zât-ı âlinize mülâki olmak arzusundayım. Ancak Samsun ve havalisinin vaziyeti asayişsizlik yüzünden fena bir akıbete dûçâr olmak mahiyetindedir. Bu sebeple burada birkaç gün kalmak zarureti vardır. Bendenizi şimdiden tenvîre medâr olacak hususât var ise iş’ârını ricâ eder ve gözlerinizden öperim kardeşim.
Mustafa Kemal
Belge 11
Şube 1
1327
Gayet aceledir
Ankara’dan, 26.5.35
Havza’da Dokuzuncu Ordu Kıtaatı Müfettişliği’ne
C: 23.5.35 tarih ve 105/3 numaralı şifreyedir.
Birçok ihtimama rağmen İzmir’den muntazam ma’lumât alamıyoruz. Oradaki kumandanlıkla henüz irtibat tesis edilemedi. 25 Mayıs’ta Manisa’nın da işgal edildiği ve muhaberenin münkatı’ olduğu telgraf memurlarından haber alındı. Maamafih Manisa istikametinde bir irtibat zâbiti gönderdik. Henüz ma’lumât gelmedi. Kolordu’nun Ereğli’de bulunan aksâmının şimendiferle nakline kâmilen muvaffak olamadık. Karadan yürüyüşe başladılar. Mesafenin uzaklığı hasebiyle ne vakit muvâsalat edecekleri ma’lûm değildir. Burada elimize geçen efrâdı Afyonkarahisarı’nda Yirmi Üçüncü Fırka’ya gönderiyoruz. Çünkü bu fırkanın mevcudu pek azdır... Ve Kastamonu vilâyetleriyle Kayseri Mutasarrıflığı’ndan bazı muhill-i asayiş vakayi hakkında ma’lumât verilmeğe başlanmıştır. Henüz mahiyetleri tahkik edilmektedir. Emr-i devletleri vechile peyderpey arz-ı ma’lumât edeceğim.
26.5.35 tarih ve 1 Şube 1327 numaralı olup saat 6.35 sonrada Ankara telgrafhanesine verilmiştir.
K. O. 20 Kumandanı
Mirliva
Ali Fuat
Belge 12
İstihbarat
Şifre
Havza, 27.5.35
Ankara Yirminci Kolordu Kumandanı Fuat Paşa Hazretlerine
C: 26.5.35 şifre.
Afyonkarahisarı’ndaki Yirmi Üçüncü Fırka mevcud-ı hazırı nedir? Bunu takviye için hangi menâbiden istifade edilmektedir? Bugünkü vaziyet-i umumiyemize nazaran mezkûr fırkaya nasıl bir vazifenin tevcîhini tasavvur buyuruyorsunuz? Konya’da fi’l-hakika işitildiği gibi bir vatan ordusu müteşekkil midir? Vali ile tanıştınız mı? Gözlerinizden öperim.
Mustafa Kemal
Belge 13
İstihbarat
Şifre
Havza’dan, 27.5.35
Konya’da Yıldırım Kıtaatı Müfettişliği’ne
Düvel-i İtilâfiye kuvvetlerinin Manisa’yı işgal ettikleri haber alınmıştır. Bu bâbdaki ma’lumât-ı devletlerini ricâ ederim.
Afyonkarahisarı’nda bulunan fırkanın tezyîd-i kuvvetine imkân-ı maddî bulunabilecek midir? Bu fırkaya bugünkü ahvâl karşısında nasıl bir vazife tevcîhi ihtimali olduğu; Konya’da bir vatan ordusu teşkil edilmekte olduğuna dair bazı havadisler şâyi olduğundan bunun mahiyet ve teşkilât-ı esasiyesi hakkında tenvîr buyurulmaklığımı hassaten ricâ ederim.
Dokuzuncu Ordu Kıtaatı Müfettişi
Mustafa Kemal
Belge 14
Ankara, 28.5.335
Ankara’dan: Dokuzuncu Ordu Kıtaatı Müfettişliği’ne mevrûd 574 numaralı şifredir.
C: 27.7.35 şifreye:
Yirmi Üçüncü Fırka’nın efrâd mevcudu ancak dokuz yüze iblâğ edilebildi. Ankara kalemi tahsis edilmiştir. Mahallinden de ihzârı için teşebbüsâtta bulundum. Henüz bir cevap alamadım. Yirmi Üçüncü Fırka Tarsus’ta malûm-ı âlileri olan fırkadır. Yeni emrime girmiştir. Kabiliyetli bir hale girmesine çalışılmaktadır. Burdur ve Isparta ve Kasaba’da bir taburu vardır. Mütebaki kuvveti Afyonkarahisarı’ndadır. Bir işgal vaziyeti karşısında ordugâhlarında kuvvet çoğalıncaya kadar mevkilerini terk etmeyecek ve dûçâr-ı tecavüz olursa ahali-i mahalliyeden alacakları takviye ile mevkilerini müdafaa edeceklerdir. Konya’da vatan ordusunun teşkilinden haberdâr değilim. Vali ile tanışmaya çalışıyorum. Maa’t-teessüf Yunan askeri Manisa’yı da işgal etmiş. Ahali işgali red için bir miting yapmış. Arz-ı ihtiram eylerim.
K. O. 20 Kumandanı
Mirliva
Ali Fuat
Belge 15
Zât-ı devletlerine mahsustur.
259
Konya, 30.5.35
Havza’da Dokuzuncu Ordu Kıtaatı Müfettişliği’ne
C: 27 ve 29 Mayıs 35 tarihli şifreye:
Yunan ordusu Manisa ve Aydın civarlarını işgal etmiş ve Afyonkarahisarı’ndaki fırkanın civardan takviye-i kuvvetine çalışılıyor. Rum olan mutasarrıfının tebdili müyesser oldu. Fırka oradaki asayişi muhafaza ile beraber her türlü işgal hadisesine her türlü vesâitle mukavemet edecektir. Bu vesâit hazırlanıyor. Konya’da orduya zahîr olabilecek bir kuvvet ihzârına çalışıyoruz. Ancak maddî bir isim ve unvana mâlik değildir.
İzmir Müdafaa-i Milliye ve Redd-i İlhak Cemiyeti Denizli’de bulunmaktadır efendim.
Yıldırım Kıtaatı Müfettişi
Cemal
Belge 16
Zata mahsustur.
Şifre
Adet
38 hususî
Havza, 1.6.35
Erzurum’da On Beşinci Kolordu Kumandanlığı’na
Samsun’da Oç Üçüncü Kolordu Kumandanlığı’na
Diyarbekir’de On Üçüncü Kolordu Kumandanlığı’na
1. Yunan ordusu Manisa ve Aydın civarlarını da işgal eylemiştir.
2. Afyonkarahisarı’ndaki Fransız müfrezesinden bir Müslüman çavuş Karahisar ve civarının İtalyanlar tarafından işgal edileceğini, bunu müteakib Fransız müfrezesinin oradan çekileceğini söylemiş. Karahisar’dan on saat mesafede bulunan bir şimendifer köprüsünün Fransız askeri tarafından muhafaza olunduğu, Karahisar içinde ve ordugâhta bulunan cephaneliklerimizin ecnebi askerlerinin daimî surette taht-ı tarassudunda bulunduğu Yirmi Üçüncü Fırka’nın raporuna atfen Yirminci Kolordu Kumandanlığı’ndan bildirilmiştir.
3. Afyonkarahisarı’ndaki fırkamızın takviyesine çalışıldığı, her türlü işgal hadisesine mukavemete hazırlandığı ve Konya’da orduya zahîr olabilecek millî bir kuvvet ihzârına uğraşıldığı, İzmir Müdafaa-i Milliye ve Redd-i İlhak Cemiyeti merkezinin Denizli’de bulunduğu Yıldırım Kıtaatı Müfettişliği’nden bildirilmiştir. Arz-ı ma’lumât eylerim.
Dokuzuncu Ordu Kıtaatı Müfettişi
Fahrî Yaver-i Hazret-i Şehriyarî
Mirliva
Mustafa Kemal
Belge 17
Müstaceldir.
Şifre zâtî
16.6.35
Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Cevat Paşa Hazretlerine
Hâlen Edirne’de kolordu kumandanının kim olduğunu ve Cafer Tayyar Bey’in elyevm nerede bulunduğunu lütfen iş’âr buyurmanızı ricâ ederim.
Mustafa Kemal
Belge 18
597
17.6.35
Üçüncü Ordu Müfettişliği’ne
C: 16.6.35’tir.
Cafer Tayyar Bey Birinci Kolordu Kumandanı olarak Edirne’dedir efendim.
Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi
Cevat
Belge 19
Acele şifredir.
Amasya’dan, 18.6.35
Edirne’de Birinci Kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Beyefendi’ye
İstiklâl-i millîmizi boğan ve inkısâm-ı vatan tehlikelerini ihzâr eden Düvel-i İtilâfiye’nin icrââtı ve hükümet-i merkeziyenin esir ve âciz vaziyeti malûmunuzdur. Milletin mukadderâtını bu mahiyette bir hükümete teslim etmek maazallah inkıraza münkad olmak demektir. Tekmil Anadolu ahalisi istiklâl-i millîyi tahlîs için baştan aşağı yekvücûd bir hale getirilmiş ve bilâ-istisna tekmil kumanda heyetleri ve arkadaşlarımız yüksek bir fedakârî ile müştereken ittihâz-ı karar eylemiştir. Vali ve mutasarrıfların hemen kâffesi de bu halka etrafına alınmıştır. Bu âli hedef için Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye ve Redd-i İlhak Cemiyeti’nin unvan-ı şâmili kabul edilmiştir.
Anadolu’daki teşkilât kaza ve nahiyelere kadar tevessü ediyor. İngiliz himayesinde bir müstakil Kürdistan teşkili hakkındaki İngiliz propagandası ve bunun taraftâranı da bertaraf edildi. Kürtler de Türklerle birleşti.
Trakya Cemiyeti ve Edirne Vilâyeti Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti ile de elele vermek ve umum Anadolu ve Trakya Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye ve Redd-i İlhak Cemiyetlerini tevhîd etmek ve Anadolu ve Rumeli umum vilâyâtının murahhaslarından mürekkeb kuvvetli bir heyet-i merkeziye teşkil etmek takarrür etti. Bu heyetin İstanbul’un murakabesinden ve ecnebi devletlerinin nüfûz ve tesirinden tamamıyla âzâde kalacak ve sadâ-yı millîyi gür bir sesle cihana duyuracak vechile Anadolu’nun merkezinde ve en münasip olarak Sivas’ta in’ikadı münasip görülmüştür. Lüzumuna göre İstanbul’da hâiz-i salâ hiyet olmamak üzere bir heyet-i mümessile bulundurulabilir. Ben İstanbul’da iken Trakya Cemiyeti azasıyla teâti-i efkâr etmiş idim. Şimdi zamanı geldi, icap edenlerle mahremâne görüşerek derhal teşkilâtta bulunulmasını ve buraya kıymettar bir iki zatın murahhas olarak ve fakat ketm-i hüviyetle Samsun veya şimendifer tarîkiyle yola çıkarılmasını ve onlar gelinceye kadar da Edirne vilâyetinin vekil ve müdafii olmak üzere Anadolu’da beni tevkil ettiklerine dair imzaları tahtında bir vesikanın imza-yı âlinizle ve şifreli telgrafla bildirilmesini ricâ ederim.
Bu gaye-i istiklâl tahsil olununcaya kadar tamamıyla milletle birlikte fedakârâne çalışacağımı mukaddesâtım namına yemin ve bunu gördüğüm arzu-yı millî üzerine her tarafa ta’mîm ettim. Artık benim için Anadolu’dan hiçbir yere gitmemek kat’îdir. Bu karar umum arkadaşlarımızın karar ve kanaatine tamamıyla müstenidtir. Gözlerinizden öperim. Telgrafın vusûlünün de sür’at-i iş’ârına muntazırım.
Üçüncü Ordu Müfettişi
Fahrî Yaver-i Hazret-i Şehriyarî
Mirliva
Mustafa Kemal
Belge 20
Zata mahsustur.
Bursa, 27 Haziran 35
Sivas Vasıtasıyla Dokuzuncu Ordu Müfettişliği’ne
1. On Yedinci Kolordu Kumandanlık Vekâleti’nin nez’iyle esasen kumandanı olduğum Elli Altıncı Fırka’nın İzmir’den Mudanya tarîkiyle Bursa’ya naklolunmuş olan bakıyetü’s-süyûfunun tanzim ve teşkili için emri aldığım andan nihayet yirmi dört saat sonra bulunduğum mahalden hareketim hakkında açık olarak yazılan telgraf üzerine makasid-i milliyeyi hayyiz-i fiile îsâl edecek vesâit-i kâfiye ... bulamadığımdan fırkamı tanzim ve tensîke muvaffak olur isem daha iyi hidemâtını icrasını kabil gördüğümden 21.6.35 sabahı Kula’dan Bursa istikametine harekete mecbur oldum. Maamafih hükümet-i merkeziyenin evâmir-i müekkedesini telâkki ve infaza sa’y eden memûrîn-i mülkiyenin aykırı vaziyetine ve mesâime engel olan bütün mukabil vaziyetlere rağmen tekmil Aydın vilâyetinin muhtelif mahallerinde bir hareket-i milliyenin başlangıcını temîn, donmuş ve sönmüş ruhların heyecan-ı millî ile kıpırdanması memleketin istihlâsı için elzem olduğu fikrini her tarafa yaymaya muvaffak oldum.
2. 22 Haziran 35 tarihli iki emirnamelerini bugünkü 27 Haziran 35 günü, Bursa’ya muvâsalatla aldım. Kanaat ve icrâât-ı sâmîlerini vatan ve milletin kuvvet alması için yegâne yol olduğuna iman-ı kavîm olduğunu bi’t-tabi zât-ı devletleri de bilirler. Binâenaleyh bu hususta hemen teşebbüsâta başladım. Neticesini arz edeceğim. Aynı zamanda bu hususta doğruca benim yazmaklığıma rağmen Çine’de Elli Yedinci Fırka’ya da emir buyurulmasını muvâfık bulurum.
3. Kısa zamanda Fırkamı her türlü gösterilen mümânaat-ı resmiyelere rağmen ikmâle çalışarak âmâl-i milliyenin tatmîni için buraca tevessülü mümkün olan icrââtı icraya çalışacağım.
4. Din ve milletimizin istihlâsı yolunda attığınız büyük adımlarda muvaffak olacağınıza tamamen kaniim. Evâmir-i sâmîlerinin devamını istirham eylerim.
Fırka 56 Kumandanı
Miralay Bekir Sami
Belge 21
Numara
663
Erzurum’dan, 9.6.35
Vürûdu: 13
Dokuzuncu Ordu Kıtaatı Müfettişliği’ne
İzmir’in işgali hakkında alınan ilk ma’lumât üzerine berâ-yı protesto bazı zevât “......” toplanmıştır. Eşrâf ve mütehayyizân ile gazete mümessilleri daire-i mülkiyede toplanmışlar ve birçok müzakere cereyân ettikten sonra umum millet namına protesto telgrafı yazılmasına karar verilmişken mitingin Rumların belki münasebetsizliklerine ma’rûz kalınması ve hiç yoktan başka bir hadise olur düşüncesine binâen kararlarının mevki-i fiile konulmadığı ve teşebbüsâtın icabında yapılmak üzere gizli hazırlıktan ibaret kaldığı, ictimâda hazır bulunan İstrati Polidis’in Rumlar tarafından hiçbir suretle tezâhürât icrasına müsaade edilmeyeceği vaadinde bulunduğu, ahalinin son derece heyecanlı, hususiyle Trabzon hakkında böyle bir teşebbüs halinde son damlaya kadar müdafaa azminde oldukları, Rumlarla İslâmların arasının gergin bulunduğu, muhill-i asayiş bir vaka olmadığı Üçüncü Fıkra Kumandanlığı Vekâleti’nden bildirilmektedir.
K. O. 15 Kumandanı
Kâzım Karabekir
Belge 22
Müstaceldir.
Sivas’tan, 3.6.345
Vürûdu: 5
Dokuzuncu Ordu Kıtaatı Müfettişliği’ne
C: 3 Haziran 335 şifreye:
Vilâyet dahilinde hiçbir mahalde hiçbir gûnâ dâi-i endişe ahvâl mevcut değildir ve Ermenileri tedhiş edecek hadise dahi vuku bulmamıştır. Yalnız son İzmir hadisesi dolayısıyla vuku bulan tezâhürâttan müteessiren ve bunu kendi emellerinin husûlüne bir mâni addederek nazar-ı dikkati celp ve ecnebi askeri için bi’l-iltizâm teşebbüsâtta ve hilaf-ı hakikat işâat ve ihbârâtta bulundukları muhakkaktır. Bunların cümlesinin bî-esas olduğunu arz eylerim efendim.
Vali Vekili
Hasbi
Belge 23
Gayet aceledir.
560
Sivas, 3.6.35
Dokuzuncu Ordu Kıtaatı Müfettişliği’ne
C: 3.6.35 ve 12/15 şifreye:
Sivas ve civarında evvelce bulunan Ermenileri ve bi’l-âhire gelen mültecileri tedhîş edecek bir hadise olmamıştır.
Ne Sivas’ta ve ne de civarında dâi-i endişe hiçbir hal yoktur.
Herkesin sâkitâne iş ve güçleriyle meşgûl olmakta bulundukları ve İzmir’in işgali haberi üzerine ahali-i İslâmiye’ce yapılan ve Hıristiyanlar hakkında hiçbir fikr-i husûmet tazammun etmeyen ictimâlardan mütevahhiş olmalarının vârid-i hâtır bulunduğu.
K.O.3 Vekili
Fikri
Belge 24
Sivas, 2.6.35
Dokuzuncu Ordu Kıtaatı Müfettişliği’ne
Bugün Adana’dan Miralay Demange imzasıyla alınan telgrafnamede [Aziziye’de İzmir’in işgali üzerine Hıristiyanların katl ile tehdit edildiği ve bu ise muvâfık olmayıp size vaziyetten haber veriyorum ki “bu haller müttefik askerleri tarafından vilâyetinizin işgaline sebep olur.”] mealinde iş’ârâtta bulunulmaktadır. Husus-ı mezkûrun Harbiye Nezaret-i Celîlesinden istifsâr olunarak icap eden cevapların verildiği ve yalnız mitingte ahali-i İslâmiye’nin fazla ictimâ etmesinden güya Hıristiyanların tevahhuş ederek dûçâr-ı telâş oldukları ve kıtâle kat’iyen meydan verilmeyeceği gibi usûlen dahi (...) olmak icap edenlere mükerreren yazıldığı gibi ihtarat-ı şedîdede bulunulmuştur. Ancak müdahaleyi celp için Hıristiyanlar tarafından işâa olunmakta idüğü, Haçin’den Aziziye’ye gelen Ermeni jandarmaları etrafa tecavüzatta bulunduklarından (...) üzerine (...) olmasına yahut tebdilleri hususunun Adana vilâyetine yazıldığı (...) olduğu maruzdur.
Vali Vekili
Hasbi
Belge 25
İstihbârât
305 tel.
Havza’dan, 1.6.335
TAMİM
Trabzon, Erzurum, Sivas, Van, Diyarbekir, Bitlis, Mamuretülaziz, Ankara, Kastamonu vilâyetlerine, Erzincan, Canik, Kayseri, Maraş Mutasarrıflıklarına;
Erzurum’da K. O. 15 Kumandanlığı’na:
Sait Molla imzasıyla belediye riyâsetlerine keşîde edilmiş olan ma’lûm telgrafnamenin efkârı gayr-i muttarid ve muhtelif siyasî mecralara tevcîhindeki mahzuru ve istiklâl-i millî ve siyasîmizin tahlîsi ancak milletin yekvücûd olarak müdafaası ile kabil olacağını 26.5.35 tarihinde arz ve ta’mîm eylemiş idim.
27.5.35 tarihli Dersaadet’ten gelen Türkiye-Havass Reuter ajansı zât-ı hazret-i pâdişâhînin Yıldız saray-ı hümâyûnda küşâd buyurdukları Şûrâ-yı Saltanat’ta heyet-i umumiyenin fikri, Türkiye’nin tamamiyet-i mülkiyesini muhafaza şartıyla düvel-i muazzamadan birinin müzaheretini temîn merkezinde olduğunu zikrediyordu. 27 Mayıs 35 tarihli İstanbul gazeteleri ise Şûrâ-yı Saltanat müzâkerâtını fasıl fasıl ve İtilâf Hükümetlerinin sansürünce bazı mevâddı tayyedilmesine rağmen sarahat-i kâfiye ile neşrediyor. Bu neşriyat mezkûr ajans ihbârâtının hakikate tamamıyla muhâlif ve muharref olduğunu gösteriyor. Neşriyat-ı mezkûreye nazaran Şûrâ-yı Saltanat’ta vükelâ, â’yân, süferâ ve firak-ı muhtelife ve cemiyât-ı milliye ve matbûat heyetleri namına bi’l-fiil söz alan yirmi beş kadar zevâtın hemen kâffesinin beyânâtı istiklâl-i tâmme mazhariyet ve efrâd-ı milletten acilen bir şûrâ-yı milletin teşkiliyle mukadderât-ı milletin işbu şûrâ-yı fevkalâdeye havalesi zemininde olup yalnız bir zatın kıraat edilen ifadesinde İngiliz himayesi teklif olunmaktadır. Bu neşriyat ile ajans ihbârâtı arasındaki tezat esbâbını Bâbıâli’den istîzâh eyledim. Arz-ı ma’lumât olunur.
Mustafa Kemal
Belge 26
Şifre
194
22 Haziran 335
TAMİM
1. Vatanın tamamiyeti, milletin istiklâli tehlikededir. Hükümet-i merkeziyemiz İtilâf Devletleri’nin tesir ve murakabesi altında mahsur bulunduğundan deruhde ettiği mes ’uliyetin icâbatını ifa edememektedir. Bu hal milletimizi ma’dûm tanıttırıyor. Milletin istiklâlini gene milletin azm ü kararı kurtaracaktır. Milletin hal ü vaz’ını derpîş etmek ve sadâ-yı hukukunu cihana işittirmek için her türlü tesir ve murakabeden âzâde bir heyet-i milliyenin vücudu elzemdir. Bunun için bi’l-muhabere her taraftan vâki olan teklif ve arzu-yı millî üzerine Anadolu’nun bi’l-vücûh en emin mahalli olan Sivas’ta millî bir kongrenin serian in’ikadı takarrür etmiştir. Bunun için tekmil vilâyât-ı Osmaniye’nin her livasından ve fırka ihtilâfâtı nazar-ı dikkate alınmaksızın muktedir ve milletin itimâdına mazhar üç kadar zatın sür’at-i mümkine ile yetişmek üzere hemen yola çıkarılması icap etmektedir. Her ihtimale karşı bunun bir sırr-ı millî halinde tutularak dağdağaya mahal verilmemesi ve lüzum görülen mahallerde seyahatin mütenekkiren icrası lâzımdır.
2. Vilâyât-ı şarkiyemiz namına on Temmuz’da Erzurum’da in’ikadı mukarrer kongre için vilâyât-ı mezkûrenin Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye ve Redd-i İlhak Cemiyetlerinden müntehap azalar zaten Erzurum’a müteveccihen yola çıkarılmışlardı. O vakte kadar vilâyât-ı sâiremizin murahhasları da Sivas’a vâsıl olabileceklerinden Erzurum Kongresi’nin azası da tensîb edeceği zamanda ictimâ-i umumîye dahil olmak üzere Sivas’a hareket edecektir.
3. İşbu mevâdda göre murahhasların Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyetleri ve belediye riyâsetleri ve suver-i sâire ile intihâbı ile tahrikleri hakkındaki delâlet-i aliyye-i vatanperverî lerini ve isimleriyle zaman-ı hareketlerinin iş’ârını istirham eylerim.
4. Bu telgrafın vusûlünün hemen iş’âr buyurulması ricâ olunur.
Mustafa Kemal
Belge 27
21.6.35
İstanbul’da bazı zevâta hususî mektup
Vatanın tehlike-i inkısâmını aynen gösteren safhanın hûnîn icrââtı, vicdan-ı millîyi bir emel-i halâs etrafında ve Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye ve Redd-i İlhak Teşkilâtı namı altında serî bir surette toplamağa başlamıştır. Yalnız mitingler ve sâire gibi tezâhürât, büyük gayeleri hiçbir vakitte kurtaramaz ve ancak sine-i milletten bi’l-fiil doğan kudret-i müşterekeye istinat ederse rehâkâr olur. Fakat şüphe götürmeyen bir hakikattir ki, bu acı safhayı bu kadar mühlik bir şekilde ihzâr eden en müessir âmil maalesef pâyitahtımızdaki muhâlif cereyânlar ve Anadolu’nun sâf ve mukaddes âmâl-i milliyesini muzır bir şekilde infirâda uğratan siyasî ve gayr-i millî propagandalardır. Kuvâ-yı Milliye’yi bugün için böyle yanlış yollara sevk ile dağıtmanın mücâzâtını vatanımız aleyhinde ve pek mebzul bir surette görmekteyiz. Binâenaleyh İstanbul’un işbu muhâlif cereyânları artık Anadolu’ya ve âmâl ve hissiyât-ı milliyeye hâkim değil tâbi olmak mecburiyet-i vataniyesindedir. Ve pâyitaht Düvel-i İtilâfiye tarafından tahliye edilinceye kadar bu mecburiyetin mutlak olduğu kanaatindeyim. Bu hal bi’t-tabi zât-ı âlilerince de takdir olunur. Arîzamda tasvir edilen vaziyet bugün serî ve umumî bir millî kongrenin in’ikadını icap ettirmektedir. Bu davet her tarafa ta’mîm ve ifa kılınmıştır. Devletin inkısâmı mevzu-i bahis olduğu bir sırada İngiliz propagandasıyla başveren Kürdistan istiklâli gibi cereyânlar dahi bi’l-muhabere tarafdârânını celp ve hilâfet ve saltanat etrafındaki gaye-i müşterekemize davet ve tamamî-i mutabakat suretiyle lehü’l-hamd lehimize dönmüş ve kongreye davet olunmuştur. Bu millî ve hayatî mesele için İstanbul’da “zât-ı sâmîleri/zât-ı devletleri/zât-ı âlileri*” gibi vatanperver ve sahib-i kelâm mütefekkirîne teveccüh eden fedakârlık bilhassa pek büyüktür. Bu gaye-i salâh ve millî istihsal edilinceye kadar âcizleri Anadolu’dan ve sine-i milletten ayrılamayacağım ve bu noktada nihayete kadar bir ferd-i millet gibi çalışacağımı millete karşı mukaddesâtım namına söz verdim ve hiçbir kuvvet bu azm-i millîye mâni olamayacaktır. Bu karar-ı âcizânem umum Anadolu’da re’s-i kârda bulunan mes’ûl ve kıymettar umum arkadaşlarımın içtihad ve kanaat-i müşterekesine istinâd etmekte olduğunu da ilâveten arz ile ihtirâmât-ı mahsusa-i kalbiyemi teyid eylerim Efendim Hazretleri.
Mustafa Kemal
Belge 28
Ali Kemal Bey’in Sadaret’e istifası
Bilâd-ı Osmaniye’nin mahâll-i muhtelifesinde serzede-i zuhûr olan âsâr-ı ihtilâl ve iğtişaşı teskin ve itfâ hakkında ifası icap eden tedâbîr münhasıran ve doğrudan doğruya memuriyet-i âcizâneme mahsur olup bundan tevellüd edecek bâr-ı mes’ûliyet dahi yine makam-ı âcizânemin dûş-ı mukavemetine tahmil edilmiştir. Pek az bir müddet devam eden Dahiliye Nezareti’ndeki memuriyet-i âcizânem esnasında makam-ı muallâ-yı hilâfet ile millet ve memleketim hakkında arz ettiğim hidemâtın derecesini nazargâh-ı hakayık-iktinâh-ı sadaretpenâhîlerinde tevsîk ve teyid edecek birçok âsâr mevcuttur ki, bu bâbda tatvil-i makali zâid ve bî-lüzum görürüm. Binâenaleyh tahammül ettiğim bâr-ı azîm-i mes’ûliyet, istiklâl-i vazife ve adem-i müdahale ile mümkün olacağına ve aksi takdirde ise hilâf-ı marzî-i âli ve vicdan, eda-yı hizmetin imkânsızlığı gayet tabii ve bu suretle Nezaret’ten çekilmek ıztırârının husûlü de bedîhî bulunmuş olmasına mebni istifaneme-i âcizânemin takdimindeki ıztırârın hüsn-i telâkkisiyle iktiza-yı kanunînin ifasını istirham ederim, ol bâbda.
fi 26 Haziran 35 Perşembe
Ali Kemal Bey’in saraya azîmetle takdim ettiği istifaname
Südde-i seniye-i mülûkânelerine bütün varlığıyla rabt-ı mevcudiyet etmiş olan bu bende-i asdaklarının rıza-yı meyâmin-irtizâ-yı cenâb-ı mülûkânelerinden ser-i mû inhirâfı ne büyük bir fecîa-i mevcudiyet ad ve telâkki edeceği, zât-ı kudsiyet-sıfat-ı şâhânelerine arz u izâhtan müstağni olan hakayıktendir. Bende-i asdaklarının işbu merbutiyetle mazhar buyrulduğu emn ü itimat ve iltifat-ı şâhâneyi çekemeyen rüfeka-yı çâkerânemden bazı zevâtın adem-i muvaffakiyet tevlîdiyle hüsn-i nazar-ı şehriyârîden mahrumiyeti intâc edecek bazı vakayi ihdâsına sarf-ı mâhasal-i makdûr etmekte olduklarına ve bundan ne suretle istifade edeceklerine muntazır ve müterakkıb iken Anadolu’nun bazı mevâkiinde serzede-i zuhûr olan nâire-i ihtilâlin derhal ve mevzian teskin ü itfâ ve imhâsı maksadıyla ittihâz-ı tedâbîr ve bu icrââtın ifası sırf makam-ı memuriyet-i ubeydâneme mahsur ve münhasır iken bu bâbda birçok a’zâr-ı vahiye ve indiye serd ü ityânıyla ihtilâlin tevsi-i daire-i şümûl etmesine ve bi’n-netice bu bâbda adem-i muvaffakiyete dûçâr edilerek rıza-yı meyâmin-irtizâ-yı cenâb-ı veliyü’n-niamîlerinin istihsalinden dûr ve mehcûr kalmaklığıma vesilecû olmakta bulunduklarına ve beyânât-ı çâkerânemi adem-i tervîc ile müdâhalâta başlamalarına mebni istiklâl-i re’y ü tedbirdeki mahrûmiyetten mütevellid hasar ve mazarr-ı maneviyeyi derk ve teferrüs ile bugün makam-ı sadâret kaymakamlığına istifa-yı kat’î-i bendegânemi ita eyledim.
Muârızlarımın bu bâbdaki efkâr u âmâline zaten vâkıf bulunmaklığım hasebiyle kendilerinin menviyâtını hariçten ve biraz uzaktan tetkik ve tefahhus ve binâenaleyh zât-ı akdes- i hilâfetpenâhîlerini min gayri haddin ikazda devam etmek üzere memuriyet-i resmiyemden hemen affıma müsaade-i merhamet-âde-i hazret-i pâdişâhîlerinin şâyân ve erzân buyurulmasını hâk-i pây-i şâhânelerine vaz’-ı cebhe-i rıkkıyet ve daraatle istirhama cür’et ederim, her halde.
26 Haziran 35 Perşembe
Ali Kemal Bey’in bâlâdaki tarihte saraya azîmetle istifasını bizzat takdimi ve ma’rûzât-ı şifahiyesi
Pâdişâhım, bilirsiniz ki Dahiliye Nezareti’ni kabulüm yalnız şahs-ı hümâyûnlarına arz-ı hizmet maksadından ibaretti. Meclis-i Vükelâ’da menfî bir siyaset tedvîrinden rüfekamı men’e muvaffak oldum. Fakat en nihayet hidemât-ı sadıkânemi dûçâr-ı inhilâl edecek bazı vakayi tahaddüs etti. Bunda da muvaffak olacağımı hissedenler icrââtıma mâni olabilecek her türlü müşkilâtı ikadan çekinmediler. Muvaffakiyetsiz eda-yı hizmetten ise resmen vazifeden müfarekati tercih ettim. Maddiyat ve maneviyatım zât-ı seniyelerine merbuttur. Suret-i hususiyede arz-ı hizmet ve sadâkatten çekinmeyeceğim. Yalnız bir şey istirham ederim. Vazife-i resmiyeden tecerrüdü ni’me’l-vesile addeden bütün husemâmın tehâcümünden kulunuzu muhafaza buyurunuz.
Cevap
Devletin tarihî anlar yaşadığı şu fecî devrinde beni büsbütün yalnız bırakmayacağınıza eminim. Sadâkatiniz beni büyük ümit ve tesellilere sevk etmişti. Yine vazife-i sadâkati ifa yolundaki vaadinize memnunum. Saray her dakika ve bilâ-kayd ü şart size açıktır. Refik Bey’le beraber teşrik-i mesâiden ayrılmayınız. Ben her ikinizin sadâkatine güvenerek irşâdât ve telkinatınızı sabırsızlıkla bekleyeceğim.
Belge 29
Şifre
5.7.35
Sivas’ta Üçüncü Kolordu Kumandanlığı’na
Hükümet-i merkeziyenin tazyik neticesi olarak menâfi-i millet ve memlekete mugayir yapması muhtemel tebligatı kontrol veya tevkif için muhabere kanalı olan mühim merkezlerde icabında tatbik edilmek üzere hemen tedâbîr ve tertibât alınmalıdır. Bu noktayı ne Hükümet’e ve ne de telgraf memurlarına hissettirmemek lâzımdır. İşbu telgrafın vusûlü bildirilecektir. Üçüncü Kolordu Yirminci Kolordu’ya ve bu da On İkinci ve On Dördüncü Kolordu’ya ve o da Bekir Sami Bey’e, On Beşinci Kolordu, On Üçüncü Kolordu’ya îsâl edecektir, işbu telgrafın vusûlü aynı suret ve tarîk ile bildirilecektir, imza: Üçüncü Ordu Müfettişi Fahrî Yaver-i Hazret-i Şehriyarî Mirliva Mustafa Kemal.
Belge 30
İstihbarat
Şifre
Gayet müstaceldir.
Erzurum, 5.7.35
Konya’da On İkinci Kolordu Kumandanı Miralay Salâhattin Bey’e
Cemal Paşa’nın on gün müddetle Dersaadet’e hareketinin sebeb-i hakkîsini vâzıhan ve serian iş’âr buyurmanızı
Zât-ı âlinizin hiçbir sebep ve suretle oradaki kuvânın başından infikâkiniz câiz değildir. Bu bâbda Fuat Paşa ile muhabere ederek en menfî ihtimale karşı tedâbîr almanız elzemdir. Her gün vaziyetiniz hakkında kısa ma’lumât vermenizi ricâ ederim.
Üçüncü Ordu Müfettişi
Fahrî Yaver-i Hazret-i Şehriyarî
Mustafa Kemal
Belge 31
İstihbarat
Şifre
Gayet aceledir.
Erzurum, 5.7.35
Ankara’da Yirminci Kolordu Kumandanı Ali Fuat Paşa Hazretlerine
Salâhattin Bey’e yazdığım şifre sureti aynen ber-vech-i âtidir.
Üçüncü Ordu Müfettişi
Fahrî Yaver-i Hazret-i Şehriyarî
Mirliva
Mustafa Kemal
SURET
Gayet aceledir.
Konya’da On İkinci Kolordu Kumandanı Miralay Salâhattin Bey’e:
1. Cemal Paşa’nın on gün müddetle Dersaadet’e hareketinin sebeb-i hakikîsini vâzıhan ve serian iş’âr buyurmanızı.
2. Zât-ı âlinizin hiçbir sebep ve suretle oradaki kuvânın başından infikâkiniz câiz değildir. Bu bâbda Fuat Paşa ile de muhabere ederek en menfî ihtimale karşı tedâbîr almanız elzemdir. Her gün vaziyetiniz hakkında kısa ma’lumât vermenizi ricâ ederim.
Üçüncü Ordu Müfettişi
Fahrî Yaver-i Hazret-i Şehriyarî Mustafa Kemal.
Belge 32
7.7.35
K. O. 12 Kumandanı Salâhattin Beyefendi’ye
Cemal Paşa Hazretleri hakkındaki telgrafnamemin cevâbına makine başında muntazırım.
Üçüncü Ordu Müfettişi
Fahrî Yaver-i Hazret-i Şehriyarî
Mustafa Kemal
Belge 33
Hususî
130
Konya, 6/7.7.35
Vusûlü: 7/8.7.35
Saat, evvel 1.10
Üçüncü Ordu Müfettişliği’ne
C: 5.7.35 ve 33 şifreye:
Cemal Paşa İstanbul’a bazı zevât ile temas etmek ve ailesiyle görüşmek üzere on gün müddetle ve kendi arzusuyla mezunen Dersaadet’e gitmiştir.
Fuat Paşa ile görüşmek üzere kendisine yazmıştım. Henüz cevap alamadım. Mahall-i mülâkatın Eskişehir olacağını zannediyorum. Kolordu mıntakasındaki vaziyete dair ba’demâ her gün arz-ı ma’lumât edilecektir.
Evvelce de arz ettiğim vechile burada vezâif-i esasiye biraz güçlükle ve bataetle icrâ edilmektedir. Maahaza az da olsa semerât-ı nâfia elde edilmektedir. Arz-ı ihtiram eder ve temenni-i muvaffakıyât eylerim efendim.
K. O. 12 Kumandanı
Salâhattin
Belge 34
Şifre
Şimdi keşîdesi
Zata mahsustur.
106
15 Temmuz 335
Canik Mutasarrıfı Hamit Beyefendi’ye
Kardeşim Hamit Bey, sizin yerinize İbrahim Ethem Bey’in tayin olunduğunu haber alarak Refet’e yazdım. Ve birleşerek beraberce dahile doğru gelmenizi ricâ ettim. Bilmem hangi mülâhaza-i emniyet size İstanbul’a gitmek fikrini telkin ediyor. Refet’in başına gelecek size de aynıdır. Yani gideceğiniz yerin Malta olduğu muhakkaktır. Bundan mâadâ biz kıymetli arkadaşlarımızı Dersaadet’ten Anadolu’ya çekip çıkarmağa ve bu vechile ciddî vatanperverânı mahrum-ı âmâl etmemeye çalışırken siz bu hareketle lâakal mahsur bir muhîte giriyorsunuz. Biz hiç câiz görmedik. Salâhattin Bey’le programda mutabakat hâsıl olmuştur. Refet’e mülâki olmak üzere bi’l-muhabere Amasya’ya hareket ederek oradan birlikte vereceğiniz karara göre ya Sivas havalisinde birlikte kalırsınız, veyahut müreffehen bizim nezdimize gelirsiniz. Cevâb-ı kat’î bekleriz.
Mustafa Kemal
Belge 35
Asayişe mütealliktir.
Adet
71
Amasya’dan, 19.7.35
Üçüncü Ordu Müfettişliği Erkân-ı Harbiye Riyâseti’ne
C: 18.7.35 şifreye:
Salâhattin Bey elân Samsun’dadır. Şimdiye kadar kendisiyle temas edemediğim gibi hiçbir muhabere-i ciddiye ve mühimme cereyân etmemiş olduğundan mîr-i mûmâileyhin fikir ve kanatinin ne merkezde olduğunu bilemiyorum. Ancak Refet Bey’le burada görüştüğüm zaman bana Salâhattin Bey’in bizimle hem-fikir olduğunu ve fakat icabında İngilizlere mukavemet edecek kadar cür’et gösteremeyeceğini ihsâs etmişti. Binâenaleyh Salâhattin Bey’in Kâzım Karabekir Paşa’ya vereceği cevap hakkında ve şimdiye kadar zât-ı sâmîleriyle cereyân etmiş ve edecek olan muhhaberâtın aksâm-ı mühimmesinden vakt ü zamanıyla tenvîr buyurulmaklığımı hassaten istirham eylerim. Refet Bey ile Amasya’da üç gün bulunduk. Dün 18 Temmuz 35’te Sivas’a hareket etti. İstifasının kabulüne dair Harbiye Nezareti’nden henüz bir cevap gelmemiştir. Ünye ile Niksar arasında iki taburumuz hâl-i harekettedir. İcabında mezkûr istikametin seddi için tedâbîr-i lâzime ittihâz kılınacağını arz ile takdim-i ihtirâmât eylerim.
Beşinci Fırka Kumandan Vekili
Mehmet Arif
Belge 36
Numara
191
Erzurum, 10 Temmuz 35
Mücahid-i Muhterem Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Heyet-i İdare Reisi Raif Efendi
Heyet-i İdare Azasından Mütekaid Binbaşı Süleyman Bey
Heyet-i İdare Azasından Mütekaid Binbaşı Kâzım Bey
Heyet-i İdare Azasından Albayrak Gazetesi Müdürü Necati Bey
Heyet-i İdare Azasından Dursun Beyzade Cevat Bey
Vatanı parçalanmaktan, hukuk-ı milliye ve saltanat ve hilâfeti çiğnenmekten kurtarmak emeliyle açılan mücahede-i milliyeye bi’l-istifa bir ferd-i mücahit sıfatıyla iştirak buyurduklarına dair dest-i tevkîre alınan 9 Temmuz 35 tarih ve 346 numaralı tezkere-i aliyyeleri umumî bir vecd ü ihtiram ile alındı. Tarihimize kıymetli sahifeler ilâve eden hayat-ı askeriyenizden çekilmek yolundaki fedakârlığı minnet ve şükranla karşıladık. Erzurum’luların zât-ı âli-i vatanperverânelerine karşı beslemekte olduğu itimat ve hürmeti bu vesile ile de arzı bir vecibe addettik. Samimî ihtiramlarımızı sunarken Cemiyetimizin başına geçerek vatanın temîn-i selâmetine ve hukuk-ı millet ve saltanatın muhafazasına ma’tûf âmâl-i milliyenin tahakkukuna hasr-ı himmet buyurmalarını müsellem olan hamiyet-i vataniyelerinden temenni eyleriz. Leffen takdim kılınan talimatta muharrer olduğu vechile vezâif-i muhtelife-i vataniye ile mükellef bulunan heyet-i faalemiz riyâsetinin zât-ı sâmîleri ve riyâset-i saniyesinin muhterem Rauf Beyefendi Hazretleri tarafından kabul buyurulmasını ve heyet-i maruzaya heyetimizden de bâlâda esâmileri muharrer zatların tayin ve tefrîk edildiğinin arzıyla temenni-i muvaffakıyât ve kesb-i şeref eyleriz efendim hazretleri.
Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Erzurum Şubesi, 1335
Raif
Belge 37
Pek aceledir.
Şifre
162
Ankara Yirminci Kolordu Kumandanı Fuat Paşa Hazretlerine
1. Hoca Raif Efendi Hazretlerinin işbu telgrafnamesini emniyetli bir surette
2. Dersaadet’e keşîde ve îsâliyle beraber bir cevâbının yine aynı tarîkle müstacelen celp ve tebellüğü istirham olunur.
Dersaadet’te Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Riyâseti’ne:
Posta ile mürsel raporun vusûlünü arz etmiştim. Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti namına akdine teşebbüs olunan Erzurum Kongresi’ne aynı makasid-i milliye ile müteşekkil ve fakat meselâ Trabzon Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti gibi başka nam taşıyan cemiyetler dahi murahhaslar göndermiştir. Binâenaleyh kongre sırf Vilâyât-ı Şarkiye Müdaafa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti kongresi olmayıp muhtelif millî cemiyetler namına da teklif edilmiş bir kongre olduğu dermeyan edilmiştir. Bu suretle derdest-i küşâd olan kongre hem Cemiyetimizin ve hem de aynı gaye ve maksad-ı millî ile teşekkül etmiş diğer bazı cemiyetlerin iştirakiyle daha umumî bir şekil almış oldu. Bu vechile Hilâfet-i İslâmiye ve Saltanat-ı Osmaniye’nin hârisi ve buralardaki hukuk-ı İslâmiye’nin cidden muhafızı olabilecek mahiyet kesbetmiş olduğunu arzeylerim. Evvelce Üçüncü Ordu Müfettişliği’ne ve hâiz-i ehemmiyet bir salâhiyetle buraların muhafaza-i asayişine tayin buyurulup vazifesini teshîl edecek surette kendisine müzaheret ve muâvenet-i kâmile ifası taraf-ı âlilerinden de iş’âr buyurulan Mirliva Mustafa Kemal Paşa Hazretleri, vazifesi uğrunda birçok çalıştıktan sonra mübarek vatan ve milleti parçalanmak tehlikesinden kurtarmak ve Yunan ve Ermeni âmâline kurban etmemek için açılan mücahede-i milliye uğrunda milletle beraber serbest surette çalışmağa sıfat-ı resmiye ve askeriyesi mâni olmağa başladığından sine-i millette bir ferd-i mücahit suretiyle çalışmak üzere silk-i celîl-i askerîye vedaen istifa etti. Millet ve vatan uğrunda bu suretle ibrâz-ı fedakârî eden bu zât-ı âliye karşı yine kendisini bir hizmet-i mübeccele-i vataniyeye davet suretiyle haklarında heyet-i aliyyeleri tarafından ibrâz-ı âsâr-ı takdir ve tebcîlde bulunmuş olmak üzere Merkez-i Umumî heyet-i aliyyesi namına da beyan-ı rey ve mütâlaa eylemek vazife ve salâhiyetinin Paşa-yı müşarünileyhe verildiğinin telgrafla emir ve iş’âr buyurulması pek münasip olacağını arz ve istirham eylerim.
Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti
Erzurum Şube Reisi: Raif
21.7.35
Üçüncü Ordu Müfettişliği
Erkân-ı Harbiye Reisi
Miralay Kâzım
Belge 38
Erzurum, 23.7.35, Çarşamba
“10 Temmuz, Rumî’’
Erzurum Kongresi’nde îrâd olunan nutuk suretidir.
Muhterem Murahhas Efendiler!
Kongremiz Heyet Riyâseti’ne âcizlerini intihap eylemek suretiyle gösterilen âsâr-ı itimat ve teveccühe hassaten, teşekkür ederim. Bu münasebetle bazı ma’rûzâtta bulunmak isterim.
Efendiler!
Tarih ve hâdisâtın şevkiyle, bi’l-fiil içine düştüğümüz bugünkü kanlı ve kara tehlikeleri görmeyecek ve bundan müteheyyic ve müteessir olmayacak hiçbir vatanperver tasavvur edilemez.
Harb-i Umumî’nin sonlarına doğru, milliyetler esasına müstenit vaadler üzerine Hükümet-i Osmaniyemiz de âdilâne bir sulha nâil olmak emeliyle mütarekeye talip oldu. İstiklâl uğrunda namus ve şehametiyle döğüşen milletimiz, 30 Teşrinievvel 1334’te imzalanan mütarekename ile silâhını elinden bıraktı.
Devletlerin şahsiyet-i mâneviyesi ve vâziü’l-imza murahhasların namus-ı zâtîleri zımân ve kefaletinde bulunan işbu mütarekename ahkâmı bir tarafa bırakılarak İtilâf Devletleri kuvâ-yı askeriyesi pâyitaht-ı saltanat ve makarr-ı celîl-i hilâfet olan İstanbul’umuzu işgal etti. Gün geçtikçe artan bir şiddetle hukuk-ı hilâfet ve saltanat, haysiyet-i hükümet, izzet-i nefs-i millîmiz tecavüz ve taaddilere uğradı. Tebaa-i Osmaniye’den olan Rum ve Ermeni anâsırı gördükleri teşvik ve müzaheretin netâyiciyle de namus-ı millîmizi cerihadâr edecek taşkınlıklardan başlıyarak nihayet hazin ve kanlı safhalara girinceye kadar küstahâne tecavüzata koyuldular. Fakat, derin bir telehhüf ile itiraf etmeliyiz ki, bu cür’etler, sekiz aydan beri, bir birini takiben mevki-i iktidara geçen, murakabe-i milliyeden âzâde hükûmât-ı merkeziyenin, birinin diğerinden daha fena olarak gösterdiği zaaf ve acz âsârından ve pâyitahtta ve bazı matbûatta görülen pek mezmûm ihtirâsâttan ve vicdan-ı millînin inkâr, Kuvâ-yı Milliye’nin ihmal olunmasından nâşi vüs’at bulmuştur.
Sâlifü’l-arz esbâb ve pâyitaht-ı saltanatın da mahsur ve tamamıyla murakabeye tâbi kalması yüzünden artık bu vatanda mukaddesât ve mukadderâta sahip bir kudret ve irâde-i milliyenin mevcut olmadığı zehâb-ı bâtılı hükümrân olmuş ve cansız bir vatan, kansız bir millet nelere müstahak ise bîmuhâbâ onların tatbikatına İtilâf Devletlerince başlanmıştır.
İnkısâm-ı vatan mevzu-i bahis ve karar olarak vilâyât-ı şarkiyemizde “Ermenistan” Adana ve Kozan havalisinde “Kilikya” namlarında Ermenistan, Garbî Anadolu’nun İzmir ve Aydın havalisinde Yunanistan, Trakya’da pâyitahtımızın kapısına kadar kezalik Yunanistan; Karadeniz sahillerimizde “Pontus” krallığı ve ondan sonra bakıye-i aksâm-ı vatanda da ecnebi işgal ve himayesi gibi artık 650 seneden beri müstakillen saltanat sürmüş ve tarihî adl ü celâdetini vaktiyle Hindistan hudûduna, Afrika’nın ortasına ve Macaristan’ın garbine kadar yürütmüş olan bu milletin esarete, kölelik pâyesine indirilmesi ve nihayet bu devletin sahife-i tarihini kapatarak mezar-ı ebediyete defnetmek gibi insaniyet ve medeniyetle ve ale’l-husus milliyet esâsâtıyla kabil-i telif olmayan emeller cây-i kabul ve tasvip olunmuş ve görülüyor ki, tatbikat devresi de başlamıştır. Bu tatbikat bu anda gözümüzün önünde hazin bir surette cereyân ediyor. İzmir, Aydın, Bergama ve Manisa havalisinde şimdiye kadar binlerle anaların, babaların, kahramanların ve çocukların revân olan hûn-i pâkı, Aydın gibi Anadolu’muzun en güzide bir şehrinin Yunanlıların zâlim ve ateşîn tahribatına kurban oluşu, muhtelif aksâm-ı memleketin İtalyan ve sâire işgali altına alınışı ve dahilde elîm bir surette muhâceret yapılması elbette gayretullaha ve gayret-i milliyeye dokunmuştur.
Efendiler!
Ma’lûm hakayıktandır ki, tarih, bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkâr edemez. Binâenaleyh böyle bir nikâb-ı bâtılın arkasından vatanımız ve milletimiz aleyhinde verilen hükümler, kanaatler muhakkak mahkûm-ı iflâstır! Ve işte bütün bu menfûr zulümlerden ve bu bedbaht aczlerden, tarihimize karşı revâ görülen haksızlıklardan müteessir olan vicdan-ı millî nihayet sayha-i intıbâhını yükseltmiş ve Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye ve Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye ve Müdafaa-i Vatan ve Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye ve Redd-i İlhak gibi muhtelif namlarla ve fakat aynı mukaddesâtın temîn-i sıyâneti için tebârüz eden millî cereyân, bütün vatanımızda artık bir elektrik şebekesi haline girmiş bulunuyor. İşte bu şebeke-i azimkârânenin vücuda getirdiği ruh-ı celâdettir ki, mübarek vatan ve milletin mukaddesâtını tahlîs ve himayeye müstenid son sözü söyleyecek ve hükmünü tatbik ettirecektir.
Efendiler!
Vaziyet-i umumiye ve hususiye hakkında cümlenizce ma’lûm olan bazı hususâtı burada tekrar hatırlatmayı faydadan hâli bulmuyorum:
a) Dört aydan beri Mısır’da istiklâl-i millînin temîn ve istirdâdı için pek kanlı vakayi ve ihtilâlât devam ediyor. Nihayet İngilizler tarafından bi’t-tevkif Malta’ya götürülmüş olan murahhaslar tahliye olunmuş ve Paris Konferansı’na azîmetlerine muvafakate mecbur olmuşlardır.
b) Hindistan’da istiklâl için vâsi mikyasta ihtilâller oluyor. Maksad-ı millîlerine vusûl için bankalar, Avrupa müessesatı, demiryolları bombalarla tahrip ediliyor.
c) Afganistan ordusu da İngilizlerin milliyeti imhâ siyasetine karşı harp ediyor. İngilizlerin bel bağladıkları hudut kabailinin dahi Afganlılara iştirak ettiğini ve bu yüzden İngiliz askerlerinin dahile çekilmeğe mecbur olduğunu gazeteleri itiraf etmişlerdir.
d) Suriye’de ve Irak’ta İngilizlerin ve ecnebilerin tahakküm ve idâresinden tekmil Arabistan hal-i galeyândadır. Arabistan’ın her yerinde ecnebi boyunduruğu reddolunuyor. Yalnız refah ve saadet-i memleket için ecnebilerin iktisadî, umranî, medenî vesâitinden muâvenete rıza gösteriliyor. Bağdat ve Şam ictimâ-ı umumîleri her tarafa bu kararı neşretmiştir.
e) Ahîren devletler arasında hâsıl olan rekabet münasebetiyle İngilizlerin Kafkasya’dan kâmilen çekilmesine karar verilmiş ve tatbikat bir müddetten beri başlamıştır. İtalyan kuvvetlerinin Batum tarîkiyle Kafkasya’ya gelmesi mukarrer ise de İtalya’daki ve Kafkasya’daki ahvâl-i dahiliye münasebetiyle bu kararın tatbikinden korkuyorlar.
f) İstiklâl-i millîlerini tehlikede gören ve her taraftan istilâya ma’rûz kalan Rus milleti bu tahakküm-i umumîye karşı bütün efrâd-ı milletinin kudret-i müşterekesiyle çarpışıp ve umûmun malûmu olduğu vechile bu kuvvet kendi memleketleri dahilinde galebe çalmış ve kendi üzerine musallat olan milletleri de daire-i nüfûz ve sirâyetine almakta bulunmuştur.
g) Şimalî Kafkas, Azerbaycan ve Gürcistan birbirleriyle ittihâd ederek mevcudiyet-i milliyeleri aleyhine yürümek isteyen Denikin ordusunu harben tazyik ve Karadeniz sahiline sürmüştür.
h) Ermenistan’a gelince: Bir fikri istilâ perverde eden Ermeniler, Nahcivan’dan Oltu’ya kadar bütün ahali-i İslâmiye’yi tazyik ve bazı mahallerde katliâm ve yağmagerlikte bulunuyorlar. Hudutlarımıza kadar İslâmları mahva mahkûm ve hicrete mecbur ederek vilâyât-ı şarkiyemiz hakkındaki emellerine doğru emniyetle takarrüb etmek ve bir taraftan da 400 bin olduğunu iddia eyledikleri Osmanlı Ermenisini bir istinâdgâh olmak üzere memleketimize sürmek istiyorlar.
Karadeniz’in garp tarafındaki vakayie gelince, Macar ve Bulgarlar memleketlerinin mühim kısmını istilâ etmek isteyenlere karşı bütün mevcudiyet-i milliyeleriyle çarpışıyorlar.
Meriç nehri garbında yani Balkan Harbi’nden evvel devletimizin malikânesi olan Garbî Trakya’nın Bulgarlardan alınarak Yunanlılara verilmesi Düvel-i İtilâfiye’ce karar-gîr olmasından nâşi harekât-ı tatbikiye başlamış ve Yunan işgal kuvvetlerine karşı Bulgar Kuvâ-yı Milliyesi tarafından takviye edilen Bulgar kuvvetleri Garbî Trakya mıntakası dahilinde verdikleri muharebat neticesinde mütaaddit Yunan fırkalarını defetmiştir.
Vaziyet-i hususiyemize gelince: Daha Dersaadet’ten çıkmadan evvel vatan ve milletin çare-i tahlîsi hakkında birçok ricâl-i mes’ûle ve muktedire ile görülmüştü. Pâyitahttaki münevverânın ve din ü devlete hizmetleri mesbûk zevât-ı âliyenin mesâi-i masrûfeleri kıymettar olmakla beraber tesir ve murakabe altında mahsur bir muhît; kendilerini daima tehdit ve akametle müteessir etmektedir. Her halde mukadderâta hâkim bir idâre-i milliyenin müdahaleden masûn bir surette zuhûru ancak Anadolu’dan muntazardır. Buna istinâdendir ki, bir şûrâ-yı millînin vücudunu ve ancak kuvvetini irâde-i milliyeden alacak mes’ûl bir hükümetin mevcudiyetini talep etmek bilhassa son zamanlarda pâyitahtın hemen tekmil tabakat-ı mütefekkirîni için bir fikr-i sâbit halini almıştır.
Şurada acıklı bir hakikat olmak üzere arz edeyim ki, memleketimizde külliyetli ecnebi parası ve birçok propagandalar cereyân ediyor. Bundaki gaye pek âşikârdır ki, hareket-i milliyeyi akîm bırakmak, âmâl-i milliyeyi felce uğratmak, Yunan, Ermeni âmâlini ve bazı aksâm-ı mühimme-i vatanı işgal gayelerini teshîl etmektir. Bununla beraber her devirde, her memlekette ve her zaman zuhûr ettiği gibi bizde de kalb ve asabı zayıf, gayr-i müdrik insanlarla beraber vatansız ve aynı zamanda refah ve menfaat-i şahsiyesini vatan ve milletinin zararında arayan esâfil de vardır. Şark umûrunu tedvîrde ve zayıf noktaları arayıp bulmakta pek mâhir olan düşmanlarımız memleketimizde bunu adeta bir teşkilât haline getirmişlerdir. Fakat mukaddesâtının gaye-i necâtiyle çırpınan bütün millet işbu tarîk-i azim ve mücahedesinde her türlü mevânii, muhakkak ve mutlaka kırıp süpürecektir. Bütün bu gayeleri istihsal için vakf-ı âmâl eyleyen millet-i necîbemizin içinde bir ferd-i millî gibi çalışmaktan mütehassıl zevk ve mübahatı burada şükran ve mefharetle arz eylerim.
En son olarak niyazım şudur ki, Cenâb-ı Vâhibü’l-âmâl Hazretleri Habib-i Ekremi hürmetine bu mübarek vatanın sahip ve müdafii ve diyanet-i celîle-i Ahmediyenin ilâ yevmi’l-kıyâm hâris-i asdakı olan millet-i necîbemizi ve makam-ı saltanat ve hilâfet-i kübrâyı masûn ve mukaddesâtımızı düşünmekle mükellef olan heyetimizi muvaffak buyursun!
Amin.
Belge 39
24 Temmuz 35
Zât-ı Şâhaneye, Sadrazam’a, Belediye Rüesâsına, Cemiyetlere, Rüesâ-yı Memûrîn-i Mülkiyeye, Büyük Kumandanlara
Dün intişar eden 23 Temmuz 35 tarihli ajansta zât-ı sadâretpen âhîlerinin/sadaretpenâhînin Anadolu’da iğtişâş zuhûr ettiğine ve Kanun-ı Esasî’ye muhâlif olarak Meclis-i Meb’ûsân namı altında ictimâât vuku bulduğuna ve hukuk-ı şehriyarî ve menâfi-i âliye-i vataniyeye muhâlif olan bu hareketin memûrîn-i mülkiye ve askeriye tarafından men’i icap edeceğine dair vilâyât ve elviye-i müstakilleye tebliğ kılınan beyânâtını, hal-i in’ikadda bulunan Kongremiz huzurunda kemâl-i hayret ve telehhüfle mevzu-i bahis eyledik. Cenâb-ı Hakk’ın bir lutf-ı mahsusu olarak millet-i necîbelerinin avâkıb-ı umûru derk ve teyakkun eylemesi cihetiyle en sakin zamanlarda bile emsaline tesâdüf edilemeyecek derecede sükûn ve asayişe mazhar olan vatanımızın hükümet-i seniyemizle Düvel-i İtilâfiye arasında akdedilen mütarekenamenin yirmi dördüncü maddesi ahkâmına ithal edilmesini adeta temîn ve teshîl edecek mahiyette bulunan beyânât-ı vâkıânın devlet ve memleketin mes’ûliyet-i mutlakasını deruhde buyuran zât-ı sâmîleri/zât-ı sâmî lisanından sudûru muvacehe-i millette gayr-i kabil-i af ve telâfi netâyic-i müellime tevlîd edebileceğine kanaat ederek hakikate bi’l-külliye mugayereti ecnebilerin de taht-ı tasdikinde bulunan işbu meselenin lisan-ı kat’î-i devletle tekzîbini istirham eyleriz. Makam-ı uzmâ-yı hilâfet ve Saltanata/Saltanatlarına ilelebed mutî ve münkat olacağını her suretle teyid ve tecdit eyleyen ve akıbetin havf u dehşeti önünde millî hissiyât ve efkârını irâe eylemek üzere ictimâ eden ve mümessili bulundukları vilâyât-ı şâhâne/şâhâneleri efkârını bi-hakkın temsil eyleyen Kongre’yi Meclis-i Meb’ûsân mahiyetinde göstererek esasen bir seneye karîb müddetten beri her defa Kanun-ı Esasî’nin madde-i müteallikasına muhâlif hareket eden hükümetin millete bigayri hakkın atf-ı cürüm eylemesi hakikatin ne derecelerde tahrif edildiğine bâriz bir numunedir.
Memûrîn-i mülkiye ve askeriyenin menâfi-i âliye-i vataniyeyi muhafazaya hâdim heyetlerden ibaret olması itibarıyla da aynı gayeyi temîne matûf olan makasid-i milliye için ellerinden gelen sühûleti ve muâveneti ibrâz eylemeleri icap ederken men’ ü zecr ile ihtar buyurulmaları ezhân-ı beşerin hüsn-i tevile kudretyâb olamayacağı mesâildendir.
Millet, ezher-cihet muhill-i hukuk ve muhâlif-i siyaset ve ihtiyat olan beyânât-ı vâkıânın tashîh ve tekzîb ve keyfiyetten, Bâbıâli cânibinden Kongremize itminân-bahş olacak vechile, ma’lumât ita buyurulmasını ve müdafaa-i hukuk-ı milliyede iltizâm-ı basiret ve teenni olunmasını ve efkâr-ı umumiyeyi tatmîn etmek üzere Meclis-i Meb’ûsan’ın bilâ-ifâte-i zaman ictimâa davet edilmesini derkâr olan hakk-ı tabiisine istinâden istirham eylemekte yek-zebândır. Sevgili pâdişâhımız.
Umumî Kongre
Belge 40
7.8.335
Kongre Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri tarafından Kongre’nin hitamında îrâd edilen nutuktur.
Muhterem Efendiler,
Milletimizin ümid-i necât ile çırpındığı en heyecanlı bir zamanda fedakâr heyet-i muhteremeniz her türlü mezâlime katlanarak burada, Erzurum’da toplandı. Hassas ve necîb bir ruh ve pek salâbetli bir iman ile vatan ve milletimizin halâsına ait esaslı mukarrerât ittihâz etti. Bilhassa bütün cihana karşı milletimizin mevcudiyetini ve birliğini gösterdi.
Tarih bu kongremizi şüphesiz ender ve büyük bir eser olarak kaydedecektir. Heyet-i muhteremenizin, rüfeka-yı kirâmımın hakkımda gösterdiği samimî muhabbet ve itimat âsârına buradan alenen teşekkür etmeyi bir vecibe addederim. Bu felâhpîrâ ictimâımız, hitam-pezîr olurken Cenâb-ı Vâhibü’l-âmâl Hazretlerinden avn ü hidayet ve Peygamber-i zî-şânımızın ruh-ı pür-fütûhundan feyz ü şefaat niyazıyla vatan ve milletimize ve devlet-i ebed-müddetimize mes’ûd akıbetler temenni ederim.
Belge 41
24 Ağustos 335
Erzurum Vilâyet-i Aliyyesine
Atûfetlû Efendim Hazretleri,
Şarkî Anadolu’da mevcut olup aynı maksat ve gaye ile şimdiye kadar teşekkül etmiş olan bi’l-cümle millî cemiyetler Erzurum ’da akdettikleri ma’lûm Kongre kararıyla “Şarkî Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” nâm-ı müştereki altında ittihat ve ittifak eylemişlerdir.
Cemiyetimizin merkezi elyevm Erzurum’dur. Heyet-i idâresi demek olan “Heyet-i Temsiliye”si azasının isim ve hüviyetleri ber-vech-i zîr derc ve matbû nizamname-i esasîsinden iki nüshası merbuten takdim edilmiştir. Cemiyetler Kanunu’na tevfîkan ilmühaberinin tarafımıza itası zımnında işbu beyannamemiz makam-ı âlilerine takdim olunur. Ol bâbda emr ü irâde hazret-i men’ lehü’l-emrindir.
Mustafa Kemal Paşa
Rauf Bey
İzzet Bey
Raif Efendi
Servet Bey
Şeyh Fevzi Efendi
Bekir Sami Bey
Sadullah Efendi
Hacı Musa Bey
Sâbık Üçüncü Ordu Müfetişi, askerlikten müstafi
Bahriye Nâzır-ı Esbakı
Sâbık Trabzon Meb’ûsu
Sâbık Erzurum Meb’ûsu
Sâbık Trabzon Meb’ûsu
Erzincan’da Nakşi Şeyhi
Beyrut Vali-i Sâbıkı
Sâbık Bitlis Meb’ûsu
Mutki Aşiret Reisi
Belge 42
Sivas’dan, 22.8.335
Vusûlü: 23
K. O. 15 Kumandanlığı’na
C: 21/22.8.35 ve 2514 şifre:
Nizamnamenin bugün de bir kısmı gelmiş ve bazı kelimatı tamamıyla halledilememiştir, iki ve dördüncü maddelerin intişârını mahzurlu mülâhaza etmekte olduğumu arz eder ve tab’ u neşrinden evvel bu hususta bir kere daha tetkikat icrasını ricâ ederim.
K. O. 3 Kumandanı
Salâhattin
Belge 43
Şifre
Numara
342
Erzurum, 21.8.35
Sivas Valisi Mustafa Reşit Paşa Hazretlerine
Sivas Kongresi hakkında Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ile vâki olan muhhaberât-ı devletleri tamamen millî bir mesele olmak haysiyetiyle Heyet-i Temsiliyemizce de münakaşa edildi. Bu kongrenin Şarkî ve Garbî Anadolu vilâyetleri tarafından akd-i mukarrer olmasına ve murahhasların kısm-ı azamı Sivas’a muvâsalat etmek üzere bulunmasına nazaran bu bâbda söz söylemeyi salâhiyetimiz haricinde addeyleriz. Yalnız düşüncelerimizin hamiyet ve muhabbet-i vataniye ile maruf zât-ı devletlerine arzını bir vecibe-i milliye addeyledik. Şarkî vilâyetlerimizin kongre akdi teşebbüsâtının daha ilk adımda İtilâf Devletleri’nin mûcib-i endişesi olduğu, bu vilâyetlerin eczâ-yı vatandan ayrılarak istiklâl dâiyesinde bulunduğuna varıncaya kadar erâcif neşri ile akamete mahkûmiyetine çalışıldığı, maalesef hükümetimizin de ecnebi âleti olmaktan hayâ eylemediği malûm-ı devletleridir. Fakat milletin azm ü irâdesi bilutfihi tealâ Kongre’nin akdini müyesser kıldığından beyannemenin neşri üzerine Düvel-i İtilâfiye, milletin istiklâl ve mevcudiyetini kurtarmak meşrû’ emeliyle toplandığını, hiçbir fikr-i tecavüz beslemediğini görerek İngilizler bile izhâr-ı memnuniyet eylediler. Hatta bu bâbda tafsilât ve ma’lumât vermek üzere Erzurum Mümessili Kaymakam Rawlinson Londra’ya hareket eyledi ve yazdığı mektubunda aynen şu suretle idâre-i kelâm eylemektedir. “Bi’l-âhire tekrar gelmekliğim mümkündür. Bu halde daha mes’ûd şerâit tahtında görüşmek mahzûziyetine nâil olacağım.” Dersaadet’ten aldığımız ma’lumâtta da umum Düvel- i İtilâfiye’nin meşrû’ ve makul olan bu cereyân-ı millîyi pek tabii telâkki eyledikleri, bilhassa Amerikalıların milletin efkâr-ı umumiyesini anlamaya son derece ehemmiyet verdikleri, umumî şekilde in’ikad edecek olan Sivas Kongresi mukarrerâtına intizâr olunduğu, hatta milletle doğrudan doğruya temas için Sivas’a İstanbul’daki heyetlerinden iki Amerikalı memur-ı siyasî göndermeğe karar verdikleri bildirilmektedir.
Binâenaleyh Sivas’taki bir Fransız binbaşısının beyânâtını biz indî bir mütâlaa addetmekte mazuruz. Çünkü hürriyet ve istiklâl uğrunda mücahede eden milletlerin pişvâsı olan Fransa efkâr-ı umumiyesinin cereyân-ı millîye düşman olacağını hatıra getirmek mümkün değildir. Maahaza milletimiz istiklâl ve mevcudiyetini her ne pahaya oturursa otursun kurtarmaya azmeylemiştir. Bu cereyâna tâbi olmayanlar mahkûm-ı zevâl, yıkmak isteyenler maruz-ı mukavemet olacaklardır Paşa Hazretleri.
İmza: Heyet-i Temsiliye
Belge 44
Şifre
Numara
347
Erzurum, 21.8.35
Sivas’ta Üçüncü Kolordu Erkân-ı Harbiye Riyâseti’ne
Kadı Hasbi Efendi Hazretlerine bu şifre mahlûlünün okunması ricâ olunur:
Vali Paşa ile telgraf başında Sivas Kongresi hakkında vâki mülâkat malûm-ı âlileridir. Vali Paşa’nın, açık olarak telgrafla böyle bir mülâkat yapmalarını, Meb’ûs Rasim Bey’e de kongrenin Sivas’ta olmaması hakkında telgraf çektirmelerini muvâfık görmemekteyiz. İstanbul’daki ecnebilerin milletin bu gibi tezâhürâtını pek tabii ve meşrû’ bulduğu istihbâr kılındığı gibi, Erzurum Kongresi’nin İngiliz ve Amerikalılara pek iyi tesir yaptığı ve hatta Amerika heyetinden iki murahhas-ı mes’ûlün Sivas’a gönderilmek üzere bulunduğu da ayrıca şâyân-ı kayıttır. Sivas halkının beyhude yere endişeye düşürülmesine sebebiyet vermek şâyân-ı esef bir hata olur. Milleti dalâlette bırakmamak lâzımdır. Bu sebeple zât-ı fazılânelerince Sivaslıları irşad ve tenvîr ile Sivas Kongresi’nin millet ve vatan hakkında yapacağı hayırlı tesiri izah ve bu suretle halkın beyhude yere tevehhüme dûçâr olmamalarının temîn buyurulmasını hassaten ricâ eyler ve arz-ı hürmet ederiz.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 45
Şifre
Numara
340
Erzurum, 21.8.35
Üçüncü Kolordu Kumandanlığı’na
Vali Reşit Paşa Hazretleri ile Sivas Kongresi hakkında telgraf başındaki muhhaberâtımız tabii malûm-ı âlileridir.
Sivas Kongresi’nde umum vatanın mukadderâtı hakkında ittihâz-ı mukarrerât olunacağı cihetle bir Fransız binbaşısının lâfı ile milletin bu azminden geri dönmeyeceği bedîhîdir. Sırf Vilâyât-ı Şarkiyeye münhasır olan Erzurum Kongresi mukarrerâtının İngilizler üzerinde bile hüsn-i tesir eylediği, asıl milletin efkârını anlamağa çalışan Amerikalıların Dersaadet’ten salâhiyettar iki memur-ı siyasîyi Sivas’a yollamaya karar verdikleri bir zamanda Sivas Kongresi’nin aleyhinde idâre-i kelâm için ya pek zaifü’l-kalb olmak yahut vatan ve milletle alâkadar bulunmamak icap eder. Binâenaleyh Vali Paşa Hazretlerinin bu açık muhabereleri, Sivas halkı üzerinde fena tesir yapacağının nazar-ı teemmüle alınması lâzımdır. Kongre pek tabii ve meşrû’ olarak akdolunacağından bu bâbda velevki pek mahdûd da olsa birkaç kişinin adem-i arzu göstermek suretiyle millette ağyâra karşı bir tefrîka izhârı hiç de şâyân-ı arzu bir keyfiyet olmadığından zât-ı birâderîleri tarafından Vali Paşa Hazretleriyle, bu sakîm fikri taşıyan diğer zevât varsa onların da irşad ve tenvîri bugün için bir vazife-i vataniye olduğunu arz, takdim-i ihtirâmât eyleriz.
Mustafa Kemal
Belge 46
Sivas’ta Meb’ûs Rasim Bey’e
Telgrafnamenizi aldım, inşallah karîben bizzat mülâkatınızla teşerrüf edeceğim. Mevzu-i bahis ettiğiniz mesele ehemmiyeti nisbetinde arîz ü amîk düşünülmüştür. Mülk ü milletin herhangi bir suretle mûcib-i mazarratı olacak harekâttan bi’t-tabi imtina edilir. Ancak vârid-i hâtırınız olan hususât gayr-i vâkidir. Bu bâbda Vali Paşa Hazretlerine de cevâben ma’rûzâtta bulunulmuştur. Her hususta müsterih bulunmanızı ricâ eder ve gözlerinizden öperim.
Raif
Belge 47
Erzurum, 10 Ağustos 335
Mutki’de Aşiret Reisi Hacı Musa Bey’e
Muhterem Efendim,
İkinci Ordu Kumandanlığı’nda bulunduğum esnada ve pek ciddî ahvâl içinde aramızda hâsıl olan revâbıt-ı kalbiyenin kıymettar hatıratı daima mahfûz kalmıştır. Zât-ı âlilerinin mine’l-kadîm devlet ve millet ve vatan uğrunda fedakârlığınız, ber-güzide hidemâtınız, bütün erbâb-ı hamiyetin taht-ı takdir ve tahsinindedir. Bu meyânda ahîren Bitlis’in istirdâdında orduya fiilen yaptığınız muâvenetin kıymeti, Mutki mıntakasının düşmana karşı temîninde ibrâz buyurduğunuz gayret ve mesaînin ehemmiyeti, her zaman lisan-ı takdir ve şükranla yâd edilmektedir. Bu kadar fedakârlıklarımızın neticesinde bi-hikmetillâhi tealâ düşmanlarımızla yapmağa mecbur kaldığımız mütareke ahkâmının hiç olmazsa bi-hakkın hüsn-i tatbikiyle istiklâl ve istikbâl-i milllîmizin serbestîsini ümit ederken maalesef düşmanlarımızın bugün devlet ve milletimize karşı pek hainâne bir vaziyet alarak memleketimizi tamamen parçalamak, âlem-i İslâm için asırlardan beri kanlarını îsâr eden milletimizin hakk-ı hâkimiyet ve istiklâlini elinden alarak köle mevkiine düşürmek için çalıştıkları, ecdadımızın bıraktığı anavatanda Ermenistan yapmağa uğraştıkları pek âşikâr olarak görünüyor. Pek büyük telehhüflerle karşılanacak ahvâl-i denâetkârânedendir ki, milletin kuvvetine istinâd, âmâline tevfîk-i harekât etmeyi vazife-i vataniye ve hakikiye bilmesi lâzım gelen İstanbul’daki hükümet-i merkeziye de tamamıyla acz ü meskenet içerisinde inân-ı idâresini tesirâtı önünde ser-fürû ettiği düşmanlarımıza bırakıyor. Senelerden beri cihana fedakârlık dersleri vermiş, harikalar göstermiş olan pek namuskâr ve faziletkâr milletimiz, bu iktidarsız ellerde pek yakında ne derece vahîm akıbetlere dûçâr olacağını idrâk ve teyakkun ederek gezdiğim yerlerde hukukunun muhafaza, vatanlarının müdafaası yolunda müdafaa-i milliye cemiyetleri teşkili suretiyle bi-hakkın çalıştıklarını büyük bir fahr u şükran ile gördüm. İşte bu ahvâl ve şerâit içinde asker olarak mukayyeden çalışmaktan ziyade sine-i millette vatandaşlarımla beraber bir ferd-i millet olarak memleketimin saadet ve istiklâline hâdim olmayı, şeref ve haysiyeti için ölünceye kadar çalışmayı daha faideli görerek âşıkı olduğum askerlikten istifa ettim. bi’t-tabi bu mesâi-i vataniyede zât-ı âlileri gibi pek kıymettar vatandaşlarımın muâvenet ve müşâreket buyuracaklarına itimâd-ı tâmmım vardır.
Arzettiğim müteaddit müdafaa cemiyetlerinin iştirakiyle milleti birleştirmek ve hayatımıza kasdetmek isteyen düşmanlarımıza karşı kuvvetli bulundurmak maksadıyla Erzurumda bir kongre akdedilmiştir. Müzâkerât ve mukarrerâtı hakkında Celâl Bey biraderimiz tafsilât ita edeceğinden bu hususta tatvil-i kelâmı zâid görüyorum. Ancak şu kadarını arz edeyim, bi-hakkın milletimizin istiklâli ve vatanımızın tamamiyeti yolunda hâsıl olan ittifakı, hariç ve dahile karşı temsil maksadıyla Kongre’ce bir Heyet-i Temsiliye intihap ve kabul edildi. Zât-ı âliniz de Kongre’nin ârâ-yı umumiyesiyle müttefikan bu Heyet-i Temsiliye azalığına intihap buyuruldunuz. Senâverleri de bu meyânda bulunduğum gibi Bahriye Nâzır-ı Esbakı, Hamidiye Kahramanı Rauf Beyefendi biradaremiz de beraberdir. Vatanımızın halâs ve saadeti için elele vererek çalışılacak bir zemin ü zaman hâsıl olduğundan dolayı cidden pek büyük memnuniyet hissetmekteyim. Celâl Bey biraderimizin zât-ı âlinize getireceği nizamname mûcibince taraf-ı âlilerinden teşkilâta germî verilerek hiçbir tarafın ve kimsenin müdahale ve mümânaatına müsaade buyurulmasını ve mukaddes maksad-ı millînin temîni yolunda müzâhir olacağını ümit ve kabul etmekte olduğum hükümet-i mülkiye ve askeriyenin muhâlif harekâtı görüldüğü takdirde milletin irâde ve hâkimiyetinin izhârı lâzım geleceğini zât-ı âlilerinden ayrıca arz ve ricâ ederim.
Burada olduğu gibi aynı maksatla Sivas’ta da bütün milletin mümessillerinden mürekkeb umumî bir kongre in’ikad etmek üzeredir. Senakârınız da birkaç güne kadar mahzâ bunun için Sivas’a hareket edeceğim. Kongre’nin hitamında be-tekrar Erzurum’a avdet edeceğim cihetle Erzurum’da zât-ı âlinizle müşerref olurum. Bunun için vakt-i münasibinde zât-ı âlilerine telgrafla ma’lumât vererek behemehâl teşrifinizi ricâ edeceğim. Oradaki işlerimizin zât-ı âlinizin burada tûl-i müddet kalmanıza mâni olacağını biliyorsam da, milletin bizlerden beklediği hizmetin ehemmiyet ve ulviyeti karşısında kısmen feda edileceğinden de eminim. Her halde bir defa görüştükten sonra bu cihetin de bir çare-i hallini düşünür, buluruz. Cenâb-ı Vâhibü’l-âmâl Hazretlerinden vatan ve milletimiz için hayırlı akıbetler niyaz eder ve sizlerin gözlerinizden öperim.
Mustafa Kemal
Belge 48
13 Ağustos 1335
Bitlis Küfrevîzade Şeyh Abdülbaki Efendi Hazretlerine
Faziletlû Efendim.
Zât-ı fâzılânelerinin Bitlis’te olduğunuzu tahmin ediyorum. Bu defa aldığım ma’lumât üzerine bu husus tevsîk edildi. Makam-ı muallâ-yı hilâfet ve saltanatın, vatan ve milletimizin içinde bulunduğu müşkil vaziyet malûm-ı ârifâneleridir. Senâverleri milletimizin bugünkü felâketin içinden çıkacağı güne kadar milletle beraber ve milletin içinde çalışmaya hasr-ı vücûd etmekten başka şiar-ı hamiyet olamayacağı kanaatiyle derhal askerlikten istifa ettim. Çünkü resmî makam ve sıfatım buna mâni oluyordu.
Bugün için yegâne çare-i halâs milletin vahdetini bütün cihana göstermek ve hukuk-ı mukaddesâtımızı milletin ibrâz edeceği kudret ile tahlîs etmektir. Erzurum Kongresi’nce takarrür ettirilen esâsâtı takdim ediyorum. O havalice icabına tevessül buyurularak düşmanlarımızın her türlü muzır telkinâtına sed çekmeleri müsellem olan hamiyet ve vatanperverliklerinden intizâr olunur. Arz-ı hürmet ve muhabbet eylerim efendim hazretleri.
Sâbık Üçüncü Ordu Müfettişi
Mustafa Kemal
Belge 49
Mektup
13 Ağustos 1335
Şırnaklı Abdürrahman Ağa Hazretlerine
Dirşevli Ömer Ağa Hazretlerine
Muşarlı Resul Ağa Hazretlerine
Vatanperver Efendim;
Zât-ı âlinizin makam-ı muallâ-yı hilâfet ve saltanata olan merbutiyetleri ve mukaddes vatanımızın Ermeni ayakları altında çiğnenmesine kat’iyen razı olamayacakları cümlenin müsellemidir. Bugüne kadar ibrâz buyurmuş olduğunuz âsâr-ı fazilete yakından muttali olduğum için zât-ı âlinizi vatan ve millet için çalışmak hususunda hasr-ı hayat eden vatanperverânın başında göreceğimden eminim. Erzurum Kongresi’nce tanzim olunan beyanname ve nizamnamelerden lüzumu kadarını takdim ediyorum. Teşkilâtın o havalice sür’at ve sühûlet-i tatbiki ve muzır düşman telkinatına kat’iyen mâni olmak hususlarında hamiyet ve gayret-i müsellemlerinin âsârına kemâl-i itminân ile intizâr eyler ve gözlerinizden öperim efendim.
Sâbık Üçüncü Ordu Müfettişi
Mustafa Kemal
Belge 50
13 Ağustos 1335
Mebus-ı Sâbık Sadullah Efendi Hazretlerine
Muhterem Efendim;
Makam-ı muallâ-yı hilâfet ve saltanatın dûçâr olduğu tazyik, vatan ve milletimizin düşmanlarımız tarafından mahkûm edilmek istenildiği elîm akıbet malûm-ı âlileridir. Bütün bu taaddiyata karşı koyabilmek için yegâne çarenin milletimizin, müdafaa-i hukuk ve mukaddesât için yekvücud olarak ibrâz-ı kudret etmesi olduğu takdir buyurulur.
Şarkî Anadolu’nun her tarafında aynı elem neticesi olarak teşekkül etmiş bulunan cemiyetlerin Erzurum Kongresi’nde elhamdülillâh birleşmesi maksadın istihsali için elde bir zımân olmuştur. Vahdet-i milliyemizin dahil ve harice karşı temsili için kabul edilen Heyet-i Temsiliye’ye zât-ı âlileri ittifak-ı ârâ ile intihap buyuruldunuz. Bu suretle vatan ve milletimiz için birlikte çalışacağımızdan dolayı pek bahtiyarım.
Kongrece tanzim olunan beyanname ve nizamnamelerden mikdar-ı kâfi takdim edilmiştir. O havalide teşkilâtın takviye ve taazzuvunu temîn buyurduktan sonra Erzurum’a teşriflerine şiddetle intizâr olunur.
Bendeniz, Heyet-i Temsiliye’mizde bulunan Bahriye Nâzır-ı Esbakı Rauf Beyefendi ile Sivas’ta in’ikad etmek üzere bulunan kongreye gideceğimizden avdetimize kadar Raif Efendi yalnız kalıyorlar. Teşrifleri kendileri için pek büyük medâr-ı tesliyet olacaktır. Cümleten gözlerinizden öperiz efendim.
Sâbık Üçüncü Ordu Müfettişi
Mustafa Kemal
Belge 51
13 Ağustos 1335
Şeyh Mahmut Efendi Hazretlerine
Faziletlû Efendim;
Makam-ı muallâ-yı hilâfete ve saltanat-ı Osmaniye’ye olan revâbıt-ı hakikiyeleri ve vatan-ı azizimiz hakkındaki alâka-i kat’iyeleri cümlenin ma’lûm ve müsellemidir. Harb-i Umumî’nin ma’kûs neticesi düşmanlarımıza çok fırsatlar bahşeylediğinden mütarekeden beri devlet, millet ve vatanımız hakkında revâ görülen tecavüz ve taaddiler gayr-i kabil-i tahammül ve kabul dereceye vâsıl olmuştur. Hilâfet ve saltanatın izmihlâline ve vatanımızın Ermeni ayakları altında çiğnenmesine ve milletimizin Ermenilere esir olmasına rıza gösterecek hiçbir Müslüman tasavvur edilemez. Düşmanlarımızın her taraftaki teşebbüsleri hep vatanın parçalanması ve milletimizin esir olması gayelerine matûftur. Milletten kuvvet alamayan ve esir vaziyetinde bulunan hükümet-i merkeziye aczden başka bir şey gösterememiştir.
Milletin yekvücûd olarak kuvvet ve kudretini cihana göstermesinden başka çare-i halâs ve nokta-i istinâd kalmamıştır. Bu sebeple senâverleri resmî makam ve sıfatımın haylûletini gördüğümden derhal silk-i askerîden istifa ederek vatan ve milletimizin halâs-ı tâmmına kadar milletle beraber ve milletin içinde çalışmağa karar verdim. Zât-ı âlileri gibi fedakâr, vatanperver dindaşlarımızın benimle beraber çalışacağınıza mutmainim. Bu defa Erzurum Kongresi’nce takarrür ettirilen beyanname ve nizamnamelerden takdim ediyorum. O havalice tevsi ve takviye-i teşkilât zımnında sarf-ı makderet buyurulmasını ricâ ederim. Yakında Sivas’ta in’ikad edecek olan umumî bir kongre ile de daha nâfi ve kat’î netâyic elde edileceği şüphesizdir. O havalide İngilizlerin muğfil telkinatının önüne geçilmesi pek ziyade lâzımdır. Cenâb-ı Hak cümlemize muvaffakiyetler ihsan buyursun. Gözlerinizden öperim efendim.
Sâbık Üçüncü Ordu Müfettişi
Mustafa Kemal
Belge 52
13 Ağustos 1335
Norşinli Meşâyih-i Izamdan Şeyh Ziyaeddin Efendi Hazretlerine
Faziletlû Efendim:
Zât-ı fâzılânelerinizin Harb-i Umumî’nin imtidâdınca Osmanlı ordusuna ifa eylemiş olduğunuz hidemât-ı bergüzidelerine ve makam-ı muallâ-yı hilâfet ve saltanata göstermiş olduğunuz revâbıt-ı kalbiyelerine yakından muttali bulunuyorum. Bu sebeple zât-ı âlinize kalben pek büyük hürmetim vardır.
Bugün makam-ı hilâfetin, saltanat-ı Osmaniye’nin ve vatan-ı mukaddesimizin düşmanlarımız tarafından nasıl rencide edilmekte ve vilâyât-ı şarkıyemizin Ermenilere hediye edilmesinde ısrar olunmakta olduğu malûm-ı ârifâneleridir. Millete istinâd etmeyen İstanbul’daki hükümet-i merkeziye bütün bu düşman taaddileri karşısında âciz ve nâçîz kalarak hukuk-ı millet ve memleketi müdafaa edememekte olduğu tahakkuk etmiştir. Bu sebeple milletimizin mevcudiyetini ve vahdetini bütün cihana göstermek ve hukukumuzun indî ve şahsî kararlarla imhâsına müsaade edemeyeceğimizi anlatmak maksadıyla senâverleri resmî makam ve sıfatımdan tecerrüd ederek milletin içinde ve milletle beraber çalışmaktan başka çare göremedim ve derhal askerlikten istifa ettim.
Vakayi-i elîme tesiriyle her tarafta teşekkül eden millî ve vatanî cemiyetlerin murahhaslarından mürekkeb olmak üzere Erzurum ’da in’ikad eden bir kongre ile “Şarkî Anadolu Müdafaa- i Hukuk Cemiyeti” teşekkül etti ve vahdet-i milliyemizi dahil ve harice karşı temsil eylemek üzere bir Heyet-i Temsiliye kabul edildi. Bu hususa dair bir beyanname ve nizamnamelerden zât-ı ulyânıza takdim ediyorum. Zât-ı fâzılâneleri cemiyetimizin en muhterem azasından bulunduğunuz cihetle istihsal-i maksad-ı mukaddes için cümlece müsellem olan himmet ve gayretlerinin teşkilâtımızın o havalice tesrî’-i husûlüne ve muzır düşman telkinâtının izâlesine masrûf olacağına mutmainim. Birkaç güne kadar Garbî Anadolu ve Rumeli ’nin bi’l-cümle vilâyâtından gelmekte olan murahhaslarla da umumî bir kongre Sivas’ta akdolunacaktır. Cenâb-ı Hakk’ın avn ü inâyeti ve Peygamber-i zî-şânımızın feyz ü şefaati ile umum milletimizin bir noktada müttehid olduğunu ve hukukunu muhafaza ve müdafaaya kadir bulunduğunu cihana göstereceğiz.
Karîben Meclis-i Meb’ûsan’ımızı açtırmak ve millete müstenid kuvvetli bir hükümeti mevki-i iktidara geçirerek selâmet-i vatanı temîn eylemek müyesser olacaktır.
Muhabbet ve hürmetlerimin kabulünü ricâ ve o havalideki bi’l-cümle vatandaşlarıma selâmlar ithaf eylerim efendim hazretleri.
Sâbık Üçüncü Ordu Müfettişi
Mustafa Kemal
Belge 53
13 Ağustos 1335
Garzan’da Rüesâdan Cemil Çeto Bey’e
Efendim!
O havaliden gelen zevâttan aldığım ma’lumâttan zât-ı âlinizin makam-ı muallâ-yı hilâfete ve devlet-i ebed-müddetimize olan revâbıt-ı kaviye ve hakikiyeniz âsârından olmak üzere vatan-ı azizimizin düşman âmâline karşı sıyâneti zımnında göstermekte olduğunuz himmet ve fedakârlığa muttali oluyorum. Bundan dolayı pek ziyade memnun ve müteşekkirim.
Erzurum’a gelmeden evvel vuku bulan telgraf muhhaber âtımızda ilk fırsatta oralara gelmek arzusunda bulunduğumu bildirmiştim. Fakat ahvâl ve hâdisât şimdiye kadar buna müsaade etmedi.
Mesmû-ı âliniz olduğu ve olacağı vechile Mütareke’den sonra İtilâf Devletleri devlet ve milletimizin hukukuna asla riayet etmeyip memleketimizi ve vilâyât-ı şarkiyeyi Ermenilere vermek, vilâyât-ı garbiyemizden İzmir gibi en mamur yerleri Rumlara hediye etmek, Karadeniz sahillerinde bir Pontus Rum hükümeti teşkil etmek gayelerine düştüler. Bir taraftan da İngilizler Diyarbekir ve havalisi halkını iğfal ederek türlü türlü şekiller vermeğe kalkıştılar. Üçüncü Ordu Müfettişliğim esnasında, düşmanların bu hainâne kasıtlarına mümânaata karar verdim. Ve bunun için icap eden teşebbüsâta giriştim. İstanbul’da esir vaziyetinde bulunan hükümet-i merkeziyenin bazı ricâli, milletten kuvvet almakta müsamahakâr davrandıklarından ecnebiler indinde hükümsüz kaldılar. Benim millî ve vatanî iştigalâtımdan bi’t-tabi düşmanlarımız memnun olmadılar. Beni Anadolu’dan İstanbul’a davet etmek istediler. Ben ise nihayete kadar milletle beraber ve sine-i millette çalışmaya karar verdiğimden derhal askerlikten istifa ettim.
Malûm-ı âlinizdir ki Anadolu ve Rumeli’nin tekmil vilâyetlerinde Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri teşekkül etmiştir. Şarkî Anadolu vilâyât ve elviye-i müstakillesi murahhaslarından mürekkeb olmak üzere Erzurum’da bir kongre akdedildi. Bu sayede tekmil Şarkî Anadolu halkı birleşti. Dahilî ve haricî siyasetini tespit eden esaslı mukarrerât ittihâz etti ve bir de teşkilât nizamnamesi yaptı. Bunlardan zât-ı âlinize takdim ediyorum.
Birkaç güne kadar tekmil Garbî Anadolu ve Rumeli vilâyâtı murahhaslarından mürekkeb olmak üzere Sivas’ta umumî bir kongre in’ikad edecektir. Bu suretle de bütün millet yekvücûd olarak hukukunu müdafaa edecek hale gelecektir. Milleti müttehid bir halde gerek dahile ve gerek harice karşı temsil eylemek üzere bir Heyet-i Temsiliye intihap ve kabul edilmiştir ki, ben de bu heyette dahilim. İnşallah karîben Meclis-i Meb’ûsân toplanacak ve her türlü hukuk-ı millet ve memleketi müdafaaya kâfi kuvvetli bir hükümet mevki-i iktidara geçecektir. Milletin gösterdiği bu vahdet ve kudret sayesinde tekmil ecnebi devletleri, İngilizler, Amerikalılar, Fransızlar, İtalyanlar hulâsa cümlesi vatan ve milletimize hürmet etmeğe başladılar, inşallah netice mes’ûd olacaktır.
Şarkî Anadolu’daki cemiyetlerin birleşmesinden hâsıl olan “Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” kat’î mesâisiyle devletimizin istiklâlini ve vatanımızın tamamîsini kurtaracağına hiç şüphe etmiyorum. Zât-ı âliniz Cemiyetimizin en mühim azasındansınız. Himmet ve gayretinizle o havalide az zamanda teşkilâtın takdim ettiğim nizamname ahkâmına mutabık olarak vücuda getirileceğine ve İngilizlerin milletimizi parçalamaya ve vatanımızı Ermeni ayakları altında çiğnetmeye matûf olan entrikalarına meydan verilmeyeceğine mutmainim.
Sivas Kongresi’nde bulunmak üzere muvakkaten Sivas’a gideceğim. Ondan sonra tekrar Erzurum’a geleceğim. Gözlerinizden öper orada bi’l-cümle vatandaşlarımıza mahsus selâmlar eylerim efendim.
Sâbık Üçüncü Ordu Müfettişi
Mustafa Kemal
Belge 54
Sivas Kongresi’nde Kongre Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri tarafından îrâd olunan nutk-ı iftitahî
Muhterem Efendiler;
Vatan ve milletin halâsını istihdâf eyleyen sevâik-i mücbire, sizleri bunca meşak ve mevâni karşısında Sivas’ta topladı. Celâdet-perver azminizi tebrik ve beyan-ı hoş-âmedî eylemekle bahtiyarlığımı arz ederim.
Efendiler, muhterem heyetiniz, rehakâr müzâkerâtına girişmeden evvel bazı ma’rûzâtta bulunmama müsaadenizi ricâ ederim. Malûmdur ki milliyetler esasına müstenid vaadler üzerine 30 Teşrinievvel 34 tarihinde Düvel-i İtilâfiye ile mütareke akdedildi. Milletimiz âdilâne bir sulha nâil olacağını ümit etti. Halbuki mütarekename ahkâmı vatan ve milletimiz aleyhinde her gün bir suretle su-i istimâl ve taarruz ve icbâr suretiyle tatbik edildi. Düvel-i İtilâfiye’den kuvvet alan memleketimizdeki anâsır-ı Hıristiyaniye milletimizin haysiyetini kesr ü ihlâl mahiyetinde çılgınca harekâta koyuldu. Garbî Anadolu’da İslâmın harîm-i ismetine dahil olan Yunan zâlimleri Düvel-i İtilâfiye’nin enzâr-ı tesamühü karşısında canavarca fecâyi ika’ etti. Şarkta Ermeniler Kızılırmak’a kadar tevessü hazırlıklarına ve şimdiden hudutlarımıza kadar dayanan katliâm siyasetine başladı. Karadeniz sahillerimizde Pontus Krallığı hayalinin tahakkukuna bile çalışıldı. Adana, Ayıntap, Maraş ve Konya havalisine kadar Antalya işgal ve Trakya da işgal mıntakasına ithal edildi. Pâyitaht-ı saltanat ve makarr-ı hilâfetin ise hükümdar saraylarına kadar boğucu bir tarzda işgali suretiyle kalpgâh-ı devlette ecnebi inhisar ve tahakkümü teessüs etti ve bütün bu hak-şiken tasaddilere karşı hükümet-i merkeziye ihtimal ki tarihte bir misli daha görülmemiş surette tahammül etti ve daima zayıf ve âciz bir mevkide kaldı. İşte bu ahvâl milletimizi şedîd bir intibâha şevketti. Artık milletimiz pek güzel anladı ki Düvel-i İtilâfiye bu vatanda mukaddesât ve mukadderâtına sahip bir kudret ve irâde-i milliye mevcut olmadığı zehâb-ı bâtılına kapıldı. Ve bu zehâb yüzünden cansız bir vatan, kanunsuz bir millet nelere müstahak ise bimuhâbâ onların tatbikatına koyuldu. Buna karşı tevekkül ve teslimiyetin inkıraz-ı tâm faciasından başka bir netice vermeyeceği kanaati teeyyüd etti.
Efendiler, milletimizin sizler gibi münevverân ve hamiyetperverânı manzaranın elemli karanlıklarından naümid olmadılar, çünkü onlar bilirler ki tarih bir milletin varlığını, hakkını hiçbir zaman inkâr edemez. Çünkü onlar kuvvetli bir iman ile kanidirler ki, bir nikâb-ı bâtıl arkasından vatan ve milletimiz aleyhinde verilen hükümler, ortaya sürülen kanaatler muhakkak iflâsa mahkûmdur.
Efendiler, İtilâf Devletleri’nin haksızlıkları ve hükümet-i merkeziyenin zaaf ve aczi karşısında milletimizin mevcudiyetini isbât ve fiilî tecavüzlere karşı namus ve istiklâlini bi’l-fiil müdafaa hükmünü vermekte muztar kaldı. Matlûb olduğu vechile: Şarkta harb-i zâilin her türlü meşakkat ve elemlerini görmüş ve bilhassa Ermenilerin vahşet ve zulümlerine sahne olmuş matemzede hudut vilâyetlerimiz namus ve istiklâl-i millîyi kurtarmak maksadıyla Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye, Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyetleri teşkil eylediler.
Şarktan ve cenuptan tehlike hisseden Diyarbekir vilâ yetimizde de Müdafaa-i Vatan Cemiyeti teşekkül etti.
Garpta Yunanlıların tecavüzü ihtimaline karşı teşekkül eden Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Yunanlıların sevgili topraklarımıza ayak basması üzerine ilhakı fiilen redde kıyâm etti. Trakya’da, Kilikya’da ve her tarafta millî cemiyetler teşekkül etti. Hulâsa garptan ve şarktan yükselen sada-yı millet Anadolu’nun en ücra köşesinde ma’kes buldu. Binâenaleyh millî cemiyetler düşmanların esaret boyunduruğuna girmemek kasdıyla millî vicdanın azm ü irâdesinden doğmuş yegâne teşkilât oldu. Bu sayede asırlardan beri müstakil yaşıyan milletimiz mevcudiyetini âleme göstermeye başladı.
Efendiler, milletçe çare-i halâsın ancak kendi ruhundan ve kendi taazzuvundan doğacağı kanaati tahakkuk edince; bâriz tehlikeler karşısında bulunan Şarkî Anadolu vilâyâtı “Erzurum Kongresi’ni” davet etti. Bu sırada idi ki cereyân eden muhhaberât ve sâik olan hâdisât ve zarurat ile de halâs-ı umumî-i vatanı istihdâf eyleyen Sivas Kongresi, bugün heyet-i muhteremenizin vücuda getirdiği Umumî Kongre, 21 Haziran 335 tarihinde karar-gîr olmuştur.
Efendiler, burada azîm teessüflerle heyet-i aliyyenize arz edeceğim ki, memleketin ve milletin mukaddesâtını temînde acz ü meskenetten başka bir kudret gösterememiş olan hükümet-i merkeziye sadâ-yı milleti boğmak, revâbıt-ı müştereke-i milliyeyi kırmak ve bu suretle milleti daima mağlûp göstermek gibi ancak düşmanlarımızın hesab-ı menfaatine kaydolunan harekât-ı mezbûhâne ve mütehalifede bütün celâdetini takındı. Bu hal tarih-i millimizde bi’t-tabi hükümet-i merkeziye hesabına pek şaibedar bir fasıldır.
Teşekkür olunur ki Efendiler, millet ve kudret-i milliyenin tamamen müzâhiri olan namuskâr ordumuz, hükümet-i merkeziyeyi ikaz suretiyle zararlar ta’kîm edilmiştir. Maahaza su-i tesirler bazı mertebe teehhürâtı bâdi olmuştur.
Hatırlarda olacaktır ki, Sivas Umumî Kongresi’ne teşrifleri için 22 Haziran’da vuku bulan davetnamede Erzurum Kongresi’nden bahsedilerek 10 Temmuz, in’ikad için esas itibar edilmişti. Garbî Anadolu murahhaslarının bu zamana kadar Sivas’a vâsıl olabilecekleri tahmin olunarak Erzurum Kongre heyetinin de Sivas’ta umumî ictimâa dahil olabileceğine imkân tasavur edilmişti. Halbuki Sivas Kongresi’nin in’ikadı ancak bugün müyesser oldu. Aradan bir ayı mütecâviz zaman geçti. Bu uzun müddet zarfında Erzurum Kongresi heyetinin intizâr etmesinden ise zaten ma’lûm ve müşterek olan makasid-i asliye ve nikat-ı esasiye üzerinde icra-yı müzâkerât ve ittihâz-ı mukarrerât eylemesi münasip görüldü. Ve sonra da murahhasların mahall-i intihaplarına avdetleriyle mukarrerâtın fiilen tatbikatına başlamaları tercih edildi. Fakat kongre heyet-i umumiyesi ve binâenaleyh Şarkî Anadolu namına Sivas Kongresi’nde hazır bulunmak üzere Heyet-i Temsiliye’den bir heyetin tevkiline karar verdi.
Erzurum Kongresi’nin beyanname ve nizamnamesi muhteviyâtından başka hafî kalmış hiçbir karar yoktur. Yalnız Sadrazam Ferit Paşa’nın Paris seyahatinden avdetinde Anadolu’da şûriş olduğuna dair vuku bulan bir ta’mîmi Kongrece büyük teessüflerle okunmuş ve muhâlif-i hakikat ve menâfi-i memleket ve millete muzır bu gafilâne tebliğin derhal tekzîbi şiddetle kendisinden talep edilmiştir. Bir de intihâb-ı meb’ûsanın tesrî’i talep olunmuştur. Erzurum Kongresi yalnız Şarkî Anadolu murahhaslarından teşekkül etmiş bulunduğu için salâhiyetini bu daire dahiline hasretmek mecburiyetini nazar-ı dikkatte tutmuştur. Ancak Garbî Anadolu ve Rumeli murahhaslarının iştirakiyle tecelli edebilecek âm ve şâmil salâhiyetin istimâlini heyet-i muhteremenizin huzuruyla meşrût ve mukayyed gördü. Hatta bu sebepledir ki Şarkî Anadolu’daki millî cemiyetlerin birleşmesinden hâsıl olan kütleye unvan verirken Şarkî Anadolu kaydı konuldu. Ale’l-ıtlak “Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” yahut “Anadolu-Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” unvan-ı umumîsi istimâl edilmek ve bütün milletin hukuku namına kendi kendine salâhiyet vermek doğru olamazdı. Bu takdirde İstanbul’da vuku bulduğu gibi beş, on kişinin bir araya gelerek bütün milletin sahib-i salâhiyet vekilleri imiş gibi indî ve sahib-i aslî olan milletle alâkasız bir teşebbüs mahiyetinde olabilirdi. Buhunla beraber Efendiler, Erzurum Kongresi bütün memleketin ve milletin ittihat ve ittifak noktasında Şarkî Anadolu vilâyetlerince vilâyât-ı sâire ile her nokta-i nazardan iştirak-i mesâi temîni emel-i kat’îdir üssü’l-esâsını kabul eylemiştir. bi’t-tabi huzur-ı âlinizle münakid işbu Sivas Umumî Kongre’mizde vatanımızın yekpare, milletimizin yekvücûd olduğunu lüzumu gibi ifade ve isbât edecek esâsât vaz’ olunur.
Efendiler, Millet Meclisi’nin toplanması için öteden beri gösterilen âmâl-i milliye karşısında hükümet-i merkeziyenin bidayetten beri aldığı ihmalkâr ve bi’l-âhire mütemerridâne ve Kanun-ı Esasî’ye külliyen mugayir etvârı son günlerde cereyân-ı millî tesirâtıyla mümâşatkâr bir vaziyete girmiştir. Intihâbata emir verildiği malûmunuzdur. Bunun tahakkukunu inşallah azm ü celâdetiniz vücuda getirecektir. Ancak buna takaddüm eden safha-i vakayide müteaddit veya münferit ecnebi mandaterlikleri gibi doğrudan doğruya hayat ve istiklâlimizle alâkadar bir mesele mevzu-i bahis olmaktadır.
Meclis-i Millî’nin henüz toplanmamış olduğu bir sırada mahsur ve istiklâlini zayi etmiş olan hükümet-i merkeziyenin münferit ve gayr-i meşrû’ bir kararı veyahut âmâl-i milliyeye muhâlif bazı tekâlif-i hariciyeye inkıyâd ve ser-fürû etmiş gibi emr-i vâkilerin ihtimal-i zuhûrâtına karşı Erzurum ve Sivas Kongrelerinin ruh-ı millîyi temsilen ve bir birini takiben ictimâi muhakkak bir fâl-i hayr ü selâmettir. Ma’rûzâtım hitam bulurken vatan ve milletin fevz ü halâsı gayesine merbût olan heyetimizin muvaffak bi’l-hayr olması temenniyâtını bârgâh-ı ilâhiye ref’ eylerim.
Belge 55
Adet
95
Sivas, 13.9.35
Konya’da K. O. 12, Diyarbekir’de K. O. 13, Balıkesir’de K. O. 14, Erzurum’da K. O. 15, Ankara’da K. O. 20.
Bursa’da Fırka 17, Çine’de Fırka 58, Bandırma’da Fırka 61, Niğde’de Fırka 11 (61. Fırka vasıtasıyla Edirne’de K. O. 1) Kumandanlıklarına
Hükümet-i merkeziyenin takip ettiği meslek-i irticakârâne ve son zamanlarda aldığı vaz’-ı mutlakıyet mevcut endişe ve heyecanı teşdide bâis olduğu gibi meb’ûsan intihâbatının icrasında ihmalkârâne hareketi, sulhün aleyhimizde olan bi’l-cümle icâbatını kabul ve millete bir emr-i vâki tarzında takdim edeceğini işrâb etmekte ve şu halde Sulh Konferansı’na verdiği nota mûcibince Toros’un berisindeki vilâyâtımızın zıyâı ve Aydın vilâyetinde kabul ettiği hudûdun garp aksâm-ı sahiliyesi ve memleketin muhtelif kıtaat-ı meşgûlesi maazallah zayi edilmek tehlikesi bütün üryanlığıyla hissedilmekte olduğundan Meclis-i Mebusan’ın intihabıyla milletin hukuk-ı mukaddesesini istimâline ve irâde ve kudretini izhâra meydan kalmadan böyle bir vaziyet-i mühlike karşısında ittihâz-ı tedâbîr ve müdafaa-i hukuk eylemek ve keza halkıteslîh ve yekdiğeri aleyhine kıyâm ve kıtâle teşvik cinayet-i denâetkârânesine teşebbüs ettiği elde edilmiş olan vesâik ile gayr-i kabil-i red bir surette tahakkuk eden hükümet-i merkeziye ile her türlü tedâbîre rağmen muhafaza-i mevki ettiği müddetçe kat’-ı münasebat edilmekle şayet bu müddet ve şu hal devam edecek olursa memleketin idâresi ve aynı zamanda tahassülü me’mûl yeni vaziyetlere karşı mukadderât-ı milletin takrir ve tesbiti zımnında bir umumî kongrenin fevkalâde olarak akdine ihtiyaç hâsıl olması me’mûldur. Lede’l-icâb bu fevkalâde kongrenin derhal ictimâını temînen azasını şimdiden intihap eylemek menâfi-i memleket icabından görülmektedir. Garbî Anadolunun murahhasları zaten Sivas’ta müctemi bir haldedir.
Binâenaleyh her sancaktan kazalarının adedine göre muktezi murahhasların şimdiden intihâbıyla ilk icrâ edilecek tebliğde gösterilecek mevki-i ictimâa şitâb etmek üzere ihtiyaten hazır bulunmalarının temîni ile isimlerinin şimdiden Sivas’ta Heyet-i Temsiliye’ye bildirilmesi ricâ olunur.
İşbu şifrenin suretini mıntakadaki Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerine tebliğ ve hükmünü müttehiden icraya himmet ve bir an evvel intâc buyurulması ricâ olunur.
Heyet-i Temsiliye [namına]
Mustafa Kemal
Belge 56
Erzurum
529
Şifre mahlûlüdür
Sivas’ta Üçüncü Kolordu Kumandanlığı’na
Bedirhanî ailesinden Celâdet ve Kâmran ile Diyarbekirli Cemil Paşa ailesinden ve firârîlerden Ekrem namındaki üç şahıs silâhlı Kürtler muhafazasında ve vaktiyle Diyarbekir vilâyetinde aleyhimize propagandalar yapan İngiliz Binbaşısı Noel refaketinde olarak Elbistan ve Arga üzerinden .... Malatya’ya geldiler. Mutasarrıfla Belediye Reisi tarafından istikbâl edildikleri; Binbaşı Noel’in Türk, Kürt, ve Ermeni nüfusunu tetkik etmek üzere hükümet-i merkeziyenin müsaadesiyle dolaştıklarını söylediği ve fakat yedinde vesika olmadığı, Malatya’daki süvari alayının mevcudunun azlığı dolayısıyla bunların derdestine cesaret edemediği, maahaza bunların derhal tevkifi için İstanbul’a mürâcaat edildiği On Üçüncü Kolordu’dan bildirilmiştir. Bu adamların ne maksat ve ne için nereleri gezecekleri hakkındaki ma’lumâtını Harput Valisi’nden sordum. 6.9.35
K. O. 15 Kumandanı
Kâzım
Belge 57
Şifre
Zata mahsus ve dakika tehiri gayr-i câizdir
7.9.35
Diyarbekir’de 13. Kolordu Erkân-ı Harbiye Riyâsetine
Memleket için pek muzır harekât icrasıyla meşgûl oldukları tahakkuk eden Vali Galip Bey, Malatya Mutasarrıfı ve Kâmran ve Celâdet ve Ekrem Beylerle refakatlerinde bulunan İngiliz Binbaşısı’nın behemehâl tevkif ve Sivas’a sevk edilmeleri için bizzat On Beşinci Alay Kumandanı İlyas Bey’in emrinde altmış kadar atlı ve ester-süvârın en geç olarak 9.9.35’te Harput’tan Malatya’ya hareketi icap etmiş ve tesrî’an li’l-maslaha doğruca mezkûr Alay Kumandanlığı’na da tebligat yapılmıştır.
Bu müfrezenin sür’at-i hareketinin temînini ehemmiyetle ricâ ederim. Berâ-yı muâvenet yarın Sivas’tan bir otomobil ile bazı zâbitân dahi gönderilecek ve müfreze için vesâit-i nakliye tedârikinde ihtiyâr edilecek masraf da buraca tesviye edilecektir. On Beşinci Alay’a verilecek emir suretinin acilen iş’ârını da ayrıca ricâ ederim. Bu hususlara kumandanınızın muvafakati olmasa bile icrası elzemdir.
K. O. 3 Kumandanı
Salâhattin
Belge 58
Zata mahsustur.
Gayet aceledir. Dakika durmayacaktır.
Elaliz’den 8.9.35
Sivas’ta K. O. 3 K.
C: 8/9/35 zata mahsus şifreye:
1. Telgraf alınmış ve anlaşılmıştır.
2. Malatya buraya üç gün mesafededir. Orada süvari ve topçu alayları vardır. Hareket hazırlığı ikmâl edilmiş ve Kolordu’dan aldığım emir üzerine hareketim tehir edilmiştir. Kolordu’nun muvafakati olmadan buradan hareket etmekliğim münasip olmayacağından hareket emrimin Kolordu’dan tebliğine delâlet buyurulmasını sabırsızlıkla bekliyorum. Maruzdur. 11697 numara iledir.
Alay 1 5 Kumandanı
Binbaşı
İlyas
Belge 59
Malatya’da Süvari Alay 12 Kumandanı Cemal Bey’le 7/8 Eylül 335 gecesi makine başında vuku bulan muharebedir. (Muharebeye başlamadan evvel hüviyetini anlatması hakkında sorulan sual üzerine şu ma’lumâtı verdi: Üç yüz on bir nihayetinde neş’et etmiş. Kafkas ve Suriye cephelerinde, Süvari İkinci Fırka’da, Aşiret ihtiyat Fırkası Müretteb Süvari Alay Kumandanlığı’nda ve İran’da Süvari İkinci Alay Kumandanlığı’nda bulunmuş, İstanbullu imiş).
Sual– Muhaberemizin hiçbir noktasının hiçbir kimseye söylenmeyeceğine dair yanınızdaki telgraf müdür ve memuruna yemin ettirmenizi ricâ ederim. Muhabereye devam edeceğiz.
Cevap– Yemin ettiler kimse kalmadı. Yalnızız efendim.
Sual– Oraya, bir İngiliz binbaşısı gelmiş, ismini, yanında kimler olduğunu bildiriniz ?
Cevap — Vesikasında, Covbertin Noel’dir. Refakatindekiler Bedirhanzade Kâmran ve Celâdet Beylerle Diyarbekir’li Cemil Paşazade Ekrem Bey ve Diyarbekirli Hilmi Efendi ve birtakım Ekrâddan ibarettir.
Sual — Ekrâd dediğinizin miktarı nedir ve o binbaşı cinsinden ne kadar kuvvet vardır?
Cevap — On beş yirmi kişi kadar vardır. Bir çavuş, bir neferi var. Başka yok efendim.
Sual — 5/6 gecesi Elaziz Valisi otomobille oraya gitmiştir. Orada mıdır ve onlarla temasta mıdır?
Cevap — Buraya gelmiştir. Noel ile görüşmüştür. Bugün de iade-i ziyaret olmak üzere Noel Vali’nin misafir bulunduğu Fabrikatör Mehmet Efendi’nin hanesine gidecektir. Diğerleriyle görüşüp görüşmediğini bilemiyorum.
Sual — Alayınızın el altında mevcudu nedir?
Cevap — Alayın bölükleri müteferriktir. Burada ancak bir kadro bölüğü vardır. Ânın da bir kısım atları takibattadır.
Sual — Şimdi, bu anda eliniz altında kaç müsellah nefer vardır?
Cevap — On beş, yirmi çıkarılabilir.
Sual — Vali Galip Bey’i ve İngiliz Binbaşısı’nı, Kâmran, Celâdet ve Ekrem Beylerin kâffesinin müdebbirâne tertiple bu gece tevkifleriyle Sivas’a tahrikleri elzemdir. Vaziyetiniz bunu yapmaya müsait midir? Size buradan ve Harput’tan muâvenet yetiştirilecektir.
Cevap — Vali’yi de beraber mi?
Sual — Bilhassa, evet!
Cevap — Arz ettiğim vechile vaziyet ve kuvvetim buna gayr-i müsaittir. Kâmran, Celâdet ve Ekrem Beylerin tevkifleri hakkında Kolordu 13 Kumandanı’yla muhabere cereyân etti. Neticesinde şimdilik tevkifleri vaziyetin nezaketi hasebiyle muvâfık olamayacağı hakkında emir de vürûd etmiştir.
Sual — Kendilerine hissettirmeksizin sıkı tarassudatta bulundurunuz. Her hareketlerinden bize ma’lumât veriniz. Kolordu Kumandanı’ndan emir gelecektir. Bir tarafa hareket ederlerse istikamet-i hareketleri ve otomobille mi hareket ettikleri bildirilmelidir. Bu zevât meyânında Vali Bey de dahil, İlyas Bey’le aranızda şifre var mıdır?
Cevap– Vali Bey Elaziz’den Amerika otomobiliyle gelmiştir. Diğerlerinin otomobili yoktur. Cümlesi atlı olarak gelmiştir, İlyas Bey’le şifremiz vardır.
Sual– Teşekkür ederim. Netice-i tetkikatınıza her an intizâr eyleriz efendim. Bizimle muhabere için lâzım gelen şifre size bildirilecektir.
Cevap — Her an emr-i âlinize âmâde ve lâyık olmadığım teşekkürâtın minnettarıyım. Gönderilecek şifrenize muntazır bulunduğumu arz eylerim.
Şifre
8.9.335
Malatya’da Alay 12 Süvari Kumandanı Cemal Bey’e
Zevât-ı malûme hâlâ orada mıdır ve bunlar hakkındaki tarassud tertibâtınız ne dereceye kadar emindir, öğle ve akşam olmak üzere günde iki defa ita-yı ma’lumât ricâ olunur. Mustafa Kemal
Ahmet Zeki
Belge 60
Gayet aceledir.
360
Diyarbekir’den, 8.9.35
Sivas’ta: K. O. 3 Kumandanlığı’na
C: 7.9.35 şifreye:
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine: 15. Alay Kumandanı’na yazılan şifre berâ-yı ma’lumât zîrdedir.
1– Malatya’daki heyetin memleketin selâmeti nokta-i nazarından ne kadar muzır olduğu âşikârdır. İki ay evvel Diyarbekir vilâyetinde Hükümet aleyhinde alenen propaganda yapan Milli reisine bir buçuk aya kadar buralarda Hükümet-i Osmaniye memurları kalmayacaktır, diyen Musul vilâyetinin bugünkü hercümerç ve (mrdnh) sebeb-i yegâne olan Noel gibi ve (r h e n k a h) maksata hizmet edeceği bedîhîdir. Diyarbekir’de İngiliz himayesinde Kürdistan teşkiline çalıştığından/ (alşdgndadvzyy) takibata uğradğından Haleb’e firâr eden Cemil Paşazade Ekrem’in İngilizlerle beraber bulunması öteden beri Hükümet-i Osmaniye’ye düşmanlıklarıyla meşhur Bedirhanîlerden Kâmran ve Celâdet’in de refakat etmesi ve bunların doğruca öteden beri âmâl-i hainânesi ma’lûm olan Malatya Mutasarrıfı’nın mıntakasına gelmeleri pek ziyade câlib-i dikkattir. İstanbul’un, Vali’nin ve Mutasarrıf’ın azli hakkındaki müteaddit iş’ârâtımıza rağmen Mutasarrıf’ı elân vikaye eylemeleri kolorduların mâdûn kumandanlarla bile şifreli muhaberesini mâni emir veren İstanbul hükümet-i merkeziyesinin âmâl-i hainânesi kendilerince ma’lûm olan Noel gibi bir propagandacıya şifre ile muhabere ve istediği adamlarla görüşmek, istediği yeri gezmek için müsaadeyi hâvi bir vesika vermesi Kolordu’ca Harbiye Nezareti’ne bu heyetin geri aldırılması hakkında yazılan esbâb-ı mûcibeyi ve mütâlaayı hâvi şifrelere cevap bile verilmemesi, Vali’nin mıntıkasında şiddele tezâhürât-ı milliye aleyhinde bulunması ve şiddetle tehcir mesâilini takip etmesi ve geldiği günden beri aşâir arasında dolaşarak esrarengiz bir siyaset takip etmesi de calib-i dikkat mevâddandır.
Hükümet-i merkeziyenin vilâyât-ı şarkiyede hareket-i milliyeye mâni olmak maksadıyla İngilizlerle bi’l-müzakere Elaziz vilâyeti aşâirini para ile itmâ suretiyle elde etmek istemeleri, bu vechile mukabil bir kuvvet teşkil eylemek arzu etmeleri pek muhtemeldir. Bunun menâfi-i vataniyeye ne derece mugayir olacağı âşikâr ise de tarihimizde Rusları İstanbul’a çağırmak gibi lede’l-îcab düşmandan istimdat edilmiş olduğunun mukayyed olduğu düşünülürse bu fikir istib’âd edilemez. Hassaten umum Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin programını çizmek üzere Sivas’ta mün’akid Umumî Kongre’nin in’ikadda olduğu bu sırada Elaziz ve Malatya’da âmâl-i millete mugayir bir hareket görülmesi vatanımızın âtisi nokta-i nazarından cidden pek muzırdır. Buna ise ancak sizin gibi fedakârân-ı vatan çare-sâz olacaktır.
2– Üçüncü Kolordu ile Kongre heyet-i muhteremesi de memleket için pek muzır harekât icrasıyla meşgûl oldukları tahakkuk eden Vali Galip, Mutasarrıf Halil, Bedirhanîlerden Celâdet, Ekrem ve Binbaşı Noel’in behemehâl tevkif ve mahfuzen Sivas’a i’zâmını hassaten ricâ ediyorlar.
Bu maksatla kumandanız altında 60 kadar atlı ve ester-süvârın en geç olarak 9 Eylül’de Harput’tan Malatya’ya tahrik edilmesi icap ettiğini ve berâ-yı muâvenet bugün Sivas’tan bir otomobil ile bazı zâbitânın gönderileceğini bildiriyorlar.
3– Esasen Malatya’da süvari ve topçu alayı var. Fakat Alay Kumandanları beceriksiz ve o kadar mutemet değildirler. Vali postayı vuranları bizzat takip fikriyle bütün Süvari Alayı’nı istemiş, Alay yalnız Hısnımansur’daki bölükle beraber cem’an 40 atlı vermiştir. Maksatlarını istihsal için Malatya’da kuvvet bulundurmak maksadıyla bu da bir plân olabilir. Alay’a zinhar fazla kuvvet verilmemesini yazdım. Vali’nin, efrâdı firâra teşvik için cemiyet teşkil ettiği hakkındaki istihbârât da bu fikri teyid eder. Buradaki taburunuz yarın Harput’a hareket ediyor. Siverek’teki Süvari Bölüğü de kestirme yoldan Malatya’da Alayına iltihak emri aldı. Evvelce size lüzumunda efrâdı hayvanata bindirerek serian Malatya’daki kuvveti takviye için Kolordu’dan emir verilmişti.
Malatya vaziyetinin ehemmiyet kesbettiğini (as..pahs) ettiğinizden (vhs..h) imkân nisbetinde harekâtınızı gizliyerek altmış kadar ester-süvârla ve iki makineli tüfekle Malatya’ya gidebilir ve Kolordu’ya Malatya’dan bu emre tevfîkan muvakkaten Malatya’ya geçtiğinizi yazarsınız. Oradaki zâbitân ve Sivas’tan geleceklerle görüşerek ikinci maddedeki arzuya tebaan icabını yapmak hamiyet-i diniye ve gayret-i vataniyelerinden muntazardır. Vali gitmiş olursa İngiliz’in derdestinde de mahzûr-ı azîm görürseniz diğerleri hakkında icabı yapılır. Neticede Kolordu’ya Sivas’tan gönderilen müfreze tarafından yapılmış olduğunu söylersiniz. Her halde bu bâbda gayet mâhirâne ve cesaret-i medeniye ile hareket edilmesi. Hareketinizi, muvâsalatınızı bana, Sivas’a bildirmenizi bu bâbda gayet ketûm davranılmasını, ahvâle göre tatbikatta mahzur ve imkânsızlık görürseniz bildirmenizi hassaten ricâ ederim.
K. O. 13 Erkân-ı Harbiye Reisi
Halit
Belge 61
Diyarbekir, 9.9.35
Sivas’ta K. O. 3 Kumandanlığı’na
1. (4114, 4224): İlyas Bey 52 ester-süvâr ve 2 mitralyözle bu sabah Malatya’ya hareket etmiştir. Yarın akşam Malatya’dadır. İlyas Bey’e ve Malatya’daki Alay Kumandanlarına yazdığım şifreler berâ-yı ma’lumât Sivas’a yazılmıştır.
2. İlyas Bey’le beynimizde müstamel ve tarafınıza bir sureti verilen elif 32’den başlayan miftâh Malatya’daki Topçu İkinci Alay’da mevcuttur, iki grup olarak istimâli ve “menzil miftâhiledir” kaydının derci ve mezkûr Alay Kumandanı Binbaşı Erzurumlu Münir Bey’in, Süvari Alayı Kumandanı’nın tebdili hakkında Kenan Bey’le muhaberedeyim. Bugün resmen de tevkif hakkında bir emir yazmıştım. Kumandan emredemedi. Artık muhâliflerle dolu bir muhîtte ve vilâyetimiz müşkilâtını takdir buyuracağınızı, buna nazaran beni daha fazla icrâât yapmamak hususunda mazur göreceğinizi ümit eder ve arz-ı hürmet eylerim efendim.
Kemal Bey daha mutemet bulunduğu ve bu vasıta ile muhabere buyurulması maruzdur. Şifre kalemi numara 365.
K. O. 13 Kumandan Vekili
Cevdet
Belge 62
Şifre
Adet
23
Sivas, 9.9.35
Erzurum’da On Beşinci Kolordu Kumandanlığı’na
Ankara Yirminci Kolordu Kumandanlığı’na
Müstakil Kürdistan teşkili propagandası yapmakta olan İngiliz Binbaşısı Mister Noel, yanında Mevlânzade Rifat, Bedirhanîlerden Kâmran, Celâdet ve Cemil Paşazade Ekrem Beyler namındaki zevât ile Malatya’ya gelerek Elaziz Valisi Ali Galip Bey de kendilerine iltihak ile Bedirhanîlerden olan Mutasarrıf-ı Liva Halil Bey’le müştereken millet ve vatan aleyhinde icrââta tevessül eyledikleri ve güya postayı vuranları takip eylemek maksadıyla etraftan Ekrâd celbine kalkıştıkları istihbâr edildiğinden Harput’tan 15. Alay Kumandanı makineli tüfekle mücehhez bir müfreze-i askeriye, Aziziye’den iki süvari bölüğü, Siverek’ten Malatya’daki Süvari On İkinci Alay’a mensup bölük Malatya üzerine tahrik edilerek mûmâileyhümün tevkifleri esbâbına tevessül edilmiştir. Netice ayrıca arz olunacaktır.
Mustafa Kemal
Belge 63
Şifre
Adet
21
Sivas, 9.9.35
Diyarbekir On Üçüncü Kolordu
Erkân-ı Harbiye Riyâseti’ne
Malatya’da ictimâ eden millet hainlerinin bu defa da güya postayı vuranları takip maksadıyla etraftan Ekrâd celbine tevessül eyledikleri mesmû oldu. Aziziye’den hareket eden Üçüncü Kolordu Süvari Bölüklerine en kısa yoldan Malatya’ya hareket emredildi. Binâenaleyh posta hırsızlarını takip etmek için uzaklaştırılmış olan On İkinci Süvari Alay Bölüğü’nün de hemen Malatya’ya tahriki pek lâzımdır. Müstaceliyet-i maslahata binâen Alay Kumandanı’na bu husus tavsiye edilmiştir. Kolordu’dan da doğruca emir verilmesi ricâ olunur. Bugün ayrıca otomobil ile Malatya’ya zâbitân da gönderilmiştir.
Mustafa Kemal
Belge 64
Şifre
Adet
18
Sivas, 9.9.35
Malatya’da On İkinci Süvari Alay Kumandanlığı’na
Harput Valisi ile Malatya Mutasarrıfı’nın İngilizlerin âleti olarak vatan ve millet aleyhinde icrââta tevessül eyledikleri ve elyevm Malatya’da müstakil Kürdistan teşkili propagandası yapmak üzere gelmiş olan İngiliz Binbaşısı Mister Noel ve hempâları Kâmran, Celâdet ve Ekrem ve Mevlânzade Rifat Beylerle birleşerek, güya postayı vuranları takip eylemek üzere Mutasarrıf’ın civardan müsellah Ekrâd talep eylediği anlaşıldı. Bu hususta taraf-ı âlinizden de ma’lumâta intizâr ediyorduk. Doğrudan doğruya millet ve ordu aleyhinde bir hareket-i hainane teşkil eden bu teşebbüse karşı Alayınız ne tertibât almıştır. Sür’at-i iş’ârına muntazırım. Hısnımansur’daki bölüğünüzün takipten sarf-ı nazar ettirilerek hemen Malatya’ya celbi lâzımdır.
Mustafa Kemal
Belge 65
Şifre
Sivas, 9.9.35
Kemah’ta Meb’ûs-ı Sâbık Sağırzadelerden Hâlet Beyefendi’ye
İngiliz himayesinde müstakil bir Kürdistan teşkili maksadıyla propaganda yapmakta olan İngiliz Binbaşılarından Mister Noel’in din ve milliyetlerini satmış Kürt Beylerinden Ekrem, Kâmran Ali, Celâdet’le Malatya’ya geldiği ve hükümet-i merkeziyenin mürevvic-i efkârı, yani millet ve vatan haini olan Harput Valisi’nin de bunlara iltihak eylediği ve Bedirhanîlerden Malatya Mutasarrıfı Halil Bey’le beraber güya postayı vuran hırsızları takip bahanesiyle Ekrâd celbine tevessül eyledikleri haber alındı. bi’t-tabi men’-i mazarratları için tedâbîr-i askeriye ve milliyeye tevessül edildi. Şu kadar ki, Kürtlerin makam-ı mukaddes-i hilâfete ve vatana olan sadakat ve merbutiyetlerini göstermek üzere bazı ağavâtın bir miktar Kürt kuvvetiyle birlikte Malatya istikametine hareket ve pâdişâh ve millet aleyhinde İngilizlerle teşrik-i mesâiye cür’et eden ve o civarın sâf Ekrâd’ını posta hırsızlarını takip yalanı ile toplayarak beyhude yere asker tarafından itlâf edilmelerine ve pâdişâha, millete karşı isyan etmiş bir şekle sokulmalarına sebebiyet verecek olan bu vatan hainlerinin alçaklıklarını mârrü’l-arz Ekrâd’a vesâit-i seria ile iblâğ ederek davete adem-i icâbetlerinin temînine hasr-ı himmet eylemeleri son derece şâyân-ı arzudur. Mümkün ise hemen tevessül ile neticenin iş’ârını ricâ ederiz.
Mustafa Kemal
Belge 66
Malatya, 16 Eylül 335
Sivas’ta K. O. 3 Kumandanlığı’na
Zeyl 15.9.35 şifre: Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:
Vali, Mutasarrıf hakkında söylenilen sözleri dinlememiştir. Hatta eşrâf ve muteberânın kendisine Mutasarrıf aleyhinde vâki olan ma’rûzât ve şikâyetlerini kâmilen Mutasarrıf’a ihbar eylemiştir. Bi’l-âhire eşrâfın bu hususta kendisine vâki olan suallerine karşı, benim İstanbul’da da sır saklayamadığım meşhurdur. Ben sır sandığı değilim. Fakat merak etmeyin ben Mutasarrıf’a başka tarzda anlattım, demiştir. Sivas’ta Malatya ve Harput’la vâki olan açık tel muhaberesini ve kendisini Mutasarrıf’ı ve yeğenlerini ve sâireyi derdest etmek üzere Harput’tan İlyas Bey’in, Sivas’tan da birtakım zâbitânın hareketini bura Telgraf Müdürü derhal Vali’ye ihbar eylemesi üzerine Vali’yi pek büyük havf istilâ eylemiş ve bütün geceyi hükümet dairesinde geçirmiştir. Vali bizzat telefonla Mutasarrıf’ı müteaddit defalar davet eylemiş ise de, Mutasarrıf icâbet eylememiştir. Bütün gece odada dolaşarak uyuyamamıştır. Vali Jandarma Kumandanı’na müdafaa etmek üzere tekmil jandarma ve polisi toplamasını emir vermiş ise de esasen kuvvetin az olduğunu ve böyle bir zamanda şehrin asayişine nezaret edecek kimse kalmayacağını, kendilerinin esas vazifelerinin asayişi tesisten ibaret olduğunu söyleyerek reddeylemiştir. Bunun üzerine Hacı Kaya’ya adamlarıyla İlyas Bey’i yolda pusuya düşürerek tevkif eylemesi için mürâcaat eylemiş ise de oradan da bir rûy-ı muvafakat görmemiştir. Bunun üzerine firâra karar vererek Hacı Bedir Ağa’yı da bu hususta iğfal eylemişlerdir. Bunlara mümâşât eden Hacı Bedir Ağa’nın biraderi olup Hacı Bedir Ağa’nın bizzat dindar ve namuskâr bir zat olduğunda herkes müttehidtir. 10 Eylül sabahı, bunların hareketi mukarrerken nezdlerinde birkaç jandarma ve müsellah Kürt olduğu halde âni olarak hükümete gelmişlerdir. Bu sırada Süvari Alayı tarafından Mutasarrıf’ın evinin telefon telleri kesilerek ve evi sarılarak basılmıştır. Bunu hükümette para almakla uğraşan Vali ve Mutasarrıf haber alınca bunlar şiddet-i havf ile her şeyi unutarak maiyetleriyle birlikte atlarına binip sür’atle firâr eylemişlerdir. Mustafa Kemal ve avenesinin tenkîli masârifine karşılık olmak üzere ol bâbdaki emrine tevfîkan altı bin lira alınmıştır, ibaresi ve her ikisi tarafından imzalı senetleri de olduğu gibi bırakmışlardır. Senet Jandarma Kumandanı nezdindedir. Bu para alınmış ve unutulmuş olduğuna nazaran paramın ahzıyla harekât-ı milliyeye sarfı menût-i rey-i âli-i devletleridir. Mabadı arz edilecektir.
K. O. 3 Emir Zâbiti
Recep Zühtü
Belge 67
Malatya 17.9.35
Sivas K.O 3 Kumandanlığı’na
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:
Zeyl 16.9.35 şifreye:
Jandarma Kumandanı’nın fikrine göre firârîleri Kürtler arasında ele geçirmek ihtimali yoktur. Yapılan teşebbüsler tesiriyle Kürtler arasında da duramayacaklarından Mutasarrıf’ın Urfa’ya İngilizlere dehâlet, Vali’nin de Kayseri’ye, oradan da İstanbul’a geçmesi muhtemeldir. Vali’nin ailesi Elaziz’dedir.
Mutasarrıf’ınki de burada Amerika eytamhanesine iltica etmiştir. Vali ailesine ziyade merbût ve meclûp olduğu cihetle ailesini takiple kendisine mülâki olmak mümkündür. Bu hususa mümkün mertebe dikkat ediyorum. Elaziz’ den hareketinde takip edebilmek üzere bendenize de haber verilmesi için Elaziz’de icap edenlere emir buyurulması maruzdur. Mûmâileyhümâyı takiple Kayseri’de veyahut Pozantı–Eskişehir hattı üzerinde Vali’ye mülâki olmağı muhakkak addediyorum.
Mutasarrıf’ın yeğenleri Celâdet ve Kâmran, Noel’in refakatinde imiş. Süvari Alayı tarafından Mutasarrıf’ın evinin bir parça tedbirsizce ve lâzım gelen yerler tutulmaksızın basılması ve icap eden ketûmiyete itina edilmemesi Vali ve Mutasarrıf’ın maiyetlerindeki müsellah adamlarla mukabele ederek burada mevcut cüz’î kuvve-i askeriyeye karşı kanlı bir şûriş çıkartmaları ihtimalinden ihtirazen merkumanı ürkütmek ve esasen maksatları dahilinde olan firârlarını tesrî’ ve ta’cil ettirerek bu suretle buradan bir an evvel çekilip gitmeleri için limaksadin yapıldığını Jandarma Kumandanı Tevfik Bey sözleri arasında ihsâs etmek istemiştir.
Buradaki Süvari ve Topçu Alayı Kumandanları da halk üzerinde iyi bir tesir bırakmağa muvaffak olamamışlardır. Hacı Kaya’nın üç bin silâhlı çıkarabilecek bir aşiret reisi olduğu ve aşiret efrâdı civar Kürtlerin en saf ve cesurlarından bulunduğu anlaşılmıştır. Hacı Kaya ve Hacı Bedir Ağalardan murahhas olarak davet buyurulacak olursa, zaten diğerlerine nisbeten sakin ve merbût bulunan bu havali Kürtlerinin pek ziyade memnun edilmiş olacağı maruzdur.
K. O. 3 Emir Zâbiti
Recep Zühtü
Belge 68
Şifre
Aceledir
Adet 32
Sivas, 10.9.35
Malatya’da On Beşinci Alay Kumandanı İlyas Bey’e
Vali ile Mutasarrıf’ın firârı, niyetlerindeki hıyanete en büyük delildir. Bu vatan hainlerinin İngiliz parası ile millet ve hilâfet aleyhinde Kürtlük gayesi için çalıştıkları ve maattessüf İstanbul’daki hükümetin de bunların şerik-i cinayetleri olduğu elde edilen şifrelerden anlaşıldı, mesele tamamen vatanîdir. Bu sebeple evvel emirde bu denîlerin sür’atle derdestleri ve Kürtlük cereyânına o taraflarda asla müsait zemin bırakılmaması lâzımdır. Sivas’tan bir ester-süvâr müfrezesi evvelki akşam o tarafa sevk olunduğu gibi, Aziziye’den iki süvari bölüğü, Malatya istikametine tahrik edilmiş ve ayrıca, Mamahatun’daki Süvari Alayı’na, Harput’a yürümesi emredilmiştir. Bundan başka Kemah’ta mukîm Meb’ûs-ı Sâbık Sağırzadelerden Halet Bey’e de birtakım Kürt ağavâtıyla bizzat o taraflara inerek Kürtlerin, bu alçakların hilesine aldanmamaları için icrââtta bulunulması tavsiye edilmiştir. Malatya’da mutasarrıflığın Jandarma Kumandanı tarafından deruhde edilmiş olması pek münasiptir. Aynı vechile sahib-i namus ve hamiyet diğer bir zatın da Harput’ta makam-ı vilâyeti işgal etmesi, Malatya ve Harput’taki kuvâ-yı hükümeti tamamen ele alarak millet ve vatan aleyhinde hiçbir icrââta meydan verilmemesi, Kürtlük cereyânının kökünden sökülüp atılması ve firârî hainlerin İngiliz parasıyla Kürtleri aldatarak pâdişâh ve asker aleyhine şevke çalıştıkları; bunlara uyanların bilâ-amân u merhamet imhâ edileceği her tarafa müsait suretlerle ta’mîm olunarak saf ve namuslu halkı hakikatten haberdâr eylemek gibi tedâbîre bir an evvel tevessül pek mühimdir.
Bu millet hainlerinin İngilizle teşrik-i mesâi edeceğinin de göz önüne alınarak icabında mevcudiyet-i milliyemizi tehlikeye sokacak olan ecnebi askerlerine de mukabele olunacağının derpîş edilmesi lâzımdır.
Takip ve derdestleri hakkında ittihâz kılınan tertibâtın iş’ârını ricâ ederim.
Belge 69
Aceledir
Adet
125
Sivas, 10.9.35
Diyarbekir’de On Üçüncü Kolordu Erkân-ı Harbiye Reisi Halit Beyefendi’ye
1– Malatya vaziyeti malûm-ı âlileridir. Hainlerin takip ve derdesti hakkında Kolordu’muzdan emir verilmiş olduğu pek musiptir. Üçüncü Kolordu Aziziye’deki iki bölüklü Süvari Alayı’na en kısa yoldan caddeye çıkarak Malatya’ya yürümek emrini verdi. On Beşinci Kolordu’ya Mamahatun’daki Süvari Alayı’nı Harput’a sevk etmesini yazdık. Malûmunuz vechile Sivas’tan ayrıca bir ester-süvar müfreze de evvelsi akşam Malatya istikametine tahrik olundu.
2– Dahiliye Nâzırı ile Harput Valisi’nin elde edilen şifreli muhhaberâtından Ali Galip Bey’le hempâlarının kuvâ-yı mühimme toplayarak Sivas üzerine yürümek gibi bir hıyanet-i vataniyeye teşebbüs etmek istedikleri tahakkuk eylediğinden ma’rûz kuvvetlerin yetişmesine intizâra lüzum kalmadı. Eşirrâ-yı mûmâileyhümün serian takip ve derdestleri ve Kürtlük cereyânına müsait zemin husûlüne mahal bırakılmaması için Kolordu’nuzca her türlü tedâbîre tevessül edilmesi pek mühimdir.
Tedâbîr-i müttehaze sayesinde mezkûr mıntakada başgösteren Kürtlük cereyânının tamamen akamete uğrayacağı bedîhîdir.
3– Firâr eden Vali ve Mutasarrıf yerine şâyân-ı emn ü itimat ashâb-ı namustan iki zatın sür’at-i tayini pek lâzımdır. Tarafımızdan Malatya’daki Jandarma Kumandanı da muvâfık görülmekte ise de Diyarbekir Mektupçusu’na itimat olunmamaktadır. Her halde bu iki mevkie Kürtlük cereyânını kökünden sökecek, millî birlik uğrunda vâkıfâne, cansipârâne çalışacak zevâtın serian tayini pek lâzımdır. Vaziyet-i âhireye nazaran bu meselede hükümet-i merkeziyenin istihsal-i rey ve muvafakati bi’t-tabi mevzu-i bahis olamaz. Bu bâbdaki mütâlaanıza ve ittihâz kılınacak tertibâtınızın iş’ârına muntazırız.
Mustafa Kemal
----------------
(Vesika: 69a)
Şifre
Gayet Aceledir
Adet
33
Sivas, 10.9.35
Erzurum’da On Beşinci Kolordu Kumandanlığı’na
Harput Valisi Ali Galip Bey’le Malatya Mutasarrıfı ve İngiliz Binbaşısı Mister Noel ve hempâları askerin Harput Malatya’ya hareketini duyunca bu sabah Kâhta istikametine firâr etmişlerdir. Bunların o civarda Bedir Ağa nezdine giderek Ekrâd cem’ ile mukabil harekâta kıyâm eyleyecekleri ve ihtimal ki Maraş’ta İngiliz kuvvetlerinden de istiâne edecekleri tahakkuk eylemiştir. On Üçüncü Kolordu takiplerine emir vermiş ve Üçüncü Kolordu da mümkün olduğu kadar kuvvetlerini cenuba doğru indirmiştir. Vaziyetin tamamen millet lehine olarak temîni ve bu hainlere kıpırdanacak bir fırsat verilmemesi için azamî tesirin gösterilmesi lüzumu tabii bulunduğundan Mamahatun’daki Süvari Alayı’nın Harput istikametine tahriki tarafımızdan tensîb edilmekte olduğunu arz ederiz.
Mustafa Kemal
Belge 70
SURET 1
Dahiliye Nâzırı Âdil Beyefendi’ye
Zât-ı âlileriyle Mamuretülaziz Valisi Galip Bey arasında teati olunan telgraflar Kongre heyetince elde edilmekle aynen makam-ı vilâyete tevdî edildi. Bu telgrafların suretlerini zîrde derc ediyorum. Verdiğiniz emir, Galip Bey’in deruhde ettiği vazife, doğrusu beht ü hayretimi mûcib oldu. Bir taraftan bendenizin infisâlimin aslı olmadığını tebliğ ile şahsımı iğfal ve bir bâdire-i uzmâya ilka ediyorsunuz. Diğer taraftan da Müslümanları bir birine kırdırmak için tertibât-ı cinâyetkârânede bulunuyorsunuz. Sizi bu türlü tertibâta sevk eden sebep nedir. Bir türlü anlayamıyorum. Buraca pâdişâhına isyan etmiş bir kütle mi vardı ki eşkıyadan mürekkeb bir kuvve-i te’dîbiye göndermeye ihtiyaç görüyorsunuz. Ve böyle vâhi teşebbüsât-ı hainânenin mümkinü’l-icra olacağına nasıl kanaat edebiliyorsunuz. Evvel ve âhir arz ettiğim vechile dahil-i vilâyette muhill-i sükûn ve asayiş ufak bir hareket bile yoktur. Maksadınız Mustafa Kemal Paşa ile Rauf Bey’i tutmak ve Kongre’yi dağıtmak ise buna imkân olmadığını evvelce arz etmiştim. Şimdi yine bu iş için ahali arasında mukatele açmağa, memleketi ateşe vermeğe, büsbütün elden çıkarmaya sebep olmak ve bi’n-netice vatan ve millete karşı ihanet cürmü teşkil eder. Bendeniz öyle anlıyorum ki, zât-ı âliniz hırs-ı câh ile hakikati göremiyorsunuz ve hakikati söyleyenleri sevmiyorsunuz. Onları susturmak, ezmek istiyorsunuz. Bilerek yahut bilmeyerek düşmanların ekmeğine yağ sürüyor ve memleketi felâkete sürüklüyorsunuz. Şu hal ve vaziyette bulunan bir nâzıra artık itimâdım kalmadı. Bugüne kadar her mes’ûliyeti şahsen deruhde ederek idâre-i umûr ettim, fakat bu dakikadan itibaren bendeniz makam-ı vilâyette iken Harput ve Malatya Müslümanlarının Sivas Müslümanlarıyla ve buradaki anâsır-ı gayr-i Müslime ve ecnebiye ile mukatele etmeleri gibi hazin ve hûnîn bir manzaraya tahammül edebilecek kadar vicdansız olmadığımdan buna müsaade edemeyeceğim. Bu bâbdaki mes’ûliyetin tamamen size râci olduğunu arz ederim efendim.
10.9.35
Sivas Valisi
Reşit
SURET 2
Dahiliye
Sivas Vali-i Sâbıkı Reşit Paşa Hazretlerine
C: Kongrenin orada akdedeceğini bildirdiğiniz ictimââttan Düvel-i İtilâfiye’ce emsâl-i sâbıkası gibi hâsıl olacak su-i tesirât- ı azîme ve bundan vatan ve milletçe tahaddüs edebilecek mazarrat-ı vahîme şâyân-ı endişe olduğundan bu bâbdaki telgrafname- i vâlâlarına cevâben nazar-ı dikkat-i âlinizi vaktiyle celp ve bu teşebbüsün suret-i münasibede men’i esbâbının istihsalini dirayet ve hamiyet-i aliyyelerine terk etmiştim. İki şıkkı muhtevi olan cevapname-i malûm-ı vâlâları üzerine Galip Bey’in icra-yı memuriyeti hususuna Meclis-i Vükelâ kararıyla irâde-i seniye-i cenâb-ı hilâfetpenâhî şeref-sudûr buyuruldu. Vatan ve milletin ma’rûz olduğu mehâlik-i azîmeyi teşdîd etmekte olan harekât-ı vâkıâdan sarf-ı nazar edilmesi hakkında evvel ve âhir icrâ olunan tebligat ve te’kidatı nazar-ı dikkate almayarak mukteza-yı siyasete münâfi, vatan ve milletimiz hakkında cidden mehâliki dâi harekâtta ısrar edenler tarafından Galip Bey’e taarruza kıyâma varılması mülâhazasına binâen mücerred böyle bir münasebetsizliğin men’-i vukuu için Galip Bey’in lüzumu kadar muhafız ile birlikte azîmet etmesi muvâfık-ı ihtiyat görülmüştü ve birkaç muhafız ile gitmek isteyen Galip Bey’e böyle bir taarruza ma’rûz kalmamak için muhafızların ihtiyaten tezyîd ve miktarı yüz, yüz elliye iblâğı tavsiye olunmuştu. Bu kadar cüz’î bir miktar maksadı vâzıhan tayine kâfidir. Bunu tefsir ve tevile imkân yoktur. Galip Bey’den suretini naklettiğiniz yolda bir telgrafname de alınmamıştır. Bu bâbda zât-ı vâlâlarıyla teati ettiğimiz telgraflarla mütâlaa ve suretini nakleylediğiniz telgrafnamem dikkatle kıraat olunduğu halde bu defa yazdığınız telgrafnamenin ne kadar nâbecâ ve şahsî mesleğini ve vicdanını pek iyi bildiğiniz bir hâdim-i kadîm-i millete karşı kullandığınız tâbiratın ne derece nâsezâ olduğunu elbette teyakkun ve irâde-i seniye-i cenâb-ı hilâfetpenâhî hükm-i âlisine mutavaat lüzumunu takdir edersiniz. Hiç kimsenin uhde-i inhisarında olmayan hamiyet-i vataniyeden nasibim lehülhamd hiç kimseden aşağı değildir.
10.9.35
Dahiliye Nâzırı
Âdil
SURET 3
Dahiliye Nâzırı Âdil Beyefendi’ye
C: 10 Eylül 335. Evvelâ infisâlim hakkındaki irâde-i seniye-i hazret-i hilâfetpenâhînin resmen tebliğini ricâ ederim. Saniyen suret-i mevsûkada haber alındığına göre Vali-i lâhik Galip Bey’in Sivas’a beraber girmek üzere Malatya’da birtakım eşkıyâ ve eşirrâyı başına toplamak ihanetinde bulunduğu görülmesi üzerine mahallince derdestine teşebbüs olunmuşsa da refakatinde bulunan İngiliz Binbaşısı Noel, Malatya Mutasarrıfı Bedirhanîlerden Halil ve mazhar-ı teshîlât olmaları için taraf-ı devletlerinden yedlerine vesika verilen Kâmran ve Celâdet ve Diyarbekirli Cemil Paşazade Ekrem Beylerle beraber Kâhta istikametine doğru firâr etmişler ve elân takip edilmekte bulunmuşlardır. Şu hale göre Galip Bey’in buraya vürûdu vakte muhtaç ve belki meşkûk olduğundan bu hakayıkı hâkipây-i şâhâneye arz ettikten sonra azlim hakkında şeref-taalluk buyurulacak irâde-i seniyenin şâyân-ı itimat bir nâzır tarafından resmen tebliğiyle beraber bundan sonra kat’iyen mes’ûliyet kabul edemeyeceğime mebni irâde-i hilâfetpenâhîye mutavaaten işten çekilmek üzere kime tevdî-i vekâlet edeceğimin gene o nâzır tarafından emr ü iş’ârına müsaade buyurulmasını istirham ederim efendim.
10.9.35
Sivas Valisi
Reşit
Belge 71
Malatya
Zata mahsustur
Sivas’ta K. O. 3 K.
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinedir.
Firârî zevât-ı malûmenin 10/11.9.35 gecesini Raka’da geçirdikleri ve 11/12.9.35 gecesini de Raka’nın yarım saat yakınında bir köyde bir aşiret reisinin yanında geçirecekleri anlaşılmakla maruzdur.
1 1.9.335
Alay 15 K. Binbaşı
İlyas
Belge 72
Ankara K. O. 20 Kumandan Vekâleti’ne
Erzurum’da K. 0. 15 Kumandanı Kâzım Paşa Hazretlerine
Diyarbekir K. O. 13 Kumandanı Miralay Cevdet Bey’e
Malatya firârîlerinin 10/11 Eylül gecesini Malatya kurbunda Raka 11/12 gecesini Raka’ya yarım saatlik bir köyde bir aşiret reisinin nezdinde geçirdikleri Malatya’dan haber alınmıştır.
12.9.35
Mustafa Kemal
Belge 73
Malatya, 11.9.335
Yüzbaşı Faruk Bey’in avdetinden evvel Vali’den ayrılan ve geç olarak merkeze gelenin (ismi yok) ifadesi ber-vech-i âti maruzdur. “Vali Ali Galip ve Mutasarrıf Halil Beylerin mevkilerine avdet edip aileleriyle birlikte isteyecekleri istikamete hareket etmek üzere serbestçe memlekete girmelerine ve kendi şahıslarına hiçbir suretle müdahale ve taarruz edilmeyeceğine dair tarafımdan temînat-ı kaviye talep etmekte oldukları şimdi yanlarına gidip gelmiş olan birisi vasıtasıyla haber gönderecekleri ve binâenaleyh selâmet-i memleket namına bu suretle vâki olan tekliflerini kabul etmek muvâfık olup olmadığı” hakkındaki emrinizin intizârında bulunduğumuz maruzdur.
İlyas
Belge 74
Malatya’da İlyas Beyefendi’ye
Ali Galip ve Mutasarrıf-ı Sâbık Halil ve hempâlarının millete karşı hıyanet ve denâetlerinin tahakkuk eylemesi üzerine bu meseleyi merkumûn ile münasebete girişerek değil yalnız ve ancak pâdişâhımıza doğrudan doğruya arz-ı hakayık eylemek suretiyle halletmek için bu dakikada bütün Anadolu’da tekmil valiler, mutasarrıflar, kumandanlar ve millet telgraf başında bulunuyorlar ve hükümet-i merkeziyeyi Ali Galip ve hempâlarıyla şerik-i hıyanet addederek tahtie etmektedirler. Böyle bir anda başka bir suret-i hal vârid-i hâtır olamaz. Bu hususta zât-ı âlilerinin azamî şiddet ve ciddiyet göstereceklerinden eminiz. Mutasarrıf Vekili Tevfik Bey’den ve Topçu Alay Kumandanı Münir Bey ve Süvari Alay Kumandanı Cemal Bey arkadaşlarımızdan da aynı suretle hareket bekleriz. Cihet-i askeriye ve mülkiyece en son alınmış olan tedâbîrin izah buyurulmasını ricâ ederiz. Bu adamların aileleri hüsn-i suretle taht-ı muhafazada bulundurulmalıdırlar. Tarafdârânı bilâ-tereddüt ve derhal tevkife alınmalıdırlar, zerre kadar mümânaat ve fesada cür’et edenler bilâ-merhamet derhal idam olunmalıdırlar.
Hilâfet ve saltanatın masûniyeti ve hukuk ve mukaddesât-ı millet bugün bu tarzda harekete âmirdir.
Umumî Kongre Heyeti
Belge 75
12.9.35
Saat 1.40
Malatya’da On Beşinci Alay Kumandanı İlyas Bey’e
Şimdi mahallinden verilen ma’lumât-ı mevsûka şudur: İngilizlerin elyevm Urfa’da üç yüz, Ayıntap’ta üç yüz elli, Maraş’ta yüz neferleri vardır. Binâenaleyh size bir İngiliz fırkasından bahsedenlerin beyânâtı, vatan ve millet hainlerinin yalanını naklederek maneviyatınızı kırmak, alçaklıktır. Hakikat-i mezkûrenin icap edenlere tefhimi münasip olur.
Mustafa Kemal
Belge 76
Malatya, 11/12.9.35
C. tele: 1– Şart dermeyan eden Vali Galip, Mutasarrıf Halil Rami Beylerdir. 2– Sivas’tan gönderilen zâbitler hâlâ gelmemiştir. 3– Hısnımansur ve Siverek’ten hareket eden bölüklerden ma’lumât yoktur. 4– Ictimâ etmekte olduğu bildirilen Süvari Alayı’nın sür’at-i mümkine ile Malatya’ya tahrikine emir ve delâlet buyurulması müsterhamdır. 5– Zevât-ı malûmenin aşâir muâvenetiyle Malatya’ya taarruzu halinde mukavemet-i şedîde ibrâz edilmesi suret-i kat’iyede kararlaştırılmıştır. 6– Yarın 12.9.35 Bedir Ağa’ya buradan aşâir rüesâsından bir Kürt heyeti gönderilecektir. Heyet, Bedir Ağayı ikna ve daire-i itaate ircâ’ etmek için çalışacaktır. 7– Eldeki kuvvet, Malatya’yı uzun müddet bir Kürt taarruzuna karşı mukavemete kâfi değildir. Bunun için sür’at-i mümkine ile kuvâ-yı muâvine şevkine delâlet buyurulması ekîden müsterhamdır.
İlyas
Belge 77
– Mühim işleriniz olduğu için ayrılabilirsiniz. Kongrenin henüz müctemi ve muhhaberâta devam etmekte bulunmasından icabında bir şeyi tebliğ edebilmek için telgrafhanede bir zâbit terk etmenizi ricâ ederiz.
– Süvari Yaveri Cemil Bey emrinize intizâren bekliyor.
Mustafa Kemal
Belge 78
Tel
Müstaceldir
738/300
Malatya, 14.9.35
Sivas Kongre Heyet-i Muhteremesine
1. Buraca yapılan tedâbîr-i acile ve gerekse Raka’ya i’zam olunan heyet-i nâsıhanın ictimâ etmiş olan aşâir ve rüesâsına yapmış oldukları telkinat netice-i hasenesi olmak üzere bine karîb ictimâ etmiş olan bütün aşairin tamamıyla dağıtılmasına muvaffakiyeti temîne hâsıl olmuştur.
2. Buradan firar eden, birtakım tasnîat vaadleriyle aşâir rüesasını elde ve Ekrâd’ı başına cem’ ve bi’n-netice arzusuna muvaffak olamayan Ali Galip ve Halil Rami Beyler artık bu tedâbîr ve yapılan tergib ve teşvikat neticesi memleketi terk etmek zarureti karşısında bulundukları cihetle buradan gönderilen Pötürge Kaymakam-ı Sâbıkı Ragıp Bey’le Kâhta Aşâir Reisi Hacı Bedir Ağa’nın himayeleriyle ve Kâhta tarîkiyle Urfa’ya gitmek üzere bugün Raka’dan hareket etmişlerdir.
3. Başına toplamış olduğu birtakım hazele ile buraya gelerek Türk ve Kürt unsurları arasına tohum-ı nifak saçmak isteyen İngiliz Binbaşısı Noel, âmiri olan Miralay Mösyö Pell’den aldığı emir ve talimat üzerine yarın ale’s-sabah Gözene tarîkiyle ve yine jandarmalarımızın himayesi ile merkez-i livaya uğratılmaksızın Gözene nahiyesi üzerinden müreffehen Elbistan’a hareket edeceklerdir.
4. Sâlifü’l-arz ittihâz kılınan tedâbîr-i hasene neticesi olmak üzere bütün vakayi tâbiatiyle izâle ve emn ü asayiş iade ve memleketin her tarafında sükûnet-i tâmme berkemâl bulunduğu berâ-yı ma’lumât maruzdur.
Malatya Mutasarrıfı Vekili
ve Jandarma K. Binbaşı
Tevfik
Belge 79
Sivas, 15,9.335
Sivas Heyet-i Merkeziyesi’ne (Tezkere).
15, 20, 13. Kolordulara.
Niğde’de 11. Fırka’ya.
15, 5. Fırkalara.
Trabzon, Bitlis, Diyarbekir, Erzurum, Van, Kastamonu, Konya, Ankara vilâyetlerine.
Kayseri, Erzincan, Bolu, Canik, Afyonkarahisar, Kütahya, Yozgat, Kırşehir Mutasarrıflıklarına.
Firârî Harput Valisi Ali Galip, Malatya Mutasarrıfı Halil ve hempâları Bedirhanîlerden Kâmran, Celâdet ve Cemil Paşazade Diyarbekirli Ekrem’in hükümet-i merkeziyenin talimatıyla âmâl-i meşrû’a-i millîyi söndürmek, Sivas’ta toplanan Umumî Kongre’yi dağıtmak maksad-ı hainânesiyle bidayette eşkıya derdesti için muâvenet talebi bi’l-âhire firârları esnasında Malatya ve civarının Ermenistan olacağı ve hatta Harput’tan hareket eden askerimizin güya Ermeni askeri bulunduğu gibi ifsâdat ve iğfâlât-ı cinayetkârâneleri neticesinde civarda toplanmış olan bir kısım Ekrâd’ın Malatya’dan gönderilen heyet-i nâsıha tarafından kendilerine hakikatin tefhimi üzerine firârîlere lânet-han olarak tamamen dağıldıkları ve hıyanet-i vataniyeleri bütün millet tarafından anlaşılan firârîler artık aşâir içinde barınamayacaklarını anladıklarından İngilizlere sığınmak üzere Urfa’ya kaçtıkları, Kürtleri makam-ı mukaddes-i hilâfetten ayırarak İngiliz esaretine sokmak maksadıyla propaganda yapmakta olup firârîlerle beraber Malatya’dan kaçan İngiliz Binbaşısı ma’hûd Mister Noel’in de jandarmalarımızın nezareti altında Elbistan’a doğru sevk edildiği mahallinden bildirilmekle ta’mîm-i keyfiyet olunur.
Heyet-i Temsiliye
Belge 80
Vilâyetimiz Valisi firârî Galip ve İngiliz Binbaşısı Noel ve rüfeka-yı şerîrelerinin Malatya’dan firârlarından sonra dağ başlarında yekdiğeriyle muhaberesi İngiliz Binbaşısı Noel tarafından mektup:
Beydağı’nda Vali Galip Bey’e
Refakatimde bulunan zevât ile Ayıntap üzerinden Halep’e avdet etmek üzereyim. Sivas hareketi üzerine civar vilâyâta sirâyet eden şûriş teskin ve bu hususta Dersaadet’le muhaberede bulunmak azminde olduğunuza vâkıfım. Bu itibar ile zât-ı âlilerinin Dersaadet’le vuku bulacak muhhaberâtınızı bizzat temîn etmek emelindeyim. Halbuki zât-ı âlilerinin Urfa’dan Dersaadet ’le muhabere etmeniz imkânı mefkuddur. Çünkü Urfa’dan Dersaadet’e ve hükümet-i Osmaniye’nin emrine âmâde bulunan yegâne telgraf hattı Sivas’tan geçmekte olup bununla muhabere etmeniz mümkün değildir. İstanbul ile muhabereye müsait ikinci Halep telgraf hattı ise İngilizlerin elindedir. Birlikte Ayıntap’a azîmet ve bendeniz orada İngilizlerin vasıtasıyla İstanbul’a kadar hattı serbest ve emrinize âmâde bulundurmağı vazife telâkki ettiğimi arz ve takdim-i ihtirâmât eylerim.
Majör Noel
Kâhta Kaymakamlığı’na
(Tahrirat)
İrtikâp eyledikleri cerâim-i cinâiye ve mezâlim-i mütenevvia neticesi olarak orduyu mağlûp, menkûb bir hale düşüren İttihat ve Terakki sanâdîdi bir vakitten beri kendilerini kanun ve adâletin pençe-i kahrından kurtarmak mecburiyetiyle memlekette ihtilâl çıkarmaya, ortalığı karıştırmaya çalışıyorlardı. Erzurum’da vatanperverâne birtakım müddeayât-ı kâzibe ile meydana atılıp kongre namı altında mukarrerât ittihâz eden eşhâs-ı ittihâdiye bu kere de Sivas’ta kongre akdederek asayiş-i memleketi tehdide, efkâr-ı ecânibi tehyice başlamalarıyla İtilâf Hükümetleri kuvâ-yı işgaliye sevk etmeden işbu kongrenin men’iyle mürettiblerinin istisaline lüzum görülmüş ve işbu vazife uhde-i senâverîye ihale buyurulmuştu. Ber-mûcib-i irâde-i seniye şu mühim vazife-i vataniyenin ifasına âzim iken Mustafa Kemal avenesi kumandasında bulunan muğfel bir kısım askerin ittihatçı zâbitler kumandasıyla Malatya’ya gelmekte olduğunu ve bizi tevkife memur bulunduğunu haber alarak Mutasarrıf Bey’le Hacı Bedir Ağa’yı bi’l-istishâb Beydağı’na çekildim. Maksadım irâde-i seniye ahkâm-ı münîfesini infaz ve hurûc ale’s-sultan fezahatine mütecâsir olan bâğîleri istisal ile vatan ve milletin ma’rûz bulunduğu mehâliki izâledir. Halife-i zî-şân efendimize sadık aşâirden lüzumu kadar kuvvet ihzâr etmekteyim. Başka keyfiyete vâkıf olarak kıtaat-ı askeriye kumandanlıklarında bulunan bu gibi bâğîlerin teşebbüsâtına mümânaat ve senâkârlarına her hususta muâvenet lüzumu beyan olunur. Ber-vech-i bâlâ hakayıkın ilânıyla ahalinin, hainlerin iğfâlâtına kapılmamasını temîn lâzimeden olup hilâfında hareket veya izhâr-ı cebânet müstelzim-i mücâzâttır.
Mamuretülâziz Valisi
Galip
Huzur-ı Devletlerine
Büyük vatanperverimiz Paşa-yı Mükerrem ve Muhterememiz Efendimiz; Mamuretülâziz Vali-i Sâbıkı Kayserili firârî Galip ve rüfeka-yı şerîresinin Malatya’dan firârlarından sonra kuvveden fiile çıkamayan teşebbüsât-ı hainâneleri her ferd-i Müslimin tel’în ve nefretini mûcib ahvâlden olduğu vâreste-i izahtır. Elde edilip leffen takdim-i huzur-ı sâmîleri kılınan ve pek büyük bir vesika-i denâet ve ihanet olan tahrîrât suretleri muvâfık görüldüğü takdirde İrâde-i Milliye ceride-i muhteremesine derc ve ilânı temenniyât-ı mahsusasıyla min gayri haddin arz-ı ihtirâmât ve ta’zîmat eylerim efendimiz hazretleri.
23.10.335
Mamuretülaziz Vilâyeti
Ajans Muhabiri
(Okunmuyor)
Belge 81
K. O. 3 Kumandanlığı’na
Urfa hakkında alınan ma’lumât hulasaten ber-vech-i âtidir:
Elaziz Vali-i Sâbıkı Ali Galip Bey Urfa’da İttihat ve Terakki mensubîninden Şeyh Müslim Efendi’nin hanesinde misafir olmuş ve esnâ-yı musahabede Müslim Efendi Galip Bey’in fikrini tervîc etmemiştir. Ertesi günü Galip Bey İngiliz Kumandanı’na mürâcaatla İngiliz siyaseti aleyhinde bulunduğundan bahis ile Müslim Efendi’yi tevkif ettirerek Halep’e sevk etmiştir. Mûmâileyh elveym Halep’te mevkûf imiş. Galip Bey üç gün Urfa’da kalmış, ba’dehu Halep’e gitmiş. Malatya Mutasarrıf-ı Sâbıkı Halil Rami de takrîben on gün evvel Halep’e gitmiş.
Urfa’nın şimalinde Belediye Hastanesi kurbunda İngilizler tarafından Ermeni eytamhanesi olarak inşa olunan bina hitama ermek üzere imiş.
Harekât 2605, 11.10.35
K. O. 13 Kumandanı
Cevdet
Belge 82
Erzurum, 11.9.35
Başkumandan-ı akdesimiz şevketlû, mehabetlû pâdişâhımızın atebe-i ulyâ-yı mülûkânelerine
Şevketpenâh Efendimiz;
Bugün vesâik-i sahiha-i resmiye ile sâbit ve kemâl-i teessürle her tarafa şâyi oldu ki, Dahiliye Nâzırı Âdil Bey ve Harbiye Nâzırı hafî bir plan tahtında Elaziz Valisi Galip Bey’i bazı din ve vatan haini casuslarla beraber öteden beriden bir kısım müsellah Kürtleri toplayarak çeteler teşkil ve riyâset ettirmek ve bunları Sivas’ta in’ikad eyleyen ve her türlü manasıyla millî ve meşrû’ ve bundan dolayı da ordu-yı hümâyûnlarının emniyet ve müzaharetine mazhar olan Kongre’yi bi’l-muharebe bastırmak suretiyle beyne’l-İslâm sefk-i dimaya tasaddi olunması ve ayrıca Memâlik-i Mahrûse-i Şâhâne’nin gayr-i münfek bir parçası ve makam-ı akdes-i saltanat ve hilâfet-i seniyelerine lâ-yezâl bir hiss-i rabıta ile merbût olan Kürdistan’ı güya ayaklandırmak suretiyle vatanı parçalamak gibi mahzâ düşmanlara hâs bir plânın tatbikini külliyetli para mukabilinde taahhüt etmiş oldukları tamamıyla tezâhür etmiştir. Şifreli muhhaberâtı elde etmek ve bu caniyâne harekâta, takip ve tefahhus eylemek suretiyle muttali olan civar kolorduların sevk ettiği muhtelit kuvâ-yı askeriye Galip Bey haininin riyâsetindeki çeteyi Malatya’da tazyik etmiş ve Malatya’dan hâsiren firâra icbâr eylemiştir. Takiplerine şiddetle devam olunuyor. Lehülhamd işbu mel’anet belâsı vaktinden evvel keşfedilmiş ve tedâbîr-i kat’iye ittihâz olunmuştur. Beyne’l-İslâm sefk-i dimaya ve memlekette iğtişaş ihdasıyla felâketler intâcına çalışan bu zümre-i ihanet takibat neticesinde kanunun ve şeriat-i garrâ-yı Ahmediye’nin pençe-i icrââtına tevdî olunacaklardır. Düşman parasıyla ve vatansızlık hissiyle tertip olunan bu ihanete muttali olan Elaziz ahali-i İslâmiye’si pek derin bir nefret ve galeyân izhârıyla casusların bi’l-fiil takibine de koyulmuşlarsa da adâletin tatbik olunacağı vaatiyle sükûna ircâ’ olunmuştur.
Şevketpenâh Efendimiz:
Devlet-i aliyye-i Osmaniye’lerinîn ve hanedan-ı celîlü’ş-şanınızın altı buçuk asırlık tarih-i mübarekinde ve hassaten hayat ve memât ile çırpınan şu tarihî devirde devlet ve milletin kalbgâhına tevcîh olunmuş bu kadar hainâne bir misâle tesâdüf edilemez. Zât-ı akdes-i hümâyûnlarına kemâl-i tâzim ve ubûdiyetle merbût olan bütün millet-i necibeleriyle ordu-yı hümâyûnları vatan ve milletin ve zât-ı akdes-i hilâfetpenâhîlerinin halâs-ı mesudu gibi bir gaye-i mukaddese etrafında toplanmış oldukları bir sırada düşman tarafından satın alınmış bir zümre-i ihanetin asâkir-i şâhâneleriyle müsaademeyi ve beyne’l-İslâm sefk-i dimayı mûcib su-i kastler tertip ve Dahiliye ve Harbiye Nâzırları tarafından tebliğ ve tatbik ettiren hükümet-i merkeziyeden derhal itimat ve emniyeti nez’ ettirmiştir. Ayrıca hakan-ı celîlü’ş-şanımızla milletin arasında hâil-i muzır olmak cürmü de tarihen affedilmez bir cinayettir. Umûm milletin meşrû’ olan âmâlini, bir araya gelen kuvvetini inkâr ve tevil edip de bunu İttihatçı manevrası göstermek ve zât-ı akdes-i hilâfetpenâhîlerinden ketm-i hakikat eylemek kadar azîm bir günah ve mes’ûliyet olamaz. Sevgili pâdişâhımız umum milletin kudret-i müşterekesi siyasî tesirlerden külliyen âzâde ve münezzehtir. Ordu-yı hümâyûnları ise bi’l-külliye siyasî cereyânlardan münezzeh ve ancak umûm vatan ve milletin ve zât-ı akdes-i hümâyûnlarının masûniyetine ahd ve azmeylemiş olan millete müzâhirdir. Binâenaleyh âmâl-i meşrû’a-ı milliyeye istinat edecek; dinine, vatan ve milletine merbût ve zât-ı akdes-i hümâyûnlarına, makam-ı muallâ-yı saltanat ve hilâfete bi-hakkın ta’zîmkâr, namuslu zevâttan mürekkeb ve meşrûtiyete tamamıyla sadık bir heyet-i cedîd e-i hükümetin teşkili ile millet-i necibelerinin ve ordu-yı hümâyûnlarının tatmînini ve bunu müteakib vatan ve milletine ihanet etmekte olan casus şebekesi hakkında tahkikat ve icrâât-ı seria-i âdilânelerinin icrasını ve bu surette bir heyet-i âdile-i hükümet teessüsüne kadar merkez-i hükümetle bir vechile muhabere ve münasebette bulunmamağa karar vermiş olan milletten ordunun ayrılamayacağı, zât-ı vakaya muttali ve mahalline mücâvir olan kolordular kumandanları, hâk-i pây-i şâhânelerine arza mecbur olduk. Ol bâbda ve katıbe-i ahvâlde emrü ferman şevketlû pâdişâhımız efendimiz hazretlerinindir.
Belge 83
Tel
Müstaceldir
738/300
Ankara, 11.9.335
Sadrazam Paşa Hazretlerine
Başkumandan-ı akdesimiz efendimiz hazretlerine olan ma’rûzâtımızı doğrudan doğruya arz etmeği musırrâne talep ederiz. Mümânaat buyurulduğu halde ve pâdişâhımıza, milletimize, vatanımıza ihanetinize hükmedilerek başka suretle ittihâz-ı tedâbîre mecbur kalınacaktır.
Bundan hâsıl olacak fenalığın bütün mes’ûliyeti zât-ı feha-metpenâhîlerine râci olacağını arz eyleriz.
K. O. 20 K. Vekili
Mahmut
Erkân-ı Harp Reisi
Ömer Halis
Erzurum, 11.9.35
Makam-ı Sadaret-i Uzmâ’ya
Şimdi doğrudan doğruya Başkumandan-ı akdesimiz Halife-i zî-şânımız efendimize ma’rûzât-ı mühimmede bulunmak mecburiyetindeyiz. Hâil ika’ edilmemesini ricâ ederiz. Aksi takdirde tevellüd edecek netâyic-i vahimenin mes’ûliyeti sırf zât-ı fahîmânelerine râci kalacağını arz ederiz.
K. O. 15 Kumandanı
Kâzım
K. O. 13 K. Vekili
Cevdet
On Birinci Fırka Kumandanı
Mümtaz
Sivas, 11.9.35
Sadrâzam Paşa Hazretlerine
Zât-ı hazret-i padişâhîye doğruca ma’rûzâtta bulunmak üzere yolu açık bulundurmak hususuna ait istirhamın tervîci tehir edildiği takdirde hâdis olacak halden maddî ve manevî vebal mes’ûliyetiniz derecesi tezâuf etmektedir. Vakit geçirilmesinde faide olmadığını arz ederim.
K. O. 3 Kumandanı
Salâhattin
SURET
Vakayi-i ve hakayıki doğrudan doğruya Başkumandan-ı akdesimiz efendimize bilâ-vasıta arz etmek isterim, ma’rûzâtımı takdim için mümânaat ika’ buyurulmamasını istirham ederim.
Salâhattin
Ankara
Zât-ı şâhâneye keşîde edilecek telgrafnamenin ale’l-usûl çekilmesi ve usûlü vechile takdim edileceği suretinde Sadrazam Paşa’nın cevaplarına karşı ne emir buyuruluyor?
Makam-ı Sadaret’e yazılan telgrafı vermişler.
Bir de vilâyetten de Dahiliye Nezareti’ne yazdığı te’kidtir efendim.
Sadrazam ve Dahiliye Nâzırı bir arada imişler.
Sadrazam’ın konağında telgraf merkezi olmadığından yakın bir telgraf merkezine teşrif etmelerini yazdık, cevap bekliyoruz. Başmemur Muâvini geldi. Sadrazam Paşa’ya yazılan ifade telefonla söylendi, alınan cevapta telgrafname münderecâtı Sadrazam Paşa Hazretlerine arz olundu, vuku bulacak ma’rûzâtları usûlü dairesinde telgrafla arz olunmalıdır. Telgrafnameleri kezalik usûlü dairesinde takdim edilir, Müdür Bey buyurduklarını söylüyor efendim.
Alınacak cevap gelince derhal yazılacağı tabiidir. Boş durmamak üzere telgraf işleyebilir miyiz?
Deminki ifadeyi Sadrazam Paşa arz etmişler, alınacak cevâba intizâr edildiğini söylüyorlar efendim.
11 Eylül 335
Şef muâvininin ifadesidir.
Merkezimiz mümânaat ika etmiyor. Ancak alınan emri vazifemiz hemen makam-ı aidine takdim etmektir. O da saniye tehirsiz ifa ediliyor. Başka ne yapabiliriz efendim? Peki şimdi Sadrazam’a iblâğ ederiz efendim.
Telefonla Sadrazam Paşa’ya tebliğ olunup alınacak cevâba intizâr edildiğini Başmemur söyledi efendim.
İstanbul muhhaberâtı
11/12 Eylül 35
Saat: 9,5
Bu usûl Sadrazam’ın yeni bir icadı mıdır? Millete muhatap olmaktan utanan Sadrazam’ın irtikâb-ı kizb ü dürûğ ettiğine şüphe yoktur; fakat sizin bu âdi harekete âlet olmamanız lâzımdır.
Sadrazam’a söyleyiniz makine başında milletin ve ordunun ihtarına kulaklarını açarak dikkatle dinlesin ve siz de yalan söylemekten vazgeçiniz.
Umumî Kongre Heyeti
C: Emrinizi Başmemur’a verdim efendim.
Sizin buraya yazılacak telgraflarınızı derhal telefondan makamlarına, derhal telefondan yazılacağını Başmemur söylüyor efendim.
Başmemur’a verdim.
İstanbul ile muhâberât
11/12 Eylül 35
Saat: 9
– Sorayım. Şef Fahri.
Sadrazam Paşa’nın konağına telgraf ve telefon vardır.
– Sadrazam Paşa’ya sadarette veya mâbeyn-i hümâyû ndadır; kendisini buldurup hemen telgrafhaneye gelmesini söyleyin. Mevzu-i bahis olan mesele zannettiğiniz gibi basit değildir. Çok mühimdir, bi’l-âhire sizi mes’ûl ederiz, isminiz ve şahsınız bizce malûmdur, işi uzatmayın, çabuk cevap veriniz.
– İşte Başmemur diyorlar ki, Sadrâzam Paşa konağındadır. Emrederlerse yazılacak telgrafı telefondan konağına yazarız, diyorlar.
Bendeniz emirlerinden hariç ne yapabilirim ki... Ufak bir maiyet memuru mes’ûl ad buyurulsun.
– Bizim size yazdıklarımızı telefon veya telgrafla derhal Sadrazam’a bildiriniz. O sizin bileceğiniz bir iştir. Neticesini derhal bildiriniz.
– Üçüncü Kolordu Kumandanı, Sadrazam Paşa’yı telefonda veya telgrafta bekliyor.
– Emrinizi ifaya çalışıyorum. Biraz sabır buyurunuz.
Başmemur Fahri Bey diyor ki, Sadrazam Paşa ve Dahiliye Nâzırı ile Harbiye Nâzırı’nın konaklarında telgraf yoktur. Bunlara yazılacak telgrafları doğruca İstanbul’a yazıp buradan da müvezzi-i mahsus ile kendilerine gönderilir.
Belge 84
Tel
Sivas, 15.9.335
1 2.9.1919 tarihli talimata zeyldir.
Maksat, meşrû’ bir heyet re’sikâra geçinceye kadar Ferit Paşa Kabinesi’yle kat’-ı münasebet olunduğundan Dersaadet’le muhhaberât-ı resmiye icrâ edilmeyecektir. Hususî ve ticarî muhhaberât tamamen serbesttir. Yalnız Dersaadet’le olacak bu gibi hususî muhhaberâtın da taht-ı murakabede bulundurulması lâ zımdır.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Erzurum K. O. 15, Ankara K. O. 20, Diyarbekir K. O. 13, Konya K. O. 12, Niğde Fırka 11 Kumandanlıklarına.
Konya, Ankara, Kastamonu, Hüdavendigâr, Trabzon, Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbekir, Mamuretülaziz vilâyetlerine.
Erzincan, Canik, Kayseri, Niğde, Malatya, Amasya, Bolu, Antalya, Eskişehir ve Afyonkarahisar Mutasarrıflıklarına yazılmıştır.
Belge 85
Tel
Sivas, 16.9.335
Aynı Makamâta
12.9.335 tarihli tebligata zeyldir:
Hıyanet-i vataniyesi fiilen vesâike müsteniden sâbit olmuş bulunan Ferit Paşa Kabinesi’nin ıskatı ile yerine âmâl-i milliyeye hâdim meşrû’ bir heyetin tayin ve ikamesi istirhamatının zât-ı akdes-i hazret-i padişâhîye arz ve ref’ine heyet-i hâzıra-i hükümet mümânaat eylemekte bulunduğundan Kongre’ce takarrür ettirilip tatbiki Heyet-i Temsiliye’mize havale edilen tedâbîr, ma’rûzât-ı mezkûre mesmû-ı şâhâne olup meşrû’ bir heyet mevki-i iktidara geçinceye kadar Ferit Paşa Kabinesi’yle yalnız muhhaberât-ı resmiyenin kat’ıdır.
Vâzıh olan bu maksad-ı meşrû’un tesrî’-i istihsali için sizce vârid-i hâtır ve kabil-i icrâ sâir tedâbîr-i müessire varsa iş’ârı ricâ olunur.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 86
Tel
13.9.35
Balıkesir’de K. O. 14 K., Konya’da K. O. 12 K., Diyarbekir’de K. O. 13 K., Erzurum’da K. O. 15 K., Ankara’da K. O. 20 K., Bursa’da Fırka 17, Çine’de Fırka 58, Bandırma’da Fırka 61 Kumandanlıklarına ve 61 Fırka vasıtasıyla Edirne’de K. O. 1 K., Niğde’de Fırka 11 K., vilâyetlere, müstakil sancaklara, belediyelere, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Merkeziyelerine.
Hükümet-i merkeziyenin ittihâz ve takip etmek olduğu meslek-i irticakârâneye ve yaşamakta olduğumuz günlerin mehâlik ve muhatarat-ı azîmesine karşı müdafaa-i hukuk ve muhafaza-i mevcudiyet için Meclis-i Millî’nin intihap ve in ’ikadını temîn ve tesrî’ etmek bugünün en mühim vazifesidir. Hükümet-i merkeziye milleti iğfal ile mebusan intihâbatını aylarca icrâ etmemiş olduğu gibi, son zamanlarda verdiği intihap emrini de türlü esbâb ile ta’vik ve tehir etmektedir.
Ferit Paşa’nın Toros’un ötesindeki vilâyâtımızdan feragat ettiği Sulh Konferansı’na verdiği nota ile sâbit, Aydın vilâyetinde Yunanlılarla tahdîd-i hudûda teşebbüsü oradaki işgali emr-i vâki halinde bir ilhak olarak kabul ettiğine delil bulunmuş ve aksâm-ı meşgûle-i sâire-i memleket için de bunlara benzer gafilâne ve hainâne siyasetiyle mülk ve milleti inkısâma uğratacağı kaviyen melhûz ve Meclis-i Millî’nin in’ikadından evvel sulhnameyi imza ile milleti bir emr-i vâki karşısında bulundurmak niyetinde olduğu me’mul bulunmuş olduğundan Umumî Kongre orduyu ve milleti intihâba davetle ber-vech-i âti hususâtın sür’at-i icrasını mesâil-i hayatiye-i milliyeden ad ve beyan eyler.
Evvelâ– Intihâbat hazırlıklarının mer’î kanundaki en asgarî müddet zarfında icrâ ve ikmâli için belediyeler ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri faaliyet-i tâmme ile çalışmalıdır.
Saniyen – Sancaklardan çıkarılacak mebusların, mikdar-ı nüfusuna nazaran adedi hemen tesbit olunarak Heyet-i Temsiliye ’ye şimdiden bildirilmelidir. Namzetler meselesi bilahara bi’l-muhabere hallolunacaktır.
Salisen – Gerek intihap hazırlıkları, gerek intihâbatın icrasında mûcib-i teehhür esbâbın şimdiden teemmül ile ref’i ve hiçbir teehhüre meydan verilmeyerek asgarî müddet zarfında intihâbatın intâcı.
İşbu kararı mıntakanızdaki bi’l-cümle belediye ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerine tebliğ ve icabının sür’at-i ifasına muâvenet buyurmanız ricâ olunur.
Heyet-i Temsiliye
Belge 87
Erzincan, 14.9.35
Sivas’ta Umumî Kongre Heyet-i Temsiliye’sine
Arzu-yı millî hilâfındaki hareketi sâbit olan hükümet-i merkeziye ile münâsebâtın kat’ını ve nâm-ı nâmî-i hazret-i pâdişâhîye tedvîr-i umûr edilmesine dair altı maddeyi hâvi olarak Kongre’ce ittihâz olunup Bâki Bey’e keşîde olunan 13 Eylül 335 tarihli telgrafname ile tebliğ buyurulan karar, memûrîn-i mülkiye ve askeriyenin muvafakati alındıktan sonra akdolunan ictimâ-ı umûmide kıraat ve ârâ-yı umumîye arz olundu.
Hükümet-i merkeziye ile münasebatın kat’ı takarrür ettikten sonra nâm-ı nâmi-i hazret-i pâdişâhîye olarak kavânîn-i mevzua dairesinde tedvîr-i umûr edilmek için mezkûr altı madde münderecâtı kâfi ve muvâfık görülmüş ve ancak mevâdd-ı mezkûrenin aynen Kongre’ce hükümet-i merkeziyeye iblâğı ve mukarrerât ve metâlib-i sâbıkanın is’âfı için kırk sekiz saat mühlet itasıyla muvâfık cevap verilmediği halde tatbiki muvâfık olacağı umûmca karar-gîr olmuştur.
Livaya mülhak kazalar hey’âtına da tebliğ edilmiştir. Oralardan da alınacak cevaplar arz edilecektir efendim.
Şarkî Anadolu Vilâyâtı Erzincan
Heyet-i Merkeziyesi Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti
Erzincan, 15.9.35
Sivas’ta Umumî Kongre Heyet-i Riyâseti’ne
14.9.35 telgrafımıza zeyldir: Kemah kazası dahi merkezimiz mütâlaâtını ıktifâen Kongre’nin musammem mukarrerâtını kabul eylediği.
Erzincan Heyeti Merkezi
Belge 88
Gayet mühim ve müstaceldir.
Dakika tehiri câiz değildir.
adet
2385
Diyarbekir’den, 14.9.35
Sivas’ta K. O. 3 Kumandanlığı’na
Umumî Kongre Heyet-i Temsiliyesi’ne:
İtimad-ı millîyi hâiz bir hükümetin teşekkülüne kadar hükümet-i merkeziye ile kat’-ı alâka ederek merci-i muhhaberâtın Umumî Kongre Heyet-i Temsiliyesi olmasında, mıntakamız ahvâl ve efkârına nazaran ber-vech-i âti mehâzîr mevcut olduğuna nazar-ı dikkati celbe lüzum hissettim.
Bitlis vilâyetinin bir kısmı müstesna olmak üzere mıntıkam işgal acısı duymamıştır. En ziyade bu sebepten ve diğer muhtelif tesirâttan dolayı icap edenlerin tenvîr edilmesine rağmen mıntakamda Vilâyât-ı Şarkiyenin diğer mahalleri gibi kütle-i vâhide halinde vahdet-i millîye tevâfuk-ı efkâr yoktur. İki ay evvel Diyarbekir’de yapılmak istenilen inkılâb ve son Malatya hadisesi buna delildir. Bunda İngiliz propagandası ve İngiliz parasıyla iğfal olunmuş bazı Kürt gençlerinin de tesiri çoktur. Mütemâdi irşâdâta ve teşvîkata rağmen Diyarbekir ve Elaziz vilâyetlerinden Erzurum Kongresi’ne kimsenin iştirak etmemesi ve Kongre mukarrerâtı her bir tarafta lâzım gelenlere verildiği, maksat anlatıldığı halde elân matlûb teşkilâtın yapılamaması binâenaleyh mıntakamda henüz Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin teşekkül etmemesi yüzünden bütün efrâd-ı millet makasid-i hakikiyeye âgâh değildir. Bu sebepten bugün merkez-i hükümetle büsbütün kat’-ı alâka edilerek merci-i muhhaberât Kongre Heyet-i Temsiliyesi olursa muhâlifler, siyasî bir maksat takip edenler, bu hareketi ahaliye başka türlü telkin edecekler, hilâfete karşı isyan edilmiş göstererek efkârı tağlît edecekler ve bu vechile maksatlarını istihsal için tarafdârlarını tezyîde çalışacaklardır. Mıntıkamın İngiliz nüfûz ve işgali altında bulunan yerlere mücâvir ve Arabistan’la hem-hudut olması hasebiyle İngilizler de bu noktadan propaganda yapacaklardır.
Firârîlerin, Malatya livasında aşâiri tehyîc için Malatya’ya gelen kuvvetin Ermeni kuvveti olduğunu ilân etmeleri, aşâiri Ermenilerin Malatya’ya hücum edeceği bahanesiyle tehyîc ederek cem’e çalışmaları, Ali Galip Bey’in, ahaliye Kongre aleyhinde bulundurmak maksadıyla, Kongre hâl-i ictimâda iken Erzurum’un makam-ı hilâfet ve merkez-i hükümetle kat’-ı alâka etmiş olduğunu ilân etmesi ve bu propagandanın buralara kadar akseylemesi ma’rûzâtımı teyide kâfi delildir.
Henüz Malatya meselesi sükûn kesbetmemişken şimdi merci-i muhhaberâtın Kongre addedilerek merkez-i hükümetle büsbütün kat’ı alâka edildiğinin ilân ve ifşa edilmesini bu nokta-i nazardan mahzurlu görüyorum. Bâ-husûs mıntakamda Arap ve Kürt birçok aşâir olduğundan bunları hilâfet siyasetiyle elde tuttuğumuzu nazar-ı dikkate almak lâzımdır. Erzurum Kongre mukarrerâtının dördüncü maddesi mûcibince bir tazyik-i düvelî karşısında hükümetin buraları terk ve ihmal ettiği kat’iyen tebeyyün eder ve bütün millet de buna kani olursa, o zaman tesirât-ı siyasiye husûle getirmek için şerâit-i mukarrere tahtında muvakkat bir idâreyi bütün millet kabul eder. Esasen Ermenistan teşekkülünü kimse istemediğinden böyle bir zamanda hiç propaganda müessir olamaz. Ber-vech-i âti nikata da nazar-ı dikkati celp ederim:
Zâbitân ve memurînin, Anadolu efrâdının aileleriyle uzun müddet muhabere edememesi ahvâl-i ruhiyeleri üzerinde su-i tesir yapar. Tüccarların, bankaların muâmelâtına ait telgraflarının çekilmemesi, ecânibin muhhaberâtının durması da su-i tesirât hâsıl eder. Bundan başka telgraf memurları, kazanılacak hâsılâtla maaşlarını alacaklardır. Bugün Bitlis memurları beş aydır maaş alamadıklarından istifa eylediklerini, bu hususun makam-ı âidine bildirilmesini ricâ ettiler, bunlar gibi Bitlis vilâyetinde memûrîn-i mülkiyenin de muntazaman maaş alamadıklarını istihbâr ettim. Gerek şimdi ve gerekse Kongre mukarrerâtının dördüncü maddesinin tatbiki, lüzum hâsıl olunca ve muvakkat bir idâre tesis edilince memurîn ve askerin maaşatının, masârifinin menâbi-i mahalliye ile temîni imkânı olamayacağından, hassaten bu vaziyet uzun devam ederse iaşe buhranı zapt ü raptı ve her türlü fenalığı tevlîd edeceğinden bu hususta ne tedbir düşünüldüğüne dair tenvîr olunmaklığımı arzu ederim. Hükümet-i merkeziye İngiliz nüfûzunda olduğuna göre her türlü ısrara ve mesâiye rağmen İngilizlerin nüfûzundan ve arzusundan başka hareket yapacak bir hükümet teşkiline imkân olmaz ve rekabet-i düveliye de bunun husûlünü temîn edemezse, İngilizler de hükümetin muvafakatiyle vâsi mikyasta bir işgal plânı tatbik ederse, yeni baştan İngilizlerle muharebeye girişmeye Kongre tarafdâr mıdır ve girişildiği takdirde muvaffakiyetten ne dereceye kadar emindir ve bu hareket-i musırrâne vatanın menâfiine muvâfık mıdır. Bu cihet hakkında da tenvîr edilmekliğimi istirham ederim. Bugün için muvakkat idârenin mahzuriyetini arz ettim. Hususî tüccar malı ve ecânibe ait telgrafların kontrol edilmek üzere çekilmesine kolorduların cihet-i mülkiyenin ihtiyâcâtına ve pek mühim işlerine dair olan muhhaberâtının yapılmasına tarafdârım ve esasen bu mıntakanın İstanbul muhhaberâtı Sivas’tan geçtiğinden oraca da kontrol edilebilir. Şimdilik Sivas ve Diyarbekir merâkizindeki resmî muhhaberâtı tutmak, mütemâdi mürâcaatlar ve turuk-ı sâire ile icra-yı tesire çalışmak ile iktifâ edilmesine tarafdâr olduğumu arz ederim. Harekât, 2385.
K. O. 13 Kumandan V.
Ahmet Cevdet
Belge 89
Gayet aceledir.
Hiç durmayacaktır.
Malatya, 15.9.35
Sivas’ta K. O. 3 Kumandanlığı’na
C: 13/14.9.35 mukarrerât hakkındaki şifreye:
Mukarrerâtın bütün mevâddına kanaat-i vicdaniye ile muvafakat eylerim. Ancak Elaziz ve Malatya ve civarlarında kasabât, nevâhi ile kurâda henüz Kongre’nin maksadı ve programı hemen umumiyetle mechûl olduğundan hükümet-i merkeziye ile kat’-ı alâka edilmenin hilâfetten ayrılmak, pâdişâhı tanımamak gibi su-i tefsirlere, cahil ahali ve Ekrâd’ı Kürtlük âmâli besleyenler tarafından isyana teşvik edilmeleri gibi birtakım münasebetsizliklere mahal ve meydan bırakacağını zannediyorum. Bu sebeple Elaziz vilâyeti halkının da Kongre’nin maksat ve emelinden haberdâr edilerek hiç olmazsa bir derece tenvîrlerine değin bu hususun tehir edilmesini tensîb buyurulursa muvâfık bulduğunu arz eylerim.
Alay 15 Kumandanı
İlyas
Belge 90
Gayet aceledir.
Hiç durmayacaktır.
Sivas, 16 Eylül 35
Sivas’ta mün’akid Umumî Kongre Heyet-i Temsiliyesi’ne
Kongrece ittihâzı tasavvur edilen tedâbîri hâvi mevâdda karşı düşündüğümüz noktaları ber-vech-i zîr arz ediyoruz.
1. Tebliğ buyurulan mevâddın heyet-i mecmuasından memlekette bir idâre-i muvakkate ilân edileceği anlaşılmaktadır.
2. İdâre-i muvakkatenin ilânını icap eden esbâb ve mesâil Erzurum ve Sivas Kongreleri mukarrerâtıyla tesbit edilmiş (Erzurum mukarrerâtı madde 4, Sivas Kongresi mukarrerâtı madde 5) ve binâenleyh her iki kongrenin kararlarıyla hükümet-i merkeziyenin memleketimizden bir cüz’ünün terk ve ihmali ıztırârında bulunduğu bir zamanda icrâ edilecek bir tedbirin, şu dakikada ittihâzı kararnamenin yedinci maddesindeki (mukadderât-ı memleket ve milleti kat’iyen tayin ve tesbit edecek vaziyetler için dahi son kat’î kararı Kongre müzakeresiyle ita edebilir) sarahat vechile Umumî Kongre’ye ait bir hak olarak görülmekte ve memleketin, milletin mukadderâtına taalluk eden en ağır ve en ziyade mûcib-i mes’ûliyet bir kararın ittihâzı zamanında kararnamenin mevâdd-ı sâiresine istinâd etmek imkânı görülememekte olduğundan bu cihet hakkında nazar-ı dikkatlerini celp etmeyi bir vazife addeyleriz. Bilhassa hâl-i hazırın on, on beş gün, hatta bir ay kadar daha idâmesi imkânı mevcuttur.
3. Memleket, bugün bir sükûn-ı tâm halinde bulunduğundan ve müzaheret-i umumiyeyi tam manasıyla temîn eden bu sükûnu ihlâl edecek en ufak bir haber anavatanda anarşiyi tevlîd eder. Aksi propagandaların ma’kes bulmasına ve belki de erkân-ı umumiyenin zehirlenmesine sebep teşkil edebilir.
4. Milletin ma’rûzâtını zât-ı şâhâneye arz ve iblâğ edebilecek vesaili kemâl-i sükûn ve samimiyetle ve tatlı bir şekilde arayarak böyle büyük ve mes’ûliyetli bir işi son bir mürâcaatgâh olarak kabul etmek ve ta’cil etmemek daha muvâfık olur.
5. Binâenaleyh âmâl ve tezâhürât-ı milliyeye bir suret-i hainânede karşı durmak isteyen hükümet-i merkeziyeyi vesâit-i sâire-i siyasiye ve idariye ile ıskat edebilmek çarelerini ihzâr etmekle beraber hâl-i hazırın on, on beş gün daha temdîdi suretiyle hükümet-i merkeziyeye son ve kat’î bir mühlet vermek ve bu müddet zarfında ahvâlin ıslahı imkânı bulunamadığı takdirde bütün mes’ûliyeti, hükümet-i merkeziyeyi idâre eden eşhâsa tahmil ederek ve Umumî Kongre’yi ictimâa davet eyleyerek verilecek karar vechile ittihâz-ı tedâbîr eylemek icap edeceği kanaatindeyiz.
6. Ma’rûzâtımız vechile Umumî Kongre idâre-i muvakkate kararını kabul eylediği takdirde üçüncü ve dördüncü maddeler hakkındaki ma’rûzâtımız şudur. Memurînin âmâl ve cereyân-ı millîye karşı icra-yı tesir edebilecek aksâmı muayyendir. Bu, bilhassa idâre, inzibat memurlarına münhasır kalabilir. Binâenaleyh bu kararı umumînin –küçük memurların istisnasıyla– yalnız icra-yı tesir ve nüfûz edebilecek memûrîne hasrı lâzım geleceğini zannederiz. Memûrîn ve muhâlifîn hakkında tatbik edilecek tarz-ı hareketin bidayet-i meşrûtiyette olduğu gibi bir şûriş vücuda getirmesi ihtimal haricinde değildir. Binâenaleyh emr-i idâre hakkında ittihâz edilecek kararların pek ciddî bir tahkik ve tetkike istinâd etmesi selâmet-i memleket namına elzem görülmektedir. Bi’l-vesile teyid-i ihtiramat eyleriz.
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Sivas Heyeti Merkeziyesi
Belge 91
Tel
Trabzon, 15.9.35
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Esselâmüaleyküm. Sivas Kongresi’nin beyannamesini ve bi’l-âhire şifre ile vuku bulan tebligatınızı aldık. Cevâben bildirdiğimiz mütâlaat Kâzım Paşa Hazretlerince görülmek arzu edilmiş ve görülmüştür. Müşarünileyh bazı mütâlaat dermeyan ederek cevap ita buyuruyorlar. Buna da cevâben yanımdaki telgrafnameyi kendilerine keşîde edeceğim. Şimdi o tafsilâtı tekrar etmek müşkil olacaktır. Aynen Erzurum’dan talep buyurunuz. Şu kadar ki hulâsaten bazı ma’rûzâtta bulunayım. Evvelâ Sivas Kongresi umumî kongre şekline girmiş ve bir heyet-i temsiliye vücuda getirmiş olduğu anlaşılıyor ki, bu cihet mukarrerâtımıza münâfidir. Bundan başka Sivas Kongresi Heyet-i Temsiliyemiz meyânına aza intihâbına salâhiyettar olamayacaktı. Bu cihetler malûm-ı samîlerinizdir. Hükümet-i merkeziye ile kat’-ı muhhaberât mukarrerât-ı esasiyemizin dördüncü maddesinin haricinde bir emr-i vâki oldu. Bunu münakaşaya zaman müsait değil. Ancak şifre telgrafnamenizin altıncı maddesinde salâhiyet ve merciiyet meselesi efkâr-ı umumiye nazarında pek nahoş tesirler yapacaktır. Bu cihetten kat’iyen sarf-ı nazar buyurulmalıdır ve arzu-yı millîye muvâfık bir kabinenin taraf-ı şâhâneden teşkiline kadar bi’l-cümle memurin mevzuat-ı kanuniye dairesinde ifa-yı vazife eylemelidir. Malûm-ı sâmîleridir ki, Erzurum’da ittihâz eylediğimiz mukarrerât mûcibince Sivas Kongresi mevâdd-ı esasiyeyi aynen kabul ettiği takdirde –ki etmiştir– nizamnamemizi ta’dîle salâhiyettar olmadığı için bir seneye kadar Heyet-i Temsiliye’mize tebaiyete ve heyet-i merkeziyeler şeklinde muharebeye mecbur olacak idi. Reviş-i halden bu şeklin haricine çıkıldığı anlaşılıyor. Erzurum mukarrerâtı hakkında ezhân-ı umumiye bir devre-i ihtizâz geçirdiği bugünlerde ânın gayrı ahkâma şüpheli nazarlarla bakacağından şüphe buyurmayınız. Mukarrerât-ı esasiyemizin dördüncü maddesi hilâfında hâsıl olan emr-i vâkie menâfi-i memleket namına muvakkat bir zaman için sükût ediyoruz. Bütün samimiyet ve hürmetle arz ederim ki, Erzurum Kongresi’ndeki bi’l-cümle ahkâm-ı müttehazeye riayetkâr ve o uğurda herkesten ziyade fedakâr olacağız. Fakat ânın haricinde yapılacak muameleye iştirak edemeyeceğiz. Gerek zât-ı sâmîlerinin ve gerek rüfeka-yı muhteremenizin de birlikte ittihâz ettiğimiz kararlara hürmetkâr olacağınıza emniyetimiz ber-kemâldir.
Servet
Belge 92
Erzurum, 15.9.35
Sivas’ta Umumî Kongre Heyet-i Temsiliyesi’ne
Servet ve İzzet Beylerin kongre sualine karşı aynen muttali olduğum cevaplarına mukabil kendilerine yazdığım mütâlaat aynen ber-vech-i âtidir. Aynı zamanda 14.9.35 tarihli şifreli telgrafname-i âlilerinin cevâbı olduğunu arz eylerim.
K. O. 15 Kumandanı
Kâzım Karabekir
SURET
1– Sivas Kongresi’nin istifsârına cevâben Trabzon heyetinden Servet, İzzet ve Zeki Beylerin vermek istedikleri cevâbı okudum. Pek yakından tanıdığım bu zevâta itimat ve hürmetim fevkalâdedir. Mûmâileyhümün mütâlaatına sâik olan fikr-i aslîyi anlıyorum ve tarafdârım. Yalnız teferruat hakkındaki nikat-ı nazarım ber-vech-i âtidir.
a) Nizamnamenin mevzu-i bahis olan dördüncü maddesinde yalnız bir tazyik-i haricî karşısında terk ve ihmal şıkkı nazar-ı dikkate alınmıştır. Fi’l-hakika vakayi-i âhirede bu maddenin dâl olabileceği bir terk ve ihmal keyfiyeti yoksa da haricin teşvik ve teşcii ile Dahiliye ve Harbiye Nâzırları tarafından tertip ve Ali Galip’e tebliğ edilmiş olan ve suretleri size de yazılan bir ihanet var ki, bu defa nizamnamenin esnâ-yı tanziminde derpîş edilebilen ihtimâlâtın fevkinde ve serî ve kat’î tedbirleri âmirdir.
b) Erzurum Kongresi Şarkî Anadolu vilâyâtının muhafaza-i hukuku için toplanmış ve kararını Şarkî Anadolu vilâyâtı namına vermişti. Sivas’ta in’ikad eden kongre ise umum milleti temsil eden bir kongredir ki, bu kongrenin de ayrıca bir heyet-i temsiliyesi ve vaziyet-i hâzıraya göre kararları olması bir emr-i tabiidir ve mantıkîdir. Sivas’taki Umumî Millî Kongre ve Heyet-i Temsiliyesi Şarkî Anadolu Vilâyâtı Heyet-i Temsiliye’sini ilga etmiş olmuyor ve bu Heyet-i Temsiliye bi’t-tabi her an mevcuttur. Yalnız bu Heyet-i Temsiliye’den olup da elyevm Sivas Kongresi Heyet-i Temsiliye’sine dahil olmuş bulunanlar varsa, bunların Şarkî Anadolu vilâyâtı Heyet-i Temsiliyesi’nden istifa etmelerini talep etmek doğru olabilir. O zaman “ Sivas Kongresi umum milletin menâfiini ve Şarkî Anadolu vilâyâtı Heyet-i Temsiliyesi de münhasıran Şarkî Anadolu vilâyâtının hukuk ve menâfiini muhafaza ve müdafaa kudretinde bulunmuş olurlar ve Umumî Kongre’nin hükümet-i merkeziye ile kat’-ı alâka etmesini ve makamât-ı resmiyeyi kat’-ı muhabereye davet eylemesini zarurî bulurum.
Çünkü hükümet-i merkeziye içinde milleti yekdiğeriyle kıtâle, hem de eşhâs-ı resmiye delâletiyle teşvik eden Dahiliye ve Harbiye Nâzırları var ki, makamât-ı mülkiye ve askeriye artık bu nâzırlarla bi’t-tabi muhabere edemezler. Sadrâzam’a gelince, bu da bu iki hain nâzırı hâlâ mevkilerinde tutmakla bu nâzırların mürevvic-i efkârı ve âmâli olduğunu isbât etmekle beraber, milletin ve kolorduların halife ve pâdişâhımız efendimiz hazretlerine vuku bulan ma’rûzâtına da musırran mâni olmaktadır. Binâenaleyh hükümet-i merkeziyenin bu ihaneti hakkında şevketmeâb efendimizin ve umûmun nazar-ı dikkati ve hak kuvvetini öğrenmek merakını celp için dahilin merkezle muhabereyi kat’ etmesinden başka çare kalmamıştır. Esasen kat’-ı münasebete ve münasebet tâbiri de doğru değildir. Hükümet milletin emniyet ve itimâdını kaybetmiş olduğu için Kanun-ı Esasî mûcibince bizatihi sakıt ve ma’dûmdur.
Bundan başka pek mühim sebeple de yapılmış olan bir işe adem-i iştirak, şimdiye kadar pek samimî bir surette muhafaza edilen Vali-i Vilâyât ile muhafaza edileceği muhakkak olan vahdet-i idâreyi ihlâl eder. Yalnız Kongre tarafından yazılan maddeler hakkında beyan-ı mütâlaa edilmesi ve evvelce yapılmış olan ıztırârî işin tasvip olunması fikrindeyim.
c) Kongre’nin altıncı maddesinde teklif ettiği merciiyet ve selâhiyet keyfiyeti, meselenin ruh-ı esasîsini teşkil etmektedir ki, bu mebhasda şimdiden istimâl edilmemesi hususunda tamamen hem-fikrim. Umumî Kongre şâyân-ı itimat bir hükümet re’s-i kâra gelinceye kadar ancak bir istişarî mahiyet ve kudretini muhafaza eyler. Ve Kongre Heyet-i Temsiliyesi’nin teklifatından birden beşe kadar olan maddelerine gelince, bunların mahiyetleri itibarıyla Kongre’ce değil sorulmasını, hatta beyanname halinde veya bir temenni şeklinde bile neşrini fazla görürüm. Çünkü bu maddeler zaten yapılmakta ve ortada bu maddeleri yazdıracak bir vaka görülmemekte olduğu gibi, tazammun ettikleri esâsât da kavânîn-i mevzua mevâddından başka bir şey değildir.
Dediğim gibi, rey sorumlusu icap eden yalnız altıncı maddedir ki, bu bâbdaki fikrim de yukarıda yazılmıştır. Hükümet-i merkeziyenin teşebbüs ettiği ihanetkârâne hareket anâsır arasında ihtilâf ve fecâyi hudûsunu ve binnetice memleketin işgal ve inkısâmını tevlîd edecek mahiyettedir. Sivas Kongresi’nin bu vaka karşısında ittihâz ettiği tedâbîr ve milletin Kongre mukarrerâtına tamamen iştirak ve müzahereti suretiyle bir mevcudiyet-i milliye gösterilmesi sayesindedir ki, hükümet-i merkeziyenin tertip ettiği plân akamete uğratılmış ve memleketin işgaline bâdi olacak hâlât bertaraf edilmiştir. Hatta bilhassa bu mesele için 13.9.35’te Malatya’ya gelen İngiliz Miralayı Peel, eşirra ile beraber bulunan Binbaşı Noel’in harekât ve teşvikâtından İngiliz Hükümeti’nin ma’lumâtı olmadığını ve geri aldıracağını söylemiş ve milletin azim ve kararı karşısında meseleyi bu suretle tevil ve tamir mecburiyetinde kalmıştır. Keyfiyetin zât-ı şâhâneye arz ve ismâı meselesine gelince, bunun için bir heyet-i mahsusanın İstanbul’a gönderilmesi, gidecekler için muhataralı ve makasidin bu suretle temîni de imkânsızdır. Bu husus başka suretle temîn edilmektedir.
2– Dahiliye ve Harbiye Nâzırlarının müşterek imzasını hâvi vesika hükümet-i merkeziyenin nasıl bir ihanet plânı tertip etmiş olduğunu tamamen göstermektedir. Bu vesâiki Trabzon Heyet-i Merkeziyesi görmemiş ise bir suretinin verilmesi ve bunun üzerine yazılacak cevapta ta’dîlât yapılıp yapılmadığının ve yapıldı ise muaddel suretinin iş’ârı.
Belge 93
Kongre Riyâset-i Aliyyesine:
Miralay Vasıf Bey
Hüsrev Sami Bey
Hakkı Behiç Bey
Ömer Mümtaz Bey
Mazhar Bey
Râtipzade Mustafa Efendi
Karahisar-ı Sahip
Eskişehir
Bursa
Ankara
Denizli ve Aydın
Niğde
Bâlâda esâmileri muharrer zevât-ı muhteremenin mümessil olarak intihâbını arz eyleriz. 11.9.335
Belge 94
Sivas, 16.9.35
On Beşinci Kolordu Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa Hazretlerine
C: 15.9.35
Servet ve İzzet Beylerin, Heyet-i Temsiliye’nin Trabzon Heyet- i Merkeziyesi’nden istîzâh eylediği hususâta cevâben çektikleri açık telgrafname alındı. Muhteviyâtının açık olarak işâası mahzurdan sâlim olmayıp bu mütâlaatı Heyet-i Temsiliye tamamen Servet ve İzzet Beylerin şahsî mütâlaaları olarak telâkki eder. Heyet-i Temsiliye ta’mîmen talep ettiği mütâlaatı İzzet ve Servet Beylerden değil, nizamname mûcibince Trabzon Heyet-i Merkeziyesi’nden talep etmiştir. Servet ve İzzet Beylerin nokta-i nazarlarını hâvi hususî telgrafname ile taraf-ı âlinizden hem kendilerine ve hem de Heyet-i Temsiliye’ye cevap olmak üzere dermeyan buyurulan mütâlaat hakkında da ber-vech-i âti izâhâta lüzum görülmüştür.
a) Evvelâ mûmâileyhümâyı malûmunuz olan mütâlaata sâik olan fikr-i aslîyi keşfetmek maa’t-teessüf Heyet-i Temsiliye’ce mümkün olamamıştır.
b) Nizamnamenin dördüncü maddesi muhteviyâtı bir idâre- i muvakkate teşkili esbâb ve şerâitini izah eder. Halbuki ma’lûm vakayi-i âhire-i ihanetkârâne sebebiyle ittihâz edilmiş ve edilmesi lüzumu hakkında mütâlaa sorulmuş olan tedâbîr hiçbir vakit idâre-i muvakkate teşkil etmek gayesine ma’tûf değildir. Binâenaleyh bu hususla dördüncü madde arasında münasebet aramaya lüzum yoktur. Tedâbîr zât-ı şâhâneye doğrudan doğruya arz-ı hale yol bulmak ve meşrû’ bir kabinenin mevki-i iktidara is’âdını istirham etmek maksadına matûftur.
c) Sivas’ta in’ikad eden Kongre Garbî Anadolu murahhaslarıyla Erzurum Kongresi’nin heyet-i umumiyesi, binâenaleyh umum Şarkî Anadolu vilâyeti namına sahib-i selâhiyet olmak üzere Kongre’nin kararına tevfîkan intihap edilen bir heyet-i mahsusa bulundurmakla Sivas Kongresi bi’t-tabi umum Anadolu ve Rumeli namına ve bütün milleti temsil etmek üzere umumî bir kongre halini kesbetmiştir. İşbu kongre Erzurum Kongresi mukarrerât ve teşkilâtını aynen ve fakat bi’t-tabi teşmilen kabul eylemiş, binnetice Şarkî Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti unvan-ı şâmili altında tevsian tevhîd edilmiştir. Nizamnamenin üçüncü maddesi ve Kongre’nin mukarrerât-ı esasiyesi zaten bu gaye-i âliyenin temînini emel-i kat’î olarak göstermiştir.
Sivas Umumî Kongresi, Erzurum Kongresi’nde Şarkî Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti namına intihap eylediği Heyet- i Temsiliye’ye tamamen beyan-ı itimat ederek aynen Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti için Heyet-i Temsiliye olarak kabul eylemiştir. Buna nazaran Sivas Umumî Kongresi’nin kararları başka, Erzurum Kongresi’nin kararları başka ve Şarkî Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Heyet-i Temsiliyesi başka ve Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Heyet-i Temsiliyesi başka gibi başkalıklar ve ayrılıklar elbette mevzu-ı bahis olamaz ve bunun mevzu-ı bahis olması şüphesiz ki, pek samimî olan maksad-ı vahdet ve gaye-i mukaddesemiz için son derece muzırdır. Bu takdirde bir birini ilga eden Heyet-i Temsiliyeler olmaklığı gibi, birine dahil olunca diğerinden istifasını talep etmek doğru olabileceği azalar da mevcut değildir. Bugün umum Anadolu ve Rumeli’ye şâmil olan Cemiyetimizin Sivas’ta bulunan yegâne Heyet-i Temsiliyesi Erzurum Kongresi’nde nizamnamenin mevâdd-ı mahsusasına tevfîkan müntehab dokuz zattan beşinin huzûruyla ifa-yı vazifeye devam etmektedir. Bu zevât, âcizleri ile Rauf ve Bekir Sami Beyefendiler ve Raif ve Şeyh Hacı Fevzi Efendiler Hazerâtından ibarettir. Bundan başka Canik livası dahi nizamname mûcibince mümessil olarak Refet ve Süleyman Beyleri namzet olarak göstermiş, Heyet-i Temsiliye’nin hazır olan beş azası Refet Bey’i tercih etmiş ve hazır bulunmayan azaları meyânından Servet ve İzzet Beylerin de reyini sormuştu. Mûmâileyhüm cevap dahi vermedikleri ve verecekleri cevap menfî dahi olsa ekseriyetin reyi nazar-ı dikkate alınması tabii bulunduğundan Refet Beyefendi ber-mûcib-i nizamname Heyet-i Temsiliye azalığı sıfatını bi’l-ihrâz ifa-yı vazifeye mübaşeret eylemiştir. Hukuk ve salâhiyeti ve menâfii, Şarkî Anadolu vilâyâtından bi’t-tabi hiçbir vechile az olmayan ve Sivas Umumî Kongresi’nde bulundurduğu münevver ve bi-hakkın mahallerini temsil eden azasının keyfiyet ve kemiyeti hiçbir vakit Erzurum Kongresi’nde hazır bulunan azadan aşağı olmayan Garbî Anadolu’nun muhik ve meşrû’ olan mütâlaat ve tekâlifini nazar-ı dikkate almayarak onları ale’l-ıtlak tâbi vaziyetinde bulundurmaya kalkışmak bizim aklımızın bir türlü kabul edemediği hususâttandır. Her halde onları tatmîn etmek zarurîdir. İşte hem bu zaruret yüzünden ve hem de vazifesi başında bulunamayan noksan azamızın faaliyetlerinden istifade edilemediğinden nâşi muâvenete olan ihtiyacından dolayı yine nizamnamenin sonlarındaki sekizinci maddenin Heyet-i Temsiliye’ye bahşeylediği selâhiyete istinâden Umumî Kongre heyetinin dahi Garbî Anadolu için sahib-i salâhiyet gösterdiği zevâttan altı kişi ile Heyet-i Temsiliye takviye olunmuştur. Bu zevât şunlardır: Askerlikten müstâfi Miralay Vasıf Bey, Hüsrev Sami Bey, Akkâ Mutasarrıf-ı Esbakı Hakkı Behiç Bey, Mazhar Bey, Sâbık Ankara Meb’ uslarından Ömer Mümtaz Bey, Niğdeli Râtipzade Mustafa Efendi. Bu altı zattan elyevm üçü hazır olup diğer üçü muvâsalat etmek üzeredir. Pek güzel ifade buyurulduğu vechile Kanun-ı Esasî mûcibince bizatihi sakıt ve ma’dûm olan vatan ve milletin mukadderâtı aleyhinde teşebbüsât-ı hıyanetkârânesi vesâik ve ef’âl ile sâbit olan Ferit Paşa Kabinesi’ni şâyân-ı itimat görmemek ve bunun yerine âmâl-i milliyeye hâdim meşrû’ bir kabinenin mevki-i iktidara getirilmesi lüzumunu zât-ı şâhâneye arz ve ismâ eylemek teşebbüsünden ibaret olan Sivas Umumî Kongresi’nin kararında isabet-i mutlaka olduğunu takdir etmek derin bir tetkike muhtaç değildir. Bundan sarf-ı nazar etmeyi teklif bilmem ne dereceye kadar doğrudur.
d) Mûcib-i tedehhüş olan tatbiki münasip olup olmayacağını nizamnameye tevfîkan heyet-i merkeziyelerden ve sahib-i salâhiyet azamızdan istîzân eylediğimiz altı maddelik mukarrerât muhteviyâtı ise, bunda telâşa ve Sivas Kongresi’nin umumî veya gayr-i umumî, Heyet-i Temsiliye’nin şöyle veya böyle olmasından bahse hiç de lüzum yoktur. Yapılması lâzım gelen şey mezkûr mukarrerâtın tatbik veya adem-i tatbikine dair her ne suretle olursa olsun mütâlaa ve nokta-i nazar bildirmekten ibarettir. bi’t-tabi Heyet-i Temsiliye her taraftan gelecek olan mütâlaatı nazar-ı dikkate alarak heyet-i umumiyece şâyân-ı kabul ve kabil-i tatbik bir karar ittihâz eder. Servet ve İzzet Beylerin mutlaka kendi fikirleri tervîc olunmadığı takdirde Heyet-i Temsiliye azalığından müstafi telâkki edilmeleri tarzındaki iş’ârları bi’t-tabi hüsn-i tesir yapmadı.
e) Heyet-i Temsiliye tarafından Trabzon Heyet-i Merkeziyesi ’nden istîzâh olunan mevâdd hakkında mezkûr heyetin mütâlaatı anlaşılmadıkça, Heyet-i Temsiliye’ce karar ittihâzına imkân olamayacağı ve her halde Trabzon Heyet-i Merkeziyesi’nin cevâbına muntazır bulunduğumuzu arz eyleriz.
f) İstîzâh olunan mukarrerâtın altıncı maddesinden maksat, İstanbul’da meşrû’ bir heyet-i hükümet taraf-ı şâhâneden mevki-i iktidara getirilinceye kadar Ferit Paşa Kabinesi ile kat’-i muhhaberât edilmiş olduğuna göre her vilâyeti mübhem ve mütereddid bir halde bırakmayıp vaziyet-i umumiyeden haberdâr edebilmek için bir merci-i muhhaberât gösterilmesi münasip görülmüş ve buna binâen mercii muhhaberâtın Sivas’ta Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi olabileceği hatırası kaydedilmişti. Bundaki merciiyet ve salâhiyet, izah olunduğundan başka bir şey değildir. Heyet-i Temsiliye ’nin istişarî mahiyeti ve kudreti ise, Anadolu ve Rumeli Müdafaa- i Hukuk Cemiyeti nizamnamesinde musarrah olduğu derecede ve teşkilâtı dahilinde bulunan heyet-i merkeziyeler ile salâhiyettar azalarına karşıdır. Yoksa bu heyeti, velev muvakkaten olsun, idâre-i hükümete karar vermiş bir heyet gibi tefsire kalkışmak haksızlık olur. Sivas Umumî Kongresi ictimâ ve müzâkerâtını hitama erdirmiş olduğu halde, vaziyet-i cedîd e icabı olarak Şarkî Anadolu vilâyâtının her tarafından murahhaslar davet etmek suretiyle yeniden ve fevkalâde olarak in’ikadı lüzumu başta zât-ı âlileri olduğu halde, birçok zevât-ı kıymettarın hatırlatması üzerine düşünülmüş bir keyfiyettir. İşbu izâhât ile izâle-i şübehat mümkün olacağı ümniyesiyle hürmetlerimizi takdim ederiz efendim.
Anadolu ve Rumeli Heyeti Temsiliyesi
Tel başında
Sivas, 16.9.35
15. Kolordu’ya
Trabzon Heyet-i Merkeziyesi’nden bir zata
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Trabzon Heyet-i Merkeziyesi’ne
Kâzım Paşa Hazretlerine cevâben yazılan mütalaat bera-yı talimat aynen takdim olunur.
Heyet-i Temsiliye
Belge 95
Trabzon, 20 Eylül 35
Sivas Müdafaa-i Hukuk Heyet-i Merkeziyesi’ne
Erzurum’da in’ikad eden Kongre’de kabul edilip hiçbir noktanın tatil ve tağyiri câiz olmayan mukarrerat-ı esasiyenin bazı tagayyürata uğradığı ve nizamname ahkâmına münâfi icrââtta bulunulduğu elyevm Sivas’ta bulunan ve umum Anadolu ve Rumeli Heyet-i Temsiliyesi namına hareket eden heyetten mevrûd telgrafnamelerden anlaşılıyor. Heyet-i Merkeziye, Vilâyât-ı Şarkiye Kongresi’nin çizdiği hudut haricinde hiçbir kararı kabul edilmeyip heyet-i muhteremelerince ittihâz olunan hatt-ı harekete vâkıf olmayı vazife addeder, acele cevâba intizâr ederiz.
Müdafaa-i Hukuk Heyeti
Trabzon Merkezi
Belge 96
Zata mahsustur
Erzurum, 17 Eylül 335
K. O. 3 Kumandanlığı’na
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine mahsustur.
Zat-ı sâmîlerine pek merbût olan kalb ve hissiyâtım itibarıyla, her şeyi açık söylemek kanaatini muhafaza ediyorum. Hissiyât-ı mütekabilemiz de bi’t-tabi ancak buna müsaittir. Paşam Sivas’tan gelen tebligat ve ta’mîmler kâh Heyet-i Temsiliye namına ve kâh re’sendir. 10.9.35 tarihinde Dersaadet’teki hükümete hitaben re’sen tebligat ve ihtaratınız vâki olmaktadır. Buna itimat ve emniyet buyurunuz ki, bu tarzda imzanızla -vâki olan tebligat sizi en ziyade hürmetle sevenler nezdinde bile büyük bir samimiyet ve selâmet-i fikir ile tenkit olunuyor. Ancak âfâk-ı rü’yeti daha dar olan muhîtlerde ve bilhassa Anadolu harekâtını başka şekil ve mahiyette göstermek davasında olanlar nezdinde, bunun ne kadar müessir ve aksü’l-amele sâik olacağını takdir buyurursunuz. Zât-ı devletlerini masûn ve vatan ve millete pek kıymettar bir hatıra-i mevcudiyet olan mesâi-i vatanperverânelerini daima arzu ettiğimiz parlaklığıyla idâme ettirmek esasen pek az ricâl-i fedakârîye mâlik olan vatanımızın mukteza-yı menâfiidir. Binâenaleyh Heyet-i Temsiliye ve Kongre mukarrerâtını daima imzasız, sadece Heyet-i Temsiliye diye neşrini ricâ ederim. bi’t-tabi aramızdaki şifre muhhaberâtının icap ettirdiği şekl-i malûmdaki zâtî imzalara bunun hiç şümûlü yoktur.
Zât-ı sâmîlerinin her halde ortada münferit bir şekilde görülmemesi mukteza-yı nef’-i memlekettir. İttifak-ı ârâ ile ma’rûz olan işbu ricâlarımın hüsn-i telâkki buyurulacağından eminim. Ellerinizden öperim.
K. O. 15 Kumandanı
Kâzım Karabekir
Belge 97
14 Eylül 335
Hâk-i pây-i Hilâfetpenâhîye
Zât-ı akdes-i cenâb-ı hilâfetpenâhîleriyle saltanat-ı seniyelerine bir ubûdiyet-i müebbede ile merbût olan millet namına ve lâ-yezâl olan sadakat-i ebediyemize istinâden marûzât-ı âtiyemizin ref’ine cür’et-yâb oluyoruz: Saltanat-ı seniyelerinin bugün ma’rûz olduğu müthiş mehâlik her şeyden evvel tarihimizin kaydetmiş olduğu en büyük mağlubiyetin en tabii netâyicinden olmakla beraber, mevcudiyetimize nihayet verecek bir mahiyet alan mehâlik-i marûzanın münhasıran mağlûbiyetimizden mütevellid olmadığı da her halde muhat-ı ilm-i hilâfetpenâhileridir. Almanya ve Bulgaristan gibi Harb-i Umumî’de bizimle beraber aynı mukadderâtı takip edip, aynı encâma marûz olan sâbık müttefiklerimizin bugünkü vaziyetleri, saltanat-ı seniyelerinin mahkûm olduğu şerâitle mukayese edilecek olursa, sade bir mağlûbiyetin bu kadar büyük bir felâket-i milliye tevlîdine kâfi gelemeyeceği pek kolay tezâhür eder. Mütarekenin zaman-ı akdindeki vaziyet-i umumiyemizle bugünkü halimizin mukayesesi de bu facianın ne büyük bir hakikat olduğunu lüzumundan fazla isbât eder itikadındayız.
Bugün milletin nazarında felâketimizin bu derece ittisâ’ına tesir eden en büyük âmil, mazinin bırakmış olduğu esbâb-ı hariciye ve harbiyeden ziyade halin teraküm ettirmekte bulunduğu müessirat-ı dahiliyede, yani mütarekeden beri teakub eden hükümetlerin ve bilhassa Sadrazam Ferit Paşa kullarının riyâseti altında teselsül edip giden kabinelerin irtikâb etmiş oldukları teseyyüblerde mündemicdir. Fi’l-hakika mütarekenamenin her türlü ahkâmı hilâfına olarak zuhûr eden bir Aydın faciası karşısında sadr-ı lâhık bile artık birinci hadise-i saderetine nihayet vermek suretiyle istifa ederek sebep olduğu cinayet-i siyasiyeden doğrudan doğruya mes’ûl olduğunu zımnen itiraf etmiş ve bu hareket üzerine milletimiz bu mes’ûliyetin her halde bir divan-ı âli huzurunda tayin edileceğini ümit etmeye başlamıştır. Fakat Ferit Paşa kulları bu hale rağmen ikinci bir kabine daha teşkilinden içtinap etmedi! Müşarünileyhin Paris Kongresi’nden haysiyet-i milliyemizi rahnedar edecek surette Dersaadet’e iadesi bu ikinci vaka-i sadaret esnasında vukua gelerek milletin emniyetine istinâd etmeyen bu hükümetin her türlü ehliyetten de mahrumiyeti bütün cihan nazarında sâbit oldu. Fakat Ferit Paşa kulları mevcudiyet-i milliyemize îrâs ettiği bu ikinci zarardan da mütenebbih olmayıp Paris’ten mûcib-i iadesi olan muhhaberât-ı siyasiyeyi mahzâ muhafaza-i mevki endişesiyle tahrifen tercüme ederek südde-i seniyelerine ve efkâr-ı umumiyemize arz etti. Bu suretle hem zât-ı hümâyûn-ı mülûkânelerini, hem mukadderâtıyla oynadığı millet-i mazlûmeyi iğfal etmiş oluyordu: Çünkü muhhaberât-ı maruzanın metn-i aslîleri müşarünileyhin İstanbul’daki neş-riyât-ı kâzibesinden evvel Avrupa matbûatında intişar etmiş ve Ferit Paşa’nın harekât-ı milliyemizi İttihatçılık şeklinde göstererek Anadolu’ya müdahale-i ecnebiye davet ettiği kâinata ma’lûm olmuştu! Halbuki İzmir havalisinde namusuyla mukaddesâtını müdafaadan başka bir şey yapamayan ve bunu yaparken de irâde-i merhamet-âde-i mülûkânelerine istinâd eden evlâd-ı vatan, takip ettikleri maksad-ı mukaddesi mükerreren hâk-i pây-i seniyelerine arz etmiş oldukları gibi, umum Anadolu galeyân-ı millîsindeki meşrû’iyet de saltanat-ı seniyelerinin cihât-ı erbaadan ma’rûz olduğu mehâlikle sâbit olmuştu. irâde-i milliyesini pay-i taht-ı seniyelerinde izhâra imkân bulamayan milletin âlâmına tercüman olmak üzere Anadolu’da in’ikad eden Şarkî Anadolu vilâyetleri Erzurum Kongresi ile bu defa Sivas’ta mün’akid Umumî Kongre’mizi de gayr-i meşrû’ ilân eden sadr-ı lâhik kulları hilâfet-i seniyelerinde akd-i ictimâ eden Ermeni ve Rum kongreleri mukarrerâtının İstanbul matbûatıyla ilânından hiçbir mahzur tasavvur edemiyorlar! Aynı zamanda bir taraftan meşrû’iyet ve kanuniyet esâsâtına istinâd etmek isterken, diğer cihetten Meclis-i Millî’nin feshinden beri yedi, sekiz ay geçtiği halde Kanun-ı Esasî ahkâmını tatbik edip intihâbata mübaşeret mecburiyetini de hâlâ hissetmiyorlar ve bu tarz-ı hareketle beraber kudret-i milliyemizi de ecânib nazarında keen-lem-yekün göstererek makasid-i ecnebiyeyi teshîl ediyorlar. Maksad-ı ihanetkârânelerinde muvaffak olmak için milletin ruhundan doğan teşkilât-ı milliyeyi dağıtmak, devletin hakk-ı kazasını ecnebi ihtirâsâtına bâziçe etmek, ordunun kuvvetini tenkis için muktedir erkân-ı askeriyemizi azl ve düşmana teslim etmek, şifreli muhhaberât-ı askeriyenin çaldırılmasına Posta ve Telgraf Müdüriyet-i Umumiyesi’ni salâhiyattar kılmak, birtakım düşman zâbitlerinin memleket dahilinde dolaşarak vahdet-i mülkiyemizi ihlâl edecek tahrikat-ı siyasiyede bulunmalarına müzaheret etmek, memleketi ihtilâl içinde gösterip müdahale-i ecnebiyeyi davet eylemek ve ordunun şifre muhhaberâtını men’ ile esrâr-ı askeriyeyi ifşa cür’etinde bulunmak gibi herbiri belli başlı bir cinayet-i milliye teşkil eden ahvâl-i gayr-i kanuniyeye tasaddi etmekten de bir türlü sarf-ı nazar edemiyorlar. Vatanı bu hale getiren ve mağlûbiyetten mütevellid felâketimizi bu kadar tevsi eden, en büyük sâik in hükümet-i hâzıraca irtikâb edilip duran bu ihanetler olduğu her halde artık nezd-i şevket-vefd-i hümâyûnlarınca da teeyyüd etmiştir. Bu vaziyeti nazar-ı itibara alan heyet-i memlûkânemiz vatanı kurtaracak son bir çare olmak üzere hiçbir fırka-i siyasiyeye mensup olmayacak ve irâde-i milliyeyi tamamıyla izhâr ederek millete istinâd edecek bir heyet-i vükelânın re’s-i kâra getirilmesini tazarru ve niyaz ile böyle bir kabine teşekkül etmediği takdirde milletin teşebbüsât ve icrâât-ı zaruriyesini tevkife imkân olamayacağını arz eder. Katıbe-i ahvâlde emr ü ferman sevgili pâdişâhımız efendimiz hazretlerinindir.
Sivas’ta mün’akid Umumî Kongre Heyeti
Mustafa Kemal
------------------------------------
(Vesika 97a)
2.10.35
İstanbul Şehremaneti’ne
Umum matbûata birer sureti verilecektir.
İstanbul ahalisine:
Mütarekenin imzasından beri gittikçe daha müthiş bir kat’iyetle mevcudiyetimizi tehdide ve sıra ile İstanbul, Musul, Adana ve İzmir gibi her biri bir ukde-i hayat ehemmiyetinde en mühim vilâyetlerimizin işgaliyle tahakkuka başlayan büyük tehlike, zâhiren mağlûbiyetten ve esbâb-ı hariciyeden mütevellid gibi görünebilirse de hakikatte her şeyden ziyade ahvâl-i dahiliyemizden mütehassıl olduğu kabil-i inkâr olamaz; Almanya ve Bulgaristan gibi eski müttefiklerimiz de bizimle beraber ve bizim kadar mağlûp oldularsa da hiçbirinin mevcudiyeti ve hakk-ı hayatı tehlike altında kalmadı. Onların bugünkü vaziyetleriyle bizim şimdiki vaziyetimizin en sathî bir nazarla mukayesesi, ma’rûz olduğumuz felâketin husûlüne sade bir mağlûbiyetin kâfi bir sebep teşkil edemeyeceğini bütün vuzûhuyla isbât eder. Bu farkın yegâne bâisi, onlarda hükümetle milletin müttehit ve bizde ise hükümetin milletten tamamıyla mütebaid olmasıdır. Mükerrer istihalelerle teâkub etmiş olan Ferit Paşa Kabinelerinin bugüne kadar takip etmiş oldukları siyaset-i dahiliye ve hariciye, göz önüne getirilecek olursa, felâketimizin neden bu kadar vâsi bir mahiyet aldığı derhal anlaşılır: Hükümet-i hâzıranın siyaset-i hariciyede âmâl-i milliyemize tamamıyla münâfi bir hatt-ı hareket takip etmekte olduğunun en büyük delâili İzmir gibi Yunanlılıkla hiçbir alâkası olmayan bir vilâyetimizdeki haksız ve caniyâne işgalin ref’ine değil, tahdîdine ve bu suretle de Akdeniz sahillerimizde muayyen hudûda mâlik bir Yunan müstemlekesi teşekkülüne sebep olması; orada ırzıyla namusunu müdafaa mecburiyetinde kalan ümmet-i Muhammed’in tenkîlini emrederek açıktan açığa Yunan menâfiine hizmet etmesi, Musul ve Adana gibi vahdet-i coğrafiye ve milliyemizin en lâyetecezza eczâsından olan aksâm-ı vatanın mukadderâtını tamamıyla ihmal edip Paris Konferansı’na tevdî ettiği notada Toros silsilesini memleketimizin hudûd-ı tabiiyesi şeklinde göstermesi ve bilhassa gerek Şûrâ-yı Saltanat’ta ve gerekse Paris Konferansı’nda “Vilâyât-ı Şarkıye’de vâsi bir Ermenistan teşkiline” kail ve hatta bilâ-sebeb talip olması gibi birtakım teşebbüsât-ı hainânedir ki, bunların heyet-i umumiyesi nazar-ı itibara alınırsa, elimizde vatan namına Ankara ve Kastamonu vilâyetlerinden başka birşey kalmayacak demek olur. İşte hükümet-i hâzıranın bütün siyaset-i hariciyesi ve vatan nazariyesi bundan ibarettir. Zaten en müthiş haricî düşmanlarımızın tasavvur ettikleri müstakbel Türkiye de nihayet bundan başka bir şey değildir. Ferit Paşa’nın siyaset-i dahiliyesi hutût-ı umumiyesi itibarıyla bütün milletçe ma’lûm olmakla beraber vaziyet-i umumiyemize en çok icra-yı tesir etmiş olanlarının tekrarı da faydadan hâli değildir.
1– Ferit Paşa, hem milleti, hem pâdişâhı aldatmak suretiyle şimdiye kadar mevkiinde pâyidâr olabilmiştir; çünkü Paris’ten avdetinde konferansa tevdî ettiği notaların muhteviyât-ı feciasını tahrifen tercüme ederek zât-ı şâhâneye ve enzâr-ı millete arz etmiş ve bu suretle hıyanetini ihfaya çalışmıştı, fakat Avrupa matbûatı vesâik-i mezkûrenin metn-i hakikîlerini aynen neşretmiş olduğundan Sadrazam’ın irtikâb ettiği câniyâne desise bütün vuzûhuyla meydana çıktı.
2– Düşmanlarımızın bile takdir ettikleri harekât-ı milliyemizi ihtirâsât-ı şahsiye ve İttihatçı tahrikatı addedip tenkîlini emretmekle hem millete, hem pâdişâha karşı alenen ve doğrudan doğruya muârız ve hatta muhasım vaziyeti almıştır; meselâ pâdişâhımız, son beyanname-i hümâyûnunda Anadolu harekâtının tamamıyla esbâb-ı milliyeden mütevellid ve bi’n-netice meşrû’ olduğunu ilân buyurduğu halde, Sadrazam Temps gazetesi muharririne bu harekâtın İttihatçı tahrikâtı olduğunu ve yakında izâle edileceğini söylemekten çekinmedi; bu suretle bu hükümetin bu millet aleyhinde olduğu artık kabil-i tereddüt olamayacak surette sâbit olmuştur.
3– Ferit Paşa Kabinesi milletin pâdişâh ile de temasına mâni olarak Anadolu ahalisinin zât-ı şâhâneye çektiği ve elân çekmekte olduğu telgrafları mâbeyn-i hümâyûna îsâl ettirmemekte ve zabt u ihfa etmektedir.
4– Bir taraftan bu cinayeti irtikâb etmekle beraber diğer taraftan Sivas’ta mün’akid Anadolu ve Rumeli Kongresi azasını hayyen veya meyyiten derdest ettirmek için Harput Valisi Ali Galip isminde bir şeririn, maiyetine Kürt aşiretleri alarak Sivas üzerine yürümesini emrediyor. Bu suretle anâsır-ı İslâmiye arasında mukatele ihdâsına çalışılıyor! Fakat hükümetin bu hususa ait muhhaberâtı milletçe elde edildiğinden kan dökülmesine meydan verilmeksizin Ali Galip ve avenesi tenkîl edilmiştir. İşte bütün bu ve bunlara mümâsil saymakla tükenmez cinayetler ve hıyanetler irtikâb etmiş ve etmekte bulunmuş olan hükümet-i hâzıranın, devleti inkıraza sürüklediğini takdir eden Anadolu halkı bu hale artık bir nihayet vermek mecburiyetini hissetmiş ve Allah’ın emrine ve Peygamber’in hadisine ittibâ ederek zulme karşı harekete başlamış ve zalimlerle her türlü münasebeti kat’ etmiştir. Büyük bir iman ve en kuvvetli bir vahdet-i milliye ile harekâtını tanzim edip teşkilâtını ikmâl etmiş olan Anadolu ahalisi her türlü hukuk-ı mülkiye ve milliyesinin her türlü ihtimale karşı mahfuziyetini temîn edecek bir seviye-i maddiye de ihrâz etmiştir. Şimdiye kadar bütün mukadderâtımızı pây-i taht idâre ediyor. Ve millet ve memleketimizi kurtaracak teşebbüsler Anadolu’dan değil, hemen daima İstanbul’dan sudûr ediyordu. Pây-i tahtın bugün ma’rûz olduğu mehâliki nazar-ı itibara alan Anadolu, şerâit-i hâzıra altında İstanbul’dan halâs ümit etmek imkânı olmadığını gördüğünden mevcudiyet-i umumiyemizle hukuk-ı meşrû’amızın müdafaası kendi uhdesine terettüb ettiğini takdir edip vazifesini ifaya başlamıştır. Bugün işte bu sıfat ve bu mahiyetle pâyitahta îsâl-i selâm eden umum Anadolu, mevâdd-ı âtiyeyi İstanbul ahalisinin ıttılâına arz etmek vazifesiyle mütehassistir:
1– Harekât-ı milliye müttehid ve muntazam teşkilâta merbût olarak bütün Anadolu vilâyetlerini ihtivâ etmiş ve tâ pâyitahtın kapısına kadar dayanmıştır.
2– Bu suretle cihan efkâr-ı umumiye ve mahâfil-i resmiyesi milletimizin hakk-ı hayata mâlik olduğunu ve hiçbir zaman esir olamayacağını idrâk etmiş ve bu idrâke müstenid kararını harekât-ı milliyemize karşı tamamıyla bî-taraf ve hayırhâh olacağını temîn etmekle izhâr etmiştir.
3– Anadolu’da sakin olup her türlü hukuk-ı meşrû’alarının en mutlak bir emniyet içinde bulunduğunu gören bi’l-cümle anâsır-ı gayr-i Müslime de âmâl-i milliyenin meşrû’iyetine tamamıyla kani olmuşlardır.
4– Anadolu’da ikamet ve seyahat eden tekmil ecnebiler de aynı kanaatle mütehassis olarak mensup oldukları devletleri tenvîr etmektedirler.
5– Bi’n-netice gayr-i meşrû’ olduğu bütün cihan nazarında sâbit olan Ferit Paşa Kabinesi’nin bu memlekette hiçbir nokta-i istinâdı kalmamıştır. Bu hakikatleri pâyitaht ahalisine arz etmekle bahtiyar olan Anadolu, bugün İstanbul’un da bir vazife-i milliyesi bulunduğu kanaatindedir. Ve bu vazifede de pâyitahtın her tarafında teşkilât-ı milliye merâkizi ihdâs ederek maddeten ve manen Anadolu harekât-ı milliyesine iltihak etmek ve bir baykuş edasıyla milletin mukadderâtı üstünde durmakta olan hükümet-i hâzırayı artık bu milletin başından gitmeye her suretle davet etmektir. Dünyada her milletin, icrââtına tahammül ettiği bir hükümetin mes’ûliyetinde müşterek addedileceğini Mösyö Clemenceau Ferit Paşa’ya tevdî ettiği cevâbî notada teşrih etmişti; idâre-i sakıtanın mezâlimine ancak muharebe sebebiyle tahammül etmiş olan bu millet, eğer hükümet-i hâzıranın mes’ûliyet ve cinayetine hiçbir sebeb-i mücbir olmaksızın iştirak etmek istemiyorsa, bu hükümete karşı olan hissiyâtını artık izhâr etmelidir.
Eğer bu vazife bugün ifa edilmeyecek olursa, yarın Ferit Paşa Kabinesi’nin âmâl-i milliyemize mugayir olarak kabul edebileceği şerâit-i sulhiye karşısında Avrupa’ya karşı hiçbir hakk-ı itirazımız kalmaz; o zaman bize cihan efkâr-ı umumiyesi “vaktiyle bu hakk-ı İtirazınızı neden kendi hükümetinize karşı istimâl etmediniz?” diyecek ve bunu derken de her halde pek haklı bir söz söylemiş olacaktır.
Çünkü Peygamberimiz “Kema tekûnu yüvellâ aleyküm” yani “siz ne mahiyette olursanız, evliya-yı umûrunuz da o mahiyette olur!” buyurmuşlardır.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
-----------------------------------
(Vesika 97b)
2.10.35
Bi’l-cümle devletlerin İstanbul süferâ ve mümessillerine berâ-yı ma’lumât îsâl olunan muhtıra
Sekiz ay evvel feshedilmiş olan Meclis-i Millî’mizin Kanun-ı Esasî mûcibince nihayet dört ay zarfında yeniden ictimâı lâzım geldiği halde mütarekenin akdinden beri teakub eden hükümetler, intihâbâtın icrasında taallül etmiş ve bu suretle Meclis-i Millî hâlâ ictimâ edememiştir. Bu sebeple bilhassa hükümet-i hâzıranın takip etmekte olduğu siyaset-i dahiliye şekl-i idâ remizi mutlakiyetten tefrîk edilmez bir hâle geçirmiştir. Bu vaziyet üzerine harekâtıyla icrââtında hiçbir fikr-i meşrûtiyet kalmayan Ferit Paşa Kabinesi, nefret-i umumiye karşısında zulüm ve şiddetle pâyidâr olabilmek siyasetine sülûk ederek kendi aleyhinde bulunan millî vahdeti ihlâl için anâsır-ı İslâmiye’yi yekdiğeriyle kıtâle sevk etmek istemişse de, bu teşebbüse ait vesâik milletin eline geçerek memleketin emniyet-i umumiyesi haleldar olmaktan kurtulmuştur. Bunun üzerine millet vaziyeti zât-ı hazret-i pâdişâhîye arz ile itimâd-ı umumîye müstenid bir kabine teşkilini istirham etmek istemişse de, hükümet-i hâzıra milletle pâdişâhın temasına da mâni olmuş ve bu suretle millet için bir hükümet-i meşrû’a teşekkül edinceye kadar heyet-i hâzıra-i vükelâ ile kat’-ı münasebetten başka çare kalmamıştır: Çünkü böyle bir tedbire tevessül edilmediği takdirde Ferit Paşa Kabinesi’nin teşvikatıyla Anadolu asayişinin haleldar olacağı muhakkaktı. İstanbul’da itimâd-ı milliye müstenid bir kabine teşekkül edinceye kadar devam edecek olan bu vaziyetin meşrû’iyetini ve bilhassa hükümet-i metbûaları nokta-i nazarınca da lüzumunu vâreste-i izah addederiz; çünkü hükümet-i hâzıranın Versailles Konferansı’na gönderdiği heyet-i murahhasa sırf âmâl-i milliyeyi temsil eden bir hükümet tarafından gönderilmiş olmadığından dolayı bir ehl-i hibre telâkki edilmişti. Binâenaleyh sulhün takarrürü de ancak millete müstenid bir Osmanlı kabinesi teşekkül etmekle kabil olabilir.
Bu suretle gerek milletimizin ve gerekse Avrupa ve Amerika menâfi-i âliyesinin icâbat-ı âtiyesine tevafuk etmekte olan vaziyet-i hâzıra-i milliyemizin muhill-i asayiş hiçbir fikre müstenid olmadığını ve emniyet-i umumiyeyi ihlâl edecek hiçbir hadise zuhûr etmeyeceğini ve bütün manasıyla muslihâne bir hatt-ı hareket takip edileceğini Sivas’ta mün’akid umum Anadolu ve Rumeli murahhaslarından müteşekkil Umumî Kongre suret-i kat’iyede tekeffül ve temîn ederek kesb-i fahr ile cihana adâlet vaad eden düvel-i muazzamanın müzaheret-i maneviyelerinden emin olduğunu da ayrıca arz eder.
11 Eylül 335
İmza
Sivas’ta mün’akid Umumî Kongre Heyeti
İngiliz Mümessil-i Siyasîsine, Amerika Mümessil-i Siya s î sine, Fransa Mümessil-i Siyasîsine, İtalya Mümessil-i Siyasasîne, Sırbistan Mümessil-i siyasisine, Felemenk, Sefaretine, İsveç Sefareti’ne, Danimarka Sefareti’ne, İspanya Sefareti’ne.
Belge 98
Beyanname-i hümâyûn suret-i münîfesi
Bugünlerde Anadolu’da serzede-i zuhûr olan ahvâl ve harekâtın safahatı, mahallerinden vürûd eden telgrafnamelerde vâsıl-ı sem’-i ıttılâımız olmuştur. Bu hâl-i esef-iştimal İzmir işgali ile ânı takip eden vakayi-i fecianın ve Anadolu Vilâyât-ı Şarkiye mukadderâtı hakkında işâa edilen rivâyâtın efkâr-ı ahalide hâsıl eylediği tesirât neticesi olup vukuât ve şâyiât-ı mezkûreden bi’l-cümle efrâd-ı ahalimizle beraber kalbimizde husûle gelen tesirât pek amîk, hukuk-ı devlet ve milletin sıyâneti emrinde sarf-ı mâ-hasal-ı gayret etmek cümlemiz için pek tabii ise de şu ân-ı mühimde hükümet ve millete terettüb eden vazife teşebbüsât-ı ma’kule-i siyasiye ve ittihâd-ı ârâ-yı umumiye ile muhafaza-i hukuka çalışmaktan ibarettir. Hükümetimizin takip ettiği siyaset neticesinde İzmir fecâyii Avrupa düvel ve milel-i mütemeddinesinin nazar-ı dikkat ve meveddetini celp ile mahalline bir heyet-i mahsusa i’zam ve bî-tarafâne tahkikata ibtidâr olunarak enzâr-ı medeniyette hakkımız tezâhür etmekte bulunduğu ve Anadolu Vilâyât-ı Şarkıyesi’ne dair olan rivâyât ve şâyiâta karşı da hükümetçe her türlü teşebbüsâttan hâli kalınmayıp zaten vahdet-i milliyemizi ihlâl edecek karar ve teklif olmadığı halde dahil-i memâlikte asayiş ve inzibatı sektedar ve nüfûz-ı hükümeti haleldar eyleyecek her gûna hareket ve efrâd-ı millet beyninde tefrîka ve şikakı müeddi olacak her türlü teşebbüsât devletimizin menâfi-i esasiye ve hayatiyesiyle kabil-i telif değildir. Bazı kimseler tarafından memleketin vaziyet-i hususiyesi tebdil ve güya ahali ile hükümet arasında muhalefet vücûdu ilân edilerek hakkımızda Avrupa efkâr-ı umumiyesinin taglît kılınması menâfi-i âliye-i memleketi külliyen rahnedar edeceği gibi bi’l-vücûh şâyân-ı teessüf olan bu hal şerâit-i kanuniye dairesinde bir an evvel icrasını arzu eylediğimiz intihâbatı da dûçâr-ı teehhür ederek sulhün takarrüb etmekte bulunduğu bir sırada vücûdu lâbüd olan heyet-i meb’ûsanın ictimâını tavik ve bu yüzden hükümetin müşkilâtını tezyid eyleyecektir. Bugün umum efrâd-ı milletimden intizârım, hal ve mevkiin nezaketini bi’t-takdir muhafaza-i sükûn ve itidal ve ahkâm-ı kavânîne ve emr-i hükümete tamamî-i ittibâ ile memleketin intizam ve asayişini muhil hareketten ictinâb eylemek ve bu suretle karîben sulh müzakeresine davet olunacak Osmanlı murahhasları konferans muvacehesinde milletle hem-âhenk olarak isbât-ı mevcudiyet edebilmektir. Altı buçuk asırdan beri Avrupa muvazenesinde bir âmil-i mühim olan devletimizin vahdet ve tamamiyetini ve millet-i Osmaniye’nin mevki-i haysiyetini temîn edecek bir sulhe karîben nâiliyetimizi eltaf-ı sübhaniyeden ümit etmekteyim. Düvel-i muazzamanın hissiyât-ı nasfetkârâneleri ve hakikaten gittikçe nüfûz etmekte olan Avrupa ve Amerika efkâr-ı umumiyesinin itidalperverliği de bu ümidimi tevsîk eylemektedir. Hükümetin her türlü müşkilât-ı dahiliyeden masum kalarak takviye ve memleketimizin her tarafında ahkâm-ı kavânîne harfiyen riayetle sunûf-ı tebaamızın mahfûziyet-i hukuku ahass-i âmâlimiz olup heyet-i hükümetimizin de bu bâbda âmâl-i hümâyûnumuzu tamamıyla rehber-i hareket ittihâz edeceğine eminim. Şu efkâr ve âmâl-i hâlisânemizin memâlikimizin her cihetine neşr ü ta’mîmde sadakat ve hamiyetlerinden mutmain olduğum bi’l-cümle efrâd-ı milletimin sem’-i ıttılâına îsâlini irâde ederim.
24 Zilhicce 1337, 20 Eylül 335
Mehmet Vahideddin
Mâbeyn-i hümâyûn-ı mülûkâne Başkâtibi Ali Fuat Beyefendi tarafından bugün Bâbıâli’de senâverlerine tevdî ve ta’mîmen devâire ve elviyeye tebliğ kılınmış olan beyanname-i hümâyûnun suret-i münîfesi bâlâya derc olunmakla vilâyet-i celîlelerince dahi nevâhi ve kurâya kadar neşir ve ilânı ile ahkâm-i celîlesinin ber-mantuk-ı ferman-ı hümâyûn-ı şâhâne bi’l-cümle sunûf ve efrâd-ı ahaliye tefhim ve ilânı.
20 Eylül 335
Sadrazam
Damat Ferit
Belge 99
Sivas, 22 Eylül 335
(Pâdişâha, beyannamesi üzerine yazılan telgraf)
Hâk-i pây-i meâli-ihtivâ-yı cenâb-ı hilâfetpenâhiye
Şevketpenâh Efendimiz!
Kullarınızı hâk-i pây-i hümâyûnlarına tekrar arz-ı hal ve hakikate sâik olan sebep; heyet-i hâzıra-i vükelânın ketm-i hakayıkle zât-ı şehinşahîlerine arz ve i’lâm ettiği vechile bir emel-i nâmeşrû’ değil, milletin metâlib-i muhikkasıdır. Mükerrer istirhamatımızın kabinenin dest-i hıyanetiyle südde-i seniyelerine arzına mümânaat edilmesi, memleketin ve tebaa-i sadıka-i hümâyûnlarının zararına, telâfi-nâpezîr bir hesap kayıt ve teşkil ediyor. Bu kere Ferit Paşa’nın müzeyyel mütâlaatıyla vilâyâta tebliğ edilen beyanname-i hümâyûnları muhteviyâtından dahi pek bâriz anlaşılıyor ki, milletin âmâl ve makasid-i meşrû’ası ve kabinenin irtikâb edip fiilen ve vesâik ile sâbit harekât-ı hainâneleri zât-ı akdes-i hümâyûnlarından mektum tutulmuştur. Ferit Paşa’nın zât-ı şevket-simât-ı şehriyârîlerine muhâlif-i hakikat ma’rûzâtta bulunmak suretiyle millet ve vatana karşı irtikâb eylemekte olduğu ihaneti taz’îften çekinmediği de kemâl-i teessürle görünmektedir. Tarihin hiçbir sahife-i ihanetine makîs olamayacak bir hıyanetle ahaliyi yekdiğeri aleyhine iğvâ’ ve milleti ihtirâsât-ı ecnebiyeye feda eden bu kabinenin arzu-yı millî hilâfında olarak mevkiinde kalması, pek büyük felâketler celp ve ihzâr etmektedir. Bütün cihan mülk-i hümâyûnlarında sükûn ve asayişin müterakkıbı iken vilâyetlere çekilen telgrafnamelerle bir taraftan aşâir-i mutîayı efrâd-ı ahali üzerine teşvik ile beraber memâlik-i şâhânenizin herc ü mercî içinde ve muhtac-ı muâvenet olduğunu resmen beyan ederek müdahale-i ecnebiyeyi davet eyleyen, diğer cihetten vilâyât-ı şarkiyede vâsi bir Ermenistan teşkiline ve Toros silsilesinin cenubunda kâin yerleri terke âmâde bulunduğunu ifade ile dahilî ve haricî düşmanlarımızın âmâlini tervîc ve tatmîn etmek isteyen bir kabinenin mevki-i iktidarda kalmasını zat ve mülk-i hümâyûnlarınızın düşmanlarınızdan başka hiç kimse arzu etmez.
Paris Sulh Konferansı’nın, meb’ûslarımızın intihâbından ve Meclis’in in’ikadından evel Türkiye hakkında ittihâz-ı karara başlaması muhtemeldir. Milletin itimâdına müstenid olmadığı Düvel-i İtilâfiye’ce de ma’lûm bulunan Ferit Paşa Kabinesi’nin bu suretle re’s-i idârede kalması murahhaslarımızın konferansa davet ve kabul edilmemesi, kabulü halinde de evvelce olduğu gibi bu defa da tard ve iade ile aleyhimizdeki hükmün tebliğiyle iktifâ olunmasını istilzam edecektir ki, bunun neticesi olarak zuhûru tabii olan felâketin milleti büsbütün dûçâr-ı yeis edeceğini zât-ı şâhâneleri pek iyi takdir buyururlar. Binâenaleyh memleketi sıyâneten Ferit Paşa Kabinesi’nin hemen ıskatıyla itimâd-ı umumîye mazhar zevâttan mürekkeb bir kabinenin teşkiline müsaade-i şehinşahilerini bütün millet namına niyaz ve istirham ederiz; ol bâbda ve katıbe-i ahvâlde emr ü ferman hazret-i tâc-dâr-ı azamîlerinindir.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Heyet-i Temsiliyesi
Ankara’da K. O. 20, Erzurum’da K. O. 15, Diyarbekir’de K. O. 13. Niğde’de Fırka 11 K. Van, Bitlis, Trabzon, Erzurum, Kastamonu, Ankara, Diyarbekir, Elaziz, Hüdavendigâr vilâyetlerine ve Heyet-i Merkeziyelerine. Erzincan, Canik, Kayseri, Niğde, Antalya, Afyonkarahisar, Kütahya, Denizli, Bolu, Urfa Mutasarrıflıklarına ve Heyet-i Merkeziyelerine. Hâk-i pây-i şâhâneye vuku bulan ma’rûzât sureti berâ-yı ma’lumât maruzdur.
(K. O. 3 ve Sivas vilâyetine: leffen takdim kılındı)
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Heyet-i Temsiliyesi
Belge 100
Erzurum’dan, 20.9.35
K. O. 3 Kumandanlığı’na
Heyet-i Temsiliye’ye: Bilhassa İngilizlere karşı ihfa edilen ve bundan dolayı resmî ve açık bir memuriyetle henüz tavzîfi mümkin olamayan Halit Bey’in nasıl bir ateşîn mizac ve hamiyete mâlik olduğu malûm-ı samileridir. Mûmâileyhin Trabzon ’a memuriyeti halinde mizacı iktizası ihdâs edilmesi muhtemel vaziyetlerin bu nazik zamanda belki ıslâhı mümkün olamaz. Binâenaleyh Halit Bey’in fart-ı hamiyet ve sevk-i ahvâl ile bazı tedâbîr ve teşebbüsât için haber-i âcizî olmadan ma’rûzâtta bulunsa bile tervîc buyurulmamasını istirham eylerim.
K. O. 15 Kumandanı
Kâzım Karabekir
Belge 101
Şifre
Zata mahsustur
Sivas, 22.9.35
Erzurum On Beşinci Kolordu Kumandanlığı’na
C: 20.9.35
Trabzon vaziyetini zât-ı devletlerine burada teşrihi zâid addederiz. Aheng-i umumîyi ihlâl edecek teşebbüsât-ı muzırranın vukuunu bi’t-tabi zât-ı âlileri de arzu eylemezler. İşte bu endişe iledir ki, biz Trabzon’da teşkilâtın efkâr ve mütâlaat-ı mahsusaya bağlı olmayan sırf menâfi-i milliyeyi şâmil nikat-ı nazardan görebilmek istidadında bulunan eşhâstan vücut bulmasını istiyoruz. Bunu temîn için azim ve namusundan emin olduğumuz Halit Bey’in tayinini istirham eylemiştik. Iş’âr buyurulan mehâzîrden İngiliz mahzuru bizlerce mutasavver değildir. Yalnız Halit Bey’in asabiyyü’t-tâbia olmasından nâşi âmâl-i umumiye-i milliyeye, makasid ve ihtirâsât-ı hususiyeleri ile engel olan eşhâs hakkında şedîd ve kat’î davranacağı, Trabzon için mahzurlu görülüyorsa, esasen arzunuz hilâfında bir karar ittihâzı da bizce hiç de şâyân-ı arzu keyfiyet olmadığından Trabzon’un ıslâhı neye ve ne gibi vasıtaya mütevakkıf ise, ânın doğrudan doğruya taraf-ı devletlerinden ittihâzını istirham ile iktifâ ederiz efendim.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 102
Şifre halli
Erzurum, 27.9.335
Sivas’ta K. O. 3 Kumandanlığı’na
Heyet-i Temsiliye’ye: Trabzon muhîtini (y k k y m) gibi oradaki cereyânı da daima takip etmekteyim. Evelce de bi’l-münâsebe arz ettiğim vechile cereyân-ı millîyi idâre ve idâme hususunda bendenizin mesleğim, evvelâ halkı tenvîr ve irşad etmek, fikren ve ruhan bu cereyâna kanaat ve samimiyetle bağlamaktır. İrşad ve ikna vazifesini yaptıktan sonra yine temerrüd edenler görülürse şu halde bir maksad-ı hasîs peşinde koşan mel’ûnlar olduğu tamamen tebeyyün etmiş olacağından onlar da lâyık oldukları muameleye ma’rûz kalırlar. Pek büyük tecrübelerle tahassul eden bu prensibi aynen Trabzon muhîtine de tatbik ettim. Bir müddet-i muvakkate için ve icabında hâkim olmak üzere Dokuzuncu Fırka Kumandanı Rüştü Bey’i erkân-ı harbiyesiyle birlikte ve Üçüncü Fıkra Kumandanlığı Vekâleti’yle Trabzon’a gönderdim. Mûmâileyh karargâhını Cevizlik’te tesis ve idâre-i umûr edecektir. İki seneden beri kendisini yakînen tanıdığım ve necâbet ve metânet-i ahlâkiyesini pek çok sevdiğim Kaymakam Halit Bey’i şu aralık Trabzon muhîti için münasip bulmadım. Çünkü Trabzon vüs’ati ve İstanbul’un entrikalarına kurbiyeti dolayısıyla orası pek büyük bir ihtiyat ve basiretle iş görmek ister. Halbuki Halit Bey’in asabiyet-i mizacı cümlece malûmdur. Biz Halit Bey’den ancak bir harb ü darb zamanında lâyıkıyla istifade edebiliriz. İngiliz telâkkisine gelince âcizlerince mümkün olduğu müddetçe âşikâr ve maddî bir husûmetten ictinâbı tercih ederim. Binâenaleyh bu ve bu gibi esbâb ile Halit Bey’in o havalide şimdilik yed-i himmetinin alınması lüzumunu arz ederim.
K. O. 15 Kumandanı
Kâzım Karabekir
Belge 103
Şifre
Zata mahsustur
29.9.35
K. O. 15 Kumandanı Kâzım Paşa Hazretlerine
Heyet-i Temsiliye’ye hitaben 27.9 tarihli şifre telgrafname-i âlileri bugün akşam vâsıl oldu. Trabzon vilâyeti efkâr-ı umumiyesi hakkında tamamen buraca da tenevvür edilmiştir. Trabzon merkezi müstesna olmak üzere bütün kaza ve livalarıyla muhabere edilmektedir. Merkezdeki hal dahi Vali’nin tevkif ve teb’îdinden sonra zâil olmuştur. Rüştü Bey’in Üçüncü Fırka Kumandanlığı Vekâleti’yle Trabzon’a gönderilmesinde vârid-i hâtırım olan nikatı arz edeceğim. Evvelâ Vali’yi tevkif eden Halit Bey’dir. Birkaç gün sonra Rüştü Bey’in bu suretle gönderilmesi Halit Bey’in hareketini oradaki bedhâhâna karşı tenkit gibi olabilir. Saniyen Halit Bey mühim vaziyetlerde fırkasının başına geçmeye müterakkıb iken bugün geçirmekte olduğumuz mühim ve tarihî âvânda diğer bir zatın yerine geldiğini görmekten müteessir olabilir. Binâenaleyh bu tertipten sarf-ı nazar buyurularak Rüştü Bey’in suret-i münasibede vazifesi başında ibkasını samimiyetimize binâen ve tamamen hususî olarak ricâ ederim. Maahaza Kolordunuzun tertibât ve hususât-ı askeriyesine hiçbir vechile müdahale hatırımdan geçmediği için en nihayet hususât-ı askeriyede arzu ve tensîbiniz vechile hareket tabiidir kardeşim efendim.
Mustafa Kemal
Belge 104
Şifre halli
Erzurum 2.10.35
K. O. 3 Kumandanlığı’na
C: 29.9.35
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine: Rüştü ve Halit Beylerin suret-i tavzîfi hakkında yanlış bir zehâb husûle gelmemek için zât-ı samilerine ber-vech-i âti izâhâtı arz eylerim. Trabzon mıntakasının bir birini takip eden safahatı ehemmiyetle takip edilmekte olduğu cihetle ahîren bu nokta-i nazardan Halit Bey’le muhabere edilmiş, kendisinden cevâben gelen telgrafnamede bu ehemmiyetten bahisle beraber Fırka Vekâleti’ni ifa eden Atıf Bey’in vezâifinin nezaketiyle mütenâsib bir mevki tutmadığı gibi Trabzon Mevki Kumandanlığı da Vekâlet’e karşı bazan taşkın bir vaziyet aldığı cihetle daha kuvvetli bir inzibat ve intizam tesisi için eğer hâlen ma’lûm olan siyaset ve ictinâb dolayısıyla kendisi bi’l-fiil kumandayı ele alamayacaksa Fırka’ya muktedir bir zatın vekâlet etmesini teklif eyledi. Ânın İngilizlere karşı bir husûmet ve şedîd politika izhârından ictinâbını muvâfık bulduğumuzdan ve Halit Bey’in ise Ardahan ve Ahısha Ermeni ve Gürcü mesâilinden dolayı İngilizlerin ve Harbiye Nezareti’nin takibatına ma’rûz kaldığından Halit Bey’in şimdiki vaziyeti bâki ve zarurîdir. Fi’liyâtı müstelzim olan hâdisâtı fevkalâde olmadıkça bi’t-tabi Fırka’nın fiilen kumandasına geçirilemez. Hususiyle Kuvâ-yı Milliye Kumandanı gibi Vali’yi bizzat tevkif etmiştir. Rüştü Bey ise, bundan sonra değil vakadan daha evvel Fırka karargâhına gelmiştir. Halit Bey’in mevkii daha metîn ve münasiptir. Herkes ânı Kuvâ-yı Milliye Kumandanı addıyla daha müessirdir. En büyük mahzuru da şâyân-ı itimat bir kabine de, eğer İngilizlerin tesiriyle Halit Bey’in çekilmesini talep ederse çok fena bir sukut olur ve dikkat buyurulmuş olacaktır ki, âcizleri Trabzon muhîtini her yerden hassas addettiğim cihetle orada daima ordu ile kuvveti mezcederek bir siyaset takibini hayırlı gördüm. Ve elân öyledir. Şimdiye kadar Halit Bey’in ne şahsiyetini ve ne de bir kuvvetini Trabzon üzerinde göstermedim. Şimdi ise herkes gördü. Deniliyor ki, fırkası haricinde bulunan Halit Bey millî bir kuvveti temsil vazifesini ifa etmiştir. Hal bu vaziyette iken, şimdi Trabzon vilâyetinin başında Halit Bey’in resmen Fırka Kumandanlığı’nı idâre etmesi de artık câiz değildir. Bendenizce Halit Bey’in en muvâfık hal ve vaziyeti müheyyâ-yı istifade olan şimdiki mevki ve vaziyetidir. Halit Bey bendenize dahi bu bâbda mürâcaat etti. Kendi vaziyetini lâyıkıyla kendisine anlatmak için Erzurum’a davet ettim. Arz ettiğim esbâb ve tarz-ı cereyân hasebiyle de bir su-i zan ve tevile mahal kalmamış ve kalmayacaktır. Bu izâhât ve ma’rûzâtımdan sonra zât-ı samilerince mütehassıl kanaatin inbâsına inayet buyurulmasını ricâ ve ihtirâmâtımı takdim eylerim.
K. O. 15 Kumandanı
Kâzım
Şifre
Zata mahsustur
Sivas, 5.10.35
On Beşinci Kolordu Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa Hazretlerine
C: 2.10.35. Halit Bey hakkındaki ma’rûzâtım, mûmâileyhin izzet-i nefsinin cerihadar edilmemesi nokta-i nazarına ma’tûf idi. Kendisinin mürâcaati üzerine vâki olduğu iş’âr buyurulan vaziyet-i âhire için tamamen mütâlaat-ı âlilerine iştirak ederim efendim.
Mustafa Kemal
Belge 105
Gayet mahremdir
Sivas’ta: Seryaver Cevat Bey’e
Kumandan Beyefendi, Paşa Hazretlerinin kendi hukukunu müdafaa ve muhafaza edeceklerinden pek ziyade emin bulunuyorlar. Kâzım Paşa’nın vaziyet-i âhiresinden müteessir olan Kumandan Bey, On Beşinci Kolordu’dan infikâk ile Kongre’yi âmir tanımaya karar vermiş ve bu fikirden Rüştü Bey’i haberdâr etmişken Kolordu’nun (ş) temînatından başka Miralay Rüştü Bey’in dahi sırf İngiliz müdahalesinden ictinâben Kâzım Paşa’nın resmen kumandaya başlattıramadığını ve Halit Bey’in İngilizlerin mevcudiyetinden dolayı Trabzon’a gidemeyeceği cihetle birkaç gün için kendisinin gönderildiğini ve Kâzım Paşa’nın bütün kumandanlardan ziyade Kumandan Bey’e itimâdı olduğunu namusu üzerine Kumandan Bey’e söz vermesi üzerine Halit Bey intizâr vaziyeti almış idi. Âhiren Kumandan Bey Üçüncü Fırka kumanda vaziyet-i hâzırasının tebdilini Kolordu’dan talep etti. Şayet Kolordu bu teklifi kabul ve icrâ etmezse bilâ-emir fiilen kumandaya ibtidâr eyleyeceğini ve karar-ı sâbık vechile Kolordu’dan ayrılarak Kongre’yi re’sen âmir tanıyacağını arz eylerim. Paşa Hazretlerini lüzumu vechile tenvîr buyurunuz efendim.
Fırka 3 Emir Zâbiti
Mülâzım-ı evvel
Tarık
Belge 106
Osman ve Ferit Beylerle makine başında muhhaberât
Kastamonu’dan
Arz-ı teşekkür ediyorlar, iyiyiz Paşa Hazretleri; Kastamonu ’ya Ankara’dan başka hiçbir taraftan tezâhürât-ı milliyeye dair halk tarafından bir şeyler gelmiyor. Bu muhîtin hali gariptir. Samsun, Trabzon, Sivas, Erzurum, Harput, Bitlis, Van, Diyarbekir ilh... vilâyât efkâr-ı umumiyesi bizimle beraber değiller midir diye sualler karşısında kalıyoruz. Bu hususun buraca ehemmiyet-i fevkalâdesi vardır, temîn buyurulması. Burada hükümet-i hazıranın irtikâb ettiği caniyâne harekâta karşı bi’l-umûm ulemâ, eşrâf, tüccarân ve rüesâ-yı ruhaniye ve cemaat-i Hıristiyaniye ve memûrîn velhâsıl bütün halkın mukarrerâtıyla vâki olan ictimâda Düvel-i İtilâfiye mümessilleri dahil olduğu halde İstanbul’un kâffe-i makamâtına pek tehditkâr telgraflar umûmun imzası tahtında yazılmıştır ve işbu mukarrerât bi’l-umûm vilâyât ve elviyeye tebliğ kılınmıştır. Yalnız halk buna karşı diyorlar ki, bu gayr-i tabii ahvâl ne zamana kadar devam edecektir. Çünkü bu hain kabinenin bu telgrafları da tevkif ederek muhafaza-i mevkie çalışacakları şüphesizdir, bunlar bir dakika mevkilerinde fazla kalsa o nisbette fazla mazarrat ika’ ederler. Bunların temerrüdüne karşı ne gibi tedbir buyuruldu. Lütfen bizi tenvîr buyurunuz Paşam.
[Sivas]
Tezâhürât-ı milliye vatanın her köşesinde aynı salâbet ve hararetle mevcuttur. Trabzon, Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbekir, Harput, Erzincan, Dersim, Sivas, Samsun, Malatya, Maraş, Ayıntap, Kayseri, Niğde, Ankara, Karaman, Afyonkarahisar, Denizli ve ilh... en ufak köylerine kadar halk ve en ufak cüz’-i tâmmına kadar bütün ordularımız tamamen hassas ve vahdet-i kâmile halinde aynı istikamete müteveccih ve ittihâz ve tebliğ olunan mukarrerâtı harfiyen tatbik ve icrâ eylemektedirler. Yalnız Konya şehri şimdilik hâl-i atâlettedir. Fakat Konya’da On İkinci Kolordu Kumandanı evvelâ istifa edip çekilmek için bizden ricâ etmişti. Bugün vürûd eden telgrafta On İkinci Kolordu heyet-i umumiyesiyle tebliğ olunan mukarreratı fiilen icraya başlaması üzerine mani-i yegâne olan Vali Cemal Bey’in şaşaladığı bildirilmekte ve tazyikten kurtulan Konya ahalisinin dahi icabı gibi teşebbüse geçeceği temîn edilmektedir.
Fuat Paşa Hazretleri kâfi Kuvâ-yı Milliye ile Eskişehir’e dört saat mesafede kâin Cemşit mevkiine vâsıl ve her taraftan şehri ihata eylemiş olduğundan bugün Eskişehir’de bulunan İngiliz kuvvetleri kumandanı bir İngiliz heyetiyle Paşa’nın nezdine gelerek İngilizlerin harekât-ı milliyeye karşı tamamen bî-taraf bulunduklarını ve umûr-ı dahiliyemize kat’iyen müdahale etmeyeceklerini temîn eylemiş ve Fuat Paşa’dan kendilerine ilişilmemesini ricâ eylemişlerdir. Paşa da İngilizlere karşı hiçbir fikr-i taarruzumuz olmadığını yalnız hıyaneti tebeyyün eden Ferit Paşa Kabinesi’nin ıskatı için mecbur olursak her türlü harekete geçeceğimizi ve İngilizler tarafından alınan Kaymakam Atıf Bey’i talep ettiğini bildirmiştir İngilizler cevâben tamamen haklı olduğumuzu ve kendilerinin dahi bu muhik mutalebâtın is’âfına çalışacaklarını beyan ile avdet eylemişlerdir, İngilizler Merzifon’da bulunan kuvvetlerinin geriye alınması halinde memnun olup olmayacağımızı sormuşlar, pek memnun olacağımızı bildirdiğimizden derhal oradaki kuvvetlerini bütün ağırlıklarıyla beraber Samsun’a çekmişlerdir. Dün İstanbul’dan Fransa Sefareti’nden Lelong isminde bir Fransız bizimle görüşmek üzere memuren buraya vâsıl olmuştur. Elinde harekât-ı milliyemize tamamen tarafdâr olduklarına ve hükümetin mahkûm-ı sukut bulunduğuna ve her türlü arzularımızın Fransızlarca maa’l-memnuniye tatbikine âmâde bulunduklarına ve talimat itasına intizâr eylediklerine dair Franchet d’Esperey’nin yaverinden bir de mektubu hâmildir. İki gün evvel maiyetinde iki General ve on beş kadar zâbitten mürekkeb bir heyet bulunan Amerika Tahkik Heyeti Reisi General Habord dahi Sivas’a gelerek harekât-ı milliyenin meşrû’’iyetini ve lüzumunu ve hükümet-i merkeziyenin zaaf ve gayr-i meşrû’’iyetini beyan ve bütün maksatlarımızı ve kuvvetli olduğumuzu ve haklı olan mutalebâtımızın kabulünden başka çare olmadığını derhal İstanbul’a bildirmiş. Gerek Amerikalılarla ve gerek Fransızlarla olan işbu münasebatın gayet mahrem tutulmasını selâmet-i harekâtımız namına ricâ ederim. Hükümet-i merkeziye hakkında İstanbul’daki İtilâf Devletleri’nin Avrupa’ya verdikleri gizli bir ajansta Ferit Paşa Kabinesi’nin karîben sukut edeceği bildirilmiştir. Bir de bugün hükümet-i merkeziye İstanbul telgrafhanesinde kendi zamanlarında cereyân etmiş şifre ve açık muhhaberâtı tetkik ederek toplamakla meşgûl olmuştur. Bu da kendilerinin çekilmeye hazırlıklarına bir işarettir. Kastamonu’da yaptığınız gibi yukarıda isimlerini saydığım tekmil vilâyâtta dahi müteaddit imzalarla İstanbul’a telgraflar çekilmiş ve elân çekilmektedir. Bunların yekdiğere tebliğinde ihtimal ki ihmal ediyorlar. Kastamonu için bu hususta umûmun nazar-ı dikkatini celp ederiz. Bu çekilen telgrafların Kabine tarafından hıfz edilmesinin ehemmiyeti yoktur. Yalnız bu telgrafları Kabine’nin okuması kâfidir. Diğer taraftan bütün vesâit-i emîne ve serîa ile keşîdesi icap eden telgraflar ki umum milletin maksat ve talebini hulâsa etmektedir.
İstanbul’da gerek Düvel-i İtilâfiye mümessillerine ve gerek zât-ı şâhâneye îsâl edilmektedir. bi’t-tabi İstanbul’ca vaziyet-i umumiyemiz henüz bütün kudret ve vuzûhuyla anlaşılmaya başlanmıştır. Daha evvel de bu cihetin istihali mümkündü; fakat maa’t-teessüf Kastamonu vilâyeti gibi mühim bir merkez-i muhabere ancak Osman Beyefendi’nin himmetiyle tutulduktan sonra, Çorum’da doğrudan doğruya Harbiye Nâzırı’nın emriyle aleyhimize kuvvet hazırlayan Muhittin Paşa’nın entrikası keşfolunmuş, İstanbul’un nokta-i istinâdı kırılabilmiştir. Bugün istical eden Kastamonu halkı bu isticalini Osman Beyefendi’nin muvâsalatından evvel yapmış olsaydı ihtimal ki bugüne kadar netice alınabilirdi. İşte halkın bu gayr-i tabii ahvâl, ne vakte kadar devam edecektir sualine verilecek olan cevap şudur: Ne vakit ki Kastamonu halkı bu hali gayr-i tabii bulup endişeye düşmek zaafından kurtularak maksadımızı istihsal edinceye kadar sebat etmekte eser-i tereddüt göstermeyecektir, işte o zaman bu gayr-i tabii hal kendiliğinden zâil olacaktır. Kabine’nin temerrüdü tabiidir. Buna karşı başka tedbire kalkışmadan evvel ilk tedbirimizi hakkıyla ve her tarafta kat’iyetle tatbik etmek çarelerini düşünelim. Meselâ Bolu vaziyeti hakkında ne yapılmıştır, Bolu hizasına kadar tekmil mevâkiin İstanbul ile muhhaberât-ı resmiyesinin kat’ olunduğundan emin miyiz? Buna dair muntazır bulunduğumuz ma’lumât henüz vürûd etmedi.
Fuat Paşa Hazretleri birkaç güne kadar Eskişehir’e hâkim olacaklardır. Oradan Bilecik ve Bursa’daki teşkilât-ı milliyeye aynı kararı tatbik ettirecektir, zât-ı âlileri de Bolu ve hatta mümkün olursa ilerilere kadar vaziyetimizi teşmile muvaffak olursanız bu takdirde İstanbul Hükümeti kendini muallâkta bulacaktır; diğer taraftan da İngilizler dahil olduğu halde bütün Düvel-i İtilâfiye’nin kendilerinden yüz çevirdiklerini görünce temerrüde takatleri kalmayacağını zannederim. Maahaza bundan sonra da bir inad-ı echelâne ve eblehâneye devam etmek isterlerse her halde daha müessir tedbirler tatbikine imkân vardır. Çünkü asıl ahalinin tereddüt edebileceği cihet İngilizlerin hükümet-i merkeziyeyi tutarak birtakım harekât-ı fiiliye yapması ihtimali idi, halbuki yukarıda izah eylediğim vechile bugün için vaziyet elhamdülillah tamamen milletin lehindedir.
Maksadımızın en büyük düşmanı, harekâtımızda en ufak bir eseri zaaf ve endişe göstermek olur.
Muhittin Paşa’nın Niğde, Dersim Mutasarrıflarının Kuvâ-yı Milliye tarafından tevkif olunduklarını bittabî işittiniz.
Diyarbekir ve Sivas vilâyetlerinin aynı mealde Dersaadet’e çektikleri telgrafnameler zîrindeki imzaları berâ-yı ma’lumât burada zikrediyorum. (Mevzu-i bahis imzalar yazdırılmıştır) Bunların metinlerini ve diğer namütenahi denecek kadar çok olan telgrafnameleri yazmağa imkân yoktur, çünkü fi’l-hakika hatları uzun zaman işgal edecek kadar çoktur.
Kastamonu
Paşa Hazretlerinin lütfen bizi pek mükemmel tenvîr eden tebşîrâtlı izâhâtına teşekkür ederiz. Bolu ve havalisinin İstanbul hükümet-i merkeziyesiyle olan muhhaberâtı dünden itibaren kat’ ettirilmiştir. Yalnız her tarafta olduğu gibi buradan icap eden yerlere tezâhürât-ı milliyeyi göstermek üzere telgraflar yağdırmaya muvaffak olunamamıştır. İnşallah himmet-i devletleri ile bu da bir iki gün zarfında temîn edilecektir. İnebolu’dan İstanbul’a iade edilen Kastamonu Valisi, Dahiliye Nâzırı’ndan Zonguldak’ta âtideki emri almıştır: Bolu ve havalisi serbesttir. Zonguldak’a çıkınız, vilâyetin icap eden mahalleriyle muhabere ediniz ve emr-i ahîre kadar orada bekleyiniz, emrini alan Vali Zonguldak’tan İstanbul ile muhabere etmek üzere tehdide başladığını Vali Vekili ile bendenize haber verdiler. Gece alaturka saat altıya kadar muhabere edildi. Mevkûfen karardan Kastamonu’ya getirilmesi emri verildi ise de mutasarrıfının bazı mütâlaası dolayısıyla bu şık tatbik edilemedi, Vali ve beraber gelen Mektupçu dün sabah gece cereyân eden muhhaberâta ıttılâ peyda edince orada barınamayarak bitevfîkihi tealâ kemâl-i ihtişamla Dersaadet’e avdet buyurduklarını berâ-yı ma’lumât arz eyleriz efendim.
Kumandan, Miralay
Osman
Vali Vekili
Ferit
Vuku bulan arzu üzerine şu tafsilâtı verdim:
Ermenistan Cumhuriyeti denmekle maruf Erivan ve Nahcivan Ermenileri kendilerini hakikaten bir devlet olmuş zannıyla bazı mertebe vaziyetler almağa kalkıştı. Şarktan Azerbaycan Müslümanları çoktan hudutları dahiline girmiş ve ufak ufak muvaffakiyetli muharebelerle ilerlemekte bulunmuştu. Son günlerde Nahcivan civarında Azerbaycan İslâm kuvvetleriyle Ermenilerin yegâne fırkası karşı karşıya geldi, vuku bulan mühim bir muharebede Ermeniler kâmilen muzmahil ve perişan oldular ve bunun neticesinde Nahcivan’da bir hükümet-i Islâmiye teşekkül etti. Ermenistan Cumhuriyeti’nin gösterdiği kabiliyetsizlik Avrupa ve bilhassa Amerika nezdinde tamamen taayyün etmiştir.
Ermenilerin bir hükümet-i müstakille olarak idâre-i devlet edemeyeceklerine kanaat eylemişlerdir. Belki hükümet-i Osmaniye’nin bir vilâyet veya eyaleti olabilir, denilmektedir. Hele memâlik-i mahruse-i şâhâne dahilinde öteden beri dermeyan edilen Ermenistan muhtariyeti ve sâire gibi teklifler artık tamamen kuvvetini kaybeylemiştir. Adana havalisinde Fransızlara yaslanan Ermeniler de son günlerde çîn-i cebîn görmeye başladılar. Elhamdülillah mukadderâtımız pek parlak hükümlere iktirân edecektir.
Gözlerinizden öperim, müsterihâne uyuyunuz. Yalnız bi’l-vesile mühim bir noktayı hatırlatmak isterim. Meb’ûsları çabuk ve şâyân-ı arzu zevâttan intihap etmek lâzımdır.
Belge 107
Konya’da K. O. 12, Erzurum’da K. O. 15, Ankara’da K. O. 20, Diyarbekir’de K. O. 13, Niğde’de Fırka 11 Kumandanlıklarına, Adana, Van, Erzurum, Trabzon, Bitlis, Diyarbekir, Elaziz, Kastamonu, Ankara, Konya, Hüdavendigâr vilâyetlerine ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Merkeziyelerine.
Erzincan, Canik, Kayseri, Maraş, Urfa, Niğde, Antalya, Isparta, Burdur, Denizli, Afyonkarahisar, Karesi, Eskişehir, Bolu, İzmit Mutasarrıfıklarıyla Müdafaa-i Hukuk Heyet-i Merkeziyelerine.
Elaziz’de K. O. 1 Ahz-ı Asker Reisi Vehbi Beyefendi’ye
Giresun Heyet-i İdaresi’ne, Şehremaneti’ne
Beyanname
Sivas, 26.9.35
Ferit Paşa Kabinesi’nin pâk ve nezih Anadolu’da yegâne mülevves nokta-i istinâdı olan Konya Valisi Cemal Bey’in Konya’da vatan ve milletimiz aleyhinde ağyâra istinâden irtikâb eylemiş olduğu ihanetkârâne harekâtı cidden erbâb-ı hamiyeti ve bilhassa Konya ahali-i muhteremesini pek ziyade dil-hûn eylemekte idi. Bu defa mûmâileyh Cemal Bey’in harekâtındaki habâset orada bulunan ecnebilerin dahi nazar-ı nefretini mûcib olduğundan kendisi milletle karşı karşıya bırakılmıştır. Cemal Bey son bir hareketi mezbûhâne olmak ve bi’n-netice kendisini terk eden ecnebileri müdahaleye mecbur kılabilmek hayal-i bûsûduyla hapishanede bulunan bi’l-cümle kanlı katil mevkûfîni çıkarıpteslîh ve kendisine vasıta-i cinayet kılmak istemiştir. Artık bu kadar zelilâne ve denâetkârâne harekete müteşebbis olan bir şahsın Konya vilâyet-i şâhânesini daha fazla lekelemesine tahammül câiz olamayacağını takdir eden halk muktaza-yı hamiyet ve celâdetini göstermeye tevessülde tereddüt etmemiştir. Bunun farkına varan Cemal Bey bugün hempâları ile İstanbul’a firâr etmiştir. Mûmâileyhin İstanbul’a vusûlünden evvel derdesti me’muldür. Ferit Paşa ve Dahiliye Nâzırı Âdil Bey’in en zînüfûz zannettikleri alet-i mefsedetlerinin akıbetini millet-i necibemizin enzar-ı dikkatine ve Ferit Paşa Kabinesi’nin de nazar-ı ibretine vaz’ ederiz.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 108
Telgraf
Urfa, 18.9.35
Sivas Kongre Riyâset-i Âliyesine
Heyet-i Temsiliye’nin ve Kongre’nin harekâtı İngiliz Hükümeti’nce doğrudan doğruya Düvel-i İtilâfiye’ye karşı taarruz şeklinde telâkki olunmaktadır ve bu halin temâdisine Türk Hükümeti’nin ihdâs eylediği bir vaziyet mânası verilerek umum Osmanlı kıtası Düvel-i İtilâfiye’ce işgal-i askerî altına alınmak ve Türk Hükümeti’ne hitam verilmek gibi bir gayeye sevk edeceğini buradaki temas neticesi olarak hissedilmekte olduğundan vaziyet-i hâzıra saadet-i milleti imhâ edecek bir şekilden tevakkisini istilzam edecek bir surette Kabine ile itilâf husûlü vatan ve milletin selâmeti noktasından intizâr ve istirham olunur.
Urfa Mutasarrıfı
Ali Rıza
Telgraf
Sivas’tan, 19.9.35
Urfa Mutasarrıfı Ali Rıza Beyefendi’ye
İkaz maksad-ı hayırhâhânesiyle keşîde buyurulan 18.9.35 tarihli telgrafname-i âlileri heyetimizce nazar-ı dikkate alındı ve ber-vech-i âti nikatın zât-ı âlilerine iblağı tensîb edildi.
Heyet-i Temsiliye ve Sivas’ta mün’akid Umumî Kongre’nin mukarrerât ve icrââtı hiçbir vechile Düvel-i İtilâfiye’ye karşı taarruz şeklinde olmadığı Kongre’nin cihana ilân edilen beyannamesi muhteviyâtından mütezahir olduktan başka bu husus fi’liyât ile de tamamen sâbit olmuştur. Bu sübût zaman ile bütün vuzûhuyla tebeyyün edecektir. Binâenaleyh İngiliz Hükümeti’nin zâhib olduğunu zannettiğiniz telâkkide fâhiş ve azîm hata vardır. Zât-ı âlinize bu yolda telkinatta bulunanlar oradaki İngiliz kuvve-i işgaliyesi mensubîninden ise onların da zehâbındaki butlânı izâle etmek sizin için bir vazife-i milliye ve vicdaniyedir. Burada ve her yerde bulunan İngiliz ve sâir Düvel-i İtilâfiye mümessilleri hakikat-i hâli tamamen takdir etmişler ve milletin teşebbüsât-ı meşrû’asındaki hak ve isabeti teslim eylemişlerdir.
Milletimizin hakk-ı meşrû’unu talep zımnında aldığı vaziyet sebebi ile Düvel-i İtilâfiye’nin umum Osmanlı vatanını işgal-i askerî altına almağa kalkışmaları vârid-i hâtır bile olamaz. Çünkü milletimiz İtilâf Devletleri’nden adl ü hakka mugayir harekâta değil, bu yolda şimdiye kadar hükümet-i merkeziyenin acz ü meskenetinden dolayı yapılmış olan hak-şikenâne muâmelâttan sarf-ı nazar etmelerine intizâr eder.
Milletin, menâfi-i âliye-i vataniyeyi pâymâl eden ve hukuk-ı meşrû’a-i milliyeyi hainâne ve caniyâne teşebbüsât ve tedâbîr-i leîmeye fiilen kalkışmasıyla Kanun-ı Esasî’miz mûcibince bizzatihi ma’dûm olan Ferit Paşa Kabinesi’yle anlaşmasını tavsiye etmemiz vaziyet-i hakikiyeye henüz adem-i ıttılâınıza atfolunmaktadır. Bu sebeple zât-ı âlinizi ve Urfa ahali-i muhteremesini tenvîr maksadıyla bu telgrafa zeyl olarak icap eden ma’lumât ve izâhât ve talimat ita olunacaktır.
Zât-ı âlileri gibi erbâb-ı hamiyetin vazifesi âmâl ve irâde-i milliye dairesinde milletin umûrunu tedvîr eylemektir. Makam-ı muallâ-yı hilâfet ve saltanata olan merbutiyet-i sadakatkârânemiz ancak bu suretle tecelli edecektir. Binâ enaleyh Ferit Paşa Kabinesi’ne itimat câiz olmadığına dair ora ahali-i necibesinin vuku bulacak mürâcaatı suretinin berâ-yı ma’lumât inbâsı Heyet-i Temsiliye kararıyla tebliğ olunur.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 109
Bizzat halledilecektir.
Dakika tehiri tahkik ve müsebbibleri
tecziye edilecektir
Ankara, 25.9.35
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Bu gece İstanbul telgrafhanesinden Fuat Paşa’yı telgraf başına istediler. Israrlarına binâen mahrem bulunduğu haber verildi. Sername ve imzası da Dahiliye Nezareti’nin vilâyet şifresiyle yazdırılan bir şifre yazdırdılar. Bunun hülâsası pâdişâhımızın beyannamesindeki irşâdât-ı âlimâneye tatbik-i hareket edilmek suretiyle halâs-ı vatanın müyesser olacağından milletin necîb fedakârlıklarının bedhâhâna işâat ile âlem-i medeniyette mutasavver gayeler suretinde tecelli ettirilmesinden, hükümet ve milletin ayrılığı müdahale-i ecnebiyeyi davet edeceğinden ve konferans hakkımızda karar verirken bu ihtilâfın nişane-i hayr u selâmet olmayacağından ibarettir. Neticede müdîrân-ı harekât ile görüşmek üzere zevât-ı âliye ile bildirilecek yerde mülâkatı emr-i vâki suretinde arz ve vaktin darlığından cevap beklenilmektedir. Ve selâmet-i vataniyeye ait bu tekarübün müstelzimi bulunan iki vech-i makamın bunu hüsn-i niyetle kabul ve ictihadı fikre, şahsa ve şerefe merbût masûniyeti temhidat-ı müselsele ve kâmile ve ciddiyet ve itina ile ilâve edildiği ve âmâde-i cevap olduğu da ilâve edilmektedir. Telgrafı yazan bu zat Erkân-ı Harbiye Mirlivalarından Abdülkerim Paşa’dır. Kendisinin söz verdiği bu telgrafa Ticaret ve Ziraat Nâzırı Hadi Paşa vesatetiyle ve aynı şifre ile cevap intizârındadır. Mûmâileyh bu hilesi ile mürâcaatın bizden olduğunu ilân ve işâa etmek istediği anlaşılıyor. Telgraf başında intizârda bulunduklarından bir dakika evvel kabul edilip edilmeyeceği ile ne cevap verileceğinin iş’ârı müsterhamdır.
20 K. O. K. Ali Fuat Paşa Hazretlerine yazılmıştır.
K. O. 20 Kumandan Vekili
Mahmut
Belge 110
25.9.335
Saat: 7 sonra
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Mahmut Beyefendi’ye
Telgrafnamenizi okudum. Fuat Paşa Hazretlerinin elân bulunduğu yerden makine başında İstanbul ile görüşebileceğini zannetmiyorum. Fi’l-hakika böyle ise Kerim ve Hadi Paşalara Fuat Paşa Hazretlerinin Ankara’da bulunmayıp meşgûl olduğunu ve fakat görüşmek arzu eyledikleri takdirde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Sivas’ta hazır bulunan Heyet-i Temsiliyesi’nin ve bunlar miyanında Kerim Paşa Hazretlerine muhabbet-i hususiyesi olan Mustafa Kemal Paşa ile makine başında arzu eyledikleri tarzda görüşmek mümkün olduğunu bildirirsiniz. Yalnız Fuat Paşa’nın İstanbul’la görüşmek istediği hakkındaki sözleri doğru olamaz, binâenaleyh onlar görüşmek arzusunda iseler kaydında dikkatli bulunmak lâzımdır. Her halde bu zevâtın görüşmeğe hâhiş-ker oldukları takdirde Sivas’la görüşmeleri daha serî olur.
S — Bu zevât İstanbul’da makine başında mıdırlar?
C — Hayır. Şimdi makine başında değillerdir. Dün gece makine başında idiler efendim.
S — İstanbul’a telgrafı verdiniz mi ?
C — Şimdi yazılmaya başlanmıştır.
S — Telgrafı alan zata bunun şimdi icap edenlere îsâlini ihtar etsinler.
C — Deraliyye’deki Merkez Müdürü bekliyor. O zat alacaktır Beyim.
Mahmut Bey’in İstanbul’a cevâbı
Cevap
2
Ankara’dan, 25.9.335
Saat: 19
Ankara’dan:
— Fuat Paşa’nın olduğu yerden biz bile bazan bi’l-vasıta telgraf yazdırabiliyoruz. Emr-i âlileri şifre ile ve fakat sernamesiz olmak ve telgrafnamede evvelki şifreyi yazdıran memur vasıtasıyla iblâğ edeceğiz. Yazacağımız metni şimdi size okuyacağım efendim.
Sivas’tan:
— Pek güzel!
— Kâmilen şifre yapılacak. “Erkân-ı Harbiye Mirlivalarından Abdülkerim Paşa Hazretlerine: Fuat Paşa Hazretleri Ankara ’da olmadığından telgrafınızı iblâğ etmek mümkün olmuyor. Görüşmek arzu ettiğiniz takdirde Rumeli ve Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Sivas’ta hazır bulunan Heyet-i Temsiliyesi ile ve bunlar arasında bilhassa Abdülkerim Paşa Hazretlerine muhabbet-i mahsusası olan Mustafa Kemal Paşa Hazretleriyle makine başında görüşmenizin mümkün olabileceğini arz eylerim efendim.”
K. O. 20 Kumandan Vekili
Mahmut
Sivas’tan:
— Çok muvâfıktır, İstanbul’dan verdikleri telgrafı aynen verir misiniz?
Belge 111
25.9.335
Kerim Paşa’nın telgraf “şifre mahlûlü” suretidir.
Memleketimizin geçirmekte olduğu imtihan-ı azîmin neticeten teyemmün-bahş olması evlâd-ı vatanın müşterek gayesidir. Bu hususta pâdişâhımız efendimiz hazretlerinin beyanname-i hümâyûnlarındaki irşâdât-ı âlimâne hükümet ve milletimizin yegâne peyveste olacağı gaye-i nâciyedir ve devlet ve milletimizin beka-yı hayatı ve tamamiyet-i mülkiyemizin masûniyeti, camia-i kelâm-ı mülûkânenin tatbikiyle pezîr-i istikrar olacağı bedîhîdir. Bunca necâib-i harekât ve fedakârî ile şu ana kadar muazzez (.....) niyâtının harisi kalan .........ın bütün bütün cihan-ı medeniyet karşısında bi’n-nihaye izhâr-ı hakk-ı âli eylemesine âsârıyla intizâr olunur iken bunun akamete ma’rûz kılınması hakkında bedhâhânın her şeyden istifadesine ve belki tahlîs-i vatan endişelerine ait harekât bile kâinata nâ-makbûl ve menfûr gayeler suretinde tecelli ettirilmiştir. Zemin-i müsaid bırakılması devlet ve milletin mazarratını ve maazallahü tealâ müdâhalât-ı azîmeyi müeddi görülmektedir. Millet ile hükümetin el ele hareketi selâmet-i vatan hususunda en büyük beraat ve hüsn-i delâlet ve bunun hilâfı ise haricî tehlike ve müdahaleyi dâi bulunmak itibarıyla bâdi-i vehamettir. Konferansta hakkımızda son karar verilmekte olduğu şu sırada hükümet ile millet arasında teşettüt ve muhalefetin kat’iyen nişane-i hayr u selâmet olmaması da bî-iştibâhtır. İmdi ben sırf sizlerin eski ve nezih bir arkadaşı ve bu memleketin yine sizler gibi selâmetini istihdâf eden nâçîz ve fedakâr bir ferdi bulunmak itibarıyla endişe-i vatanla yaptırmakta olduklarına kat’iyen iman ve itimâdım olan bu harekâtın maksûd-ı âli vechile millet ve hükümetin vahdet-i âmâline tevfîkini pek sehil buluyorum. Fevz-i Hudadan mülhem bu teşebbüsâtın netice-i meşkûresi için müdîrân-ı harekât ile bunu anlaşmak üzere kendim sizinle mülâkat edebileceğim gibi itimat ve hürmet-i âmmeyi ihrâz eden zevât-ı âliye ile birlikte İstanbul’dan hareketle taayyün edecek bir mahalde mülâkat ve müzakere icrası imkânını da emr-i vâki surette arz edebilirim. Muhakkaktır ki bu memleketin selâmeti için iki tarafta da anlaşılması ve birçok yapılacak veya kabul edilecek şeylerin hemen müzakereden geçirilmesi en son kalmış bir çare-i haldir. Pek mümkündür ki bunda Cenâb-ı Hallâl-i Müşkilât bu biçare millet ve memleketin şu düşvarküş ukdesini feth ü hall eyler. Bir kere nisbet olunsun, Hudanın lutfu ve irâe edileceği muhakkak hüsn-i niyetle şahid-i hakikat ve selâmet derâguş olunur ve tarz-ı hal de Cenâb-ı Hudavend-i Kerîm en müessir esbâb-ı müsebbibâne rabt ve milleti iktisâb-ı hak ile müemmen eyler. Vaktin pek darlığı itibarıyla işin nezaket-i fevkalâdesine mebni bendenize keyfiyetin hemen işbu telgrafnamenin keşîde olunduğu şifre ile inbâsını ricâ eder ve muhabbet ve hürmetlerimi arz eylerim. Selâmet-i vataniyeye ait bu tekarübün müstelzimi bulunan teşebbüsü en yüce makam büyük bir (.........) ve hüsn-i niyet ve hürmetine mebni şahıslarınıza ve şereflerinize merbût her türlü masûniyetinin de başkaca cevapnamenin ve Dahiliye Nezareti’nin şifresiyle ve Ticaret ve Ziraat Nâzırı Hadi Paşa Hazretlerinin vasıtasıyla bendenize keşîdesi.
Belge 112
Sivas, 27.9.35
Saat: 11 evel
(Kerim Paşa ile telgraf başında muhabere)
— Mustafa Kemal Paşa telgraf başındadır. Kerim Paşa’ya söyleyiniz buyursunlar diyorlar.
— Zât-ı samileri Mustafa Kemal Paşa Hazretleri misiniz, ruhum.
— Evet. Muhterem Kerim Paşa Hazretleri.
— Sivas’ta Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine: (Paşa’ya söyleyiniz, anlar, Hazret-i Evvel karşınızdadır). Afiyet-i âlileri inşallah iyidir kardeşim. Emr-i hayr-ı vatan için büyük vatanperver kardeşim ile ve ihvân-ı âliye-i temsiliye ile müdâvele-i efkâr etmek isterim. Hâk-i pâyinize îsâl kılınmak üzere Ali Fuat Paşa vasıtasıyla bir telgraf göndermiştim. Yed-i âlinize vâsıl olan işte o telgraf esası üzerine bir hall-i meşkûr, inşallah iktitaf ederiz. Memleketin geçirmekte olduğu nazik ve pek mühim devre-i mu’dileyi lutf-ı Huda ile sahne-i teysîre îsâl kılarız. Bundan bikeremi Huda nurdan mahlûk-ı âmâl-i rehâkârımız mürşid-i dilimizden buna dair mühim şeyler konuşarak, telfik-i maksûd-ı vatan kılalım değil mi? Pek fatin ve müdebbir kardeşim, ne buyurursunuz ruhum. Bedhâhân-ı hâksârın bu güzel memleketimiz üzerindeki iftirââtını ve alenî takibat-ı mel’anetlerini kıralım ve ânları kemingâh-ı ümidlerinde meflûc ve bî-hayat bırakalım ve yalnız hükümet ile milletin sırf selâmet-i vataniyeye ait hidemât ve icrââtını telif edelim ki, gaye-i müştereke ve mübeccele zaten hep birdir. Endişe-i vatanla gösterilen bunca necîb tezâhürâtın, cihan-ı medeniyet karşısında, muazzez topraklarımızın hıfz ve sıyânetine ait en büyük hamiyet-i vatanperverî olduğunu bir kere daha temhîd zımnında mevcut müşkilât-ı ahvâli ref’ edelim ve buna bir çare bulmak için de muazzez kardeşiniz ile müdâvele-i efkâra başlayalım. Muntazırım kardeşim. Bu teşebbüsüm hakkında hükümetin vâsi derecede bir hüsn-i niyet izhâr ettiğini ilâve eylerim ruhum.
— Kerim Paşa Hazretlerine, (Kutbü’l-aktâb deyiniz anlar). Şimdi cevap veriyorum.
Pek muhterem ve nezih kalpli kardeşim Abdülkerim Paşa Hazretlerine:
1. Elhamdülillah afiyetim berkemâldir. Büyük ve necîb milletimizin hukuk-ı meşrû’asını müdrik ve onu muhafaza ve müdafaaya bütün mevcudiyetiyle mütevessil olduğunu görmekle pek mes’ûdum. Âcizleriyle ve Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Heyet-i Temsiliyesi’yle müdâvele-i efkâr etmek hususunda izhâr buyurulan arzuya samimiyetle teşekkür ederiz. Heyet-i Temsiliye azasından Erzurum Mümessili ulemâdan Raif Efendi Hazretleri ve Erzincan ve Dersim Mümessili Şeyh Hacı Fevzi Hazretleri ve Bahriye Nâzır-ı Esbakı sevdiğiniz kardeşlerden Rauf Beyefendi Hazretleri ve vülât-ı sâbıkadan Sivas ve Tokat ve havalisi Mümessili Bekir Sami Beyefendi Hazretleri ile Bitlis ve havalisi Mümessili Mazhar Müfit Beyefendi Hazretleri ve İstanbul münevverânının murahhas-ı mahsusları Washington Sefir-i Kebiri Ahmet Rüstem Beyefendi Hazretleri ile pek çok sevdiğiniz Kara Vasıf Beyefendi ve İsmail Fazıl Paşa Hazretleri, Samsun ve havalisi Mümessili Sâbık Üçüncü Kolordu Kumandanı Refet Beyefendi, Garbî Anadolu Mümessillerinden Ömer Mümtaz Bey, Hüsrev Sami Beyefendiler ve Diyarbekir havalisi Mümessili İhsan Hâmit Bey, Van ve Muş havalisi Mümessillerinden Mirza Beyzade Hacı Musa Bey bu anda yanımda bulunmaktadırlar. Cümlesi Fuat Paşa Hazretleri vasıtasıyla keşîde buyurulan telgrafname müfâdına vâkıftırlar ve şimdi cereyân eylemekte bulunan muhabereyi takip ediyorlar. Cümlesi samimiyetle gözlerinizden öperler. Diğer mümessil arkadaşlara da haber gönderdim. Burada bulunmayıp bazı vezâif-i mahsusa ile iştigal eyleyen mümessil arkadaşlarla da daima makine başında hâl-i temas ve irtibattayız. Binâenaleyh Heyet-i Temsiliyemiz ile arzu buyurulduğu vechile ve en serî bir surette müdâvele-i efkâr buyurmaları taht-ı imkândadır. Cümlemizin âmâl-i ciddiyesinin vatan ve milletin selâmet ve saadetine ait bir hall-i meşkûr iktitafından ibaret bulunduğuna şüphe yoktur. Ancak bu hususta esâs ittihâz buyurduğunuz telgrafname müfâdı bilmem ne dereceye kadar kavî bir mesned olabilir. Hallâl-i müşkilât olmak isteyenlerin mebde-i hareketleri hakikat-i ahvâle mutabık olmak gerektir. Müsaade buyurursanız telgrafname-i birâderîleri muhteviyâ tından muhtac-ı izah ve istîzâh görülen bazı noktaları burada tekrar edeyim. Muhterem büyük pâdişâhımız efendimiz hazretlerinin beyanname-i hümâyûnlarındaki irşâdâtın hükümet ve milletimizin yegâne peyveste olacağı gayesinde tamamen müşterekiz. Millet-i necibemizin ve cümlemizin zât-ı akdes-i hilâfetpenâhîye olan revâbıt-ı hürmet ve sadakatimizin lâ-yetezelzel bulunduğuna asla kimsenin şüphe ve tereddüt etmeğe hakkı yoktur. Hakan-ı celîlü’ş-şanımızın her türlü âmâl ve irâdât-ı hümâyûnlarına ser-fürû etmek bizim için bir nimet-i uzmâdır. Âcizleri aylarca mukaddem bu hakikat-i mahzâyı kemâl-i samimiyet- i vicdaniyemle hâk-i pây-i şâhâneye arz etmiş idim. Bugün ve ilelebed bu nokta-i necâta sadakatim kat’îdir. Bi’l-cümle rüfeka-yı mesâimin hissiyât ve ictihâdât-ı kat’iyesi aynıdır. Alelumum büyük ve âli-cenâb ve vefâkâr milletimizin dahi bundan başka türlü mütehassis olmasına imkân mutasavver değildir. Halife-i akdes ve pâdişâh-ı celîlü’ş-şanımız hakkındaki sadakat ve ubûdiyet ve bîpâyân hürmetlerimizin her ne olursa olsun daima mahfûz bulundurulacağını bütün mukaddesâtımız üzerine yemin ile bir kere daha burada teyîd eyleriz. Yalnız medâr-ı istinâd ittihâz buyurulan beyanname-i hümâyûn muhteviyâtının bizlere ve millet-i necibeye değil, Ferit Paşa ve rüfekasına bir hitâb ve itâb olduğu ednâ mülâhaza ve tetkik ile sübût bulacak bedîhiyâttandır. Fi’l-hakika kalb-i pâk-i hümâyûnu amîk teessürâta dûçâr eden ahvâl ve harekât milletimiz tarafından değil, fakat Ferit Paşa, Dahiliye Nâzırı Âdil Bey, Harbiye Nâzırı Süleyman Şefik Paşa ve bunların rüfeka-yı mesâisi bulunan Harput Valisi Ali Galip Bey, Ankara Valisi Muhittin Paşa, Trabzon Valisi Galip Bey, Kastamonu Valisi Ali Rıza Bey, Konya Valisi Cemal Bey taraflarından irtikâb olunmuştur. Malatya teşebbüs-i ihanetkârânesi, Çorum tertib-i hainânesi, Konya teşebbüs-i mezbûhânesi, safahat-ı hakikiyesi ile vâsıl-ı ıttılâınız olmuş değilse zât-ı âlinizi de mebde-i hal olmak üzere tasavvur buyurduğunuz noktada isabetsizlikten dolayı mazur görürüz. Milletin bütün bu su-i kastlere karşı yapmağa mecbur olduğu ve hiçbir vechile sükûnet ve asayiş-i mahalliyeyi sekteye uğratmayan ve sırf izâle-i mazarrat maksadından ibaret olan ibtidâî harekâtı, teşebbüsât-ı hainâneyi kırmak, fâillerini ya derdest ve tevkif veya mecbur-ı firâr eylemekten ibaret bulunmuştur... Bu hakikati İstanbul’a firâr eden Kastamonu Valisi Ali Rıza ve Konya Valisi Cemal Bey’in lisanından dahi işitmekle teyid ve bu suretle izâle-i zan ve şübehat eylemek mümkündür. Beyanname-i hümâyûnda memleket ve milletimiz mukadderâtı hakkındaki enzâr-ı ecânibin lehimize tebeddülüne dair olan ifâdât-i hümâyûn mahz-ı hakikattir. Ancak bu tebeddül-i azîm hiçbir vakit Ferit Paşa Hükümeti’nin takip eylediği siyaset neticesi değildir. Bu netice-i hasene milletimizin izhâr ve isbât-ı mevcudiyet zımnında bizatihi aldığı teşebbüs-i azimkârâne semeresidir. İşte velinimet-i bîmin netimiz pâdişâhımız efendimiz hazretlerini bu noktada iğfal ediyorlar. Milletimizin inkişaf eden her türlü teşebbüsâtı, devletimizin menâfi-i esasiye ve hayatiyesi ile tamamen müterâfıktır ve çare-i necât ve umde-i hayat ancak ve ancak Kuvâ-yı Milliye’nin âmil ve irâde-i milliyenin âmâl-i mukaddese-i hilâfetpenâhî ile memzûcen hâkim olmasındandır. Bu esas-ı metîn ve meşrû’dan zerretüma inhirâf maazallahü tealâ devlet ve millet ve vatanımız için hüsran-ı elîmi mûcib ve makam-ı muallâ-yı hilâfet ve saltanatın masûniyetini muhil olur. Harekât-ı necibe-i milliyemizi su-i tefsir ve ilân etmekten hâli kalmayan bedhâhân-ı hâksârın çok olduğu muhakkaktır. Fakat şâyân-ı esef-i amîktir ki, bu bedhâhân-ı mel’anetin başında devlet-i ebed-müddetimizin sadr-nişîni Ferit Paşa ve nezaret mevkilerinde bulunan Âdil Bey, Süleyman Şefik Paşa gibi devlet adamları bulunuyor. Memleketimize takım takım Bolşevikler girdiğini ve harekât-ı milliyenin Bolşevik harekâtı olduğunu, resmen ilân ve işâa eden bu bedbahtlardır. Necîb ve nezih harekât-ı milliyemizin İttihatçıların harekât-ı mezbûhânesi olduğunu ve İttihatçıların parasıyla tedvîr olunduğunu resmen ve alenen cihana, ecnebi gazetecilerine söyleyen bu gafillerdir. Anadolu’da şûriş olduğunu ajanslarla resmen ilân eden ve mütarekename madde-i mahsusasına nazaran muazzez vatanımızı düşman işgaline ma’rûz bırakmak isteyen bu cahillerdir. Malatya’da ahali-i İslâmiye’yi Sivas ahali-i İslâmiye’sine karşı mukateleye sevk etmek isteyen bu zavallılardır. Harekât-ı milliyenin önüne geçeceğim diye Sivas’ın ve hassasiyet-i milliyenin görüldüğü her yerin İngilizler tarafından işgalini isteyen bu hainlerdir. Maahaza tıpkı tasavvur-ı biraderâneleri vechile bedhâhânın bu güzel memleketin üzerindeki iftirââtını ve alenî takibat-ı mel’anetlerini kırmak ve ânları kemingâh-ı ümidlerinde meflûc ve bî-hayat bırakmak ve devlet-i ebed-müddet-i Osmaniye ile millet-i muazzama-i İslâmiye’mizin sırf selâmet-i vataniyeye ait noktada icrââtını telif eylemek bizim dahi en mübeccel gayemizdir ve elham dülillâhitealâ necîb ve nezih ve meşrû’ olan bu gayenin temîn-i istihsalinde artık milletimiz her türlü âsâr-ı bedhâ hâneyi kırmış ve bütün celâdetiyle hatve-i azimkârânesini atmıştır. Bi’l-cümle ecnebi devletleri Ferit Paşa ve rüfekasının zaaf ve nâdânîsine ve kendi millet ve vatanları aleyhindeki icrâât-ı leîmesine âsâr ve vesâiki ile yakîn hâsıl eyledi. Ve bilâ-istisnâ cümlesi kemâl-i hüsn-i niyetle milletle ve bizlerle şahsen temas ve münasebete girdi. Amerikalılar, Fransızlar, İtalyanlar ve en nihayet İngilizler dahi milletimizin ne dereceye kadar haklı ve maksadında meşrû’ olduğunu ve kuvvet-i şâmilesini ve niyet-i azimkârânesini ve buna mukabil hükümet- i merkeziyenin ne kadar bî-asl ve millet ile alâkasız bir heyet-i âcize olduğunu takdir etti. Milletimize karşı bu gafil ve âciz heyet-i hükümete aldanarak revâ gördükleri hak-şiken muamelelere bir tarziye makamında olmak üzere Merzifon’u tahliye etti ve Samsun’u dahi tahliye edeceğini bildirdi ve tahliyeye başladı. İngilizler bilhassa devlet ve milletimizin umûr-ı dahiliyesine ve maksad-ı meşrû’ takip ettiği tahakkuk eden harekât-ı milliyemize kat’iyen müdahale etmeyeceklerine dair Eskişehir’den i’zâm eyledikleri bir heyet-i mahsusa ile söz verdiler. Milleti murakabe-i mukadderâtında Kabine ile karşı karşıya serbest bıraktılar. İşte teşebbüsât-ı milliyemizin temîn-i istiklâl hususunda istihsaline muvaffak olduğu ilk netice budur. Bu cereyân-ı millî, ancak, zât-ı akdes-i hümâyûnun beyanname- i şâhânelerinde işaret buyurulduğu vechile memleketimizin her tarafında ve bilhassa kalpgâh-ı devlette, İstanbul’da ahkâm-ı Kanun-ı Esasî’ye temîn-i riayetle netice-pezîr olacaktır. Hükümet-i hâzıranın vâsi derecede bir hüsn-i niyete mâlik bulunduğu zannında isabet olmadığını arz etmeme müsaade buyurmanızı ricâ ederim. Çünkü Ferit Paşa Kabinesi’ne birçok münasebetlerle ve bilhassa Erzurum ve Sivas Kongreleriyle hakikat-i halin izahında kusur edilmediği gibi bizzat taraf-ı âcizânemden Ferit Paşa’ya hitaben Erzurum’dan Sivas’a avdetim esnasında suret-i mahsusada yazdığım mufassal şifre bir telgrafta milletin kuvvet ve irâdesine karşı çıkacak hiçbir kuvvet kalmadığını ve kendisinin muhalefet ve mümânaat vadisinde devam etmemesi lüzumunu ve bilhassa âmâl-i milliye ile arzu-yı şâhâneyi ve icrâât-ı hükümeti tevhîd için elinde son bir kuvve-i telifiye bulunduğunu ve bu hareket-i asilâneye tevessülü halinde tarih-i devlet-i aliyye-i Osmaniye’de yeni bir sahife-i zerrîn vücuda getirilebileceğini bütün samimiyetle bildirmiştim. Bu zât-ı gafil buna cevap vermemekle beraber Anadolu’daki cereyân-ı millî-i mukaddes ve şâmili, İttihatçıların ve birkaç kişinin eser-i tahrikâtı olduğunu ilân etmekle iktifâ etti ve hırs-ı menfaatle ve amâ-yı cehl ü gafletle iki tarafı idâre ederek muhafaza-i mevki edebilecekleri zann-ı bâtılında bulunan birkaç valisinin iğfalkâr raporlarını benim nezih ve vatanperverâne irşâdâtıma tercih etti. Bugün her türlü habâset ve hıyânet ve acz ü meskenet mevkiinde kaldıktan ve millet de bütün hakayık-i ahvâle vuzûh-ı tâm ile vâkıf olduktan sonra bize düşen vazife en serî hareketle zât-ı akdes-i hümâyûnun beyanname- i mukaddesesinde irâde buyurdukları vechile karîben sulh müzakeresine davet olunacak Osmanlı murahhaslarının konferans muvacehesinde milletle hem-ahenk olarak isbât-ı mevcudiyet edebilecek, milletin hürmet ve itimâdına mazhar ve Kuvâ-yı Milliye’ye müstenid ve âmâl-i milliyeye mutavaatkâr elyak zevâttan olmasını bir an evvel temîn eylemektir. Bu da zann-ı âcizânemize göre Ferit Paşa’nın derhal terk-i mevki eylemesi ve zât-ı akdes-i pâdişâhînin mutemedi ve fakat âmâl-i milliyeye tamamen mutavaatkâr bir zata kabine riyâsetinin tevcîh buyurulmasıyla mümkündür. Ferit Paşa’da zerre kadar hiss-i hamiyet ve vatanperverî mevcut ise mevkiinde bir dakika bile fazla kalmasının millet ve memleket için tezyîd-i mazarrât ve hatır ü hayallerine gelmeyen azîm vahamete sebebiyet vermekten başka bir semere bahşedemiyeceğini anlaması iktiza eder. Eğer kendi şeref-i şahsîleri ve hayatları hakkında bir gûna tereddütleri varsa bugün için bu gibi şeylerle iştigal tenezzülünden pek yüksek olan milletimiz namına kendilerine istedikleri tarzda söz ve temînat vermeyi dahi milletimizin menfaat-i mukteziyatından addederiz. Fakat tuttukları tarîk-i nâsavâbda taannüd ve temerrüde devamları halinde hâdis olacak avâkıbın mes ’uliyeti kendilerine râci olacaktır. İşte telgrafname-i birâderîleri ve vuku bulan teşebbüs-i hayırhâhîleri münasebetiyle bir defa daha ve son defa zât-ı necîbâneleri gibi kalbi cidden vatan ve millet aşkıyla ve sevgili ve muhterem hakanımıza muhabbet, ubûdiyet ve sadakatle memlû olan mücessem-i namus ve merd-i kâmil, kadîm arkadaşım ve hatıra-i uhuvvetini daima hürmetle muhafaza eylediğim kardeşim Abdülkerim Paşa Hazretleriyle de iblâğ etmiş olmak bizim için her türlü vicdanî huzurun teyidine medâr olmuştur.
2. Harekât-ı milliye vüs’at-ı kâmile ile İstanbul’a ilerlemektedir. bi’t-tabi Ferit Paşa ve rüfekası buna tamamen vâ kıftır. Zât-ı âlileri dahi bu ma’lumâtı talep ve tenevvür buyurunuz. Şimdi gözlerimizin önünde duran en son telgrafnamelerde Kütahya’nın millî süvari kuvâsı tarafından işgali ve Kütahya’daki İngiliz kuvvetlerinin tren-i mahsusla şimale hareketlerini ve Çiftehan’a gelen bir İngiliz heyetinin oradaki Kuvâ-yı Milliye Kumandanı’na İngilizlerin Türklerle elli senelik bir muhadenet ve müvâlâta mâlik bulunduğunu ve harekât-ı milliyeye karşı tamamen bî-taraf kalacaklarını temîn eylediği ve hatta arzu edersek muâvenete hazır bulunduklarını bildirdiği ve İzmit, Bolu, Zonguldak, Şile’deki Kuvâ-yı Milliye’nin hareket için emre intizâr eyledikleri bildirilmektedir. İstanbul’da hükümetin tamamen vâkıf bulunduğumuz tekmil tazyikatına rağmen müstahzar Kuvâ-yı Milliye İngilizlerin temînat-ı meveddetkârânesiyle derhal harekete geçebilirler. Konya Valisi’nin firârı üzerine Konya’da umumî ve büyük bir ictimâ yapılarak ulemâ-yı benâmdan Hoca Vehbi Efendi Hazretleri ahalinin ittifak-ı ârâsıyla Vali Vekâleti’ne intihap olunuyor.
Aziz kardeşim, artık bütün bu harekâtı tevkif yalnız ve ancak bir şeye mütevakkıftır ki, o da cidden zât-ı hazret-i padişâhîye sadık ve âmâl-i milliyeye bütün mana-yı meşrû’uyla mutavaatkâr bir zata Kabine Riyâseti’nin tevcîh buyurulmasına ve ancak bu zâtın âmâl-i milliyeyi anlayarak âna göre ittihâz-ı tedâbîre tevessül eylemesine vâbeste bulunduğunu arz ederim.
Bütün bu mesrudatımıza nazaran bir mütâlaa-i birâderîleri varsa lütfen bildirmenizi ricâ ederim.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
C — Evvelâ zât-ı âlileriyle birlikte bulunan ve esâmi-i âlileri zikrolunan zevât-ı muhteremenin cümlesine selâm ve tekrîmimi arz ve iblâğa lütuf buyurmanızı ricâ ederim. Muazzez kardeşim, ahvâl-i hâzıra müşkilâtını ref’ etmeğe hâdim olur ümidiyle başladığım kısa mükâlemâtın bütün safahatını zât-ı âliniz izah ettiniz. İki yerde hall-i emirde isabet gösterilmediğini beyan ile mazur makamı serd ettiniz. Gerçi bütün ahvâl ve vakayi-i mahkiye ma’lûm olamayınca bir meselede hakemlik etmek müteassir ise de memlekete ait işin hall ü faslında sirâc-ı münîr endişe-i nezîh-i vatan olmak itibarıyla mesned-i müttekâ bih metîn ve ruşenâdır. Bu kardeşiniz vatanın mukadderâtına hükmedileceği şu sıralarda yek-vücûd bir millet ve hükümetin göreceği iş ve Avrupa devletleri nezdinde ihrâz edeceği vaziyet-i metîne ancak milletin hukuk-ı âliyesini kâfil olacağını ve müteşettit ahvâl karşısında bî-nihâye tezvirat ve iftirââtın bahşeyleyeceği mazarrâtın yine bu güzel memleketin sine-i zî-rahmetine hâşâ sığışamayacak derecede nâ-âşinâ bulunan dendânın bundan etmek isteyeceği istifadelerin derecatını nazar-ı ıttılâa alarak bunun hall-i sehîle mazhar olmasını ve memlekete açacağı rahnelere kat’iyen meydan bırakılmamasını arz etmek isterdim. Mebde-i hareket ittihâz ettiğime işaret buyurduğunuz beyanname-i hümâyûnun tarz-ı tefehhümünde mümkündür ki, bendeniz hata edeyim. Yalnız müsaade ediniz de asıl hall-i umûra en büyük bir istinâdgâh telâkki edilen bu beyanname-i âlideki cihet-i camiayı izah ile kelâm-ı mülûkânenin şümûl-i ihatakârânesini beyan edeyim. Ben zannediyorum ki, pâdişâhımız...
— Kerim Paşa Hazretleri; lüzûmundan fazla izâhât maksad-ı aslîden tarafeyni uzaklaştırabilir. Ve bir de beyanname-i hümâyûnun tefsiratıyla fazla iştigal bî-faidedir. ricâ ederim asıl mesele üzerinde görüşelim!
— Asıl mesele üzerine görüşeceğiz. Müsaade buyurunuz devam edelim efendim.
— Ricâ ederim en son söz ve teklif üzerinde anlaşalım.
— Evet oraya geleceğiz efendim.
— Kerim Paşa Hazretleri; maksatlarımızın müşterek olduğuna şüphemiz yoktur. Her halde vatanımızın tamamiyetini, milletimizin istiklâlini, mevcudiyetimizin müdahale ve taarruzdan masûniyetini temîn etmek ve bilhassa makam-ı muallâ-yı saltanat ve hilâfete merbutiyetimizi lâ-yezâl hissiyât-ı sadakatkârâne ile muhafaza eylemek gaye-i mukaddesesiyle vuku bulmakta olan mesâi-i meşrû’amız ve tezâhürât-ı milliyenin artık daha fazla su-i telâkki edilmesine ve muhtac-ı tashih görülmesine ve bâ-husûs bu tashihât ve ta’dîlât için de cinayet ve ihaneti mertebe-i sübûta varan bir kabine erkânının müdafaât-ı gayr-i meşrû’asının esas ittihâz edildiğini görmeğe tahammülümüz yoktur. Biz zat-i âli-i birâderîlerinin necâbet-i hissiyâtına emniyet-i kâmilemiz bulunduğu için son vaziyeti izah ve kat’î matleb-i milleti arz ettik. Bilmem tekrarı lâzım mıdır. Zât-ı âlileri bu lâzimü’l-intâc arzu-yı millîye mukabil Ferit Paşa Kabinesi’nin sadr-ı muallâ-yı devleti hâlâ telvis etmesine vesatet etmek istiyorsanız, bu mesâiniz hiçbir semere-i nafia bahşedemeyeceğinden başka hakk-i âli-i birâderîlerindeki hissiyat-ı kadîme-i uhuvvetimizin de mûcib-i tezelzülü olacağından endişe ederim. Şimdi Ferit Paşa bilâ-ifâte-i ân mevkiini bir ehl-i namusa terk edecekse ve buna kanaatiniz varsa hallolunacak hiçbir müşkil kalmamıştır. Aksi takdirde ihtiyâr buyurmakta olduğunuz tavassut-ı hayırhâhâne, rencide-kalb olmanızdan ve bî-sûd bir yorgunluktan başka bir neticeye iktirân etmeyecektir ve Ferit Paşa’da muhafaza-i mevki hırsı bâki ise, bunun memleket için ve millet için mûcib-i mazarrat olacağı bedîhiyâtına karşı milletin bi’n-nihaye kendisinin akıbet-i elîmeye dûçâr olmasına sebebiyet vereceğine emniyet etmekte olduğuna bir an bile tereddüt olunmasın. İşte kardeşim milletin ve millet namına heyetimizin telaffuz edebileceği en son ve en kat’î söz bundan ibarettir. Vuku bulmakta olan teşebbüsât-ı fiiliyemizde bu hakikat-i lâ-yetezelzeli ıttılâgâh-ı seniye-i cenâb-ı tâc-dâr-ı azamîye arz ve iblâğ eylemeğe ma’tûftur. Zât-ı birâderîleri ancak bu vazife-i asîlâneyi ifa ile bugün vatan ve milletin zât-ı samilerinden intizâr eylediği vazife-i diniye ve milliyeyi ifa buyurmuş olursunuz.
Mustafa Kemal
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Sözü uzatmamak tabii maksûd-ı aslîdir. Ve asıl gaye istihdâf-ı menfaat-i hayatiye-i vatandır. Kardeşim ben sırf ictihadât-ı zâtîyem ile sizlere olan uhuvvet ve alâka-i bülendime istinâden burada bir teşebbüs-i telifiyede bulunmak istedim. Hiçbir vechile hükümetin bir nüfûz veya tervîc-i maksûdunu iltizâmen kendimi alâkabend kılmadım. Ânın için hükümet müdafaâtı benim yazılarımın haricinde kalır; ben o bildiğiniz nezîh ve pür-ıstıfa can ve vicdanım ile bir teşebbüs-i hayırhâhîde bulunayım dedim. Harekât-ı milliyenin gayesini istihdâf eden vaziyete münâfi veyahut ki hükümetin memuriyetine rabıtadar bir fikrim olamaz. Ah ne olurdu bugün memleketimizin mukadderâtı hallolunduğu şu sırada hükümet milletin âmâline tecelligâh ve aynı zamanda her ikisi yekdil ve yek-cihet olsa diye kaygulanır ve belki necîb bir teşebbüs ile buna çare-sâz olurum dedim ve hakikaten hiç kimsenin buralarda yanıp yakılmadığı böyle bir emr-i asîl-i tavassuta hatve atmak istedim. Siz beni sözlerinizle rencide etmezsiniz çünkü muhterem gaye-i vataniyemizin kıl kadar yekdiğerinden farkı olmadığını ve size belki haricî tehlikelerimizi ismâ edebilirim diye şahsen teşebbüste bulundum; hükümet ile şu ana kadar bir temas ve münasebetim olmayıp birinci kere bu emr-i âli için olmuştur. Ah ruhum ben bu teşebbüsten fâriğ olayım. Fakat ferd-i müteneffis de bu semtlerde ıslah-ı hal için düşünmek ve teşebbüs etmek külfetini ihtiyâr etmez. Bir nebze diğer kesilen telgrafımda bahsetmek istediğim o mühim beyânât-ı mülûkânenin câmi olmasıdır. İşte o kuvvettir ki hallâl-i müşkilât makamını bi-hakkın muhrizdir. Bendeniz de ona işaret ile hall-i meseleyi daha âsân görürdüm. Memleketimizin bütün kuvvet ve tamamiyeti ile masûniyeti elbette nezd-i Hafız-ı Hudada müemmendir. Yoksa benim teşebbüs-i hayriyem bunda nâçîzdir. Hükümetin kat’iyen çekilmesine ait mukarrerât-ı kat’iye üzerine efrâdını câmi ve ağyârını mâni bir eser-i âlinin yapılması tabiidir ki hükümet haricinde sırf Allahına ve vicdan-ı selimine ve azm ü irâde-i hayriyesine müstenid benim gibi bir ferd-i milletin burada tek başına yapacağı bir teşebbüs veya fiil ile bu maksûdu temîn edecek pâdişâhımız efendimiz hazretleri hakem-i âli olduklarından bütün milletin necîb gayeleri ve vatanî maksûd ve hidemâtın tanzim ve halli o makam-ı mukaddese râcidir. İşte kardeşim sırf ferdî ve li-vechi’l-vatan burada yaptığım şu teşebbüs elbette nezd-i ilâhîde ve millette bütün necâbetleri ile pirayedâr kalır. Ve işin sahib-i hakikîsi olan hudavend-i kadîr millet ve vatanın rehasını temîn edecek esâsâtı müsebbibâne böylece rabten ikmâl eder. Ulu Allaha havale-i müşkilât eyler ihtirâmâtımı cümleye takdim ve uyûn-ı muazzezelerinizi takbil ederim.
Abdülkerim
Saat: 4,5 sonrada
Kerim Paşa Hazretlerine
Beyânât-ı aliyyelerinin esas noktalarına sıra ile arz-ı cevâb edilecektir. Zât-ı âli-i birâderîlerini hakkımızdaki alâka-i uhuvvete istinâden işbu teşebbüs-i hayra tevessüllerinden dolayı ne derece haklı bulmakta isek bizce bizatihi sakıt olan Ferit Paşa ve rüfekasının harekât-ı leîmânesi hakkında bâ-husûs arz ettiğimiz izâhâttan sonra artık böyle bir heyetle telif-i beynin vatan ve milletimize muzır olacağını takdirde o derece sür’at gösterileceğine itimat etmek isteriz. Şu mühim ve tarihî âvânda tıpkı zât-ı âlileri gibi hükümetin, milletin âmâline tecelligâh, aynı zamanda her ikisinin yekdil ve yek-cihet olmamasından pek müteessiriz. Milletin bütün mesâi-i hudapesendânesi sırf bu cihetin temînine ma’tûftur. Bize lütfen ismaını tahattur buyurduğunuz haricî tehlikeler hakkında sarîh ve kat’î ve mevsûk en son ma’lumâta dest-res bulunmaktayız. Hükümet ile şu ana kadar hiçbir temas ve münasebette bulunmayıp da bu kere ve fakat artık maatteessüf hükümet milletin her nokta-i nazardan itimatsızlığına dûçâr olduktan sonra temas ve münasebet aramağa kalkışmanız pek çok sevdiğimiz zât-ı birâderîleri için bir su-i tesâdüf ve tâlidir. Pâdişâhımız efendimiz hazretlerinin izhâr-ı heyecan-ı âli eyleyen milletimizin tezâhürâtını pek bülend ve meşrû’ bir gaye suretinde zikir buyurmuş olduğu hakkındaki teyid-i necibânelerine hassaten teşekkürler eder ve bu vesile ile de pâdişâh-ı zî-şânımıza ebedî hürmet ve sadakatimizi tekrar eyleriz. Şimdiye kadar hallâl-i müşkilât makamını bihakkın muhriz südde-i mülûkâneye îsâl-i ma’rûzât ve istirhamata mümânaat ile teşyid-i ihanet eyleyen Ferit Paşa Kabinesi’ne de lânet etmekten men’-i nefs etmek mümkün değildir. Fi’l-hakika bu mel’anetkârâne mümânaat olmasaydı hall-i meselenin tasavvur buyurulduğu gibi âsân olacağına şüphe yoktu.
Hükümetin kat’iyen çekilmesine ait mukarrerât-ı kat’iye üzerine efrâdını câmi ve ağyârını mâni bir eser-i âlinin vücut bulduğu beşaretine muntazırız.
Bu eser-i âlinin zât-ı âlileri ve âcizleri gibi bir iki ferdin değil heyet-i umumiye-i milletin netice-i istirhamatı olarak büyük pâdişâhımız efendimiz hazretleri tarafından tesis buyurulacağı bir emr-i tabiidir.
Bütün bu muhhaberâtımıza maddî bir netice vermiş olmak için müsaade buyurursanız zât-i âli-i birâderîlerinden şu suali soralım:
Maksat ve gayelerimiz bir ve bilhassa millet ile hükümetin yekdil olması emel-i kat’îdir. Bugün mevki-i iktidarı işgalde temerrüd eden Ferit Paşa Kabinesi’nin acz ve ihaneti milletçe müberhendir. Binâenaleyh bizim ve zât-ı âlileri gibi erbâb-ı hamiyet ve vatanperverînin alacağı teşebbüsün gayesi ne olmak lâzım gelir. Her dakika-i idâresinden millet için, mukadderât-ı âtiyemiz için, yeni bir sebeb-i felâket ihzârından başka bir semere intizâr olunmayan Ferit Paşa ile milletin arasını bulmak imkânsızlığı ile iştigal mi yoksa bir an evvel bu heyet-i gayr-i meşrû’anın yerine ihtiyâcât ve mukadderât-ı memleket ve milletle mütenâsib bir heyet-i cedîd enin deruhde-i umûr-ı devlet eylemesi lüzumunu zât-ı akdes-i hümâyûna arz ve iblâğa yol aramak mıdır? Lütfen bu iki noktadan biri için evet veya hayır suretinde ita-yı cevap buyurursanız nezd-i ilâhîde ve millette bütün necâbetleri ile pirayedar kalacağına şüphe olmayan teşebbüs-i necîbânelerinin bizlere ait cihetindeki safhasını hüsn-i ikmâl buyurmuş olursunuz. Cümleten necîb ve nezih vicdanınızın ma’kesi olan gözlerinizi öperiz kardeşim.
Mustafa Kemal
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Son cevâba ait kanaatim:
Südde-i seniye-i mülûkâne her mürâcaatın ve bütün müşkilâtın hall ü hasm makamı olup meşrû’ bir devlette bu atebe- i ulya bütün efrâd-ı millete mihrâb-ı teveccühtür. Aynı zamanda Anadolu umûm ma’rûzâtının meşmûl-i luhaza-i hilâ fet-penâhîleri kılındığı hakkında bendenize ma’lumât vermişlerdir. O halde kıblegâh-ı umûr-ı âmme ve kabulgâh-ı makasid-i âliye olan pâdişâhımız efendimizin ıttılâ-ı hümâyûnlarında her şey vardır demek ve suver-i bârizenin tezâhür veya idâmesi nezd-i hudapesendânelerinde müstakar bulunuyor demek lâzım gelecek. Beyânât-i hümâyûnun memleketin idâresine ve safahatına ait geçen diğer noktalarındaki meâni-i müstahrecede nazar bârizdir. İşte kardeşim bütün mevcudiyetimizle bu güzel vatanın rehası için istinâdgâh-ı meâli-penâh etrafında âmâl-i milletin hâksâr-ı haricînin ednâ menfaatini red ve cerh edecek surette halline inşallah kudretyâb kalırız. Bu macera-yı azîmin en son girdiği safahat müntezi’ bulunmuş olsaydı, ah bütün vatan zindegîsiyle yekzeban olarak harice haykıracaktı. Bizim hakk-ı vatanımız münazaat-ı vâkıâ ile haleldâr olamaz ve pâdişâh-ı hikem-penâh efendimizin âmâl-i hümâyûnları da vatanın bunu maddeten derâgûş ile sahil-i selâmete îsâl buyuracaklar ve yine Allahın azameti muktezası Cenâb-ı Mevlâ nice âli esbâb halkı ile ve telkiniyle bu müşkil-küşa ukdeyi tamamen hal buyuracaktır. Elbette ki Hudanın emri güzeldir ve karîbdir. Yedullahi fevka eydihim ayetimiz bikeremi mevlâ istihkak-ı millîmiz yüceliğinde pür-sa’d ve zîselâm olacaktır. İşte ruh-ı Kerim budur ruh-ı muazzezim.
Abdülkerim
Saat: 6.10 sonra
Büyük Hazret,
Mihrâb-ı muallâ-yı ümmet ve millet bilmekte ki kanaat-i kat’iyemiz icâbatındandır ki, her türlü ma’rûzât ve istirhamat-ı milliyeyi südde-i seniye-i mülûkâneye arz ve iblâğa fürceyâb olmaya teşebbüsten geri durmadık. Ferit Paşa ve rüfekasının bu emel-i has ve nezîhe sed çekmeye çalışmasına rağmen yine aynı tarîk-i ubûdiyette ber-devam bulunmaktayız. Yalnız burada müsaade buyurursanız büyük bir hatadan zât-ı âli-i birâderîlerini tahlîs maksadıyla arz edelim ki, Anadolu umum ma’rûzâtının meşmûl-i luhaza-i hilâfetpenâhi kılındığı hakkındaki ma’lumâta milletin henüz itimâdı kat’î değildir. Çünkü millet emindir ki sevgili ve büyük hakanları, ef’âl ve harekât-ı ihanetkârâneleri sâbit olan birkaç şahsı hiçbir vakit bütün kalb ü vicdan ve mevcudiyetleriyle ve en amîk hissiyât-ı ubûdiyetkârâne ile pâdişâh ve halifelerine merbût bulunan koca millet-i necîbelerine tercih buyurmazlar.
Bütün mesâimiz güzel vatanın rehası için istinâdgâh-ı meali-penâh etrafında bir kütle-i metîne ve müdrike teşkilidir. İnşallahu tealâ bugünkü hal dahi kemâl-i sükûnet ve muvaffakiyetle geçecektir. Bütün vatan bütün zindegîsiyle hariçten evvel dahilde ve bütün ahvâl-i müessifeye sebebiyet veren Ferit Paşa ve rüfeka-yı mesâisine karşı yek-zebân olarak haykırmaktadır. Cenâb-ı kadir-i mutlakın her türlü müşkil-küşâ ukdelerin halline esbâb halk buyuracaklarından eminiz.
Ahsen ve karîb olan emr-i Hudanın tecellisiyle bedbaht ve mazlum millet-i necibemizin mazhar-ı necât ve selâmet olmasını derya-yı rahmet-i izzetten tazarru ve âfâkı daima bir dûd-ı muannidle sarılı olan İstanbul’daki bazı zevâtın hakikati görmekteki hiss-i hasîs-i temerrüdlerinin zevâline intizâr eyleriz. Ruh-ı necib-i millet işte böyle mütehassistir. Muhterem kardeşim yalnız tekrar etmekliğime müsaadenizi ricâ ederim ki evet veya hayır suretinde ita-yı cevap buyurulmasını istirham eylediğimiz sualler maa’t-teessüf cevapsız bırakılmıştır.
Azizim! Yedullahi fevka eydihim, fakat bununla beraber hall-i müşkilât ve mesâile tevessül edenlerin mukarrer bir hedefi olmak gerektir. Malûm-ı birâderîleridir ki yedi, sekiz saatten beri bir birimize serd eylediğimiz efkâr ve mütâlaat zann-ı âcizânemizce ne zât-ı âlinizde ve ne de bizde hiçbir gûna yeni intibaata en ufak bir tesir dahi yapamamıştır. Millet azamet-i ilâhiyeye ve âmâl-i hakikiye-i hilâfetpenâhiye istinâden ve ilticaen istihsal-i maksûd ve temîn-i matleb eyleyecektir. Bu bâbda emr-i Hudayı ifa edecektir. Ve buyurduğunuz gibi istihkak-ı millîmiz pür-sa’d-i zî-selâm olacaktır. Dua-yı keremkârîlerinin eksik edilmemesini ricâ ederim, sa’y bizden tevfîk huda-yı lemyezeldendir.
Mustafa Kemal
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Son iki sözüm ruhum: Âmâl-i milliyenin hıraset-i vatan ve hukuk-ı âliyeye ait esâsâtını tebcîl ve hıfz eylemek şartıyla bütün muhhaberâtımızdan hem hakayık-i mevcude ve hem de temenniyât-ı hâlise bast ü beyan edilmiştir. Zannedersem ahvâl-i hâzırada bunların büyük vaziyetleri kalır ve yedullah âyet-i celîlesi de hayr ile kabul buyurulmak üzere masrûf kılınmıştır. İşte ruhum hepsi bu.
Cümleyi muhabbetlerle deraguş ederim. Allaha ısmarladık, yine görüşeceğiz muazzez kardeşim efendim.
Abdülkerim
Teşekkür ederim kardeşim. İnşallah yine görüşmekle müşerref oluruz. Niyât-ı hâliseleri mûcib-i ecr-i azîm olur. Hatırnişîn-i birâderîleri olmak üzere son bir cümle arz ediyorum. Millet kavî, müdrik, azminde kat’îdir. Harekât-ı fiiliye cereyân-ı serî’ini almıştır. Zât-ı şevket-simât-ı tâc-dâr-ı azamînin lütfen ve âtıfeten ita-yı karar ve hall-i mesele buyurmaları zamanıdır. Ve bu kararın ki, her türlü kararların fevkinde ve şüphesiz millet-i necibeleri hakkında lutf-ı mahsus-ı hilâfetpenâhîyi muhtevi olacaktır, itası anında her şey nizam-ı tâmmını bulmakta bir an teehhür etmeyecektir. Allaha emanet olunuz, kardeşim.
Mustafa Kemal
— Allaha ısmarladık, cümleten gidiyoruz.
— Allah selâmet versin efendim.
Belge 113
Horhor, 8.11.335
Harekât-ı Milliye Dersaadet Murahhası Vasıf Beyefendi’ye
Muazzez Efendim;
Geçen gün zât-ı âlilerinizle cereyân eden musahabemizde memleketin selâmet-i âliye ve milletin saadet-i kâmilesi mevzu-i bahis olarak muvaffakıyât-ı esasiyeyi rencide edecek en küçük sekenâtın bile ref’i ve umûr-ı vataniyenin cihât-ı şâmilesiyle teysiri konuşulmuş ve bunda itimat-bahş hasailinizin mübeşşir-i tevfîkat olunacağı kanatleri izhâr kılınmıştır. Umûr-ı bedîhiyedendir ki maksûd-ı necib-i milletin –bu mücahede-i muazzamada bütün büyüklükleriyle hakikat nurları serperek– cihanda hükümrân olan kavânîn-i asîle-i millînin zâde-i hakperesti olduğu ve bunun intifası istihâle-i mantıkiye derecesinde mümteni bulunduğu elbette ahvâl-i müsbeteden kalacaktır. İtirazat, ihtirâsât, veya ki tatbikattaki bazı sakatât, nurdan vuzû’ bu mevlûdu asla boğamayacaktır. Millet hakk-ı hayatını ve ândaki ulüvv-i teşebbüsünü yüce kudretlerden, asîl nasîbelerden ahz etmektedir... Bunu bir temenni veyahut bir mülâhaza makamında arz etmem. Bu beyânât hep kaziye-i muhkeme teşkil eden netâyic-i deâvi suretinde müberhen ve mütehakkık umûrundandır. Yalnız bunun idrâkinde adl-i tâm, nisâb-ı nasfet ve muârızîne karşı redd-i ebâtıl ile celbe muvaffakiyet şarttır. Bu mukaddeme ile burada bir girizgâh-ı âli yaparak asıl bu keşmekeş-i azîmdeki nâçîz hareketime nakl-i kelâm ile izah-ı hakikat etmek isterim. Bu hareket, başlı başına, bir teşebbüs-i fevkalâdeden ibaret bulunmuştur. Ol zamanın tazyikatına nazaran pek tarihî olan bu teşebbüsüm uzun bir muhabere neticesinde Heyet-i Temsiliye’ce bilinmiş ise de bir çok noktaları veya safahatı muayyen zihniyetlerle belki anlaşılamamış olduğundan ve muhaberenin ibtidâen bazı aksâmında tereddütler meşhûd idüğünden bunun galat telkinatını ref’ etmek ve muhabere zamanında tarafeynce geçirilen asabiyetlere rağmen nezahetler ve selâmetler ile pirâste bir maksûd-ı necîb için nasıl araya atıldığımı bir kere daha ayân kılmak isterim. Bu izah benim için bir ihtiyac-ı manevîdir. Zira en güç olarak yapılabilen bu harekâta ol zaman İstanbul’da tek bir kişi bile müteşebbis bulunamamıştı; hatta diyebilirim ki, değil müteşebbis, bunu kemâliyle mütehattır bile yok gibi idi. İşte memleket girîve-i tehlikeye ilka der-kemîn kuvvetlerin hud’akâr tazyiklerine müsteniden maazallah dahilde mukatelât-ı azîmeye ibtidâ edilmek pek endişe ile hissolunurken sevaik-i muzlime ile vatanımızın böylece dûçâr-ı hatar olması seyyiât-ı müebbede-i tarihiyeden görülerek milletin azm ü maksûd-ı necîbini sırf ferdâ-yı vatan üzüntüsü teşkil eylediği vuzûhuyla makam-ı âidine i’lâm edilmiştir. Bu kudret-i âlü’l-âl-i hakkın her halde delâlet-i fikriye-i idariyeye galebesindeki kanaat delâletin tarafeyne ismaındaki müşkilâtı tahfif ve hatta Hudanın lutfuyla her şeyi zâil kılarak bu emr-i düşvârda tek başıma beni müteşebbis bırakmıştır.
Cereyân-ı hal şöyledir: Meseleyi evvelâ Vükelâ’dan Hadi Paşa’ya açarak beni reis-i hükümet ile görüştürmesini ricâ ve lutf-i hak ile bu teşebbüsten bir hayr-ı meşkûr-ı vatan doğacağını ilâve ve inbâ eyledim. Ciddiyet-i beyan ve nezahet-i kelâm bu zât-ı âlide hüsn-i telâkkiye bir intiba oldu. Kendileri Sadrazam Paşa’ya telefonla mürâcaat ederek bi’n-nihaye görüşülmek ve müzakere olunmak mukarrer oldu. Kendim sadr-ı müşarünileyh nezdine Hadi Paşa ile gittim. Hadi Paşa ufak bir takdimden sonra söyleyeceklerim hakkında bir saat kadar beyan-ı mütâlaa ve bu harekâtın en yüce vatan kaygusuyla yapıldığını ve başka bir endişe olamayacağını lisanımın bütün kuvveti derecesinde îrâd ve en nihayet tarafımdan muhabereye âgâz ile anlaşılmak imkânını taharri ve tahsil etmeye kendilerini ırza eyledim. Bu muvafakat, hüsn-i hâtimeye delâlet gibi idi. Ândan sonra muhabere başladı. Evvelâ bir şifre yazdım, buna bir harf bile ilâve etmedi ve bu muhhaberâttan pâdişâhımız efendimiz de haberdâr ve yazılan şifre meşmûl-i luhaza-i âli-tebar kılındı. Sonra uzun telgraf muhaberesi cereyân etti. Ve bu bir gün sürdü. Bunun metni hem bende ve hem de Heyet-i Mümessile nezdinde mevcuttur. Bu muhhaberâtta hep heyet-i âliyeye pâdişâhımız efendimiz hazretlerinin bütün umûra sahip ve mütezahir olan hâlât veya evâmir ve harekâtın nezd-i hümâyûnlarında umûr-ı malûmeden idüğü i’lâm kılınmakla beraber pâdişâhımıza bütün maksûdların arz ve iblâğına yol aramak suretindeki hareketimi ihtiyâr olunmak lüzumuna dair olan telgraf istîzâhına karşı da hep oranın “mihrâb-ı” teveccüh idüğünü aşağıda aynen yazdığım ve fakat pek yüksek esâsât-ı idariye ve hakayık-i mevcudenin cilvegâh-ı şüûnu gördüğüm muhkemât-ı kelâmiye ile tespit ve işaret eyledim... Cümlelerim şunlardır: “Südde-i seniye-i mülûkâne her mürâcaatın ve bütün müşkilâtın hall ü hasm makamı olup efrâd-ı millete mihrâb-ı teveccühtür. Aynı zamanda Anadolu umum ma’rûzâtının meşmûl-i luhaza-i hilâfetpenâhî kılındığı hakkında bendenize ma’lumât vermişlerdir. O halde kıblegâh-ı umûr-ı âmme ve kabulgâh-ı makasid-i âliye olan pâdişâhımız efendimiz hazretlerinin Ittılâ-ı hümâyûnlarında her şey vardır demek ve suver-i bârizenin tezâhür veya idâmesi nezd-i huda-pesendânelerinde müstakar bulunuyor demek lâzım gelecek. Beyânât-ı hümâyûnun memleketin idâresine ve safahatına ait geçen diğer noktalarındaki meâni-i müstahrecede nazara bârizdir, işte kardeşim bütün mevcudiyetimizle bu güzel vatanın rehası için istinâdgâh-ı meâli-penâh etrafında âmâl-i milletin hâksâr-ı haricînin ednâ menfaatini red ve cerh edecek surette inşallah halline kudretyâb kalırız... ve gene Cenâb-ı Mevlâ nice âli esbâb halkıyla ve telkiniyle bu müşkil-küşâ ukdeyi tamamen hal buyuracaktır. Elbette ki Hudanın emri güzeldir ve karîbdir!.. Âtimiz bikeremi mevlâ istihkak-ı millîmiz yüceliğinde pür-sa’d-i zîselâm olacaktır.” İşte efendim bu cümleler gibi hakayıki câmi ve maksûd-i necîbin tecellisine sâik esâsâtı mübelliğ nice beyânât-ı muhkeme hep muhhaberâtımızı pirayedar kılmıştır.
Ben bütün muhhaberâtımızda tek bir insan idim ve Heyet-i Mümessile’ye, pâdişâhımıza müstemirren mürâcaat lüzumuyla beraber her şeyin arz edildiğinin de bilinmesini ve bu muhhaberâtımızın da verileceğini ve müşkil-küşâ ukdenin karîben hallolunacağını mümkinü’l-beyan bâriz cümel ile iblâğ eyledim. Bu muhhaberâtı hep pâdişâhımız aynen görerek netice-i maksûdenin hasm ve tatbikine ve ukde-i düşvâr-küşanın halline lütfen bi’n-nihaye ferman-ı rıza verdiler... Diyebilirim ki sadr-ı sâbık en son muhabere neticesiyle ve bunun pek devamlı tesir ve ciddiyet-i münazarasıyla bi’n-nihaye çekilmek lüzumuna kail ve bütün kuvâ-yı maneviye-i mukavemeti zâil olarak istifasını takdim eyledi, işte sessiz, sedasız, li-vechi’l-vatan çalışılan ve tek başına bir azm-i nâçîz-i nezahetperverî ile başarılan vaka-i muazzama budur...
Nazar-ı dikkate almalıdır ki bu yazıları ben yazmış ve sadr-ı sâbık ile pâdişâhımız efendimiz hazretleri bunun cereyân-ı kâmilinden sonra netâyicine ıttılâ ile derecat-ı muhkemesi karşısında ittihâz-ı karar kılmışlardır... Teşebbüsün ve yazılan yazıların ne dereceye kadar yüksek nikatı ihtivâ ettiği ve nasıl bir vicdan-ı selîm ve fikr-i vakkad ile hakayık-i câriyenin nakş-ı kırtas kılındığı elbette nezd-i huda ve nazar-ı tarih-i millette pîrâye-dâr-ı asalet kalacaktır.
Bütün bunları bast ü izaha beni sevk eden esbâb “tesbit-i hakayık-i macera-yı mesbûkadır”. Bunun tahsilinden sonra gaye-i âliye hakkındaki mazhariyetler için bir ferd-i nâçîz-i vatan olmak itibarıyla bir iki söz îrâd etmek isterim: Vatanımızın selâmetini istihdâf eden millî harekât-ı necîbenin bu kadar safahat-ı müşkilesinden sonra, hatta gubar-âver sekenattan münezzehiyetini göstererek bunun asl-ı kâmiliyle tesirât-ı muhîtten âzâde tutulması ve tereddi cihetlerini dûr ve menkuz bırakarak sırf selâm-ı vatan için ictihat gruplarını ve hatta “müellefe-i kulûbu” zaman-ı peygamberîdeki siyaset-i âliyenin ihtiyârıyla şu pek nazik devirde celb ü takrib ve tahsil-i maksûd-ı âliye mümkün mertebe dağdağasızca muvaffakiyet elvermesi ve tesirât-ı hariciyenin her türlü bed-encam iğfâlât ve desaisinden ihtiraz birle bilâ-takdim umum düvel-i muazzama-i mütelifenin millî hakk-ı bülend ve mütealimizi kabulen teveccühât ve muavenâtını temîne ve ânlara karşı düşmenânın telkinatı vechile ihsâs-ı kuvvet kılınmak veyahut ki memlekette huzur ve selâmın ref’ine teşkilât-ı milliyece bâdi olunmak tarzındaki müddeayât ve iftirâât-ı bâtılanın her türlü teşebbüsât-ı âliye ve münasebat-ı cemile ile bertaraf olunmasına kat’iyen muvaffakiyet kazanılmasıdır. Bu da en yüce hasâfetlerin tatbikiyle bi-lutfi huda harekât-ı milliyece bu nikatın pezîrâ-yı istikrar kılınmasındaki mazhariyetlerle tev’emdir...
Baki arz-ı muhabbet ile gözlerinizi iştiyak ile telsîm ederim. Bu kâğıdımın bir suretini Heyet-i Temsiliye’ye göndermek lutfunu diriğ etmezseniz hakayık-i âliyenin tamamen ve iştiraken neşrine lütfetmiş olursunuz muazzez efendim.
Erkân-ı Harbiye Mirlivası
Abdülkerim
Belge 114
Telgraf
Trabzon, 18.9.35
Sivas’ta Şarkî Anadolu Heyeti Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Mümessiline
Hükümetimizin bizden kat’-ı rabıta etmek ıztırârında kaldığı surette dahi bizim hükümetimizden fekk-i irtibat etmemiz esası üzerine tertip edilmiş olan Şarkî Anadolu Vilâyâtı Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti nizamnamesinin dördüncü maddesinin sarahatine mugayir ve menâfi-i milliyeyi muhil olan altı maddeyi kabul etmiyoruz. Ma’rûzâtımızın zât-ı şâhâneye iblâğı ciheti ise bir heyet-i seferiye ile temîn olunabilir kanaatindeyiz. Merciiyet meselesi için muhhaberât-ı resmiyenin ber-sâbık icrasına mümânaat edilmemesi kâfidir. Meselenin cihât-ı sâiresi hakkında İzzet ve Servet Beylerin telgraflarını tasvip ettiğimizi maa’l-ihtiram arz eyleriz.
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi
Rıza
Belediye Reisi
Hüseyin Hamdi
Belge 115
Erzurum’da Kâzım Paşa ile makine başında muhhaberât
Telgraf
Sivas, 19 Eylül 335
S — Ardasa’ya ne vakit teşrif buyuracaksınız?
Evvelâ Trabzon’dan gelen son bir telgrafı aynen arz edeceğim. Ba’dehu görüşmeğe devam ederiz.
Suret
Sivas’ta Şarkî Anadolu Heyeti Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Mümessili’ne: Hükümetimizin bizden kat’-ı rabıta etmek ıztırında kaldığı surette dahi bizim hükümetimizden fekk-i irtibat etmememiz esası üzerine tertip edilmiş olan Şarkî Anadolu Vilâyâtı Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti nizamnamesinin dördüncü maddesinin sarahatine mugayir ve menâfi-i milliyeyi muhil olan altı maddeyi kabul etmiyoruz. Ma’rûzâtımızın zât-ı şahanaye iblâğı ciheti ise bir heyet-i seferiye ile temîn olunabilir kanaatindeyiz. Merciiyet meselesi için muhhaberât-ı resmiyenin ber-sâbık icrasına mümânaat edilmemesi kâfidir. Meselenin cihât-ı sâiresi hakkında İzzet ve Servet Beylerin telgraflarını tasvip ettiğimizi maa’l-ihtiram arz eyleriz. 18.9.35, Belediye Reisi Hüseyin Hamdi, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi Rıza.
C — Amerikalıların Erzurum’dan gitmesinden sonraya ta’lîk ettim. Trabzon Valisi ile dün gece makine başında görüştüm. Hulâsasını arz edeceğim. Burada makine başında Paşa Hazretleri, Kâzım, Rüştü, İbrahim Tali, Saffet, Mustafa ve Fahri Beyler vardır. Oradaki zevâtın da bildirilmesi ricâ olunur.
Vali bendenizle görüşmek için mukaddeme olarak şâyân-ı dikkat bir direnmeden sonra esasa girişti. Şu vaziyetin ıslahı için çareler taharrisi arzusunda olduğunu söyleyerek şu sualleri sordu:
1. Bu hal devam ederse siyasî, malî, iktisadî ve idarî vaziyetimiz ne olacaktır.
2. Dersaadet’in sükûtu devam ederse ne gibi tedâbîr-i müessire düşünülmektedir. Mülk ü milletin saadeti düşünüldüğü cihetle bu gayeye vusûl için ne gibi mevâni tahaddüs edebileceği düşünüldüğü.
3. 324’te Selânik iş’ârâtı ve Otuz Bir Mart’ta Hareket Ordusu muâmelâtı ve Mahmut Şevket Paşa’nın temînatına rağmen bi’l-âhire bir şekl-i garip hudûsü acaba şüphe-âver birer mâsebak teşkil etmez mi. Gerek ordu gerek vilâyât cânibinden Kabine’ye adem-i itimat meselesi daha başka yolda tutturulmuş olsaydı acaba daha müessir olmaz mıydı. Selâtin içinde bir mevki-i mümtaz işgal eden şevket-meâb efendimize daha başka yoldan tedâbîrle ma’rûzâtta bulunularak emniyet-i şâhâneleri celp edilemez miydi.
Bunlara karşı verdiğim cevaplar:
1. Bu hal devam ededursun. Evvelâ her ferd-i millet ve hükümet vazife-i namus ve hamiyeti yapmalı. Yani ihanet eden bu hükümeti istifaya davet ve icbâr etmeli.
2. Dersaadet’in sükûtu devam edemez. Çünkü pâdişâhımız efendimiz hazretleri bu kabinenin hıyanetine muttali olunca bunları bir dakika mevkilerinde tutmayacak ve âmâl-i meşrû’a-i milliyeye istinâd eden akl ü tedbire bi-hakkın mâlik meşrû’ bir kabineyi iş başına getirecek ve bunlar da siyasî, iktisadî ve sâir tedbirleri yapacaklardır. Zât-ı şâhâneleri bu ihanete muttali olmak için vaziyet vesâit-i muhtelife ile hâk-i pây-i hümâyûna arz edilmiştir.
3. Bugünkü vaziyetin 324 ve 31 Mart vaziyetleriyle mukayesesi mümkinü’t-tasavvur bile değildir. Bugün millet hakk-ı meşrû’unu müdafaa ve istimâl ediyor. Maksat diktatörlük ihsâs etmekse buna artık bu memlekette imkân tasavvur olunamaz. Pâdişâhımız efendimiz hazretlerine karşı da ubûdiyet ve sadakatimiz pek derin ve lâ-yezâldir ve bunun içindir ki vecâib-i ta’zîm ve ubûdiyete tevfîk-i sadakatle şikâyetlerimizi hilâfetpenâh efendimize i’lâm ettik.
Bundan başka Vali İstanbul’a açıkça mürâcaat etmeye davet olunmuş ve Ömer Fevzi haininin derdesti esbâbının istikmâli diyerek bu gibi hainlerin beyanname ta’lîki ve sâire gibi zehr ü afet saçmamaları hususlarının temîni temenni olunmuştur. Vali, İstanbul’a bir heyet gönderilerek keyfiyetin hâk-i pâya arzını ve bu heyetle kendisinin de gitmesini teklif etmiş ise de bizim vesâit-i muhtelife ile arz-ı keyfiyete tevessül ettiğimize göre bu fikirden nükûl etmiştir. Böyle bir heyetin gitmesi ve buna saray ahvâline vâkıf olan Gümüşhane Murahhası Zeki Bey’in de ilâvesi teklif edilmektedir.
Belge 116
Dikkatle keşîde ve ahz edilecektir.
Aceledir.
Torul, 21.9.35
Sivas’ta Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Burada birkaç gündür dağdağayı mûcib olan Trabzon murahhaslarının serd ettikleri itiraz, Vilâyât-ı Şarkiye Kongresi mukarrerâtına muhâlif olarak üç zatın gitmesi lâzım iken adedinin arttırılması, Sivas’ta Heyet-i Temsiliye tesis ve bu heyete şerâit-i lâzimeyi hâiz olmayan zevâtın tayin edildiği ve Sivas tâbi olacak iken metbû’ bir hale getirilmesi ve Dersaadet ’le iade-i münasebet edilmesi cümleleriyle hulâsa edilebilir. Bu gibi tarihî ve fevkalâde anlarda kuvânın tevhîdi ve âmâl-i milliyeye müntehap zevâtın tercüman ve heyet-i umumiyeye yalnız bu kuvvetin nâzım olması farzdır. Bu zaruret şekli bilhassa Vilâyât-ı Şarkiye’nin bilâ-kayd ü şart Kongre’ye mutâ’ ve münkad bulunması da harekât-ı milliyenin mehdi olan Vilâyât-ı Şarkiye’nin bir kısmını temsil eden Trabzon murahhaslarıyla Kongre arasında pek cüz’î dahi olsa su-i tefehhüm husûlünü arzu etmiyorum. Trabzon murahhaslarını temîn ve teskin edeceğimden vârid olan iddiaya mukabil evvel-i emirde Kongre nokta-i nazarının iş’âr buyurulmasını istirham ederim. Bir de fazla evhâma dûçâr olan pâdişâhı büsbütün İngilizlerin ve Ferit Paşa Kabinesi’nin kucağına atmamak ve bi’n-netice vatanın masûniyetini temîn etmek için zât-ı şâhâneyi Kongre’nin maksad-ı ulvîsi ile teessüsünü icap ettiren esbâb ve makam-ı saltanat ile millet arasına kundak sokan Ferit Paşa Kabinesi’nin seyyiâtını anlatmak maksadıyla Dersaadet’e mütenekkiren bir heyet i’zâmı muvâfık olacağını, bu heyete murahhas Zeki ve Servet Beyler dahil edilirse memnunen kabul edeceklerini Zeki Bey ifadesiyle arz eder; Kongre’ye en sadık bir fırkanın kumandanı sıfatıyla cümle mümessillere takdim-i hürmet eylerim efendim.
Trabzon Valisi görüşmek üzere 22.9.35’te Ardasa’ya gelecektir. Neticesini arz ederim.
Kaymakam
Halit
Belge 117
Dakika tehiri gayr-i câizdir
Torul, 24/25.9.335
Sivas’ta Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
21.9.35 tarihli ma’rûzâtım Trabzonluların itirazlarını hulâsa ederek Kongre’ye arz etmek, Kongre’nin bu bâbda nokta-i nazarını anlayarak Trabzon murahhaslarını hâh u nâ-hâh yola getirmek fikriyle yazılmıştır. Şahsım ve fırkam dahi bana ittibâen Kongre’yi muhterem tanır, histe ve emelde bir olan Kongre’nin her bir emrini büyük bir iftiharla yaparız. Bilmem bunun için temînat vermeye lüzum var mıdır.
Trabzon muhalefetinin merkezini teşkil eden Trabzon Valisi Galip Bey Kolordu ile Erzurum Valisi’nin davetini kabul edip Erzurum’a gitmediğinden ve bi’z-zarure kuvve-i müsellaha ile mahfuzen bu gece 24/25 Erzurum’a gönderdim.
Heyet-i Mümessile’nin kısm-ı mühimmini tanıdığımdan cümlesine tekrar arz-ı hürmet eyler ve kemâl-i cesaretle vazife-i milliyelerine devamlarını ve muvaffakiyetlerini niyaz eylerim Paşa Hazretleri.
Kaymakam
Halit
Belge 118
Şifre
Sivas, 28.9.35
K. O. 15 Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa Hazretlerine
C: 27.9.35 tel:
İstanbul Hükümeti’nin Abdülkerim Paşa’yı tavsit ederek cihet-i telif aramakta ve bir heyet göndermeyi ricâ etmekte olduğuna dair dün makine başında sekiz saat devam eden muhaberenin hulâsasını zat-i âli-i biraderânelerine bugün arz ettik. Bunun mütâlaasından sonra mevzu-i bahis müracaata lüzum görülüp görülmeyeceğinin iş’ârını ricâ ederiz. Lüzum görüldüğü takdirde Trabzon Valisi’nin, Dahiliye Nâzırı Âdil Bey’den harekât-ı milliyemize muhalefet hususunda hiçbir farkı olmadığından kendisinin harekât-ı necîbe-i milliyemize hiçbir suretle müdahalesine müsaade buyurulmaması Heyet-i Temsiliye kararıyla ricâ olunur.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 119
Şifre halli
Erzurum, 30.9.35
K. O. 3 Kumandanlığı’na
Heyet-i Temsiliye’ye:
Abdülkerim Paşa ile olan muhavere geldi. Buna nazaran artık Erzurum’ca hiçbir teşebbüse lüzum kalmadı. Trabzon Valisi’nin bu gibi işlere karıştırılmaması hakkındaki mütâlaa-i âlilerinin pek musîb olduğunu arz eylerim.
K. O. 15 K.
Kâzım
Belge 120
Mutasarrıf Suat Beyefendi’ye
Zât-ı âlinize Heyet-i Temsiliye kararıyla son günlerde vuku bulan tebligat tamamen alınmış ve icâbatı yapılmış mıdır? Lütfen bildirilmesini ricâ ederim.
Mustafa Kemal
İzmit, 20.10.35
Mustafa Kemal Paşa’ya
C: Efendim. Tebligatı İzmit’te aldım. Şu kadar ki İzmit’in hâlet-i ruhiye ve ahvâl-i hususiyesi itibarıyla memlekette zerre kadar ihtilâf ve şûriş olmaması hem memur ve hem vatandaş sıfatıyla vicdanî vazifem olduğu için ahaliyi serbest bırakarak dinlemeyi en doğru bir hareket buldum. Şu kadar ki bazısı teşkilât-ı milliyenin büyük masraflarına iştirak ile günde asker beslemek için (?) lira talep olunacağı, diğer biri gençler tekrar silâh altına alınarak İstanbul üzerine yürüneceği, bir üçüncüsü İttihat Fırkası’nın memlekete muzır olmuş ve idâre edememiş olanlarının tekrar mevki-i iktidara geleceği yolunda her biri başka ehemmiyette ve avâmın çekinmesine en müessir sebepler şâyi oldu. Bazıları da İstanbul’un pek yakınlığı hasebiyle oradan kuvvet geleceğini işâa etti. Bu esbâbdan zuhûra gelen tefrîka ve ihtilâf-ı ârâ fi’l-hakika Heyet-i Temsiliye’den bu hususlarda izâhât istemek ve bu teşkilâtın bilhassa İttihat Hükümeti’ni evvelki şeklinde ihyâ olup olmadığını kat’iyen anlamak azminde oldular. Bendeniz en bî-taraf bir adam olmak üzere muhafaza-i sükûn ve asayişle en büyük alâkadar ve mükellefim. Adapazarı’nda ma’rûz kaldığım emr-i vâki karşısında en kavî ve hâlis hissiyâtımı ahaliye izhâr etmiştim. Çünkü onlar samimî bir hisle hareket ederek eminim ki bâlâda arz ettiğim sualleri sormamışlardı. İzmit’in vaziyeti bu ve sâir esbâbdan dolayı pek müşkil ve mütegayyirdir. Tatmîn edilmeye muhtaçtır. Bendeniz her kim ve her ne için olursa olsun neticesi mechûl bir maceraya başkalarını sevk etmeyi doğru görmem. Hükmüm bu hususta yalnız kendime geçer. Binâenaleyh teenni ve ihtiyat edilmesi tarafdârı olduğumu tam bir tecrübem üzerine arz ederim. Mütâlaa-i devletlerini istirham ediyorum efendim.
Ali Suat
Belge 121
İzmit, 2.10.35
Mustafa Kemal Paşa’ya
C: Kulunuzu itidalle dinleyiniz efendim. Bendeniz iyi ifade edemedim. Maksadınızın ulviyet ve meşrû’iyetinden zaten bahsedilemez. O tamamıyla malûmdur. Buranın menfaat- i maddiye düşünen ve belki de cismen ve kalben zayıf bulunan şehir halkı bunun askerlik masraf ve zahmetini düşünmekten kendisini alamaz, işte hep mesele budur efendimiz. Bu fikirler hep birden evelki gün ortaya çıktı. Dün davet ettiklerim savuştular. Ortada memurlar kaldı ki, bu suretle hareket hiç doğru değildir.
Bî-taraflığım meselesine gelince: Nokta-i nazarınız doğrudur. Fakat bunu bendeniz kendi nefsim için düşünmüyorum. Başında bulunduğum memleketin harekâtını hüsn-i idâre için düşünüyorum. Bunda faideli değilse ve ona Ferit Paşa Kabinesi’nin vicadanıma tetabuk etmeyen bir emrini ifa etmiş isem, yani efendimiz bu fikirde iseniz, bunu Adapazarı zannıma göre serbestçe tashih eder. Bendeniz mevkiimi terk ile İstanbul’a hareket etmem. Çünkü bunu nefsime büyük bir zül addederim. Ahali ise o kadar serbest, o kadar fikir ve kanaatine sahiptir ki tarif edemem. Yalnız hakkımda vukuu me’mûl halin müsebbib ve mes’ûlü gene kendim olacağım hakkındaki emr-i devletlerinin açık olarak bildirilmesini istirham ederim. Çünkü sizi o kadar serbest vicdan sahibi olarak tanırım ki, bunu hiçbir vakit tahkîr veya tehdit derekesine indiremem. Hissiyâtım bunu kat’iyen meneder. Bir de askerî ve inzibatî arkadaşlarımın tereddüdünü izâleyi bendenize mi tahmil buyuruyorsunuz. Yoksa zât-ı saminiz mi idâre edeceksiniz. Bunları gayet samimî ve açık arz ediyorum. Bundan sonra bizi yarınki Cuma namazı ictimâına kadar halimize bırakınız. Ferit Paşa’ya kim bilir kaç defa kalemle hücum eden bendenizi, ne kadar fena nazarla görüyorsunuz efendim.
Ali Suat
Belge 122
Suat Bey’e
C: Bütün beyânâtınızı kemâl-i itidal ile dinledim. Maksad-ı umumînin ulviyet ve meşrû’iyeti muhakkak ve müsellem olunca istihsal-i netâyic için tevhîd-i kuvâ ve teşrik-i mesâi tabii ve her türlü mevâniin ref’ ü izâlesi sehîl olur. Bütün Anadolu’nun yek-vücûd ve beş kolordunun yek-pare olarak müştereken temîn-i hayat-ı devlet ve millet için başladıkları ve âsâr-ı nâfiası iktitaf olunmakta bulunan bir emr-i hayırda İzmit gibi melce-i vatanperverân olan bir şehirde ne asker, ne memur ve ne de herhangi bir vatanperverin hariç kalmasını zaten tasavvur etmiyoruz. Bu bâbda fazla izâhât ve istîzâhata lüzum kalmadığı kanaatiyle yarınki Cuma namazı ictimâına kadar intizâr eylemeyi münasip görüyoruz. Zât-ı âlinizi fena nazarla gördüğüm hakkındaki zan doğru değildir. Çünkü vicdanımız muztarib olmaksızın verebileceğimiz hükümler ancak netâyic-i fiiliyeye muallâktır efendim.
Mustafa Kemal
Belge 123
Sivas, 2.10.35
Fırka Kumandanı Asım Beyefendi’ye
Beyefendi: Vatanımızın temîn-i selâmeti için milletçe ve orduca başlanmış olduğu malûmunuz olan harekât-ı necîbeye tamamen tarafdâr bulunacağınıza şüphe etmediğim için zât-ı âlinize orada yapılması elzem olan bazı hususâtı Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi kararıyla tebliğ ve neticesi hakkında ita-yı ma’lumât buyurulmasını ricâ eylemiştim. Bu bâbda henüz bir cevâbınızı almadım. Bundan başka bazı menâbiden ita olunan ma’lumâtta ihtimal İstanbul’a kurbiyet dolayısıyla olacak âsâr-ı tereddüd gösterildiği bildirilmiştir. Kabine’nin sukut edeceği ve belki de sukut etmiş olması muhakkaktır. Binâenaleyh milletin azm ü irâdesi her türlü tereddüdün fevkinde hâiz-i salâbettir. Avrupa devletleri bile bu irâde-i âliye karşısında hürmetkâr vaziyetini almıştır. Şimdi zât-ı âlinizin kat’î mütâlaa ve kararınıza muntazırız efendim.
Mustafa Kemal
Belge 124
336
23 Mart 1927
Süleyman Şefik Paşa’nın Harbiye Nâzırı bulunduğu sıralarda İstanbul’da Yirmi Beşinci Kolordu Kumandanı Süvari Miralayı Şevket Bey bulunuyordu. Bu Şevket Bey Almanya’da ikmâl-i tahsil etmiştir. Ve ol zaman Boğaziçi’nde ikamet eyliyordu. Hatta Mirlivalığa terfi edildiği tebşîr olunarak Mirliva üniforması giydiği halde ertesi günü böyle bir irâdenin sudûr etmediği tebliğ olunarak te’yis edilmiş olduğundan hicâbından hastalanmış ve hanesine kapanmıştı. O esnada İzmit Kumandanı bulunan Boşnak Erkân-ı Harbiye Kaymakamı Asım Bey ki Trabzon Fırka Kumandanlığı’nda bulunduğu sırada Cuma namazını edadan sonra camiden çıkarken bir Redif Mülâzimi tarafından katledilen Serezli Erkân-ı Harbiye Feriki Hamdi Paşa’nın damadı idi. Mûmâileyh tarafından Yirmi Beşinci Kolordu Kumandanı Şevket Bey’e gönderilen tahrîrât evrakım arasında zuhûr etmiş olmakla aynen takdim kılındı.
Hamdi**
Birinci Fırka Kumandanlığı
Numara mahsus
I
İzmit, 29/30.9.35
Dersaadet’te Yirmi Beşinci Kolordu Kumandanlığı’na
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına Mustafa Kemal imzasıyla ve 29/30 Eylül 335 tarihiyle Sivas’tan keşîde edilmiş telgrafnamenin bir sureti ber-vech-i zîr arz olundu. İstihlâs-ı vatan gayesini takip eylediğini işbu telgrafnamede iş’âr eden ve Fırka mıntakasını teşkil eden İzmit livasına karîb Düzce mevkiine ve liva dahilindeki Adapazarı yakınına kadar teşkilâtı teşmil edip o havali hükümet-i mülkiye ve askeriyesinin iştirakini temîn eylediği istihbâr kılınan mezkûr Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin bidayetten itibaren esbâb ve suret-i teşekkülü âcizlerince tamamen mechûl olmakla beraber metn-i telgrafnameden İtilâf Hükûmâtı’nın Anadolu havalisindeki memûrîn-i siyasiyesi ile işgal kuvvetleri kumandanlarının da bî-tarafisini istihsal eylediği beyan olunmuş ve Fırka’ya tayinim hakkındaki emr-i âli 20.9.35 günü akşamı tebliğ ve 23.9.35 günü akşamı da makam-ı âlinizden mübellağ bir emr-i tahrirî ile İzmit’e azîmetim emrolunarak derhal ve en mübrem eşya-yı zâtî ve askeriyemi bile alamaksızın 24.9.335 günü trenle hareket ve İzmit’e bi’l-muvasala işe mübaşeret edilerek tarih-i mezkûrdan beri buradaki kıtanın, hastahanenin, fırın, ambar ve sâirenin teftiş ve işlerinin tanzimiyle iştigal edilmekte olup buradaki ümerâ ve zâbitân ile hükümet-i mahalliye memûrîninin işbu harekât-ı milliyeyi ne suretle telâkki etmekte olduklarına ve bu harekete derece-i temâyül ve vukûflarına ve bu hareketin esbâb ve avâmili hakkında sâbıkan ve lâhıkan derece-i ma’lumâtlarile mezkûr cemiyet tarafından gerek bi’l-vasıta ve gerek bilâ-vasıta vâki olacak teklife karşı cemiyet-i mûmâileyhâ ile teşrik-i mesâi edip etmeyeceklerine dair henüz bir tetkik ve karar itası kadar muvâsalat-ı âcizânemden beri zaman geçmemiş ve meşâgil-i maruza-i âcizîden dolayı mûmâileyhüm ile yegân, yegân temas hâsıl ederek cümlesinin efkâr ve mütâlaatını anlamaya fırsat elvermemiş ve İzmit’e Birinci Fırka Kumandanlığı’na tayinimle azîmetim hakkındaki evâmir ve tebligat-ı kumandanîleri arasında geçen üç gün zarfında vazife-i memuriyetime taalluk edecek bi’l-cümle mevâd hakkında bir emir ve talimat-ı kumandanîleri var ise şeref-telâkki etmek üzere hergün makam-ı âlilerine mürâcaat eylemiş isem de zât-ı âli-i kumandanîlerinin devlethane-i âlilerinde rahatsız bulundukları beyan olunarak nâm-ı âli-i kumandanîlerine olarak tedvîr ve temşiyet-i umûr eden zevat tarafından da işbu harekâtın evveliyat ve netâyicine, esbâb ve müessirâtına dair âcizleri tenvîr edilmemiş olduğu gibi Fırka mıntıkasına tedricen daha ol vakit yaklaştığı bu kere anlaşılan mebhûs harekâtın Fırka mıntaka ve merkezinde zuhûr ve muhitin iştiraki halindeki vaziyet için de bir gûnâ beyânâtta bulunulmamıştır. Ahîren ceridelerle ilân ve bir sureti de li-ecli’t-ta’mim Fırka’ya irsal buyurulmuş olan beyanname-i hümâyûnda gerek İzmir havalisindeki ve gerek Anadolu’daki harekât-ı milliyenin İzmir’in işgalinden mütevellid vaziyetin netâyicinden olduğu hakkındaki işaret-i pâdişâhîye ve bilâ-istisna bütün Müslüman ve Türklerin İzmir’in işgalinden duydukları yeis ve elem dahi müstağni-i arz bulunmasına mebni bugün liva muhîtine ve muhite karîb olan liva dahilindeki bazı mahallere kadar ilerlemiş olan işbu teşkilât ve harekât-ı milliyenin merkez-i liva ve Fırka olan İzmit’e ve daha garba yani İstanbul’a doğru terakkisi halinde zât-i âli-i kumandanîlerinin bu bâbda ısdar buyuracakları evâmir-i müstaceleye şiddetle ihtiyaç hâsıl olduğu derkâr ve esasen mebhûs metn-i telgrafnamede zât-i âli-i kumandanîlerine iş’âr ve tebliğ-i keyfiyet olunması dahi muharrer olup Fırka’nın buradaki vaziyet-i umumiyesi de makam-i âli-i kumandanîlerince yakînen ve tafsilen ma’lûm bulunduğundan bu bâbda etraflıca ma’lumât ve izâhât ve cevap intizârında bulunan cemiyet-i mebhûseye verilecek cevâbın metin ve şekli hakkında tafsilât itasına ve mensubîn-i askeriye, ahalinin tezâhürât-ı temâyülkârânesine ve bi’n-netice iştirak vaziyetine ma’rûz kalır ve hükümet-i mülkiye de ahalinin işbu meyl ü iştirâkini hüsn-i telâkki ve kabul vaziyetinde bulunursa iş’âr ve istiş’âra vakit olmadığı cihetle âcizleri tarafından takip olunacak hatt-ı hareketin acilen inbâsına emir ve müsaade buyurulmasını ehemmiyet-i maslahata binâen arz ve ricâ ederim efendim.
Birinci Fırka Kumandanı
Kaymakam
Mustafa Asım
Sivas, 29/30 Eylül 335
Birinci Fırka Kumandanı Asım Beyefendi’ye
Zât-ı âlinizin pek mühim olan İzmit’teki Fırka’ya kumanda etmekte olduğunuzu maa’l-memnuniye istihbâr eyledim. Vatan ve milletimizin dûçâr edildiği hâl-i zucretin izahına lüzum yoktur. Milletimizin izhâr ve fiilen isbât eylediği mevcudiyet sayesinde ümit ve halâsın kesb-i kuvvet eylediği âsârıyla sâbit olmaktadır. Milletimiz takibine karar verdiği hatt-ı harekette kemâl-i azim ve kat’iyetle devam eylediği takdirde halâs muhakkaktır. Birkaç ay evvel harekât-ı milliyemizi su-i tefsire uğraşan bedhâhân artık ma’lûm bir hale gelmiştir. Düvel-i İtilâfiye ve İngilizler dahi maksat ve harekâtımızdaki meşrû’iyeti ve azm-i milletin kat’iyetini takdir ederek en nihayet bî-taraf kalacaklarını ve ahvâl-i dahiliyemize müdahale eylemeyeceklerini bildirmişlerdir. Ve hatta milletimizi memnun etmek için Merzifon’u tahliye eyledikleri gibi Samsun’u dahi tahliyeye başlamışlardır. Yalnız Ferit Paşa Kabinesi harekât-ı meşrû’a-i milliyeye karşı haricî düşmanların bile yazmadıkları ihanetkârâne harekâtı tasdikten geri durmadı. Bi’n-netice milletin itimatsızlığına dûçâr oldu. Millet yek-vücûd ve yek-zebân olarak meşrû’ bir kabinenin mevki-i iktidara getirilmesini zât-ı şevket-simât-ı hazret-i pâdişâhîden istirham eyledi ve arzu-yı millî taraf-ı şâhâneden is’âf buyurulacağı zamana kadar tekmil Anadolu bi’l-cümle vilâyât, kolordular kabine ile ve gayr-i meşrû’ makamât ile muhabere-i resmiyeyi kat’eyledi. Zât-ı âlilerinin milletçe verilmiş olan işbu umumî karardan hariç kalamayacağınız ve böyle vaziyetler karşısında hamiyet-i meftûreleri icâbâtını izhâr ve tatbik buyuracağınız tabiidir. Binâenaleyh zât-ı âlinizden hususât-ı âtiyeyi ricâ eyleriz:
1. Kolordunuz Kumandanı zata, Harbiye Nâzırı Süleyman Şefik Paşa’nın Elaziz Valisi Ali Galip Bey’e Dahiliye Nâzırı Âdil Bey’le beraber Malatya ahali-i İslâmiye’sini Sivas ahali-i İslâmiye’sine karşı mukateleye ve istihlâs-ı vatanı istihdâf eyleyen harekât-ı milliyeyi imhâya ait talimatnamenin suretiyle irtikâb-ı hıyanet ve ihanet eylediğinden kendisinin gayr-i meşrû’ olduğunu ve derhal Nezaret mevkiini terk etmesi lüzumunu ihtar eylemesini bildirmek lâzımdır. Eğer Kolordu Kumandanı’nın bu hareket-i merdâne ve vatanperverâneyi yapamayacak veya yapmak istemeyecek bir zat ise doğrudan doğruya zat-i âli-i vatanperverîlerinin işbu vazife-i milliyeyi ifa buyurmalarına intizâr olunur.
2. Bütün millet ve ordunun ıskattan ibaret olan taleb-i meşrû’u zât-ı şâhânece is’af buyuruluncaya kadar İzmit hükümet-i mülkiyesi ile beraber Kumandanlık dahi Ferit Paşa Kabinesi ile resmî münasebatını kat’ ederek milletin hareketine peyrev olacaktır.
3. İngilizlere karşı hareket-i vâkıânızın tamamen ahvâl-i dahiliyemize ait olup kendilerine karşı hiçbir maksad-ı mahsusumuz bulunmadığı izah edilecek ve anâsır-ı Hıristiyaniye’nin bir gûnâ tereddüd ve tevahhuşuna mahal bırakılmayacak surette cihet-i mülkiye ile müştereken her türlü tedâbîr-i inzibatiye ittihâz olunacaktır.
4. Fırkanızın mevcudu her yerde olduğu gibi terhîs edilmiş halde bulunmadığından bir gûna dağdağaya meydan verilmeyerek ve seferberlik tarzında olmayarak mevziî millî müfrezeler teşkiliyle takviyesi esbâbına tevessül olunacaktır. Fırkanızda kırk beş kadar ümerâ ve zâbitân bulunduğu tahminine nazaran o havalide külliyetli millî müfrezeler teşkilâtı sehîl olur. İşbu teşkilât-ı milliyenin bilhassa İzmit-Kandıra hattıyla bunun garbında Üsküdar’a doğru teşmili icap eder.
5. Her ihtimale karşı İzmit civarında Birinci Fırka’nın ve bi’l-cümle kumandan ve zâbit arkadaşlarınızın bulunacakları vaziyetin tedbirli ve ihtiyatkâr olması lüzumunu hatırlatırım. Harekât-ı milliyemize ve ahvâl-i dahiliyemize fiilen müdahale edecek olan ecnebi kuvvetlerine karşı namuskârâne ve merdâne mukabelede asla tereddüt gösterilmeyecektir. Bu gibi ahvâlde müdafaanın menâfi-i memleket için muzır olabileceği ve . . . . . asla iltifat olunmamalıdır. Hakkını gasp ve şeref ve mevcudiyetini tahkîr ettirenlere hak ve şeref verebilecek hiçbir âli-cenâb düşman yoktur.
6. İstanbul ile muhtelif vasıtalarla irtibat tesis ve temîn olunmak lâzımdır. Bu suretle evvelâ Üsküdar’da namuskâr zâbitânımız ve mert ordumuzun taht-ı müzaheretinde kuvvetli teşkilât-ı milliye yapılmak için zât-ı âlileriyle Birinci Fırka’nın bi’l-cümle zâbitân arkadaşlarımın sarf-ı himmet eyleyeceklerine emniyetim berkemâldir.
7. Eskişehir civarında Kuvâ-yı Milliye ile birlikte bulunan Garbî Anadolu Umum Kuvâ-yı Milliye Kumandanı Fuat Paşa Hazretleriyle Ankara’da Yirminci Kolordu Kumandan Vekili Kaymakam Mahmut Bey’le Kastamonu Havalisi Kumandanı Miralay Osman Bey’le ve Bursa’da Elli Altıncı Fırka Kumandanı Bekir Sami Bey’le tesis ve muhafaza-i irtibat buyurmaları münasip olur. Bursa’da Bekir Sami Bey’le sık, sık muhabere ve ora vaziyeti hakkında doğrudan doğruya bizi dahi tenvîr buyurmanızı ricâ ederiz. Bâlâdaki ricâlarımızın alınıp icâbatına tevessül buyrulduğuna ve netâyicine dair ita-yı ma’lumât buyrulmasını ricâ eder muhabbetle gözlerinizden öperiz kardeşim.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 125
İzmit, 2.10.35
Sivas’ta Rumeli ve Anadolu Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Heyet-i Muhteremesi’ne
C: Bugün saat iki sonrada makine başına çağrıldığım vakit henüz altı günden beri temas ettiğim buradaki Fırka zâbitânına ..... harekât-ı milliye tezâhürât-ı vatanperverânenin esbâb ve menşeini izah etmekle meşgûldüm. İlk iş’âr-ı âlilerini derhal memur-ı mahsusla İstanbul’daki Yirmi Beşinci Kolordu Kumandanı’na bildirdim. Mûmâileyhi tanımadığım gibi Fırka’ya tayin ile i’zâmım arasında geçen üç gün içinde de kendisinin hasta bulunmasından dolayı görüşememiştim. Binâenaleyh tebligat-ı samilerini kendisine tebliğe ve cevap ahzine mecbur idim. İstanbul hâlâ cevap vermeyince şifreli telgrafla Kolordu’ya tebliğ ve tekit ettim. Beri taraftan Mutasarrıf Bey’le Müftü, ulemâ ve heyet-i belediye ve eşrâfın belediyede cem’ ile bu bâbdaki tebligat ve irşâdât-ı âlilerinin heyete tebliğ ve tevdîini kararlaştırdık. Memurîn ve bazı ümerâ beraber olarak Mutasarrıf Bey’le vakt-i muayyeninde belediyede ictimâ edilmiş ise de maa’t-teessüf ahaliyi temsil edecek ve ahalinin vahdetine timsal olacak eşrâf-ı belde bulunmadılar. Bi’z-zarure ictimâ edenlerin kararıyla yarınki Cuma günü öğle namazından sonra saat üçte Feyziye Cami-i şerifinde birleşilmesi ve orada eşrâf-ı ahali-i mahalliye mümessillerinin de bulundurulması ekseriyetle talep olunduğundan mensubîn-i askeriye ve memurîn de vakit ve mahall-i maruzda bulunmağa karar verdiler. Bugün cem’ ve irşâdâtta bulunduğum ümerâ ve zâbitân arkadaşlarımız içinde cümlesi yarın cami-i şerifte vuku bulacağını arz ettiğim ictimâda eşrâf ve ahali-i livaya karşı kendilerinin ve ailelerinin maişet-i hâzıralarıyla vefatları vukuunda bîkes ve bîvâye kalacak, efrâd-ı ailelerinin istikbâllerinin eşrâf ve ahali-i belde tarafından temîninin kendilerine kaviyen vaat ve taahhüdünü ve bunların içinde ictihadında bî-taraf veya muhâlif görülenlerin ictihad-ı zâtîlerinin mukaddes olması hasebiyle kemakân vazifesi başından ayrılmamasını dermeyan ettiler. Gerek bu hususta ictimâ edecek heyet-i milliye-i livanın ve gerek zâbitânın ber-vech-i ma’rûz mutalebâtta alınacak cevâbın ayrıca arz edileceği tabiidir. Heyet-i muhteremenize arz edilmiş olan tereddüt doğru değildir. Ahali-i mahalliyenin ictimâları hakkındaki tebligata karşı adem-i icâbetlerine ve zâbitânın ve Fırka efrâdının hal ve istikbâl için iaşeleri hususunun bir taraftan temîn ve irâe edilmemesine ve İstanbul’dan muvâfık bir cevap zuhûru da kaviyen ümit edilmesine mebni bir teennidir. İzmir’in işgalinden ve vilâyât-ı şarkiyenin Ermenilere vaatinden doğup bi’n-netice menâfi-i âliye-i vataniye için çalışıldığını izhâr ve isbâta uğraşan işbu tezâhürât-ı milliyenin menâfi-i âliye-i vatana hâdim olmasını cenâb-ı Haktan temenni eyler ve gerek zât-ı âlilerinin ve gerek Salâhattin Bey biraderimizin iltifatnamelerindeki Rauf ve Mazhar Beylerin teveccüh ve iltifatlarına arz-ı teşekkürât eylerim efendim.
Fırka Kumandanı
Asım
Belge 126
Sivas, 2 Teşrinievvel 35
Fırka Kumandanı Asım Beyefendi’ye
C: İzâhât-ı aliyyelerinden lüzumu derecede tenevvür edildi. Teşebbüs edilecek hareket ve tevessül olunacak tedâbîr biraz ora ahalisince i’zam edilmekte olduğuna zâhib oluyorum. Maksat gayet vâzıh ve meşrû’dur, bundan hiç kimsenin bî-taraf ve bâ-husûs muhâlif kalmasını tasavvur etmek istemiyoruz. Çünkü mevzu-i bahis olan mesele hiçbir vakit fırkacılık gibi hasîs bir hedefe ma’tûf değildir. Ahalinin zâbitâna temînat vermesi de şimdilik lüzumsuzdur. Anadolu’nun hiçbir yerinde böyle kuyûd ve şurûta hiç kimse tâbi tutulmamış ve buna lüzum hissedilmemiştir. İstanbul ahalisine hitaben yazılmış yeni bir beyanname vardır. Onu aynen şimdi zât-ı âlinize verdireceğim. Muhteviyâtı yarınki ictimâınızda faideli olabilir. Ferit Paşa’nın yarına kadar çekilmesi agleb-i ihtimaldir. Bu takdirde yarınki ictimâınız neticesinde zât-ı şâhâneye ve tayin ettiği takdirde yeni kabine reisine kabinenin âmâl-i milliyeye tamamen mutavaatkâr bî-taraf zevâttan terkibini istirham etmek hususunu ve buna intizâr edildiğinin arz edilmesini, temîn buyurunuz. Bir de vatanımızı ve istiklâl-i millîmizi kurtarmak için teşekkül edecek yeni kabine ile müttehiden daha pek çok çalışmaya ihtiyacımız olduğundan tamamen sükûnet dairesinde Heyet-i Temsiliye kararıyla arz ettiğim hususâtı nazar-ı dikkatte bulundurarak teşkilâta devam buyurulmasını ricâ ederim kardeşim.
Mustafa Kemal
Belge 127
TAMİM
Gayet müstaceldir
2/3 Teşrinievvel 35
Bi’l-cümle Vilâyât ve Müstakil Livalar Heyet-i Merkeziyelerine, Belediye Riyâsetlerine, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Riyâsetlerine
Berâ-yı ma’lumât “Sadru’l-uzmâya”
1– Vatan ve milletin temin-i halâs ve selâmeti için ihaneti tahakkuk eden Ferit Paşa Kabinesi’nin ıskatıyla yerine Kuvâ-yı Milliye’ye müstenit ve âmâl-i milliyeye tamamen mutavaatkâr ehil zevâttan mürekkeb bir kabinenin ikamesi hususunda milletin teşkilât-ı meşrû’asına müsteniden vuku bulan teşebbüsât-ı azimkârânesi ve zât-ı akdes-i pâdişâhîye istirhamat-ı mütevâliyesi neticesi olarak Ali Rıza Paşa Hazretlerinin taht-ı riyâsetinde bir kabine teşekkül etmiştir.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi tarafından vuku bulan mürâcaat üzerine müşarünileyh yarın öğleden sonra saat ikide Meclis-i Vükelâ’nın ictimâı esnasında heyetimizle makine başında görüşeceklerini vaat buyurdular. Erzurum ve Sivas Kongrelerinde tayin ve tesbit edilen teşkilât ve makasid-i meşrû’a-i millete riayetkâr olduğu takdirde Kuvâ-yı Milliye’nin yeni kabineye müzâhir ve Ferit Paşa’nın sebebiyet verdiği ihtilâfın külliyen zâil olacağını arz ve Meclis-i Millî’nin in’ikadıyla murakabe-i fiiliye başlayıncaya kadar mukadderât- ı millet hakkında bir gûnâ taahhüdâta girilmemesi ve sulh konferansında tayin-i mukadderât-ı millet ve memlekete memur olacak murahhasların sâbıkı gibi nâ-ehillerden tayin edilmeyip milletin bi-hakkın âmâlini müdrik ve itimâdına mazhar ehl-i vukûf ve iktidardan intihap buyurulması esasının kabul buyrulması ricâ edilecektir. Bu bâbda başkaca mütâlaaları varsa yarın zevâle kadar sür’ati iş’ârı temenni olunur.
2– İşbu ta’mîm vilâyât ve elviye-i müstakille heyet-i merkeziyelerine tebliğ olunmuştur.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 128
Sadrazam Fahâmetlû, Devletlû Ali Rıza Paşa Hazretlerine
Millet şimdiye kadar re’s-i kârına geçenlerin Kanun-ı Esasî’ye ve âmâl-i milliyeye münâfi harekât-ı malûmesinden müteessiren hukuk-ı meşrû’asını tanıtmak ve mukadderâtını emin ve ehil ellerde görmek karar-ı kat’îsini vermiş ve lâzım gelen teşebbüsât-ı azimkârâneye tevessül eylemiştir. Teşkilât-ı muntazamaya tâbi Kuvâ-yı Milliye irâde-i kat’iye-i milleti bi-inayetillahilkerîm tamamen izhâr ve isbât etmek kudretini ihrâz eylemiştir. Millet kuvvet ve irâdesini hiçbir vakit âmâl-i mukaddese-i şâhâneye mugayir ve menâfi-i mülk ü milletle mübâyin bir tarzda sarf etmek niyet-i gayr-i makulesinde değildir. Millet zât-ı akdes-i hilâfetpenâhînin mazhar-ı emn ü itimâdı olan zât-ı fahametpenâhîleriyle rüfeka-yı kirâmınızı müşkil vaziyette bırakmaktan kat’iyen mütevakki olup bilakis tamamen müzâhir olmağa bütün samimiyetiyle hazırdır. Ancak heyet-i vükelâ meyânında Ferit Paşa ile teşrik-i faaliyet eylemiş nuzzârın mevcudiyeti heyet-i celîlelerinin nokta-i nazarlarıyla âmâl-i milliyenin derece-i mutabakatını kemâl-i hulûs ile anlamak mecburiyetini hâsıl eylemiştir. Milletçe emniyet-i tâmme tahassul etmedikçe atılmış olan hatve-i salâhın tevkifi ve yarım tedbirlerle iktifâ olunması milletle heyet-i celîleleri arasında da su-i tefehhümatı mûcib olabileceğinden gayr-i câiz görülmektedir. Binâenaleyh heyetimiz kat’î ve sarîh olarak zât-ı sami-i sadâretpenâhîlerinden ber-vech-i âti hususâtın hükümet-i cedîdece tasvip ve kabul edilip edilmeyeceğini kemâl-i hürmetle anlamayı vecibeden addeder:
1– Hükümet-i cedîdenin Erzurum ve Sivas Kongrelerinde tayin ve tesbit edilen teşkilât ve makasid-i meşrû’a-i millete riayetkâr kalması.
2– Meclis-i Millî’nin in’ikadıyla murakabe-i fiiliye başlayıncaya kadar mukadderât-ı millet hakkında bir gûna taahhüd-i kat’î ve resmîye girilmemesi.
3– Sulh Konferansı’nda tayin-i mukadderât-ı millet ve memlekete memur olacak murahhasların sâbıkı gibi nâ-ehillerden tayin edilmeyip milletin bi-hakkın âmâlini müdrik ve itimâdına mazhar ehl-i vukûf ve iktidardan intihap buyurulması.
Bu esâsâtta tamamen itilâf hâsıl olduğu takdirde milletin vicdanından doğmuş ve bi’l-cümle Düvel-i İtilâfiye’ce meşrû’iyeti ve kudreti tanınmış olan teşkilât-ı milliyemizin hükümetin müzâhiri olacağı ve bu suretle hükümetin temîn-i mukadderât-ı millet ve memleket hususunda sulh konferansında vuku bulacak teşebbüsâtının daha emîn ve müessir bulunacağı tabiidir.
Bu defa bu nikat-ı esasiyede bir mutabakat hâsıl olduğu anlaşıldıktan sonra hâdisât-ı ahîre sebebiyle hâsıl olan ahvâl-i gayr-i tabiiyenin izâlesi maksadıyla bazı ma’rûzât-ı tâliyede bulunmaklığımıza müsaade-i sadaretpenâhîleri istirham olunacaktır. 3 Teşrinievvel 335
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 129
Bi’l-umûm Vilâyât ve Müstakil Mutasarrıflıklara, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Merkeziye Riyâsetleriyle Belediye Riyâsetlerine K. O. 13, K. O. 15. K. O. 20, Niğde’de Fırka 11, İzmit’te Fırka 1 Kumandanlıklarına ve Torul’da Fırka 3 Kumandanı Halit Bey’e
Bugün Sadrazam Ali Rıza Paşa’nın vuku bulan istîzâhı üzerine heyetimiz tarafından teklif edilen hususât aynen ber-vech-i âti derc olunur. Cevâben, berâ-yı tahlîf saray-i hümâyûna azîmet edeceklerinden cevâbının yarın ita olunacağı bildirilmiştir.
Hükümet ile millet arasında mutabakat-ı enzar ve âmâl husûlü ta’mîmen tebliğ edilinceye kadar kemâ fi’s-sâbık muhaberât-ı resmiyenin munkatı bir halde bulundurulması lüzumu Heyet-i Temsiliye kararıyla tebliğ olunur.
Suret: 128 numaralı vesikadır
13.10.335
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 130
Sivas, 4.10.35
Makam-ı Sadaret-i Uzmâ’ya
Erzurum Kongresi mukarrerâtı Sivas Umumî Kongresi’nde teşmilen aynen kabul edilmiştir. Bu mukarrerât ve teşkilât 11 Eylül 35 tarihli beyanname muhteviyâtiyle 8 Eylül 35 tarihinde tab’ ve neşrolunan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti nizamnamesi muhteviyâtından ibarettir. Her iki kongrede beyanname ve nizamnamelerle ilân edilmiş mukarrerâttan başka kat’iyen bir karar mevcut değildir. Mahallî hükümetlerin usûlen ve kanunen tasdikine iktirân eylemiş bulunan mezkûr beyanname ve nizamnamenin henüz heyet-i celîlelerince manzûr olmadığı anlaşılmakta olduğundan nizamnamenin mevâdd-ı esasiyesini ihtivâ eden beyannameyi ber-vech-i âti aynen ve nizamnamenin teşkilâta ait nikat-ı esasiyesini de hulasaten arz ediyoruz.
SURET
Sivas, 11 Eylül 335
Umumî Kongre Beyannamesidir:
Bütün milletçe ma’lûm olan mehâlik-i hariciye ve dahiliyenin tevlîd etmiş olduğu intıbâh-ı millîden doğan Kongre’miz mukarrerât-ı âtiyeyi ittihâz etmiştir.
1. Devlet-i Aliyye-i Osmaniye ile Düvel-i ltilâfiye arasında mün’akid mütarekenamenin imza olunduğu 30 Teşrinievvel sene 334 tarihindeki hudûdumuz dahilinde kalan ve her noktası İslâm ekseriyet-i kahiresiyle meskûn olan memâlik-i Osmaniye aksâm-ı yekdiğerinden ve camia-i Osmaniye’den gayr-i kabil-i tecezzi ve hiç bir sebeple iftirâk etmez bir kül teşkil eder; memâlik-i mezkûrede yaşâyân bi’l-cümle anâsır-ı İslâmiye yekdiğerine karşı hürmet-i mütekabile ve fedakârlık hissiyâtıyla meşhûn ve hukuk-ı ırkiye ve ictimâiyeleriyle şerâit-i muhîtalarına tamamıyla riayetkâr öz kardeştirler.
2. Camia-i Osmaniye’nin tamamiyeti ve istiklâl-i millîmizin temîni ve makam-ı muallâ-yı hilâfet ve saltanatın masûniyeti için Kuvâ-yı Milliye’yi âmil ve irâde-i milliyeyi hâkim kılmak esas-ı kat’îdir.
3. Memâlik-i Osmaniye’nin her hangi bir cüz’üne karşı vâki olacak müdahale ve işgale, ve bilhassa vatanımız dahilinde müstakil birer Rumluk ve Ermenilik teşkili gayesine ma’tûf harekâta karışı Aydın, Manisa ve Balıkesir cephelerinde mücahedât-ı milliyede olduğu gibi müttehiden müdafaa ve mukavemet esas-ı meşrû’u kabul edilmiştir.
4. Öteden beri aynı vatan içinde birlikte yaşadığımız bi’l-cümle anâsır-ı gayr-i Müslime’nin her türlü hukuk-ı tâbiiyetleri tamamıyla mahfûz olduğundan, anâsır-ı mezkûreye hâkimiyet-i siyasiye ve muvazenet-i ictimâiyemizi ihlâl edecek imtiyâzat itası kabul edilmeyecektir.
5. Hükümet-i Osmaniye bir tazyik-i haricî karşısında memleketimizin herhangi bir cüz’ünü terk ve ihmal etmek ıztırârında bulunduğu takdirde makam-ı hilâfet ve saltanatla vatan ve milletin masûniyet ve tamamiyetini kâfil her türlü tedâbîr ve mukarrerât ittihâz olunmuştur.
6. Düvel-i İtilâfiye’ce mütarekenamenin imza olunduğu fi 30 Teşrinievel sene 335 tarihindeki hudûdumuz dahilinde kalıp bir ekseriyet-i İslâmiye ile meskûn olan ve harsî ve medenî faikiyeti Müslümanlara ait bulunan vahdet-i mülkiyemizin taksimi nazariyesinden bi’l-külliye feragatle bu topraklar üzerindeki hukuk-ı tarihiye, ırkiye, diniye ve coğrafiyemıze riayet edilmesine ve buna mugayir teşebbüsâtın iptaline ve bu suretle hakk u adle müstenit bir karar ittihâz olunmasına intizâr ederiz.
7. Milletimiz insanî, asrî gayeleri tebcîl ve fennî, sınaî ve iktisadî hal ve ihtiyacımızı takdir eder, binâenaleyh devlet ve milletimizin dahilî ve haricî istiklâli ve vatanımızın tamamiyeti mahfûz kalmak şartıyla altıncı maddede musarrah hudut dahilinde milliyet esaslarına riayetkâr ve memleketimize karşı istilâ emeli beslemeyen herhangi devletin fennî, sınaî, iktisadî muâvenetini memnuniyetle karşılarız. Ve bu şerâit-i âdile ve insaniyeyi muhtevi bir sulhun de acilen takarrürü selâmet-i beşer ve sükûn-ı âlem namına ahass-ı âmâl-i milliyemizdir.
8. Milletlerin kendi mukadderâtını bizzat tayin ettiği bu tarihî devirde hükümet-i merkeziyemizin de irâde-i milliyeye tâbi olması zarurîdir. Çünkü irâde-i milliyeye gayr-i müstenid herhangi bir heyet-i hükümetin indî ve şahsî mukarrerâtı milletçe mutâ’ olmadıktan başka haricen de muteber olmadığı ve olamayacağı şimdiye kadar mesbûk ef’âl ve netâyic ile sâbit olmuştur. Binâenaleyh milletin içinde bulunduğu hâl-i zucret ve endişeden kurtulmak çarelerine bizzat tevessüle hacet kalmadan hükümet-i merkeziyemizin Meclis-i Millî’yi hemen ve bilâ-ifâte-i ân toplaması ve bu suretle mukadderât-ı millet ve memleket hakkında ittihâz eyleyeceği bi’l-cümle mukarrerâtı Meclis-i Millî’nin murakabesine arz etmesi mecburîdir.
9. Vatan ve milletimizin ma’rûz olduğu mezâlim ve âlâm ile ve tamamen aynı gaye ve maksatla vicdan-ı millîden doğan vatanî ve millî cemiyetlerin ittihâdından mütehassıl kütle-i umumiye bu kere “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” unvanıyla tevsim olunmuştur. Bu cemiyet her türlü fırkacılık cereyânlarından ve ihtirâsât-ı şahsiyeden külliyen müberrâ ve münezzehtir. Bi’l-cümle Müslüman vatandaşlarımız bu cemiyetin aza-yı tabiiyesindendirler.
10. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin fi 4 Eylül 335 tarihinde Sivas şehrinde in’ikad eden Umumî Kongresi tarafından maksad-ı mukaddesi takip ile teşkilât-ı umumiyeyi idâre için bir “Heyet-i Temsiliye” intihap edilmiş ve köylerden vilâyet merkezlerine kadar bi’l-cümle teşkilât-ı milliye takviye ve tevhid olunmuştur.
Umumî Kongre Heyeti
Belge 131
TAMİM
Müstaceldir
Sivas, 4 Teşrinievvel 35
Kolordulara
Vali ve Mutasarrıflara
Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerine (Karahisar, Gümüşhane, Rize, Giresun, Ordu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i İdârelerine)
Bugün yeni kabine ile makine başında muhabereye devam edilmiştir. Kabine dünkü tekâlifimiz hakkında beyanname ve nizamnamemizin muhteviyâtını istîzâh etti. İcap eden ma’lumât ve izâhât verildi. Heyet-i vükelâca ba’de’l-müzakere bu gece cevap verileceği bildirildi. Binâenaleyh netice-i kat’iyeye kadar kemâ fi’s-sâbık muhhaberât-ı resmiyeye hiçbir taraftan girişilmemesi lüzumu Heyet-i Temsiliye kararıyla ta’mîmen tebliğ ve ricâ olunur.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
-----------------------
(Vesika 131a)
TAMİM
Müstaceldir
Sivas, 4 Teşrinievvel 35
Kolordulara
Vali ve Mutasarrıflara
Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerine (Karahisar, Gümüşhane, Rize, Giresun, Ordu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i İdârelerine)
Bugün yeni kabine ile makine başında muhabereye devam edilmiştir. Kabine dünkü tekâlifimiz hakkında beyanname ve nizamnamemizin muhteviyâtını istîzâh etti. İcap eden ma’lumât ve izâhât verildi. Heyet-i vükelâca ba’de’l-müzakere bu gece cevap verileceği bildirildi. Binâenaleyh netice-i kat’iyeye kadar kemâ fi’s-sâbık muhhaberât-ı resmiyeye hiçbir taraftan girişilmemesi lüzumu Heyet-i Temsiliye kararıyla ta’mîmen tebliğ ve ricâ olunur.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 132
Sivas, 5.10.35
Makam-ı Sadaret-i Uzmâ’ya
4 Teşrinievvel 335 tarihli cevâbî telgrafname-i sadaret penâ hîleri muhteviyâtına nazaran Cemiyetimiz Heyet-i Temsiliyesi’nin vuku bulmuş olan ma’rûzât ve tekâlifinin tamamen tasvip ve kabul buyurulmuş olduğu kemal-i şükranla anlaşıldı. Ancak taraf-ı âcizânemizden taahhüt edilmesini talep buyurduğunuz nikat hakkında ber-vech-i âti izâhâtta bulunmaklığımıza müsaade-i samilerini ricâ ederiz: Hükümetin rehber-i harekâtının ahkâm-ı kanuniyeye tamamen riayet olması tabii olup heyet-i âcizânemizce de bunun tecellisini temîn etmek yegâne gayedir. Son zamanda hâdis olan ahvâl-i gayr-i tabiiye ve gayr-i kanuniyenin âmil ve müsebbibi Ferit Paşa Kabinesi idi. Bu husus mezkûr kabinenin sukutuyla heyet-i celîlelerince ahkâm-ı kanuniye dairesinde hareket ve Ferit Paşa Kabinesi tarafından ika’ edilmiş gayr-i meşrû’ ef’âl ve harekât esbâb ve müvellidatının ref’i için icap eden tedâbîr-i kat’iye ittihâz buyurulduğu takdirde bizatihi zâil ve bu yüzden vukuu melhuz mehâzîr ve devamı muhtemel harekâta sebebiyet verilmemiş olur. Cemiyetimizin heyet-i vükelâ-yı hâzıraya ahkâm-ı kanuniye dairesinde her türlü taahhüdât ve müzaherette bulunabilmesi için evvelâ hükümetin meşrû’ ve kanunî olan teşkilât-ı milliyemizi hüsn-i kabul eylediğini sarîh ve kat’î bir lisanla ifade buyurması lâzımdır. Aksi takdirde cemiyetimizle hükümet-i merkeziye arasında emniyet ve samimiyet-i mütekabilenin husûl bulduğu meşkûk kalacak ve bi’n-netice mütebâyin harekât ve teşebbüsâtın zuhûru melhuz bulunacaktır.
Pâyitaht ile Anadolu’yu yekdiğerinden tefrîka heyet-i âcizânemiz ve mümessilleri bulunduğumuz efrâd-ı millet sebebiyet vermiş olmayıp bilakis hükümet-i sâbıkanın Paris Sulh Konferansı’nda vilâyât-ı şarkiyenin bi’t-tamam vâsi bir muhtariyeti hâiz Ermenistan olmak üzere kabulü ve Toros hudud-ı Osmaniye gösterilerek iki üç vilâyetin camia-i Osmaniye haricine bırakılması ve pâyitaht ve vilâyâtımızın ekserî yerlerinde mütareke ahkâmı hilâfına birçok işgallere ve haysiyet ve istiklâl-i devlet ve milleti muhil ahvâle seyirci kalması ve mevcudiyet-i milliyesini muhafaza azm-i dindarânesiyle hukuk-ı mukaddesesini müdafaaya kıyâm eden Kongre azasının eşkıya çetesi gibi tenkîli maksadıyla Mamuretülaziz vilâyetinde birtakım eşkıya cem’ine bi’t-tevessül Sivas ve Mamuretülâziz vilâyetleri ahalisi arasında mukatele esbâbını ihzâr emrini veren hükümet-i sâbıkanın icrââtı gayr-i meşrû’ası olmuştur. Aksâm-ı memâlik-i Osmaniye’nin işgali tehlikesine gelince, teşkilât-ı milliye izhâr-ı mevcudiyet eylediği günden beri hiçbir işgal vâki olmadığı gibi bilakis Ferit Paşa Kabinesi’nin müsamaha ve seyyiâtı neticesi olmak üzere ahkâm-ı mütarekeye mugayir olarak işgal edilen Merzifon ve Samsun gibi yerlerimiz tahliye edilmiştir. Binâenaleyh vahdet-i mülkiyeyi heyet-i âcizânemiz değil, hükümet-i sâbıkanın ihlâl eylediği müstağni-i arz u beyandır, tarafımızdan hiçbir daire-i resmiye işgal edilmemiş olduğundan gayr-i vâki bir halin tashihi gayr-i vâriddir. Ecânib ile vâki olan münasebatımız bir şekl-i siyasî-i resmîde olmayıp Kuvâ-yı Milliye’miz aleyhinde hükümet-i sâbıkanın neşriyat-ı vâkıâsının sıhhat veya adem-i sıhhatini tahkik zımnında gelen ve pâyitahtta milletin itimâdına mazhar Kuvâ-yı Milliye’ye müstenid meşrû’ bir hükümet göremeyen Düvel-i ltilâfiye’nin nezdimize ba’s eyledikleri birtakım memûrîn-i siyasiyeleriyle vâki olan temaslardan ibaret olup gayesi âmâl-i milliyeyi teşkilât-ı milliyenin vüs’at ve kudretini, irâde-i milliyenin şümûl ve kat’iyetini yakînen onlara ibrâz ve irâe ile milletimiz hakkında celb-i hürmet ve itimâdı temîne inhisar etmiştir ki bu da Sulh Konferansı’nda mukadderât-ı millet hakkında muzır değil, bilakis birçok netâyic-i müfîde istihsal edeceği âzâde-i şekk ü şüphedir. Meb’ûsan intihâbatı hakkında hükümet-i sâbıkanın verdiği evâmir-i zâhire dairesinde hareket eden hükümetler henüz defâtir-i esasiyeyi bile tanzime yeni başlamış olduklarından intihâbatta ahalinin hürriyetine tecavüz ve müdahale şimdiye kadar maddeten gayr-i kabil olduğu gibi Cemiyetimiz bir fırka-i siyasiye olmadığından ihtirâsât-ı siyasiyeden bi’t-tamam berî bulunacağını ve intihâbatta kat’iyen ahalinin ictihad ve hürriyet-i vicdaniyesine müdahale etmeyeceğini bi’d-defaat beyannameleriyle esasen ilân eylemiştir. Muâmelât-ı hükümete îrâs edilen sekte ancak muhhaberât-ı resmiyenin inkıtaıdır ki bu da milletin eb-i müşfik ve ekremi bulunan pâdişâhına ma’rûzât ve istirhamatım takdime mâni teşkiliyle pâdişâh ve efrâd-ı millet arasında bir sedd-i hâil teşkil eden Ferit Paşa Kabinesi’nin harekât-ı nâ-meşrû’asının netâyic-i zaruriyesindendir.
Şu noktaya da kemâl-i ehemmiyet ve ciddiyetle nazar-ı dikkat- i fahametpenâhilerini celbe mecburuz ki beyânât-ı samilerinde memleketimizde usûl-i meşrûtiyet icabınca hâkimiyet-i milliye câri bulunduğu mezkûr ise de feshinden itibaren Meclisi Meb’ûsan’ın dört ay zarfında ictimâı Kanun-ı Esasî’mizin ahkâm-ı sarîhasından iken bugüne kadar intihâbatın defâtir-i esasiyesi bile tanzim edilmemiştir. Muhtac-ı izah olmadığı vechile dört ay zarfında ictimâı bir mecburiyet-i kanuniye tahtında bulunan Meclis-i Millî’nin şu ana kadar adem-i ictimâı Ferit Paşa Kabinesi’nin açıktan açığa meşrûtiyete bir darbesini ve Kanun-ı Esasî’ye bir tecavüz-i kat’îsini teşkil eder ve Kanun-ı Ceza’nın madde-i mahsusuna tevfîkan bir cinayet addedilerek müsebbibleri hakkında ahkâm-ı kanuniyenin tamamî-i tatbiki hâkimiyet-i milliyeyi kabul ve ahkâm-ı kanuniyenin tatbikini kendisi için bir vazife-i kanuniye addedecek her hükümet-i meşrû’anın ilk vazife-i mukaddesesidir.
Ferit Paşa Kabinesi’nin tevlîd eylemiş bulunduğu bugünkü vaziyet-i gayr-i tabiiyenin adem-i tekerrürü için ilk ma’rûzâtımızda serdine müsaade istirham eylediğimiz âtideki tekâlifin hüsn-i telâkki ve tatbikini temenni eyleriz:
1. Meşrû’ ve kanunî olan teşkilât ve teşebbüsât-ı milliyemiz bazı bedhâhân ve bilhassa Ferit Paşa Kabinesi tarafından Bolşeviklik veya İttihatçılık mahiyetinde su-i tefsir ve bu yüzden memleketimiz dahilinde şûriş olduğu ta’mîm ve işâa edilmişti. Bugün millet arasında nifak ve şikak olduğu zehâbında bulunulduğu anlaşılmıştır. Bu şâyialar kat’iyen gayr-i vâriddir. Bilakis memleketimizde her zamandan ziyade asayiş ve huzur olup millet dahi bir kütle-i müttehide halindedir. Bu hakayık bütün cihan nazarında sâbittir. Hükümet-i merkeziye için pek büyük bir kuvve-i maneviye ve bir nokta-i istinâd ehemmiyetinde bulunan bu vaziyete rağmen Ferit Paşa Kabinesi tâ son zamana kadar Anadolu ahvâlini müşevveş ve mûcib-i endişe göstererek milletin cihan nazarında iktisâba başladığı itibar-ı medenîyi izâleye çalışmaktan hâli kalmadı. Binâenaleyh bugün tekmil Anadolu’nun hükümet-i cedîdeden beklediği ilk iş milletin yekvücûd olup sükûn içinde hukuk-ı meşrû’asının müdafaasına çalıştığını ve memleketin hiçbir tarafında muhill-i asayiş hiçbir hal ve hareket mevcut olmadığını ve hususiyle âmâl-i milliyenin tamamıyla haklı ve meşrû’ olduğunu resmî bir beyanname ile cihan efkâr-ı umumiyesine ilân etmektir. Bu suretle milletin teşkil ettiği vahdet-i umumiyeye hükümet de iltihak ederek hiçbir kuvve-i siyasiyemiz bu mübeccel cereyânın haricinde kalmamış olacaktır.
2. Hükümet-i sakıtanın tahrikât-ı ihanetkârânesine alet olarak ahaliyiteslîh ve mukateleye sevk eden birtakım rüesâ-yı memurînin mahkeme-i âidesine tevdîi ve harekât-ı meşrû’a-i milliyeye mümânaat ve hıyanet eden bazı vülât-ı sâbıkanın da hizmet-i devlette istihdam olunmamaları ve mahzâ hukuk-ı kanuniye-i milliyeye müzaharet ettiklerinden dolayı azledilenlerin de memuriyetlerine iadeleriyle hak ve adâletin yerine getirilmesi talep ve ricâ olunur.
3. Ordunun maneviyatı üzerinde su-i tesir icrâ eden, Harbiye Nezareti’ni âtıl ve gayr-i kadir bir hale getiren iade-i rütbeleri Meclis-i Millî’nin tasdikine iktirân etmemiş olan ve yegâne sebeb-i istihdamları da birtakım esbâb ve mülâhazât-ı sakime-i siyasiyeden ibaret bulunan mütekaidînin derhal asıllarına ircâ’ıyla mühim ve mutena makamât-ı askeriyenin ehil ellere tevdîini ordunun ve devletin selâmeti namına arz ve teklif ederiz.
4. Anâsır-ı Islâmiye’yi bir biriyle mukateleye sevk edip milletin harekât-ı meşrû’asını işkâl etmek üzere hükümet-i sâbıkanın vermiş olduğu gayr-i kanunî evâmir-i hainâneyi ait oldukları eşhâsa tebliğ eden, ordunun esrarını muhtevi şifreli muhhaberât-ı askeriyeyi çaldırmak için tertibât ittihâzından ve bilhassa Posta Telgraf Müdüriyet-i Umumiyesi’nde bir hafiye ve casus teşkilâtı vücuda getirmekten çekinmeyen ve bu suretle muhhaberât-ı resmiyenin mahremiyet ve kudsiyet-i kanuniyesini ihlâl eden nuzzâr-ı sâbıkadan Ali Kemal ve Âdil Beylerle Süleyman Şefik Paşa’nın Meclis küşâdında Divan-ı Âli’ye tevdî edilmek üzere hiçbir tarafa firârlarına meydan verilmemesi ve bilhassa Posta ve Telgraf Müdir-i Umumîsi Refik Halid Bey’in derhal tevkifiyle mahkeme-i âidesine tevdîini kanunun masûniyeti ve hukuk-ı milliyenin kudsiyeti namına talep ederiz.
5. Gerek İstanbul ve gerekse taşrada harekât-ı meşrû’a-i milliyeye iştirak etmiş veya harekât-ı mezkûreyi tervîc eylemiş olanlar aleyhinde hükümet-i sakıta tarafından başlanılmış olan takibat ve tazyikat-ı keyfiyeye nihayet verilmesi kanuna istinâden ve kemâl-i ehemmiyetle talep ve ricâ olunur.
6. Bidayette İtilâf Hükûmâtı’nın sırf kendi askerî nokta-i nazarlarından vaz’ u ikamesi teklif ve Hükümet-i Osmaniye tarafından deruhde olunan Dersaadet matbûat sansürünün birçok sebep ve bahanelerle evvelâ İtilâf kontrolü ve bi’l-âhire mezkûr Mütelifîn tarafından kable’t-tab’ı sansüre iştirak edilmesi suretindeki müdâhalât ile nüfûz-ı hükümetin zevâli ve sâbık kabinenin de bu ecnebi kuvvetinden nâmeşrû’ istifadesi yüzünden bugün matbûat milletin âmâl-i meşrû’asını izhâr ve hukuk-ı mukaddesesini müdafaa edemeyecek bir hâl-i elîme gelmiş ve bunun bütün mes’ûliyet-i maddiye ve maneviyesi hükümetin dûş-ı tahammülüne yüklenmiştir. Binâenaleyh Osmanlı Hükümeti’nce Kanun-ı Esasî’ye mugayir olan bu hale resmen bir nihayet verilmesini ve şayet Düvel-i itilâfiye tarafından kendi nokta-i nazarından askerî sansüre devamda ısrar olunacak olursa bu sansürün Hükümet-i Osmaniye Matbûat-ı Umumiye Müdüriyeti’nin murakabe-i kat’iyesi altında olmak üzere hutût-ı esasiyesi muayyen ve Dersaadet matbûatınca ma’lûm şerâit dairesinde Mütelifîn tarafından icrasına müsaade ile Hükümet-i Osmaniye’nin efkâr-ı umumiye-i millet karşısında sansür mes’ûliyetinden tahlîsini arz ve teklif eyleriz. Ma’rûzât ve tekâlif-i mesrûdeye milleti tatmîn edecek cevâb-ı sarîh ve muvâfık ita buyurulacağı zamana kadar temîn-i makasid-i milliye için milletçe ittihâz edilmiş olan tedâbîr-i fiiliyeye kemakân devamı zaruretinde kalınacağını bi’l-cümle vilâyât ve müstakil elviye ile mülhakatından aldığımız kararlar üzerine kemâl-i kat’iyetle arz eyleriz.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 133
— Yunus Nadi Bey zât-ı devletinizle görüşmek istiyor efendim.
— Harbiye telgrafhanesinde makine başında hazırım.
— Yunus Nadi ve yanında Nâzır Paşa’nın yaveri Cevat Rifat Bey vardır efendim. Nâzır Paşa’yı istediler mi yoksa.
— Kendileriyle şimdi görüşürüz. Yalnız beni telgrafa davet ettikleri zaman Nâzır Paşa istiyor demişlerdi. Davet eden Nâzır Paşa mıdır yoksa zât-ı âlileri mi?
— Nâzır Paşa’nın müsaadesiyle ve yaveri vasıtasıyla Harbiye merkezinden zât-ı devletlerini aradık, bundan galattır efendim.
— Teşekkür ederim buyurun.
Yunus Nadi Bey ile muhabere
İrade-i milliyenin hâkimiyet-i milleti infaz etmesi netice-i meşkûresi olarak meydana gelen takallüb üzerine burada teşekkül eden hükümetle teşkilât-ı milliye arasında aheng-i ittihat husûlünün gecikmeyeceğine hükmetmiş idim. Tahkikatım neticesinde henüz bir iki noktada ihtilâf bulunduğunu anladım. Bu ahengin teehhürü husûlü dahilen ve haricen iyi olmayacağı cihetle bazı ma’rûzâtta bulunmayı vazife addettim. Evvelâ: Bu hükümete dahil bulunan bazı zevâtın mücerred hükümet-i sakıtaya iştiraklerinden dolayı su-i nazarla görülmelerine mahal yoktur. Hükümet-i sakıtanın faal uzuvları Sadrazam, Dahiliye ve Hariciye Nâzırlarından ibaret gibi idi. Diğerlerinin ekseriyetle namuslarından ve vatanperverliklerinden iştibâha mahal olmayarak hatta onların hükümet-i sakıta içinde bulunmaları belki daha ziyade bizim işimize yaramakta idi. Nitekim Abuk Ahmet Paşa ile bendeniz hâl-i temasta idim. Kendisi teşkilât ve harekât-ı milliyeye bütün mevcudiyetiyle merbût olmaktan bir an bile fâriğ kalmamış ve hatta son defa Kabine’nin ıskatında müessir bir âmil rolünü oynamıştır. Zaten bendenizin takdirime göre bu hükümet şimdiki şekilde nihayet sür’atle yapılması kendisince dahi matlûb olan intihâbat-ı teşriiye neticesine kadar devam edebilecek intikal devresi hükümetidir. Bizim de asıl maksadımız olan bu gayenin bir an evvel temînine hâil olacak bir mahzur olmadığı takdirde bizim de olanca himmet ve gayretimizi o ümniyenin temînine hasreylemekliğimiz pek muvâfık olacaktır mütâlaasındayım. Yâr u ağyâr nazarında buhranın temâdi ediyor görünmemesi lâzım gelen bir zamanda yaşadığımız hissi de, o mütâlaayı müeyyit ve müekkiddir. Hükümet-i hâzıra şimdiki şekliyle emel ve metâlib-i milliyenin kâffesini hüsn-i telâkki etmek ve hüsn-i intâcına da sa’y eylemek hususunda en ufak şüpheye mahal vermemektedir. Hususiyle Cemal ve Abuk Paşalar gibi zevâtın hükümette teşkilât-ı milliyenin bir murahhası ve kâfili gibi telâkki olunmalarında tereddüde mahal yoktur. İkinci mesele de:
Eşhâsa taalluk eden kısımdır ki bunda bütün hissiyâtım sizlerle beraber olmakla beraber ben de biraz itidal tavsiyesine cesaret edeceğim. irâde-i milliyenin muvaffakiyet-i azimkârânesi umumen ve pek amîk tesirât husûle getirmiştir. Bu tesirâtın bazılarınca müntakimâne harekât gibi telâkki ve tefsir olunabilecek icrâât ile velev ki en hafif surette şaibedar olmaktan masûn bulundurulması bendenizce mühim bir noktadır. Sukut edenler yalnız maddeten değil manen de sukut etmişlerdir. Onların yeniden ika-ı mazarrat edememeleri taht-ı temînde bulunduruldukça mücazât-ı müterettibelerini kanuna bırakmak teşkilât-ı milliyenin memlekette eskilerinden bambaşka bir devr-i vakar ve adâlet açmakta olduğu fikrini teyid ve takrir eyleyecektir. Millete hıyanet edenlerin cezasız kalmaması hususunda ittifak etmeyecek kimse bulunamaz ve hainliğin cezasız kalmayacağında bendeniz şahsen eminim. Mesele onu da şimdilik kanunun darbe-i tehdit ve te’dîbine havale ediyormuşuz gibi görünmekte maslahat ve menfaat görüyorum. Erkânıyla vuku bulan temaslarımda heyet-i hâzıra-i hükümet teşkilât-ı milliye metâlibinin tamamen icrâ ve infazına azmetmiş olduğu müstebân oluyor.
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa bugün neşredilecek beyannamede bu cihetin zaten kâfi derecede musarrah olduğunu ve ancak beyanname lisan-ı resmî-i hükümetle yazıldığına göre her taraf nazar-ı dikkate alınarak derc edilmiş sûrî birkaç kelimeye atf-ı ehemmiyet olunmaması lâzım geldiğini beyan eyledi. Ve bilhassa sadr-ı cedîd heyet-i hükümet her türlü su-i tefehhümü bertaraf edecek bir vaziyetin suret-i kat’iyede temîn-i idâmesi için teşkilât-ı milliye erkânının irâe edeceği bir heyetle doğrudan doğruya temas etmeleri arzu-yı samimîsini izhâr ediyor. Hulâsa hâlen bendenizin en ziyade lâzım addettiğim cihet buhranın gayr-i münhal ve müşevveş bir vaziyette temâdi etmemesinden ibarettir. Bu ciheti acilen temîn edebilirsek pek muvâfık olacaktır. Mütâlaa-i âlilerine intizâren arz-ı ihtiram eylerim.
6.10.35
Yunus Nadi
Belge 134
TAMİM
Gayet aceledir
6 Teşrinievvel 35
İzmit, Adapazarı, Bilecik, Bursa, Eskişehir, Ankara, Kütahya, Kengırı, Afyonkarahisar, Denizli, Antalya, Konya, Burdur, Kastamonu, Bolu, Sinop, Samsun, Trabzon, Giresun, Rize, Niğde, Kayseri, Harput, Diyarbekir, Bitlis vilâyet, liva ve kazalarına.
Bugün yeni kabine makine başında Heyet-i Temsiliye’mizle bi’l-vasıta bazı muhhaberâtta bulunmuştur. Kabine’nin muhte viyâtı malûmumuz olmayan bir beyanname neşredeceği anlaşılmıştır. Metâlib-i milliyeyi tervîc ettiğini henüz kat’î olarak bildirmemiş olan Kabine’nin her ne suretle olursa olsun bi’l-cümle tebligatının kemâ fi’s-sâbık iş’âr-ı ahîre değin telgrafhanelerce alınmaması hususundaki tedâbîrin ehemmiyet ve dikkatle idâmesi lüzumu tebliğ olunur.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 135
Sivas’ta Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Nazır Paşa odası 7/8 Teşrinievvel 335
C:
1. Zât-ı devletlerine ve rüfeka-yı kirâma âcizleri hâr ve samimî teşekkürâtımı takdim ile kesb-i mübahat eylerim. Kabine aza-yı kirâmı bu hiss-i hürmette tamamen müşterek ve Sadrazam Paşa Hazretleri gözlerinizden öperler.
2. Teşkilât nokta-i nazarından vuku bulacak servis tarzındaki muhhaberâta Kabine müsaade etmiştir.
3. Ahalinin efkârını tatmîn için beyannamenin tesrî’-i neşrine zaruret hâsıl olmuş ve nikat-ı lâzimeye dikkat olunmuştur.
4. Zât-ı hazret-i pâdişâhîye yazılacak ma’rûzât ile tebligat suretine ait Kabine mütâlaasını almak mevâîd-i devletlerinin icrasına başlandığını gösterir Bu hal mûcib-i fahrim oldu. Yeni İntihab-ı Meb’ûsan Kanunu intihap zamanını kısaltmak ve meb’ûs adedini azaltmamak ve tarz-ı intihâbı kolaylaştırmak esasına müstenidtir. Bu esaslara göre intihap bu ay gayesinde hitam bulacaktır. Zât-ı devletlerine ve rüfeka-yı kirâma hürmet-i kâmilemin takdimine müsaade buyurulmasını ricâ ederim.
Harbiye Nâzırı
Cemal
Belge 136
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretlerine
Şifre
C: 7/8 Teşrinievvel 335
İltifat-ı devletleri rüfeka-yı âcizânemce mûcib-i şükran oldu. Ve bi’l-mukabele gerek Sadrazam Paşa Hazretlerine ve gerekse Kabine aza-yı kirâmına arz-ı tevkirat ederiz.
Gerek hutût-ı esasiyemizi teşkil eden metâlib-i umumiye- i milliye ve gerekse maksad-ı mukaddese bir an evvel vusûlü teshîl edecek teferruat-ı lâzime üzerinde hükümet-i milletle hüsn-i itilâf ettirmek hususundaki delâlet ve gayret-i hamiyetkârânelerinden dolayı da zât-ı devletlerine umum arkadaşlar namına arz-ı şükran ederim efendim.
8.10.35
Mustafa Kemal
Belge 137
Beyanname
Haricî ve dahilî felâketlerin tehdidi altında hukuk-ı tabii yesiyle mukaddesâtının mahfuziyetini temîn gayesi etrafına toplanan büyük milletimiz, bugüne kadar hâkimiyet-i milliyeyi ayaklar altına alan birkaç şahsın husûmet-i hainânesi karşısında kalmıştı. Millete istinâd edememek itibariyle hadd-i zâtinde hiçbir kuvvet ve ehemmiyeti olmayan eşhâs-ı mezkûrenin her nasılsa re’s-i kâra gelmiş bir hükümet şeklinde olması, bu mahiyetinden bir ehemmiyet-i resmiye almasını intâc ediyordu. Bu sebeple şimdiye kadar milletin vahdet-i maneviyesi noksansız olmakla beraber, hükümet-i merkeziyenin bu vahdet-i milliyeye dahil olmamış bulunması yâr u ağyâra karşı milletin değil fakat devletin vahdet-i umumiyesini nâ-tamam olarak gösteriyordu. Lâkin bugün Cenâb-ı Hakk’a ve kendi hakkına istinâd eden büyük milletimizin gösterdiği iman-ı mutlak karşısında hâiller sukut edip nihayet aynı gaye-i istihlâs etrafında devletimizin de vahdet-i umumiyesi tamam oldu. Bu muvaffakiyet-i milliye iki safhada tecelli etti: Bunların birincisi milletin âmâl-i meşrû’asına kesb-i ıttılâ eden hilâfet-penâh efendimizin Ferit Paşa Kabinesi’ni derhal ıskatıyla ve ikincisi de, Ali Rıza Paşa Hazretleri riyâsetinde teşekkül eden yeni heyet-i vükelâ tarafından âmâl-i milliyemizin meşrû’iyeti ve Kuvâ-yı Milliye’nin hâkimiyeti esâsâtı kabul edilerek milletle hükümet arasında bir itilâf-ı tâm olmasıyla tahakkuk etti. Bu itilâfa binâen bugünden itibaren bütün teşkilât-ı milliye ve Heyet-i Temsiliye’miz, her iki tarafça müşterek ve bütün milletçe mültezem nikat-ı nazarımızın temîniyle âmâl-i milliyemizin istihsalinde yeni heyet-i vükelâya müzâhir ve muâvin olacak ve muhhaberât-ı resmiye üzerine mevzu olan memnuiyeti ref’ edecektir. Bu vazifenin ifasında teşkilâtımız hiçbir yerde hiçbir kimse tarafından hükümetin vazaif ve icrâât-ı kanuniyesine karşı hiçbir müdahaleye kat’iyen meydan vermeyecek ve bu suretle teşkilât-ı milliyenin bütün hedef-i mesâi ve faaliyeti, vatanın emr-i istihlâsında mütemerkiz kalacaktır. İstihlâsın bu istihsalinde hükümetin vezâif-i resmiyesine mukabil milletin de pek büyük ve pek mübrem vezâif-i milliyesi olduğunu nazar-ı itibara alan cemiyetimiz, hükümetçe musaddak olan nizamnamesi ahkâmına tevfîkan teşkilât-ı umumiyesini taazzuv ettirerek vezâif-i milliyenin intizam-ı ifasını temîn etmeyi elzem addetmektedir ve esasen bu büyük ve millî gayeden başka hiçbir maksat takip etmeyen heyetimiz, her türlü menâfi-i şahsiyeden ve fırka ihtirâsâtından da münezzeh olduğundan, ilân etmiş olduğu esâsât-ı milliyeden hiçbir sebep ve bahane ile hiçbir zaman inhirâf etmeyecek ve en büyük hisse-i faaliyetini Kuvâ-yı Milliye’nin şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da asayiş ve sükûn-ı tâm içinde tevziine hasredecektir ve en mühlik şerâit-i tarihiye altında bile vakar-ı millîsinden ve herkesin hukukuna riayetteki hasail-i mevrûsesinden zerre kadar ayrılmamış olan milletimizin bundan sonra da aynı tarz ve harekette sâbit kalacağından ve bu suretle bu mübarek topraklara sahip olmaktaki liyakat-i medeniyesini bütün cihana tasdik ettireceğinde şüphe yoktur.
7 Teşrinievvel 35
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 138
7 Teşrinievvel 335
Südde-i seniye-i hilâfetpenâhiye
Sada-yi milleti boğmak suretiyle memleketin her tarafından yüksek feryâd-ı umumînin hâk-i pây-i şâhânelerine vusûlünü men’ ederek hem milletini, hem pâdişâhını iğfal etmekten çekinmemiş olan sâbık kabinenin mürâcaat ve şikâyet-i milliye üzerine ıskatıyla yerine metâlib-i milliye dairesinde temşiyet-i umûr edecek bir heyet-i vükelâ ikame buyurulması, milletin südde-i seniyelerine karşı olan ubûdiyet ve sadakat-i mevrû sesini teyid etmiş olmakla şükran-ı umumîyi bütün millet-i mutîaları namına atebe-i felek-mertebe-i şehriyarilerine ref’e cür’etyâb oluruz. Katıbe-i ahvâlde emr ü ferman şevketlû, mehâbetlû hilâfetpenâh efendimiz hazretlerinindir.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 139
Bâbıâli 8 Teşrinievvel 35
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi’ne
7 Teşrinievvel 35 tarihiyle atebe-i ulyâ-yı mülûkâneye takdim olunan telgrafname manzûr-ı âli buyurularak zat ve makam- ı akdes-i şâhânelerine karşı millet-i sadıkaları namına teyid edilen hissiyât-ı sadakatkârî mûcib-i memnuniyet-i cenâb-ı şehriyarî olmuş ve devlet ve milletin karîben selâmet ve saadete vusûlüne dua buyrulmuş olduğu tebliğ olunur.
Sadrazam
Ali Rıza
Belge 140
Erzurum, 8.10.35
Sivas’ta Üçüncü Kolordu Kumandanlığı’na
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine: Heyet-i Temsiliye namına ta’mîm buyurulan 6 Teşrinievvel 35 tarihli telgrafnamede Heyet-i Temsiliye ricâlinin kabineye ve yüksek makam ve memuriyetlere girmesi hakkındaki şâyiat red ve tekzîb olunmakla beraber kat’iyen böyle bir emel ve davete mümâşât olunmayacağı da beyan ediliyor ki bunun her tarafta tesirât-ı hasenesi görülecek ve şüphesiz ki düşman ruhlu insanların ilk evvel aleyhimizde kullanacağı silâhlardan biri böylelikle kırılmış olacaktır.
Bu bâbda hassaten arz-ı takdirat eylerim. Fakat bu güzel azim ve kararın şimdiye kadar bizde görülmüş tecârib ve netâyicine nazaran daha şümûllü olmasını da hassaten arz ve mütâlaa eylerim. Burada da zât-ı devletleriyle bilhassa görüşüldüğü ve kat’iyetle takarrür eylediği vechile Heyet-i Temsiliye’den zât-ı samileriyle Rauf Beyefendi’nin ve bu kıbâlde olan zevât-ı müessire-i âliyenin meb’ûs olduktan sonra da bir vechile hükümete karışmayarak daima Meclis-i Millî’deki grubun re’s ve rolünde nâfiz ve kabinenin şekil ve terkibi ve ricâlinin kıymet ve hüviyeti ne olursa olsun daima Meclis-i Millî içinde nâfiz ve murakıp bulunmağı en mühim bir hadise-i muvaffakiyet ve elzemü’t-tatbik bir karar addeylerim. Ancak bu suretle hükümet daima milletin murakabesi altında kalarak gerek hükümet ve gerekse â’yânı ve saray muvazeneti karşısında milletin ruh ve âmâli her taraftan asla inhirâf ettirilmemiş ve tehlikeli ifratlara da meydan verilmemiş olur. Bir emelin ve bir grubun en yüksek ve en muktedir tanınmış ricâli kendi daire-i hizbinden çıkıp da hükümet işine karışınca Meclis-i Millî daima zayıf kalmış ve müteaddit cereyânlar karşısında ya sürüklenmiş veyahut parçalanmıştır. Vatan ve milletin felâh-ı tâmmı şiddetle mevzu-i bahis olan bu devirde işbu ma’rûzâtım etrafında muhabbet ve kat’î bir karar ile mücehhez bulunmamızı kemâl-i hürmetle istirham eylerim.
K.O. 15 K.
Kâzım Karabekir
Belge 141
Bâbıâli, 9.10.35
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Bugün bazı gazetelerde beyanname suretinin derc edilmiş olduğu göründüğünden ta’dîlâta imkân kalmadı, ilâveten teklifi mutasavver olan dört maddenin Heyet-i Temsiliye’ce vesâit-i muhtelife ile ta’mîmi Kabine’ce pek lüzumlu görülmektedir.
İttihatçılıkla münasebet bulunmadığı.
Devlet-i Osmaniye’nin Harb-i Umumî’ye karışması doğru olmadığı ve müsebbibleri aleyhinde tayin-i esâmi suretiyle bazı neşriyat icrası ve haklarında takibat ve mücazât-ı kanuniyenin tertibi.
Harp esnasında yapılan her nev’î cinâyât fâillerinin ceza-yı kanuniyeden kurtulmayacakları.
İntihabatın serbest cereyân edeceği.
Bu maddelerin tavzîh ve ta’mîmi dahilen ve haricen birtakım su-i telâkkiyâtın önüne geçeceğinden memleketin menâfi-i âliyesi icabı olarak suret-i mahsusada hüsn-i telâkkisi ricâ olunur. İhtiramlarım efendim.
Harbiye Nâzırı
Cemal
Belge 142
Şifre
Sivas, 10.10.35
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretlerine
C: 9.10.35:
Ma’rûzât-ı cevâbiyede bulunmadan evvel Heyet-i Temsiliye’ nin, Kabine erkân-ı muhteremesi hakkında hiss-i hürmet ve hüsn-i zan perverde eylediğini ve müdâvele-i efkâr ve teâti-i mütâlaatta tarafeynin sâfiyet ve samimiyeti rehber ittihâz eylediğine kanaati olduğunu arz eylerim. Vesâit-i muhtelife ile ta’mîmi lüzumlu görüldüğü emr ü iş’âr buyurulan dört madde hakkında Heyet-i Temsiliye’nin nikat-ı nazar ve mütâlaatı ber-vech-i âti maruzdur:
1– Rum ve Ermenilerle, İngilizler başta olmak üzere Düvel- i İtilâfiye’nin ve bunların siyasetlerine alet olan sakıt Ferit Paşa Kabinesi’nin vahdet-i millîye ve saadet-i vatana ma’tûf her nev’î teşebbüsât ve harekât-ı meşrû’a-i milliyeyi ale’l-ıtlak İttihatçılıkla ithamı bir meslek edinmiş oldukları cümlece malûmdur. Teşebbüsât ve teşkilât-ı milliyemizin İttihatçılıkla hiçbir alâka ve münasebeti olmadığı bedhâhândan gayrı gerek millet ve gerek temasta bulunan ecânibce taayyün eylemiş olduğu halde mahzâ buyurduğunuz su-i telâkkiyât ve işâatı bertaraf etmek maksadıyla Sivas Umumî Kongresi’nin birinci celse-i ictimâında müzâkerâta başlanmadan evvel umum murahhaslar İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ihyâsına çalışamayacağına dair alenen birer, birer tahlîf edilmiş ve bu yemin sureti her tarafa neşir ve ilân olunmuştur. Bundan başka münasebet düştükçe ve bilhassa ecânible temaslarda bulunuldukça bu noktaya ehemmiyet-i mahsusa atfolunarak beyânât ve izâhât-ı lâzimede bulunulmaktadır. Maahaza tavsiye buyurulduğu vechile bu bâbda yine fırsat çıktıkça beyânât ve neşriyattan geri kalınmayacaktır. Yalnız bu mesele, şekl-i zâhirîsinden sarf-ı nazar edilirse mahiyet-i esasiyesi itibarıyla ehemmiyet-i mahsusayı hâizdir. Bu cihetle sırf Kabine aza-yı kirâmıyla teâti-i efkâr ve heyet-i celîlelerinin bu noktadaki kanaat-i hâkimesini istimzâc maksadıyla bu bâbda Heyet-i Temsiliye’nin mütâlaasını arz etmeyi lüzumlu görmekteyiz. Biz anâsır-ı gayr-i Müslime ile İtilâf Hükûmâtı’nın makasid-i siyasiye tahtında körükledikleri ale’l-ıtlak İttihatçılık düşmanlığını esas itibarıyla doğru görmüyoruz. İttihatçılardan seyyiât-ı idâre ve su-i istimalleri ile memleketi harabîye sürükleyenlerden ibaret bir hizb-i kalîl vardır ki, işte asıl millet ve bizim nazarımızda müttehem olanlar bunlardır. Yoksa İttihat ve Terakki mensubîninden olup muhafaza-i bî-tarafî etmiş, fenalığa alet olmamış ashâb-ı namusun bu suretle su-i zan altında kalmasını ve bilhassa her millette olduğu gibi nik ü bedi lüzumu derecede temyiz edemeyen alelumum avam kısmının dûçâr-ı töhmeti olmasını doğru görmedikten başka, memleketin asayiş ve intizam-ı dahilîsi ve âtisi itibarıyla de tehlikeli addeyliyoruz. Binâenaleyh Kabine’nin bu maddeden ruh-ı maksadı ne olduğunu izah buyurmanızı hassaten istirham ederiz.
2– İkinci madde muhteviyâtına gelince, bu husus şâyân-ı teemmül ve muhtelif suretlerle münakaşaya kabiliyetlidir. Meselâ mütâlaat-ı âtiye dahi vâriddir:
Gayr-i kabil-i tamir felâket ve netâyic-i elîmeye müncer olduğundan bugün milletin adem-i memnuniyetini celp eden Harb-i Umumî’ye iştirak etmemek elbette son derece şâyân-ı arzu idi. Fakat buna imkân-ı maddî mevcut değildi. Çünkü adem-i iştirak müsellah bir bî-taraflığı yani Boğazlar’ın mesdûd bulundurulmasını icap ettiriyordu. Halbuki vatanımızın mevki- i coğrafîsi, İstanbul’un vaziyet-i sevkü’l-ceyşiyesi Rusların İtilâf Hükümetleri yanında ahz-ı mevki etmiş olması bizim seyirci kalmamıza asla müsait değildi. Bundan başka müsellah bir bî-taraflığın idâmesi için paramız, silâhımız, sanayiimiz, hulâsa lâzım olan vesatimiz mevcut değildi. İtilâf Devletleri’nin bilhassa İngilizlerin para vermemesinden sarf- ı nazar gemilerimizi zapt ve milletin dişinden tırnağından arttırarak biriktirdiği inşaat-ı bahriyeye ait yedi milyon liramızı da gasp eylemeleri ve Düvel-i İtilâfiye’nin ilân-ı harple beraber bizim harbe duhûlümuzden daha dört ay evvel tamamen Hükümet-i Osmaniye zararına bir Ermenistan Cumhuriyeti teşkiline karar verdiklerini ilân eylemiş olmaları ve hatta Bolşeviklerin neşrettiği gizli muâhedâttan anlaşıldığına göre İstanbul’un Çarlık Rusya’sına vaat edilmiş olması harbe İtilâf Devletleri aleyhine girmekliğin gayr-i kabil-i ictinâb olduğunu gösterir delâil-i vâzıhadandır. Bir de İngiltere ve Fransa’nın kendisine İstanbul’u vaat eyledikleri Rusya dururken Balkan Harb-i meş’ûmundan sonra hiçbir kıymet-i askeriye ve mevcudiyet-i milliye atfeylemedikleri milletimizi, kendilerine iltihak eylemeği farz etsek bile, tercih edeceğini tasavvur eylemek elbette doğru olamaz. Harbe girmekliğimizi bir cinayet telâkki etmek ve koca bir milleti dört, beş kişinin bâziçesi olacak derekede addeylemek fikrimizce lehimizde bir faideyi mûcib olmak şöyle dursun, bilakis sakıt Ferit Paşa’nın Paris’te Avrupa’dan merhamet dilenmek efkâr-ı sakîmânesi ile serd eylediği beyânât-ı zelîlânesine Clemenceau’nun vermiş olduğu hakaret-âlûd cevâbın maazallah bir kere daha işitilmesine sebep olabilir. Binâenaleyh merdâne bir surette hakikati söylemek ve kahramanca harp eden bu koca milletin mağlûbiyetin netâyic-i zaruriyesine katlanmakla beraber hareketinin cinayet telâkki ve bu yüzden ittiham ve tecziye edilmesini kabul etmemek en sâlim ve en hayırlı bir prensip telâkki olunabilir.
Harbin müsebbibleri hakkındaki noktaya gelince: İlân-ı harp gayr-i mes’ûl olan zât-ı şâhânenin hakkı olduğuna ve o zamanki kabinenin ilân-ı harpten dört ay sonra ictimâ eden Meclis-i Millî’de verdiği izâhât üzerine alkışlarla mazhar-ı itimâd olmuş bulunmasına nazaran mesele Divan-ı Âli’nin tetkikinden geçmeden ale’l-ıtlak şu veya bunun aleyhinde ithâmâta kalkışmakta isabet olmayabilir. . . . Harb-i Umumî’ye girmek ve girmemek veyahut girmek zarureti karşısında zamanını intihap eylemek hususunda başka mütâlaat dahi vardır. Buradaki mütâlaat, düşman nokta-i nazarına cevap olmak üzere iltizâm edilmiştir.
3– Harp esnasındaki su-i idârelerin meydana çıkarılıp tecziyesi, vatanımızda mes’ûliyetin büyük ve küçüklere seyyân olduğunu, kanun devrinin tamamen bîtarafâne ve kemâl-i adl ü hakkaniyetle başladığını idrâk etmek ehass-ı âmâlimizdir. Fakat biz bunu birçok münakaşata sebep olacak olan kâğıt üzerinde reklâm tarzında neşriyattan ziyade bi’l-fiil tatbikatıyla yâr u ağyâra izhârını daha muvâfık ve faideli görüyoruz.
4– İntihâbat hakkındaki nikat-ı nazarımızı suret-i ber-vech-i âti beyanname ile neşir ve ilân eylemiştik. Bu bâbda vârid olacak başkaca mütâlaat varsa emr ü iş’ârını istirham eyleriz.
Mustafa Kemal
Belge 143
Matbûat Cemiyeti Reisi Velid Bey vasıtasıyla İstanbul’da Tasvir-i Efkâr, Vakit, Akşam, Türk Dünyası ve İstiklâl gazetelerine
C: 9 Teşrinievvel 1335
İstîzâh ettiğiniz mevâdda ait izâhâtı Heyet-i Temsiliye namına ber-vech-i âti tebliğ ediyorum:
1. Makasidimizin hutût-ı esasiyesinden olan üç nokta üzerinde Hükümet’le itilâf ettik ve bu noktalar Hükümet’in resmî beyannamesinde de tasrih edilmiştir; evvelâ Erzurum Kongresi’yle Sivas’ta mün’akid Umumî Kongre’ce müştereken kabul edilen nizamname ile beyannamenin ihtivâ ettiği esâsât dairesinde âmâl-i milliyenin hükümetçe hatt-ı hareket ittihâz edilmesi; saniyen Meclis-i Millî’nin ictimâına kadar mukadderât-ı millet ve memleket hakkında hiç bir taahhüd-i kat’îye girişilmemesi ve salisen de sulh konferansına gönderilecek heyet-i murahhasanın itimâd-ı millîye mazhar kifayet ve iktidar erbâbından mürekkeb olması şeklinde olan bir nikat-ı selâseyi Hükümet tamamıyla kabul etmiş ve diğer birtakım teferruat üzerinde de itilâf edilmiştir. Maamafih eğer Kongre’nin nizamnamesiyle beyannamesinde münderic esâsâta henüz vâkıf değilseniz, onları da tebliğ edebiliriz.
2. Heyet-i Temsiliye ile Hükümet’in icrâât-ı mütekabileleri sebebiyle devletin iki başlı bir şekilde görünmesini muvâfık-ı hakikat bir tarz-ı telâkki bulmuyoruz: Ferit Paşa Kabinesi zamanında bile hükümet gayr-i meşrû’ ve bi’n-netice keen-lem-yekün olduğundan, millet kendisine meşrû’ ve kanunî bir baş temîn etmek için çalışmış ve hiçbir suretle ikinci bir baş mahiyetini ihrâz etmemişti; bugün ise bütün faaliyetimiz kanunun hakimiyetini temîne ma’tûf olduğundan, iki başlı gibi görünen vaziyetin ıslahına müteveccihtir ve bu itibar ile de su-i tefsir edilmemelidir.
3. Hükümetin kat’î bir taahhüt altına girmemesini talepten maksadımız, mukarrerât-ı mülkiye ve milliyemize milletin haberi olmadan su-i tesir icrâ edecek taahhüdât-ı muzırradır. Meselâ Ferit Paşa vilâyât-ı şarkiyede vâsi bir Ermenistan teşkilini kendi rey-i hôduyla taahhüt etmek istemişti. Maksadımız işte bu gibi ve bundan daha fena ve gayr-i kabil-i tamir olacak mazarratların önünü almaktır. Yoksa Hükümet’i menâfi-i milliye lehindeki teşebbüsâtından men’ etmek değildir. Hükümet düvel-i muazzamanın hakkımızdaki mukarrerâtını lehimizde ta’dîl için istediği kadar teşebbüsâta girişebilir. Yalnız Meclis-i Meb’ûsan’ın reyini istihsal etmeksizin sulh konferansı mukarrerâtını imza edemez. Meclis-i Meb’ûsan’ın tesrî’-i ictimâı hakkında ta’mîm edilen intihâbat kararname-i ahîri de bu hususu mümkün kılmaktadır.
4. Heyet-i Temsiliye bir hükümet mahiyetinde olmadığından tabii devletlerle münasebat-ı resmiyeye girişemez. Bizim yapabileceğimiz ancak Hükümet’in âmâl-i milliyeye muvâfık olan nikat-ı nazarını milletçe ve milletler nezdinde müdafaa ve tervîc için teşebbüsât-ı hususiye ve gayr-i resmiyede bulunmak olabilir.
5. Hükümet-i hâzıranın siyaset-i dahiliye ve hariciyemizi hüsn-i tedvîre muktedir olup olmadığı hakkında şimdilik kat’î bir şey söyleyemeyiz. Bunu icrâât gösterecektir. Bizim maksadımız teklif ettiğimiz esâsât-ı milliyenin Hükümet’çe kabulü idi. Hükümet-i hâzıra ile de aynen böyle oldu. Cemiyetimiz siyasî bir fırka olmadığından vükelâ veya reis-i vükelânın birtakım esbâb-ı tercihiye serdiyle tayin ve intihâbında âmil olmadık ve olamayız.
6. Bu mesâili daha vâzıh ve mufassal surette anlamak arzu edildiği takdirde Sivas’a bir iki zat i’zâmı pek muvâfık olur.
7. Yeni bir kabine teşkili meselesi hakkında Heyet-i Temsiliye şimdilik hiç bir mülahaza dermeyan edemez.
8. İrâde-i Milliye gazetesinde birtakım devletleri alâkadar edecek fıkralar bulunması aleyhdârlık maksadından değil, vakayi- i câriyeden halkı haberdâr etmek mecburiyet-i tabiiyesinden mütevelliddir. Nitekim aleyhte gibi görünen fıkralar olduğu gibi lehte bulunan fıkralar da vardır. Fazla olarak eğer sırf aleyhdârlık şeklinde görülebilecek fıkralar varsa bu da hukuk-ı milliyeye vukubulan bazı tecavüzata karşı pek haklı bir müdafaa-i meşrû’a mahiyetindedir.
10 Teşrinievvel 35
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 144
Deraliyye, 13.10.35
Sivas’ta Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Muhterem Paşam; kaç gündür zât-ı âlinizle matbûat heyeti namına muhabere ediyorduk. Bugün de Tasvir-i Efkâr namına tasdi’ edeceğim. Ber-vech-i zîr bazı sualler arz eyliyorum; maksat, Kuvâ-yı Milliye’nin vaziyeti hakkında mümkün mertebe sarîh ma’lumât vermektir. Alınacak cevapların ajans vasıtasıyla Avrupa’ya çektirilmesine çalışılacaktır. Bu suallerden münasip görülenlere yarınki nüshaya yetiştirilmek üzere mümkün mertebe çabuk cevap vermenizi ricâ ederim.
1. Kuvâ-yı Milliye’nin vücuda gelmesinin ilk sebepleri nedir?
2. Teşkilât-ı Milliye ne vakit başladı?
3. Bugün kaç vilâyete hükmü şâmildir?
4. Teşkilât-ı Milliye’nin başlıca erkânı kimlerdir?
5. Maksad-ı aslîsi nedir?
6. Maksad-ı aslîsini istihsal için başlıca teşebbüsâtı nedir?
7. İntihâbat hakkında fikri nedir?
8. Anadolu’da intihâbat tamamıyla serbest yapılabilecek midir?
9. İntihâb-ı nisbî esasa kabul olunur mu?
10. Avrupa’ca teşkili mutasavver Ermenistan hudûdu hakkında ne düşünüyorsunuz?
11. Sizce Ermenistan hudûdu ne olabilir?
12. General Harbord ile ne mülâkat ettiniz?
13. Kuvâ-yı Miliye’nin ikinci, üçüncü derecede uzviyetleri içinde bazı İttihatçılar vardır, deniliyor ne dereceye kadar doğrudur?
14. İttihatçıların Kuvâ-yı Milliye üzerine tesir etmesi kabil midir?
15. İntihâbattan sonra Kuvâ-yı Milliye ne şekilde kalacaktır?
16. Müstakbel hudutlarımız sizce ne olabilir?
17. Muhtasaran tercüme-i halinizi bildirir misiniz?
18. Meb’ûs intihâbı için namzetliğinizi vaz’edeceğiniz söyleniyor, doğru mudur? Nereden meb’ûs çıkmak istiyorsunuz?
19. Rüfekanız meyânında başka kimler meb’ûs olmak arzusundadır?
20. Şehrinizde İtilâf Mümessilleri var mı, onlarla hal-i temasta mısınız? Size karşı vaz’u tavırları nedir, harekât-ı milliye hakkında ne düşünüyorlar?
21. İstanbul’a mümessil tayin ettiğiniz Vasıf Bey ne vakit gelecektir, talimatı nedir?
Tasvir-i Efkâr Sermuharriri
Velid
Velid Beyefendi’ye
Paşa Hazretlerinin telgrafnameniz muhteviyâtına numara sırasıyla ber-vech-i âti not ettirdiği cevapları arz ediyorum.
Cevat
1– Milletin ma’rûz kaldığı muâmelât-ı hak-şikenâne.
2– Akîb-i mütarekede ve vatanın her tarafında hemen aynı zamanda.
3– Bugün Anadolu ve Rumeli vilâyâtında teşkilât-ı milliyeden mahrum bir yer kalmamıştır. Hükmü umum vatana şâmildir.
4– Teşkilât-ı Milliye’nin erkânı masûniyet ve istiklâl-i vatan için kalpleri çırpınan milletin umum güzide evlâdlarıdır.
5– Maksad-ı aslî vatanın tamamîsini ve milletin istiklâlini temîn etmektir.
6– Kuvâ-yı Milliye’yi âmil ve irâde-i milliyeyi hâkim kılmaya azm-i kat’î ile karar vermiş olan ve bütün efrâd-ı milleti câmi bulunan teşkilâtımızdır. Nizamname ve beyannamemizde aynen musarrahtır.
7– İntihâbâta gayr-i meşrû’ bir gûnâ müdahalede bulunmayıp milleti serbest bırakmaktır. Yalnız Cemiyetimiz, esâsâtını kabul edenlerin intihâpta muvaffak olmalarını temenni eder.
8– Evet yapılacaktır.
9– Bu defaki intihâbâtın mevcut kanuna tevfîkan icrası zarurîdir. Ve zaten bu yolda da başlanmıştır. Temsil-i nisbî usûlü Meclis-i Millî’nin halledeceği bir meseledir.
10, 11– 30 Teşrinievvel 34 tarihindeki hudûdumuz dahilinde kalan aksâm-ı vatandan bir karış toprağın Ermenistan Hükümeti’ne ilhakına millet kat’iyen razı değildir.
13– Cemiyetimizde İttihatçı olarak kimse mevcut değildir. İttihatçılık tarihe karışmıştır. Hükümet-i merkeziyenin, garbın hata-yı siyasîsi onların ihyâsına sebebiyet vermediği takdirde millet bunun ihyâsını der-hatır bile etmeyecektir. Buna dair Heyet-i Temsiliye’nin yeni bir beyannamesi bu gece Matbûat Cemiyeti Riyâseti’ne keşîde edilecektir.
14– Kuvâ-yı Milliye’mizin hâkim-i müessiri ancak millet ve makasid-i âliye-i milliyedir. Başka hiçbir ferd veya cemaat müessir olamaz.
15– Kuvâ-yı Milli’yenin şekl-i âtisi, Meclis-i Millî, emniyet ve serbestî ile vazife-i teşriiye ve murakabesini ifaya muvaffak olduktan sora bir kongre ile tayin edilecektir. Bu husus nizamnamemizin son maddesinde musarrahtır.
16– Müstakbel hudutlarımız bizce 30 Teşrinievvel 34 tarihinde mütareke akdedildiği günde fiilen sahip kaldığımız huduttur.
18– Meb’ûsluğa namzetliğimi vaz’ etmedim ve etmeyeceğim ve fakat millet herhangi bir yerden beni meb’ûsluğa intihap ederse maa’l-iftihar kabul ederim.
19– Rüfekam da aynen benim gibi düşünmektedirler.
20– Şehrimizde İtilâf Mümessilleri yoktur. Ancak muvakkaten gelip geçen tekmil Avrupa ve Amerika devletlerine mensup memurîn-i siyasiye ve askeriye ile vuku bulan hususî mülâkatlarda teşkilât ve harekât-ı milliyemizin mahiyet-i meşrû’asını tamamen tasdik ve takdir eylemişlerdir.
17– Paşa’nın tercüme-i hali muhtasaran ber-vech-i maruzdur:
Rumî 1296 tarihinde Selânik’te tevellüd ederek rüşdî tahsilini Selânik’te, idadî tahsilini Manastır’da, Harbiye ve Erkân- ı Harbiye tahsillerini Dersaadet’te ikmâl ile 320 senesi Erkân- ı Harbiye Yüzbaşılığı ile neş’et etmiş ve 323 senesine kadar Suriye’de ve Kolağası olduktan sonra 327 senesine kadar Makedonya’da bulunmuşlar; bu müddet zarfında Ordu Erkân-ı Harbiyesi’nde, Redif Fırkası erkân-ı harpliğinde, Ordu ve Kolordu Erkân-ı Harbiyesi’nde ve Selânik Zâbitân Talimgâh Kumandanlığı’nda ve Şimendifer Hattı Müfettişliği’nde ifa-yı vazife eylemişlerdir. 31 Mart hadisesi üzerine Selânik’ten Dersaadet’e hareket eden kuvvetlerin Erkân-ı Harbiye Reisliği’nde ve 326’da Arnavutluk’ta icrâ edilen harekâtta Harbiye Nâzırı Mahmut Şevket Paşa’nın erkân-ı harbi olarak bulunmuş ve 1910’da Picardie manevralarını takip için Fransa’ya azîmet etmiştir. 327 senesinde Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Dairesi’ne memur edilmiş ve oradan İtalya Muharebesi münasebetiyle Trablusgarb’a giderek bu harbin nihayetine kadar Sirenaik mıntakasında Derne Kuvvetleri Kumandanlığı’nı ifa eylemiş ve bu esnada Balkan Muharebesi başlamış ve Bulgarların Çatalca hattına geldikleri bir zamanda İstanbul’a avdet ederek Gelibolu’da Kuvâ-yı Mürettebe Erkân-ı Harbiyesi Harekât Şubesi Müdürü ve Bolayır Kolordusu Erkân-ı Harbiye Reisi olarak Balkan Harbi’ne iştirakle Edirne üzerine mezkûr kolordu ile hareket etmiş ve Dimetoka havalisinin istirdâdında bi’l-fiil bulunmuşlardır. Balkan Harbi’ni müteakib Sofya, Belgrat, Çetine Ataşemiliterliklerini ifa etmek üzere Sofya’ya memur ve orada Kaymakamlığa terfi edilmiştir. Harb-i zâilin ilânını müteakib Tekirdağı’nda yeni teşekkül eden On Dokuzuncu Fırka Kumandanlığı’na tayin olunmuşlardır. Maydos ve Havalisi Mıntakası Kumandanlığı’nı ifa ettikten sonra mezkûr fırka ile bu mıntakada bulundukları sırada Arıburnu Kuvvetleri Kumandanlığı’nı deruhde eylemiş ve bunun neticesinde Miralaylığa terfi etmişlerdir. Bilahare Anafartalar Grubu Kumandanı olmuş ve İngilizlerin çekilmeleri üzerine On Altıncı Kolordu Kumandanı olarak Edirne’ye ve orada bir ay kaldıktan sonra Diyarbekir, Bitlis, Muş havalisine aynı numara ile Kolordu Kumandanı olarak gitmiş ve mezkûr cephede Mirlivalığa terfi ettirilmişlerdir. Tahaşşüd eden İkinci Ordu dahilinde Bitlis ve Muş’u beş gün muharebeden sonra Ruslardan istirdâd eylemiş ve bir müddet sonra İkinci Ordu Kumandanlığı Vekâleti’ne ve az bir müddet sonra Hicaz Kuvve-i Seferiyesi’ne Ordu Kumandanı olarak tayin olunmuş ise de Şam’a kadar gittikten ve Sina cephesini teftiş eyledikten sonra Medine’ye gitmelerine hacet görülmediğinden İkinci Ordu Kumandanlığı’na asaleten tayin edilerek Diyarbekir’e avdet olunmuş ve 1333 senesinde Halep’te tahaşşüd eden ve General Falkenhayn taht-ı idaresinde bulunan gruba dahil olan Yedinci Ordu Kumandanlığı’na tayin edilmişlerdir. Müşarünileyh ile harekât-ı harbiyede aralarında ihtilâf-ı nazar hâsıl olduğundan ve Hükümet de nokta-i nazarlarını tervîc etmediğinden mezkûr Ordu Kumandanlığı’ndan istifa ve müteakiben tayin kılındığı İkinci Ordu Kumandanlığı’nı da kabul etmeyerek İstanbul’a avdet etmişlerdir. Bu müddet zarfında veliaht bulunan zatın refakatinde olarak Almanya Karargâh-ı Umumîsi’ne ve Alman garp cephesine seyahat eylemişlerdir. Veliahdın pâdişâh olmaları üzerine şifahî ve musırrâne irâde ile Falkenhayn’in mağlûp bıraktığı Nablus civarındaki Yedinci Ordu’ya tekrar gitmiş ve vürûdundan on beş gün sonra vuku bulan umumî İngiliz taarruzunda bu orduyu Halep’e kadar ricât ettirdiği sırada pâdişâha Fahrî Yaver olmuştur. Halep Muharebesi’ni müteakib Yedinci ve Adana havalisinde bulunan İkinci Ordulardan mürekkeb Yıldırım Grubu Kumandanlığı’nı deruhde ve ba’de’l-mütareke İstanbul’a avdet eylediler. Son zamanda ma’lûm olduğu vechile Üçüncü Ordu Müfettişliği’yle Şarkî Anadolu’da bulundukları esnada 8 Temmuz 35’te silk-i askerîden istifa etmişlerdir.
Belge 145
Bâbıâli, 2.10.35
Sivas vilâyetine
Padişâh-ı hilâfetpenâh efendimiz hazretlerinin âsâr-ı teveccüh- i hümâyûnları olmak üzere Dahiliye Nezareti’ne tayin buyurularak tevfîkat-ı samedâniyeye müsteniden ifa-yı vazifeye mübaşeret ettim. Memleketin elyevm içinde bulunduğu müşkilâtı iktihâm ile vatan ve milletin selâmetini, istikbâlini temîn için bütün efrâd-ı milletin bir vifak ve ittihâd-ı tâm halinde olması devletin menâfi-i hakikiyesi icâbatından bulunduğu halde bir müddettir dahil-i memlekette âsâr-ı nifak ve şikak rû-nümâ olması müşkilâtın bir kat’ daha tezayüdünü müstelzim olmak itibarıyla pek ziyade şâyân-ı teessüftür. Heyet-i cedîde-i hükümet hukuk ve menâfi-i âliye-i memleketi müdafaa ve muhafaza için bütün mesâisini sarf etmek emeliyle gelmiş olup ancak bu hususta usûl-i muvaffakiyet vifak ve vahdetin avdetiyle her tarafta muhafaza-i sükûna gayret ve Hükümet’in telkinatına mutavaatla menâfi-i memlekete muzır harekâttan mücânebet edilmekle hâsıl olacağından hemen merkez ve mülhakata bu dairede icra-yı vesâyâ olunarak ve ahvâl-i vilâyâttan peyderpey ma’lumât itasına ve meb’ûsan intihâbâtı 11 muamelesinin tesrî’iyle netâyicinin inhasına himmet buyurulması bilhassa tavsiye olunur.
Nazır
Mehmet Şerif
Belge 146
Beyannâme
Vatan ve milletin elyevm geçirmekte olduğu şu buhranlı devrede hükümet-i hâzıra Cenâb-ı Hakk’ın tevfîkat-ı ilâhiyesine ve peygamberimiz efendimiz hazretlerinin ruhaniyet- i celîlesine istinâden pâdişâhımız ve hilâfetpenâh efendimiz hazretlerinin teveccüh-i hümâyûnlarına ve millet-i Osmaniye’nin müzâherâtına itimat ile mes’ûliyeti deruhde ederek saadet ve selâmet-i mülk ü milleti temîn için azm-i kat’î ile ifa-yı vazifeye mübaşeret etmiştir. Heyet-i vükelâ-yı hâzıra mütecanis ve hutût-ı esasiyede müttehidü’l-efkâr olup hiçbir fırkaya mensup olmadığı gibi muhtelif siyasî grupların hiçbirine dahi temâyül etmez. Fakat vatan ve milletin saadet ve selâmetine ma’tûf olan gayede hepsinden muâvenet-i maneviyeye intizârda bulunur. Eyyâm-ı ahîrede Anadolu’da zuhûr eden ahvâl İzmir’in bigayri hakkın işgaliyle ânı takip eden vakayi-i fecianın ve Anadolu vilâyât-ı şarkıyesi mukadderâtı hakkında işâa edilen rivâyâtın efkâr-ı ahalide hâsıl ettiği tesirât neticesi olup maksat ise hukuk ve hudûd-ı Osmaniye’nin muhafazası olduğuna ve Hükümet de şu histe müşterek bulunduğuna binâen vukua gelen su-i tefehhümâtın zevâline şu iştirak-ı hissî kâfildir. Milletin büyük küçük hiçbir tabakasında ve memleketin hiçbir noktasında bu ulvî maksada mugayir bir fikir ve mülâhazanın mevkii olamayacağı âşikârdır. Hususiyle hiss-i vatan ve hulûs-ı niyet ve samimiyet rehber-i hareket olunca su-i tefehhümâtın ortadan kalkmasına mâni, bi’t-tabi zâil olur. Hükümet’in düstûr-ı emeli cümlece mutâ’ olan Kanun-ı Esasî ahkâmıdır, irâde-i milliyenin tecelligâhı olan Meclis-i Meb’ûsan’ın sür’at-i mümkine ile halli akdem-i vezâifimiz ve intihâbatın kemâl-i hürriyet ve selâmetle cereyânı ve mukadderât-ı memleketin vükelâ-yı millet vesâtetiyle tayini ehass-ı âmâlimiz bulunduğundan intihâbatın aksar-ı tarîk ile icrası esbâbına tevessül olunmuştur. Menâfi-i hayatiye-i vatanın temîni Hükümet’in yekvücûd bir kütle teşkil eden millete istinâden konferans huzuruna çıkmasına mütevakkıf olmakla ihtilâfâtın tesirât-ı muzırra-i hariciyesi bütün vatandaşlar tarafından teslim edileceğinden Hükümet mutmaindir. Şeref ve haysiyet-i Osmaniye memlekette hiss-i adâlet ve müsavatın hükümran olmasında bulunmakla bilâ-tefrîk-i cins ü mezhep hiç kimsenin kanunen mahfûz olan hukuk-ı şahsiye ve medeniyesine bir gûnâ taarruz vukua gelmemesine sarf-ı mesâi edilecek ve muhafazası begayet mültezem olan intizam-ı ictimâiyeye asla halel getirilmemesine itina olunacaktır. Hükümet efkâr-ı âmmenin ma’kesi olan matbûatın memlekete büyük hizmetler ifa edebileceğine kani ve her halde menâfi-i vataniyeyi vikayeye her zamandan ziyade itina etmesine dahi muntazırdır. Mesalih-i devletin hüsn-i cereyânı kavânîn ve nizamat-ı mevcudenin tamamen tatbikine vâbeste olmakla memûrînin bu noktaya ale’d-devam riâyetkâr olmaları lâzımdır. Hilâf-ı kanun ahvâl vuku bulmuş ise bunların dahi yine kanun dairesinde tashihine müsaraat olunacaktır. Wilson prensiplerinden bi-hakkın istifade olunarak Devlet-i Osmaniye’nin müttehit ve pâdişâhının etrafında müctemi bir devlet-i müstakille olarak temîn-i bekası için hiçbir teşebbüsten geri durulmayacaktır. Zaten düvel-i muazzamanın hissiyat-ı nasafetkârâneleri ve hakikaten gittikçe tavazzuh etmekte olan Avrupa ve Amerika efkâr-ı âmmesinin itidâl-perverliği de bu bâbda emniyet-bahştır. İn’ikad-ı sulhün bir an akdem tesrî’iyle hâl-i tereddüde nihayet verilmesi menâfi-i vatan icabından olmakla bu hususta dahi teşebbüsât-ı lâzimeye ibtidâr olunacaktır.
Sureti aynen bâlâya muharrer beyanname-i resmînin merkezce mülhakat ve vilâyette hemen neşr ü ta’mîmi mütemennadır.
7.10.35
Dahiliye Nâzırı
Mehmet Şerif
Belge 147
Şifre
Aceledir.
Sivas, 11.10.35
Balıkesir’de Fırka Kumandanı Kâzım Beyefendi’ye
1. Heyet-i Temsiliye zât-i âli-i birâderîlerine arz-ı hürmet ve muhabbet eder. Cephe ve muharebe nokta-i nazarından olan teşkilât hakkında tenvîr buyurmanızı ricâ ederiz.
2. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti teşkilât nizamnamesinin Bursa’dan celbiyle o mıntakanın icâbatına göre millî ve askerî teşkilâtın tevhîdi hususunda himmet-i birâderîleri mercûdur.
3. Teşkilât-ı Milliye’ye dahil heyetlerin ve eşhâsın muhtelif tarzda hükümet-i merkeziyeden mutalebâtta bulunmaları Kuvâ-yı Milliye’nin vahdet ve ahengine halel vereceğinden icap edenlere bu bâbda nasâyih-i lâzimede bulunularak muharebe ve hususât-ı askeriyeyi bi’t-tabi zât-ı âlileri ve Kolordu hall ü fasl edeceğinden teşkilât heyet-i merkeziyesinin muhafaza-i irtibat nokta-i nazarından şimdilik Sivas’ta bulunan Heyet-i Temsiliye ile tesis-i muhabere eylemesi münasip olur.
4. Meb’ûsların âmâl ve makasid-i milliyenin Meclis’te temînine çalışacak zevâttan intihap olunması pek mühimdir. Bunların Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti namına şahsan namzetliklerini vaz’ etmelerini ve taraf-ı âlinizden himaye olunmalarını ricâ ederim kardeşim.
5. İşbu telgrafın vusûlünün iş’ârı mercudur.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 148
Şifre
Aceledir.
Sivas, 11.10.35
Konya’da On İkinci Kolordu Kumandanlığı vasıtasıyla Heyet-i Temsiliye azasından Refet Beyefendi’ye
1. Konya, Isparta, Burdur, Antalya ve Afyonkarahisar, Denizli, Menteşe livalarında nizamname mûcibince teşkilât-ı milliyenin sür’at-i teessüsü ve taazzuvu pek mühimdir. Teşkilâtın vesâit-i mümkine ile Aydın, Saruhan, İzmir livalarına teşmiline çalışmak icap eder. Gerek bu menâtıkın ve gerek Eskişehir, Kütahya, Balıkesir, Çanakkale müstakil livalarıyla Bursa vilâyetinin sühûlet-i irtibat nokta-i nazarından teşkilâtı hakındaki mütâlaalarının beyanını ricâ ederiz.
2. Meb’ûsların makasid-i milliyeye müstenit esâsâtımızı kabul eden zevâttan intihap olunması için her tarafça tedâbîr-i lâzimeye tevessül olunmalıdır. Heyet-i Temsiliye kimsenin cemiyet namına namzetliğini vaz’ etmeyecektir. Fakat evsâf-ı matlûbeyi hâiz olanlar şahsen Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti namına namzetliklerini vaz’etmelidirler. Bu suretle namzetliklerini vaz’ edenler isimlerini mensup oldukları liva heyet-i merkeziyeleri vasıtasıyla doğrudan doğruya aynı zamanda isimlerini Heyet-i Temsiliye’ye bildireceklerdir. Cümleten gözlerinizden öperiz.
3. Orada gerek muharebe nokta-i nazarından gerek millî teşkilât itibarıyla mütâlaatınızın iş’ârı mercûdur.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 149
Şifre
Gayet müstaceldir.
Sivas, 11.10.35
Bursa Fırka Kumandanı Bekir Sami Beyefendiye
1. Bursa’da nizamname mûcibince kuvvetli ve şâyân-ı itimat ve itibar zevâttan mürekkeb bir heyet-i merkeziyenin ve Bilecik’te bir heyet-i idârenin teşekkülü ve Bilecik livasının merkeze raptıyla bütün Hüdavendigâr vilâyeti dahilinde nevâhiye varıncaya kadar teşkilâtın teşmiliyle vilâyetin bir kütle-i metîne haline sür’at-i ifrâğı pek ziyade elzem ve faideli görülmektedir. Bu hususta icap edenlerin teşvik ve tergibiyle neticenin iş’ârını hassaten ricâ ederim.
2. Meb’ûs intihâbında Cemiyet’imizin nokta-i nazarı heyet- i merkeziyeye hitaben açık telgrafla yazılmıştır. Mütâlaa buyrulması münasip olur.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 150
Şifre
Gayet müstaceldir.
Sivas, 12.10.35
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretlerine
İkdam gazetesinin 23 Eylül 35 tarih ve 8123 numaralı nüshasında münteşir Askerî Nigehbân Cemiyeti’nin muhtırası pek muhik olarak ordu-yı hümâyûn ümerâ ve zâbitânının calib-i nefret ve heyecanı olduğu ve bu bâbda mâfevk kumandanlar tarafından protesto ve şikâyetnameler gönderilmek ve bu ihanete bir an evvel hâtime verilmesini talep etmek gibi teşebbüslerde bulunmak istendiği istihbâr edilmektedir. Fi’l-hakika Cenâb-ı Hakk’a bin kere şükürler olsun Pâdişâhına sadık, kavânîn-i askeriyeye mutî, her türlü siyasî cereyânlardan müberra olan Osmanlı ordusu bugün vatan ve milletin yegâne nigehbânı olduğunu vahdet-i fikriye ve zapt ü rapt-ı askerîsi ile cihana göstermekle vaziyet-i dahiliye ve hariciyemizi temîn eylemektedir. Kavânîn-i devlete mugayir, pâyitaht-ı saltanat-ı seniyede Harbiye Nezareti’nin gözü önünde askerî bir cemiyet-i fesadiyenin icra-yı faaliyet etmesi ve hatta beyannamelerinin sahaif-i matbûata kadar geçmesi bütün ordunun tezyîd-i infialine ve zaman geçtikçe hiç şüphesiz makam-ı nezaretpenâhîlerine kadar usûlsüz mürâcaatlara ve belki de tedâbîr-i mukabileye kalkışarak vatan ve millet için gayr-i kabil-i telâfi felâketlere sebebiyet verecektir. Buradaki ma’lumâta nazaran bu mugayir-i kanun cemiyet-i fesadiyenin res-i kârında Kiraz Hamdi Paşa, hırsızlığından dolayı matrûd Erkân-ı Harp Miralayı Refik Bey, Sâbık Halâskâr Grubu’ndan Binbaşı Kemal Bey, Bandırma Sâbık Sevkiyat Reisi Topçu Binbaşılarından Hakkı Efendi ve henüz bu cemiyetle kat’-ı rabıta edip etmediği belli olmayan matrûd Erkân-ı Harp Binbaşılarından Nevres Bey gibi eşhâs olup azası da seyyiâtları yüzünden ordudan tard olunmuş veya tekaüde sevk edilmiş kesân ile ahlaksızlıklarıyla tanınmış mahdudü’l-mikdar eşhâstan ibaret bulunmaktadır.
Malûm-ı samileri olduğu vechile Cevat Paşa Hazretlerinin zaman-ı nezaretlerinde bu cemiyete karşı Harbiye Nezareti takibata başlamış, fakat sonra tebeddülâttan dolayı arkası bırakılmıştı. Binâenaleyh bu menba-ı fesadın hemen kökünden sökülüp atılması, mensûbîninin ibreten lissairin olacak surette şedîden tecziye ve bu icrâât ve takibattan ordu-yı hümâyûnun resmî ta’mîmlerle haberdâr kılınması, fedakâr ve namuslu heyet-i zâbitânımızın teskin-i ezhânı, ordunun temîn-i inzibatı nokta-i nazarından hayatî ve müstacel bir mesele addeylediğimizden muvaffakiyet-i nezaretpenâhîleri nokta-i nazarından arzını vecîbe addederiz.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 151
Gayet müstaceldir
Harbiye, 14.10.35
Sivas’ta: Heyet-i Temsiliye Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
C: 12.10.35 tarihli Nigehbân Cemiyeti hakkındaki şifreye: Bu kat’î mukarrerdir.
Cemal
Belge 152
Şifre
Sivas, 15.10.35
On Beşinci Kolordu Kumandanlığı’na
Amasya’da Beşinci Fırka Kumandanlığı’na
Diyarbekir’de On Üçüncü Kolordu Kumandanlığı’na
Ankara’da Yirminci Kolordu Kumandanlığı Vekâleti’ne
Konya’da On İkici Kolordu Kumandanlığı Vekâleti’ne
Balıkesir’de On Dördüncü Kolordu Kumandanlığı Vekâleti’ne
Edirne’de Birinci Kolordu Kumandanlığı’na
Kıtaattan vâki olan müracaat üzerine Nigehbân-ı Askerî ismindeki cemiyet-i fesadiyenin lağvı ile müsebbibleri hakkında takibat icrası Harbiye Nâzırı Paşa Hazretlerinden ricâ edilmişti. Alınan cevapta bunun kat’î ve mukarrer olduğu bildirilmiş olmakla ordunun şeref ve haysiyeti namına pek mühim olan nezaret-i müşarünileyhânın bu kararı arz olunur.
Mustafa Kemal
Belge 153
Şifre
Sivas, 13.10.35
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretlerine
Sivas ahalisinin, heyet-i celîlerinin makam-ı iktidara geçmesi şerefine ve İngilizlerin Samsun’u tamamen tahliye eylemeleri tebşîrâtına ait olmak üzere 4 Teşrinevvel gecesi icrâ eyledikleri tezâhürât-ı milliye ve fener alayı tafsilâtından bâhis İrâde-i Milliye istihbârâtına atfen Dahiliye Nâzırı Paşa Hazretlerinin Sivas vilâyetine vâki bir tebliğlerinde, Sivas halkının izhâr-ı şâdmânî eylemelerini pek tabii bulduklarını ve fakat “kahrolsun işgal” tarzındaki yazılar Hükümet’in hâl-i hazır siyasetine gayr-i muvâfık olduğu için icap edenlere nasâyihte bulunulması mastûr bulunduğu, Vali-i vilâyetin istimzâc-ı rey maksadıyla Heyet-i Temsiliye’mize vâki mürâcaatından anlaşıldı. Heyetimiz mütarekename ahkâmına mugayir ecnebi işgalinin ref’ini gören, vatanın kısmen tahliyesini idrâk eyleyen milletin bu tarzda, hatta daha bâriz bir surette izhâr-ı hissiyât etmesini pek muvâfık ve makul gördüğü cihetle milletin hissiyât-ı hakikiyesine müsteniden Hükümet’in bu haksız işgalleri lisan-ı resmî-i siyasî ile red ve mütareke ahkâmına mugayir bugüne kadar vuku bulmuş müdâhalâtı protesto ve tamirlerini talep eyleyeceğine intizâr eylemektedir. Halkın itimâdını tezelzülden vikaye maksadıyla Dahiliye Nezareti tebligat-ı vâkıâsının muhafaza-i mahremiyetine ve halka adem-i işâasına karar verildiğini arz eder, bu vesile ile Hükümet’in takip ettiği siyasette Heyet-i Temsiliye’ce henüz ma’lûm olmamış cihetler varsa tenvîrine müsaade buyurulması müsterhamdır.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 154
Harbiye. 18.10.35
Sivas’ta Üçüncü Kolordu K.
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
C: 13.10.35 Hükümet’in programında Heyet-i Temsiliye’ce mechûl kalmış hiçbir nokta yoktur. Yalnız âmâl-i milliye dairesinde tedvîr-i umûr mes’ûliyetini tahammül eden hükümet-i merkeziyenin harekât ve icrââtında icâbat-ı siyasiyeyi kollamak ve Sivas Kongresi mukarrerâtında da teyid olunduğu vechile* ecânibe karşı daha mihmannüvâzâne ve mülâyimâne hareket eylemek ıztırında olduğu Heyet-i Temsiliye’ce de takdir buyurulur ümniyesindeyim.
Milletin izhâr-ı hissiyât eylemesi ne derecede müstahsen ve hükümetin teşbbüsat-ı siyasiyesinde muvaffakiyetine ne mertebe müzâhir ise, mukadderât-ı memlekete hükmedecek olan sulh konferansında hayırhâh zahîrlere ihtiyacımız da ol mertebe bâhirdir. Bu cihetle âmâl-i milliyeyi tahsil vazifesinde idâre-i merkeziyenin daha müteenniyâne hareket mecburiyetinde olduğu, hususiyle teşebbüsât-ı milliye su-i tefsir faaliyetlerinin henüz kuvvetten düşmediği şu zamanlarda işaret eylediğim ihtiyatkârlıkların nâbemahal olmadığı tasdik buyurulur itikadındayım. Yoksa haksız ve lüzumsuz işgallerin ref’i emrinde resmî, gayr-i resmî teşebbüsâttan bir an bile hâli kalınmadığını temîn eylerim. Harekât-ı ahîre-i hudapesendânesile cihan efkâr-ı umumiyesine karşı isbât-ı âsâr-ı rüşd eylemiş olan millet-i necîbenin hâiz-i itimâdı bulunan hükümet-i hâzıra icrâât-ı vâkıâsında âzâde-ser kaldıkça harice karşı daha fazla ismâ’-ı kelâm eyleyebileceği bedîhiyatına karşı Heyet-i Muhtereme- i Temsiliye’den icrâât-ı hükümeti daha ziyade mürevvic-kâr bulunmalarını ricâ ederim.
Harbiye Nâzırı
Cemal
Belge 155
Telgraf
Bursa, 12.10.35
Sivas’ta Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reis-i Muhteremi Mustafa Paşa Hazretlerine
1. Bekir Sami ve Harekât-ı Milliye Kumandanı Mehmet Ali Beyefendiler ile bi’l-iştirak dünden itibaren vazifeye mübaşeret edilmiş ve nizamnameye tevfîkan teşkilâta başlanılmıştır.
2. Zamanın nezaketi ve müstaceliyeti hasebiyle aşağıdan yukarıya intihâbat imkânı olmadığından intihâbatı idâre etmek üzere nizamnameye tebean memleketin maruf ve erbâb-ı hamiyetten müteşekkil olmak üzere Meclis-i Belediye, Ticaret Odası, Muallimler Cemiyeti, Türk ve Çiftçiler Derneği ve Avcılar Kulübü, Cemiyetü’l-müderrisîn ve Dava Vekilleri Cemiyeti gibi memlekette mevcut kâffe-i müessesât-ı milliyenin ârâsı ile on kişilik bir heyet-i merkeziye intihâbı bugün ikmâl edilecek ve esâmisi bi’l-âhire arz olunacaktır.
3. İntihabatın suret-i icrasını âmir olan telgrafname-i âlilerinin beş gün evvelsine kadar mercilerine tebliğ edilmemesi yüzünden münderecâtına kesb-i ıttılâ edilememiş ve henüz elde ettiğimiz 13 Eylül 35 tarihli telgrafname-i âlileri bi’t-tetkik Hükümet’in kongrede heyet-i mahsusamız tarafından kabul edilen esâsât dairesindeki ta’mîmi medâr-ı tatbik ittihâz ederek sür’atle intihâbata sarf-ı mesâi etmekteyiz.
4. Bursa’ya muvâsalattan beri Redd-i İlhak, Karakol ve sâire namları altında aynı gaye ile hareket ve fakat muhtelif merkezlerden vürûd eden birtakım teşkilâta müsadif oluyorum. Hatta 10 Teşrinievvel 35 tarihli Balıkesir Redd-i İlhak Cemiyeti Reisi Hâcim imzasıyla gelen bir telgrafta ayın yirmisinde in’ikad edecek büyük kongreye bir telgrafname ile iki murahhasın i’zâmı ve teşkilât namına diğer tedâbîr-i mühimmenin icrası bildiriliyor. Bu hal kumandanın muhtelif menâbiden verilmesi yüzünden birçok mehâzîri dâi olduğu umum Anadolu ve Rumeli’ye şâmil olan Kongre’mizin takip ve kabul ettiği “her İslâm cemiyetin azasındandır” kaidesine muhâlif ve matlûb olan vahdet-i milliyeyi muhil olduğu cihetle ehemmiyetle nazar-ı dikat-i âlilerini celb ederim. İttihaz edilecek diğer hususâtı dahi peyderpey arz edeceğimi beyan ve Heyet-i Temsiliye aza-yı muhteremesine derin hürmetlerimi tekrar ile emr-i devletlerine intizâr eylerim efendim.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Bursa Murahhası
Osman Nuri
-----------------------------------
(Vesika 155/a)
Tel
Sivas, 14.10.35
Bursa’da Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Murahhaslarından Osman Nuri Beyefendi’ye
C: 12.10.35 tele.
Teşkilâtın tesrî’ ve teşmili hususunda masrûf olan himemat-ı vatanperverânelerine arz-ı şükran olunur.
Redd-i İlhak ve sâire gibi aynı maksad-ı mukaddesin doğurduğu millî cemiyetler Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti namı altında birleşmiş olduğundan hepsinin mümessili ancak Heyet-i Temsiliye’mizdir. Bu sebeple bu gibi münferit tebligatın nazar-ı itibara alınamayacağı tabiidir. Pek muhtemeldir ki bu mürâcaatlar ta’dîlât-ı ahîreden henüz haberdâr olmayan, teşkilâtımızın hafî bulunduğu zamanın netâyicinden olan bazı aksâmın teşebbüsâtıdır. Binâenaleyh efkâr-ı umumiyenin tenvîr ve vahdet-i milliyenin temîni hususunda rüfaka-yı muhteremeleriyle hasr-ı mesâi buyurulması ehemmiyetle ricâ olunur efendim.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 156
Şifre
Zata mahsustur
Gayet müstaceldir
Sivas, 14.10.35
Erzurum’da On Beşinci Kolordu Kumandanı
Kâzım Karabekir Paşa Hazretlerine
Diyarbekir’de On Üçüncü K. O. Kumandanı
Cevdet Beyefendi’ye
Ankara Yirminci K. O. Kumandan Vekili
Mahmut Beyefendi’ye
Yirminci K. O. Kumandanı Ali Fuat Paşa Hazretlerine
Konya’da Heyet-i Temsiliye Azasından Refet Beyefendi’ye
Karesi’de On Dördüncü K. O. Kumandan Vekili Miralay Kâzım Beyefendi’ye
Bahriye Nâzırı A’yândan Salih Paşa Hazretleri Heyet-i Temsiliye ile müdâvele-i efkâr eylemek üzere 15.10’da Dersaadet’ten hareketle Amasya’yı teşrif buyuracaklardır. Müşarünileyhle vâki olacak mülâkat hükümet siyaset-i hariciye ve idâre-i dahiliyesine ve ordumuzun istikbâline ait esâsât-ı mühimmeyi ihtivâ edeceği kaviyen me’mul bulunmakla bu bâbdaki mütâlaat-ı âlileri hutût-ı esasiyesinin iş’ârını ricâ eyleriz.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
-------------------------------
(Vesika 156a)
Zata mahsustur
Dakika tehiri gayri câizdir
Bozüyük. 16.10.35
Amasya’da: Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi’ne
C: 16 Teşrinievvel 1199 şifreyedir:
1. Mustafa Kemal Paşa’ya mahsustur: Hükümetimizin siyaset-i hariciyesi asrı mütecâviz zamandan beri hükümetimizin muvaffak olamayıp bir felâketten diğerine düşmesi vaziyet ve ahvâlimizin icabı olarak bi’l-cümle ecânib ile dahildeki Hıristiyanların ve bunlara müzâhir olan bazı Müslim hain siyasilerimizin yüzündendir. Bu sebeple çok zayıf kaldık. Kuvvetlenmedikçe bu felâketlerden kurtulmak imkânı yoktur. Kuvvetlenmek için ise umûr-ı hariciye ve dahiliyemizde namuslu müzaheretten başka bir şey düşünmeyen kuvvetli ve zengin ve asrî bir dosta ihtiyacımız vardır. Bunun tayinini salâhiyettar olanlara terk etmek mecburiyetindeyim. İdare-i dahiliyenin bu hususta ne kadar ıslâhât yapılırsa yapılsın iş başına pâdişâha, millete ve vatana sadık, hüsn-i niyet sahibi olanlar getirilmedikçe idâre-i dahiliyede husûle getirilecek muvaffakiyet hainâne ve irticaâne mahvolabilir. Şimdiye kadar buna pek az dikkat edilmişti. İdare-i mülkiye ve askeriyenin ve umûr-ı inzibatiye ve asayişle mütevaggıl memurînden bazıları elân haindirler. Bunların derhal tebdili lâzımdır. Uzun bir maziden beri vatan hainlerinden hiçbirine ceza edilmemesi bunların kesret ve adedini arttırmıştır. Bugünün en mühim işi pâdişâhı, millet ve vatanı hainlerden kurtarmak ve ecnebi entrikalarına mâni olmak lâzımdır. Bu hususta milis jandarma teşkilât ve menâbii gayr-i kâfi ise meslek ve sâireye bakılmayıp ehliyetlilerle hemen takviyesi lâzımdır.
2. Ordumuzun istikbâli. Galipler ellerinden gelirse mağ-lûpları ordusuz bırakmak istiyorlar. Umûr-ı dahiliyesini hayli zaman tanzim edemeyecek olan Devlet-i Osmaniye’nin diğer mağlûplara nisbeten daha fazla orduya ihtiyacı olduğu galiplerce de malûmdur. Bu teşebbüsümüz neticesinde maksada kâfi bir ordunun ibkası tervîc edildiği takdirde teşkilât için daha iki prensip vârid-i hâtır olmaktadır. Biri, seferde büyük orduya esas olarak büyük ve müteaddit karargâhlı mebzul kıtaat-ı fenniyeyi diğeri ise asayiş ve talim ve terbiye temîn edecek derecede nisbeten az büyük karargâhlı ve kıta-ı fenniyeli, yani teşkilât-ı hâzıra olarak üç müfettişlikten ibaret dokuz fırkalı bir ordu kabul etmektir. Ben ikincisini tercih ederim. Jandarma, yahut gümrük, izci, tayyare, telsiz telgraf ve otomobil teşkilâtı ordudan hariç, fakat ordunun gizlice nezaret ve idâresinde bulunmalıdır.
Yirminci Kolordu Kumandanı
Mirliva
-----------------------------------
(Vesika 156b)
Dakika tehiri gayr-i câizdir.
Diyarbekir’den, 16/17.10.35
Amasya’da Heyet-i Temsiliye’ye
Salih Paşa Hazretleriyle mülâkatta hükümet-i merkeziyeye ber-vech-i âti nikatın iblâğının münasip olacağı mütâlaasında bulundum.
a) Siyaset-i dahiliye
b) Akd-i mütarekeden beri on bir ay zarfında kabineler resm-i geçit yapar gibi sık, sık tebeddül etti. Harbiye Nezareti’ne şimdiye kadar bir düzine Nâzır tayin edildi. Buna yegâne sebep kabinelerin âmâl-i milleti ihmal ederek hiçbir kuvvete istinâd etmemesidir. Nâzırların tesirât-ı siyasiyeye kapılarak ve gölgelerinden korkarak gayet cebîn bir siyaset takip etmeleri ve düşmanlarımızın sözleriyle hareket eylemeleri yüzünden millet ve ona zahîr olan ordu şüphe altında bırakıldı. Mütarekenin adı kaldı. Millet birçok felâketlere ma’rûz oldu. Bu suretle milletle Hükümet’in arası açıldı. Böyle zamanlarda her devlet milletin azim ve irâdesine istinâd eder. Meselâ İtalyanlar ve Yunanlıların harekâtı, yaygaraları meydana misâl olarak dururken Hükümet’imiz mitingleri bile men’ etti. Milleti büsbütün ihmal etti. Bundan sonra hükümet-i merkeziye milletin azim ve irâdesine istinâd ederek cesurâne ve dûrbînâne bir siyaset takip etmelidir. Ve Millet Meclisi’nin küşâdı hakkındaki vaat infaz edilmelidir.
c) İstanbul Düvel-i İtilâfiye’nin taht-ı tesirinde bulundukça Millet Meclisi’nin İstanbul’da bu toplanması mahzurdan sâlim değildir. İstanbul’da kadınlarımızı bile İngiliz Muhipler Cemiyeti’ne idhâl eden müessirat, meb’ûslarımız üzerinde mühim tesir yapabilir. Emniyet-bahş rol ve neticeye kadar meb’ûsan memleket dahilinde münasip bir noktada toplanmalıdır. Ve memleket dahilinde ve hassaten İstanbul’da Kürt Teali Cemiyeti gibi camia-i Osmaniye’nin parçalanmasına hizmet eden azalarından vicdanlarını sattıkları delâil ile anlaşılan cemiyet ve fırkaların ifsâdatına ve düşman parasıyla çıkan muharrik gazetelerin muzır neşriyatına nihayet verilmelidir. Malatya Mutasarrıfı Halil Rami Bey’in Kürt Cemiyeti’nin ve Ermeni Patrikhanesi’nin muâvenet ve tesirâtıyla Malatya’ya tayin edildiğini alenen söylemiş ve Kürdistan istiklâlini hazırlamaya çalışmıştır. Kürtlerle beraber İngiliz Binbaşısı’nın Malatya’ya geleceğini üç aydan beri söylemekte imiş. Bu misâlden ders-i ibret alınarak tayinde hiçbir tesirâta kapılmamak ve sırf vatanın selâmeti düşünülerek intihap edilmelidir. Kürdistan’a sulhun akdine kadar yerli büyük memur gönderilmemelidir. Faik Âli Bey, kendilerini burada İngilizlerin tayin ettirdiğini müftehirâne söylüyor. Bu fikirde olan Vali’nin ne iş göreceği bedîhîdir. Umûr-ı devlete müteallik mesâilde düşmanların fikrine mürâcaat izmihlâlimizi mûcib olur.
d) Refik Halid, Ali Kemal Beyler, Süleyman Şefik Paşa gibi bî-meslek vicdansızları mühim makamlara getirecek Sadrazamlar gelirse iş başına yine (msyaybvn) veliaht-ı saltanat hazretlerinin lâyihalarında teklif buyurdukları gibi zât-ı akdes-i hazret-i pâdişâhînin mevcudiyeti hiç mesabesinde olan fırkalara iltifat buyurmamalarını ve fırka mesâilinin fevkinde bir muvazene temîn buyurmaları (vkvnbaylvn) zât-ı akdes-i pâdişâhî mukarribânının hiçbir tesir-i siyasiye kapılmayacak vatanperver zevâttan intihâbı milletin ahvâlini yakından görerek zât-ı hümâyûnlarına raporla arz-ı ma’lumât etmek üzere şehzadegândan asker olanların muhtelif mıntakalarda orduda hizmetleri elzem görülmektedir. Ve matbûat sansürünün kaldırılması ve zarurî ise tahfifi.
e) Harbiye Nezareti’nin Hıristiyanların terhîsini emretmekle gayr-i Müslimlerin imtiyâzatı tezyîde başlandı. Bu gibi imtiyâzatın müsaadesi nisbetinde ref’i.
f) Mütareke akdinde bulunduğumuz hat dahilindeki memâlik- i Osmaniye’nin Garbî Trakya da dahil olduğu halde doğrudan doğruya zât-ı akdes-i hazret-i pâdişâhînin idâresinde bir şekl-i müstakilde kalması.
g) Hilâfetin âl-i Osman’da kalması.
h) Suriye’deki Cemiyet-i Arabiye’nin fikrini bildirmiştim. Bugün Suriye hiçbir ecnebi himayesi istemiyor. Ve külliyen müstakil kalmak istiyor. Yalnız bî-taraf bir hükümetin müzahereti arzu olunuyor. Mümkün olursa Mısır da dahil olarak, bütün Arabistan’ın Şerif idâresinde istiklâli arzu olunuyor. Fakat Arabistan’da ahvâl-i ruhiye ve tabâyi’-i kavmiye bence ma’lûm olduğu için bütün Arabistan aksâmının Şerif idâresinde bir hükümet teşkil edebilmelerine ihtimal veremem ve hürriyet ve müsavat-ı milliyelerinin temînine muvaffakiyet elverdiği nisbette Hükümet-i Osmaniye’nin azîm bir ekseriyetle rey-i irtibat kazanacağı muhakkaktır. Binâenaleyh Irak, Suriye, Hicaz’ı ve Ceziretü’l-arab’ın (lykrbsnan) akvâmını ayrı, ayrı birer hükümet-i Arabiye teşkil ederek cümlesinin zât-ı akdes-i hazret-i hilâfetpenâhîye suver-i münasibe ile merbutiyetini temîn ve bir konfederasyon teşkili, neticede Hükümet-i Osmaniye’nin Araplarla her suretle uyuşması mümkündür. Osmanlı sancağı da Amerika sancağındaki yıldızlar gibi hükümetlerin adedince hilâl ihtivâsı (tm1hy) makamât-ı mukaddeseye Halife namına memurlar ve bir miktar Osmanlı askeri ikamesi de kabildir.
i) Bir Ermenistan teşkili zarurîdir. Kafkasya’da hükümetimizce tanınmış Ermeni Cumhuriyeti bizim zararımıza tevsi edilemez. Sulh Konferansının ısrarı halinde cüz’î miktarda tashih-i hudut kabulünde fedakârlık zarurîdir ve (ayrakdnklyzasarvnhkyrdvknh) Kafkas bilâ-Ermenistan teşekkül edeceğine göre Azerbaycan İslâm Hükümeti’nin kuvveti az olarak teşekkülüne muâvenet menfaatimiz iktizasındandır. Bunun teşekkülünü ve derecesini tayin Hükümet’e aittir. Yunanistan’ın hakkımızdaki muzır siyasetine karşı Bulgaristan ile iyi geçinmek lâzımdır. Bulgarların da bunu arzu edeceklerini zannederim.
j) Himaye istiklâli muhil olduğundan hiçbir hükümetin himayesi kabul edilmemelidir. Yalnız ziraat, sınaat ve sâir fennî ve idarî hususâtta istiklâlimize halel vermemek şartıyla bî-taraf bir hükümetin müzahereti kabul olunabilir. Suriye Hükümet-i Arabiye’si de bu fikirdedir ve muâvenette Amerika’ya meyyaldir. İstihbarata göre Suriye’de işgal tehlikesine karşı seferberlik yapılması bu fikri teyid eder.
k) Sulh Konferansına itimâd-ı umumîye mazhar, siyasetten anlar, vatanperver zevâtın intihâbı. Ordumuzun istikbâli:
l) Müfettişlikler ve şûrâ-yı askerî ihyâ edilmeli.
m) Emir ve kumanda ve mühim makamât Harb-i Umumî’de tecrübe görmüş, muktedir, namuskâr kumandanlara tevdî olunmalı.
n) Siyasî bir maksatla Enver Paşa’nın gadrine uğramış muktedir mütekaid erkân ve ümerâ mevcuttur. Bunların miktarı da pek mahdûdtur. Bunların iade-i rütbeleri ve istihdamları münasip olur. (hhd) Ordudan çıkarılacak kadro fazlası binlerce ümerâ ve zâbitân varken nâ-ehil mütekaidînin hizmet-i nizamiyeye alınmaması.
o) Zâbitânın terfih-i hali.
p) Düşmanlarımız mağlûpların tahdîd-iteslîhatına çalışırken kendileri mütemâdiyen tezyîd-iteslîhat yapmakta olduklarından sulh konferansında ahvâl-i dahiliyemiz de nazar-ı dikkate alınarak hudutlarımıza ve maliyemizin kuvvetine göre teşkilât-ı askeriyenin kâfi kuvvette ibkasına çalışılması ve sırf mıntıkamı kuvvetsiz bırakarak kolayca zapt maksadıyla General Allenby tarafından Kolordumun lâğvı talep edilmiş ve bu talep şimdiye kadar is’âf edilmemişse de bu fikrin mevcudiyeti Kolordumun bütün muâmelâtına tesir yapmakta olduğundan bu lâğv meselesinde olduğu gibi bütün ordunun, Erkân-ı Harbiye’nin bu müzâhir devletin maiyetine ve nüfûzuna geçmemesine dikkat olunması. Vârid-i hâtır olan ma’rûzâtımdan savâb olmayanlar hakkında tenvîrim ve bu şifrenin alındığının iş’âr buyurulması müsterhamdır. Harekât 2658 numaralıdır.
K. O. 13 Kumandanı
Cevdet
-----------------------------------
(Vesika 156c)
Şifre halli
Adet
4690
Gayet aceledir. Zata mahsustur
Ankara, 17.10.35
Amasya’da Kongre Heyet-i Temsiliyesi Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
1. Siyaset-i hariciyemizde istiklâl-i tâm talebiyle hiçbir devletin mandasını kabul etmemek, kapitülasyonların ve gümrük rüsûmunu tezyit mecburiyetinin borçlarımızı ödeyemeyeceğimize sebep olacağını irâe ve isbât ederek bu kayd-ı kadîmden memleketi ahden ve fiilen kurtarmak.
2. Memleketimizde istilâ hırsı takip etmeyen bir devletin iktisadî ve fennî muâvenet ve müzaharetini temîn etmek, başka devletlerden de mütehassıslar, müşavirler, muallimler celp edebilmek ve bilhassa teşkilâtı bize benzeyen ve pek küçülmesi itibarıyla ricâl-i âliyesi işsiz kalan Avusturya-Macaristan’dan idâre-i dahiliyede mütehassıslar getirtmek.
3. Fransa’ya memleketimizdeki menâfi-i azîme-i asır-dîdesi, harsı, gerek daima dost bir vaziyette bulundurulmasının ve bu suretle zaman zaman aleyhimize kaldırılacak olan efkâr-ı umumiye-i cihana karşı büyük müdafaacı kazanmak ve Erkân-ı Harbiye talebesinin Fransa’ya i’zamı veya muallim celbi konferansta ordumuzun lehine medâr olabilir.
4. İngiltere’nin Bağdat-İskenderun hattını alacağı istidlâl olunmaktadır. Anadolu’da kalan mütebaki hatların heyet-i umumiyesini Türk azaları bulunan muhtelit bir heyetin riyâset ve murakabesinde Fransız şirketlerine tevdîi ve hâsılat-ı sâfiyesinin düyûn-ı umumiyeye tahsisi muvâfık olacağı kanaatindeyim.
5. Kezalik Fransızlar tarafından daha şimdiden kendiliklerinden Adana’nın tahliyesiyle ahalisi Türk olan vilâyetlerin Türklerde kalması fiilen gösterilirse memleketin her tarafında ve hatta Adana’da Fransız askeri olmadan bile istemeden menâfi-i iktisadiyenin verilebileceği irâe ve tahmin edileceği iblâğ edilmelidir. Ve bu suretle Fransızların Adana’da kalmaları için hazırlanmakta ve Yunan’ın Aydın, İtalya’nın Antalya ve İngiltere’nin Halep ve Musul şehirleri ile bu vilâyetlerin şimalinde yerleşmek tasavvur ve hazırlıkları menedilmiş olacaktır.
6. Bilhassa mütarekeden beri takip eyledikleri sakîm siyaset ve metbu’-ı müfahhamları zât-ı hazret-i pâdişâhîyi eyyâm-ı merasimde adem-i ziyaretle rabıta-i ubûdiyet ve tâbiiyeti kat ’eylemiş olan Patriklerin eski imtiyâzdan bahse hakları kalmamıştır. Zaten Rum ahali Makedonya’ya, Ermeni ahali Erivan’daki Ermeni Cumhuriyeti’ne tebdil edilmesi suretiyle Ermeni ve Rumların merkez-i sıkleti de memleketimizden kalkmış olacağından, Rum ve Ermeni Patriklerinin ve buna tebean Bulgar Eksarhı’nın Dersaadet’ten kaldırılması ve sulh muâhedesinde her halde dûçâr-ı zarar ve tehcir olacak olan millet-i İslâmiye’ye karşı patrikhanelerin def’-i ifsâdâtıyla memlekette sükûnun muhafaza edilebileceği şüphesizdir. Mütareke İslâm ahaliye bu kadar tahakküm ve tahkîratta bulunan ve şımartılmış olan bu Ermeni ve Rumların Bulgaristan ve Yunanistan’da olduğu gibi daima haricin teşvikiyle âtide sâi-i fesâd olacakları pek muhtemel olduğundan mübadele-i arazi ve ahali suretiyle bu meselenin halledilmesinin kan dökülmemek için yegâne çare olduğu konferansta sarahaten gösterilebilmelidir.
7. İdâre-i hükümette sırf İslâm ve Türk ahalinin düşünülerek idâre-i hükümet etmek mecburiyetindedir. Ekall-i kalîl kalacak gayr-i Müslim anâsırın zulm ü taaddiden masûn, hayat ve emvâl ve hukuk mahfuziyeti kâfidir. Dahilde sükûn ve asayişin takriri için bir (fvamvnylaly)/alay jandarmanın kifayetsizliği Anadolu’yu acınacak bir halde bırakmaktadır. Fiilen ıslah ve ikmâli için çalışmak zarurîdir. Bu da askerliği ikmâl etmiş ahaliden gönüllü suretiyle ve fakat ahlâk ve etvârı mücerreb ve mazbût olanlardan intihap edilmek şartıyla yapılmalıdır. Bilhassa zâbitân hüsn-i intihap edilerek faal ve vatanperver bir heyet teşkil olunmalıdır. Alay kumandanlıklarına değerli faal ümerâ verilmelidir.
8. Orduya gelince esaslı bir tensîke ihtiyaç olduğundan şerâit-i kanuniyesi dahilinde namuslu mütekaidîn dahil olarak bir şûrâ-yı askerî teşkil edilmeli ve Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyâseti de dahil bulunmalıdır. Harp tecrübelerine istinâd eden ve esâsâtta Türk ve İslâm ordusu olması lâzım gelen orduda fırkalara ziraat mütehassısları ve muallimleri konularak ordunun mektep halinde bulundurulması temîn edilmeli ve gösterilmelidir.
9. Her şeyden evvel muâmelât-ı zâtîyeye tecrübeli ve kifayetli olan ve .... mücerreb zevât tarafından işgal edilerek sicillâtı tetkik ve buna nazaran mevcut zâbitân zinde ve vatanperver faal bir hale ircâ’ edilmelidir. Son zamanda alınan mütekaidîn tekaüde ircâ’ edilmeli. Karada kifayetsizliği mücerreb Bahriye zâbitânı ya sınıf-ı aslîlerine veya başka müteferrik hidemâta alınmalıdır. Kadro tespit ve liyakatsiz, ahlâksız olanlar çıkarılmadan evvel yalnız sinninin fazlalığından dolayı kusuru olmayanların hemen kadrodan ihraç edilmemesi muvâfıktır.
10. Kolordu, fırka ve alay kumandanlıklarını harb-i hazırda ilmi, ahlâkı, faaliyeti mesbûk ve mücerreb zevâta tevdî ile şûrâ-yı askerînin tensîbinin bi-hakkın tatbikine harp senelerinde çıkan genç zâbitânı terbiye ve tedris ile yükseltmeli ve orduda fikr-i inzibat ve terakkinin tealisine imkân vermelidir. Bütün alaylarda ve muadili bulunan müessesatta divan-ı haysiyet teşkili mecburî olmalıdır.
11. Dersaadet’te boş oturan zâbitân kolordulara gönderilmelidir. Bu suretle kıtaatta istihdamı veya tekaüde sevki bi’l-fiil tecrübe edilerek birçok değerli zâbitân iş başına getirilmiş bulunur.
12. Tekaüt edilmiş ve edilecek zâbitânın ilim ve ahlâk cihetiyle yüksek ve vatanperverlikleri şevkiyle talip olanlar bi’l-imtihan nahiye müdürlüklerine, mektep hocalıklarına ve muadili birçok memuriyetlere tayin ile iki taraflı istifade edilebilir.
13. Bugün kıtaat efrâdı yekdiğerine tamamıyla karışmıştır ve silâh altında askerden ... firârî mevcut olduğundan af irâdesi vechile cezaları affedilmek üzere emsali silâh altında bulunan bi’l-umûm firârîlerle mazereti zâil olmuş bakayayı silâh altına celp etmeli ve bunların hemen kıtâlara yeniden kayıt ve tespitiyle ba’demâ herbir firârînin behemehâl kendi kıtasına i’zamını esas ittihâz etmek ve aramak kat’iyen temîn edilmelidir.
14. Sâbık vechile memâlik-i Osmaniye üç müfettişliğe taksim ve fırka kumandanlarının da mıntakalarında asayişle memuriyetleri memleketin inzibatı nokta-i nazarından pek mühimdir.
15. Vusûlünün iş’âr buyrulması.
K. O. 20 Kumandan Vekili
Mahmut
-----------------------------------
(Vesika 156d)
Şifre halli
T 1457/40
Erzurum 17.10.35
Vürûdu: 18.10.1919
Amasya’da Fırka 5 Kumandanlığı’na
C: 14.10.35 şifreye Heyet-i Temsiliye’ye:
Siyaset-i dahiliyemiz hakkındaki esâsât kongrelerde hemen aynen takrir edilmiştir. Erzurum hakkında kat’iyen bir milis ordusu kabul edilmeyerek mutlaka daimî bir ordu ibkası ve bu ordunun mevcudu ne olursa olsun mevcut kadroların azaltılmamasıdır. Civar hükûmâtın daimî orduları bulunması jandarma ve gönüllü bir vaziyet olduğu [takdirde] memleketin vüs’ati ile mütenasib mevcuda bâliğ olamaması mutlaka daimî ordunun kuvvetü’z-zahr olmasına ihtiyaç gösterir. Bundan başka her sene mühim miktarda yirmi yaşındaki gencin oldukça talim ve terbiye görmesi de maarif-i umumiyemiz hesabına bir kârdır, arz eylerim.
K. O. 15 Kumandanı
Kâzım Karabekir
-----------------------------------
(Vesika 156e)
T 1577/30
Şifre halli
Gayet müstaceldir.
Erzurum, 18.1.35
Amasya’da Fırka 5 Kumandanlığı’na
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine: Bugünkü telgrafıma zeyldir.
1. İtilâf Devletleri ya hâlen veya sulh konferansında şark vilâyetlerindeki ordunun mütarekename ahkâmınca silâh teslim etmelerini istemeleri muhtemeldir. Komşu devletlerden Gürcülerle bilhassa katliâmda berdevam bulunan Ermenilerin hudutları, şerâit-i âtiyeleri ve terk-i silâh keyfiyeti ayrıca takrir ve tespit edilmedikçe daima maruz-ı tehdit olan halkımızın bir tek silâh bile vermeye müsaade etmeyecekleri bedîhîdir. Bu hususun ehemmiyetle nazar-ı dikkate alınmasını arz ederim.
2. Bundan başka memâlik-i müstahlasamızda bir hayli Rus mühimmâtı vardır. Bunların sevahilde teslimi taahhüt edildiği için haklı olarak istiyorlardı. Halbuki meselâ Erzurum’da bir ambarda mevcut Rus mühimmâtı yirmi bin arabalıktır. Binâenaleyh bunların itasına ne vesâit-i nakliyemiz ve ne de paramız kat’iyen kifayet etmeyeceğinden bu hususta da dikkatli davranılması iktiza eder. Saniyen bunlar harben alınmış esliha olup milletimizin hakkıdır.
3. Sulh konferansına gidecek murahhasları Bahriye Nâzırı Paşa Hazretleri bileceğinden bu bâbda tenvîr buyrulmaklığımı ricâ eder; Salih Paşa Hazretlerine ta’zîmat-ı mahsusamın takdimine lütfen vesâtetlerini istirham eylerim.
K. O. 15 Kumandanı
Kâzım Karabekir
Belge 157
Kastamonu, 18.10.35
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Selâm ve iltifat-ı âlileri Salih Paşa Hazretlerine tebliğ ettirildi. Teveccüh-i âlilerinden müteşekkir ve hakkında Kuvâ-yı Milliye tarafından yapılan mutantan istikbâlden memnun kaldığını cevâben söylemiş oldukları maruzdur.
Kastamonu Müdafaa-i Hukuk Heyeti
Reşit
Belge 158
Şifre
Sivas, 1.11.35
Erzurum’da On Beşinci Kolordu Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa Hazretlerine
Ankara’da Yirminci Kolordu Kumandanı Ali Fuat Paşa Hazretlerine
Diyarbekir’de On Oçüncü Kolordu Kumandanı Cevdet Beyefendi’ye
Amasya’da Bahriye Nâzırı Salih Paşa Hazretleriyle vâki mülâkat neticesinde esas mukarrerât ve lâhika, teklif ve hülâsa-i mütâlaat olarak takarrür eden mevâd aynen ber-vech-i âti arz edilmiştir. Sulh konferansına gönderilecek zevâtın şerâit-i lâ zimeyi hâiz bulunması şartıyla intihâbı tamamen Hükümet’e terk olunmuştur. Hükümet tarafından gönderilmek üzere tasavvur olunan zevât esâmisi de ilâve edilmiştir. Bu ma’lumâtın temasta bulunulan Müdafaa-i Hukuk Heyet-i Merkeziyesi’ne bildirilmesini ve vusûlünün iş’ârını ricâ ederiz.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
SURET
Merbuttur (Vesika 159-160)
Belge 159
Askerin siyasetle meşgûl olduğu fikri verilmemeli hatta asker siyasetle iştigal etmemeli.
1. İttihatçılığın, İttihat ve Terakki fikrinin memlekette tekrar uyanması, hatta bazı alâiminin meşhûd olması siyaseten gayet muzırdır. Çünkü bütün İtilâf Devletleri’yle gayr-i Müslim tebaa bu meslek ve bu fikrin aleyhindedirler ve bu halin vatan için mûcib-i felâket olacağını ve konferansa fena tesir edeceğini mümessiller yek-zebân olarak beyan etmektedirler. muhît ve zaman su-i tevil ve su-i tefehhüme gayet müsait olduğundan en ufak bir hareket ve halden dahi tevakki lâzımdır.
2. Hükümet’le teşkilât-ı milliye arasında nikat-ı esasiyece itilâf hâsıl olmuş ve asla tebâyün ve ihtilâf kalmamıştır. Binâenaleyh Hükümet’in mevki ve kuvvetine halel getirecek ednâ müdahaleden ictinap selâmet-i memleket nokta-i nazarından elzemdir. Şu halde kavânîn-i mevcude ahkâmına ittibaı meslek ittihâz etmiş olan Hükümet’e karşı filânın azli, filânın tayini, filânın cezalandırılması gibi mutalebâttan sarf-ı nazar olunması icap eder.
3. İntikam politikası takip etmeyecekleri vuku bulan taahhütleri iktizasından bulunduğundan vaktiyle teşkilâta muhalefet etmesinden dolayı tevkif edilmiş kimseler varsa bunların ıtlakı ve bunlar meyânında ef’âl-i memnua mürtekibi olanlar hakkında müdde-i umumîlikçe icrâ olunacak takibat-ı kanuniyeye muhalefet olunmaması iktiza eder.
4. Tehcir dolayısıyla irtikâb-ı cürm edenlerin kanunen mücâzâtı adlen ve siyaseten elzemdir.
5. Harbe iştirakimizin musîb olup olmadığı hakkındaki ictihadata hükümet taarruz etmez. Fakat iştirakin musîb olduğuna dair olan içtihâdâtın şimdilik ketmi, selâmet-i memleket icabındandır. Çünkü isabet-i ictihadını ilân edenler Düvel-i Mütelife’ye düşman ve Alman’a dost addolunarak mûcib-i tevahhuş oluyor.
6. İntihâb-ı meb’ûsînin serbest cereyânı, aleyhimizde vuku bulacak itirazat ve müdâhalâtın men’i ve tebea beyninde vukuu melhuz ihtilâfâtın selbi için lâzım ve selâmet-i vatan için elzemdir. Çünkü müdahale vukuu bâis-i kıyl ü kal olmakla beraber meselâ meşhur ittihatçıların meb’ûs intihâbı İtilâf Devletleri’nin itiraz hatta müdahalelerini mûcib olabileceği cihetle intihâbatın rey-i ahaliye terki muktezidir. İsabet de ândadır. Zaten Meclis-i Meb’ûsan’da muhtelif fırkalara da lüzum vardır.
7. Galeyânlı nümayişler ve makalelerden sarf-ı nazar olunması.
8. İhlâl-i asayişi mûcib hâlâta meydan verilmemesi ve evvelce köprüde adam vurulmak gibi vukua gelen harekâtın kendi tensîbleriyle yapılmamış olduğunun ilân edilmesi.
9. Hükümetin ne leh ve ne aleyhinde bir şey yazılmaması.
21 Teşrinievvel 335
Bahriye Nâzırı
Salih Hulûsi
Belge 160
İctima edecek heyet-i meb’ûsan meyânında şahsiyetleri İttihatçılığın mesâvîsiyle alâkadâr ve tehcir ve taktil mesâiliyle ve menâfi-i hakikiye-i millet ve memlekete münâfi sâir mesâvî ile lekedar olan kimselerin bulunması câiz olmadığından, bu cihete mâni olmak için mümkün olan esbâba tevessül edilebilir. Bu tarz-ı tevessül hukuk-ı şahsiye ve ahkâm-ı kanuniyeye tecavüz mahiyetinde olmamalıdır. Istihdâf olunacak maksat nezîh ve bî-taraf zevâtın intihaplarını tercih ve bedhâhân ve ecânibin bir gûnâ itiraz ve müdahalelerine meydan vermemek için memleketimizde mevcut bi’l-cümle fırak-ı siyasiyeden ve anâsır-ı Hıristiyaniye’den intihâbata iştiraki temîn ile ictimâ edecek meclisin sıfat-ı temsiliyesinin her nokta-i nazardan bütün memlekete şümûlünü isbât etmektir. Bu bâbda zaman-ı teşebbüs teehhür etmiş olduğundan bundan sonra alınabilecek tedâbîr ile tamamen temîn-i maksadın mümkün olamayacağı vârid-i hâtır olmakla beraber azamî neticenin istihsaline bezl-i gayret olunacaktır.
22 Teşrinievvel 335
Bahriye Nâzırı
Salih Hulûsi
Belge 161
Müstaceldir
Amasya Mutasarrıflığı’na
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine takdim olunacaktır:
1. Şeyh Recep ve rüfekasının telgrafname meselesi oraya mübâlâğalı surette aksettirilmiş olduğu için i’zam edildiğini dünkü muhabereden istidlâl ettim. Keyfiyeti tavzîhan arz ediyorum.
2. Bu adamlar Salih Paşa Hazretlerinin mukaddemâ Sivas’ta menfiyyen bulunmasından istifade ederek, Amasya’ya kadar gelmişken buraya da davet edilmeleri münasip olacağı serriştesiyle bazı sâde-dilânı bi’l-iğfâl bir telgrafname ihzâr ve imza ettirmişlerdir. Mesele vaktiyle haber alınmış olduğu gibi muahharen kendileri de makam-ı vilâyete gelerek böyle bir telgraf yazacaklarını söylemişlerdir. Durup dururken bilâ-sebep Salih Paşa Hazretlerinin daveti elbette bir maksad-ı mahsusa ma’tûf olacağından memlekette dedikoduyu mûcib olacak bu gibi teşebbüsâttan sarf-ı nazar edilmesi elbette hayırlı olacağı mütemâdiyen bir saat esbâb ve delâiliyle izah edildi. Kendileri de söyleşilen sözlere kanaat etmiş gibi görünerek gittiler.
3. Evelki gece vasatî saat on iki raddelerinde Şeyh Recep ile Ahmet Kemal ve Zaralızade Celâl namındaki iki refîki telgrafhanede makine odasına girerek Salih Paşa’ya yazılan mezkûr telgrafnamenin keşîdesini talep etmişlerdir. Müşarünileyhin henüz Amasya’ya gelmediğinden dolayı vürûdunda çekilmek üzere telgrafnameyi bırakmaları teklif olunmuş ise de ısrar ve tehditte bulunmuşlar ve nihayet telgrafın çekilmeyeceğini anlamaları üzerine kendilerine münasebeti olan bir muhabere memurunu iğfal ederek zât-ı şâhâneye ve İstanbul Muhabere Sermemuru’na hitaben orada tertip ettikleri ma’lûm telgrafları yazdırmışlardır.
4. Gece yarısı telgrafhanede geçen bu hadiseden ne telgraf memurları ve ne de diğer bir kimse tarafından hiçbir makama ma’lumât verilmemiştir.
5. Ancak ertesi sabah Telgraf Başmüdürü tarafından evvelâ telefon ba’dehu tezkere-i resmiye ile keyfiyetten vilâyetin haberdâr edilmesi üzerine hemen bu üç şahıs derdest ettirilerek Polis İdâresi’nce tahkikat-ı ibtidâiyesi bi’l-icrâ Adliye memurları da geceyarısına kadar dairede alıkonularak evrakı kendilerine tevdî ve kanunen icap eden tevkif müzekkereleri tastir ettirilmiş ve merkumlar da tevkifhaneye ilka olunmuştur.
6. Bu hadise yüzünden memlekette sükûn ve inzibatın muhtel olması esasen melhuz olmamakla beraber ihtiyaten takayyüdat icrâ ve devriye teksir olunmuştur. Memleket, bildikleri hâl-i tabiidedir.
7. Tafsilât-ı maruzadan müstebân buyurulacağı vechile alâkadar bazı memurların lâkaydîsi yüzünden tahaddüs eden şu vakanın hadd-i zâtînde ehemmiyeti yok ise de devam ve ehemmiyet ile tevessü eylemesi ihtimali vârid iken önüne geçilmiş ve gösterilen icrâât-ı seria ve şedîdeden dolayı buna mümâsil ahvâlin ba’demâ adem-i zuhûru derkâr bulunmuş olduğu ihtirâmât-ı mahsusama terdifen maruzdur.
20 Teşrinievvel 335
Sivas Valisi
Reşit
Belge 162
Şifre mahlûlü
Pek acele
Adet
1367
İzmit, 20.10.35
Sivas’ta Üçüncü Kolordu Kumandanlığı’na
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi Riyâseti’ne:
Adapazarı kazasının Akyazı cihetlerinde Talustan Bey ve İstanbul’dan para ve talimatla gelerek süvari olacaklara otuz ve piyade yazılacaklara on beş lira vaad eden Bekir namında bir şahıs ve Geyve altıncı daire tahsildarı Sapanca’nın Avçay karyesinden Beslân nam adamların başlarına topladıkları atlı, yaya eşhâs ile Adapazarı kasabasını basıp yağma edecekleri mahallince haber alınarak Kaymakam-ı kaza ve İzmit’ten gönderilen bir binbaşı ve Çerkes ve Abaza’dan yirmi, yirmi beş kadar atlı ile iki yüz bin mikyasındaki haritada Lütfiye köyü civarındaki Çarka karyesinde buluştukları ve esbâb-ı hareketleri sual olundukta zât-ı pâdişâhînin hayatta ve makam-ı muallâ-yı hilâfetlerinde olup olmadığını öğrenmek için Adapazarı’na makine başına gelmek istedikleri ve Mustafa Kemal Paşa’yı pâdişâh makamına kabul edemeyeceklerini beyan eylediklerini Kaymakam-ı kaza makine başında Mutasarrıf-ı livaya bildirmiş ve merkumların maksadının bir taklib-i hükümet olup talimattan İstanbul’da mühimce zevâtla temasları olduğu ve hatta merkumların güya pâdişâhın da bu hareketlerinden haberdâr olduğunu beyan eyledikleri iş’âr kılınmıştır. Keyfiyet derhal Kolordu’ya bildirilerek kuvvet talep edilmekle beraber Kaymakam-ı kazanın Adapazarı’na gönderilmiş olduğu mukaddema arz edilmiş olan müfrezeyi arabalarla Hendek tarafına tahrik ettirdiği ve kendisinin de dağılmaya başlayan merkumları Hendek’e doğru takip eylediği ve merkum Bekir’in toplanan eşhâsa, İngilizler bu iş için bir hafta mühlet tayin eylediler, beş gün geçti iki günümüz kaldı, işi ta’cil edelim diye beyânâtta bulunduğunu Kaymakam-ı mûmâileyh ilâveten bildirmiştir. İşin tevessüüne meydan kalmamak ve silâh patlamadan merkumanı yekdiğerinden ayırıp Bekir denilen mel’ûnu yakalamak üzere Mutasarrıf-ı liva ile birlikte Jandarma Binbaşılığı’ndan mütekait Hafız ve kezalik binbaşılıktan mütekaid ve çiftlik ashâbından ve İzmit Heyet-i Merkeziyesi Reis-i Sanisi Çerkes Kâzım ve Sapanca’dan Safer Beyleri mahall-i mezkûra göndermeğe karar verdik. Mûmâileyhümün teşebbüsünden bir netice elde edileceği ümit ve maahaza kuvvet irâesiyle inkıyâd ettirmek de pek lâzım olup müfrezenin hareket-i neticesi ayrıca arz olunacaktır. Bu mesele hakkında Dersaadet’te Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin mümessili veya pek namuslu, vicdanlı bildiğimiz Muhafız ve Fırkamın mensup olduğu Yirmi Beşinci Kolordu’nun Kumandanı ve ahîren esaretten gelen Sâbık Yemen Kuvâsı Kumandanı Mirliva Çerkes Ali Said Paşa’dan bu meselenin nerelere ve kimlere kök saldığını istîzâh etmek münasip gibi mütâlaa olunmaktadır. Ali Fuat Paşa Hazretleri tarafından da Düzce taraflarına bir miktar kuvvet sevki pek mühimdir. Arz-ı keyfiyet olunur efendim.
Birinci Fırka Kumandanı
Mustafa Asım
Belge 163
Adet
36
Tel
Gayet müstaceldir
Amasya, 23 10.35
Adapazarı Kaymakamlığı’na
Talustan, Bekir ve Beslân Beyler namında birtakım kesânın bazı harekât-ı mefsedetkârânede bulundukları istihbâr kılınmıştır. Bunlara karşı tedâbîr-i şedîde ve serianın tatbikinde kat’iyen tereddüt gösterilmeyerek izâle-i mazarratlarıyla neticesinin iş’ârı mercudur.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 164
Gayet müstaceldir.
Şifre
Amasya, 23.10.35
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretlerine
Adapazarı kazasının Akyazı cihetlerinde İtilâf ve Hürriyet mensuplarından çeteci Bekir Bey ve rüfekası İstanbul’dan külliyetli para ve talimatla gelerek süvari olacaklara otuz ve piyade yazılacaklara on beş lira vaat ederek birtakım eşhâsı başına toplamağa kıyâm eylemiştir. Ve kendisine tesâdüf edenlere zât-ı pâdişâhînin hayatta ve makam-ı hilâfette olup olmadığını öğrenmek için Adapazarı’na makine başına gelmek istediklerini bildirdikleri ve maksatlarının bir taklib-i hükümet olduğu ve ellerindeki talimattan İstanbul’da mühimce zevâtla temasları bulunduğu ve hatta merkumların güya zât-ı şâhânenin de bu hareketlerinden haberdâr olduğunu beyan eyledikleri ve merkum Bekir’in toplanan bazı eşhâsa, İngilizler bu iş için bir hafta müddet tayin eylediler, gün geçti iki günümüz kaldı, işi ta’cil edelim, diye beyânâtta bulunduğunun işitildiği istihbâr kılınmıştır. Hükümet-i seniyece bu gibi ef’âl ve harekât-ı mefsedetkârâneye karşı vakt ü zamanında tedâbîr-i müessire alnmayıp mesele teşkilât-ı milliyeye temas eylediği takdirde en şedîd tedâbîre tevessülde kendimizi mazur göreceğimizi arz ederiz.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 165
Adet 13
Pek aceledir.
Tehiri câiz değildir
Adapazarı, 23.10.35
Üçüncü Kolordu Kumandanlığı’na
20.10.35 tarih ve 1/367 numaralı şifreye zeyldir:
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliye Riyâset-i Celîlesi’ne:
İzmit’te mevcut ve otuz beş neferden mürekkep kuvve-i askeriye ve Adapazarı’nda ümerâ-yı cerâkese’nin inzimam-ı muâvenetiyle iltihak eden atlılar ve mevcut jandarmalar ile eşhâs-ı merkume üzerine sevk edilen Kaymakam-ı kaza ve ümerâdan biri bilûtfihi tealâ tüfek patlatmaksızın mühim miktarda toplanmış ve toplanmakta bulunmuş olan eşhâs-ı şerîreyi dağıtıp Tahsildar Beslân ve biraderi İhsan Çavuş derdestle Ada’ya getirilmiş ve zâbitlikten matrûd Balıkesirli ve Dersaadet’ten para ve talimat ile geldiği anlaşılan Bekir nam mel’ûn firâr eylemiş ise de takibine müfreze çıkarılmış ve Dersaadet’e savuşması ihtimaline mebni bazı mühimce istasyonlara da memurîn-i mahsusa i’zâm edilmiştir. Tafsilât-ı lâzimeyi ba’dehu arz ederim. Netice İstanbul’dan mühimce ve fakat henüz buraca hüviyetleri mechûl eşhâsın sevk ve tahrikiyle pek müsait bulunan bu havalide bir kıyâm ve şûriş çıkarmaya gönderilmiş olan Bekir nam yezidin teşebbüsât-ı mel’unânesi bu suretle ve inayet-i hakla inkişaf edememiştir.
Mutasarrıf Bey’le yarın İzmit’e avdet ediyoruz. Yalnız bu livanın asayişini temîn için seyyar kuvvete ihtiyaç olduğunu Mazhar ve Süreyya Beyefendiler yakînen bilir ve tasdik buyururlar. Kuvvetimi evvelce de arz etmiştim. Dersaadet’teki süvariden hiç olmazsa üç bölüğün tesrî’-i sevkine delâletlerini ehemmiyetle arz ve ricâ ederim.
Birinci Fırka Kumandanı
Kaymakam
Mustafa Asım
Belge 166
Telgraf
Adapazarı, 27.10.335
Amasya’da yahut Sivas’ta Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
C: 23.10.35
Emr-i âlilerini bugün aldım. Hakikaten bir hafta evvel İstanbul ’dan suret-i mahsusada gelen Bekir Bey namındaki şahsın iğvaatı neticesi olarak İzmit’in Derbent nahiyesinden itibaren Düzce’ye kadar Çerkes köylerinden müsellah insanlar davet edilerek bir ictimâ akd ve harekât-ı mefsedetkârâneye teşebbüs ettikleri haber alınarak derhal livadan celp edilen askerî ve jandarma müfrezesiyle bizzat takiplerine çıkılmış, lutf-ı hakla vatanın hakikî evlâdları olan diğer ümerâ-yı Cerâkese’nin muâvenetiyle bu, neticesi fena olacağı anlaşılan ictimâ kâmilen dağıtılmış, harekât akîm kalmıştır. Müsebbiblerinden Beslân ve bir refîki derdestle merkeze getirilip tevkif ve pençe-i kanuna teslim edilmiştir. Bu gibilere kanunun şiddetle tatbikinde zerre kadar müsamaha edilmeyeceği şüphesizdir. Mesela livadan taraf-ı âlilerine arz edileceği zehâbına binâen arz-ı ma’lumât edilememişti. Maahaza tevâlisi ihtimaline binâen her türlü ihtimale karşı Hükümet’in kavî bulunması pek lâzımdır, icap eden tedâbîrin ittihâz buyurulmasını istirham eder ve tekerrür etmemesi için lâzım gelen mesâiden hiçbir vakit geri durulmayacağını arz eylerim.
Kaymakam
Tahir
Belge 167
Tel
Sivas, 31.10.35
Adapazarı Kaymakamı Tahir Beyefendi’ye
C: 27. 10.35
Ecnebi parası ve vatan hainlerinin teşvikatıyla icra-yı mefsedete kıyâm edenlere karşı satvet-i hükümetin ibrâzı hususundaki himemât-ı aliyyeleri sezâvâr-ı tebcîldir. Tevkif olunanlar kimlerdir. Netice-i isticvâbattan ne anlaşılmıştır. O taraflara teşkilât-ı milliyenin teftişi maksadıyla Dersaadet’ten gönderilen Erkân-ı Harp Yüzbaşı Cemal Bey’le temas edilmiş midir. İş’ârı ricâ olunur.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 168
Adapazarı, 9.11.35
Sivas’ta Heyet-i Temsiliye namına Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
C: 1.11.35
1. Tahkikat ikmâl edilmiş. Tevkif edilenler Akçay karyeli Beslân ve İhsan Çavuş’tur. Müşevvik ve mürettibler meyânında olduğu tahakkuk ederek Divan-ı Harp’e sevk edilmişlerdir. Bunlardan başka İzmit’teki İngiliz İbrahim denmekle maruf olan şahsın nâzımı olduğu da tahakkuk ederek bu şahıs ile Talustan Bey’in yeğeni Kâmil ve Kaya’lardan Tahir hakkında muvakkat tevkif müzekkeresi sâdır olmuştur. İbrahim’in derdestini livaya yazdım. Diğerlerini de takip ediyoruz. İnşallah yakında ânları da tevkif edip pençe-i kanuna teslim edeceğiz.
2. Cemal Bey ile görüştük. Beraberce Karasu’ya Rüştü Bey ’in nezdine de gittik. Taaddiyat neticesini şifre ile Dersaadet ’e yazmıştır.
3. Emr-i âlilerini berâ-yı devir nevâhiden avdetimde bugün aldım. Cevâbının tehir-i arzı bundan tevellüd etmiştir. Aff-ı âlilerini istirham eder teveccüh-i âlilerine arz-ı şükran eylerim.
Tahir
Belge 169
Şifre
Mahsustur
Amasya, 26.10.35
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretlerine
İstanbul’dan para ve talimat ile Adapazarı havalisine gelip hempâlarıyla birlikte şûriş ikaına çalıştığını arz etmiş olduğum çeteci Bekir’in mahallince ittihâz olunan tedâbîr neticesinde teşebbüsünün akîm kaldığı ve kendisinin firâr eylediği malûm-ı devletleri olmuştur. Bekir’in tekrar İstanbul’a avdet ederek yeniden teşebbüsât-ı mel’unânede bulunması agleb-i ihtimal olduğundan hakkında takibat-ı mahsusada bulunulması münasip mütâlaa kılınmakla arz-ı keyfiyet olunur.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 170
27 Teşrinievvel 35
Heyet-i Temsiliye Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Bandırma Çerkeslerinden Bekir Sıtkı namında bir şerîrin maiyetinde iki zâbit, kırk müsellah refîki olduğu halde Adapazarı civarındaki Abaza köylerine gelerek halkı hareket-i milliye ve hükümet-i hâzıra aleyhine teşvik ve bu uğurda birçok para sarf olunduğu ve meselede bazı ecnebi tahrikatı da mahsûs ve belki muhakkak bulunduğu ve tahrikat-ı mezkûreye Çerkes, Abaza ve Lazlardan pek çok kimselerin iltihaka devam eylediği haber alınmıştır. Düzce kazasında bulunan Çerkes, Abaza ve Laz kurâsının öteden beri bu gibi harekât-ı cinayetkârâneye cür’et edegeldikleri bi’t-tecrübe sâbittir. Bu gibi ahvâl-i elîmenin hudûsünü men’ ve mütecâsirlerini te’dîb için yegâne vasıta jandarma kuvvetinden ibaret ise de kuvve-i mezkûrenin mevcud-ı hazırı ve jandarma efrâdının ale’l-ekser eşirra ve eşkiyadan mürekkeb bulunması ve jandarma zâbitânının hükümet-i mülkiyeyi hiçe saymak yolunda ihtiyâr eyledikleri meslek-i serkeşâne her türlü tedâbîr imkânını selb etmekte ve sekiz aydan beri birçok vesilelerle Nezaret-i Celîle’ye vuku bulan iş’âr-ı meyusânem cây-i kabul bulamamaktadır. Vatanımızın ifnasına çalışan birçok yerli, ecnebi anâsırın mevcudiyeti derkâr ve işin mebdeinde tenkîl ve izâlesine ehemmiyet verilmezse âtiyen bir felâket-i azîme zuhûra gelmesi tabii bulunduğundan keyfiyeti nazargâh-ı devletlerine arz eylerim.
Bolu Mutasarrıfı
Ali Haydar
------------------------
(Vesika 170a)
Şifre
Müstacel
Sivas, 31.10.35
Bolu Mutasarrıfı Haydar Beyefendi’ye
C: 27.10.35 şifre.
Bekir Sıtkı ve maiyetinin takip ve tenkîlleri ve bu gibi ecnebi teşebbüsâtının suret-i kat’iyede def’-i mazarratı esbâbının istikmâli hususunda zât-ı devletleriyle bi’t-temas müştereken takarrür ettirilecek bir plân dahilinde icra-yı hareket ve fiilen muâvenet olunması lüzumu kemâl-i ehemmiyet ve müstaceliyetle İzmit Mutasarrıflığı’na ve İzmit’te ârâm-sâz Birinci Fırka Kumandanlığı’na bildirilmiştir. Netice-i icrââttan peyderpey ma’lumât ita buyurulması ricâ olunur.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
------------------------
(Vesika 170b)
Şifre
Müstacel
Sivas, 31.10.35
İzmit Mutasarrıflığı’na
İzmit’te Birinci Fırka Kumandanlığı’na
Bandırma Çerkeslerinden Bekir Sıtkı namında birinin maiyetinde iki zâbit ve kırk müsellah refîki olduğu halde Adapazarı civarındaki Abaza köylerine gelerek ahaliyi hareket-i milliye ve hükümet-i hâzıra aleyhinde teşvik ve bu uğurda birçok para sarf eylemekte olduğu ve meselede ecnebi parmağı bulunduğu tahakkuk eylediği ve Düzce kazasında bulunan Çerkes, Abaza ve Laz kurâsının bu teşvikata mütemayil oldukları Bolu Mutasarrıfı Haydar Bey tarafından ve mevcut jandarmanın kemmiyet ve keyfiyet itibarıyla maksadı temîne kâfi olmadığı bildirilmektedir. Mîr-i mûmâileyh ile derhal temas edilerek eşirrâ-yı merkumenin bir an evvel def’-i mazarratı ve vatan ve millet haini ecnebilerin bu gibi teşebbüsâtına suret-i kat’iyede mümânaat olunması esbâbının istikmâli hususunda müştereken icra-yı hareket ve muâvenet-i fiiliyede bulunulması ve netice-i icrââttan ma’lumât ita buyurulması ehemmiyet ve müstaceliyetle ricâ olunur.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 171
Pangaltı, 20.10.35
K. O. 3 Kumandanlığı’na
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine mahsustur.
1. Hürriyet ve İtilâf ile Nigehbâncılar ve İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin teşkil ettikleri blok ve Ali Kemal ve Sait Molla gibi bazı eşhâs, anâsır-ı gayr-i Müslime’yi mütemâdiyen Kuvâ-yı Milliye aleyhine tahrik ediyorlar. Rum ve Ermeni Patrikleri bu hususta mümessillere mürâcaat etmişlerdir. Adapazarı’nda maslûb Kâzım’ın kardeşi Hikmet buradan aldığı talimat üzerine başına topladığı beş on müsellah şahısla Kuvâ-yı Milliye aleyhine harekete başlamıştır. Yine bu civarda Değirmendere’de para ile adam toplamağa başlamışlar ve Geyve Hükümeti’ni basmağa karar vermişlerdir. Karacabey’de de aynı vechile ufak tefek hareketleri görülmüştür. Bursa’da Gümülcineli İsmail’in tertip ettiği çeteler bütün vilâyetin asayişini ihlâle ve Kuvâ-yı Milliye aleyhine harekete başlamışlardır. Biz hâl-i hazırda cebren iş görmekten ziyade şerre alet olanları elde etmeye gayret ediyoruz. Bu kerre Adapazarı’na giden memura talimât-ı lâzime verdik. Hatta Adapazarı ve İzmit civarında dolaşan bazı çetelerin tehcir dolayısıyla dağlarda bulunduğunu anlayarak kendilerine temînat vereceğiz. Ancak bu meselenin Hükümet tarafından takip edilmemesi elzemdir. Aynı vechile Adapazarı’ndaki Hikmet ve sâireyi de elde etmeye çalışıyoruz. Bursa’nın ve Ankara’nın nazar-ı dikkatini celp ettik. Taraf-ı âlilerinden de tevessül buyurulmasını ve İzmit ve Adapazarı’nda teşkilâtın tevsiine giden memura emredildiğinde mahâll-i mezkûreye de Ankara’dan nizamnamelerden gönderilmesi mercûdur. Giden memurumuz Erkân-ı Harp Yüzbaşı Cemal Efendidir. Muslihâne bir surette buralarda takviyet bulamaz, eşhâs-ı muzırra maksada imâle edilemez ise derhal icra-yı satvet mecburî olacaktır.
2. Kuvâ-yı Milliye aleyhinde tertip olunan çetelerin faliyete başlaması buradaki muhâlif blokun alenî hareketi, Nigehbâncıların bir günde hapisten çıkarılması, Polis Müdüriyeti’nin Kuvâ-yı Milliye tarafdârlarına geçmemesi makamât-ı mühimmede henüz aleyhdârlar bulunması, Türkiye ajansındaki ihmal ve teseyyüb bizim partinin mağlûbiyetiyle neticelenecek fikrini veriyor. Hükümet pek ağır gidiyor. Henüz Kemal yerine iade edilmediği gibi Kastamonu Valisi olup harekât-ı milliyeden dolayı tevkif olunan İbrahim Bey bile yerine iade edilmedi. Arkadaşımız Erkân-ı Harp Edip pek âlâ polis müdüriyeti vazifesini yapabilir. Elhâsıl Hükümet bu batî hareketine devam ederse azasından bazılarının tebdili ve belki cümlesinin sukutu zarurî olacaktır, zannediyoruz. Zât-ı âlilerinin ve Rauf Bey’in Amerika gazetelerinde okunan (ehtvvsancç) İngiliz mahâfilinde su-i tesir etmiş ve (frzszdrsdlhy) şüphelerim arttırmıştır. Adam Block’un kat’î ve samimî ifadesine nazaran İngilizler Türkiye’nin işgali için hiçbir karar vermemiş yalnız malî ve idarî kontrol muhakkak imiş. İngilizler zâbitlerine Türklerle temas eylememeği emretmişlerdir. Sebebi güya kandırılmak korkusu imiş efendim.
Çanakkale Mevki-i Müstahkem
Kumandanı Miralay
Şevket
Belge 172
Şifre
Sivas, 1.11.35
Bursa’da 56. Fırka Kumandanı Bekir Sami Beyefendi’ye
Bursa havalisinde Gümülcineli İsmail Bey’in tertip ettiği çetelerin hâl-i faaliyette olduğu Dersaadet’ten bildiriliyor. Bunlar tamamen tenkîl olundu mu? Vilâyet dahilinde harekât-ı milliye aleyhinde hiçbir tohm-ı fesâd bırakılmayacağı müsellem olan fatânet ve himmet-i âlilerinden muntazardır.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 173
Şifre
Müstaceldir
Amasya, 24.10.35
Ankara’da Yirminci Kolordu Kumandan Vekili Mahmut Beyefendi’ye
Harbiye Nâzırı’nın Vali hakkındaki son ısrarlarına da tarafımızdan âtideki cevap verilmiştir. Her halde zât-ı âlileri gibi muhterem ve kıymettar bir arkadaşımızın teessürünü mûcib olmak istemeyiz. Ve bunun için mümkün olan her türlü teşebbüsât dahi tabiidir. Hükümet-i hâzırayı en çok müşkil vaziyette bırakan ve her hükümeti bırakabilecek olan ve zaten bizim de vahdet-i milliyemize münâfi bulunan tarz, ahalinin hiçbir programa tâbi değilmiş gibi ayrı ayrı Hükümet’e karşı mutalebâtta bulunmasıdır. Çünkü Hükümet bir heyetle anlaşmanın kolayını bulabilir. Fakat her vilâyetle ayrı ayrı anlaşmak müstahildir. Bu takdirde istifa etmekten başka çare bulamaz. Hükümet-i hâzıra ufak bir tazyik karşısında çekilmeğe mütemayildir. Gelecek hükümetin kimlerden teşekkül edeceği ve ne hatt-ı hareket takip edeceği meşkûktur. Binâenaleyh maksada emniyetle vâsıl oluncaya kadar icap ederse biraz da fedakârlık yapmak zarurîdir. Her halde Ankara vaziyetinin Cemal Paşa’dan alınacak son cevâba ve arz ettiğim nikat-ı nazara göre hüsn-i idâre buyurulması müsellem olan dirayet ve vatanperverliğinizden muntazardır efendim.
Mustafa Kemal
Belge 174
Zata mahsustur
Ankara’dan, 28.10.35
K. O. 3 K.
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:
Miralay Şevket Bey’den nâm-ı âlilerine gelen telgraf ber-vech-i âtidir:
Adapazarı havalisindeki vaka hakkında şimdiye kadar istihsal kılınan ma’lumât ber-vech-i zîr arz olunur.
Bu vaka ile alâkadar Kuvâ-yı Milliye aleyhinde Adapazarı ve civarında mebde-i isyan ile bundan ne suretle istifade olunacağı hakkında “zât-ı şâhâne, Ferit Paşa, Âdil Bey ve Sait Molla ile Ali Kemal’den mürekkeb grubun tasavvurâtını hâvi mektup kurye ile Sivas’a yola çıkıyor.” Ayrıca yola çıkarıldığını arz edeceğiz. Ada tahkikatı devam ediyor.
1– Bundan iki mâh mukaddem Amasya’dan Adapazarı’na gelen Çerkes Hikmet namında bir zat İzmit ve civarında ve Adapazarı havalisinde öteden beri kendisine ve ailesine muhâlif Sait Bey ve sâirenin orada Kuvâ-yı Milliye teşkilâtını kabul ve tatbik ettiklerini ve umum bu havali halkının Kuvâ-yı Milliye’ye iltihak ettiklerine dair telgraf çektiklerini haber alır. Bu parti aynı zamanda Kuvâ-yı Milliye teşkilâtına istinâd ile muhâlif tarafa biraz nümayiş yaparlar. Hikmet Bey partisi kendisinin Amasya’dan geldiğini ve Mustafa Kemal Paşa’yı tanıdığını, ancak kendisinin böyle bir teşkilâta mezun olduğunu ileri sürerek muhalefet eder. Hikmet Sivas’la muhabere etmek ister. Muhâlif taraf ettirmez. Esasen Hikmet Mahmut Şevket Paşa vakasından dolayı idama mahkûm olduğundan ve karşısındakilerin de İttihat ve Terakki zamanında sahib-i mevki ve servet olduklarını bildiğinden bir hiss-i rekabet ve havf ile Kuvâ-yı Milliye tarafdârlarına muhâlif bir hareket takibine başlar ve muhâlif teşkilât yapar. Bunu hisseden Sait Molla derhal İngilizlere haber verir ve Hikmet’i elde ederler. Hıristiyanlar aleyhinde bir isyana teşvik ederler. Bu hususa müteallik evrak elde edildi. Derhal Fransa ve Amerika Mümessillerine verildi. Mümessiller bunu kemâl-i ehemmiyetle alıp Fransızlar derhal torpido ile Paris’e gönderdiler. Harbiye Nâzırı Cemal Paşa’ya da verildi. Hükümet’in azasına emniyet olmadığından yalnız Sadrazam’a hususî olarak söylendi. Hikmet de dün İstanbul’da idi. Kendisi ile görüşüldü. Hakikat şöyle olarak tespit edildi:
a) Hikmet Kuvâ-yı Milliye’yi kendisi teşkil edemediğinden müteessir.
b) Muhâliflerinin yaptığı bir teşkilâta dahil olmayı küçüklük addediyor.
c) Muhâlifleri bu teşkilâttan kuvvet alarak şahsî birtakım menâfi temîn ediyorlarmış ve tahakküme başlamışlar.
d) Hikmet’in muhâlifleri veya Kuvâ-yı Milliye’yi temsil edenler İttihatçı imiş.
Karar:
Eğer Sivas Adapazarı’na ve İzmit’e bir telgraf yazarak derse ki Kuvâ-yı Milliye teşkilâtından bazı eşhâsın menâfi-i şahsiyelerini temîne ve ahere tahakküme başladıklarını haber aldık. Bu gayr-i meşrû’ hareketi takbîh ve reddederiz. Hikmet de ba’demâ muhalefet etmeyecek para aldığını ve alet olduğunu ( ) reddetti. Bu İngiliz (a d d 11) tertibi şüyû’ bulduğu için mevki-i fiile artık konamayacağını zannediyoruz.
Bahr-i Sefid Mevki-i Müstahkem Kumandanı: Şevket
K. O. 20 K.
Mirliva
Ali Fuat
Belge 175
TAMİM
Tel
Sivas, 31.10.35
İzmit, Adapazarı, Bursa, Konya, Balıkesir Heyet-i Merkeziyelerine
Kuvâ-yı Milliye’ye mensubiyetlerini iddia eden bazı eşhâsın menâfi-i zâtîyelerini temîn maksadıyla hareket ve tahakküm etmek teşebbüsâtında bulundukları işitildi. Gayr-i meşrû’ ve gayr-i kanunî harekâtın teşkilât-ı milliyede yeri yoktur. Bu gibiler hakkında Hükümet’in kanunu tatbik eyleyeceği muhakkaktır.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 176
Şifre
Gayet müstaceldir.
Sivas, 2.11.35
Harbiye Nazırı Cemal Paşa Hazretlerine
Dersaadet’ten aldığımız ma’lumât-ı mevsûkaya nazaran Kiraz Hamdi Paşa ile zât-ı şâhânenin bi’l-istişare Müşir Zeki Paşa riyâsetinde bir kabine hazırladıkları ve Sadrazam Paşa’ya istifa etmesini teklif edeceği bildirilmiştir. Buna asla ihtimal vermemekle beraber millet düşmanı eşhâsın mevki-i iktidara gelmesi yüzünden bütün Memâlik-i Osmaniye’nin İstanbul ile suret-i kat’iyede kat’-ı alâka eylemesi mecburiyetini mûcib olacaktır. Sadrazam Paşa Hazretlerinin hiçbir sebep ve behane ile mevkilerini terk etmemeleri lüzum-ı kat’isinin suret-i münasibede arz buyurulması istirham olunur.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 177
Şifre
Aceledir
Zata mahsustur
Sivas, 2.11.35
Ankara K. O. 20 Kumandanlığı’na
Erzurum’da K. O. 15 Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa Hazretlerine
Diyarbekir K. O. 13 Kumandanı Cevdet Beyefendi’ye
K. O. 3 Kumandanı Salâhattin Beyefendi’ye (Tezkere)
Konya’da K. O. 12 Kumandanı Fahrettin Beyefendi’ye
Amasya’da Fırka 5 Kafkas Kumandanı Cemil Cahit Beyefendi’ye
Torul’da Kaymakam Halit Beyefendi’ye
Fırka 61 Kumandanı Kâzım Beyefendi’ye
Bursa’da Fırka 56 Kumandanı Bekir Sami Beyefendi’ye
Edirne’de Birinci Kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Bey’e
Mardin’de Beşinci Fırka Kumandanı Kaymakam Kenan Bey’e
1– Pek mevsûk bir menbaa atfen Dersaadet’ten bildirildiğine nazaran iki üç günden beri mütekaid ferîkandan Kiraz Hamdi Paşa mâbeyn-i hümâyûna giderek saatlerce huzur-ı şâhânede kaldığı ve ber-vech-i âti kararın ittihâz kılındığı:
a) Teşkilât-ı milliyeyi imhâ maksadıyla eski Dördüncü Ordu Müşiri Zeki Paşa riyâsetinde bir kabine teşkili, Kiraz Hamdi Paşa harbiye nâzırı, Prens Sabahattin hariciye, Tevfik Hamdi dahiliye nâzırı. Eşref ve Mahir Sait ve sâir zevâtın diğer nezaretlere tayini.
b) Zât-ı şâhânenin Sadr-ı hâzıra bugünlerde istifa etmesini teklif etmek niyetinde olduğu.
2– Heyet-i Temsiliye tarafından Harbiye Nâzırı Cemal Paşa vasıtasıyla Sadrazam’a hiçbir sebep ve behane ile istifa etmemesi tefhim kılınmıştır.
3– Dersaadet’te Â’yân’dan Müşir Fuat Paşa siyasî işlere müdahale etmemesi hakkında zât-ı şâhâneye ma’rûzâtta bulunacaktır.
4– Temasta bulunulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti heyet-i merkeziyelerine lüzumu vechile ve suret-i münasibede ma’lumât ita buyurulması muvâfık olur.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 178
Şifre
Zata mahsustur
Sivas, 13.10.35
Dersaadet’te Çanakkale Mevki-i Müstahkem Kumandanı Miralay Şevket Bey’e
Bir buçuk aya kadar meb’ûsan intihâbı hitam bulup inşallah meclis küşâd olunacaktır. Kuvve-i teşriiyenin gerek ecnebi ve gerekse dahilî düşmanlara karşı taht-ı emniyet ve muhafazada olarak ifa-yı hizmet eylemesi bugünün şâyân-ı teemmül ve pek mühim bir meselesidir. Dersaadet’te bu nokta-i nazardan dahilî vaziyeti nasıl görüyorsunuz? Mütelifîn tarafından bir tecavüz ihtimali mevcut olabilir mi? Her iki ihtimale karşı hafî ve celî ne gibi tertibât-ı tahaffuziye ve tedâfüiye ittihâzı düşünülmektedir? Zabıta, jandarma, millî ve hafî teşkilât ve askerî vaziyetimiz bugün ne haldedir ve ne yapılmak tasavvur buyurulmaktadır. Iş’ârını ricâ ederiz.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 179
Adet
108
Pangaltı 20.10.35
Sivas Üçüncü Kolordu K.
C: 13.10.1919 şifreye:
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine şifre suretidir.
1. Meb’ûsan’ın toplanmasında hiçbir mahzur ve tehlike yoktur. Efkâr-ı umumiye ve hatta dahilî düşmanlar da meb’ûsların toplanmasında Düvel-i Mütelife’ye gizlice umum meclise karşı herhangi bir hareketlerinin cihan-ı medeniyete karşı su-i tesir edeceğine nazaran yapmaları imkân dahilinde değildir. Ancak kuvve-i teşriiyenin hâl-i hazır salâhiyetinin tevsii sırasında zât-ı şâhânenin meclisi feshetmeye kalkışması ve muhâliflerin tehlikeli vaziyet almaları ve Düvel-i Mütelife’nin de bundan bi’l-istifade zât-ı devletleri gibi zevât-ı marufeye ve başlıca Kuvâ-yı Milliye-i âlilerine taarruz etmeye ictisarları muhtemeldir. Buna karşı da muâhede-i sulhiyeyi bile imza etmek üzere Meclis-i Meb’ûsan’ın toplanmasına karar vermesinin ve Kanun-ı Esasî ta’dîlâtının bunlara yaptırılmasının ve Kuvâ-yı Milliye’ye mensup zevât-ı mühimmenin akd-i sulhe kadar ikinci ve dördüncü maddede arz edilen tarzda hareket eylemesinin muvâfık olacağı düşünülmektedir.
2. Kuvve-i teşriiyenin her türlü ihtimale karşı dahilî ve haricî düşmanlara karşı muhafazasına ancak akd-i sulhe hatta Meclis-i Meb’usan’ın vazifesini bitirmesine kadar Kuvâ-yı Milliye’nin her kuvvetin fevkinde olarak kemâl-i mehabet ve hamiyetle vazifesine devamı kâfidir! mütâlaasındayız.
3. İstanbul’da üç şubemiz vardır. Bunların azası kesîrdir. Asker ve jandarma, sivillerin, memurînin kısm-ı küllîsi, kıtaatın hemen kâffesi elde edilmiş, fikr-i millî tezyîd ve Millî Ahrarımızı Kongrece Vahdet-i Milliye gibi tekmil millî gruplar ve namuslu zevât-ı meşhure ve münevvere maksada imâle edilmişti. Şimdiye kadar mühim mesâilde kendilerine hissettirmeden mütâlaaları alınmış velhâsıl ekseriya millî hususâtta buradaki heyet-i hafiyenin taşradaki millî cemiyetlerin alenî vasıta-i icraiye ve faaleleri haline getirilmiş ve hâl-i hamiyette de aynı usûl ile vazifelerine devam ettirilmekte bulunulmuştur. Hükümet-i sâbıka zamanında teşkilâtı bir dereceye kadar ilerletilen ve bilâ-tefrîk bütün İslâmlar dahil edilen ... ikmâl edilmesine ve teşkilâtımızın tevsiine ayrıca çalışılmakta ve Kuvâ-yı Milliye ilerledikçe alenî teşkilât yapılmakta ve düşünülmektedir. Fakat evvelce arz edilen mütâlaattan dolayı ber-vech-i bâlâ kuvâyı idâre edecek heyetin hafî kalması ve Anadolu’da sonuna kadar vazifesinde devam edecek olan Kuvâ-yı Milliye’ye istinâd ve ayrıca hafî teşkilât yapılmaya kalkışılmasının muvâfık olacağı fikrindeyiz. Muhâlifleri de peyderpey işbu daireye celp eylemek de ahass-ı âmâlimizdir. Velhâsıl her ihtimale karşı zât-ı devletleri, Ali Fuat, Rauf, Refet Paşa ve Beyler gibi Kuvâ-yı Milliye’yi alenen idâre edenlerin akd-i sulhe kadar İstanbul’a ayak basmaları ve gazetelerde görülen meb’ûs olmak ve hatta silk-i askeriye girmek arzularını derhal tekzîb ettirerek her kuvvetin fevkinde olarak Kuvâ-yı Milliye’nin büyük vazife-i vataniyesini idârede devam buyurmalarının elzem olduğu kanaatinde bulunduğumuzu arz eyleriz.
Çanakkale Mevki-i Müstahkem K.
Şevket
Belge 180
230
Pangaltı, 30.10.35
Sivas’ta K. O. 3 K.
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine mahsustur.
1– Ahmet İzzet Paşa, Sadrazam, Harbiye Nâzırı, Erkân-ı Harbiye Reisi, Nafia Nâzırı ve programlara bi-hakkın sadık ve hâdim olan fakat maa’t-teessüf bazı kardeşlerimizin su-i zannına dûçâr olan ve sadakatiyle beraber mühim de bir kuvveti bulunan Göz Tâbibi Esat Paşa ile ayrıca Rauf Ahmet Bey ve sâir zevâtla gerek talepleri ve gerek münasebet itibariyle görüştüm. Bütün efkârın ittihat ettiği noktalar ber-vech-i âtidir:
a) Meclis-i Meb’ûsan’ın suret-i mutlakada İstanbul’da ictimaı zaruret-i mücbire-i siyasiye ve mukadderât-ı memleket icabıdır. Ben de buna inandım. Yalnız Paşa, Rauf, Bekir Sami Beyler İstanbul’a gelmemelidir. Çünkü sakıt hükümet de evvelce Paşa’nın İstanbul’a celbi halinde kendisine kat’iyen ilişilmemesini vaat etmesini İngiliz’den talep etmiş iken söz vermediler. Son vakayi ise garezlerini tezyîd etti. Sadrazam Paşa meclisin İstanbul’da huzur-i vicdan ile ve kavaid-i meşrûtiyete muvâfık ittihâz-ı karar etmelerini ecânibe karşı söz alarak vaad etti. Fakat üç zatın temîni mümkün olamayacağından meb’ûs olurlarsa mezun olarak hariçte kalmaları veyahut meb’ûs olmayarak daha âli mahbûb-ı kulûb kalmaları, vazifelerine devam eylemeleri.
b) Zaten hükümet akdedilecek muâhedede temsil-i nisbiyi ekalliyetlerin hukuku namına kabule mecburdur. Şu halde Meclis-i Millî’nin ekalliyetlerin de yeniden iştiraki için dağıtılıp tekrar toplanması mahâfilce kat’iyetle ümit edildiğinden (aytn) (hra.t) kalınması reyinize vâbestedir.
c) Hükümeti devirmek yeniden eski soydan getirmek için İngiliz yardakçıları çok çalışıyor. Hükümet hakikaten hüsn-i niyet sahibi ve müstağnidir; binâenaleyh istifası halinde muhâliflerin mevki-i iktidara geçmesi muhakkaktır. Şu halde umumen (.....)
2– İntihâbatta en güzide insanları çıkarmak, lekeli veya maruf İttihatçılar ihmal olunmak, mümkün mertebe sosyalist, birkaç temiz Hürriyet ve İtilâfçı ilh... çıkarmak ve intihâbatta bunların gürültülerini haklı gösterecek tazyik ve müdahaleler göstermemek,
3– Hükümeti müşkilâta düşürmemek,
4– Bize zararı dokunacakları her suretle temîn ederek elde etmek istiyorum. Her taraf da bunu bana tavsiye ediyor. Meselâ Refi Cevat ve sosyalistler gibi, hürmet. İmza: Vasıf
Çanakkale Mevki-i Müstahkem K
Miralay
Şevket
Belge 181
Şifre
Sivas, 1.11.35
Dersaadet Çanakkale Mevki-i Müstahkem Kumandanı Miralay Şevket Beyefendi’ye
C: 20.10.35 tarih 108/812 numaraya.
1– Meb’ûsanın Dersaadet’te ictimâı tamamen tehlikeli ve mahzurludur. Çünkü mukadderât-ı millet ve memleket hakkında söz söyleyecek meb’ûsların emniyet-i mutlaka olan bir mahalde ictimâları şarttır. Halbuki ahalisine alelâde bir miting yapmaya bile müsaade olunmayan, camilerinde tazallüm-i hale mecbur olan bir şehirde bâ-husûs İngilizlerin her türlü tesiri altında olan İstanbul’da hür bir Meclis-i Meb’ûsan in’ikadı adîmü’l-imkân görülmektedir. Avrupalılar milletimizi meşrûtiyeti müdrik ve reşît bir millet olarak tanımış olsalardı o zaman Meclis-i Millî’ye karşı bir tecavüz ve taarruz belki me’mul bulunmazdı. Halbuki İtilâf Devletleri milletimizi insan yerine saymamakta, mütarekeden beri envâ-i hak-şikenlikleriyle, Türk’e karşı verilen ahd ve sözün tutulmamasını bir namussuzluk addetmediklerini fiilen isbât eylemektedirler. Vâkıâ hariçte ictimâın birtakım propagandalara yol açacağı bedîhîdir. Fakat bunu yapacaklar başta Venizelos olmak üzere heyet-i meb’ûsanın emin bir mahalde ittihâz-ı mukarrerâtından endişe-nâk olan İtilâfçılar olacaktır. Buna mukabil hariçte ictimâ ile millet, makarr-ı hilâfet ve taht-ı saltanatı taht-ı tehlikede addeylediğini ve oradaki işgal-i vâkii asla kabul eylemediğini ve tanımadığını bütün efkâr-ı umumiye-i cihana ve âlem-i İslâm’a fiilen göstermiş ve protesto eylemiş olacaktır. Bu bâbda vâki olan mürâcaat üzerine Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretlerine müdellelen ve mufassalan vâki olan cevâbî iş’âratımız hutût-ı mühimmesinin hulâsası ber-vech-i âtidir:
a) Düşman donanma topları tesirinde, kuvâ-yı işgaliyesi ayakları altında, polis ve jandarmasının müşterek müdahale ve tahakkümü içinde, matbûatı düşmanların kontrolü altında, kabine erkânına varıncaya kadar giren çıkanlar düşman murakabe ve teftiş ve mümânaatı karşısında bulunan pâyitaht-ı saltanat-ı seniye tam manasıyla bugün mahsûrdur. Hâkimiyet-i Osmaniye burada manen ve fiilen gayr-i câridir. Buna Rum, Ermenilerin vaziyet-i isyaniyelerini ilâve edersek İstanbul’da Millet Meclisi’nin emin olamayacağını, iş göremiyeceğini anlamakta tereddüt edilmez.
b) Birkaç kişinin şahıslarına vâki olacak ecnebi taarruzu, aynı ruh ve kanaatte bulunan diğer meb’ûsana da vâki olabileceği muhakkaktır. Hatta tekmil meclisin aynı akıbete uğramayacağına dair bizi temîn edecek elimizde hiçbir şey yoktur. Hüsn-i zan, tehlikenin bertaraf edilmesine kâfi gelmez.
c) Bazı nâzırların gidip gelmesi veya komiser bırakması mümkündür. Esasen mukadderâtı meşkûk olan İstanbul, mukadderâtı ma’lûm ve emin bir mahalden kurtarılabilir. Venizelos ’un Selânik’te kuvâ-yı icraiyeyi bile teşkil eylemesi Atina’yı tahlîs etmiş ve hiçbir vakit pâyitahtın nakli manasını tazammun eylememiştir.
d) Zât-ı pâdişâhînin makam-ı hilâfetleri İstanbul olmak itibarıyla sırf milleti temsil eden heyetin taşrada toplanmış bulunması iftirâk manasını tazammun edemez. Zât-ı hümâyûn küşâd için arzu ederlerse bir vekil de tayin buyurabilirler.
e) Fırak-ı sâire-i siyasiyemizden bir kısmının harici istememeleri Kuvâ-yı Milliye tesirinde kalmak endişesinden ibarettir. Halbuki asıl milletin mümessilleri olarak kısm-ı azîm-i meb’ûsan da ecnebi tesirinde kalmamak için taşrayı istemektedirler. Ekseriyet-i kahire nerede ise nisâb oradadır. Fazla zan ve tereddüde düşecek bu kabîl meb’ûsların menâfi-i mülk ve millet namına istifa eylemeleri de me’mul ve muntazardır.
2– Meclis-i Meb’ûsân var iken ayrıca bir kuvve-i milliyenin hâl-i faaliyette olması menâfi-i memlekete muzır olur. Meclis’in Dersaadet’te ictimâ ettiği faraziyesine göre taht-ı tesirde bulunacak meb’ûsların menâfi-i memlekete mugayir bir kararı tasdik eyledikleri halde, taşradaki Kuvâ-yı Milliye bunu tabii tanımayacak ve bu suretle milletin kendi vekillerine karşı isyan etmiş bulunması gibi garip ve mantıksız, bir şekil hâsıl olacaktır. Vatanımızın tahlîsi ancak meşrû’ ve meşrût bir tarzda mümkündür. Bu ise milletin istiklâlini, vatanın tamamisini gaye edinmiş zevâtın bilâ-istisna meb’ûs olması ve sarf-ı mesâi eylemesi ile kabildir. Bugün vatan ve millete yapılacak en son ve büyük iyilik memleketi kurtarmaya azmetmiş eşhâsın emin bir mahalde, meşrû’ bir vaziyette Meclis-i Millî’ye girmelerine sarf-ı mesâi etmektir. Bunu bilhassa Dersaadet’te sizler gibi hamiyetli, münevver rüfekamızdan bekleriz.
3– Teşkilâtınızın tevsi ve tarsîni hususundaki mesâi-i cemileleri şâyân-ı fahr ü şükrandır. Vaziyetin hâsıl eylediği fırsat pek büyüktür. Bundan bi’l-istifade sarsılmaz, yıkılmaz, kuvvetli temiz bir millî teşkilâtın Dersaadet’te kökleşmesi hayatî bir meseledir. Harekât-ı milliyeyi idâre edenler ve bizler gibi sevk-i tâli’ile bunun re’s-i kârında bulunmak mazhariyet-i ilâhiyesine nâil olanlar hakkındaki fikrinize bidayette cümleten iştirak edilmekte idi. Yalnız, vakayiin doğurduğu vaziyet-i ahîre Heyet-i Temsiliye’nin bu kanaatini muhik olarak tamamen değiştirmiştir. Akd-i sulhe kadar İstanbul’a ayak basmamak değil bizim için hatta yukarıda arz eylediğimiz vechile bütün millet vekilleri için nazar-ı dikkate alınacak bir meseledir. Fakat bir ferd-i millet olarak meb’ûs olmak ve mecliste aynı ruh ve kanaatin hâkim olmasına çalışmak hâkimiyet-i milliye ve istiklâl-i vatan için iktitaf-ı semerât olunacak bir zamanda azamî gayret ve fedakârlığı sarf eylemek bugün için Heyetimizce farz-ı ayn telâkki olunmaktadır. Bunda yegâne sâik endişe-i vatan ve istikbâl-i millettir. Çünkü Heyet-i Temsiliye yukarıda arzettiğimiz vechile Meclis-i Millî’nin fevkinde bir kuvvet tanımamakta ve buna vatan için tehlikeli addeylemektedir. Binâenaleyh hal böyle iken yine âcizleri ile Rauf Beyefendi ve Refet Bey’in ve daha kimler varsa bu zevâtın seyirci mevkiinde kalması behemehâl arzu buyuruluyor ve hassaten selâmet-i millet bu noktada görülüyorsa icabı teemmül olunmak üzere esbâb-ı mûcibesiyle iş’ârını hassaten ricâ ederiz.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 182
Şifre
Sivas 4.11.35
Dersaadet Çanakkale Mevki-i Müstahkem Kumandanı Miralay Şevket Beyefendi’ye
C: 30.10.35 tarih 230 numaralı şifre:
1– Vasıf Beyefendi’ye:
a) Görüşüldüğü iş’âr buyurulan zevâttan Rauf Ahmet ve Ferit Beylerin İstanbul’un ancak İstanbul’dan kurtulacağı fikrinde bulunduklarını zannederiz. Ahmet İzzet Paşa Hazretleri de esasen harekât-ı milliyenin de İstanbul’da katliâma sebep olabileceği zannında idi. Sözlerinin mesmû olması evvel emirde bu i’tikad tebeddül edip etmediğini bilmekle kaimdir. Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretlerine gelince, müşarünileyhin de mütereddid olduğu mechûlünüz değildir. Abuk Paşa da aynı evsâf ve hâlet-i ruhiyededir. Göz Tâbibi Esat Paşa hakkında ise kat’î bir fikrim yoktur. Yalnız kendisini yakından tanıyan bir kısım rüfekamız bu zâtı son derece mahdûdü’l-fikr, pek fazla haris-i şan ve şöhret gösteriyorlar. Velhâsıl azim ve fikirlerinde istikrar ve isabet mevcut olmayan ve İstanbul’da düşman tazyiki altında düşünen ricâl ve zevât-ı müşâr ve mûmâileyhümün nasâyihi şâyân-ı tetkiktir. Tekraren arz edelim ki, Meclis-i Meb’ûsan’ın her nokta-i nazardan şâyân-ı emniyet bir mahalde toplanması, şart-ı evvel ve esasîdir. İstanbul’da emniyet olmadığını ve olamayacağını gerek Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretlerine ve gerekse Ahmet İzzet Paşa Hazretlerine mufassalan ve hatta Şevket Bey biraderimize de telhisen izah ettik zannederiz. Vâkıâ birçok mehâzîr gayr-i kabil-i inkârdır. Fakat zaruret-i kat’iye karşısında bunların ne dereceye kadar nazar-ı dikkat ve hesaba alınması lâzım geleceğini efkâr-ı selîme ve muhakeme-i mantıkıyenize havale ederiz. Asıl şâyân-ı istiğrâb nokta malûmü’l-esâmi üç kişiyi temînde izhâr-ı acz eden hükümetin diğer meb’ûsları nasıl vikaye edebileceği meselesidir. Bizde yavaş yavaş hâsıl olmağa başlayan fikir ve kanaat maalesef ecnebiler değil belki onlardan ziyade hükümet ricâl-i hâzırası ile, zevât-ı sâireden bazılarının mârrü’l-arz üç kişiyi mahzurlu addeylemekte olmalarıdır. Hakkımızda sâlifen gayr-i kanunî, gayr-i meşrû’ ittihâz kılınmış mukarrerât ve evâmirin elân tashihi cihetine gidilmemiş olması da bu fikir ve kanaatimizi takviye eylemektedir. Maahaza meclisin mahall-i ictimâı hakkındaki mütâlaat Heyet-i Temsiliye’nin efkârı olup bu bâbda heyet-i merkeziye vasıtasıyla efkâr-ı umumiye-i millet istimzâc edilmekte bulunduğundan muhassala-i efkâra ve bundan tevellüd edecek karara göre hareket tabiidir. Siz de pek iyi biliyorsunuz ki bütün gayret ve mesâimiz hükûmet-i hâzırayı, mevkiinde tutmak, onu haricen ve dahilen kuvvetli kılmaktır. Aksi hatırımızdan geçmedi.
b) Temsil-i nisbinin kabulü zarureti karşısında meclisin dağıtılmasını şimdiden düşünen bir muhîtte ve avâmil taht-ı tesirinde Meclis-i Meb’ûsan’ın ictimâda beyan-ı mazeret edeceği de tabii görülmek iktiza eder zannındayız. Temsil-i nisbiyi bizim esâsâtımızın dördüncü maddesi kabul etmediğinden bizim prensiplerimizi müdafaa edecek meb’ûsların evleviyetle dağıtılacağı meydandadır.
c) Hükümetin hüsn-i niyetinden şüphe etmek istemeyiz. Ve dileriz ki icrââtı ile bizim bu arzumuzu tarsîn ve takviye eylesin. Fakat müstağni bulunduğu kaydından bir şey anlayamadık. Gaye müttehiden ve müttefikan bu vatana hakikî hizmet etmek midir, yoksa müşkil zamanlarda bizi yalnız bırakmak mıdır? Bunun şimdiden tavazzuh eylemesi lâzımdır. Muhâliflerin mevki-i iktidara geçmesinden korkmak faide vermez. Binâenaleyh bundan dolayı tebdil-i meslek ve meşrep edilemez.
2– İntihâbat hakkında tuttuğumuz meslek-i bî-tarafî birlikte çalıştığınız için sizce malûmdur. Arz-ı hürmet ederiz.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 183
Şifre mahlûlü
Müstacel 193/31
Harbiye, 6.11.35
Sivas’ta K. O. 3 K.
Heyet-i Temsiliye’ye: Meclis-i Millî’nin hariçte ictimâı mehâzîrini arz etmiştim. Tabii o mehâzîr meyânında imkân-ı ictimâ da nazar-ı dikkatinize arz edilmişti. Malûm-ı âlileri olan mehâzîr-i siyasiye var. Saniyen mehâzîr-i idariye var. Salisen de imkân-ı ictimâ yoktur. Çünkü meb’ûsların büyük bir kısmı bu fikre tarafdâr olsa da ehemmiyetli bir kısmı da muhâlif olacak ve kanuna ve mehâzîr-i siyasiye ve idariyeye istinâden İstanbul’da ictimâi musırran isteyecektir.
Hükümet ve â’yân da umumen bilâ-istisna bu fikirdedir. O halde hariçte kim ve ne şekilde ictimâ edebilir. Malûm-ı âlileridir ki meclisin serbestîsini temîn endişesi de benim en çok yüreğimi sızlatıyor. Fakat zaruret hisse hâkim oluyor. Pek istirham ederim, bu bâbda muvâfık cevâbınızı kabineye acilen iş’âr buyurunuz. Japon Rıza Bey ile pek yakında iyi haberler ile size mülâki olacağım. Rauf Bey isterse Haşim Bey’i de alayım. Sulh ve Selâmet’i tamamen kazandık demektir. Millî Türk keza bizim. Millî Ahrar’ı yıkıyoruz. Millî Kongre yola gelecek. Cümleye derin hürmet. Vasıf
6.11.35 tarih ve 73 numaralıdır.
Harbiye Nâzırı
Cemal
Belge 184
Pangaltı, 19.11.35
Sivas’ta K. O. 3 Kumandanlığı’na
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:
Meb’ûsanın İstanbul’da ictimâında meb’ûsların dermeyan edeceği efkâr dolayısıyla hiçbir tehlike mutasavver değildir. Meb’ûsandan en müfritini sulh meselesi mevzu-i bahis oldukta hükümeti Ermenistan teşkilinden, Arabistan’a istiklâl vermekten, Irak’tan feragat etmekten, Anadolu’da menâtık-ı nüfûz tefrîkinden tahzîr edecek diyelim, İngiltere, Fransa, İtalya’yı gücendirmek lâzım gelen bu mütâlaat İstanbul gazetelerinin dahi hükümetin salâhiyettar, me’sul ağızları tarafından yüzlerce defa söylenmiş ve söylenmekte bulunmuştur. Bilâ-muhaberât tasavvurât vadisinde kaldığıma düşmanlarımızın kimseyi düşünmediklerini söylemekten men’ etmeyecekleri münakaşaya bile değmez. Fakat yine bi’l-farz Arabistan’ın mutlaka bizden ayrılması konferansça takarrür ederse hükümetimize vâki olacak böyle bir teklifi hükümet ya kabul veya muhalefetin kuvve-i teyidiyesini hazırlayarak reddedecektir. Pâdişâh, Avrupa muhalefet tarafını iltizâm etmeyip uyuşmak cihetini ihtiyâr eder ve meclis buna karşı giderse meclis ister burada ister Anadolu’da olsun Pâdişâh ânı fesheyler, fikrine muvâfık bir kabineyi re’s-i kâra getirir ve Kuvâ-yı Milliye ile hem-fikir olan meclis pâdişâha karşı ilân-ı husûmet eylerse Anadolu kimin arkasından gider. Sulhu iltizâm eyliyen halife ile mi (myysyvrasdsbalynhavrnh) olsun hâlen kendisini fedakârlığa mecbur tutan Kuvâ-yı Milliye’ye mi tâbi olsun. Bunu iyice tartıp âna göre hareket zarurî olacağına ve takdirde çıkacağı muhik bulunduğuna nazaran meclisi Anadolu’da toplamak fikrinden feragat bir fariza-i vataniyedir fikrindeyiz. Arz-ı hürmet eyleriz. Kara Vasıf
Çanakkale Mevki-i Müstahkem Kumandanı
Miralay
Şevket
Belge 185
Şifre
Zata mahsustur
Gayet müstaceldir
Sivas, 29.10.35
Erzurum’da On Beşinci Kolordu Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa Hazretlerine
Ankara’da Yirminci Kolordu Kumandanı Ali Fuat Paşa Hazretlerine
Diyarbekir’de On Üçüncü Kolordu Kumandanı Cevdet Beyefendi’ye
Konya’da On İkinci Kolordu Kumandanı Fahri Beyefendi’ye
Meclis-i Meb’ûsan’ın mahall-i ictimâı, ba’de’l-ictimâ Heyet-i Temsiliye ve teşkilât-ı miliyenin alacağı şekil ve tarz-ı faaliyeti, Paris Sulh Konferansı’nın hakkımızda müsbet veya menfî bir karar vermesi haline karşı tarz-ı hareket gibi mühim mukarrerât hakkında 15, 13, 12, 20 ve 3 üncü Kolordu Kumandanlarıyla müdâvele-i efkâr edilmesi İzmit’te görüşülmüştür. Sizce bir mahzur görülmediği takdirde mıntaka-i âlilerini teftiş bahanesiyle merkezden ayrılarak Teşrinisani’nin yedisi ile onuncu günü arasında Sivas’ta bulunmak üzere hareketinizin iş’ârını ricâ ederiz. (Yalnız Cevdet Bey’e; vaziyet-i ahîreden dolayı Diyarbekir’den ayrılmak imkânı mevcut olmadığı takdirde Erkân-ı Harbiye Reisinizin gönderilmesi rey-i âlilerine menûttur). Telgrafın vâsıl olduğunun iş’ârı müsterhamdır.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 186
Şifre
Sivas, 8.11.35
K. O. 15 Kumandanı Kâzım Paşa Hazretlerine
Fuat Paşa geldi. Gözlerinizden öper. Hasretle hareketiniz haberine muntazırız. Yeni ve pek mühim bir vaziyet karşısındayız. Cümleten takdim-i hürmet ederiz.
Mustafa Kemal
Şifre
Sivas, 8.11.35
Edirne’de Kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Beyefendi’ye
Balıkesir’de Kumandan Yusuf İzzet Paşa Hazretlerine
Bandırma’da Fırka Kumandanı Kâzım Beyefendi’ye
Bursa’da Fırka Kumandanı Bekir Sami Beyefendi’ye
Diyarbekir’de K. O. 13 Kumandanı Cevdet Beyefendi’ye
Halit Beyefendi’ye
Berâ-yı müzakere Ali Fuat Paşa Sivas’a geldi. Kâzım Karabekir Paşa geliyor. Zât-ı âlilerini bu’diyet-i mesafeden ve mıntakanızın ehemmiyetinden nâşi davete cesaret edemedik, görüşeceğimiz hususâtı birer, birer zât-ı âlinize de arz ederek kıymettar mütâlaanızı istifsâr edeceğiz. Cümleten arz-ı hürmet ederiz. Kardeşim.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 187
Kara Hasan Oğlumuza
Selâm eder gözlerinden öperim. Millet ve devlet için en mühim vazife inzibat olduğu cümlece malûmdur.
Zira nerede asayiş berkemâl olursa adâlet-i İslâmiye oradadır. Senin ile Savaştepe’yi çevirdiğimiz zaman Cuma namazı kılmayan Çerkeslerden birçoklarını gördük, ne hal ile gezdiğimi bil. İşte Koca Süleyman mahsulü bugün kıyâm eden Müslümanlar fırka-i Muhammediye’den başka fırkaların umumuna lânet ederek sevgili pâdişâhımızın hilâfeti başına toplanarak İttihatçı ve Farmason mel’ûnların on seneden beri bu muazzam hükümet-i İslâmiye’yi çetecilik ve haydutlukla ne hallere getirdiklerini en âdil akıl sahibi anlar. Ve bunlara lânet eder. Cümlenizi eşkıya diyerek ne şiddetli hallere koydular. Hakkınızda istimâl ettikleri kuvveti unutma.
Şühedâ evlâdları, kadınları ot, toprak yedikleri vakit, açlıkla şehit ettikleri vakit ânların hanesinde hükümet memurları ve şube hainleri helvalar, kuzu ziyafetleri ve ahali üç yüz kuruşa bir arşın basma aldıkları vakit kendilerinin evinde Musevî Nesim ve sairenin rüşvet olarak aldıkları kumaşlar denklerini haneleri için idi oğlum. Bunları Cenâb-ı Hakk’a hesap verecek olan beş vakit namazı kılanları muhakemesiyle hüküm vermek isterim bunun için o koca ... rahmana secde etmeyen Suphi ve Kara İbrahim ve Con Mehmetlerin ve sâirenin fikr-i fasidelerine kapılmayarak bu katil, hain güruhundan hükümette ve sâir mahalde bulduklarına aman verme, malları size helâldir. Müftüye mürâcaat et, doğru fetvasını al. Bunlardan daha eşedd Müslümanlar için bir ferd yâr olmamıştır. ricâ ederim Müslümanların kıblegâhı olan Kâ’be-i muazzamadan ve huzur-ı hazret-i risâletpenâh efendimiz hazretlerinden, mukaddesât-ı diniyemizden bizi mahrum eden Çanakkale Boğazı’nda milletin İslâm evlâdlarını denize dökeni ve Kafkas dağlarında, Arabistan çöllerinde, Acemistan’da ve Yanya ve Romanya dağlarında helâk eden ve bugün İstanbul’da yüz bin İslâm kadınlarını ve kızlarını vesika verip fahişe eden bu conlar Farmason değildir de kimdir. Allah ve resulûllah aşkına Müslüman ve din-i Muhammedî kardeşlerimiz fırka-i naciye-i Muhammedî’den başka bir fırka bizim için kat’iyen câiz olamaz. Bu mel’ûnlardan bu belde-i İslâm halifemizin başına toplanarak bunları defedelim. Âdil olan şeriatımızın ahkâmına göre kavl ve hükümet sahibi olalım. İşte bunlar olmak için senin beş vakit namaz kılan silâhşor büyük Türklerin ve Müslümanların gayretlerine mütevakkıftır. Bu hainlerin kırk günden beri benim ve arkadaşların Müslümanların mahvına tam iki kolordunun topları ve mitralyözleri kırk dört saat şiddetli muharebe ettikleri iki şehit ve iki mecruhtur. Ziyade yapmayarak Cenâb-ı Hak lutf u keremini ruhaniyet-i hazret-i risâletpenâhî ve bayrağın duasıyla kendileri münhedim ve yedi yüzü mütecâviz asker de ellerinden alınıp memleketlerine gönderilmiştir. Oralarda da bu mel’ûnların cebren topladıkları masum askercikleri toplayarak memleketlerine gönderiniz. Hükümette bu mel’ûnlardan bırakmayın. Hele jandarma zâbitlerinden kuyruğu kesik namzetler denilen kazları hemen gebertiniz; bu yoldaki Müslümanların ittifak ettiklerine dair hilâfete telgraf yazdır. Gayretli Müslüman mahsulü Cenâb-ı Hak muînimiz olsun. Amin bihürmeti seyyidü’l-mürselîn.
30 Teşrinisani 335
Bunun aksini zinhar işleme oğlum sonra milletin huzurunda hesap vereceksin.
İzmit Mutasarrıf-ı Sâbıkı ve Muhammedî
Fırkası Kumandanı
Ahmet Anzavur
Diğer mektup
Orada bazı İttihatçı Çerkesler vardır. Zinhar bunların size söyleyeceği ifade-i kâzibelerine kat’iyen sem’-i itibar etme; diğer size yazdığım uzun mektuptaki hakikati anlatıp biri birinizden ayrılmayacağınıza ve bu din ü devlete ve pâdişâhımızın uğrunda feda-yı can edeceğimize birleşerek bunlara sen riyâset et veyahut ulemâdan birini reis yap. Her halde oradaki halkın huzur ve rahatına son derecede dikkat ediniz oğlum. icrâât ve muvaffakiyetinize dair telgraflarınızı Kirmasti ve Karacabey ve Bursa cihetlerinde intizâr ederim.
Ahmet Anzavur
Belge 188
hafî, mühim
MÜDAFAA-İ HUKUK CEMİYETİ TEŞKİLÂT NİZAMNAMESİNE LÂHIKTIR (1)
Yalnız alâkadarana mahsus ve mahremdir
1– İstiklâllerini muhafaza uğrunda teşekkül ve taazzuv etmiş olan millî kuvvetler her türlü müdahale ve tecavüzden masûndur. Devlet ve milletin mukadderâtında irâde-i milliye âmil ve hâkimdir. Ordu makam-ı muallâ-yı hilâfetin masûniyetini dahi kâfil olan işbu irâde-i milliyenin tâbi ve hâdimidir.
2– Ordu bir tecavüz vukuunda plânına tevfîkan harekâtını idâre edeceğinden ayrıca ber-vech-i âti teşkilât yapılır.
3– Teşkilât-ı milliyemizle ordu arasındaki irtibatı Heyet-i Temsiliye muhafaza eder. Ancak bir tehlike anında her merkez mücâvirinde bulunan kıta kumandanlarıyla dahi irtibatta bulunur.
Millî müfrezeler
4– Millî müfrezeler Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Heyet-i İdare ve Heyet-i Merkeziyeleri tarafından teşkil olunur. Bu hususta icap eden muâveneti ahz-ı asker rüesâsı ve mıntaka kumandanları ifa ederler. Bu teşkilâtta âtideki hususât nazar-ı dikkate alınır:
a) Anâsır-ı gayr-i Müslime’nin kesreti;
b) Harekât-ı ihtilâliyede mahsûs kuvvetleri;
c) Sırf soygunculuk ve intikamcılık ve sâire gibi esbâb ile ika-ı cinâyât ve icra-yı şekavet eyleyen Müslim ve gayr-i Müslim çetelerin azlığı ve çokluğu.
5– Millî müfrezeler sâbit ve seyyar olmak üzere iki türlüdür. Umumiyetle mücadele ve emniyet ve asayişi temîn ve idâme icabında ordunun harekâtını teshîl maksadıyla seyyar müfrezeler teşkil olunur. Bundan başka eşkıyanın taaruzundan ve anâsır-ı gayr-i Müslime’nin ihtilâl ve tecavüzatından kasaba ve köyleri muhafaza ve müdafaa için mahalle, köy ve mıntakalarda sâbit müfrezeler vücuda getirilir.
6– Seyyar müfrezeler silâh altında ifa-yı vazife eden efrâddan mâadâ bütün milletin eli silâh tutan gençlerinden teşkil olunur. Bir tehlike anında vukubulacak davet üzerine orduyu seferber edecek olanlar orduya iltihak eder. Mütebaki kuvvet mahalli tehlikelere karşı olup bunlara lüzumunda makineli tüfek ve top dahi ilhak olunur. Efrâdın muharebe görmüş olması müreccahtır. Âmir zapt ü rapta kadir ve meharetli ve müfrezeler şekavetkâr bir kuvvet olmayıp selâmet-i mülk ü millete vakf-ı hizmet ve hayat etmiş kanaatkâr, hamiyetperver zevâttan mürekkeb olmalıdır. Müfrezelerin teşkili ve emr-i kumanda ve idâresi tıpkı askerî manga, takım ve bölük gibidir. Mükâfat, mücâzâtı dahi tıpkı askerlikteki gibi olur.
7– Müfrezeler yalnız kendi mıntakalarında değil lede’l-îcâb mücâvir mıntaka müfrezeleriyle tevhîd-i mesâi için diğer mıntakalara da geçerler. Bu vazaif mahallî heyet-i idâre ve merkeziyelerin emriyle olur. Ancak ahvâl-i mühimmede müfrezeler kendiliklerinden muâvenete koşmakla mükelleftirler. Yalnız bu halde mensup oldukları heyet-i idâre ve merkezleri, haberdâr ederler. Mühim görülen mevâkie icabında bir kıta-i askeriye dahi kuvvetü’z-zahr olarak gönderilir.
8– Vilâyet heyet-i merkeziyeleriyle Heyet-i Temsiliye, lüzum gördüğü mıntakaların müfrezelerini muhatarada bulunan herhangi bir mücâvir mıntakaya sevk ve cem’ ile ifa-yı vazifeye davet edebilir. Bu halde mıntakalar kendilerine mensup müfrezelerin noksanlarını ikmâl ve sevk etmekle mükelleftir.
9– Sâbit müfrezeler, seyyar müfrezeleri teşkil edenlerden mâadâsından teşekkül eder ve bunlar tarafından lüzum görülen köylerde, nahiyelerde; kasabalarda kasaba ve şehirlerin her mahallesinde müdafaa tertibâtı yapılarak Hıristiyanların katliâm yapmak ve asayişi ihlâl gibi mel’ûnca maksatlarına ve eşkıya çetelerinin taarruz ve cinayetlerine karşı tedâbîr alınır.
10– Sâbit ve seyyar millî müfrezelere muktezî esliha-i mütenevvianın temîn-i tedâriki mühimdir. Eşkıyadan alınan silâhlar, zenginler tarafından para, tedâriki mümkün olan tüfek, rovelver, bomba teslîhata medâr olabilir. Bu hususta ordunun dahi muâveneti talep olunur. Hayatlarını ve iaşelerini temîn dahi aynı tarzda olur.
11– Her nevi fazla esliha, mühimmât ve malzeme münasip mahallere depo edilir. Ecânib eline, düşman yed'ine geçmesi melhuz depolar muhataralı mıntıkalarda hafiyen nakil veya mecburiyet anında, yağma halinde kaldırılıp emin mahallere depo edilir veyahut muhataralı mıntakalarda ahaliye tevzi edilir.
12– Esliha daima milletin malı ve zıyâı hazine-i milletin zararı demek olduğundan esliha tevziatı kıtaat-ı askeriyedeki usûle tevfîkan icrâ olunacağı gibi seyyar ve sâbit müfrezeler tevziatta kefaletle ve muntazam numara tahtında kuyûd ile müfreze âmirlerinin mes’ûliyeti tahtında icrâ olunur.
13– Millî müfrezeleri teşkil edecek her ferd Kur’ân-ı azîmü’ş-şân üzerine el basarak tahlîf olunur.
14– Müfrezelerin sıhhiye umûru için evvelce askerlikte ders görmüş olanlardan istifade olunmalıdır. İcap eden ilaç ve sargı takımları ordudan talep olunur.
15– İşbu lâhika bir talimatname mahiyetinde olup mahallin icap ve şerâitine tevfîkan tatbik olunur.
Belge 189
Şifre
Seryaver Salih Bey tarafından küşâd olunacaktır
Sivas, 5.11.35
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretlerine
Âtideki hususât, mahzâ zât-ı devletleri kabinede Heyet-i Temsiliyemiz murahhası bulunmaları itibarıyla arz ve istifsâr kılınır. Ahmet Fevzi Paşa riyâsetinde Mahkeme-i Temyiz azasından Cafer İlhami ve Fetva Emini Hasan Efendilerden mürekkeb bir heyetin Ankara, Sivas, Erzurum vilâyetlerine i’zâm edilmiş olduklarına dair Heyet-i Temsiliye, taraf-ı devletlerinden haberdâr edilmemiştir. Bu heyetin maksad-ı i’zâmı ve bilhassa Fetva Emini ile Kâmil Paşa Kabinesi zamanında polis müdürü olan zevâtın böyle bir heyetteki hikmet-i vücûdları anlaşılamamıştır. Daha bu gibi heyetler i’zâm olunmuş veya olunacak mıdır? Tenvîr buyurulmaklığımızı istirham ederiz.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 190
Gayet aceledir
Adet
8084
Bâbıâli, 8.11.35
Sivas’ta Üçüncü Kolordu Kumandanlığı’na
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:
“Dahiliye Nâzırı’nın şüphe celb edebilecek tarzdaki muamelelerine nazar-ı dikkatinizi celbe lüzum görürüz” fıkrasından maksat ne olduğu anlaşılamadı. Burasının acilen, muvazzahan iş’ârı.
Harbiye Nâzırı
Cemal
Belge 191
Numara 325
Harbiye’den, 9.11.35
Sivas’ta K. O. 3 Kumandanlığı’na
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:
1. İntihâbatın dâire-i selâmette cereyânı ve Meclis-i Meb’usan’ın İstanbul’da toplanması ve teşkilât-ı milliye nâmına umûr-ı hükümete müdahale edilmemesi hakkında hükümetin tarafınıza evvel ve âhir vâki olan tebligâtı kat’îdir. Nerelerde ne yolda müdâhalât vâki olduğu istifsâr olunmakta ise de müdâhalât-ı vâkıâ misâl irâdına ihtiyaç göstermeyecek derecede âşikâr ve müteaddid telgrafnamelerinizde dermeyan olunan metâlibin de aynı mâhiyette olduğu derkârdır. Hükümet beyannamesinde tespit ve ilân edilen bî-taraflıktan ayrılmayacağı cihetle teşkilât-ı milliyeye muhâlif ictihatta bulunanların tazyik ve tecziyesi cihetine gidemez. Fakat bunlar meyânında bir takım kimselerin muhâlif-i kanun ef’âle cür’et edecekleri sâbit olursa haklarında lâzım gelen muamele-i kanuniyeyi de bilâ-tereddüt tatbik eder. Maahâza teşkilât-ı milliyeye mensup olanların müdâhalâtına nihayet verilemediği halde yalnız muhâliflerle uğraşmak hükümetin taht-ı tesir ve nüfûzda olduğuna delâlet edeceğinden, evvel emirde teşkilât-ı milliyenin itilâf-ı vâki mûcibince kabineye tamamen itimâd ve icrâât-ı hükümete inkıyâd eylemesi zarurîdir. Zaten bu maksat temîn olunmadıkça ve memlekette yalnız bir hükümet mevcut olduğuna kanaat husûle gelmedikçe Sulh Konferansı’na davet olunmaklığımız mümkinâttan değildir. Düvel-i Mü'telife mümessillerinin beyânâtı da bunu müeyyiddir. Şimdiki hal bir müddetçik daha devam edecek olursa heyet-i vükelânın çekileceği muhakkaktır.
2. Kabinenin fikrini ber-vech-i bâlâ arz ederim efendim.
Harbiye Nâzırı
Cemal
Belge 192
Şifre
Müstacel
Seryaver Salih Bey tarafından açılacaktır
Sivas, 12/13.11.35
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretlerine
C: 9.11.35 tarih ve 325 numara.
Teşkilât-ı milliyenin memleket ve millet için hayat ve memât meselesi olduğu pek muhik olarak hükümet-i seniyece de tasdik ve kabul buyurulmuş ve hatta Meclis-i Millî’nin ictimâından sonra dahi beka ve devamı arzusu ile endişe-i vatana ma’tûf hissiyât-ı milliyetperverâne ve efkâr-ı sâibe ve dûrbînâne izhâr kılınmıştır.
İntihâbat mücadelesi o derece serbest cereyân etmektedir ki en müterakkî ve medenî memleketlerde bile bu suretle müdahalesiz bir intihap vâki olmamıştır zannındayım. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin ve Heyet-i Temsiliyemizin gayr-i meşrû’ bir tesir ve müdahalesi olmamıştır ve olmayacaktır. Her şahıs namzetliğini kendisi vaz’ etmektedir.
Meclis-i Meb’ûsân hakkındaki mütâlaatımızı arz etmiştik. Bu mütâlaanın kabul ve adem-i kabulünde bi’t-tabi hükümet tamamen serbesttir. Heyet-i merkeziyeler vasıtasıyla efkâr-ı umumiye-i milletin istimzâc kılındığı ve neticesinin arz edileceği evvelce bildirilmiştir. Bundan sonra da hükümet-i seniyece kararında sebat etmek veya etmemek yine hükümete ait bir husustur.
Asayiş ve inzibatın temînine, vahdet-i milliyeyi ihlâl ve teşkilât-ı milliyeyi imhâya çalışan İngilizler ve muhipleri, Nigehbâncılar ve Hürriyet ve İtilâf gibi milletin mahvına teşebbüs edenlere dair kabine nezdinde murahhasımız olan zât-ı devletleri vasıtasıyla vukubulmakta olan ma’rûzâtımızın müdahale mahiyetinde telâkki buyurulması her halde hulûs-ı niyetimizle kabil-i telif görülmemektedir.
Teşkilât-ı milliyeye muhâlif ictihâdda bulunanlar ancak memleket ve millete düşman olanlardır. Hükümet-i seniyenin bunların menâfi-i memleketi ızrar eden ictihâdlarını hüsn-i telâkki etmemesi pek tabii ve lâzımdır. Şüphesizdir ki bu ictihâdât ef’ale geçmedikçe müdahale edilemez. Adapazarı, Karacabey, Bozkır hadiselerinin ef’âl-i cürmiyeden oldukları müstağni-i arzdır.
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne ve teşkilâtına gelince: hükümet-i seniye ile yaptığı itilâfa sadık ve âmâl-i hükümete her hususta müzâhirdir. Hükümetin şâyân-ı itimat görmediği ef’âlinin önünü almaya teşebbüs etmesini inkıyâdsızlıkla ittiham pek haksızlık olur. Meselâ Niğde’den ahali tarafından tard olunmuş Mutasarrıf Cavit Bey’in Aydın Mutasarrıflığı’na tayin edilmiş olmasını doğru görmemek, binâenaleyh bu pek sakîm ve hatarnâk muamelenin tashihini istirham eylemek bu zatın gittiği yerde halk tarafından adem-i kabulü suretiyle tahassul edecek vaziyet-i elîmenin hudûsuna mümânaat kaygusundan başka bir şey değildir.
Beyânât-ı vâkıâlarından anladığımıza göre hükümet-i seniye teşkilât-ı milliyenin mevcudiyetini ihtimal ki zâid görüyor. Fi’l-hakika keyfiyet bu merkezde olup teşkilât-ı milliyeye ihtiyaç olmaksızın memleketi tahlîs edecek kuvvete mâlik bulunuyorsa ona nazaran esbâbına tevessül edilmek üzere vâzıhan emr ü iş’ârını arada her türlü su-i tefehhümün izâlesi için arz ve istirham eyleriz.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 193
Harbiye Nezareti
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine mahsustur
Maruz-ı âcizidir.
Bu âna kadar vukubulan muhaberât, serd edilen mütâlaat âtideki nikata münhasırdır:
1– Meclis-i Meb’ûsân İstanbul’dan başka bir mahalde tecemmu etmeli,
2– Kuvâ-yı Milliye ruhuyla mütehassis olmayan memurlar tebdil edilmeli,
3– Hürriyet ve İtilâf’a mensup sâbık kabine erkânından bazıları ile bazı zevât-ı sâire mücâzât edilmeli.
a) Bu birinci mesele kabinenin müteaddit müzâkerât günlerini tamamen işgal etti. Mahâfil-i ecnebiye Paris Konferansı’nın Rumeli ile İstanbul mıntakasının beynelmilel bir hale ifrâğı tasavvurlarını ihtar ederek tehlikeyi ihsâs ettiler. Muhâliflerin İstanbul’da bile meclise iştirak etmezlerken harice gitmeyecekleri gün gibi âşikâr ve bu hali nelere vesile ittihâzından çekinmiyecekleri ise derkâr görüldü.
Zât-ı şâhânenin bu meseleye rıza gösteremiyecekleri tamamen anlaşıldı.
Kuvâ-yı işgaliyenin Meclisi Meb’ûsan’a taarruzlarının belki devlet-i aliyye için hayırlı neticeler verebileceğini Amerikalılar ihsâs ve hatta izhâr ettiler. Ve bu taarruzu ihtimal dairesinde göremediler.
b) Kuvâ-yı Milliye ruhuyla mütehassis olmayan memurların kodamanları işgal ordularına adeta istinâd etmiş vaziyettedirler. Derhal bunlar hakkında yapılacak muamele mümânaata ma’rûz kalacak, hükümet fena bir vaziyete girecekti. Zaten intikam siyaseti bu vatanı senelerce ne hale koymuş idi. Şahsî ictihâdlara hürmetle beraber asayişe taallûk edecek derecedeki ef’âlin men’i, delâilin vücûduyla beraber kabil ve nâfi olacaktı ve kabine bu bâbda tedricî bir silsile takibini düşünmüş ve tatbikine teşebbüs etmiş idi.
Ne çare ki birinci maddede arz ettiğim gibi Kuvâ-yı Milliye itilâf esaslarını kabul ettiği halde Ankara valisini kabul etmemekle, Bozkır hadisesindeki muvaffakiyeti kendi vatandaşlarımıza karşı müntekim ve kahir bir muvaffakiyet halinde ilân etmesiyle, Antalya mutasarrıfı hakkında, merhum Kemal aleyhine şehadet etmek cürmünü esas tutarak tebdilinde ısrar göstermekle ve bilhassa ve en mühim hususiyetle Meclis-i Millî’nin İstanbul’da adem-i in’ikadı fikrinde devam etmekle kabineyi günlerce bu işlerin müzakeresine mecbur ve icrââtında teenniye sevk etti. Heyet-i Temsiliye hariçteki memurlar için resmî memurların şikâyetlerini usûl kabul ederse hükümet hâkim veyahut iki hükümet mevcut olduğu fikrini ta’dîl etmiş olur. Meclis-i Millî’nin mahall-i ictimaına çabuk karar vermekle müzaheret vaad eylediği kabineyi bütün müşkilâttan kurtarmış olur. Şimdi hükümet hiçbir kuvvete müstenid değildir ve bu hali umum hissetmiştir.
c) Sâbık kabine erkânının derhal tecziyesi değil, delâil-i kanuniye bularak usûl-i kanunî dairesinde muameleleri muvâfık olacağının zarurî bulunduğunu arz etmiştim. Çünkü ekseri müstenidtir. Meselâ polis müdürünün tebdilinde bu hal tamamıyla tezâhür etti. Aydın valisinin tebdili halinde yerine tayin olunacak zatın kabul ettirilmesi gibi bir mesele karşısında kalınacağı anlaşıldı. Nitekim Adana’da bu hal görüldü.
Zaten kabineyi müşkil vaziyete sokmak için ecânib ve muhâlifler şedîd çalışmaktalarken kabinenin Kuvâ-yı Milliye tarafından da müşkilâta uğratılması başka bir şekilde neticeler veremezdi. Çünkü Mü'telifîn mümessilleri de bunu böylece his ve kabul etmişlerdir ve hatta memleketi normal bir vaziyette görmedikçe sulh müzâkerâtına başlanamayacağını da ihsâs ve hatta ihtar ettiler. Kabine polis müdürü hakkındaki bu müşkilâtı meselâ yanına bir muâvin tayin etmek, İstanbul muhafızlığının şeklini tam bir idâre-i örfiye haline muvâfık bir şekle sokarak İstanbul’un asayişini tamamen muhafızlık uhdesine vermek suretiyle İstanbul zabıtasını eline almak çarelerini de düşündü. Fakat arz ettiğim gibi esaslı bir teşebbüs için dayandığı kuvvetin ciddiyetine hâlâ inanamadı.
Meselâ Dahiliye Nâzırı bu kuvvete ihtiyaç gösterenlerin başında desem mübâlâğa olmaz. Ancak bu zatta hükümetçilik hissi galiptir. Bu his okşanmak suretiyle bu zatın azminden, fikrinden pek mühim istifadeler temîn olunabileceğine ben kaniim.
d) Anadolu’ya gönderilen Fevzi ve Hurşit Paşalar heyetleri Bozkır hadisesi ve hatta intihâbat gürültüleri hakkındaki şikâyetleri bahane ile tahkikata kıyâm eden Mütelifîn’in hareketlerine mümânaat maksadından tevellüd etmiştir.
Zât-ı devletleriyle rüfeka-yı muhteremeye takdim-i ihlâs ve ihtirâmât eyler ve İstanbul muhîtindeki mesâinin ma’rûz bulunduğu müşkilât-ı adîde derpîş buyurularak âna nazaran azamî muâvenet ve müzaheret-i devletlerini ricâ eylerim efendim. 10 Teşrinisani 335
Harbiye Nâzırı
Cemal
Hulâsa: Kabine düşerse gelecek kabinenin şekil ve rengini tayin şimdiden mümkün değildir. Geçen kabine şekil ve renkte tezâhür ederse vatan muhakkak surette zarar ve felâkete sürüklenmiştir ve bu hali bekliyenler çoktur.
Vatan sulhun serî akdine cidden muhtaçtır. Temâdisi hiçbir şey olmasa iktisaden felâketi mûcibdir. Bizim için sulh ise Kuvâ-yı Milliye’nin hükümetle itilâf-ı tâmmıyla husûl bulabilecektir. İkinci derecede intihâbatın cereyânı ve meb’ûsların şahsı memlekette sükûnu temîn edecektir. Muhâlifler ve ecânib meclisin küşâdına mümânaata karar vermişlerdir. Heyet-i Temsiliye de bu mümânaata mahal münazaasıyla devam ederse işimiz Allaha kalıyor demektir.
Cümlenize karşı hürmetlerim kemâl-i hararetle bakidir efendim.
10 Teşrinisani 335
Harbiye Nâzırı
Cemal
Belge 194
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Harbiye, 24.11.35
1– Devletin umûr-ı dahiliye ve siyasiyesi kat’iyen iştirak kabul etmez. Evvel ve âhir mevrûd telgrafnamelerinden bu bâbda müdâhalâtta bulunulmadığı iş’âr kılınmakta ise de hükümetçe tayin olunan bazı memûrînin mahall-i memuriyetlerine gidememesi ve Menteşe mutasarrıfı gibi kanunen taht-ı muhakemeye alınması lâzım gelenlerin mahall-i memuriyetlerinde ibkasında ısrar olunmakla beraber murahhas sıfatıyla Sivas’a gönderilmesi ve Antalya mutasarrıfının Nazilli’ye azîmete icbâr kılınması Aydın vilâyetinden Hariciye, Dahiliye Nezaretlerine çekilecek şifre telgrafnamelerin telgrafhanece adem-i kabulüne dair Nazilli Kuvâ-yı Milliye kumandanı tarafından emrolunması gibi hâdisât umûr-ı hükümete müdahaleden gayri manayı tazammun edemez.
Şu ahvâl taahhüdât ve temînat-ı vâkıânın icap eden mahallere tebliğ olunmadığına veyahut tebligat-ı vâkıânın mahallerince ısga edilmiyerek istenildiği vechile hareket olunduğuna delâlet edeceğinden hakikat-i madde her neden ibaret ise sür’at-i mümkine ile iş’âr buyurulması.
2– Kabinenin nokta-i nazarı ber-vech-i bâlâdır. Su-i tefehhümâtı izâle edecek tatmînkâr cevâb-ı âlilerine muntazırım efendim.
Harbiye Nâzırı
Cemal
Belge 195
Şifre
Sivas, 27.11.335
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretlerine
Kabinenin nokta-i nazarını müş’ir 24.11.35 tarihli telgrafname heyetimizce mütâlaa olundu. Bugüne kadar arada cereyân etmiş olan muhaberâta nazaran vaziyetin heyet-i hâzıra-i hükümetçe tamamen anlaşılmış ve Heyet-i Temsiliye’nin yegâne emelinin hükümetin takviye-i nüfûzuna ve bu bâbdaki mesâi-i masrûfemizin hükümet-i sakıtadan mevrûs intizamsızlıkların düzeltilmesine ma’tûf bulunduğuna kanaat getirilmiş olduğu ümidinde idik.
Vatan ve milletin halâs ve necatı uğrunda hükümet-i seniyeye kemâl-i samimiyetle müzaheret ve muâvenet düstûrü’l-harekâtımız olduğundan her türlü su-i tefehhümâtın izâlesi maksadıyla ita kılınan ber-vech-i âti cevâbımızın heyet-i celîleye arzına tavassutu devletlerini istirham eyleriz:
1– Devletin umûr-ı dahiliye ve siyasiyesinin kat’iyen iştirak kabul etmediği bir hakikat olmakla beraber emsali nâ-mesbûk vaziyet-i hâzırada, vatan ve milletin mukadderâtını ancak temîn edecek olan ve hükümet-i seniyenin de lüzûm-ı mevcudiyetini takdir ve vücûb-ı temâdisini tasdik eylediği teşkilât-ı milliyeyi bilerek bilmiyerek zaafa dûçâr eyleyecek ve vahdet-i milliyeyi ihlâl edecek hiçbir muameleye milletin muvafakat edemiyeceği de pek meşrû’ ve tabiidir.
2– Evvel ve âhir arz olunduğu vechile umûr-ı hükümete müdahale olunmamaktadır. Mahall-i memuriyetine gidemeyen yalnız Ankara valisidir ki bunun da sebep ve illeti . . . . tarih . . . . numaralı şifre ile mufassalan arz edilmişti.
Milletin, esasen kendisi ile hem-efkâr olduğunu ve istinâdgâhını azm ve irâde-i milliye teşkil eylediğini ilân eden hükümet-i hâzıradan her şeyden evvel hükümet-i sakıta tarafından harekât-ı meşrû’a-i milliye aleyhinde tatbik edilmiş olan gayr-i kanunî muâmelâtın tashihini bekler iken aleyhdârı olduğundan dolayı ta’mîmen teşhir ve Niğde’den tard eylediği Mutasarrıf Cavit Bey’in . . . mahalle, Kayseri’de işten el çektirdiği Ali Ulvi Bey’in tayin edildiğini görmesi velhâsıl bazı ikinci tabaka memurînin şekl-i sâbıkını muhafaza ile Ferit Paşa zihniyetini elân yaşatmakta olduğunu hisseylemesi Heyet-i Temsiliye’nin aradaki vifak ve itilâf-ı tâmme dair tebligat-ı mükerreresine rağmen milleti müteessir etmekte ve Heyet-i Temsiliyemizi müşkil bir vaziyete sokmaktadır. Bu yüzden vâki olacak müdâhalâtla nüfûz-ı hükümetin kesredilmemesi için her fırsatta istirhamatta bulunulmuş, Dahiliye Nezareti’nin vaziyeti müdrik olarak bir hatt-ı hareket tayin eylemesini sırf selâmet-i millet ve vatan endişesi ile mükerreren arz eylemiştik.
Aynı sebebe mübteni olmak üzere Antalya mutasarrıfının da . . . tarih . . . numara ile kaldırılması lüzumunu istirham eylemiştik. Halbuki bu zat da elân makamında ibka ediliyor. Ahîren Antalya heyet-i milliyesinden mevrûd raporla mutasarrıf-ı mûmâileyhin mel’aneti yüzünden İtalyanların nihayet emellerine nâil olarak Antalya’da Banko di Roma şubesini küşâd eyledikleri, daire-i âidesinden tohumluk ihtiyacı defedilmediğinden ahalinin mey'usiyeti ve hükümet-i mahalliyenin lâkaydîsi yüzünden yirmi sene müddetle, faizle, bedel-i icarla ahali-i Müslime’nin arazisini kable’l-işgal Trablusgarp’ta olduğu gibi ellerinden almakta oldukları bildirilmektedir. Tabii bu hal böyle devam ederse Antalya mutasarrıfını, hayat ve memâtı için düşmanla pençeleşmekte bulunan Aydın Kuvâ-yı Milliyesi pek haklı olarak Nazilli’ye celp eder ve buna Heyet-i Temsiliyece de artık itiraz imkânı kalmaz.
3– Demirci Mehmet Efe tarafından Sivas’a gönderilmiş olup avdet eyleyen Hilmi Bey’in mahkûmiyeti ve memuriyet-i sâbıkası bizce mechûldür. Hükümet-i sakıtanın acz ve ihaneti yüzünden kendi ırz ve namuslarını bi’l-fiil ve bizzat müdafaaya mecbur olan Aydın cephesi Kuvâ-yı Milliyesi’nin makam-ı akdes-i hilâfete sadık ve vahdet-i milliyeye kaviyyen merbût olan fedakâr bir cüz’ü tarafından gönderilen murahhasın bizce gayr-i ma’lûm esbâbdan dolayı bir şey yapılamayacağı da âşikârdır. Mûmâileyhin kanunen taht-ı muhakemeye alınması icap ediyorsa hükümet icrâât ve harekâtında bi’t-tabi muhtardır.
4– Aydın vilâyetinin şifreli telgrafnamelerinin adem-i kabulüne dair ma’lumâtı yoktur. Tahkik ediyoruz. Neticeye göre hareket edeceğiz.
Hulasaten arz edelim ki heyetimiz imzası tahtındaki taahhüdâtına tamamıyla sadıktır. Ve bu taahhüdâtı aynen ifa etmektedir. Şu kadar ki taahhüdât mütekabil olmak gerektir. Halbuki hükümet-i celîleleri Salih Paşa Hazretlerinin imzası tahtındaki taahhüdât ve notların henüz hiçbirisini ifa eylememiş ve varsa esbâb-ı mânia dahi bildirilmemiştir. Arz-ı tazminat eyleriz.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 196
Sivas, 17.11.35
Çürüksulu Mahmut Paşa Hazretlerine
31 Teşrinievvel 35 tarihli Tasvir-i Efkâr gazetesinde Bosphore gazetesi muharrirlerinden birine vâki beyânât-ı devletlerinde “Ermenilerin fazla mutalebâtına hak vermeksizin hudutlarda bazı tashihatın icrasına razı oluruz” denildiğini okuduk. Şarkî Anadolu’da Ermenistan lehine tavizât-ı arziyede bulunulacağı vaadini mutazammın olan bu cümlenin sulh komisyonu azasından bir rical-i devlet tarafından sarf edilmiş bulunmasının Şarkî Anadolu ahalisinin pek muhik olarak son derece mûcib-i infial ve teessüfü olduğunu beyan eyleriz. Milletin Erzurum ve Sivas Kongreleri mukarrerâtı ile Ermenistan’a bir karış toprak bile terk etmeyeceğini ve hatta hükümet bu kabîl bir mecburiyet-i elîmeye ser-fürû eylemek ıztırında kalsa bile kendi hukuk-ı meşrû’asını bizzat müdafaaya azmeylemiş bulunduğu cihana ilân edilmiş olduğundan bu azim ve karar-ı millinin herkesten evvel ihzârat-ı sulhiye komisyonu aza-yı kirâmınca ma’lûm ve mutâ bulunması lüzumunu arz ederiz.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
31 Teşrinievel 335 tarih ve 2887 numara
Çürüksulu Mahmut Paşa’nın Beyânâtı
Â’yân azasından Çürüksulu Mahmut Paşa Bosphore gazetesi muharrirlerinden birisine vaziyet-i siyasiyemiz hakkında ber-vech-i âti beyânâtta bulunmuştur:
Sulh hazırlıkları:
— Şimdilik konferansın davetine intizâr ediyoruz. Bu davetin yakında vukuunu ümit edelim. Memleketin o kadar halecânla beklediği bu zamana kadar aradaki vakitten istifade etmeye çalışıyoruz. Sulh komisyonu bütün mesâili tetkik etmektedir. Komisyonda en iyi mütehassıslar vardır ve mesâisini teshîl için tâlî encümenler de teşkil etmiştir.
Türkiye’ye bırakılacak arazi:
— Türkiye’ye bırakılacak arazinin nelerden ibaret olacağına ihtimal veriyorsunuz?
— Bunu söylemek öyle bir faraziye olur ki, her zaman doğru çıkmaz. Yalnız Arap vilâyetlerinin imparatorluktan fekkine dair ecnebi matbûatının başlıca bize verdiği umumî iş’ârâta vâkıfız. Erivan pâyitaht olmak üzere müstakil bir Ermenistan ise artık teşkil edilmiştir, Ermenilerin fazla mutalebâtına hak vermeksizin hudutlarda bazı tashihatın icrasına razı oluruz. Batum serbest liman oldukça, Ermenistan için denize iyi bir mahrec olur. Aynı suretle Azerbaycan ve Gürcü hükümetleri de istifade ederler. Mutedilâne idâre edilecek bir tarz-ı hal, bu memleketlerden bir cemâhîr-i müttefika meydana getirebilir.
Trakya ve İzmir meseleleri:
Trakya’ya gelince, Bulgarlardan alınan arazi üzerinde bir état tampon vücuda getirilmiş olması hoşumuza gider. Trakya Türk’tür. Wilson prensiplerine nazaran da bugünkü gibi Türk kalması lâzımdır.
İzmir ve Aydın vilâyeti için haklarımız gayr-i kabil-i münakaşadır. İzmir’e malikiyet, memleketimiz için bir ihtiyac-ı hayatidir. Kat’iyen ecnebilere karşı bir hareket-i hasmâne mahiyeti hâiz olmayan harekât-ı milliyenin Yunan işgalinin netice-i tabiiyesi olduğunu temîn ederim.
Türkiye’nin müstakbel idâresi:
— Türkiye’nin müstakbel İdare-i siyasiyesi hakkında kanaatiniz nasıldır?
— Emelimiz, düvel-i muazzama tarafından istenilen temînatı ita etmekle beraber onların müşaveret ve muâvenetlerinden istifadedir. Konferans, kendiliğinden bir manda meselesinin cihet-i tatbikiyesini düşündüğü için bunun derece-i imkânını tetkik ettik. Fransa veyahut İngiltere bu vazifenin icrasına muktedir olamadıklarından veya istemediklerinden konferans, geriye kalan Amerika’ya mürâcaat etmiştir. Bize göre Amerika mandası tayin edilecek bazı şerâit dahilinde kabil-i kabûldür. Fakat Washington Kongresi’nin bu bâbda bir karar itasından evel bir şey kestirmek kabil değildir. Beyne’l-müttefikîn bir kontrol meselesine gelince, gerek iktisaden, gerek hukukan bunun keyfiyet-i tatbiki müşkildir.
Belge 197
Pangaltı, 20.11.35
Sivas’ta K. O. 3 K.
İzmit ve havalisine giden memurumuzun bakıye-i raporu: Gebze kaymakamı muhâlif olarak öteden beri tanınmıştır. Sakıt kabine zamanında Gebze’ye Kuvâ-yı Milliye gelince korkusundan kaçmış ve bi’l-âhire gelmiş ise de kaza kaymakam vekili ve müftü-i sâbıkın da bir mevki sahibi olması arzusu, hakkında şikâyet etmelerini mûcib olmuştu. Bi’l-âhire kaymakamın da şımarıklığından dolayı envâ-i fecâyie cür’et eden Yahya Kaptan’ın fenalıklarını örtmeye ve evvelce Gebze’ye gelen ve Nigehbâncılığı tevâtür derecesini bulan ahlâksız Mülâzım Hakkı Efendi ile teşrik-i mesâiye ve Üsküdar Mutasarrıflığı ile gizli muhaberâta başlayarak Kuvâ-yı Milliye’ye leke sürmeye sâi olduğu anlaşılmış olmakla becayişinin ezher-cihet müfîd olacağı kanaati dairesindedir efendim. (Kara Vasıf).
Çanakkale Mevki-i Müstahkem Kumandanı
Miralay
Şevket
Belge 198
Şifre
Sivas, 24.11.335
Dersaadet Çanakkale Mevki-i Müstahkem Kumandanı Miralay Şevket Beyefendi’ye
C: 20.11.35
Gebze kaymakamı hakkındaki teklif bizce de pek muvâfık görülmektedir. Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretleri vasıtasıyla icap edenlere anlatınız ve yerine sahib-i namus ve şâyân-ı itimat bir zatın tayin ve i’zâmını temîn buyurunuz.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 199
Mühim ve gayet müstaceldir
Kuşcalı, 24.11.35
Sivas’ta Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Bendeniz size iki gün evvel İzmit’ten tavsiye edilen Yahya’yım. Emriniz üzere telgraf başında emirlerinizi telâkki etmeğe geldim. Nihayet yarın akşama kadar Kuşcalı telgrafhanesindeyim.
Yahya
Belge 200
24.11.35
İzmit merkezi vasıtasıyla Kuşcalı telgrafhanesinde Yahya Efendi’ye
Bulunduğunuz havalide kuvvetli bir teşkilât yapınız. Adapazarı Kaymakamı Tahir Bey vasıtasıyla bizim ile tesis ve temîn-i irtibat eyleyiniz. Şimdilik hazır bulununuz.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Reisi
Mustafa Kemal
Belge 201
Gayet müstaceldir
Kartal, 24.11.35
Sivas’ta Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Köy içinde bilâ-kabahat katl, nahiye müdürünü alâ melei’n-nâs darp, köylerde gasp meselesinden dolayı Yahya Kaptan’ı hükümete teslime mecburiyet el vermiştir. Dahiliye Nezareti ehemmiyetle bu meseleyi takip ediyor. Hükümetin müşkil vaziyette kalmaması Yahya Kaptan’ın teslimini iktiza ettiriyor. Emr-i devletlerinize makine başında muntazırım.
Kartal Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Heyet-i Temsiliyesi Reisi
Binbaşı
Ahmet Necati
Belge 202
Şifre
Müstaceldir
Sivas, 8.12.35
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretlerine
Kartal ve Gebze havalisinde öteden beri devam edegelmekte olan asayişsizlik son derece calib-i dikkat görülmüş ve keyfiyetin tahkik ve iş’ârı suret-i hususiyede Birinci Fırka Kumandanı Rüştü Bey’den ricâ edilmişti. Mîr-i mûmâileyhten alınan cevâbî şifrede; Maltepe Endaht Mektebi’nde muvazzaf bir memur olduğu halde Kartal Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi sıfatını takınan Binbaşı Necati Bey’in Kuvâ-yı Milliye namıyla başına topladığı Arnavut Küçük Aslan çetesiyle halkı soydurmakta olduğu ve Gebze Jandarma Yüzbaşısı Nail Efendi’nin de mûmâileyhin şerik-i cürmü bulunduğuna şüphe kalmadığı; Darıca Rum bekçilerinin katli, İstilyanos isminde bir zenginin dağa kaldırılması vakayiinin tamamen Aslan çetesine ait olduğu halde hükümet-i seniyeye sadık ve teşkilât-ı milliyenin nezih bir uzvu olan Yahya Kaptan’a mûmâileyhüm tarafından bu vakayi-i câniyânenin atf ü isnâd edilmekte olmasının ve bu iki zâbitin hükümet için tehlikeli birer unsur olduğu ve Gebze Kaymakamlığı’nın bu bâbdaki iş’ârat-ı resmiyesinin de bu fikri müeyyit bulunduğu bildirilmektedir. Necati Efendi’nin bir yerden ara sıra para almakta olması Sait Molla tavassutu ve İngilizlerin tertibi ile alâkadar olduğu hissini vermektedir. Binâenaleyh bu iki zâbitin bir an evvel mahallerinden kaldırılarak mazarrat edemeyecek mahallere tayin olunması ehemmiyetle ma’rûzdur.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 203
Şifre
Zata mahsustur
Sivas, 8.12.35
Dersadet Çanakkale Mevki-i Müstahkem Kumandanı Miralay Şevket Beyefendi’ye
Kartal ve Gebze havalisindeki asayişsizliğin Maltepe Endaht Mektebi’nde memur iken kendisine Kartal Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi sıfatını veren Binbaşı Necati Bey’le Gebze Jandarma Yüzbaşısı Nail Efendi’nin himaye ve idâresi altındaki Arnavut Küçük Aslan çetesi tarafından ika’ edilmekte olduğu ve Binbaşı Necati Bey’in İstanbul ile muhabere ettiği ve bir yerden para almakta bulunduğu mevsûkan istihbâr edilmiştir. Keyfiyet kemâl-i ehemmiyetle Harbiye Nâzırı Cemal Paşa’ya bildirildi. Ve bu zâbitlerin hemen mahallerinden kaldırılarak mazarrat ika’ edemiyecek bir mahalle tayinleri istirham olundu. Tarafınızdan da keyfiyetin mahrem olarak takip olunması ve bunların Kartal ve Gebze’den kaldırılmasını müteakib meşrû’ ve nezih bir tarzda teşkilât-ı milliyenin o havalide taazzuv ve teşmili için icabına şimdiden tevessül buyurulması ricâ olunur.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 204
Beşiktaş, 27.12.35
K. O. 20 Kumandanlığı’na
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:
Kartal ve Gebze havalisindeki asayişsizliğin başlıca müsebbibi Gebze’deki Yahya Kaptan’la refîki Kara Aslan ve Alemdağı cihetinde dolaşan Sadık çeteleridir. Bizim şimdiye kadar yaptığımız tahkikat ve gönderdiğimiz en müstakim zevâtın raporları bunu müeyyittir. Esasen evvelce yaptığı cüz’î hizmete mukabil şimdiki halde Gebze heyet-i idâresini tanımayan ve hükümetin nüfûzunu su-i istimâl ile ahaliye zulüm yapmağa kalkan Yahya’nın son zamanlarda gönderilen muhtelif zevâtın nasâyihini dinlememesi öteden beri Kuvâ-yı Milliye aleyhinde bulunmakla şöhret kazanan Üsküdar mutasarrıfı ile pek sıkı münasebeti olan Gebze kaymakamının kucağına atılması, bizi artık bu şeririn ika-ı mazarrat edemiyecek bir hale getirilmesine teşebbüs ettirmişti. Son zamanlarda bunu işitmesi ve öteden beri araları iyi olmayan Küçük Aslan çetesinin teveccühte olması kendisini muhtelif vasıtalarla böyle setr-i kabâyihe sevketmiştir. Yüzbaşı Nail Yahya’nın aleyhindedir. Necati Bey’e gelince hükümet-i sakıta zamanında Kartal kazasınca reis intihap olunarak Kuvâ-yı Milliye namına merkezle kat’-ı alâka etmiş ve şimdiye kadar Kartal Gebze civarında ve Üsküdar’la müttehiden Ömerli ve Şile civarında teşkilât-ı milliyeyi esaslandırmış ve nizamnameyi takip etmiştir. Yeniköy Rumlarının etrafa sarkıntılıkları üzerine Küçük Aslan çetesini dolaştırmaya başlamış ve bunların da şimdiye kadar hiçbir fenalıkları duyulmamış ve hatta köylüye bâr olmamaları için de Necati Bey vasıtasıyla tarafınızdan para dahi verilmiştir. Değil bu memurları, her fırsattan bi’l-istifade Kuvâ-yı Milliye’yi lekelemeye ve fedakâr ve çalışkan olan Üsküdar Jandarma Tabur Kumandanı Binbaşı Remzi Bey’i bir bahane ile azletmeye çalışan Üsküdar mutasarrıfı şimdiye kadar fedakârlığı ve Rum eşkıyasına karşı fedakârlığı görülen ve son defa Üsküdar köylerinde teşkilâtta bulunan Endaht Mektebi’ndeki Yüzbaşı Hulûsi Efendi’yi de Sadık çetesinin dağa kaldırıp para aldığı bir Rum’u katletti. Para aldığı bahanesiyle lekelemeye dolayısıyla teşkilâtı büsbütün bozmaya ve bu vechile her teşebbüsü akîm bırakmak manevrasına mürâcaat etmektedirler.
Hulâsa:
1. Üsküdar livasınca teşkilât meşrû’ ve nezih bir tarzda yapılmıştır. Binbaşı Necati biraz idâresiz ise de cezaya müstahak değildir.
2. Teşkilât yapmağa çalışarak birer birer lekelenmemesi, teşkilâtımızın müsmir olması için Nail, Necati, Hulûsi Efendiler aleyhinde verilen raporların bilâ-tetkik nazar-ı dikkate alınmaması, hükümetçe yapılmaya başlanılan tebdil ve tevkif muamelesinden sarf-ı nazar olunmasının temîn buyurulması.
3. Gebze kaymakamının, Üsküdar mutasarrıfının bir an evvel memuriyetinden kaldırılarak tezvirata ve Rum, ecnebi entrikalarına nihayet verdirilmesi.
4. Yahya Kaptan ve refîki Büyük Aslan’ın evvelce verilen silâhları vermek ve cepheye gitmek şartıyla affı ve fenalık yapamayacak bir hale getirilmesi, aksi halde te’dîbi ve keza Sadık ’ın te’dîbi lâzım ve muvâfıktır fikrindeyiz efendim. Maruzdur. (Vasıf).
Çanakkale Mevki-i Müstahkem Kumandanı
Şevket
Belge 205
Şifre
Zata mahsustur
Ankara, 2.1.36
İzmit, Birinci Fırka Kumandanı Rüştü Beyefendi’ye
Kartal Müdafaa-i Hukuk Reisi Binbaşı Necati Bey hakkında Dersaadet heyet-i merkeziyesinden verilen ma’lumâtta Üsküdar livasınca teşkilât-ı milliyenin meşrû’ ve nizamnameye muvâfık yapıldığı, Binbaşı Necati Bey’in biraz idâresizliği varsa da asla müstahakk-ı ceza olmadığı, Necati Bey’le Nail, Hulûsi Efendiler hakkındaki verilen raporların muhtac-ı tetkik olduğu, Gebze kaymakamı ve Üsküdar mutasarrıfının şahsen muzır oldukları, Yahya Kaptan ve Büyük Aslan’ın ve Sadık’ın müstahakk-ı te’dîb oldukları zikrolunmaktadır. Bu bâbda evvelce vâki olan istilâmâta cevâben Yahya Kaptan ve Necati Bey hakkında . . . tarihli şifreleriyle ita buyurulan izâhât ile mârrü’z-zikr iş’ârat arasında tezat görülmektedir. Keyfiyetin bir kere daha şâyân-ı emn ü itimat zevât vasıtasıyla tahkik ve tetkik ettirilerek heyet-i umumiyesi hakkındaki kanaat-i âlilerinin muvazzahan iş’ârını ehemmiyet ve müstaceliyetle ricâ ederiz.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 206
Şifre
Makine başında
Ankara, 7.1.36
İzmit’te Birinci Fırka Kumandanlığı’na
Yahya Kaptan’ın Tavşancıl’da taht-ı muhasaraya alındığı havadisinin derece-i sıhhati ne mertebededir. Keyfiyet fi’l-hakika bu merkezde ise oradaki İstanbul’dan geldiği bildirilen kıta kumandanına mûmâileyhin bizim adamımız olduğu ve eğer bir kusur ve kabahati varsa tarafımızdan icabının yapılması tabii bulunduğu, hiçbir suretle Yahya Kaptan’ın muhasara ve tevkif edilmesine razı olmadığımızın iş’ârını ve neticenin bize sür’at-i iblâğını ricâ ederiz.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 207
Şifre halli
Mühim ve müstaceldir.
Tehiri mûcib-i mes’ûliyettir
Düzce, 7.1.36
Ankara K. O. 20 Kumandanlığı’na
Heyet-i Temsiliye Riyâseti’ne:
Bu gece saat dokuzda iki bin kişilik bir kuvvetin Tavşancıl’a çıkarak Yahya Kaptan’ı muhasara ettikleri İzmit’ten Birinci Fırka Vekâleti’nden bildirilmektedir. Çıkan kuvvetin cinsi, İzmit’ten istifsâr edilmiş ise de cevap alınıp oraya iş’ârı vakte muhtaç idüğünden icap ederse yapılacak muamele için doğruca İzmit’le muhabere edilmesi mercûdur.
Birinci Fırka Bolu ve havalisi Kumandanı
Rüştü
Belge 208
İzmit, 7/8.1.36
K. O. 20 K.
C: 7.1.36 şifreye
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:
Müfreze Umum Jandarma Kumandan Muâvini Hilmi Bey’in kumandasındadır. Gerçi kuvvet iki bin olduğu bir köylüden istihbâr edilmiş ise de, Hereke Müfreze Kumandanlığı’ndan aldığım raporda tahminen üç yüz olduğu bildirilmiştir. Yahya Kaptan henüz ele geçmemiştir mevkii mechûl olduğu gibi Tavşancıl’ın taht-ı muhasaraya alındığı ve bu gece kendi maiyetindeki Kuvâ-yı Milliye ile müfreze arasında bir müsaademe olacağı muhtemel bulunduğu ve mîr-i mûmâileyhe ber-mûcib-i emr icap eden mürâcaatte bulunulacağı ma’rûzdur.
Fırka 1 Kumandan Vekili
Kaymakam
Fevzi
Belge 209
Müstaceldir
İzmit, 9.1.36
Ankara’da K. O. 20 Kumandanlığı’na
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:
Mesmûat-ı âcizâneme nazaran Tavşancıl’da dün Yahya Bey maiyetiyle jandarmalar arasında müsaademe vukua gelmiş ve iki maktul ve dört mecruh, beş de hayyen derdest edilmiş ve gerek bura hükümetinde gerek Dersaadet’te mühim tertibât alınmış ve Yahya Bey ve maiyeti efrâdının kâmilen derdestine sarf-ı gayret edilmekte bulunulduğu berâ-yı ma’lumât arz olunur.
Birinci Fırka Kumandan Vekili
Fevzi
--------------------------
(Vesika 209a)
İzmit, 10.1.36
K. O. 20 Kumandanlığı’na
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:
Müfreze ile edilen iki müsaademeden sora Yahya Kaptan’ın meyyiten istisal edildiği arz olunur efendim.
Fırka 1 Kumandan Vekili
Fevzi
Belge 210
Şifre
Ankara, 11.1.36
Ankara’da K. O. 20 Kumandanlığı’na
C: 9 ve 10.1.36
Yahya Kaptan’ın harekât-ı milliyeye hâdim olduğu evvelce Fırka Kumandanı Rüştü Bey’in tahkikatiyle tebeyyün etmiş idi. Bu defa meyyiten istisal olunduğu iş’âr edilmektedir. Sebeb-i takip ve muhasarası ne olduğunun ve tarafınızdan takip müfrezesi kumandanına tebligatta bulunulup bulunulmadığının sür’at-i iş’ârını ricâ ederiz.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 211
İzmit, 14.1.36
K. O. 20 Kumandanlığı’na
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:
Yahya Kaptan’ın suret-i katli hakkında şimdiye kadar rapor ve haberler kâmilen yekdiğerini mütenâkızdır. Bizzat icrâ ettiğim tahkikattan Yahya Kaptan tarafından müfrezeye ve müfreze tarafından bunlara ateş edilmediği ve yalnız Yahya Kaptan’ın bi’l-mecburiye tesliminden sonra köy haricinde âlet-i câriha ile katledildiği ve kafatasının olmaması bunu müeyyit olduğu anlaşılmış ise de bu hususta ta’mîk-i tahkikat edilmekte bulunulduğundan istihsal kılınacak netâyic arz edilecektir efendim.
Fırka 1 Kumandan Vekili
Kaymakam
Fevzi
Belge 212
Şifre halli
Düzce, 17/1 8.1.36
K. O. 20 Kumandanlığı’na
Heyet-i Temsiliye Riyâseti’ne:
C: 14/15.1.36 şifreye
Gebze ve Hereke İstanbul vilâyetine merbût olmakla beraber teşkilât-ı milliye itibarıyla de İstanbul heyet-i merkeziyesi tarafından idâre edilmekte meselâ oraya mürâcaat eden Doktor Enis Fahri imzası sahibi de İstanbul’ca oraya konmuş bir şahsiyet olması muhtemeldir. Yahya Kaptan’a elden gelen muâvenet yapılmış ve onu diğer telgrafla arz edildiği vechile İstanbul’a karşı himaye edilmek de istenilmiş ise de maa’t-teessüf müsmir olmamıştır. En son İstanbul’dan Yahya Kaptan’a yapılan tebligatta da ora Kuvâ-yı Milliyesinin İstanbul heyet-i merkeziyesine merbût olduğu bildirilmiş ve zannederim ki mûmâileyhin bu tebliğe cevâb-ı red vermesi mûcib-i te’dîbi olmuştur. Bu hususât şâyân-ı dikkat olduğu ve maamafih ihtiyaten Enis Fahri Bey’le temas edilerek dûçâr olduğu müşkilâtın mahiyetinin öğrenilmesi ve muâvenet-i mümkine ifası İzmit’teki vekilime bildirilmiş idüğü maruzdur.
Birinci Fırka Bolu ve havalisi Kumandanı
Rüştü
-----------------------
(Vesika 212a)
Şifre
Ankara, 18.1.36
Dersaadet’te Mevki-i Müstahkem Kumandanı Şevket Beyefendi’ye
Gebze ve Kartal heyet-i idâreleri evvelce hükümet-i merkeziye ile kat’-ı münasebet edildiği zamanlar doğrudan doğruya Heyet-i Temsiliye’ye raptedilmişti. Son günlerde zuhûr eden hâdisât sebebiyle nazar-ı dikkati celp eden havalinin İstanbul vilâyeti hudûdu dahilinde bulunması dolayısıyla Dersaadet heyet-i merkeziyesince idâre edilmeğe başlandığı istihbâr kılınmıştır. Mahallerine tebligat-ı lâzime icrası için bu bâbdaki mukarrerâtın ve bazı müşkilâta ma’rûz kaldığından bahis ile mürâcaatta bulunan Doktor Enis Fahri Bey namında bir zatın Dersadet heyet-i merkeziyesince bu civara memur edilip edilmediğinin iş’ârı ricâ olunur.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 213
17 Kânunuevvel 35
TAMİM
Meclis-i Meb’ûsan’ın İstanbul’da in’ikadından evvel, istik lâl-i millî ve tamamiyet-i mülkiyemizin temîni esâsâtı gibi mühim mesâili ehemmiyetle tezekkür ve bu bâbda icap eden esbâba tevessül Heyet-i Temsiliye için en mühim vazifedir.
Heyet-i Temsiliye bu hususâtın müzakeresini millet namına sahib-i salâhiyet olan meb’ûsîn-i kirâm ile takviye olunduktan sonra icrâ etmeği menâfi-i milliye ve vataniye iktizasından addeder. Buna binâen her liva meb’ûsları mahallî heyet-i merkeziye veya heyet-i idâreleriyle müştereken meb’ûs arkadaşlarından birini teşkilât nizamnamemizin dokuzuncu maddesine tevfîkan Heyet-i Temsiliye’ye aza olarak intihap ve ismini inbâ edecektir, işbu aza bir iki günlük kısa bir müzakere ve münakaşadan sonra Dersaadet’e Meclis-i Millî’ye hareket edeceklerdir. Zevât-ı mûmâileyhümün Heyet-i Temsiliye’nin bulunacağı mahalde zaman-ı ictimâı, isim ve adresleri ma’lûm olduktan sonra bi’l-muhabere kararlaştırılacaktır. Heyet-i Temsiliye karîben İstanbul’a yakın bir mahalle nakledilecektir.
Aza-yi mezkûrenin sür’at-i intihâbile isim ve adreslerinin hemen iş’âr buyurulması mercudur.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 214
Şifre
Gayet müstaceldir.
Ankara. 29.12.35
17.12.35 tarih ve bilâ-numara şifreye zeyldir:
1– Bir suretinin Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti heyet-i merkeziyelerine itası ricâ olunur.
Ankara-Eskişehir hattının işlemekte bulunması cihetiyle sühûlet nokta-i nazarından müzakere mahalli olarak Ankara intihap edilmiştir. Binâenaleyh Heyet-i Temsiliye azası olarak intihap kılınmış olan meb’ûsîn-i muhteremenin Kâ nunusani’nin beşinden itibaren Ankara’ya muvâsalatlarına intizâr olunur. Hareketleri hakkında Heyet-i Temsiliye’ye ita-yı ma’lumât buyurulması ricâ olunur.
2– Heyet-i Temsiliye’nin her livadan aza sıfatıyla gelecek meb’ûslarla icrâ edeceği müzakereye diğer meb’ûsîn-i kirâmdan mümkün olduğu kadar fazla miktarda diğer zevâtın da müzâkerâta iştiraki son derecede arzu edilmektedir. Bu hususta icap edenlere tebligat-ı lâzimede bulunulması ricâ olunur.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 215
Şifre
Müstaceldir
Ankara. 30.12.35
Dersadet Çanakkale Mevki-i Müstahkem Kumandanı Şevket Beyefendi’ye
Aydın Meb’ûsu Hüseyin Kâzım Bey’in taşra meb’ûslarına telgrafnameler keşîde ederek en serî vasıta ile Dersaadet’e vürûdlarını talep eylediği vâki olan mürâcaattan anlaşıldı. Mîr-i mûmâileyhin Bekir Sami Bey nezdinde bulunan Heyet-i Temsiliye tebligatından haberdâr edilmesini ve meb’ûsin-i kirâmla meclisin küşâdından evvel vukubulacak müzâkerâtta hazır bulunmak arzu buyuruyorlarsa lütfen ve serian Ankara’ya teşrifleri lüzumunun kendilerine ifhâmı istirham olunur.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 216
Harbiye Nezareti
Nezaret Şubesi
Kalem-i Mahsus
Dersaadet, 31.12.35
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Maruzdur.
Teşkilât-ı milliyenin vatanı kurtarmağa hâdim bir tarzda idâme-i mevcudiyetine şahsen ne dereceye kadar sâi bulunduğum zannederim malûmdur. Bu meselede benim de Heyet-i Temsiliye kadar alâkadar olduğumu ve yapılan işlerde bu gayenin temîn-i tamamî-i masûniyetini hiçbir zaman pîş-i nazardan ayırmamağa vicdanen ve vazifeten mecbur bulunduğumu zikre lüzum görmem. Buraca yapılan her işin yanlış olduğu ve doğru karaların ancak Heyet-i Temsiliye’den sâdır olabileceği gibi bir manayı tazammun eden cevapnameleri şahsıma karşı nev’anma adem-i itimâdı tazammun diyor. Böyle bir vaziyet bu vazifeyi deruhde eylediğim günden beri sırada tahassul eden ihtilâfların halli için bin müşkilât ile masrûf olan mesâimi akamete mahkûm etmektedir.
Nurettin Paşa’nın On İkinci Kolordu’ya tayini için İstanbul’a gelen bi’l-umûm İzmir ve Aydınlılar mütevâliyen mürâcaatlarda bulundular. Aydın cephesinde pek karmakarışık bir halde bulunan Kuvâ-yı Milliye’nin tanzim ve tensîki ve âtiyen ma’rûz kalabileceğimiz ihtimâlâta göre esaslı ve ciddî istihzarat icrası elzemdir. Bunun için de bu işin başında Nurettin Paşa gibi bir zatın bulunmasını erkân-ı harbiye ve ben muvâfık gördük.
Ahmet Fevzi Paşa hakkında da şimdiye kadar muhtelif zamanlarda fikrimi söylemiştim. Ordunun mühim kumanda makamlarında son harekât-ı milliye ile ayân olanak meşgûl olmuş zevâtın bizzat ve resmen bulunmaları harice ve bilhassa ecânibe karşı orduda siyasetin hükümran olduğu manzarasını verir ve bu da herhalde su-i tesiri mûcib oluyor. Nezaret bi’l-fiil bu tesirâtın fiilî tesiri karşısındadır. Halbuki harekât-ı milliye ile bi’l-fiil alâkadar zevât gayr-i resmî olarak daha nâfi ve daha mahzurdan sâlim bir şekilde ifa-yı vazife edebilirler.
Gerek Nurettin Paşa ve gerekse Ahmet Fevzi Paşa menâfi-i milliyeyi müdrik ve ânı halelden vikayeye âzim kimselerdir ve teşkilât-ı milliye ile tevhîd-i mesâi eyleyeceklerdir.
Hal böyle iken ve bâ-husûs Fevzi Paşa’nın tayini irâde-i seniyeye iktirân etmiş iken böyle nezih zevâtın adem-i kabulünde ısrar edilmesi beni cidden müşkil vaziyete sokuyor. Hiç olmazsa Meclis-i Meb’ûsan’ın küşâdına kadar olsun kabinenin devamı için göstermekte kusur etmediğim mesâiye kelâl vermektedir. İzzet-i nefis meselesi halini alan bu vaziyet ıslah edilmediği ve bu zevâtın tayinine muvafakat buyurulmadığı takdirde meclisin küşâdını dahi beklemeden hemen istifaya mecbur olacağımı arz ve bu halde artık Meclis-i Meb’ûsan’ın in’ikadı bir hayal-i muhal olacağına ve bundan da vicdanımın mes’ûl olamayacağına nazar-ı dikkat-i devletlerini celp eder ve bu vesile ile de arz-ı hürmet eylerim efendim.
Harbiye Nâzırı
Cemal
Belge 217
Tahrîrât
Gayet mahremdir
Ankara, 4 Kânunusani 36
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretlerine
Seryaver Salih Bey vedâatile irsal buyurulan 31.12.35 tarihli iki kıta emirname-i devletleri vâsıl-ı dest-i ta’zîm oldu. Salih Bey’in de huzuruyla tezekkür edildi, mevâdd-ı esasiyeye dair nikat-ı nazarımız ber-vech-i âti arz olunur.
1. Heyetimizce Düvel-i Mütelife’nin vatanımızı menâtık-ı nüfûza taksim etmeleri keyfiyeti o derece kuvvetli bir ihtimal halinde görülmemektedir. Temaslarımızdan ve vaziyet-i umumiyeden anladığımıza göre bunlardan her birisi umum vatanda azamî menâfiini temîn etmek gayesini takip ediyor ve bunun için şâyân-ı itimat bir mürâcaat ve istinâd noktası arıyor. İngiliz siyasetinin tamamen aleyhimizde olduğu muhakkaktır. Fakat bunların açıktan açığa muârız görünmeleri esbâbını kabinenin vaz’-ı bî-tarafîsi ile ecânibe izhâr eylemekte olduğu istinâdsızlıkta aramalıdır.
2. Karîben neşri mukarrer olan beyanname hususuna gelince bu ancak hükümetin her nokta-i nazardan Kuvâ-yı Milliye’ye müstenid olduğu kanaatini verecek bir tarîk-i hareket kabulü ve bunu âleme ihsâs ve izhâr eylemesi suretiyle mevkiini siyaset-i hariciyede kuvetli kıldıktan sonra ve sulh murahhaslarının azîmetinden evvel ve fakat Meclis-i Millî ictimâ etmiş ve mecliste esâsât-ı milliyeyi kabul eylemiş ekseriyetin yani “Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Grubu’nun” muvafakat ve iştirak-i tâmmıyla yapması muvâfık ve müessir olabilecektir. Çünkü Meclis-i Millî’de ekseriyet fikrine istinâd etmedikçe bu beyanname düşmanlarımızca hâiz-i kıymet ve itibar addedilmiyecektir. Mütâlaat-ı âcizanemize nazaran bu hususta işe evvelâ kabul olunacak ıslâhâttan değil belki milletin istiklâl ve mülkün tamamîsinden başlamak, ancak bunun temînine muallâk ve meşrût olmak üzere umûr-ı idârenin hutût-ı esasiyesi takrir edilmek muvâfık olacaktır. Millete istinâd ettiğini iddia eden hükümet-i hâzıra için de bu beyannameye esas olacak Sivas Umumî Kongresi beyanname ve nizamnamesindeki hutût-ı mühimmedir ki bunlar da müstakbel hudutlar, devlet ve milletin istiklâli, ekalliyetlerin hukuku, müzaheretin milletçe tarz-ı telâkkisi gibi hususâttır. Bunun şimdiden ihzârı pek lâzım ve Meclis-i Millî’nin küşâdında da ekseriyet grubuyla bi’l-müzakere ilânı zarurî telâkki olunmaktadır.
3. Dahiliye Nâzırı’nın istifasıyla kabinede bir buhran husûlüne sebep görülememektedir. Bundan olsa olsa heyet-i umumiyenin makamı riyâset-i Sadrazam yerine Dahiliye Nâzırı’nın şahsında görmekte olmaları manası çıkarılabilir. Malûm-ı samileridir ki bir kabinede buhran ancak Sadrazam’ın istifasıyla hâsıl olur ki böyle bir halin arzu edilememesinden dolayı da Ali Rıza Paşa’nın istifa etmemesi evvelce bi’l-münâsebe istirham olunmuştu. Fakat izâhât-ı devletlerinden öyle anlıyoruz ki, kabine Dahiliye Nâzırı Şerif Paşa’ya tâbi kalmakta ve müşarünileyh de sakıt damat Ferit Paşa’ya merbût bulunmaktadır. Polis müdürünün elân makamında oturması, memurîn-i dahiliyenin tarz-ı tayini bu irtibatın en bâriz alâmetleridir. Halbuki gerek zât-ı devletleri ve gerekse Ahmet İzzet Paşa Hazretleri bu kabine re’s-i kâra geçtiği zaman eski kabineden müdevver zevât hakkındaki endişemize cevâben temînat-ı kat’iye ve kefalet-i vicdaniyede bulunmuşlardı, istitrâd olarak şunu da arz edelim ki polis müdürü yerinde kaldıkça şahsınız da taht-ı tehlikededir.
4. Meclisin küşâdıyla dahiliye ve hariciye nâzırlarının tebdilinin muhakkak olduğu hakkındaki işaret-i devletlerini iyice anlayamadık. Keyfiyetin tahakkuku için bu iki nâzırın meclis huzuruna çıkmadan evvel istifa edeceklerini şimdiden vaad eylemiş olmaları veyahut Sadrazam Paşa’nın zât-ı şâhâne ile bu bâbda anlaşmış bulunması lâzımdır. Meclisin kabineye itimat reyi vermesi haline göre de bunların tebdili meclisin pâdişâhla anlaşmasına mütevakkıftır.
5. Düşmanların meclisi küşâd ettirmemek isteyecekleri ve her türlü vesileye mürâcaat edecekleri tabiidir. Yalnız meclisin ictimâına irâde etmiş olan zât-ı şâhânenin, bu ictimâı gayr-i meşrû’ telâkki etmesi, irâdesini nakz eylemesi ihtimali vârid-i hâtır mıdır? Fi’l-hakika pâdişâhın Meclis-i Millî’nin gayr-i meşrû’ olduğuna dair bir kanaati varsa o halde meclis, İstanbul’da dağıtmak ve milleti meb’ûsansız bırakmak için mi toplanıyor. Binâenaleyh zât-ı şâhânenin bu bâbdaki nokta-i nazarlarının heyetimizce kat’î olarak şimdiden bilinmesi lâzımdır ki meb’ûsları hariçte, emin bir mahalde toplamak için teşebbüsâtta bulunalım. Aksi halde meclis İstanbul’da ictimâ yüzünden ber-vech-i bâlâ ahvâle dûçâr olursa bunun mes’ûliyeti Dersaadet’te ictimâı hususunda ısrar edenlere râci olacaktır.
6. Meb’ûsların Ankara’ya gelmeleri memleketin halâsı uğrunda aynı kanaatte olan eşhâsın mecliste müttefikan çalışmalarım temîn gayesine ma’tûftur. Mecliste kuvvetli milliyetperver bir grubun teşekkülü mecburiyeti vardır. Bu zaruret de meclisin Dersaadet’te ictimâı yüzünden hâsıl olmuştur. Esasen bunun için umumî bir ictimâ yapılacak değildi. Gelenlerle müdâvele-i efkâr sureti tercih olunmuş ve bu suretle zamanın ziyaına meydan verilmemesi takarrür etmiştir. Bu ekseriyet grubunun Kuvâ-yı Milliye ile yakından anlaşması ve ancak bu suretle mecliste milleti temsil eylemesi en mühim bir noktadır. Aksi halde Meclisi Meb’ûsan nazar-ı ecânibde milleti temsil edemez. Arada maazallah ihtilâf-ı efkâr husûlü ise vatanın pek büyük zararını mûcib olur. Binâenaleyh düşmanların tezviratı, memleketin hayat ve memâtına müteallik bu gibi mesâilde hâiz-i tesir ve kıymet olamaz.
7. Nurettin ve Ahmet Fevzi Paşalar hakkındaki mütâlaa-i devletlerine gelince, evvelki cevapnamemizde her doğru şeyin Heyet-i Temsiliye’den sudûr ettiğini iddia eylemiş değiliz. Tatbiki takrir buyurulan prensip hakkındaki mütâlaat-ı âcizânemizi sual etmiş olduğunuzdan bu bâbdaki mülâhazatımızı arz etmiştik. Mütâlaatımızda isabet olduğuna ait kanaatimizi tekrar ederiz.
Heyet-i Temsiliyemiz kabinenin mevki-i iktidara geldiği tarihte sakıt Damat Ferit Paşa’nın miras-ı seyyiâtı olan Aydın cephesi ve mıntakasının oralardaki Kuvâ-yı Milliye’nin hal ve âtisini son derece alâka ile nazar-ı dikkate almış, hükümetin siyaset-i hariciyesine münasip ve o mıntakanın vaziyet ve ihtiyâcât-ı dahiliyesine muvâfık âti için ümit-bahş bir vaziyetin temînini düşünmüş idi. Tasavvurâtını karara raptetmeden evvel nezaret-i celîleleri ve Erkân-ı Harbiye-i Umumiyesinin nikat-ı nazarını bilmeyi bir vazife addeyleyerek ... tarih ... numaralı ma’rûzâtı ile Ali Fuat Paşa’nın millî kumandan olmasını istîzân ve Konya’ya Cemal Bey’in ifsâdâtıyla husûl bulan vaziyeti ıslah ve mevcut fenalıkları itfâ edilebilecek ve cephe umûrunu tanzim eyleyecek bir kumandan tayinini istirhamla bu meyânda Refet Bey’in de tavzîfi münasip olacağını arz etmişti ... tarih ... numaralı emirname-i cevâbîlerinde “Fuat Paşa’yı Ankara’da Kolordusu başında görmek isterim. Refet Bey ismini zayi etmek şartıyla Aydın Cephesi Kuvâ-yı Milliye Kumandanlığı’na tayini muvâfıktır” buyurulmuştu. Miralay Fahrettin Bey’in behemehâl On İkinci Kolordu Kumandanlığı’na tayinini temîn için delâletimiz talep kılınmıştı ve ilâveten Fahrettin Bey’in nikat-ı nazarımıza göre Aydın cephesinin temîn-i ihtiyacı için her türlü tedâbîri icrâ etmeğe taraf-ı devletlerinden talimat ahzeylemiş bulunduğu da zikrolunmuş idi. Binâenaleyh iş’ârât-ı devletleri Aydın cephesinin esbâb-ı müdafaasını tanzim için heyetimizce tertip kılınan plânın esasını, kaidesini teşkil eylemişti. Buna istinâden cephe ile alâkadar olan resmî ve millî kumandanlar ve ashâb-ı ihtisâs ile muhabere ve kısmen de muhtelif cephelerden davet olunan zevât ile müzakere edilerek, Aydın cephesi hakkında bir plan tertip olundu. Bu plâna nazaran Refet Bey Aydın ve Salihli cephelerinin ve bu cephelerle alâkadar olan geri menâtıkın, Konya da dahil olduğu halde, millî kumandanlığını deruhde etmiş ve Fahrettin Bey de Konya’da Kolordusu başında olarak aynı nokta-i nazara tevfîkan nâfi ve müsmir muâvenet ve faaliyet izhâr etmekte bulunmuştur. Ali Fuat Paşa da emr-i devletlerine tevfîkan kolordusu başında bulunmak üzere Ankara’ya gelmişti. Tertibât-ı maruza neticesi olmak üzere bugünkü vaziyet şâyân-ı memnuniyet bir şekle girmiştir. Binâenaleyh başka bir kumandana lüzum olmadığı gibi Nurettin Paşa’nın tayini halinde de namus ve hayatlarını ortaya koymuş iki kıymetli arkadaşımızın kesr-i kalbine Heyet-i Temsiliye’ye tamamen münkad, makam-ı akdes-i hilâfete merbût Demirci Efe ve maiyetinin memleket için muzır bir şekle girmesine sebebiyet verilmiş olacaktır.
Ahmet Fevzi Paşa meselesine gelince: Yirminci Kolordu mıntakası dahilinde mevcut Kuvâ-yı Milliye’nin bir vaziyet-i hususiyesi vardır ki, umum teşkilât-ı milliye üzerine müessir bulunmaktadır. Bu vaziyetin hiçbir sebep ve suretle tebeddülüne hal ve vaziyet müsait değildir. Ma’rûz vaziyetin muhafaza ve idâmesini temîn için bütün bu mıntakada Ali Fuat Paşa’nın devlet nazarında, umûm nazarında, vaziyetinin her türlü tenkitten, mahzurdan muarrâ bulunduğu kanaatinin mahfuziyeti şart-ı esasidir. Binâenaleyh müşârünleyhin Yirminci Kolordu başından her ne şekil ve suretle olursa olsun infisâli harekât-ı milliye esnasında ileri atılmış, ibrâz-ı fedakârî etmiş bulunması sebebine atfolunacaktır ki, mahfuziyeti müemmen olması zarurî bulunan nikat-ı nazara göre asla kabil-i tecvîz değildir. Esasen hükümetçe vârid siyasî mehâzîri bertaraf kılmak için yapılacak her şey yapılmıştır. Binâenaleyh Ali Fuat Paşa’nın bu mıntakada ve bütün ordu nazarında Yirminci Kolordu kumandanı olarak bilinmesi ve kolordunun da fiilen bugün olduğu gibi kifayet ve iktidarı ve âmâl ve makasid-i hakikî ile tamamen mutabık olduğu, müsellem bulunan 24. Fırka Kumandanı Kaymakam Mahmut Bey’in uhde-i vekâletinde kalması hal ve vaziyetin icâbat-ı zaruriyesindendir. Ahmet Fevzi Paşa hakkında menfî bir mütalaada bulunmak arzu etmeyiz. Fakat şunu da ilâveye mecburuz ki, müşârünleyh tasavvur buyurduğunuz nikat-ı nazardan teşrik-i mesâi kabiliyetini hâiz değildir. Müşarünleyhin daha bidayette vazife-i mahsusa ile geşt ü güzar eylediği zamanlarda vâki mantıksız ifadâtını ...tarihli şifre ile arz eylemiştik. Bunun me’mul olamayacağına dair cevâb-ı samileri alındıktan sonra idi ki, müşarünleyhin bizzat Rauf ve Bekir Sami Beyefendilere yazdığı cevâbî şifrede ordu bugünkü anarşi halinde kaldıkça memleket için felâket muhakkak bulunduğu tarzındaki ifadesi ile teşkilât-ı milliyenin ve bunun zahîri olan ordu münasebetinin kendi ictihadına göre anarşi telâkki edildiği anlaşılmaktadır. Halbuki malûm-ı devletleridir ki ordu, teşkilât-ı milliye kadrosu haricinde değil, belki onun ruh ve esasını teşkil eylemektedir.
Son alınan raporlarda müşarünleyh Fevzi Paşa’nın Gönen’de ilk iş olarak Anzavur meselesinden dolayı bin müşkilâtla ele geçirilebilen canilerin tahliyesini talep eylediği bildirilmektedir. Binâenaleyh vatan ve milletin halâsı mevzu-i bahis olduğu şu hengâmede aynı maksat uğrunda fedakârâne çalışan zât-ı samilerinin vaziyet ve kabiliyet-i mahalliyeyi yakından bilen heyet-i âcizânemizle müdâvele-i efkâr eylemeden tayin buyurmuş oldukları iki zatın adem-i kabulüne ait serd kılınan zarurî ve muhik mütalaatı bir izzet-i nefis meselesi yapmak isteyeceklerini, vatana olan sadakat, millete olan merbutiyetleri itibarıyla gayr-i kabil-i telif gördüğümüzü ve mahzâ, vatan ve milletin menâfii nokta-i nazarına ma’tûf ma’rûzât-ı vâkıâmızın hüsn-i telâkki buyurulacağından emin olduğumuzu samimiyetle arz eyleriz.
İstifaları halinde Meclis-i Meb’ûsân in’ikadının bir hayal-i muhal olacağı kaydına nazaran Sadrazam da dahil olduğu halde kabinenin meşrûtiyet-i idârenin aleyhdârı bulunduğu anlaşılmaktadır. Pek mühim olan bu noktanın tamamıyla teşrih ve izahı heyetimizce zât-ı devletlerinden ricâ olunur.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 218
(Zarfın üstü)
Harbiye Nezareti
Devletlü Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Mektup
Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Dairesi
Şube
Numara
24.12.35 tarihiyle mutâ müşterek takririn vusûlünü tasdik eder. Ve bu bâbda âtideki tafsilâtın İngiltere, Fransa, İtalya hükûmât-ı müfahhamesi fevkalâde komiserlerinin enzar-ı adline vaz’ına kemâl-i hürmetle müsaadeler ricâ ederim:
Malûm-ı asilâneleridir ki, İzmir’in mübtedâ-yı işgali, mahallinde Amiral Calthorpe’un notasıyla başlamış ve bu notada işgalin Düvel-i Mütelife kıtaatı tarafından vukubulacağı ve bunun da bizzat İzmir şehriyle tahkimat hattına maksur kalacağı bildirilmiş ve kısa bir fâsıladan sonra da emr-i işgal sadece Yunan kıtaatına havale ve emanet edilmişti. Yunan kıtaatı tarafından yapılan işgal ve avâkıbının bizi davet eylediği medîd tazallüm ve şikâyetlerimiz bi’n-netice muhtelit bir komisyonun İzmir havalisinde icrâ-yı tahkikat eylemesini icap ettirdi. Ancak şu icabın teslim ve husûlüne değin takdir edemeyeceğim esbâb ile hâsıl olmuş fâsıla-i teehhür içinde pek can-hıraş bir şekil ve seyir alan Yunan yırtıcılığı karşısında esasen dağlara, derelere çıplak ve sefil bir halde dağılarak sığınmış olan halkı artık hıfz-ı hayat ve sıyânet-i namus kaydına düşürmüştü. Hükümet ve ordu daima tahkik komisyonunun adl ü nasfetine nasb-ı itimat etmekle beraber “bir taraftan da hiç olmazsa bu boğuşmanın akıttığı kanları muvakkaten olsun dindirmek için Harbiye Nezaretimiz 23.8.35 tarih ve 5037 numaralı tezkere ile General Milne cenaplarına (A) işaretli merbût teklifte bulunmuştur.
Kuvâ-yı Milliye ile Yunan kıtaatı arasına Osmanlı kıtaatı vaz’ından ibaret olan işbu teklife redd-i cevap edilmesi üzerine yine Harbiye Nezaretince suretleri merbût 20 ve 27.8.35 tarih ve 4963, 5142 numaralı B, C teklifleri yapılmış, ve mıntaka-i işgalin Yunan kıtaatından gayrı İtilâf kıtaatı tarafından işgalini mütemenni işbu iki teklif de tamamen cevapsız bırakılmıştı.
Hüsn-i niyete makrun her gûnâ teşebbüslerinin neticesizliğiyle akan kan karşısında gerek hükümetin ve gerek ordunun uzun müddet seyirci kaldığı bir sırada idi ki General Milne cenapları Harbiye Nezareti’ne tahdîd-i hudûdu gösterir 3 Teşrinisani 919 tarih ve 23/4114 numaralı sureti merbût tezkereyi göndermiş ve halbuki böyle bir tebliğin ahkâmını tatbike Harbiye Nâzırı re’sen salâhiyettar bulunmadığı için usûlen hükümete sebk eden mürâcaati üzerine hükümetçe de zât-ı asilânelerinize sureti merbût . . . tarih ve . . . numaralı nota ile arz-ı hal olunmuştu. Her ne kadar işbu vukuâtı Harbiye Nâzırımız bir münakaşa-i âtiyeden ictinaben suretleri merbût F, G, 5 ve 15.11.335 tarih ve 6338, 6501 numaralı tezkerelerile General Milne cenaplarına hemen ve tamamen ilân eylemiş ise de; fakat işbu tezkereler üzerine müşarünleyh General cenaplarından gerek cevâben ve gerek re’sen yine suretleri merbût H, I işaretli ve fakat yekdiğerini mütenâkız tezakir vürûd etmiştir. Binâenaleyh gerek suretleri merbût evrak-ı muhaberenin lütfen mütâlaası ve gerek arz edilmiş bâlâdaki tafsilâtın nasfet ve mürüvvetleri pek müsellemimiz bulunan zât-ı asilânelerinizi Harbiye Nezaretimize karşı en küçük su-i tefehhümden tenzih edeceğine âcizlerince pek büyük bir kanaat vardır. Bununla beraber mücerred Harbiye Nezareti’nin hükümetçe meclis-i âli mukarrerâtını tatbikte re’sen âmir-i takrir ve icrâ bulunamaması kaide-i düveliyesinin tevlîd eylediği şu gayr-i kabil-i ictinab su-i tefehhümden dolayı ayrıca ve fevka’l-had arz-ı teessür’at eylemekte asla teehhür etmek istemem. Muvakkat hatt-ı hudûdun Yunanlılar tarafından tamamî-i işgaline mümânaat eden kuvvete gelince işbu kuvvetin gördüğü zulm ü taaddi karşısında himayesiz kalmış ve kanına susamış ahali kütlesinden ibaret bulunduğu zât-ı asilânelerinizce pek zâhirdir. Hükümetin ve ordunun işbu mazlum halka karşı himaye göstermemesi gibi mukavemet ibrâz edemeyeceğindeki aczinin de lütfen takdirini pek temenniler ederim ve işte işbu aczin sevk ve tesirleridir ki gerek hükümet ve gerek Harbiye Nezareti şimdiye kadar akmış ve akmakta bulunmuş olan işbu fuzulî kanın önünü almak için daima makamât-ı asilânelerinize istimdâdlar yağdırmış ve meselenin bir an evvel çare-i hal ve adlini niyazlar eylemiştir. Bilhassa ve bi’l-vesile işbu niyazları yine tekrar eder ve gerek hükümet ve gerek Harbiye Nezareti güya meclis-i âli mukarrerâtını tatbik etmiyor gibi bir töhmetten artık tahlîse mürüvveten delâlet buyurulması niyazlarıma da ihtirâmât-ı fâikamı ilâve eylerim.
Belge 219
Harbiye Nezareti
Nezaret Şubesi
Kalem-i Mahsus
Arz-ı mahsustur.
Fevzi ve Nurettin Paşalar hakkında diğer arîza ile vâki olan izâhâtıma ilâveten vaziyet-i umumiye-i hariciye ve dahiliye hakkında ber-vech-i âti arz-ı ma’lumâta lüzum gördüm:
1– Düvel-i Mütelife hakkımızda henüz kat’î bir karar vermediler. Fakat en çok korkulan cihet memleketimizi mıntaka-i nüfûzlara taksim eylemeleri hususudur. İngilizler açıktan açığa bize muârız vaziyettedirler. Fransızlar zâhirî bir yaltaklık gösteriyorlarsa da Adana meselesi ortaya sürülünce derhal tebdil-i tavır ediyorlar. Hatta bir Fransız muhipler cemiyeti teşkili için Celâlettin Arif Bey’e mürâcaat ettiler. Adana’nın tahliyesi şartıyla böyle bir teşebbüse muvafakat olunacağı cevâbını aldılar. Ve bu mesele bu suretle muallâkta kaldı. Amerikalılar da bizim kendi memleketimiz için ne gibi metâlibimiz olduğunu soruyorlar.
Elhâsıl Düvel-i Mütelife’den herbiri bizim ortaya atılmamızı bekliyor. Herhangi birisine göstereceğimiz bir temâyüle karşı diğeri bütün kuvvetiyle vaz’-ı muhalefet almıya müheyyâ bir haldedir.
İstihzarat-ı Sulhiye Komisyonu vesâike müsteniden birçok istihzarat yapıyor. Bizim her şube-i idariye için arzu ettiğimiz ve kabul edebileceğimiz ıslâhâtı tespit ediyorlar. Vahdet-i Osmaniye ve Wilson prensipleri esası dahilinde kabul edebileceğimiz ıslâhâtı müş’ir karîben bir beyanname neşredeceğiz.
2– Vaziyet-i dahiliyeye gelince kabinede Dahiliye Nâzırı bir iki defa istifaya teşebbüs etti. Fakat Meclis-i Millî açılıncaya kadar bir buhrana sebebiyet vermemek için bütün kuvvetin sarfıyla önüne geçildi. Bu heyet-i hükümetin Meclis-i Meb’ûsan açılınca tasfiye olunacağı kanaati kabine heyetince tamamen ma’lûm bir keyfiyettir. Hele Dahiliye ve Hariciye Nâzırlarının değişeceği muhakkaktır. Fakat Hürriyet ve İtilâf Partisi ve İngilizler Meclis-i Meb’ûsan’ı açtırmamak için bütün kuvetleriyle çalışıyorlar. Hatta İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin zât-ı şâhâneye mürâcaatla bu meclisin meşrû’ olmadığını beyan ve feshini istirham eyleyecekleri haber alındı. Hükümetin bütün mesâisi Kânunusani’nin onuna doğru açılacak olan Meclis-i Meb’ûsân toplanıncaya kadar bu gibi tesirâta mukavemet ve meclisin küşâdını temîn etmektir. Binâenaleyh bu on gün için hükümetin en kuvvetli bir şekilde mevcudiyeti elzemdir.
3– Meb’ûsanın intihâbında hiçbir suretle müdahale vâki olmadığı kanaati maa’ş-şükran her yerde hâsıl olmuştur. Ancak taşra meb’ûslarının İstanbul’a gelmezden evvel Ankara’da hususî bir ictimâ akdedecekleri haberi intihâbatın her türlü müdahaleden âzâde kaldığı hakkındaki hüsn-i kanaati tamamen zîr ü zeber edecek bir şekildedir. Her taraftan bu keyfiyet ileri sürülmekte ve tezvirat için âlet ittihâz edilmektedir. Meb’ûsların böyle toplu bir manzara göstermemelerinin temînini ve kendilerine vâki olacak izâhâtın nazar-ı dikkati celp etmeyecek surette temîn-i itasını hassaten ricâ eylerim. Zât-ı devletlerine ve rüfeka-yı muhteremeye ayrı ayrı, ihda-yı selâm ve takdim-i ihtiram eylerim efendim.
31 Kânunuevvel 335
Harbiye Nâzırı
Cemal
Belge 220
Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin Ankara’yı ilk teşriflerinde memleket eşrâf ve mütehayyizânına îrâd buyurdukları nutkun suretidir.
Heyet-i Temsiliye zamanında
Muhterem Efendiler!
Heyet-i âcizânemizi Ankara’ya muvâsalatımız günü umum ahalinin erkek, kadın, çocuk tekmil halkın samimî ve vatanperverâne tezâhürât-ı fevkalâdesiyle taltif buyurdunuz. Bugün müctemian şeref-i ziyaretinizle de bahtiyar kıldınız. Bu münasebetle de heyet-i âcizânemizin derin hürmet ve teşekkürlerini takdim etmekle kesb-i mübahat eylerim.
Muhterem vatandaşlarımızı böyle müctemi bir halde selâmlamak bizim için kıymetli bir fırsattır. Müsaade buyurursanız, bu fırsattan istifade ederek kısa bir hasb-i halde bulunmak isterim.
Efendiler!
Cümlenizin malûmudur ki harbin son devresinde Amerika Reisicumhuru Wilson, on dört maddeden ibaret bir programla ortaya çıktı. Bu program milletlerin kendi mukadderâtına hâkimiyetini temîn ediyordu. Programın on ikinci maddesi ise münhasıran Türkiye’ye, devletimize ve milletimize aittir. Wilson bu madde ile Türkiye’nin, milletimizin, hâkimiyet-i tâmmeye mâlik olması lüzumunu dermeyan ettikten sonra buna bir iki kayıt da ilâve etmiştir. O kuyûd şunlardır: Aramızda yaşâyân anâsır-ı gayr-i Müslime’nin emniyetlerini ve serbestî-i inkişaflarını temîn etmek .... Bir de Boğazların küşâde bulundurulmağıdır. Umum İtilâf Devletleri Wilson’un prensiplerini kendi menfaatleri için muvâfık gördükleri gibi bizim devletimiz de bu on ikinci maddeyi kabulde hiçbir beis görmedi. Ve kabul etti. Hakikaten kabul edilebilecek bir prensiptir. Çünkü Mister Wilson’un istediği anâsır-ı gayr-i Müslime’nin emniyet-i can ve malları ve her türlü hukuk ve esbâb-ı inkişafları için icap eden her şeye zaten öteden beri devletimiz ve milletimiz tarafından riayet edilmiş idi. Fi’l-hakika anâsır-ı gayr-i Müslime’nin Osmanlı Devleti ve milleti âgûşunda mazhar oldukları imtiyâzat üç asrı mütecâviz bir zamandan beri ziyadesiyle mevcuttur. Binâenaleyh bu kayıt bizim için yeni bir şey değildir.
Boğazların serbestisi meselesine gelince:
Bu güzergâhta pâyitahtımız, kalpgâh-ı devletimiz vardır. Bunun emniyetini ba’de’l-istihsal umum ticarete âmâde olarak küşâd edilmesi de lâzimeden görülür. İşte devletimiz ancak bu esâsât dairesinde muharebeden çıkmak ve mütareke yapmak kararını verdi. Bunun neticesi olarak İtilâf Devletleriyle 30 Teşrinievvel 1334’te mütareke akdetti. (Mütarekenameyi göstererek) Malûmunuz olan mütarekename budur. Tabii cümleniz bunun muhteviyâtını bilirsiniz. Muhteviyâtı ile tatbikatı arasında nekadar azîm farklar olduğunu bir daha umumun nazar-ı dikkatine vaz’etmek isterim. Mütarekenamenin bazı mühim maddelerini hatırlatacağım:
Meselâ beşinci maddeye nazaran hudutların muhafazası ve asayiş-i dahiliyenin idâmesi için lüzum görülecek kuvâ-yı askeriyeden mâadâsı terhîs olunacak... İşbu kuvvetlerin miktar ve vaziyetleri tarafeynin müzakeresiyle takarrür ettirilecek idi.
Pek mühim olan yedinci madde “İtilâf Devletleri’nin herhangi sevkü’l-ceyş noktasını işgal hakkını hâiz olmalarını, Müttefiklerin emniyetlerini tehdit edecek vaziyet zuhûrunda” şart-ı sarîhiyle tayin etmiştir.
Onuncu madde yalnız “Toros tünellerinin Müttefikler tarafından işgali”ne ilh... münhasırdır.
On ikinci madde “hükümet muhhaberâtı müstesna olmak üzere telsiz telgraf ve kabloların murakabesini ilh...” tecvîz ediyor.
On beşinci maddede, “memâlik-i Osmaniye dahilindeki hutût-u hadidiyenin” yalnız ve ancak murakabesi mevzu-i bahistir. On altıncı maddede “Kilikya’daki ordularımızdan mahallinin inzibatı için iktiza eden kuvvetin orada terki ve mütebakisinin beşinci maddeye tevfîkan terhîsi” pek sarîh olarak mezkûrdur. Ve bundan başka hiçbir kayıt ve şart yoktur.
Yirmi dördüncü madde “vilâyât-ı sittenin herhangi bir kısmının işgali hakkını İtilâf Devletleri’ne muhafaza ettiren sebep, bu vilâyetlerde iğtişâş zuhûru hali olacağı” sarîhtir.
İşte efendiler; mütarekenamenin en çok nazar-ı dikkati câlib noktaları bunlardır.
Bu maddelerin mazmunlarıyla tatbikatı arasında tetabuk var mıdır?. Meselâ mütarekenamenin ilk akd olunduğu zamanlarda İngilizler Musul’u işgal etti. Mütarekenamenin akdinde bizim ordumuz Musul’da, İngilizler cenupta idi. Mütarekeden sonra oradaki kumandanla iğfalkârâne temas ederek askerlerini Musul’a soktular. İstanbul’u berrî ve bahrî kuvvetleriyle işgal ettiler. Bu hususta mütarekenamede müsaade var mıdır?
Adana havalisini, Urfa’yı, Ayıntap ve Maraş’ı evvelâ İngilizler ve ba’dehu Fransızlar işgal ettiler. Buna dair de mütarekede bir madde yoktur. Kilikya’da bizim kuvâ-yı askeriyemizden beşinci madde mûcibince mahallî inzibatını temîn edecek kadarı bırakıldıktan sonra fazlası terhîs edilecekti. O halde bu tatbik edilmiş olan şekil nedir?
İtalyanlar Antalya’yı işgal ettiler, muharip bulunmadığımız Yunanlılar da İzmir ve havalisini işgal ettiler, hulâsa mütarekenameyi baştan başa hurdahaş ettiler, bu tecavüzata, bu hakşikenâne muamelâta karşı İstanbul’daki hükümet-i merkeziyeler maa’t-teessüf âciz bir vaziyet aldı. Hatta yapılan haksızlıkları protesto bile etmemişlerdir.
Evet İstanbul’un, Antalya’nın, Kilikya’nın haksız işgallerini protesto dahi etmemişlerdir. Bunu yapmadıktan başka İstanbul ’da meselâ henüz sulh akd etmediğimiz bir milletten jandarmamıza kumandan tayin ettiler. Kömür tedârikindeki müşkilâtı iktihâm edememek aczi yüzünden İstanbul’un tramvaylarını, su kumpanyasını, bütün şimendifer hatlarımızı henüz hâl-i mütarekede bulunduğumuz İtilâf Devletleri’nin taht-ı idâresine verdiler. Halbuki biliyorsunuz, mütarekenamede yalnız şimendiferler için kontrol mevzu-ı bahistir. Yoksa idâresini sulh yapmadığımız Düvel-i Mütelife’ye tevdî etmek akıl ve vicdanın kabul edemiyeceği hususâttandır. Hatta efendiler! Büyük bir teessürle söylemeye mecburum ki, Bâbıâli’nin muhafazasını bile Ferit Paşa son zamanlarda ecnebilere terketmiştir. Memleketin dahilî asayişini, hudutlarını temîn ve muhafaza için lüzumu kadar asker silâh altında terk edilecekti. İlk zamanlarda seksen bini mütecâviz bir kuvvet kâfi görüldü. Bi’l-âhire İtilâf Devletleri kırk üç bine tenzil ettiler, bir müddet sonra da birçok vasıtalarla bu miktarın da dûnuna indirildi. Bütün eslihamızın sürgü kollarını çıkararak sandıklarla gönderdiler. Milletimizi, memleketimizi tamamen müdafaasız bırakmak maksadını takip ettiler.
Görülüyor ki efendiler! İtilâf Devletleri iki noktalarda hânis bulunuyorlar. Birincisi: Wilson prensiplerini Versailles Konferansı’nda kabul ve ilân ettiler. Buna nazaran on ikinci maddeyi ve bunun hükmünce bizim hukukumuzu kabul ettiler. Halbuki fiilî hareketlerde Wilson prensiplerini, Türkiye’nin hayat ve mukadderâtını zâmin ve kâfil olan on ikinci maddeyi nazar-ı dikkatten dûr tuttular. İkincisi: Şeref ve namusları üzerine imza etmiş oldukları mütarekenamenin hiçbir noktasına riayet etmedikten başka on ikinci maddenin ahkâmına muhâlif olmak üzere devletimizi manda altına almak ve hatta büsbütün inkısâma uğratmak kararlarına kadar ileri gittiler.
Bi’t-tabi Efendiler bu hal şâyân-ı dikkattir. İtilâf Devletleri’ nde büyük bir zihniyet tebeddülü görülüyor. Mütarekenamenin akdinde hür ve müstakil yaşamağa lâyık bir Osmanlı milleti kabul ettikleri halde aradan bir iki ay geçtikten sonra bu kanaatlerden tecerrüd ediyorlar. Başka renk ve manada kararlar veriyorlar. Bunun sebebi şu suretle izah olunabilir: Ecnebiler kendi menâfi-i iktisadiye ve siyasiyelerini tatmîn edebilmek için aleyhimizde icat ettikleri iki mütâlaayı yürütmeğe başladılar, bu mütâlaalardan birincisi güya milletimizin anâsır-ı gayr-i Müslime’yi müsavat ve adâlet düstûruna tevfîkan idâreye gayr-i muktedir olduğu.
İkincisi de güya milletimiz heyet-i umumiyesiyle kabiliyetten mahrum bulunduğundan bahçe halinde bulunan yerlere girmiş ve oralarını harabezara çevirmiş... Birincisi ile millete zalimlik atf ü isnâd ediyorlar. İkincisi ile kabiliyetsizlik... Eğer bu iki mütâlaa cidden vârid olsa idi, milletimizin müstakil yaşamağa hakkı iddia olunamazdı. Hakikaten zulüm medeniyetle kabil-i telif değildir. İstidatsızlık da şâyân-ı af bir şey olamaz. Çünkü milletler işgal ettikleri arazinin sahib-i hakikisi olmakla beraber beşeriyetin vekilleri olarak da o arazide bulunurlar. O arazinin menâbi-i servetinden hem kendileri istifade eder ve dolayısıyla bütün beşeriyeti istifade ettirmekle mükelleftirler. Bu düstûra göre bundan âciz olan milletler hakk-ı beka ve istiklâle lâyık olamamak lâzım gelir.
Halbuki bu mütâlaat bizim hakkımızda kat’iyen gayr-i vâriddir. Her ikisi de mahz-ı iftiradır. Milletimizin kabiliyetsiz olmadığı tarihen ve mantıkan sâbittir. Bunun delilini yine ecânibin kendi muamelelerinde bulabiliriz. Avrupa devletleri mütarekeden evvel ve mütareke anında mütarekename ile “kendi hudûd-ı millisi dahilinde yaşamaya lâyık Türkiye kabul etmişlerdir” aradan bir sene geçmeden nasıl oluyor da bir millet zalim ve kabiliyetsiz oluyor. Ve bundan dolayı hakk-ı hayattan mahrum edilmek isteniliyor. Avrupa devletleri milletimizi evvelce bilmiyorlar mıydı? Wilson prensiplerini kabul ve mütarekenameyi imza ettikleri zaman altı asırlık bir milletin mahiyeti, kabiliyeti hakkındaki ma’lumâtları noksandı da bir iki ay zarfında mı ikmâl ettiler?. Hakkımızda tatbik edecekleri kararları bilmiyorlardı da sonra mı hatırlarına geldi?
Halbuki düşününüz efendiler! Milletimiz ufak bir aşiretten; anavatanda müstakil bir devlet tesis ettikten başka garp âlemine, düşman içine girdi ve orada azîm müşkilât içinde bir imparatorluk vücuda getirdi. Ve bunu, bu imparatorluğu altı yüz seneden beri kemâl-i şevket ve azametle idâme eyledi. Buna muvaffak olan bir millet elbette âli hasais-i siyasiye ve idâreye maliktir. Böyle bir vaziyet yalnız kılıç kuvvetiyle vücuda gelemezdi. Cihanın malûmudur ki Devlet-i Osmaniye pek vâsi olan ülkesinde bir hudûdundan diğer hudûduna ordusunu sür’at-i fevkalâde ile ve tamamen mücehhez olarak naklederdi. Ve bu orduyu aylarca ve belki de senelerce hüsn-i iaşe ve idâre ederdi. Böyle bir hareket yalnız ordu teşkilâtının değil, bütün şuabât-ı idariyenin fevkalâde mükemmeliyetine ve kendilerinin kabiliyeti olduğuna delâlet eder.
Milletimizin zalim olması meselesine gelince, bu da sırf iftiradan, mahz-ı kizbden ibarettir.
Efendiler, hiçbir millet, milletimizden ziyade ecnebi unsurların iti’kadat ve âdâtına riayet etmemiştir. Hatta denilebilir ki edyân-ı sâire erbâbının dinine ve milletine riayetkâr olan yegâne millet bizim milletimizdir.
Fatih İstanbul’da bulduğu dinî ve millî teşkilâtı olduğu gibi bıraktı. Rum patriki, Bulgar eksarhı ve Ermeni kategigosu gibi Hıristiyan rüesâ-yı diniye hâiz-i imtiyâz oldu. Kendilerine her türlü serbestî bahşedildi.
İstanbul’un fethinden beri, gayr-i Müslimlerin mazhar bulundukları bu imtiyâzât-ı vâsia milletimizin dinen ve siyaseten dünyanın en müsaadekâr ve civanmert bir milleti olduğunu isbât eder en bâriz delildir.
Milletimize bu isnâdatta bulunan muârızlar insaf etsinler de dünyanın en büyük ve medenî milleti olduğunu iddia edenlerden, din-i İslâm’ı suret-i resmiyede tanımayan, İslâmları Pazar gününü yevm-i tatil ve mübarek suretinde tanımaya icbâr eden ve İslâmların yevm-i mahsusu olan Cuma gününü resmen tanımayan milletler olduğunu unutmasınlar.
Memleketimizde yaşâyân anâsır-ı gayr-i Müslime’nin başına ne gelmiş ise, kendilerinin ecnebi entrikalarına kapılarak ve imtiyâzlarını su-i istimâl ederek suret-i vahşiyânede takip ettikleri iftirâk siyaseti neticesidir.
Her halde Türkiye’de zuhûra gelmiş şâyân-ı arzu olmayan bazı ahvâl birçok esbâb ve mazerete istinâd etmektedir. Bunu da kat’î olarak arz edebilirim ki bu ahvâl, Avrupa devletlerinde mazeretsiz irtikâb edilmiş bunca i’tisafattan pek dûn bir mertebededir.
Rusya’nın Polonya’ya karşı bir buçuk asır müddet takip ettiği hunrîzâne siyaset, Kafkasya’da Çerkeslere, ve Pogrom namıyla Musevilere tatbik ettiği mezâlim bu meyânda sayılacak misâllerdendir.
Tekrar ediyorum, aleyhimizde serd edilen mütâlaat yanlıştır. Bu hakikat tarihen ve mantıkan sâbittir. Bu hususu yalnız garba değil, hatta vatandaşlarımıza da ehemmiyetli bir surette ihtar etmek lüzumunu hissediyorum. Çünkü nadirattan olmakla beraber teessüfle işitiyoruz ki milletin tarihini okumamış veya hiss-i milliden mahrum kalmış olması lâzımgelen bazı şahıslar, ecnebilerin aleyhimizde serd ettikleri ithâmâtı reddetmedikten başka vatanlarını, milletlerini kabahatli göstermekten çekinmiyorlar. Hâlâ bugün, Sultani Mektebi’nin salonlarını aleyhimizde konferans verdirmek için ecnebilere küşâde bulunduranlar var, bu gibilere lânet...
Efendiler! Düşmanlarımız hakkımızda icat ettikleri iftiralarını bir aralık Paris Konferansı’na da kabul ettirir gibi oldular. İhtimal bunun neticesi olarak daha muharebe esnasında biribiriyle yaptıkları hafî ahidnamelerin ve teati ettikleri sözlerin tatbikatına başlanmış idi. İzmir, Antalya, Adana, Ayıntap, Urfa ve Maraş’ın işgalleri hep bir mütekabil taahhüdât neticesi olsa gerek... Halbuki haktan, adâletten bahseden İtilâf Devletleri’nin bu gibi muamelelerde bulunmamaları lâzım gelirdi, medeniyet ve insaniyetten bahsedenlerden buna intizâr edilmezdi.
Fakat Efendiler!.. Her halde âlemde bir hak vardır. Ve hak kuvvetin fevkindedir. Şu kadar ki milletin hukukunu müdrik olup müdafaa ve muhafazası emrinde her türlü fedâkârlığa müheyyâ olduğuna dair âleme bir kanaat vermek lâzım gelir. İşte düşmanlarımızın bu hareketi, milletimizi bu idrâkten ve bu hiss-i fedakârîden mahrum zannettiklerinden neş’et eylemiştir.
Fakat doğrusunu söylemek lâzım gelirse mütarekeden beri biribirini vely eden hükümetlerimizin memleketin ma’rûz kaldığı haksızlıklara karşı kusurlu ve akılsızca hareketleri aleyhimizdeki yanlış fikirleri teyide medâr olmuştur. Meselâ Tevfîk Paşa vatanımızın bir kısmını Ermenistan’a ilâvede bir beis görmemekte idi. Ferit Paşa beyânât-ı resmiyesinde vilâyât-ı şarkıyede vâsi bir Ermenistan muhtariyetinden bahsettiği gibi Paris’te de cenup hudûdumuzun Toros olabileceğini söylemişti. Toros’un cenubunda Arapça tekellüm edildiğini zannediyor. Ve Toros’tan ta Antakya’ya kadar olan mıntıkanın Türklerle meskûn ve bin senedenberi Türk kanıyla yoğrulmuş olduğunu bilmiyordu. İşte bu gibi hükümetlerin tavr u hareketleridir ki, milletimizi mazisini unutmuş milletin ve hususî medeniyetlerin bahşettiği hukuktan, bihaber, kansız, miskin bir millet olarak tanınmasına yol açılmıştı. Milletimizin kendini bu suretle telâkkiye meydan vermesinde pek büyük bir kabahati vardı. Milletimizin o kabahati efendiler, hükümet-i merkeziyenin icrââtıyla Avrupa’nın namusuna fart-ı itimat göstermiş olmasıdır. İşte bu kabahatten nâşi kendi kıymetini, mahiyetini, fezailini unutturmak derecesine düşmüştür.
İzmir hâilesinden sonra idi ki, milletimiz hakikaten mütehassis ve mütenebbih oldu. Ve derin bir uçuruma sürüklendiğini idrâk etti. Ve onu müteakib hukukunu bizzat müdafaaya karar verdi, tabii bunu yapabilmek için bir şekil almak, taazzuv etmek lâzım gelirdi. Zaten her taraftan teşkilât ve taazzuvat daha evvel başlamış idi. Fakat evvelâ Erzurum ve ba’dehu Sivas Kongrelerinde vahdet-i umumiyemiz vücuda geldi. Erzurum ve Sivas Kongrelerinin bütün cihana karşı olan beyannamesi ve nizamnamesi muhteviyâtı hâiz-i ehemmiyettir. Esasen muhteviyâtı cümlenizce malûmdur. Fakat müsaade ederseniz her ikisinden bazı noktaları burada tekrar hatırlatmak isterim: Nizamnamenin teşkilâta ait sahifesinde görülüyor ki maksat “Osmanlı vatanının tamamiyetini ve makam-ı muallâ-yı hilâfet ve saltanatın ve istiklâl-i millinin masûniyetini temîn zımnında Kuvâ-yı Milliye’yi hâkim kılmaktır.”
Efendiler! Bir millet mevcudiyeti ve hukuku için bütün kuvvetiyle, bütün kuvâ-yı fikriye ve maddiyesiyle alâkadar olmazsa, bir millet kendi kuvvetine istinâden mevcudiyet ve istiklâlini temîn etmezse şunun, bunun bâziçesi olmaktan kurtulamaz. Hayat-ı milliyemiz, tarihimiz ve son devirde tarz-ı idâremiz buna pek güzel delildir. Bu sebeple teşkilâtımızda Kuvâ-yı Milliye’nin âmil ve irâde-i milliyenin hâkim olması esası kabul edilmiştir. Bugün, bütün cihanın milletleri yalnız bir hâkimiyet tanırlar: hâkimiyet-i milliye. Teşkilâtın diğer teferruatına bakacak olursak işe köyden ve mahalleden, köy ve mahalle halkından yani ferdten başlıyoruz.
Ferdler mütefekkir olmadıkça, hukukunu müdrik bulunmadıkça kütleler istenilen istikamete, herkes tarafından iyi veya fena istikametlere sevk olunabilirler. Kendini tahlîs edebilmek için her ferdin mukadderâtıyla bizzat alâkadar olması lâzımdır. Aşağıdan yukarıya, temelden çatıya doğru yükselen böyle bir müessese elbette rasîn olur. Şüphe yok, her işin başlangıcında aşağıdan yukarıya doğru olmaktan ziyade yukarıdan aşağı olması zarureti vardır.
Birincisinin tecellisinde bütün beşeriyet için gayeye vusûl müyesser olmuş olurdu. Böyle olmanın imkân-ı amelî ve maddisi henüz bulunamadığından bazı müteşebbisler, milletlere verilmesi lâzım gelen istikametin itasında delâlette bulunuyorlar. Bu suretle yukarıdan aşağıya taazzuv ettirilebilir. Biz memleketimiz dahilindeki seyahatlerimizde bi’t-tabi birinci tarzda başlamış olan teşkilât-ı milliyemizin mebde-i hakikiye, ferde kadar indiğini ve oradan tekrar yukarıya doğru hakikî taazzuvatın başladığını kemâl-i şükranla gördük. Bununla beraber derece-i tekemmüle vâsıl olduğunu iddia edemeyiz. Bunun için suret-i mahsusada aşağıdan yukarıya tekrar bir taazzuvun husûlü gayesine suret-i mahsusada sarf-ı mesâi etmemiz bir vazife-i milliye ve vataniye telâkki edilmelidir.
Beyannememizin de bazı noktalarından tekrar bahsetmek isterim. Osmanlı İmparatorluğu’nun muharebeden evvelki hududu malûmunuzdur. Harb-i Umumî’nin neticesi birtakım fedakârlık ihtiyârına devletimizi mecbur kılıyor, buna nazaran devlet için millî yeni bir hudut kabul ettik. Bu hudut beyannamemizin birinci maddesinde musarrahtır. Teferruat itibarıyla bilmeyenler olabilir. Ve bi’t-tabi mazurdurlar. Bu hudut tahassul ederken işin içinde bulunduğumdan bunu da arz edeceğim:
Mütareke akdolunduğu gün ordularımız fiilen bu hatta hâkim bulunuyordu. Bu hudut İskenderun körfezi cenubundan Antakya’dan Halep ile Katma istasyonu arasında Cerablus köprüsü cenubunda Fırat nehrine mülâki olur. Oradan Deyr-i zor’a iner; ba’dehu şarka temdîd edilerek, Musul, Kerkük, Süleymaniye’yi ihtivâ eder. Bu hudut ordumuz tarafından silâhla müdafaa olunduğu gibi aynı zamanda Türk ve Kürt anâsırıyla meskûn aksâm-ı vatanımızı tahdîd eder. Bunun cenup aksâmında Arapça mütekellim dindaşlarımız vardır. Bu hudut dahilinde kalan aksâm-ı memâlikimiz camia-i Osmaniye’den lâyenfek bir kül olarak kabul edilmiştir. Beyannamenin dördüncü maddesine bakalım!. Bu madde ile biz, bizimle beraber yaşâyân anâsır-ı gayr-i Müslime’yi aynı hukuk ve aynı salâhiyette kabul ediyoruz. Hepimiz bu devletin Müslüman ve anâsır-ı gayr-i Müslime dahil olarak aynı suretle tebaasıyız. Ve bu itibarla cümlemizin hukuku birdir, içimizde yaşıyan gayr-i Müslim vatandaşlarımıza bizim hâkimiyet-i siyasiye ve muvazene-i ictimâiyemizi ihlâl edecek fazla birtakım imtiyâzat veremeyiz. Bu madde, dahilî siyasetimizdeki kanaat-i umumiyemizi izah etmektedir. Yedinci madde; siyaset-i hariciye hakkındaki nokta-i nazarımızı bildirir. Her halde devlet ve milletimiz dahilen ve haricen bütün manasıyla müstakil kalacaktır. Bize başka bir tarz-ı idâre tatbik edilemez. Bu bâbda birçok muhtelif esbâbın başında en büyük ve mühim sebep şudur. Dinen dahi müstakil olmak mecburiyetindeyiz. Yalnız vâsi olan memleketimizi serî bir surette imar edebilmek için ve milletimizin az zamanda ilim ve marifetini icâbat-ı asriyeye göre yükseltmek için müftekir olduğumuz hususâtı takdir ederiz. Ancak bu hususta bize muâvenet edebilecek devletin nasıl olabileceği yedinci maddede musarrahtır. Böyle bir devletin muâvenetini hüsn-i telâkki ederiz.
İşte Efendiler! Erzurum ve Sivas Kongrelerinde tespit edilen esâsât ve nikat-ı nazar başlıca bunlardan ibarettir. Bu esâsât sayesinde bütün milletimiz müttehid bir hale gelmiştir. Bu maksad-ı mukaddesin temîni ile iştigal edildiği bir sırada pek âlâ hatırlarınızdadır ki, Ferit Paşa buna mâni olmağa kalkıştı. Bu teşebbüsâtı memleket dahilinde su-i tefsire uğraştı, İttihatçılıktır dedi. Bu isnâd efkâr-ı dahiliye ve hariciyede muvaffak olamadı. Bunu gördükten sonra yeni bir silâh aradı. Bolşeviklik dedi. Resmî telgraflarında Bolşeviklerin Karadeniz’den takım takım Samsun, Trabzon ve dahile doğru yürüdüğünü, memleketi alt üst ettiğini resmen işâa eyledi. Bunlar da müessir olamadı. Ferit Paşa ve kabinesi daha ileriye gittiler. Bazı yerlerde ahali-i İslâmiye’yi iğfal ederek üzerimize sevk etmek, millet için, vatan için çalışanları imhâ etmek kasdında bulundular. Tabii bunlarda da muvaffak olamadılar. Fakat nihayet millet Ferit Paşa’ya adem-i itimat göstermeye mecbur oldu. Kabine iskat edildi. Vahdet-i milliye kesb-i resanet etti.
Teşkilât-ı milliyenin husûle getirmiş olduğu dahilî ve haricî vaziyet ile eski vaziyet arasında fevkalâde farklar mevcuttur. Dahilen emniyet ve asayiş nokta-i nazarından gayr-i kabil- i mukayese tebeddülat vardır. Haricen ecnebilerin hakkımızda verdikleri ve verebilecekleri imhâ ve idam kararının pek yanlış olduğu artık bütün İtilâf Devletlerince takdir olunmuş ve teşkilât-ı milliyenin kıymet ve ehemmiyeti gayr-i kabil-i inkâr görülmüştür. İtilâf Devletleri’nden ihtimal bazısı henüz menâfi-i hususiyesini temîn etmek için milletten başka bir yerde nokta-i istinâd arıyor. Millet vahdet ve azminde sebat ettikçe bu gibilerin de hakikati kabul edeceklerinde şüphe yoktur. Şimdi lâzım olan milletimizin sebatkârâne bir surette azminde devam etmesi ve İstanbul’da karîben toplanacak meb’ûslarımızın vazife-i teşriiyelerini bi-hakkın ifa edebilmesidir. Her halde millet hükümetin nigehbânı olmak lâzım gelir. Çünkü hükümetlerin icrââtı menfî olup da millet itiraz etmez ve ıskat etmezse bütün kusur ve kabahatlere iştirak etmiş demektir. Ferit Paşa Paris’e gittiği zaman aldığı cevâbî nota tamamen arz ettiğim mealdedir. Fi’l-hakika şunun bunun bâziçesi olabilen milletler hukukunu gayr-i müdriktirler demektir. Ve böyle bir millet murakabe altında bulundurulmaya müstehak olur.
Millet Ferit Paşa’yı ıskat ettikten sonra yerine gelen Ali Rıza Paşa âmâl-i milliye dairesinde milletle müştereken çalışmayı kabul etti. Ferit Paşa’nın sukutuyla Ali Rıza Paşa’nın geçmesi meselesinde milletin alâkası bi’t-tabi birinciyi ıskattadır. Bundan başka bir şey yapamazdı. Reis-i vükelâyı bi’t-tabi zât-ı şâhâne intihap eder. Ve müşarünleyh de arkadaşlarını... Bu yeni kabineye eski kabineden bazı zevât dahil olmuştu. Bu sebeple Heyet-i Temsiliyemiz mütereddid kaldı. Birtakım şartlar dermeyan etmek mecburiyeti görüldü. Nihayet itilâf edildi. Hükümetle yapılan itilâfnamede üç noktaya istinâd ediliyordu. Kuvâ-yı Milliye’nin meşrû’iyetinin tasdiki.
Meclis-i Millî’nin ictimâına kadar mukadderât-ı millet hakkında kat’î ve son taahhüdâtta bulunulmaması, sulh konferansında milletin mukadderâtını müdafaa edecek murahhasların eskisi gibi menâfi-i millet ve memleketi gayr-i müdrik olanlardan intihap edilmemesi. Hükümet bu üç noktayı kabul etti. Ve teferruat üzerinde daha ziyade anlaşabilmek için Bahriye Nâzırı Salih Paşa’yı gönderdi, Bahriye Nâzırı Amasya’da Heyet-i Temsiliye ile mülâkat etti. Müşarünleyh ile vukubulan müzakerede ben de bulundum. (Göstererek) Bu beyanname ve nizamnamemizin her satırı beraber okundu. Tamamen mutabakat-i efkâr hâsıl oldu. Bu müzâkerât esnasında diğer bir mesele-i mühimmenin mevzu-i bahis edilmesine lüzum görüldü. Meclis-i Millî’nin mahall-i ictimâı!. İstanbul’un bugün içinde bulunduğu elîm şerâit içinde Meclis-i Meb’ûsan’ın, millet vekilerinin vazifelerini kemâl-i serbestî ile ifa edip edemiyeceği cây-i teemmül görüldü. Bunun için meclisin hariçte toplanması düşünüldü. Salih Paşa’nın İstanbul’a avdetinden sonra hükümet-i merkeziye bu fikre iştirak etmedi. bi’t-tabi bütün mehâzîrine rağmen İstanbul’da ictimâı lâzım geldi. Maamafih Heyet-i Temsiliyece mehâzîre karşı icap eden tedâbîr ittihâz edilmiştir.
Efendiler! Teşkilât-ı milliyemizin bugün takip ettiği gaye vatanın inkısâmdan ve milletin esaretten tahlîsine ma’tûftur. İnşaallah zaman-ı karîbde teşkilât-ı milliye bu gayenin istihsaliyle deruhde ettiği vazife-i vataniyesini ifa edecektir.
Fakat vazifesini ikmal etmiş sayılacak mıdır? Bence bundan sonra da pek mühim vazife-i vataniye ve milliyemiz vardır. Ez-cümle ahvâl-i dahiliyemizi ıslah ile milel-i mütemeddine meyânında faal bir uzuv olabileceğimizi fiilen isbât etmek lâzımdır. Bu gayede muvaffak olmak için siyasî mesâiden ziyade ictimâî mesâiye ihtiyaç vardır. Teşkilât-ı milliyemizin böyle bir gaye için nasıl bir şekil almak lâzım geleceğini şüphesiz milletimizin âmâl-i umumiyesi tayin ve tesbit edecektir. Şimdilik Heyet-i Temsiliye, meb’ûsların kemâl-i emniyetle ifa-yı vazife eyledikleri tahakkuk edeceği güne kadar kemâ fi’s-sâbık vazifesine devam edecektir.
Efendiler! Ümit ederim ki, müsait bir sulh akdinden sonra vaziyetimiz hüsn-i idâre edilirse evvelki hudut dahilindeki vaziyetimizden daha iyi olur. Bu noktada bir fikir izah etmek istiyorum: Cemiyetimiz nokta-i nazarından çizdiğimiz hudut haricinde kalan dindaşlarımızla, bu muhterem kardeşlerimizle aynı hudut dahilinde asırlardan beri vatandaşlık ettik, bu kardeşlerimiz her tarafta, Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de, Şark’ta kendi dahillerinde muhafaza-i mevcudiyet ve temîn-i istiklâl için sarf-ı mesâi ediyorlar. Bütün bu İslâm parçalarının mazhar-ı istiklâl olmaları âlem-i İslâm için ne büyük bahtiyarlık olur. Bunun husûlünde âlem-i İslâm’ın vaziyetinin ne kadar rasîn olacağını şimdiden tasavvur etmekle pek büyük saadet hissediyorum. Mazhar-ı intibâh olduğuna şüphe kalmayan âlem-i İslâm’ın muvaffakiyetini o kadar kâvi görüyorum ki bu imanla izah-ı hissiyât eylediğimden dolayı duyduğum vicdanî zevk pek büyüktür. Fazla rahatsız etmek istemem, beni dinlemek lutfunda bulunduğunuzdan dolayı hassaten teşekkürâtımı arz ederim.
Belge 221
Müstaceldir
Kadıköy, 23/24.1.36
K. O. 20 K.
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine.
C: 22.1.36. Dün arz ettiğim uzunca şifrede tafsilât-ı lâzime verdim. Benim için nezarette kalmak, kabinenin her türlü mehâzîr-i şahsiye ve siyasiye (mkcvmtasysd1) kabul etmesiyle olurdu. Kabinenin istifası ise Meclis-i Umumî içinde bir panik halinde tecelli edecekti. Şimdi Meclis-i Millî’nin bu hale karşı tarz-ı hareketine intizâr etmek zaruridir zannederim. Heyet-i Temsiliye ile temasımızı Seryaver Salih Bey idâme edecektir efendim. (Cemal).
Harbiye Seryaveri
Salih
Belge 222
22.1.336
Erzurum, Sivas, Diyarbekir, Bandırma, Balıkesir, Konya’da Kolordu Kumandanlıklarına, Edirne Mevki-i Müstahkem Kumandanı’na, Refet Bey’e, Kenan Bey’e, Bursa’da Fırka 56 Kumandanı Bekir Sami Bey’e
İngilizler hükümete verdikleri bir notada Harbiye Nâzırı Cemal Paşa ile Cevat Paşa’nın vazifeden çekilmesini talep etmişlerdir, İstanbul’a verdiğimiz cevapta çekilmek için acele etmemelerini ve İngilizlerin notasını aynen bize yazmalarını bildirdik, İngilizlerin bu talebi ya Meclis-i Millî’ye tahakküm ederek memleketi eskisi gibi kendilerine mutî vesâit ile idâre etmek mümkün olup olmadığını keşif mahiyetindedir yahut memleket idâresini ellerine almak için milletin muhtemel olan mukavemetini kırmağı da göze aldırmanın yani kat’î bir hareketin mukaddemesidir. Her iki halde de İngilizlerin talebine mutavaat etmek onların işini teshîlden başka netice vermez. Harbiye Nâzırı’nın çekilmemesini ve İngilizlerin cebren kaldırmalarını dahi göze aldırmasını teklif etmek mütâlaasındayız. Daha karar-ı kat’î verecek kadar ma’lumât alınamadı. Hemen nokta-i nazarınızı bildirmenizi ricâ ederim.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 223
Şifre
Gayet müstaceldir.
Zata mahsustur
22.1.336
Onuncu Kafkas Fırkası Kumandanlığı’na
Hemen Rauf Bey’i bularak vaziyeti beraber ve emniyet dahilinde takip etmenizi ricâ ederiz, İngilizlerin talebini is’âf etmek kat’iyen gayr-i câizdir. Buraca o nokta-i nazardan tedâbîr-i seriaya tevessül edildi. İstanbul’daki telgraf muhhaberâtını taht-ı temîne almanız lâzımdır.
Mustafa Kemal
Belge 224
Şifre
Zata mahsus ve gayet müstaceldir
Ankara. 23 Kânunusani 336
Onuncu Kafkas Fırkası Kumandanlığı’na
Rauf Bey’e verilecektir:
Sadrazam Paşa Hazretlerinden bugün iki telgraf aldık. Birincisinde ba’de’l-müzakere bildirilecektir. İkincisinde Vasıf Bey celp olunarak nota irâe olunmuştur. O da size izâhât verecek mealindedir. Hadiseden yalnız bir devletin teşebbüs-i hususisi gibi ansızın haberdâr olunca muvâsalatın inkıtaı ihtimaline karşı dün doğrudan doğruya Bâbıâli ile temasa gelmiştik. Bizim mürâcaatımızın bir müdahale şeklinde telâkki edilmesine karşı daha dün izâhât-ı kâfiye verdik. Fakat Meclis-i Meb’ûsan’ın çalışmasına bir mâni bulunmadığı anlaşılmakta olduğundan makam-ı sadarete tekrar cevap vermek suretiyle muhabereyi idâme etmiyerek nikat-ı nazarımızı yalnız meb’ûsan grubuna iblâğ ediyoruz. Harbiye Nâzırı’nın infisâli bir emr-i vâki olmakla beraber vakanın ehemmiyeti bakidir. Birinci nokta; üç devlet mümessilleri bir nota ile hükümetimizi istedikleri gibi terkib etmek yolunu tutmuş oluyorlar. Yarın meclisin itimat edeceği diğer bir hükümete de aynı suretle muamele etmelerine misâl hazırlanmıştır. İkinci nokta; Harbiye Nâzırı Kuvâ-yı Milliye’ye yardım hususunda birtakım taahhüdât deruhde etmiş idi. Bu taahhüdâtın elyevm ne şekle girmiş olduğu ma’lûm değildir. Bu ikinci noktanın müsâraaten halli lâzımdır. Bununla beraber birinci noktanın tamiri daha ziyade mühim bir meseledir. Bu hadise bu şeklinde diğer mağlûp devletlere vâki olmamıştır. Binâenaleyh hükümet hadiseyi diğer mağlûp devletlere yapıldığı şekle ircâ’ edinceye kadar uğraşmak vazifesinde idi ki bu vazifeyi ifa etmemiştir. Paris Konferansı’nı haberdâr ederek bütün dünyanın ma’lumâtı tahtında bir teşebbüs karşısında bulunmak lâzım idi. Devletlerin bir nota vererek ve bir mukavemete uğramayarak belki de gizlice bir teşebbüse girişmeleri ve hükümetin de milleti ve matbûatı haberdâr etmeyerek ve bütün bir kabine meselesi yapmayarak hareket etmesi istiklâl-i milleti muhil olduğu kanaatindeyiz. Emr-i vâki tebeddül etmese dahi hadiseyi kapatmayarak bir daha tekerrürüne mâni olacak derecede dağdağa yapmak elzemdir. Meclis-i Meb’ûsan’da kabineyi çağırıp istiklâl-i milleti muhafaza edemediğinden dolayı alenen ıskat kâfi olup olmadığını düşünmenizi ve bildirmenizi ricâ ederiz. Hadiseyi gerek buradaki arkadaşlar gerek hariçteki kolordu kumandanları asabiyet ve ehemmiyet ile telâkki etmekte olduklarını bildirmektedirler.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 225
Şifre
23.1.1920
Onuncu Kafkas Fırkası Kumandanı Kemalettin Sami Bey’e
Rauf Bey’e:
Harbiye Nâzırı ve Erkân-ı Harbiye Reisi’nin çekilmesi üzerine cereyân eden muhhaberâtı görmüşsünüzdür.
Cemal Paşa verdiği ma’lumâtta yalnız İngilizlerin talebini zikretmiş iken Sadrazam hazretleri mükerrer ve üç devlet tarafından müşterek ültimatom verildiğini bildirmişlerdir. Bu halde dahi kabinenin talebe ser-fürû ederek arkadaşlarını feda etmesi haysiyet-i milliyeye tecavüz mahiyetinde bulunduğu âşikârdır. Gerçi İtilâfçıların meselâ Macaristan’da hükümet ıskatına, daha evvel Almanya’da aza-yı hükümet tebdiline müteallik teşebbüsleri olmuştur. Bizim aleyhimize olan teşebbüsün de bu vadiye dökülmesi icap eder idi. Yani hükümet mukavemet ederek sulh konferansını bütün cihana karşı harekât-ı milliyeden dolayı Türk hükümetinin ıskatına karar verdiğini ilâna mecbur etmeli idi. Mümessillerin veya devletlerinin münferiden veya müctemian fakat gizli olarak aleyhimizde yapmıyacakları yoktur. Bizim mesleğimiz ise bize yapacakları en ufak bir ilişmenin bütün dünyada en büyük dağdağaları davet edeceğine ânları ikna etmektir. Kabinenin bu vâzıh cihetleri asla düşünmeyerek eslâfı gibi istiklâl-i milliden sükûnetle fedakârlık etmesi salâbet-i şahsiye itibarıyla zaafını idrâk ve ihata itibarile asla şâyân-ı istinâd olmadığını bir daha vâzıhan isbât etmiştir. Bu kadar muğlâk mesâili seciyeten ve fikren bu mertebe zayıf zevât ile idâre etmeye çalışmak artık gayr-i mümkündür. Binâenaleyh kabinenin kâmilen ve Meclis-i Millî’de son hadise bir mesele yapılarak adem-i itimat ile ıskatı lâzımdır. Yeni hükümet-i milletin itimâd-ı âmmesine istinâd ederek İzzet Paşa deruhde edebilirler. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin sulh esâsâtı müşarünleyhin efkârıyla tetabuk edebileceği İsmet Bey’le muhaveratımızdan müstebân olmaktadır. bi’t-tabi Müdafaa-i Hukuk Heyeti için Harbiye, Dahiliye ve Hariciye Nâzırları pek mühimdirler. Harbiyede Cemal Paşa’nın ibkası artık mevzu-i bahis olamaz. Diğer bir zatın her halde tamamen emniyet-bahş ve şimdiye kadar olduğundan daha açık ve metin olması lâzımdır. Daha rütbelilerden bir münasibi bulunamazsa İsmet Bey’in nezaretini de memnuniyetle telâkki ederiz. İzzet Paşa Hazretlerinin hükümeti yolunda ciddiyetle, kemâl-i kat’iyetle çalışılmasını ricâ ederiz. Bütün kolordu kumandanları vaziyeti heyecan ile takip ediyorlar ve Harbiye Nâzırı’nın çekilmesini istiklâl-i milleti muhil ve şiddetle mukabeleyi müstelzim bir mahiyette telâkki etmişlerdir. Cevâbınıza muntazırız.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 226
Şifre
Gayet acele ve zata mahsustur
Ankara, 22 Kânunusani 336
Konya’da On İkinci Kolordu Kumandanlığı’na
Sivas’ta Üçüncü Kolordu Kumandanlığı’na
İngilizler Dersaadet’te tecavüzatı arttırarak nâzır veya meb’ûslardan bazılarını ve bilhassa Rauf Bey’i tevkif ederlerse bi’l-mukabele Anadolu’da bulunan İngiliz zâbitânı tevkif edilecektir. Buna nazaran icabında mıntakanızdaki İngiliz zabitanını tevkif edebilmek için şimdiden ittihâz-ı tedâbîr edilmesini ricâ eylerim.
Mustafa Kemal
------------------------
(Vesika 226a)
Şifre
Gayet acele ve zata mahsustur
Ankara, 22 Kânunusani 336
15. Kolordu Kumandanlığı’na
İngilizler Dersaadet’te tecavüzü arttırarak nâzır veya meb ’uslardan bazı zevâtı ve bilhassa Rauf Bey’i tevkif ederlerse bi’l-mukabele Anadolu’da bulunan İngiliz zabitanı tevkif edilecektir. Binâenaleyh Erzurum’da bulunan Rawlinson’u kaçırmamak için şimdiden ittihâz-ı tedâbîr edilmesini ricâ ederim.
Mustafa Kemal
Belge 227
Aceledir
Hariciye, 24.1.36
Ankara K. O. 20 K.
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:
Mecliste grup: Karar vechile olacaktır. Resmen müzâkerâta ancak dört beş güne kadar başlanacaktır. O zaman mesele-i hâzıra sebebiyle kabine çekilecektir. O müddet zarfında vaziyetin emniyeti için kabinenin ibkası lâzımdır. Henüz vâkıf olduğumuz muhhaberâtınız muvâfık olmakla beraber buradan son vaziyet arz edilmedikçe kat’-ı rabıta ile harekâta ibtidâr edilmemesi lüzumu zât-ı devletlerince de takdir buyurulacağı kanaatindeyiz. Bugün sizden adem-i müdahaleye dair cevap alırsak, siyaset faide vereceğini söyleyen Sadrazam ile görüşeceğiz. Bir lisan-ı kat’î ile kendisine mes’ûliyetin derecesini ve tehlikeyi izah edeceğiz. Bu suretle sizin iş’ârınızı tasvip etmekle beraber birkaç gün için kendisini oyalamağa çalışacağız. Ancak meclis resmen küşâd edilmiş ve Heyet-i Temsiliye namına telgrafla umûrun kendilerine tevdî edilmiş olduğu meb’ûsana bildirilmiş olmasına nazaran âtiyen evâmirinizin âcizlerinize tebliğini ve tarafınızdan nikat-ı nazarınızın her makam nezdinde hakkıyla müdafaa edileceğine itimat buyurulmasını ricâ ve arz-ı ta’zîmat eyleriz. (Vasıf, Rauf, Bekir Sami).
Çanakkale Mevki-i Müstahkem Kumandanı
Şevket
Belge 228
Şifre
25.1.36
Rauf Bey’e
Harbiye Nâzırı meselesinde hükümete mürâcaat yine Harbiye Nâzırı tarafından nâkıs verilen ma’lumât üzerine meb ’usların dahi ne vaziyete girecekleri ma’lûm olmadan vukubulmuş idi. Meb’ûslar için emniyet bulunduğu anlaşılır anlaşılmaz Bâbıali’ye mürâcaattan sarf-ı nazar olunmuş ve keyfiyet size de bildirilmiştir. Bütün nokta-i nazarlarımızın tatbik ve icrasına sizin delâletiniz tabiidir.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
---------------------------------
(Vesika 228a)
25.1.36
Kolordulara
Ma’lûm olan adreslere
Harbiye Nâzırı’nın ve Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi’nin çekilmesi meselesini Meb’ûsan takibe başlamış olduklarından heyetimiz tarafından artık teşebbüsât yapılmamaktadır. Ma’lumât aldıkça bildireceğiz.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 229
Beşiktaş, 24.1.36
Ankara’da K. O, 20 K.
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:
Buradaki İtalya mümessil-i siyasisi çok namuslu ve doğru sözlü bir Türk muhipbidir. Bu zat gayet samimî ve müteessir bir suretle âtideki sözleri söyledi: “Hükümete müşterek bir nota verdik. Bu nota Asya-yı Sugrâ Müttefikîn Orduları Başkumandanı General Milne’in ültimatomu üzerindedir. Eğer Harbiye Nâzırı ile Cevat Paşa istifa etmemiş olsalardı İngilizler Harbiye Nezareti’ni işgal edeceklerdi. Fransızlar ile biz garip bir vaziyet karşısında kaldık. İngilizler sulh konferansı ile bir iş göremediklerini görünce İstanbul’da bir iş görmek ve bir emr-i vâki ihdâs etmek istiyorlar. Kuvâ-yı Milliye’nin gösterdiği sükûnet ve metânet İngilizleri çıldırtıyor. Siz hazırlık görebilirseniz belki büyük işler de görebilirsiniz. Fakat siz bu neticeye kadar ezilirsiniz. Bana itimat edin. Sabır ve metânetinizi muhafaza edin. On, on beş gün zarfında İtalya ve Fransa hükümetleri gayet sarîh bir vaziyet alacaklardır, İngilizlere şu sırada hiçbir fırsat vermemek, bu garezkâr millete karşı yapacağımız en büyük darbedir. Hakaret varsa, ondan siz değil tahkîr edenler utansın. Yaşamak azmini ruhlarında taşıyanlar hakaret altında taşarak intiharı değil zaman-ı münasibinde hasmına vereceği darbenin şiddetini teşdit için fırsat beklerler. Bunlar son bocalamalardır. Onlar sizin sabır ve metânetinizi yıkmak için belki daha delilik yapacaklardır. Eğer onlar daha fazla bir şey yapmazlar ise sizler de on, on beş gün daha intizâr ile bir ziyan etmezsiniz. Siz yine hazır olmaya çalışın. Fakat zinhar delilik yapmayın. Şu sırada İngilizlerin aksine gitmeyin.” Bu ifadâtın samimiyetine şüphe etmiyoruz. Zira; ellerinde kat’î bir talimat yok. Sür’at ve şiddetle talimat talep ettiler. Bekliyorlar. Selânik’ten beri yekdiğerine büyük bir samimiyetle merbût bulunan İtalya mümessil-i siyasisi ile Kaymakam Edip Bey arasındaki bu mülâkatın hulâsası ehemmiyetine binâen ber-vech-i bâlâ maruzdur.
Çanakkale Mevki-i Müstahkem Kumandanı
Şevket
Belge 230
Beşiktaş, 28.1.36
K. O. 20 Kumandanlığı’na
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:
Bugüne kadar meb’ûslarla icrâ eylediğimiz temaslardan çıkan netice zât-ı devletlerinin her ihtimale karşı hariçte Kuvâ-yı Milliye’nin re’s-i kârında kalmaları noktasında temerküz ediyor. Meclis-i Meb’ûsân riyâseti hususunda vâki olan propagandalarımızdan da anladığımıza göre İstanbul’a gelmek câiz görülmediğinden reis olursanız gayr-i tabii bir vaziyet hâsıl olacağı Meclis-i Millî’nin hakikatte hariçte imiş gibi bir tesir yapacağı Heyet-i Temsiliye’nin müessir-i hakikî bulunduğu fikrinin tahassülü mehâzîrini ileri sürüyorlar. Öyle anlıyoruz ki bize tarafdâr bulunanlar da sırf bu nokta-i nazardan düşünerek ita-yı reyden istinkâf edeceklerdir. Böyle meş’ûm bir neticenin vahdet-i millî üzerine yapacağı tesir müstağni-i arzdır. Bu sebeple biz pek azîm mahzur tevlîd edecek olan bu ciheti ileri sürmekten sarf-ı nazar ediyoruz. Bu bâbdaki irâdelerini istirham eyleriz, istihbârât-ı mevsûkaya nazaran Sadr-ı Esbak Tevfîk Paşa’ya İngilizler Meclis-i Millî’yi toplamamalı idiniz demişlermiş. Aralarında Kanun-ı Esasî mûcibince buna mecburiyet olduğunu bildirmiş. Fakat meclis İtilâf Devletleri aleyhine galeyân ederse ne yaparsınız demişler. O dahi fesih ve ta’dîl, hukuk-ı pâdişâhîdendir demiştir. (Rauf).
Çanakkale Mevki-i Müstahkem Kumandanı
Şevket
-------------------------
(Vesika 230a)
Şifre halli
Deraliyye, 1.2.36
Ankara K, O. 20 K.
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:
Divan-ı riyâset meselesi hususî mahrem bir ictimâda tekrar mevzu-i bahis oldu. O vakit Şeref Bey zât-ı âlilerinin intihâbı fevâidinden bahsetti. Netice-i müzâkerâtta heyet-i umumiye fikrinin zât-ı devletlerine son derece hürmetkâr olduğu ve riyâsetin bile mevki-i bülendinize nazaran küçük kalacağına hükmeyledikleri görüldü. İntihap hususunda teşettüt-i ârâ tekrar kat’iyetle mahsus olduğundan milletin re’s-i kârında Meclis-i Millî’ye nigehbân olarak kalmayı zaten tercih buyurdukları tarafımızdan söylenerek alkışlarla hakk-ı samilerinde tezâhürât-ı samimâneye şahit olundu, ictimâ-ı umumide Reşat Hikmet Bey reisi evvel ve Hüseyin Kâzım Bey birinci ve Hoca Abdülaziz Mecdi Efendi ikinci reis vekili intihap edildi. (Rauf).
Çanakkale Mevki-i Müstahkem
Kumandanı Miralay
Şevket
Belge 231
29/30.1.36
Ankara K, O. 20 K.
Rauf Bey’e:
Riyâset meselesinde meb’ûsların beğendiklerini yapmaya hakları tabiidir. Kezalik benim riyâsetimi mevzu-i bahis ederek muvaffak olamamak Kuvâ-yı Milliye’nin zaafını ima edebileceğinden muvaffakiyet temîn edilmedikçe hiç teşebbüs etmemek evlâdır. Serd buyurulan mehâzîr evvelce etrafı ile düşünülen şeylerdir. Reisin mutlaka İstanbul’da bulunması lüzumlu görülürse ba’de’l-intihâb benim riyâsetten istifa etmekliğim kabildi. Benim riyâsetimi mevzu-i bahis eden esbâb, Kuvâ-yı Milliye’nin millet tarafından kabul edildiğini teyid etmek, meclis fesholunduğu halde riyâsete ait vezâif-i emniyetle ifa eylemek, hayatımızla gayr-i kabil-i telif bir sulh teklifi karşısında kıyâm-ı millî yapılırsa riyâset vaziyetiyle milletin maddî ve manevî bütün kuvvetlerini müdafaaya tevcîh etmek mülâhazaları idi. Mütâlaanızdan müdafaa-i milliyeye taalluk eden bu esbâbın bugün İstanbul muhîtinde şâyân-ı ihmal addolunduğu anlaşılıyor. Halbuki nâzırların cebren ıskatı, meb’ûsların tevkifi ve sâire gibi ahvâlden Kuvâ-yı Milliye aleyhdârlığı, meclisin feshi ihtimali ve müdafaa-i milliyeye teşebbüs zamanı karîb olduğunu zannediyoruz. Eğer nokta-i nazarda isabet etmemekten müdafaa-i milliyede hâlen ve âtiyen noksan hâsıl olursa mes’ûliyet hata edenlere ait olur. Şahsen benim bu hususta müstağni olduğumu temîne hacet yoktur zannındayım.
Mustafa Kemal
Belge 232
Beşiktaş, 27.1.36
K. O. 20 Kumandanlığı’na
C; 27.1.36 iki şifreye;
Heyet-i Temsiliye’ye: Hadise hakkındaki nikat-ı nazarınızda tamamen müşterekiz. Kabine bidayette kâmilen istifayı düşünmüş fakat mecliste bir ekseriyet grubu taayyün edip de bunun itimâdına müstenid bir vaziyet husûlünden evvel çekilmeyi memlekette anarşi olur korkusuyla yapmamıştır. Meclisin bugünkü vaziyeti ise değil bu kadar nazik bir meseleyi, hatta bir grup için fevka’l-beşer müşkilât ve mesâi ile çalışıyoruz. Geldiğimiz günden beri bir Ahd-i Millî ictimâı karşısında bulunduk. Buradaki meb’ûslar bütün milletin müştereken Maraş havalisine dair meclise gelen telgrafları bile heyet-i umumiyede okumaya müsait değildir. Çünkü henüz grup yoktur. Divan-ı riyâset intihâbı yapılmamıştır. Olduğu gibi bizim esâsâta sülûke akall-i kalîl olsun bir kısmın muhâlif çıkacaklarını hissettikleri için Meclis-i Milli’nin heyeti umumiyesinin kabul edebileceği esâsâtı kaleme almışlar ve bunu imza altına alarak bir mukavele “pakt” şekline sokmuşlardır, ictimâ hususunun heyet-i umumiyesinde bizim formülü teklif ederek işi yeniden encümene havale suretiyle ve bizim de iştirakimizle arzumuz dahilinde bir formül yaptık. Bir taraftan da grup için uğraşıyoruz. Harbiye Nâzırı meselesinin meclisçe nazar-ı dikkate alınmasını hükümet de münasip görüyor. (...) 1er on Şubatta açılacak (...) meb’ûsan in’ikadına kadar (...) lere bir emr-i vâki yaptırmamak için (...) lere mümâşâtkâr davranmadığımızı tavsiye ediyorlar. Aksi takdirde (...) hükümeti için emr-i vâkiin bir şeref ve haysiyet meselesi olacağına binâen Meclis-i Meb’ûsanlarının onu kabulde zaruret görebileceği tehlikesinin mevcut olduğunu söylüyorlar. Harbiye Nezareti’ne Kavaklı Fevzi Paşa’nın tayini hükümetçe mukarrerdir. Taahhüdât meselesini bu zatla halledeceğiz. Toplanacak yer şöyle dursun henüz başımızı sokacak bir dam altı bulamadığımızın ve İstanbul’un vaziyet ve vesâitsizliğinin ve en buhranlı bir zaman içinde çalışmak mecburiyetinde bulunduğumuzun rüfeka-yı muhteremece nazar-ı dikkate alınmasını hasseten istirham eyler ve mesâi-i müşterekemizde Cenâb-ı Hakk’ın inayet ve tevfîkat-ı sübhaniyesini tazarru eyleriz. (Rauf).
Çanakkale Mevki-i Müstahkem Kumandanı
Şevket
Belge 233
Şifre halli
Gayet müstaceldir
Beşiktaş, 6.2.36
Ankara K. O. 20 Kumandan Vekili Mahmut Beyefendi’ye
1– Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine: Dün akşam Salih Paşa ile görüştüm. Kabine hakkında makam-ı riyâsette mahremâne icrâ edilen müdâvele-i efkârdan kabinenin haberdâr olduğunu anladım. Yalnız zât-ı devletlerine bildirdiğimiz esâmiden de ma’lumâtları var. İçimizden birisinin söylediği anlaşılıyor. Salih Paşa’nın bildirdiğine göre Sadrazam kabinesinde hiçbir ta’dîlât yapmadan meclis huzuruna gelecek ve bilâ-kayd ü şart itimat taleb eyleyecektir. Mükerrer istirhamatımıza rağmen Fevzi Paşa’nın Harbiye Nâzırı yapılmaması bu fikri müeyyitdir. Dün öğleden sonra Harbiye Nâzır-ı Sâbıkı Cemal Paşa da Sadrazam’ın arkadaşlarına söz vermiş olması cihetiyle itimat reyi almadan tasfiye yapamayacağını ve fakat itimat aldıktan üç gün sonra istifa ederek yeni kabinesini teşkil edeceğini söylemiş. Kendisine Reşat Hikmet Bey’e söylemesini ihbar ve fakat bu şekilde itimat alacağını ihsâs eyledik. Halbuki Salih Paşa böyle bir tasfiyeye de tarafdâr olmadığını yalnız Evkaf ve Nafia Nezaretlerinde bir tebeddül yapabileceğini Dahiliye Nâzırı’nın muhakkak kabinede kalacağını söyledi. Bugün hususî ictimâ ile kabine hakkında müdâvele-i efkâr olunacağından hem bunun neticesini hem de reisin fikir ve kanaatini ayrıca arz edeceğiz.
2– Zât-ı devletleri hakkında vâki gayr-i kanunî muâmelâtın tashihine dair teşebbüsât neticelenmiştir. İstifanızın kabulü suretiyle tard muamelesinin gayr-i kanunî olması cihetiyle tashihi hakkında irâde çıkmıştır. Yalnız kabine bunu Takvim-i Vekayi ile neşretmeği İngilizlere karşı mugayir-i siyaset görüyormuş. Sadrazam Paşa şifre ile zât-ı devletlerine bu bâbda tebligatta bulunacaktır. Bunun şimdilik alenen neşrinden sarf-ı nazar edilmesi için sizden istirhamatta bulunuyorlar.
3– Akbaş’tan alınan cephane de Denikin ordusu için İngilizler tarafından iddihar ve ihzâr olunan cephane imiş.
Tarafımızdan müsaaderesi Bolşeviklerle müttehiden hareket etmekte olduğumuz fikrini İngilizlere vermiş. Bandırma tarîkiyle sevk olunacağını haber aldıklarından Bandırma’ya bir müfreze-i askeriye göndermişlerdir. Bu bâbdaki emrinizi Salih Paşa’ya söyledim. İleride vâki olacak muameleye karşı bu işgalin şiddetle protesto edilmesine kabine nezdinde tavassut edecektir.
4– Yunanlılar İzmir’deki kuvvetlerini üç kolorduya iblağ etmekte oldukları müstahberdir efendim. (Rauf).
Çanakkale Mevki-i Müstahkem Kumandanı
Şevket
Belge 234
7 Şubat 336
C: 6.2.36 şifreye:
Rauf Bey’e:
Kabine meselesinde müşâhedâtımız şöyledir. Düvel-i İtilâfiye ile mahâfil-i malûme hükümet-i hâzıranın tutulmasını iltizâm ediyorlar. Böyle mütereddid, vehhâm ve efkâr-ı milleti havf ve endişe içinde tutarak istihzarat-ı milliyeye mütemâdiyen ve muanniden mukavemet eden bir hükümet İtilâf Devletleri’nin muhtaç oldukları zamanı en iyi temîn eder. Mahâfil-i malûmeye gelince onlar mukavemet-i milliyeyi derunundan yıkacak bir kabiliyeti bi’t-tecrübe bu hükümette bulmuşlardır. Meb’ûsan İstanbul’un dahilî ve haricî tesirâtıyla sulha ma’tûf olan gayeyi ihmal ederek ubûdiyet, ikbal, haset, vehim ve ilh., gibi avâmil ile iftirâka düşmüşlerdir. Bizim grubumuz bu müşkilât arasında mümkün olduğu kadar çok meb’ûstan mürekkeb bir ekseriyet temîn edebilmek için kendi tasavvurât ve mutekadâtından mütemâdiyen fedakârlık yapmış ve uysal olmak sevdasıyla hükümet ve mahâfil-i malûme nezdindeki tesirâtını kâmilen zayi eylemiştir. Cemal Paşa Dahiliye Nâzırı’nın istifasını Sadrazam tarafından defaatle temîn etmiş iken bugün dürüşt bir red vaziyeti almaya cesaret bulmuşlardır. Binâenaleyh şirazeyi bozmamak kaygusuyla devam edilirse bizim meb’ûsan grubumuzun âmâl-i gayr-i milliyeye ve ihtirâsât-ı gûn-â-gûna vasıta olmaktan başka bir tesir yapamıyacağı ve mesâil-i milliye mevzu-i bahis olduğu zaman dahi mesâil-i mezkûre aleyhine mukarrerât ittihâzına mâni olamayacağı tahakkuk etmiştir. Bu hale karşı tedbir budur. Mümkün olduğu kadar çok aza toplamak hevesini tamamen reddetmek ve prensiplerimize tamamen sadık arkadaşlardan mürekkeb bir heyetle iktifâ eylemek lâzımdır. Bu heyet eğer ekalliyet halinde kalırsa bunu da göze aldırmalıyız. Çünkü mahzuru uysallıktan azdır. Böyle bir ekalliyete istinâden hiçbir tasfiyeye razı olmayarak hükümeti bilâ-kayd ü şart düşürmek lâzımdır. Kat’î mücadele vaziyeti şimdi alınırsa karşı tarafın ser-fürû edeceği muhakkaktır. Uysallığa devam edilirse bi’l-âhire itiraz edilse de hiçbir tesiri olamıyacağı şüphesizdir. Kararınızı acilen bildiriniz. Teferruat olarak şunu da söyleyelim ki Harbiye Nezareti için Fevzi Paşa elbette Çürüksulu’ya müreccahtır. Bizce Cemal Paşa’nın infisâli bir mesele değildir. En ziyade Fevzi Paşa ile çalışabiliriz kanaatindeyiz.
Hükümet Bandırma’nın işgaline karşı protestodan daha fazla şeyleri şimdiye kadar yapmış bulunmalı idi. Bu meselenin şiddetle takip edilmesini ricâ ederiz.
Mustafa Kemal
Belge 235
9 Şubat 36
Muaddel Ali Rıza Paşa Kabinesi’nin Beyannamesi
Rüfeka-yi mesâimle beraber mes’ûliyeti hükümeti deruhde ettiğim zaman memleketin ne halde bulunduğu cümlemizin malûmudur. O esnada hükümet intihâbata hemen mübaşeretle Meclis-i Meb’ûsan’ın müsâraaten temîn-i ictimâı ve hükümet-i merkeziye ile Anadolu arasında peyda olup inkıta-ı muhhaberât derecesine varan beynûnetin izâlesi gibi vezâif-i mühimme karşısında bulunuyordu. Bu vezâifin ifasına sarf-ı ikdamat olunarak merkezle Anadolu’nun mürâselât ve muhhaberâtı iade edildiği gibi lehü’l-hamd velmennihi Meclis-i Âlinizin burada ictimâı dahi müyesser olmuştur. Bundan böyle irâde-i milliyenin Meclis-i Âlinizde tecellisi hasebiyle artık kavaid-i meşrûtiyete tamamen tevfîk-i harekete hiçbir mâni tasavvur olunamaz. Taraf-ı hükümetten evvelce neşrolunan beyannamede teşrih edilen makasid ki, siyasî zümrelere karşı bî-taraflıktan ayrılmamak, kavânîn-i mevcude ahkâmına tamamıyla riayetkâr olarak bilâ-tefrîk-i cins ü mezhep herkesin kanunen mahfûz olan hukukunu masûn tutmak, sükûn ve asayişi halelden vikayeye ve intizam-ı idâreyi mehmâemken temîne sarf-ı mâhasal-ı istitâât eylemek, vatan-ı azizimizin saadet ve selâmeti etrafında bütün hissiyât ve temâyülât-ı milliyeyi cem’ edebilmek in’ikadına muntazır olduğumuz musalâhanın şerâitini tanzim edecek olan mecliste saltanat ve millet ve hükümet yekdil ve yekcihet olarak temsil edilmektir. İşte efendiler düstûr-ı a’mâl ittihâz olunan şu makaside daima sadık kalınmıştır. Bunca müşkilât içinde mesâi-i vâkıâdan tahassul eden muvaffakıyâtın derecesini takdir-i âlilerine havale ederim.
İdare-i devletin muhtac-ı ıslâh olduğu müttefakunaleyh bir hakikattir. Bir asra karîb bir müddetten beri zaman zaman devletçe tasavvur olunan ıslâhâtın tamamen tatbiki ve semerâtının hakkıyla iktitafı müyesser olamamıştır, bunun dahilî ve haricî ilel ve esbâb-ı adîdesi vardır. Bu cihetle hükümetçe tarz-ı tatbik ve tevessülü değiştirmek ve bu bâbda kavaid ve esâsât-ı cedîd e vaz’ olunmak mecburî görülmüştür. İdare-i vilâyâtta vâsi mikyasta tevsi-i mezuniyet usûlü ihtiyâr olunmak ve bu usûl icabınca mecâlis-i umumiyenin salâhiyetini tevsi ve hidemât-ı mahalliyeyi uhdesine ihale ve tevdî eylemek, nevâhi teşkilâtını bir an akdem mevki-i icraya vaz’ ile idârenin en küçük kısmı olan nahiyeyi memâlik-i mütemeddinede mer’î usûllere tevfîkan bir cüz’-i tâm şekline koyarak ona göre icâbat-ı hukukiye ve idariyesini tayin etmek, ekalliyetlerin hukukunu temînen mecâlis-i umumiye ve belediyede temsil-i nisbî kaidesine tevessül olunmak, kavânîn ve nizamat ne kadar mükemmel olursa olsun tamamıyla ve hakkıyla tatbik olunmadıkça semerât-ı me’mule ve muntazaraya dest-res olunamayacağı tahakkuk etmiş bir keyfiyet olmakla, umûr-ı adliye ve maliye ve nafia ve inzıbatiyede ve hatta idâre-i mülkiyede kavânînin tamamen tatbikini teftiş ve temîn eylemek üzere ecnebi erbâb-ı vukûfuna mürâcaatla ânlara emr-i teftişte salâhiyet-i kâfiye vermek; işte kasd ettiğimiz ıslâhâtın esasları bunlardır. Bu esâsâtın tatbik ve icrası takarrür ettiği takdirde lâzım gelen levayih-i kanuniyenin Meclis-i Âlinize takdimi tabiidir.
Umûr-ı hariciyeye gelince: Tarafınızdan ve Düvel-i Mütelife tarafından imza olunan mütareke mukavelenamesi ahkâmı her tarafça lâzımü’r-riâye bir vesika-i beynelmilel olduğundan ahkâm-ı mündericesinden inhirâf edilmemek hükümet-i seniyece mütehattim görülmekte ve fakat eyyâm-ı mütarekenin temâdisinden mütevellid kararsızlık dahil-i memlekette tereddüdatı tezyîd ile sükûn-ı kalbin ve hal-i tabiinin avdetine mâni olmaktadır. İzmir’in ve havalisinin Yunanlılar tarafından işgal-i nâgehânîsi misillû hâdisât-ı elîmenin aksü’l-amelleri memleketi serâpâ tehyîc ve uruk-ı hamiyeti tahrik etmekte gecikmemiştir. Bu hâl-i galeyân ve tezebzübe hitam verecek ancak sulh-i kat’îdir. Davet olunacağımız konferans huzurunda Wilson prensipleri dairesinde hukuk-ı sarîha ve meşrû’amızın muhafazasına bezl-i makderet-i tâmme kılınacaktır. Ümit ederiz ki. kavaid-i madelet hakkımızda pâymal edilmeyerek âmâl-i milliyemiz husûl bulur.
Senelerdenberi mevcut olan muzayaka-i maliye esbâb-ı muhtelifeden nâşi mütarekenin bidayetinden itibaren her vakitkinden müşkil bir devreye girmiş ve maahaza sulhün akdiyle mesâil-i maliyenin suret-i halli tayin ve devamlı bir hal teessüs edinceye kadar her türlü müşkilâta rağmen masârif-i zaruriye-i devletin devam-ı tesviyesi ahkâmının istihsali elzem bulunmuştur.
Binâenaleyh bir taraftan tasarrufa ve gayr-i müsmir masârifin mümkün mertebe tahfifine itina olunmakla beraber diğer taraftan vaktin tahammül ve müsaadesi derecesinde tezyîd-i vâridat çaresine de tevessül edilmek zarurîdir.
Vaziyetimizin vahameti, ma’rûz olduğumuz müşkilâtın kesreti ve sizlerin ve bizim vezâifimizin sıkleti muhtac-ı tarif değildir. Ancak azim ve basiretin usru yüsre tahvil edeceğine kanaat-i tâmmemiz vardır. Adâletin lâ-yetegayyer kavânînine istinâd ettikçe tevfîkat-ı ilâhiyenin bizimle beraber olacağına şüphemiz yoktur.
Belge 236
Harbiye, 19.2.36
Ankara’da K. O. 20 K.
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:
Bugün Sadrazam, Dahiliye Nâzırı, Bahriye Nâzırı Felâh-ı Vatan İttifakı ictimâına geldiler. Sadrazam Kuvâ-yı Milliye’nin ikinci bir hükümet şeklinde görünmemesi, icrâât-ı hükümete karışmaması ve Maraş taraflarındaki harekâtın daha ilerlere temdîd ettirilmeyerek tevkifi ile intizam ve asayişin temîni lüzumunu siyaseten mûcib-i muhassenat olacağını söyledi. Vali ve kumandanın Ankara’ya tekrar gönderileceğini ilâveten bildirdi. Kuvâ-yı Milliye’nin vaziyeti hükümetten beklenilen tarz-ı hareket ve Dahiliye Nezareti’nin takip etmesi lâzım olan tarz hakkında kendilerine tafsilât verildi. Maa’t-teessüf Sadrazam vaziyeti idrâk edecek bir mahiyette görülmediği gibi Dahiliye Nâzırı da ruhan teşkilât-ı milliye ile beraber olduğunu ve bu gayede çalışacağını fakat serbestî-i icrââtına müdahale olunmamasını söylemekle beraber polis müdürü ve jandarma kumandanlarının tebdiline dair hiçbir kudretleri olmadığı anlaşıldı. Dahiliye Nâzırı eskiden beri dostu olan Keşfi Bey’i namuskârlığından bahisle müdafaa ettikten sonra Bursa’ya vali yaptığını da ilâveten söyledi. Faik Ali Bey de Dahiliye Müsteşarı tayin edilmiş. Hulâsa netice itibarıyla bu gayr-i müdrik âciz heyetin âmâl-i milliyeye muvâfık hareket edecekleri hiç de me’mul değildir. Maraş ve havalisinde tahliye olunan mahallere hükümetçe vaz’-ı yed edilmeyi Salih Paşa siyaseten mümkün görmüyor, idâre-i kelâm eden Fransız matbûatını aleyhimize koyar diyor. Maahaza hükümet buraların tekrar işgaline mâni olmak üzere temasta bulunuyormuş. Salih Paşa’nın söylediğine nazaran sulh murahhaslarımızın bir an evvel davet edilmesi son derece matlûb olduğundan bunun istihsali için bir vahdet-i tâmme gösterilmesi lüzumunu ileri sürüyor. Pek uzun ve asabî bir şekilde devam eden münakaşat-ı umumiyeden istidlâl olunduğuna nazaran İttifak Heyetince memur tayin ve tebdili hakkında hükümete hiçbir tesir yapılamıyacağı anlaşılmaktadır. Yani zât-ı şâhâne hükümete meclisten ziyade hâkimdir. Binâenaleyh hükümet dürüst hareket ederek harekât-ı milliyeyi mürevvic memur gönderir ve aksini istilzam etmezse taşraca bir uygunsuzluk olmaz. Fakat maa’t-teessüf İstanbul vaziyet-i zabıtası gayr-i mütebeddil kalacak ve belki de Dahiliye Nâzırı kendi nezaret teşkilâtını faydalı bir hale sokmayacaktır. Kanaat-i âcizânemce vaziyet-i umumiye-i siyasiyeyi nazar-ı dikkate alarak Kuvâ-yı Milliye serbestî-i harekâtını muhafazada bu şerâitle muztar ve mecbur bulunmaktadır. Ve meclisin şu günlerdeki hâlet-i ruhiyesine göre de bu hükümeti ıskatla şerâit-i lâzimeyi hâiz millî bir kabinenin mevki-i iktidara getirilmesi mümkün değildir. Arz-ı ta’zîmat eylerim efendim. (Rauf)
Harbiye Nâzırı Seryaveri
Salih
Belge 237
20.2.36
K. O. 15. K 3 Kumandanlıklarına
K. O. 12 Hayri ve Şemsettin Beylere
K. O. 13 Erkân-ı Harbiye Reisi Halit Bey’e
Fırka 5. Kumandanı Kenan Bey’e
Fırka 9 K. Halit Bey’e
Fırka 61 Kumandanı Kâzım Bey’e
K. O. 1 Kumandanı Cafer Tayyar Bey’e
Fırka 56 Kumandanı Bekir Sami Bey’e
Ankara Vali Vekili Galip Bey’e
İstanbul’dan Rauf Bey ve sâir rüfekanın verdiği ma’lumâtı ber-vech-i âti arz ediyorum:
“19.2.36’da Sadrazam, Dahiliye Nâzırı, Bahriye Nâzırı, Felâh-ı Vatan Grubu ictimâına geldiler. Sadrazam Kuvâ-yı Milliye’nin aleyhinde idâre-i kelâm etti. Harekât-ı Milli’ye esnasında tayin edilip Ankara’ca kabul edilmeyen kolordu kumandanı ile valinin tekrar Ankara’ya gönderileceğini ilâveten bildirdi. Kuvâ-yı Milliye’nin vaziyeti, hükümetten beklenilen tarz-ı hareket ve Dahiliye Nezareti’nin takip etmesi lâzım olan meslek-i idâre hakkında kendilerine tafsilât verildi. Maateessüf Sadrazam vaziyeti idrâk edecek bir mahiyette görülmediği gibi Dahiliye Nâzırı’nın da İstanbul polis müdürü ile jandarma kumandanının tebdillerine ve ecnebi hükümetlerinin âlet-i icrââtı olan bu makamâtın emin ellere tevdîine dair hiçbir kudretleri olmadığı anlaşıldı. Âciz ve meskeneti ma’lûm olan Müsteşar Keşfi Bey’i Bursa’ya vali yaptığını ve harekât-ı milliyeye muhalefetinden dolayı Diyarbekir’den kaldırılan Faik Ali Bey’i de Dahiliye Müsteşarı tayin ettiğini ilâveten söyledi. Hulâsa netice itibarıyla bu gayr-i müdrik âciz heyetin âmâl-i milliyeye muvâfık hareket edecekleri heyetçe me’mul değildir. Maraş ve havalisinde Kuvâ-yı Milliye’nin fedakârlığı ile Fransızlara tahliye ettirilen mevâkii Fransız matbûatının aleyhimize imâle-i kalem edeceği havfıyla hükümetçe vaz-ı yed edilemeyeceğini ifade ettiler. Pek uzun ve asabî bir şekilde devam eden münakaşat-ı umumiyeden istidlâl olunduğuna nazaran Felâh-ı Vatan İttifakı Heyetince namuslu memurların tayini ve namussuzların tebdili hakkında hükümete hiçbir tesir yapılamayacağı anlaşılmaktadır. Zât-ı şâhâne Hükümet’e Meclis’ten ziyade hâkimdir. Vaziyet-i umumiye-i siyasiyeyi nazar-ı dikkate alarak Kuvâ-yı Milliye serbestî-i harekâtını muhafazada bu şerâitle muztar ve mecbur bulunmaktadır. Meclisin şu günlerdeki hâlet-i ruhiyesine göre bu hükümeti ıskat ile şerâit-i lâzimeyi hâiz millî bir kabinenin mevki-i iktidara getirilmesi de mümkün değildir.”
İşte Meclis ve Hükümet’in vaziyetine dair alınan ma’lumât bâlâya nakledilmiştir. Heyet-i Temsiliye taht-ı işgalde ve muhtelif tesirât-ı ecnebiye tazyikinde bulunan İstanbul’da daha millî ve fedakâr bir hükümetin re’s-i kâra getirilmesindeki müşkilâtı takdir ettiğinden Sadrazam Paşa’nın ma’lûm olan beyannamesine mukabil 17.2.36 tarihindeki ta’mîm ile nokta-i nazarını bütün teşkilâtına ilân etmişti. Vahdet-i milliyenin ihlâli fikriyle yapılacak her teşebbüs ve taarruzu makulât dahilinde akîm bırakmak taht-ı vücûbdadır.. Âmâl-i milliyeye mutabık bir sulh istihsal edilmedikçe Kuvâ-yı Milliye’nin terk-i faaliyet etmesi imkânının mevcut olamayacağı hakkında alâkadârânın tekrar nazar-ı dikkati celp edilmekle beraber vahdet ve tesanüd-i millînin takviye ve idâmesi hususunda herzamandan ziyade mütebassır ve müteyakkız bulunulmasını hassaten ricâ ve temenni eyleriz efendim.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 238
Zata mahsustur
Pek aceledir
Erzurum 23.2.36
K. O. 20 K.
C: 22 Şubat 336
Heyet-i Temsiliye’ye: Hükümet-i merkeziyenin hal ve vaziyetini ve buna karşı Heyet-i Temsiliye’nin alması lâzımgelen tavır ve hareket hakkındaki kanaat-i âcizânemi vuzûh ve sarahatle 23 Şubat 336 tarihinde arz etmiştim. Binâenaleyh İstanbul’da Meclis-i Millî’de mütehassıl cereyâna karşı Heyet-i Temsiliye’nin ve Kuvâ-yı Milliye’nin ma’kûs ve mütehakkim bir vaziyet almasını hiç muvâfık bulmuyorum. Yalnız Heyet-i Temsiliye bu işin içinden vakarlı çıkmak ve işin mes’ûliyetini ve takdir-i keyfiyeti Meclisi Millî’nin uhde-i namus ve hamiyetine bırakmayı mütâlaa ediyorum. Şöyle ki: Eğer evvelce arz ettiğim eşkâl tahtında Kuvâ-yı Milliye’nin ve Heyet-i Temsiliye’nin muhafaza-i mevcudiyet etmesi için nihayet Meclis-i Millî tarafdâr olmazsa o takdirde kongrelerin mukarrerâtı vechile Meclis-i Millî’nin emniyet-i tâmme ile murakabe-i teşriiyesine sahip ve hâkim olduğu cihetle Heyet-i Temsiliye’nin de artık Meclis-i Millî’ye tevdî-i mukadderât ederek dağılması ve mevki-i faaliyetten çekilmesi için yazar ve şimdiye kadar olan mesâi-i vatanperverâneden nâşi bir de teşekkür eder. Fakat hakikaten Meclis-i Millî böyle bir mesuliyeti deruhde ederek kendilerinin mevki ve âtilerinden emin olduklarına dair bir karar verip tebliğ edecekleri pek meşkûktür. Bununla beraber Rauf Beyefendi bu teklifi yapar. Ve artık hiçbir vechile kongre toplanmasına ihtimal olmadığı ve milletin müntehabı olan mebusların heyet-i umumiyesinin vereceği kararın Kongre kararı gibi telâkki olunmasının en amelî ve mantıkî olacağını nazar-ı dikkate alınarak bu mukarrerâtı istihsal eder de Heyet-i Temsiliyenin mevki-i faaliyetten çekilmesini tebliğ ederler. O zaman Heyet-i Temsili’ye bunu maa’l-memnuniye kabul ve matbûata ve dahile karşı resmen neşr ü ta’mîm eyler. Ve artık faaliyetten uzaklaşır. Mevki-i şeref ve vakarını da meşrû’ bir şekilde, yani kongrelerimizin esası vechile Meclis-i Millî’nin davet talebi üzerine mahfûz tutar. Şüphesiz ki, bir seneden beri ibram-ı millî ile husûle gelmiş Aydın cephesi ne dağılıp Yunanlılara teslim-i mukadderât eyler ve ne de bunları dağıtmak için hükümet kuvve-i “teyidiyesini” izhâr edebilir. O cahiller kendiliğinden ve sâbıkı misillû devam eder. Fakat mevziî olur. Ve kolordu kumandanları kendi mıntakalarında bunu ahvâl ve maksada göre hüsn-i suretle idâre eyler. Ondan sonra da vaziyet ve harekât-ı müstakbelemiz için zuhûrâta tâbi kalınır. İşte nokta-i nazar-ı âcizânem bundan ibaret olduğu ma’rûzdur.
K O. 15 K.
Kâzım Karabekir
Belge 239
Balıkesir, 28.1.36
Ankara’da K. O. 20 Kumandanlığı’na
Âtideki şifrenin Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine arzını ricâ ederim.
Rumeli sahilinde Gelibolu civarında Akbaş mevkiinde Fransızların taht-ı muhafazasındaki depolarda bulunan esliha ve mühimmât Düvel-i İtilâfiye tarafından Denikin ordusuna verilmiş, Rusya’ya nakline teşebbüs edilmiş ve bu iş için dört gün mukaddem bir Rus vapuru Gelibolu’ya gelmişti. Balıkesir heyet-i merkeziye azasından ve fedakâr arkadaşlarımızdan Köprülülü Hamdi Bey Kuvâ-yı Milliye’den bir müfreze ile Lapseki ve oradan 26/27.1.36 gecesi sallarla Rumeli sahiline bi’l-mürûr Akbaş depolarına vaz’-ı yed etmiş ve depo muhafızları olan Fransızları tevkif ve hutût-ı muhabereyi kat’ettikten sonra eslihayı kâmilen ve cephaneyi kısmen ve muhafız Fransız efrâdını da mahfuzen Lapseki’ye naklettirmiş, esliha ve mühimmâtı dahile sevk ettikten sonra Fransız efrâdını iade etmiştir. Akbaş’ta âcizlerince sekiz bin Rus tüfeği, kırk Rus mitralyözü, yirmi bin sandık cephane mukayyed idi. Eğer bir aydan beri Akbaş deposundan bir tarafa silâh verilmemişse sekiz bin Rus tüfeği kâmilen yedimize geçmiş demektir. Bu vaka üzerine Düvel-i İtilâfiye’nin ne gibi bir teşebbüste bulunacakları henüz mechûl olup şimdiye kadar İstanbul’un ve Kolordunun da bu meseleden ma’lumâtları olmadığı maruzdur.
Fırka 61 Kumandanı
Kâzım
-----------------------------------------
(Vesika 239a)
Şifre
Ankara, 29.1.36
Balıkesir’de Fırka 61 Kumandanı Kâzım Beyefendi’ye
C: 28.1.1920
Köprülülü Hamdi Bey’in fedakârâne ve cesurâne hareketle elde eylediği şâyân-ı gıpta muvaffakiyetten mütehassıl teşekkürâtımızın mûmâileyhe tebliğine delâlet buyurulmasını ricâ eder, böyle azîm bir muvaffakiyete sâik olan zât-ı biraderlerini tebrike şitâb eyleriz.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
-----------------------------------------
(Vesika 239b)
Şifre
Ankara, 29.1.36
TAMİM
Bir suretinin Heyet-i merkeziyelere itası ricâ olunur.
Gelibolu civarında Akbaş mevkiinde Fransızların taht-ı muhafazasındaki depolarımızda bulunan esliha ve mühimmâtın Düvel-i İtilâfiye tarafından Denikin ordusuna itası kararlaştırılması ve bunların nakli için dört gün mukaddem bir Rus vapuru Gelibolu’ya gelmesi üzerine Balıkesir heyet-i merkeziyesi azasından ve fedakâr arkadaşlarımızdan Köprülülü Hamdi Bey Kuvâ-yı Milliye’den bir müfreze ile Lapseki’ye ve oradan 26/27.1.36 gecesi sallarla Rumeli sahiline bi’l-mürûr Akbaş depolarına vaz’-ı yed ettiği ve depo muhafızı olan Fransız efrâdını tevkif ve hutût-ı muhabereyi kat’ ettikten sonra eslihayı kâmilen ve cephaneyi kısmen ve muhafız Fransız efrâdını da mahfuzen Lapseki’ye naklettirdiği ve esliha ve mühimmâtı dahile sevkten sonra mevkûf Fransızları iade eylediği ve bir ay evvel Akbaş deposunda sekiz bin Rus tüfeği, kırk Rus mitralyözü, yirmi bin sandık cephane olduğu mukayyed ise de istirdâd olunan miktarın henüz tespit edilmediği bildirilmiştir.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 240
Mahrem ve zevâta mahsustur
3.2.36
On İkinci Kolordu Kumandanlığı’na
Berâ-yı ma’lumât Yirminci Kolordu Kumandanlığı’na
Elli Altıncı Fırka Kumandanlığı’na
Birinci Fırka Kumandanlığı’na
Berâ-yı ma’lumât Refet Beyefendi’ye
Berâ-yı ma’lumât Üçüncü Kolordu Kumandanlığı’na
Berâ-yı ma’lumât On Beşinci Kolordu Kumandanlığı’na
Berâ-yı ma’lumât On Üçüncü Kolordu Kumandanlığı’na
Berâ-yı ma’lumât On Dördüncü Kolordu Kumandanlığı’na
Berâ-yı ma’lumât Fırka 61 Kumandanlığı’na
1. Çanakkale’de Akbaş’ta sırf Düvel-i İtilâfiye askerleri taht- ı muhafazasında bulunan esliha ve cephane deposundan güya bir miktar esliha ve cephane kaçırıldığını bahane ederek İngilizler Bandırma’ya iki yüz kişi çıkarmıştır. Afyonkarahisar, Eskişehir gibi Düvel-i İtilâfiye askerinin de bulunduğu mahallerdeki cephaneliklerimize su-i kast veyahut bunların muhteviyâtını istifade edilemeyecek bir mahalle nakledecekleri haber verilmektedir.
2. Harekât-ı Milliye mıntakaları gerisindeki esliha ve cephanelerimiz birer bahane ile alınacak ve mühim nakliyat noktaları yeniden işgal edilecek olursa bu gibi teşebbüsât-ı hainâne cephelerde elyevm kavga eden millî kuvvetlerimizi ne derece dûçâr-ı zaaf edeceği müstağni-i arz ve izahtır. Mukavemet meselesi mevzu-i bahis olunca en başta bulunan kumandanlarımızın rehber olacağı nazar-ı itibara alınarak ber-vech-i âti bazı mütâlaatın arzı lâzimeden görülmüştür:
Bazı arkadaşlarımızın işgalin tevsii, resmî bir muhasamanın ihdâsı gibi ihtimâlâtı nazar-ı dikkate alarak mukavemet hususunda tereddüde düşmek suretiyle zaman kaybettikleri anlaşılmaktadır. Bu gibi ahvâlde kendi mıntakalarında mevcut bi’l-cümle millî kuvvetlerden istifade edecekleri tabii bulunan kumandanlarımızın birkaç misli fâik kuvvet temîn edecekleri, milliyet namı altında icrâ edecekleri harekâtın da resmî bir muhasamayı intâc edemeyeceği şüphesizdir. Düşmanın yabancı bir mıntıkada ekseriya müstemleke askeriyle münferit bir vaziyette bulunması da icrââtta cür’etini tenkis eden esbâbdır. Bunun için cephedeki millî kuvvetlerimizin mukavemetini tenkis edebilecek ve lüzumu halinde istiklâlimizi müdafaa esnasında bizi zayıf düşürmek maksadıyla ecânibin yeniden vukubulacak işgal ve tecavüzlerine karşı bi’l-cümle kumandanlarımızın kemâl-i azim ve kat’iyetle hareket eylemelerini bilhassa ricâ eylerim.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 241
Müstaceldir
Zata mahsustur
Harbiye, 3.3.36
K. O. 20 Kumandan Vekili Mahmut Beyefendi’ye
Mustafa Kemal Faşa Hazretlerine:
Ali Rıza Paşa Kabinesi’nin istifanamesi sureti ber-vech-i âtidir: (Rauf)
Suret: Malûm-ı âli-i cenâb-ı şehriyarîleri buyurulduğu üzere heyet-i vükelâca âmâl-i milliye-i meşrû’amızı istihsal ve sulhün teehhür-ı in’ikadından mütevellid galeyân ve tezebzübü teskin ve izâle gayesini takiben ale’d-devam sarf-ı mesâi ve gayret ve Avrupa’da lehimize bazı temâyülât tezâhür edince bir takım katliâm şâyiaları tekevvün etmesi ve bu türlü ekâzibin tashihi için yazılan ajans telgrafnameleri ile gazete makalelerinin sansüre uğraması gibi teşvîşâta ilâveten hergün bir suretle tesâdüf olunan müşkilât-ı mütenevvianın iktihâmına bezl-i makderet edilmekte bulunulduğu halde Yunanlıların karşısında bulunan Kuvâ-yı Milliye’nin üç kilometre daha geriye çekilmesi hakkında Düvel-i Müttefika Fevkalâde Komiserleri cânibinden bâ-takrir vâki olan teklifin kabil-i icrâ olmadığına dair delâil-i muknia serdiyle yazılan takrir cevâbının tebliği üzerine Yunanlılar bugünkü Salı günü Kuvâ-yı Milliye’ye taarruz ederek Gölcük yaylası ile Bozdağı’nı işgal etmişlerdir. İka ettikleri fecâyi bütün âlem nazarında sâbit olan Yunanlıların hadd-i zâtinde –bigayri hakkın– işgal ettikleri İzmir’i artık tahliye etmelerine millet-i Osmaniye tarafından intizâr olunmakta iken bilakis şu suretle bir tecavüz daha ika’ etmeleri ezhân-ı ahaliyi fevkalâde tahdiş ederek envâ-i netâyic-i elîmeyi istilzam edebileceğinden hakk u adle ve akl u hikmete külliyyen mugayir olan şu tecavüz karşısında heyetçe istifada muztar kaldığımızı atebe-i ulyâ-yı şevket-penâhîlerine arza müsaraat ederim. Ol bâbda ve katıbe-i ahvâlde emr ü ferman. 12 Cemaziyelevvel 338, 3 Mart 336.
Harbiye Nezareti Seryaveri
Salih
Belge 242
Beşiktaş, 3.3.36
K. O. 20 K.
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:
Kuvâ-yı Milliye’nin Yunanlılar karşısındaki cephesinin üç kilometre geriye alınması hakkında on beş gün evvel İtilâf mümessilleri tarafından verilen notaya hükümet cevâb-ı red vermişti. Dün şedîdü’l-meâl ikinci bir nota daha verilmiş olmasından hükümet bugün Meclis-i Meb’ûsân huzurunda istifa etmiştir. Hükümetle beraber Meclis-i Meb’ûsân reisi de mâbeyndedirler. Meb’ûslarımız [hhddh] mütelâşi fakat [vrta] arzuya muvâfık bir kabinenin mevki-i iktidara getirileceğinden emindirler. İngilizler Hürriyet ve İtilâf ve Nigehbâncılarla tertip ettikleri harekât-ı irticaiyede muvaffak olabilmeleri için Ferit Paşa ve yârânından birinin taht-ı riyâsetinde bir kabinenin mevki-i iktidara gelmesi muhtemeldir. Meclisi bi’t-tabi feshedeceklerdir. Nezd-i şâhânede oradan tedâbîr-i müessirede bulunulması ve her halde vakit kazanmak için İstanbul’da Meclis-i Meb’ûsân vasıtasıyla Kuvâ-yı Milliye’nin temîn-i hâkimiyet-i kanuniyesi esbâbının istikmali maruzdur. (Kara Vasıf)
Çanakkale Mevki-i Müstahkem Kumandanı
Şevket
------------------------
(Vesika 242a)
Harbiye, 3.3.36
K. O. 20 K.
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:
Rahatsızım ve yataktayım. Meb’ûsan’da bulunan Vasıf Bey’den aldığım haberde kabinenin istifa ettiği ve sebeb-i istifanın da İtilâf mümessillerinin İzmir cephesinde Milne hattına çekilmek için verdikleri notayı hükümetin reddetmesi üzerine Bozdağ cephesinde Yunanlıların kuvvetle taarruza geçmeleri olduğu bildiriliyor. Gruptan Celâlettin Bey refakatinde bir heyetin saraya azîmet ettikleri de anlaşıldı. Maksatları İtilâf hükümetlerinin teşebbüslerinden evvel Ferit Paşa’dan gayrı ve Kuvâ-yı Milliye’ce makbul olabilecek bir hükümetin mevki-i iktidara getirilmesini temîn imiş. Netice ma’lûm olunca arz ederim. (Rauf)
Harbiye Seryaveri
Salih
------------------------
(Vesika 242b)
Gayet aceledir
Zata mahsustur
Harbiye, 3.3.36
K. O. 20 Kumandan Vekili Mahmut Beyefendi’ye
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:
Gayet mahrem şahsa ait rapordur: Evvelki telgrafa zeyldir. Grup Reisi ile Meclis Reis Vekilleri saraya gönderildi.
Pâdişâh müstafi Sadrazam’la ve anı müteakiben Danimarka sefirini kabul ile meşgûl olduğundan başkâtip ve başmâbeynci ile müzakerelerini emretmiş. Grup reisi teşkilât-ı milliyenin pâdişâha sadakatini ve makasid-i vataniyesini, pakt esaslarını ve teşkilât-ı milliyeye müstenid grupun nizamnamesini evvel ve âhir bade’t-tafsil sabah arz edilen istifa hadisesini söyler ve netice olarak pâdişâh reisini ve şeyhülislâmı bizzat intihap etmek hakkına maliktir. Bi’l-mukabele Meclis de kabineye itimat veya adem-i itimat salâhiyetini hâizdir. Memleketin buhran-ı vükelâ ve sâireye tahammülü yoktur. Böyle bir hal vâki olmamak için pâdişâh iyi düşünür, meclis ve ekseriyetin fikrini düşünmeli. Ferit Paşa ve yârânını ve hatta Tevfîk Paşa’yı sakın intihap etmemeli. Neticesi buhrandır. Zaten tecrübe edilmiştir. Başkâtip huzura arz ve ber-vech-i âti cevâbı tebliğ etmiştir:
Bütün meb’ûslara selâm; ahvâl ve vaziyetin vahametini ben de onlar kadar müdrikim. İcab-ı hal ve vaziyete göre birisini intihap edeceğim. Onun salâhiyetine tecavüzle rüfekasının intihâbına müdahale edemem. Ancak ona ekseriyet grubu ile anlaşmasını tavsiye edeceğim demiştir. Heyet bi’t-teşekkür ayrılmışlardır. Şimdi Cengiz, İsa beraberiz. Arz-ı ta’zîmat eyleriz. (Rauf)
Seryaver Binbaşı
Salih
Belge 243
Şifre
4.3.1920
TAMİM
İstanbul’da teşekkül eden bir cemiyet-i fesadiye İngilizlerle müttehiden;
1. Hükümetin ıskatı ile Ferit Paşa veya emsalinden bir hükümet tesisi.
2. Meclisin feshi.
3. Kuvâ-yı Milliye’nin ilgası.
4. İstanbul’da bir şûrâ-yı hilâfet teşkili.
5. Bolşeviklik aleyhinde fetva ısdârı.
Hususâtının takarrür ettirildiği tahakkuk etmiş ve Anzavur harekâtı ile beraber İngilizlerin hükümeti tazyik etmeleri mezkûr mukarrerât cümlesinden olduğu İstanbul’dan bildirilmiştir. Arz-ı ma’lumât eyleriz.
İşbu ma’lumâtın heyet-i merkeziyelere de iblâğı ricâ olunur.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 244
Şifre
Müstacel
Ankara, 4.3.36
TAMİM
İstanbul’daki heyetimizden üç Mart tarihli olarak vürûd eden ma’lumâtı ber-vech-i âti aynen arz ederiz:
Yunanlılar karşısındaki cephenin geriye alınması hakkında on beş gün evvel İtilâf mümessilleri tarafından verilen notaya hükümet cevâb-ı red vermişti. Dün şedîdü’l-meal ikinci bir nota da verilmiş olmasından hükümet bugün Meclis-i Meb ’usan huzurunda istifa etmiştir. Hükümetle beraber Meclis- i Meb’ûsân Reisi de mâbeyndedirler. Meb’ûslarımız mütelâşidirler. İngilizler Hürriyet ve İtilâf ve Nigehbâncılarla tertip ettikleri harekât-ı irticaiyede muvaffak olabilmek için Ferit Paşa ve yârânından birinin taht-ı riyâsetinde bir kabinenin mevki-i iktidara gelmesi muhtemeldir. Meclisi bi’t-tabi feshedeceklerdir. Nezd-i şâhânede oradan tedâbîr-i müessirede bulunulması ve Meclis-i Meb’ûsân’ın takviyesi esbâbının istikmali maruzdur.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 245
Gayet mühimdir ve
Zata mahsustur
Harbiye, 8.3.36
Ankara K. O. 20 Kumandanlığı’na
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:
Suret. Hâkpây-i şâhânelerine şifahen arz ettiğim üzere daima en-necâtü fi’s-sıdk düstûruna istinâden ber-vech-i âti ma’rûzâtımı südde-i seniyelerine arz ve takdime cür’etyâb oluyorum.
Milletin mümessilleri bulunan Meclis-i Meb’ûsân Heyeti, bilâ-istisna makam-ı hilâfet ve saltanata ve bilhassa nefs-i nefîs-i hümâyûnlarına bilâ-kayd ü şart ve lâ-yezâl bir surette sadakat-i kâmile ile merbuttur. Keza Kuvâ-yı Milliye aynı hissiyât ile mütehassis ve yegâne gayesi tac u taht-ı mülûkâneleri etrafında toplanarak hukuk-ı mukaddese-i hilâfetpenâhîlerini ve menâfi-i mülk ü milleti her türlü halelden masûn bulundurmak uğruna ifnâ-yı hayât eylemektir. Bu hususta zât-ı akdes-i tâc-dârîlerini her ne suretle arzu buyurulursa tatmîn ve temîne hazırlar ve bunu Meclis-i Meb’usân dahi zâmin ve mütekeffildir. Gerek Meclis ve gerek Kuvâ-yı Milliye makam-ı hilâfet ve saltanat-ı seniye ve devlet ve millet için imkân-ı hayat bulunmadığına bütün imanıyla kaniler. Buhranı vükelânın devamının Anadolu’da pek büyük galeyân ve heyecan-ı efkâra sebebiyet verdiği nahiyelere varıncaya kadar her taraftan gelen yüzlerce telgrafnameler münderecâtından müstebân olmaktadır. Keza Meclisi Meb’ûsan’ın hâlet-i ruhiyesi de bu merkezdedir. Meb’ûsan umumiyetle şu buhran-ı azîm zamanında kabine buhranının devamını devlet için pek tehlikeli bulmaktadırlar. Buhrana sür’atle bir hâtime verilerek efkâr-ı hariciyeye takdimen hâsıl olan efkâr-ı umumiye-i dahiliyenin tatmîn-i derece-i vücûbda görülmektedir.
Âmâl-i milliyeyi tatmîn eyliyemiyecek bir kabinenin mevki-i iktidara gelmesi memâlik-i Osmaniye’de hayat-ı milliyeyi tehlikeye ilka edebilecek vakayi-i müessife tevlîdine sebebiyet verebilir. Âmâl-i milliyeye muhâlif bir kabinenin tesirâtile şarktan gelebilmesi muhtemel olan seyl-i beliyeye mukavemet kuvveti münkesir ve bunun bu cereyâna karşı mevcut azim ve kuvveti dûçâr-ı zaaf olabilir. Maazallah vahdet-i milliyede teşettüt ve nifak ve tefrîka hâsıl olarak makam-ı hilâfet ve saltanata ve devlet ve milletin haricî ve dahilî düşmanlarına bir fırsat verilmiş olur. Bir mecburiyet-i elîme taht-ı tesirinde Anadolu Heyet-i Meb’ûsan’ı serbest addedemiyerek yeniden icra-yı intihâbat ile Meclis-i Millî’yi toplayarak müdafaa-i hukuk-ı devlet ve millet vazifesini ifaya teşebbüs etmesi dahi vârid-i hâtırdır. Her suretle calib-i dikkat ve itibar olan hususât-ı ânifenin hâkpây-i meali-cây-ı hilâfet-penâhilerine arzını kendime mukaddes bir vazife addederim. Ferman pâdişâh-ı celîlü’l-unvan efendimiz hazretlerinindir. İmza: Meclis-i Meb’ûsân Reisi kulları Celâlettin Arif. 6 Mart 1336 (Rauf)
Harbiye Nezareti Seryaveri Binbaşı
Salih
Belge 246
Edirne, 31.12.35
K. O. 20 K.
Heyet-i Temsiliye’ye:
Trakya’nın ahvâl-i hâzırasına dair ber-vech-i âti mevâddın ehemmiyetle nazargâh-ı samilerine arzını vecibe addeder ve Türklerin Avrupa’da son parçasını teşkil eden Trakya ve Garbî Trakya’da siyaseten ve idâreten daha esaslı tedâbîr ittihâzı lüzumunu arz eylerim.
1. Garbî Trakya hâl-i hazırıyla Fransızların himayesi altında bir Yunan kolonisidir. Ve günden güne Yunan boyasına girmektedir.
2. Dedeağaç ile Karaağaç arasındaki Meriç’in sağ sahil mıntıkası bahren ve berren gönderilen Yunan muhâcirleriyle dolmaktadır.
3. Üç aylık zahâiri ile gönderilen bu muhâcirlerin Atina Bankası’ndan kendilerine tevdî edilmiş birçok paraları da vardır ve bunlara yardım etmek vesilesiyle Rum heyet-i milliyelerine de Atina Bankası’ndan küllî meblâğ tevzi edilmiştir.
4. Garbî Trakya’da yapılmakta olan jandarma teşkilâtına Rumlar kaydedilmekte ve zâbitleri de Yunan zâbitlerinden tayin ve noksanları da aynı menbadan ikmâl olunmaktadır.
5. Garbî Trakya idâre memurları hep Rumlardan tayin ve kahir İslâm ekseriyetini hâiz olan İskeçe’de bile bu esasa riayet olunmaktadır.
6. Şarkî Trakya’yı da Garbî Trakya’ya ilhak ve Fransa himayesi altında bir Yunan idâresi tesis etmek Fransız ve Yunanlıların gaye-i emelleridir. Franchet d’Esperey’nin Atina’ya gitmesi de nokta-i nazarıma göre bu husus ile pek alâkadardır.
7. Şarkî Trakya’da hat boyunda bulunan Yunan taburuna efrâd terhîsi vesilesiyle müsellah olarak mütemâdiyen efrâd gönderilmekte ve silâhsız olarak terhîs edilen efrâdın silâhları bu taburda kalmaktadır. Belki de Rumlara gizliden tevzi olunmakta ve terhîs olunan bu efrâd da ekseriyetle memâlik-i Osmaniye dahiline dağılmaktadır.
8. Çok zamanlarda, Yunan taburu merkezi olan Lüleburgaz’a küllî miktarda gelen bombaların; Çorlu, Çatalca, Babaeski, Alpullu, Çerkezköyü’ndeki müfrezelerine tevzii muhtemeldir.
9. Rumların merkezi İstanbul’da bulunan esaslı iki komitesi vardır. Birisi muâvenet komitesi, diğeri Trakya komitesidir. Muâvenet komitesinin Rumların kesafet hâsıl ettiği mahallerde birer müfettişi ve o mahallin ileri gelenlerinden müteşekkil birer komitesi vardır. Vazifeleri muhâcirîne her hususta yardım etmek ve harap binaları tamir ve çift hayvanatı ve âlâtını tedârik ve zer’iyata mübaşeret ettirmektir. Muâvenet komitesinin teşkilâtındaki intizam inzibat ve muâvenet husûlündeki icrâât ve sahaveti ehemmiyetle kayda şâyândır.
10. Yegâne gayesi Trakya Rumlarının istiklal-i siyasilerine ma’tûf olan Trakya komitelerinin teşkilâtı esaslı ve müstakardır. Merkezleri ile irtibatları gayet emindir. Gelibolu ve Tekirdağı sancaklarında en mühim teşkilât merkezleri Gelibolu, Keşan ve Çorlu’dur. İşbu mevkilerin metropolitleri ile Gelibolu’da Fransız konsolos vekili yerli Rumlardan Niko en mühim reisleridir. Her kazada metropolit riyâseti altında ve ahalinin faal ve mütefekkir kısmından ve ekser mektep daskallarının inzimamıyla birer kaza komitesi mevcut bulunmaktadır. Teşkilâtları vâsidir.
11. Bu komitelerin propagandaları ve faaliyeti sayesinde Rum ahalinin maneviyatı ihzâr ve esliha, cephane ve bomba iddihar edilerek kabiliyet-i tedâfüiyye ve taarruziyelerini günden güne ikmâl etmektedirler. Hat boyundaki tabur işbu teşkilât ve ihzârat veteslîhatın en metin istinâdgâhıdır.
12. Her Müslüman’a ika-ı mazarrat, tehdit, tahvif ve ellerindeki hayvanat ve emvâli gasp ve sirkat, komitenin yegâne emelidir. Ve bu maksat için müteşekkil siyasî ve alenî çetelerin bu günlerde tezyîd-i faaliyet etmeleri ve icrâât göstermeleri merkezlerinden emrolunmuştur. İslâmlarla sıkı münasebet ve hususiyet memnudur.
13. Bu çetelerin takip ve tenkîli için yapılan tazyikat aksü’l-ameller tevlîd ve teşkilâtlarını takviye eylemektedir.
14. Harb-i ahîrden beri Yunanistan’a gidip avdet eden ashâb-ı emlâk Yunan idâresinden limenfaatin gayr-i memnun oldukları cihetle Türkiye idâresinde kalmayı tercih etmektedirler. Ve komitelerine kısmen muhalefet göstermemektedirler.
15. Kolordunun işbu vaziyet ve âtiyen tahaddüsü muhtemel ahvâl karşısında vazifesini ifa edebilecek bir vazü’l-ceyş almasına General Milne’in muvafakat etmediği bi’l-muhabere anlaşılmıştır.
K. O. 1 Kumandanı
Miralay
Cafer Tayyar
Belge 247
Şifre
Ankara, 3.1.36
Edirne’de K. O. 1 Kumandanı Cafer Tayyar Beyefendi’ye
C: 31.12.35
Garbî Trakya Müslüman komitesine teşvikat-ı lâzimede bulunulmak ve Şarkî Trakya tarafından da Yunanlıların ve yerli Rumların teşkilât ve teşebbüsâtına karşı teşkilât ve teşebbüsat-ı mütekabileye azamî gayretle girişilmesi, Sivas Kongresi teşkilât nizamnamesinin lâhikasına tevfîkan müsellah millî müfrezeler teşkili ve bu hususta Kolordu’nun azamî muâvenet-i hafiyyede bulunması ve vazü’l-ceyş tebdili ile istihsal olunamayan fevâidin bu suretle telâfisi lâzımdır. Hükümetçe bu bâbda teşebbüsât-ı siyasiyede bulunulması için mürâcaat olunmuştur.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 248
Şifre
Ankara, 3.1.36
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretlerine
Şarkî Trakya’daki hat boyunda bulunan Yunan taburuna efrâd terhîs bahanesiyle müsellah efrâd gelmekte ve giden efrâdın da silahları alıkonarak taburun Rum eşkiyasının bir silâh deposu haline ifrâğ kılınmakta olduğu, terhîs olunan efrâdın memâlik-i Osmaniye dahiline dağıtıldığı ve taburun merkezi olan Lüleburgaz’a külliyetli miktarda gelen bombaların Çorlu, Çatalca, Babaeski, Alpullu, Çerkezköyü müfrezelerine tevzi kılındığı Paşaeli heyet-i merkeziyesinden bildirilmektedir. Hükümetçe teşebbüsât-ı kat’iye ve şedîdede bulunularak Yunanlıların Şarkî Trakya’da olsun tahrikâtlarına mümânaat olunması ehemmiyetle arz olunur.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 249
rakya Paşaeli
Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti
Heyet-i Merkeziyesi Riyâseti
687
Edirne, 5 Kânunusani 336
Ankara’da Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Heyet-i Temsiliyesi’ne
Saadetlü Efendim Hazretleri
1. General Franchet d’Esperey Edirne’ye geldi. Yevm-i muvâsalatını birkaç gün evvel makam-ı vilâyete resmen tebliğ ettirdiği cihetle hakkında merasim-i istikbâliye yapıldı. Edirne’de üç saat kadar kalarak bu müddet zarfında makam-ı vilâyeti ziyaret ve belediyede bir çay içtikten sonra doğruca Darülmuallimat’ı ve ba’dehu Cemaat-i İslâmiye’yi ve Trakya İdare-i Merkeziyesi’ni ve ondan sonra da Rum klubünü ziyaret ederek avdet eyledi. Kendisinin Yunan muhipbi olduğu ve İslâmlara karşı nasıl bir his beslediği herkesçe ma’lûm bulunduğundan maksad-ı ziyareti bir an evvel anlamak merakı memleketi istilâ eylemişti. Sırf bir seyahat maksadıyla geldiğini söyledi. Hükümette jandarma kumandan vekiline jandarmaların hırsızlık edip etmediğini sordu. Cemaat-i İslâmiye’de müftüye hitaben her ne olursa olsun İslâmların din ve mukaddesâtının dûçâr-ı tecavüz olmayacağını temîn etti. Bu sözü ile buraların başka bir şekl-i idâreye geçeceğini ima eyledi. Trakya’da henüz Trakya hakkında konferansça bir karar verilmediğini, verilecek karara itaat lâzım gelip aksi takdirde itaate icbâr etmek vazifesi kendilerine ait olduğunu söyledi. Rum klübünde metropolidin Osmanlıları rencide eden nutkuna mukabil sulh konferansının vereceği kararı der-akab mevki-i icraya koyacağını ve o vakte kadar hâkimiyetinde bulundukları hükümetin evâmirine itaate mecbur olduklarını söyledi.
2. Yevm-i mezkûrde Rumların Yunan bayrakları ile merasim- i istikbâliyeye iştirakini Trakya Cemiyeti’nin müdahale- i musırrânesi üzerine hükümet meneyledi.
3. Edirne Kuvâ-yı Milliye teşkilâtı maa’t-teessüf henüz arzu edilen neticeye vâsıl olamadı. Her mahalde memurînden, eşrâftan bazı bed-tıynet ve hain-i vatan kimselerin mefsedetleri teşkilâtın sür’atle yapılmasını akamete dûçâr etmektedir. Makam-ı vilâyet lâzım gelen icrâât ve faaliyette pek ziyade müteenni bulunuyor. Maamafih cemiyetimiz bu hususta sarf-ı makderet eylemekten bir an hâli kalmıyor.
4. Gümülcine’ye doğru daire-i işgallerini hergün bir parça daha tevsi eden Yunanlılar ahali-i İslâmiyeyi fakirlere yardım etmek, zenginlere birçok mevâîdde bulunmak, aleyhlerinde çalışanlara da külliyetli paralar teklif etmek suretiyle kendilerine cezb ve bend eylemek siyasetini takip ediyorlar. Hatta bizim İskeçe’deki murahhaslarımıza on milyon drahmi gibi azîm bir meblâğ teklif eylediler.
5. Kuvâ-yı Milliye’ye ait telgraf ve postalar şimdiye kadar bilâ-ücret kabul edildiği halde Meclis-i Vükelâ kararına atfen Dersaadet Posta ve Telgraf Müdüriyet-i Umumiyesi’nden Edirne Başmüdiriyeti’ne mevrut 23 Kânunuevvel 335 tarih ve 32 numaralı iş’âr mûcibince ücrete tâbi tutulmaktadır.
6.İstihbâr eylediğimize nazaran Fransızlar bugünlerde icap eden makamâta mürâcaatla şayet bir işgal vukuunda Kuvâ-yı Milliye’nin ne dereceye kadar müdafaâtta bulunacağını istîzâh eylemektedirler ki bu da Franchet d’Esperey’nin Cemaat-i İslâmiye’de her ne olursa olsun İslâmların taarruzdan masûniyeti hakkında serd eylediği temînattan da müstebân olduğu vechile artık buraların işgal-i askerî altına alınmasına karar verildiğine şüphe bırakmıyor.
7. Merkez sancağı meb’ûslarından Faik Bey’in İstanbul’da kalıp Şeref ve Galip Bahtiyar Beylerin hemen Ankara’ya azîmetleri kararlaştırıldı. Ve kendilerine tebliğ edildi. Murahhaslık vazifesini ifa için bir diğerinin tayininde Faik Bey’in de i’zâm olunacağı maruzdur efendim.
Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye
Cemiyeti Heyet-i Merkeziyesi Reisi
Şükrü
Belge 250
Şifre
Ankara, 15.1.36
Edirne’de Birinci Kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Beyefendi’ye
Vilâyetin, teşkilât-ı milliyenin taazzuv ve teşmili hususundaki mesâilde müteenni bir tarz-ı hareket takip eylediği bildirilmektedir. Mukadderâtımızın mevzu-i bahis olduğu şu devr-i kat’î ve tarihîde vahdet ve teşkilât-ı milliyenin en kuvvetli bir hale gelmesi lüzumu müstağni-i arzdır. Zât-ı âlileri gibi hamiyet ve fedakârlığı ile tanınmış muktedir bir arkadaşımızın Edirne’de bulunuşu ve bilhassa teşkilât-ı müsellahanın temîni emrinde makam ve memuriyetinizin en müsait bir şekilde oluşu Heyet-i Temsiliyemiz için büyük bir teselli, milletimiz için azîm bir ümid-i halâstır. Rum teşkilât-ı müsellahasına karşı lâhikaya nazaran müsellah millî müfrezeler teşkili, fedakâr zâbit arkadaşlarımızın tebdil-i nam ederek, sivil olarak en mühim mahallere tayini ve sâire gibi tedâbîr-i acileye tevessül buyurularak Trakya Paşaeli Heyet-i Merkeziyesi’nin de teşkilât hususunda her vakitten ziyade müteyakkız bulunmalarını ricâ ve takdimi ihtirâmât eyleriz.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
-----------------------------
(Vesika 250a)
Şifre
Ankara, 15.1.36
Edirne’de Trakya Paşaeli Heyet-i Merkeziyesi’ne
5.1.36 tarihli rapor alındı. Teşkilât-ı müsellahanın tanzim ve tensîki için Kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Bey’e ricâ edildi. Galip Bahtiyar Bey teşrif ettiler. Müdâvele-i efkâr eyledik. Hükümet, Meclis-i Millî bu bâbda bir karar verinceye kadar teşkilât-ı milliye makamâtı arasında cereyân eden telgraf muhhaberâtını servis olarak kabule mecburdur. Muharrerât bi’t-tabi ücrete tâbidir. Arz-ı hürmet eyleriz.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
-----------------------------
(Vesika 250b)
Şifre
Ankara, 1.3.36
Tekfurdağı Mutasarrıfı Füruzan Bey’e
Livanız dahilinde muhîtin adem-i müsaadesinden bahisle teşkilât-ı milliye icrasının kabil olamayacağını Tekfurdağı Heyet-i İdâresi’nin iş’ârına atfen Edirne Heyet-i Merkeziyesi bildiriyor. Bu mütâlaayı hamiyet ve muhabbet-i milliye ile kabil-i telif göremiyoruz. Hâdisât ve vakayi-i azîme taht-ı tesirinde kalan ferdler, cemiyet haline gelerek muhîtin hayat ve zindegîsinden ahz-i kuvvet etmedikçe mevcudiyetlerinin müheyyâ-yı inhidam bulunduğu kanaatini şuursuz bir halde zan ve tevehhüm ederler. Tekfurdağı muhîtinin vahdet-i umumiye-i milliyemizden hariç kalması tecvîz edilemeyeceğinden her halde fikr-i hareket ve müdafaadan mahrum kaldığını hisseden muhîte ifaza-i hayat edilerek hem kendilerinin ve hem de vatan-ı müşterekin halâs ve saadetini kâfil teşkilâtta kendilerine rehberlik ve mürşidlik edeceğinizi müsellem olan gayret ve hamiyet-i mefturelerinden ümit eder ve cevâb-ı muvaffakiyetinize intizâr eyleriz efendim.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
-----------------------------
(Vesika 250c)
Tekirdağ Mutasarrıfı Füruzan Bey’den alınan 5.3.36 tarihli şifrenin mahlûlüdür:
C: İstîzâh-ı vâkie çoktan muntazırdım. Bu suretle bendenize de hakk-ı kelâm bahş buyurulmasına teşekkür ve itiraf ederim ki Meclis-i Meb’ûsan’ın ........ ve hükümetin âmâl-i milliye dairesinde teşekkülüne rağmen henüz ............... da İstanbul’da başlıyan bir ahenksizlik mahsûs ve bu halin in’ikâsâtından müteessir olan muhîtimizde bir boşluk mevcuttur. Yoksa .........da hiçbir ihtilâf yoktur. Hâdisât ve vakayii takip ve icâb-ı hamiyeti tatbik hususunda geri kalan .......... olmadığıma başlıca şahit zât-ı samileridir. Maahaza Trakya ...... değildir. Bu havalideki ıttıradsızlık ve tedbirsizlik .......... atılacak bir yanlış hatve neticesinde Ermeni ve Rumların muhâliflere iştirakleriyle Biga hadisesinden daha şedîd ve umumî vakayie sebebiyet verilmiş olur. Sadaret-i uzmânın ta’mîmi malûm. Buna bütün vilâyetin bî-tarafane ...... tebliği de munzam olunca benim gibi mülhak ........ mutasarrıfa vali vekâletinden müstakil livadan maiyyete tenzil edilen ............ mutasarrıftan bu şerâit dahilinde nasıl bir tecellüd beklenilir. Hulâsa dertler çok. Mezûnen Dersaadet’e gidiyorum. Orada fırsat bulursam bizzat gelerek olmazsa avdette bâ-posta tafsilât-ı lâzimeyi arz eylerim.
Tekirdağ Mutasarrıfı
Ali Füruzan
Belge 251
Kurye ile
Ankara, 3.2.36
Rauf Bey’e
İskeçeli Arif Bey’den Trakya-Paşaeli Cemiyeti’nin tarz-ı faaliyetine dair bir mektup aldık. Cafer Tayyar Bey’in icap eden faaliyetten mahrum olduğu dermeyan ediliyor. Şarkî ve Garbî Trakya’nın bir vahdet-i mülkiye dahilinde ifade ve ilân edilmesi siyaset-i Osmaniye için de doğru bir hareket değildir. Şarkî Trakya gayr-i kabil-i münakaşa bir surette eczâ-yı Osmaniye’dendir. Garbî Trakya’nın istihlâsı için de şark ancak bir üssü’l-hareke olabilir. Şark ve garbın vahdet-i mülkiyesi esasen Balkan Muâhede-i Sulhiyesi ile garbın terkedilmiş olmasıyla ahden ihlâl kılınmış bulunmasına nazaran mülkî vahdet iddiası Şarkî Trakya’da dahi düşmanlarımızın bazı müddeayâtına meydan verebilir. Bulgarların Adalar Denizi’nde bir mahrec-i iktisadî talep etmeleri keyfiyeti de ayrıca muhtac-ı teemmüldür. Bulgar nokta-i nazarı Kavala’yı tercih edeceğinden Bulgaristan dahilinde de bu yolda sarf-ı mesâi etmek icap eder.
Arif Bey’in ifadesine göre Trakya-Paşaeli Cemiyeti’nin azası meyânında ciddî bir tensîk icrâ edilmesi takarrür etmiş. Cafer Tayyar Bey’le müştereken ve bâlâdaki esâsât-ı malûme dahilinde, Trakya-Paşaeli Cemiyeti’nin bir an evvel ıslâhıyla vazife-i milliyesine sevk edilmesi icap eder. Cafer Tayyar Bey’e talimat-ı lâzime verilmiştir. Arif Bey’in Bulgaristan harekâtı hakkındaki istıtlââtının peyderpey iş’ârı matlûb olduğunun mûmâileyhe iblâğ buyurulması ricâ olunur.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
------------------------------
(Vesika 251a)
Kurye ile
Ankara, 3.2.36
Edirne’de Birinci Kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Bey’e
Trakya’nın Şarkî ve Garbî namıyla bir vahdet-i mülkiye altında ifade edilmesi siyaset-i Osmaniye için doğru değildir. Şarkî Trakya gayr-i kabil-i itiraz ve münakaşa bir surette eczâ-yı memâlik-i Osmaniye’dendir. Garbî Trakya bir muâhede-i sulhiye ile vaktiyle terk edilmiş bir kıta-i vatandır. Şarkî Trakya, garbın iltihakını temîn etmek için bir üssü’l-hareke olabilir. Yoksa Şarkî ve Garbî Trakya’nın vahdetini musırran iddia etmek Şarkî Trakya’da da bazı müddeayât serdine müntic olabilir. Bu itibarla Şarkî Trakya hakkında hiçbir münakaşa mevzu-i bahis edilmemelidir. Bulgarların Adalar Denizi’nde bir mahrec-i iktisadî tedâriki hakkındaki iddialarını da derpîş etmek icap eder. Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin bütün teşkilât-ı milliyesini bu esasa göre tevsi veteslîh etmek icap eder. Gümülcine havalisinde hedef, Yunan kuvve-i işgaliyesi olmalıdır. Garbî Trakya’daki Fransız siyasetinin Venezilos siyasetine pişdarlık ettiği mahsûstür. Binâenaleyh Trakya-Paşaeli heyet-i idâresi arasında ciddî bir tebdil ve tensîk yapılacağı haber alındığından cemiyetimizin nokta-i nazar-ı siyasisine göre alâkadarlarla tevhîd ve teşrik-i mesâi edilmesi ve şarkta hâkimiyet-i Osmaniye kat’iyen mevzu-ı münakaşa olmamak şartıyla garbın istihlâsı için icap eden tertibât ve teşkilâtın ikmalile Kuvâ-yı Milliye’nin Yunanlılara karşı bilhassa pek müsait olan İskeçe havalisinde faaliyete geçirilmesi ve bu hususta taraf-ı âlilerinden azamî muâvenetin ibzali lâzımdır. Bulgaristan dahilinde cereyân eden harekât-ı inkılâbiyenin de vesâit-i mahsusa ile takibi. Bulgaristan metâlibinin Kavala cihetlerine tevcîhine her suretle çalışılması faydalıdır. Bu husustaki mütâlaa-i âliyeleriyle derece-i mesâi hakkındaki iş’ârâtınıza muntazırız.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 252
Edirne, 7/8.3.36
K. O. 20 K.
Heyet-i Temsiliye’ye: Edirne heyet-i merkeziyesinin iş’ârât-ı evveliyesinden Tekfurdağı’nın vaziyeti malûm-ı âlileridir. Dersaadet ’ten avdetimde bu defa da Füruzan Bey’le görüştüm. Vali Bey’in teşkilât-ı milliyeye müzaharet ve muâvenet hakkında resmî ve gayr-i resmî bir tebliğ ve iş’ârı vuku bulmadığı cihetle kendisinin bu hususla iştigal edemeyeceğini ve buna tarafdâr bir valinin vücudu halinde keyfiyeti ol zaman teemmül ederek ya bu bâbda sarf-ı mesâi edeceğini veyahut muvaffakiyetini tahmin edemezse istifa edip çekileceğini beyan etti. Mîr-i mûmâileyh bu kanaatinde bir dereceye kadar haklıdır. Vali Bey’in kanun dairesindeki muamelede ifratı ve zaman-ı hâzırın nezaket ve ehemmiyeti icabı Kuvâ-yı Milliye’nin lüzum-ı takviyesi hakkındaki lâkaydîsi vilâyetin bir iki mahal müstesna olmak üzere her tarafında rüesâ ve memûrîn-i hükümeti mütereddid ve lâkayt bırakmaktadır. Evvelce de bi’l-münâsebe arz edildiği ve malûm-ı devletleri olduğu vechile bizde ahali her işi hükümetten beklemekte ve mârrü’l-arz rüesâ-yı mülkiyenin vaz’-ı bî-tarafîsi yüzünden teşkilât-ı milliye matlûb-ı âli üzere taazzuv edememektedir. Vilâyet dahilinde sık sık icrâ etmekte olduğum teftişlerde bilhassa köylülerle pek sıkı temas ediyorum. Ekseriyet itibarıyla bu tabaka her türlü fedakârlığa âmâdedir. Yalnız ashâb-ı emlâk ile Balkan Harbi fecâyiinden felâket görenlerden ihtiyârlar zümresinin bir kısm-ı mühimmi faaliyetten mütehaşidirler. Bilhassa kasabalardaki eşrâf ve mütehayyizân Bolşeviklik kendilerinin kanaatince yanlış telâkkiye uğramıştır. Ondaki ....... zenginlerin emlâk ve emvâlini taksim etmekten ibaret ad ve teşkilât-ı milliyeyi bu hususla alâkadar zannediyorlar. Gezdiğim yerlerde bu fikr-i sakîmin tashihine çalışıyorsam da bi’t-tabi her köye gitmek kabil olamıyor. Edirne vilâyetinin bu vaziyet ve ahvâl-i ruhiyesini İstanbul’daki rüfekaya da arz ve izah ettim. Bununla beraber icabında âmâl-i milliyenin müdafaası için az çok bir mevcudiyet ve kuvvet temîn edeceğime ümitvarım. Ancak keyfiyetin esaslı ve şümûllü olması cümlemizce şâyân-ı arzu olup bu da mehâzir-i mesrûdenin ref’ine çalışılmakla kabil olacağı maruzdur.
K. O. 1 K.
Cafer Tayyar
Belge 253
Zata mahsustur
Müstaceldir
Harbiye 11.3.36
Ankara K. O. 20 K. ve Mahmut Beyefendi’ye
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:
1. Dün akşam mevsûk İtalyan menâbiinden şâyân-ı itimat bir zata vâki olan mahremâne ihbârâtta mümessillerin dün ba’de’z-zevâl ictimâ ederek Londra’dan gelen ve Dersaadet’teki Kuvâ-yı Milliye rüesâsının tevkifi emrini hâvi olan meseleyi tezekkür ile kabul eyledikleri binâenaleyh bu gibi zevâtın bir an evvel Dersaadet’ten uzaklaşmaları icap eylediği iş’âr kılınmıştır. Biz bunu ya Mütelifîn’in bir blöfü veyahut Meclis-i Millî’nin feshini müntic olacak Ferit Paşa’nın mevki-i iktidara getirilmesi gibi iki şıkka hamlediyoruz. Birinci şıkla bu gibi zevâtın firârı neticesinde bir iskandal yaparak nâil-i emel olmak ikinci şıkla da adem-i itimat vererek meclisi fesh ve vâsi bir tevkifat yaparak İtilâf Devletleri’nin de müzahereti ile saltanat ve hükümet ile birlikte milliyetperverlerin aleyhine hareket etmektir. Tabii her iki ihtimale karşı da buradan hiçbir yere gidilmeyecek, işin sonuna kadar vazife-i namus ifa kılınacaktır. Salih Paşa bu vaziyeti bilerek ve bu hale bilerek sebep olmaktadır. Binâenaleyh evvelce de arz eylediğimiz vechile bu renksiz yeni kabinenin ıskatı için son derece çalışacağız ve muvaffak olacağımıza da eminiz.
2. Mevsûkan istihbâr olunduğuna göre Allenby mütareke zeyli Yaver ve Reşit Paşalar tarafından hükümet namına Tevfik Paşa Kabinesi zamanında imza edilmiştir. Ele geçince sureti takdim kılınacaktır. (Rauf)
Seryaver
Salih
-------------------------------
(Vesika 253a)
Şifre
Ankara, 11.3.36
Kâzım Karabekir Paşa’ya, Eskişehir’de Fahrettin ve Refet Beylere, K. O. 3 Kumandanı Salâhattin Bey’e
İstanbul’dan şimdi vürûd eden telgraf sureti berâ-yı ma’lumât aynen arz olunur. (Bir suretinin On Dördüncü Kolordu’ya verilmesi Fahrettin Beyefendi’den ricâ olunur.)
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
SURET
Dün akşam mevsûk İtalyan menâbiinden şâyân-ı itimat bir zata vâki olan mahremane ihbârâtta mümessillerin dün ba’de’z-zevâl ictimâ ederek Londra’dan gelen ve Dersaadet’teki Kuvâ-yı Milliye rüesâsının tevkifi emrini hâvi olan meseleyi tezekkür ile kabul eyledikleri binâenaleyh bu gibi zevâtın bir an evvel Dersaadet’ten uzaklaşmaları icap eylediği iş’âr kılınmıştır. Biz bunu ya Mütelifîn’in bir blöfü veyahut Meclis-i Millî’nin feshini müntic olacak Ferit Paşa’nın mevki-i iktidara getirilmesi gibi iki şıkka hamlediyoruz. Birinci şıkla bu gibi zevâtın firârı neticesinde bir iskandal yaparak nâil-i emel olmak ikinci şıkla da adem-i itimat vererek meclisi fesh ve vâsi bir tevkifat yaparak İtilâf Devletleri’nin de müzahereti ile saltanat ve hükümet ile birlikte milliyetperverlerin aleyhine hareket etmektir. Tabii her iki ihtimale karşı da buradan hiçbir yere gidilmeyecek işin sonuna kadar vazife-i namus ifa kılınacaktır. Salih Paşa bu vaziyeti bilerek ve bu hale bilerek sebep olmaktadır. Binâenaleyh evvelce de arz eylediğimiz vechile bu renksiz yeni kabinenin ıskatı için son derece çalışacağız ve muvaffak olacağımıza da eminiz.
-------------------------------
(Vesika 253b)
Şifre
Müstaceldir
14.3.36
Seryaver Salih Bey’e
Rauf Beyefendi’ye: Mütarekenin hafî mevâdd-ı müzeyyelesinden Erkân-ı Harbiye Reis-i Sanisi Kâzım Paşa’nın ma’lumâtı olması muhtemel bulunduğunu On Beşinci Kolordu Kumandanı Kâzım Paşa bildiriyor. Nazar-ı dikkat-i âlinizi celp ederim.
Mustafa Kemal
--------------------------------
(Vesika 253c)
Şifre
Müstaceldir
14.3.36
İsmet Beyefendi’ye
Reşit ve Yaver Paşalar tarafından imza edildiği Rauf Beyefendi tarafından istihbâr ve bize de iş’âr kılınan mütarekename mevâdd-ı hafiyesi hakkında Erkân-ı Harbiye Reis-i Sanisi Kâzım Paşa’nın ma’lumâttar oldukları maznundur. Fevzi Paşa’nın nazar-ı dikkatinin celp buyurulması mercûdur.
Mustafa Kemal
Belge 254
Harbiye. 11.3.36
K. O. 20 Kumandan Vekili Mahmut Beyefendi’ye
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:
1. Son ma’rûzâtımıza ve kabine vaziyetleri hakkında bir gûnâ mütâlaatınıza dest-res olamadığımızdan adem-i vusûlünden ve sıhhatinizden bi-hakkın endişedeyim. Cevâ bınıza muntazırız.
2. Maraş müsaadematının ne suretle başlayıp ne tarzda cereyân ettiği hakkında mufassal ve sizin mevsûk ma’lumâtınızın iş’ârını da ricâ eyleriz efendim. (Rauf)
Harbiye Nezareti Seryaveri
Salih
Belge 255
Şifre
Gayet müstaceldir
12.3.36
Seryaver Salih Bey’e
C: 11.3.36
1. Rauf Beyefendi’ye; Kabineye adem-i itimat reyi vermek suretiyle taarruzun tarafımızdan yapılması o kadar kuvvetli bir sebebe istinâd ettirilemeyecektir. Kâzım Karabekir, Fuat Paşalarla Ankara’ya gelmiş olan Refet ve Fahrettin Beyler de aynı fikirdedirler. Ancak grubun derece-i tesanüd ve tecellüdüne ve vahdet-i hareketteki azm-i kat’îsine dair sarîh bir fikir ve kanaat hâsıl etmek için Salih Paşa’nın grup heyet-i idâresiyle müzakere etmeksizin hareket etmesini bir meşrûtiyet meselesi yapmak hususundaki karar hakkında hiçbir mütâlaa dermeyan etmemiştim.
2. İngilizlerin tevkif kararına, muhâliflerin yaygaralarına karşı meclisin cesurâne nihayete kadar vazifesine devamı pek nâfi ve parlaktır. Ancak zât-ı âlinizle beraber vücûdları teşebbüsât ve harekât-ı âtiyemiz için elzem olan arkadaşların neticede bize iltihakları esbâbı behemehâl müemmen olmak şarttır. Aksi takdirde grubun vahdet ve azim dairesinde hareketini tanzim edebilecek zevâtın şimdiden tavzîfiyle sizlerin hemen buraya gelmeleri elzemdir. Buraya gelecek zevât meyânında memleketi temsil evsâfını hâiz olanlarla icabında hükümet teşkil ve idâre liyakatindekilerin bulunması mühimdir. İtilâf Devletleri’nin muamele-i zecriye tatbik edeceklerine şüphe yoktur.
3. Maraş meselesi hakkında vesâik-i hakikiyeye müstenid ayrıca bir rapor takdim ederim.
4. Büyük iştiyak ve hürmetle gözlerinizden öperim.
Mustafa Kemal
----------------------------------------
(Vesika 255a)
Başmemur Efendi’ye
Şimdi size bir telgraf yazacağız. Bunun mahallerine makine başında bizzat yazmanızı Mustafa Kemal Paşa Hazretleri arzu ediyorlar. İstanbul’u bi’l-âhire tekrar bize veriniz.
Hayati
Hamdi Bey’e
Bu telgrafı hemen bizzat keşîde etmenizi ve bildirmenizi ricâ ederim.
Heyet-i Temsiliye Kâtibi
Hayati
Ankara, 16.3.336
Diyarbekir’de K. O. 13 K. Cevdet Beyefendi’ye
Erzurum’da K. O. 15 Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa Hazretlerine
Sivas’ta K. O. 3 K. Salâhattin Beyefendi’ye
Konya’da K. O. 12 K. Fahrettin Beyefendi’ye
Bursa’da Fırka 56, Bandırma K. O. 14, Balıkesir’de Fırka 61 Kumandanlıklarına
Nazilli Mevki Kumandanı Servet Beyefendi’ye
Edirne’de. K. O. 1 K. Cafer Tayyar Beyefendi’ye
İzmit’te Fırka 1 K. Rüştü Beyefendi’ye
Bu sabah 16.3.36 İngilizler Şehzadebaşı’ndaki karakolu askerimiz uykuda iken basarak altı kişiyi şehit ve on beş kadarını mecruh ettikten sora karakolu ve bir taraftan da Harbiye Nezareti’ni ve Tophane’yi ve Harbiye telgrafhanesini işgal ettikleri bildirildi. Bu harekâtı yapan rıhtıma yanaşan İngiliz zırhlıları bahriye efrâdıdır. İstanbul’da fevkalâde bir halin cereyân etmekte olduğu anlaşılıyor. Vaziyet heyetimizce takip edilmektedir. İstanbul’la muhabere ve münasebette müteyakkız bulunulması arz olunur.
Mustafa Kemal
Zeyl: Beyoğlu telgrafhanesini işgal ve memûrîni oradan tard etmişlerdir. Dersaadet telgrafhanesini de bir saate kadar işgal edecekleri haber alınmıştır.
Belge 256
İzmit, 16 Mart 336
Heyet-i Temsiliye tarafından bu sabah yazılan ta’mîmi aldım. Esasen memlekette asayiş temîni başlıca vazifemizdir. Binâenaleyh bu sabah İzmit’teki İngiliz harp sefinesi kumandanı tarafından şifahî tebligatta da memlekette ittihâz edilecek mukarrerât her halde iyi olacağı bildirilmesi üzerine bir kat’ daha asayişe çalışılmakta olduğunu arz ve müsterih olunması gibi birşeydir.
Mutasarrıf
Suat
Belge 257
İzmit, 16 Mart 336
Konya Başmüdürü Bey’e
1. Kolordu Kumandanı Fahrettin Beyefendi’nin yaverini makine başına çağırttırınız.
2. Şimdi İstanbul merkezinden bir İngiliz tebliğ-i resmisi yazılıyor. Bunun kat’iyen intişarına meydan verilmemesi ve doğrudan doğruya işgal altında bulunan İstanbul merkezine yol verilmemesi ve mebhûs tebliğin alınan merakizde imhâsının derhal emir buyurulması arzu ve ricâ olunuyor, arz ederim.
Heyet-i Temsiliye Kâtibi
Hayati
Şemsettin Beyefendi’ye
İstanbul merkezi İngiliz tebliğ-i resmîsine Konya Valisi Beyefendi’nin cevap verdiğini yazıyor. Paşa Hazretleri bunun sıhhatini anlamak istiyorlar. İstanbul merkezi İngilizlerin tamamıyla taht-ı işgalindedir efendim.
Hayati
-------------------------
(Vesika 257a)
Hayati Bey’e
Konya, 16.3.336
İstanbul merkezindeki memurların cevap almadıkları takdirde telgrafhaneden çıkarılmayacaklarını bildirmeleri ve ısrarları üzerine âtideki cevap verilmiştir.
SURET
İmza yerine Düvel-i İtilâfiye tebligatıdır ibaresiyle çekilen telgrafnameyi saat bir buçukta aldım. Asayişin muhafazasına çalışmak vazifemdir. Bu vazifeyi ifaya çalışacağım tabiidir. Bu telgrafı çeken makam ve zatın bildirilmesi ricâ olunur.
Belge 258
Numara 384
Erzurum, 22.9.36
Ankara’da Büyük Millet Meclisi Riyâseti’ne
Esliha ve mühimmât ve erzak ve emvâl-i metrukede vukubulan su-i istimâlât ve gayr-i kanunî ve nâ-mahdûd tekâlif ahzı, kanunsuz tahakküm ve tecebbür halkın hissiyatını büsbütün rencide etmiş. Erzurum’un emniyetsiz ve ümitsiz bir vaziyete düşerek artık kendi elleriyle idâre edilmeleri lüzumu yegâne çare-i necât ve halâs addettiği bir zamanda buraya geldik. Paşa’nın da hareketi menâfi-i memlekete tevafuk etmediği cihetle alenen yapılan fenalıklara hemen nihayet verilmesi ve tahkikat hitamında tahakkuk edecek hale göre müsebbiblerinin tecziyesi lüzumunda ahali müttefikan ısrar ve emniyet-bahş tedâbîrin acilen ittihâzı talebi ve vilâyet vekâletini bizzat muvakkaten kabul etmekliğim Paşa dahil olduğu halde ahali tarafından ricâ ve istirham olundu. Ahvâl mufassalan yazılarak bi’z-zarure birkaç (kvlkaycbnzvsy) vechile vekâletin Hüseyin Avni Bey’e tevdîi lüzumunu yazmıştım. Bizzat idârede bulunmayarak haricen tanzim-i umûr ve gönderilen heyetin muvâsalatında Meclis’e izâhât vermek üzere Ankara’ya gelmekliğim lâzımdır. Böyle nazik bir zamanda Avni Bey’in tahkikatın ikmâline kadar vekâlette bulunması meb’ûslukla gayr-i kabil-i telif görülmemelidir. Meseleyi daha vahim bir safhaya ( . . . . ) ve Erzurum mukavemet ve mevcudiyeti zayi ettirmeden teklifatın kabulü pek açık olarak irtikâp edilmiş olan su-i istimâlât hakkındaki takibatın hitamına kadar memleketin kendilerinden addederek emniyet gösterdikleri Meb’ûs Hüseyin Bey’in tebliğ-i memuriyeti ve yirmi dört saate kadar cevap verilmesi ve keyfiyetten Paşa’nın haberdâr edilmesi müsterhamdır efendim.
Büyük Millet Meclisi Reis-i Sanisi
Celâlettin Arif
Belge 259
Gayet mühim ve müstaceldir
Hemen keşîde edilecektir
Erzurum, 24.9.36
Ankara’da Büyük Millet Meclisi Riyâseti’ne
Heyet-i Vekile’de ve Büyük Millet Meclisi’nde kıraat olunacaktır.
Heyet-i Vekilenin. Vekâlet-i âlilerinin gayr-i musîb ve gayr-i kanunî bulduğunuz tekliflerinin hangileri olduğunu bildirmenizi ricâ ederim. Acaba Erzurum Meb’ûsu Hüseyin Avni Bey’in Erzurum vali vekâletine tayini talebi mi, eğer bu ise hatır-ı âlilerinde olmak gerektir ki, Ankara’dan çıkmazdan mukaddem Erzurum ahalisi kendisine vali bulup bize inha etsinler emrini sizden telâkki eylemiş idim. Ben de ahaliye emrinizi tebliğ ettim. Acaba hata mı ettim. Ahali de bu teklifi hüsn-i telâkki ederek bu zatın asîl gelinceye kadar vekil olmasını talep etti. Bu talebi Ankara’ya bildirdim. Silâh, cephane temîn eylemek üzere birçok fedakârlığa katlandığımız bir zamanda kırk ellibin silâhla milyonlarca mühimmâtın dolayısıyla Rumlara satılması, tahniyede vukua gelen su-i istimalât yüzünden ahalide bir galeyân uyanmasından dolayı hırsızların bir an evvel tecziyelerini talep etmekliğim acaba gayr-i musîb ve gayr-i kanunî bir teklif miydi. İcra eylediğim takibat üzerine Tahniye Müdürü Avni Efendi’nin hesâbâtı tetkike başlandı. Ve beş bin kilo un sattığı meydana çıkar çıkmaz mûmâileyhin intiharından ne mâna çıkarılır. Emvâl-i metruke satışlarından vukua getirilen su-i istimalât bütün halkın ağzında iken müsebbiblerinin zâhire ihracını talep etmek acaba gayr-i münasip ve gayr-i kanunî bir talep mi? İleri cepheden ordu namına mevcut su-i istimalâtın bir an evvel önü alınması için murahhas olmak üzere gelen alay kumandanlarının şikâyâtını dinleyip ânları Büyük Millet Meclisi Riyâseti’ne bildirmek de acaba gayr-i münasip bir teklif gibi mi telâkki olundu. Müdafaa-i Hukuk halkın mutalebâtını dermeyan etmiş olduğunu işittim. Erzurum muhîtini zannedersem kâfi derecede tanımıyorsunuz. Buranın halkı bir kere feverân etti mi, ânın önünde durmak gayet güç olduğunu bildiğimden bunun hudûsundan evvel lâzım gelen tedâbîr-i hakîmâneyi tavsiye etmek acaba gayr-i kanunî ve gayr-i münasip bir teklif miydi. Ben zannediyorum ki vazife-i vataniyemi ifa edebilmek için muhtaç olduğum istirahati bir tarafa bırakarak bu işlerle uğraşmayı Heyet-i Vekile takdir edecek ve gayr-i kanunî, gayr-i musîb teklifin benden sudûr eylemeyeceğine Heyet-i Vekile’nin kail olmasını beklerdim. Aranızda müddeayâtımı takdir edecek arkadaşlarım mevcut olacağına kaniim. Daire-i intihâbiyemi teftiş etmeksizin hemen Ankara’ya muâvedet imkân dahilinde değildir. Buraya geldim geleli bu gibi meşagil ile uğraştığımdan kazaları dolaşmaya vakit bulamadım efendim.
Büyük Millet Meclisi Reis-i Sanisi
Celâlettin Arif
Belge 260
Dersaadet 17.10.38
Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Tevfik Paşa oğlunu bendenize göndererek âtideki telgrafnameyi verdi:
Meselenin gayet mahrem tutulması ricâsıyla beraber vukubulan tahkikatına nazaran İngilizler, konferansta Anadolu ile İstanbul’un ayrı ayrı cephe arz etmesinden istifade ile hilâfet hâmisi sıfatını iktisâb etmeye çalışacağından meseleye lâzımgeldiği gibi ehemmiyet verilmesini arz etmemi tebliğ ettirdi. Ferman. (Hâmit)
Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine: Bi-avnihi teâlâ ihrâz olunan muzafferiyet, ba’d-ezîn İstanbul ve Ankara arasında tahaddüs etmiş olan ihtilâf ve ikiliği kaldırmış ve vahdet-i milliyemizi temîn etmiş olup ancak Düvel-i Müttefika ile aramızda müsaleha henüz akd edilmemiş olmasından dolayı Avrupa şehirlerinden birinde karîben in’ikadı derkâr bulunan sulh konferansına sâbıkı vechile her iki tarafın davet edileceği ma’lûm bulunduğuna mebni selâmet-i milliyemize müteallik mevâdd-ı mühimmenin evvelce beynimizde müzakere ve tesbiti zımnında istihzaratta bulunularak mezkûr konferansta müttehiden hukuk-ı milletin müdafaasına sarf-ı mesâi edilmesi nezd-i âlilerinde dahi rehin-i tasvip olacağına kanaat-i kâmilem bulunduğundan ol bâbda taraf-ı senâverîylerile görüşüp anlaşmak üzere ahvâle vâkıf ve emniyetinizi hâiz bir zatın buraya gayet mahremâne talimatı hâmilen ve sür’at-i mümkine ile i’zâmı mütemennadır efendim.
17.10.38 İmza: Sadrazam Tevfik.”
Belge 261
Şifre
Bursa, 18 Teşrinievvel 338
İstanbul’da Hâmit Beyefendi’ye
Türkiye Devleti’nin aleyhinde her türlü teşebbüsü daima nazar-ı dikkatte tutan Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti mukabil tedbirlerini düşünmüştür. Teşkilât-ı Esasiye Kanunu ile şekil ve mahiyeti taayyün eden Türkiye Devleti’nin tarih-i teessüsünden beri Türkiye mukadderâtına vâzıü’l-yed ve bundan mes’ûl yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti olduğu cihanca ma’lûm ve hâdisât-ı fiiliye ve muâmelât-ı siyasiye ile müeyyed bulunmaktadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi ordularının ihrâz eylediği muzafferiyet-i kat’iyenin netice-i tabiiyesi olmak üzere vukuu karîb olan sulh konferansında Türkiye Devleti yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti tarafından temsil olunur. Bu hakayık karşısında gayr-i meşrû’ ve gayr-i hukukî olduğu Meclis-i Âli’ce mükerreren ifade ve ilân edilmiş olan heyetlerin veya bu gibi heyet mensubîninin şimdiye kadar bi’d-defaat vâki olduğu gibi bundan sonra da siyaset-i devleti teşvîşten mücânebet eylememeleri hususunun ne derece azîm mes’ûliyeti bâdi olacağı derkârdır efendim.
Mustafa Kemal
Belge 262
1/1010
Mahrem ve aceledir
P.R. 8.11.38
Başkumandan Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
C: 7.11.38, şifreye;
Zât-ı samilerinden telgrafa telâkki ettiğim emrin başında Tevfik Paşa’ya cevap olduğu mezkûr bulunmadığı gibi nihayetinde de telgrafnameyi kendisine tebliğim emir buyurulmadığından bunu bendeniz için bir veçhe telâkki etmiş ve binâenaleyh Tevfik Paşa’ya üç gün zarfında beş kere o veçhe dahilinde bi’l-vasıta tebligatta bulunduğum gibi hatta bir defasında konferansa murahhas gönderilmemek için gazetelere, ajanslara tebliği icap eden beyânâtının esaslarını hâvi bir müsvedde bile göndermiştim. Her defasında işin derdest-i müzakere olduğuna ve yakında neticeyi bildireceğine dair cevaplar aldım. Keyfiyetin bundan ibaret olduğu maruzdur ferman.
Hâmit
Belge 263
Ankara’da;
Dersaadet, 29.10.1922
Büyük Millet Meclisi Riyâset-i Celîlesine
Gayet müstaceldir
Konferansa, Bâbıâli de, Büyük Millet Meclisi de davet olundu. Bâbıâli’nin adem-i icâbeti, devletin altı asrı mütecâviz zamandan beri müesses ve mahfûz olan, bütün âlem-i İslâm’ın alâkadar olduğu hüviyet-i tarihiyesini mahkûm-ı indirâs etmek, Büyük Millet Meclisi’nin adem-i icâbeti ise cihanın müştak ve muntazır olduğu sulhü âkım bırakmaktır. Bu mühim mes’ûliyetleri bi’t-tabi ne Bâbıâli ne Büyük Millet Meclisi kabul ve tahammül eder. Zaten Bâbıâli ile Büyük Millet Meclisi arasında hakikî bir ikilik mutasavver olmadığı ve her türlü ısrar ve tazyike karşı Sevres Muâhedesi’nin adem-i tasdikinde mukavemet ve tesâdüf olunan müşkilât-ı azîmenin iktihâmı ile umûr-ı idârenin tedvîrini ve işgalin taklil-i tesiri hususunda bezl-i makderet ve bu meyânda muvaffakıyât-ı vâkıânın husûlüne bikadri’l-imkân hizmet eden heyetimiz hâkimiyet-i milliyeyi tahkim ve tevsîk suretiyle vahdet-i idâreyi temîn için müzakereye de hazır olduğu halde mesâi-i hayriyenin bir sulh-i nâfi ile semerât-ı siyasiyesini iktitaf hengâmında mücahede-i milletten ayrı kalmayı ve bu sebeple bi’l-ittihâd istihsali mümkün olan menâfi-i âliye-i vatandan cüz’-i lâyetecezzasını bile ifâteyi asla tecvîz etmez. Ayrılık şöyle dursun, en ufak bir muhalefeti dahi revâ görmez. Hatta pay-i âdâyı kat’ ve levs-i istilâyı izâle yolunda seyfen mesâi-i cânsipârâne ve hudâpesendânede bulunanları nefislerine tercih eyler. Binâenaleyh adem-i itilâf sebebiyle devlet ve milletin başına maazallahü tealâ bir musîbet-i uzmâ getirmek ve muâvenet-i maddiye ve müzaheret-i maneviyelerine nâil olduğumuz âlem-i İslâm’ı müteellim etmekten ise menâfi-i âliye-i vatan uğrunda temîn-i vahdet, evvelce vâcib ise bugün farz olmuştur. Şu halde hem istikbâl-i memleket, hem müdafaa-i hukuk-ı vatan hakkında müzakerede bulunulmak üzere Büyük Millet Meclisi’nce tayin olunacak bir zatın talimat-ı mahsusa ile hemen gönderilmesini hassaten temenni ve bu şık tensîb buyurulmadığı halde heyetimizden Ziya Paşa Hazretlerinin oraya gönderileceği beyan ve cevâbının telgrafla bildirilmesi niyaz olunur.
Sadrazam
Tevfik
Belge 264
Saltanat-ı milliyenin tahakkukuna dair Büyük Millet Meclisi’nde cereyân eden tarihî celselerden:
1 Teşrinisani 38’de saltanat-ı milliyenin tahakkukuna dair Büyük Millet Meclisi’nde cereyân eden tarihî celsede Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin îrâd buyurdukları mühim nutuk:
Arkadaşlar! İstanbul’da gayr-i meşrû’ bir sıfatı şahsına atfeden Tevfik Paşa evvelâ hususî ve mahrem olarak ordularınızın Başkumandanına, müteakiben onu jurnal eder tarzda açık bir telgrafname ile Meclis-i Âli’ye mürâcaatta bulundu. Dikkat buyurulursa gelen telgrafname ile efkâr-ı umumiye-i İslâmiye teşvîş edilmek isteniyor. Bu telgrafnamedeki zihniyet, istiklâlimizi imhâya çalışan düşmanlarımıza karşı dava-yı mukaddesemizi müdafaada fiilen ve hukukan muvaffakiyetlere mazhar olan Hükümet-i Milliyemizi dûçâr-ı zaaf etmeğe ma’tûftur. mâna ve mantıktan âri olan bu telgrafnamenin muhteviyâtı; Meclis-i Âlinizin mevcudiyetile tahakkuk eden bir şekli, bir hakikati tekrar mevzu-i bahis etmemizi istilzam eyledi. Şekl-i idâremizde mündemic bulunan hakikat, Türkiye halkının, mukadderâtına bi’l-fiil ve bizzat vâzıü’l-yed olması, hâkimiyet-i milliyesini, saltanat-ı milliyesini üç seneden beri kendi elinde bulundurarak dava-yı mukaddesesini müdafaa etmekte bulunmasıdır.
Bu hakikatin tecellisi, bir bâtılın zevâlini müeddi oldu. Bu bâtıl, gayr-i meşrû’, gayr-i makul olan şey bir milletin hukuk-ı hâkimiyet ve saltanatının bir şahıs uhdesinde temsil edilmesine müsaade edilmesiydi.
Bu nokta üzerinde bütün milletin ve arzu-yı millete tebaan millet vekillerinden terekküb eden heyet-i celîlenizin tabii surette vermiş olduğu kararı, birçok defalar birçok arkadaşlarımızın muhtelif vesilelerle ifade etmiş olmalarına rağmen ben de bir arkadaşınız sıfatıyla bu kürsüden aynı şeyi tekrar edeceğim. Beni beş on dakika daha dinlemek lutfunda bulunmanızı ricâ ediyorum. (Hay hay sesleri)
Arkadaşlar; tavzîh-i hakikat için hep beraber Türk tarihi ve İslâm tarihi üzerinde kısa ve serî bir nazar geçirmeye muvafakat buyurur musunuz? Efendiler, bu dünya-yı beşeriyette asgarî yüz milyonu mütecâviz nüfustan mürekkeb bir Türk millet-i azîmesi vardır. Ve bu milletin saha-i arzdaki vüs’ati nisbetinde saha-i tarihte de bir derinliği vardır.
Efendiler, bu umku isterseniz iki mikyasla ölçelim: Birinci vâhid-i kıyasî, edvar-ı kable’t-tarihiyeye ait mikyastır. Bu mikyasa göre Türk milletinin cedd-i âlâsı olan Türk namındaki insan, İkinci Ebü’l-beşer Nuh Aleyhisselâmın oğlu Yafes’in oğlu olan zattır.
Tarih devrinin tedârik-i vesâikte pek müsamahakâr olan ilk safhalarına biz de müsamaha edelim. Fakat en bâriz ve en maddî ve en kat’î delâil-i tarihiyeye istinâden beyan edebiliriz ki, Türkler on beş asır evvel Asya’nın göbeğinde muazzam devletler teşkil etmiş ve insanlığın her türlü kabiliyâtına tecelligâh olmuş bir unsurdur. Sefirlerini Çin’e gönderen ve Bizans’ın sefirlerini kabul eden bu Türk Devleti ecdadımız olan Türk milletinin teşkil eylediği bir devlet idi.
Efendiler! Yine malûmdur ki, dünya yüzünde yüz milyonluk bir Arap kütlesi vardır. Ve bunların Asyaî kısmı Ceziretü’l-arab’da mütekâsif olarak arz-ı mevcudiyet eder.
Mazhar-ı nübüvvet ve risâlet olan Fahr-i âlem Efendimiz bu kütle-i Arap içinde Mekke’de dünyaya gelmiş bir vücud-ı mübarekti.
Ey arkadaşlar! Tanrı birdir, büyüktür; âdât-ı ilâhiyenin tecelliyâtına bakarak diyebiliriz ki; insanlar iki sınıfta, iki devirde mütâlaa olunabilir. İlk devir beşeriyetin sabavet ve şebabet devridir. İkinci devir, beşeriyetin rüşd ü kemâl devridir.
Beşeriyet birinci devirde tıpkı bir çocuk gibi, tıpkı bir genç gibi yakından ve maddî vasıtalarla kendisiyle iştigal edilmeyi istilzam eder. Allah, kullarının lâzım olan nokta-i tekemmüle vusûlüne kadar içlerinden vasıtalarla dahi kullarıyla iştigali lâzime-i ulûhiyetten addeylemiştir. Onlara Hazret-i Âdem Aleyhisselâmdan itibaren mazbût ve gayr-i mazbût ve namütenahi denecek kadar çok nebiler, peygamberler ve resuller göndermiştir. Fakat peygamberimiz vasıtasıyla en son hakayık-ı diniye ve medeniyeyi verdikten sonra artık beşeriyetle bi’l-vasıta temasta bulunmaya lüzum görmemiştir. Beşeriyetin derece-i idrâk, tenevvür ve tekemmülü her kulun doğrudan doğruya, ilhamat-ı ilâhiye ile temas kabiliyetine vâsıl olduğunu kabul buyurmuştur ve bu sebepledir ki Cenâb-ı Peygamber, hatemü’l-enbiyâ olmuştur ve kitabı, kitab-ı ekmeldir. Son peygamber olan Muhammed Mustafa Sallâllahüaleyhivesellem 1394 sene evvel Rumî Nisan içinde ve Rebiülevvel ayının on ikinci Pazartesi gecesi sabaha doğru tan yeri ağarırken doğdu. Gün doğmadan! Bugün o gündür.
Fi’l-hakika Arabî tarihlerinde bu akşam yevm-i velâdetin tamam sene-i devriyesine tesâdüf ediyor. İnşallah bu hayırlı tesâdüftür. (İnşallah sadaları) Hazret-i Muhammed eyyâm-ı sabavet ve şebabetini geçirdi. Fakat henüz peygamber olmadı. Yüzü nuranî, sözü ruhanî, rüşd ü rü’yette bîbedel, sözünde sadık ve hilm ve mürüvvetçe sâire fâik olan Muhammed Mustafa evvelâ bu evsâf-ı mahsusa ve mütemâyizesiyle kabilesi içinde “Muhammedülemin” oldu. Muhammed Mustafa peygamber olmadan evvel, kavminin muhabbetine, hürmetine, itimâdına mazhar oldu. Ondan sonra ancak kırk yaşında nübüvvet ve 43 yaşında risâlet geldi.
Fahr-i âlem efendimiz, namütenahi tehlikeler içinde bîpâyân mihnetler ve meşakkatler karşısında yirmi sene çalıştı. Ve din-i İslâm’ı tesise ait vazife-i peyamberîsini ifaya muvaffak olduktan sonra vâsıl-ı âlâ-yı illiyyin oldu. Kendisinin mazhar-ı irşâdâtı olan bütün Müslimîn bilhassa Ashâb-ı Güzîn birçok gözyaşı döktüler. Fakat mukteza-yı beşeriyet olan bu hâl-i teessürün bî-fâide olduğunu derhal idrâk eden erbâb-ı fetanet Peygamberin arkasından ağlamak değil, mesalih-i ümmeti bir an evvel hüsn-i temşiyete mazhar edecek tedbir almak kanaatiyle toplandılar. Resul-i Ekreme halife olacak bir emîr intihâbı mevzu-i bahis edildi. Ebubekir’den şahsen çok hoşlanırdı ve enfâs-ı vâpesînini yaşarken Ebubekir’in kendisine halef olması muvâfık olacağını muhtelif tarzlarda işaret dahi buyurmuşlardı. Buna nazaran toplanıp resmen bir intihap yapmaktan başka bir iş kalmamış olduğuna hükmolunabilirdi. Halbuki bu intihap keyfiyeti o kadar basit olmadı. Bilakis mesele çok müzakerelere, münakaşalara ve çok esaslı ihtilâflara ma’rûz kaldı. Emr-i intihâbda mühim olarak üç muhtelif nokta-i nazar tebârüz etti. Bu nokta-i nazarlardan birisi makam-ı hilâfete istihkak, mesalih-i ümmeti rü’yet edebilmek için lâzım olan kudret ve kifayetin kaide ittihâzı idi. Buna nazaran makam-ı hilâfet en kuvvetli ve en nüfûzlu ve en reşîd kavmin olacaktı. Bu nokta-i nazar cumhûr-ı sahabenin idi.
İkinci nokta-i nazar, o güne kadar nusret-i İslâm’a hizmet eden kavmin hilâfete müstahak addedilmesiydi. Bu, ensârın nokta-i nazarı idi. Üçüncü fikir ise kuvvet-i karabeti iltizâm idi. Bu da Haşimîlerin nokta-i nazarı idi. Bu üç nokta-i nazardan ittifak-ı ârâ ile birini tercih etmek ve emr-i intihâbı intâc eylemek mümkün olamadı. En nihayet teşettüt ve fetretin derhal önüne geçmek lüzumuna kani olan Hazret-i Ömer’in tesiriyle Hazret-i Ebubekir’e bi’at olundu. Görülüyor ki, ilk halifenin intihâbında temâyülât-ı umumiyenin tabii temerküzünden ziyade şahsî tesir tesbit-i şekl etmiştir. Efendiler, bu muhalefet ve münakaşatın nabemahâll olduğunu zannetmeyelim. Hakikaten emr-i hilâfet milel-i İslâmiye’ce en büyük bir maslahattır. Çünkü Efendiler, Hilâfet-i Nebeviye, ehl-i İslâm arasında rabıta olan bir emârettir. Ve ehl-i İslâm’ın kelime-i vahdet üzere ictimâlarını temîn eden bir emârettir.
Emâret işte Cenâb-ı Hakk’ın bir sır ve hikmetidir ki, teessüsü daima satvet ve kuvvetle meşrûttur. Ândan maksad-ı aslî de def’-i fesâd ve hıfz-ı asayiş-i bilâd ve tanzim-i umûr-ı cihât ile mesalih-i âmmeyi hüsn-i tanzim ve tesviyeden ibarettir. Bu dahi ancak satvet ve kuvvete menûttur; âdetullah bu vechile câri olagelmiştir. Buna nazaran yukarıda izah ettiğim üç muhtelif nokta-i nazardan birincinin — ki kuvveti ve nüfûzu olan kavmin, milletin vâris-i hilâfet olması noktası idi — diğer nikat-ı nazara müreccah ve galip olması tabiidir ve Hazret-i Ebubekir’in bi’t-tesir makam-ı hilâfeti işgal etmesi isabet oldu. İşte bu suretle, zaman-ı saadetten sonra hilâfet unvanıyla bir emâret-i İslâmiye teşekkül etti.
Fakat Efendiler, peygamberin vefatıyla derhal her tarafta irtidâd başladı, irtica başladı, isyan başladı. Hazret-i Ebubekir bunları bertaraf etti; vaziyete hâkim oldu. Bir taraftan da tevsi-i hudûd-ı emâret-i İslâmiye’ye tevessül eyledi. Ebubekir, son demlerine yaklaşınca kendi intihâbındaki müşkilâtı tahattur etti ve Hazret-i Ömer’i vasiyetname ile bizzat intihap etti.
Hazret-i Ömer’in zaman-ı hilâfetinde memâlik-i İslâmiye fevkalâde denecek derecede sür’atle tevessü eyledi, servet çoğaldı. Halbuki bir milletin içinde servet ve gına husûlü beyne’n-nâs ağrâz-ı dünyeviyenin hudûsünü ve bu da ihtilâl ve fitnenin zuhûrunu bâis olmak bu âlem-i kevn ü fesadın mukteza-yı ahvâlindendir. İşte bu nokta; Hazret-i Ömer’in zihnini tahdiş ediyordu. Bir de Hazret-i Ömer tahattur ediyordu ki Resul-i Ekrem, mahrem-i esrarı olan havâss-ı ashâbına şunu demişti: “Ümmetim düşmanlarına galebe edecek. Mekke, Yemen, Kudüs ve Şam’ı fethedecek, Kisra ve Kayser’in hazinelerini taksim eyleyecektir ve fakat ondan sonra aralarında fitne ve ihtilâl ve nefsaniyetler hâdis olarak mülûk-i sâlifîn mesleğine gideceklerdir...” Hazret-i Ömer bir gün Huzeyfetülyemani Radiyallahüanh Hazretlerine, deniz gibi temevvüc edecek fitneyi sorduğu zaman aldığı cevapta; “Senin için ândan beis yok; senin zamanınla onun arasında kapalı bir kapı vardır.” dedi.
Hazret-i Ömer sordu:
Bu kapı kırılacak mı, yoksa açılacak mı?
Huzeyfe: Kırılacak!.. dedi.
Hazret-i Ömer: Öyleyse artık kapanmaz dedi ve izhâr-ı teessüf etti. Hakikaten kapı kırılmak mukadderdi. Çünkü memâlik- i İslâmiye vüs’at bulmuştu, iş çoğalmıştı. Bu şekl-i emâret ve bu tarz-ı idâre ile her yerde adâlet-i kâmile icrası müşkil olmuştu. Hazret-i Ömer bunu idrâk ediyor, sıkılıyor ve Allah’ına yalvararak diyordu ki: Yarab! Ruhumu kabzet.
Ömer bir gün ağlarken sebebi soruldu:
“Nasıl ağlamayayım ki, Fırat kenarında bir oğlak zayi olsa korkarım ki Ömer’den sorulur!” diye cevap verdi.
Evet, Hazret-i Ömer (Radiyallahüanh) artık hilâfet unvanı altındaki tarz-ı emâretin bir devlet idâresine nâkâfi olduğunu, bir zatın kendi faziletinde, kendi kudretinde ve hatta kendi mehabetinde olsa dahi bir devletin idâresine nâkâfi olduğunu bütün mana-yı şâmiliyle idrâk eylemişti. Hatta bu endişe ile idi ki, Ömer kendinden sonra artık bir halife düşünemez oldu. Kendisine oğlunu tavsiye ettikleri zaman “Bir haneden bir kurban yetişir” dedi. Abdurahman bin Avf’ı çağırdı:
“Ben seni veliaht eylemek istiyorum” dedi. O da; “Bana kabul et diye rey ve nasihat eyler misin” dedikte Ömer:
“Edemem” dedi. Abdurrahman: “Vallahi ben de ebediyyen bu işe giremem” dedi. En nihayet Ömer, en makul noktaya temas etti; emâret, devlet ve millet işini meşverete havale etti. Ömer’den sonra ashâb-ı şûrâ ve bütün halk mescidi lebaleb doldurdu ve orada bazı şâyân-ı dikkat vaziyetlerle yine idâre-i ümmeti, intihap ettikleri bir halifeye tevdî ettiler.
Hazret-i Osman halife oldu. Fakat kırılmaya mahkûm olan kapı, artık kırılmıştı. Memâlik-i İslâmiye’nin her tarafında bin türlü kîl ü kal ve adem-i hoşnûdî başladı. Zavallı Osman âciz ve nâçîz bir vaziyete düştü. O kadar ki, Şam Valisi Muaviye onun hayatını muhafaza etmek için nezd-i himayetkârîsine davet etti. Buna muvafakat edemeyen Hazret-i Osman’a taraf-ı vilâyetpenâhiden muhafaza-i nefs için asker göndermeyi teklif etti. Bunların hiçbirisine, meydan kalmadı. Her tarafta isyan eden muhtelif mıntakalar halkı Medine’de, evinin içinde Hazret-i Osman’ı taht-ı muhasaraya aldı. Ve zevce-i muhteremesinin yanında şehit etti. Birçok gürültülü ve kanlı vakayiden sonra Hazreti Ali (Kerremallahüveche) makam-ı hilâfete getirildi.
Tekrar edelim ki, kapı kırılmıştı. Aynı ırktan olmakla beraber Irak başka bir şey, Yemen başka bir şey, Suriye başka bir şey, ve hıtta-i Hicaziye de bambaşka bir şeydi.
Hicaz’da bir halife; Suriye’de kuvvete istinâd eden bir vali ile Sıffin’de karşı karşıya gelmeğe mecbur oldu. Muaviye Hazret-i Ali (Kerremallahüveche)nin hilâfetini tanımıyor ve bilakis onu hûn-ı Osman ile itham eyliyordu. Vazifesi âlem-i İslâm’da ahkâm-ı Kur’âniye’nin temîn-i tatbikatından ibaret olan halife, mızraklarına mesahif-i şerife geçirilmiş Emeviye ordusunun karşısında muharebeyi kat’a mecbur oldu. Bi’z-zarure tarafeyn hakemlerinin vereceği karara tebaiyete söz verdi. Muaviye’nin murahhası Amr İbnülas ile Hazret-i Ali’nin murahhası Ebumuse’l-eş’ari tahkimnameyi tanzim için karşı karşıya geldikleri zaman Hazret-i Ali hâzır bulunuyordu. “Emirü’l-müminîn Ali ile Muaviye arasında tahkimnamedir” diye yazılan cümleye derhal Muaviye’nin murahhası itiraz etti ve dedi ki: “O, Emirü’l-müminîn kelimesini oradan kaldır. Sen yalnız emrinde bulunanların emîri olabilirsin. Şam ahalisinin emîri değilsin.”
Hazret-i Ali, isminin başındaki sıfatın kaldırılmasına muvafakat etti. Bundan sonra iki taraf murahhasının yekdiğerine karşı kullandığı âdi hile cümlece malûmdur. Bunda muvaffak olan Amr İbnülas Muaviye’ye hilâfetini tebşîr etti.
Diğer taraftan Hazret-i Ali de hükkâmın hükmüne sadık kalacağına söz verdiği halde biraz tereddüdü müteakib icra-yı hilâfete devam etti. Görülüyor ki Resulûllahın vefatından yirmi beş sene kadar kalîl bir zaman sonra âlem-i İslâmiyet içinde, İslâm’ın en büyük zevâtından ikisi karşı karşıya iddia-yı hilâfet ile arkalarından sürükledikleri aynı din ve aynı ırktaki insanları kanlar içinde bırakmakta beis görmediler. En nihayet hilesinde muvaffak olan, saf ve nezih olanı mağlûp ve evlâd u ayâlini mahv ü perişan eyledi ve bu suretle hilâfet unvanı altındaki emâret-i İslâmiye’yi yine hilâfet unvanı altında saltanat-ı İslâmiye’ye tahvil etti. Saltanat-ı Emeviye, büyük istilâlar yapmakla beraber baştan nihayete kadar hûnin ve elîm vakayi ile ancak doksan seneyi doldurabilmiş ve Hicret’in 132. senesinde Arap milleti, selâtin-i Emeviye’yi başlarından atmış ve yerine başka namda bir devlet tesis etmiştir. Bu devlete, Devlet-i Abbasiye ve devletin re’s-i kârında bulunan insanlara da halife derlerdi.
Merkez-i faaliyeti Irak’ta bulunan Hilâfet-i Abbasiye’nin mevcudiyetine rağmen Endülüs’te dahi “Halife-i resulûllah” ve “Emirülmüminîn” unvanlarıyla asırlarca saltanat sürmüş hükümdarlar mevcuttu. Beyânâtıma mukaddeme olarak izah etmiştim ki, bundan 1500 sene evel, yani hicret-i nebeviyeden iki buçuk asır evvel Orta Asya’da muazzam bir Türkiye Devleti mevcuttu. Kable’l-islâm mevcut olan bu devletlerin sahibi Türkler, bundan 1000 sene evvel İslâm’ı kabul ettiler.
Evvelâ şarka doğru tevsi-i memâlik ederek Çin hudûduna kadar icra-yı nüfûz eylediler. Hulefâ-yı Abbasiye zamanında bu civanmert, asalet ve şecaatle benâm olan Türkler, asker olarak Suriye’ye, Irak’a kadar geldiler. Hulefâ-yı Abbasiye’nin taht-ı idâresinde bulunan bu yerlerde iktisâb-ı nüfûz ettiler. En yüksek idâre ve emr ü kumanda makamına irtika eylediler.
Dördüncü asr-ı hicride idi ki, Selçuk hükümeti namı altında muazzam bir Türk Devleti teşekkül etti. Bu devletin namı altında icra-yı faaliyet eden Türkler, bir taraftan Kafkasya’ya, diğer taraftan cenuba, İran ve Irak’a ve Suriye’ye, garbe, Anadolu’ya nüfûz eyledi.
Bağdat’ta oturan Hulefâ-yı Abbasiye bu Türk Devlet-i muazzamasının daire-i nüfûzuna girmişti. Fi’l-hakika bu Türk Devleti beşinci asır evâsıtında Maveraünnehir ve Harezm’i, Şam ve Mısır’ı ve Anadolu kıtasının çoğunu ve birçok memâliki zaptla hudûdunu Kâşgar’dan ve Seyhun mecrasından Akdeniz’e ve Bahr-i Ahmer ve Bahr-i Umman’a kadar tevsi etti ve Bağdat’ta bulunan Hulefâ-yı Abbasiye’yi yed-i ihtiyâr ve idâresine aldı.
Bağdat’ta aynı merkezde Melikşah namında Türk hâkimiyetini temsil eden bir zat ile halife namını taşıyan Muktedibillâh yanyana oturdular ve akraba oldular. Bu vaziyeti biraz tahlil etmek isterim.
Türk hakanı ki, muazzam bir Türk Devleti’nin hâkimiyet ve saltanatını temsil ediyor, temasında bir hilâfet makamının ayrıca mahfuziyetinde bir beis görmüyor. Eğer böyle bir mahzur görseydi zaten yed-i idâresine aldığı makamı ortadan kaldırmak ve o makama ait sıfat ve salâhiyâtı kendi makamında memzûc bulundurmak mümkün idi. Hazret-i Selim’in takrîben beş asır sonra yaptığını eğer isteseydi Melikşah daha o zaman Bağdat’ta yapmış olurdu. Müşarünileyhin belki yalnız düşündüğü bir şey var idiyse o da, Türkiye Selçuk Devleti’ne daha sadık ve makam-ı hilâfete elyak diğer birinin Halife Muktedibillâh’a halef olmasını temîn etti.
Fi’l-hakika Muktedibillâh’ın veliaht olan oğlunu azl ve onun yerine kendi torununu ikame için halifeyi tazyik etti.
Melikşah ölmeseydi bu böyle olacaktı.
Şimdi Efendiler, makam-ı hilâfet mahfûz olarak onun yanında hâkimiyet ve saltanat-ı milliye makamı — ki Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir — elbette yan yana durur ve elbette Melikşah’ın makamı karşısında âciz ve nâçîz bir makam sahibi olmaktan daha âli bir tarzda bulunur; çünkü bugünkü Türkiye Devleti’ni temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Çünkü bütün Türkiye halkı, bütün kuvâsıyla o makam-ı hilâfetin istinâdgâhı olmayı doğrudan doğruya yalnız vicdanî ve dinî bir vazife olarak taahhüd ve tekeffül ediyor.
Mütâlaat-ı tarihiye silsilesi üzerinde birkaç adım daha beraber atalım:
Bu adımlarımız bizi bugünkü şekl-i idâremizin ne kadar tabii, ne kadar zarurî ve Türkiye için ve bütün âlem-i İslâm için ne kadar nâfi ve musîb olduğu neticesine îsâl edecektir.
Efendiler; Orta Asya’da devlet üstüne devlet teşkil etmiş olan Türkler, daha garpta İran Selçukîleri ve Anadolu’da da Rum Selçukîleri namı altında pek muazzam ve pek mütemeddin devletler teşkil etmişlerdir. Konya’da merkez-i hükümetlerini tesis etmiş olan Rum Selçukîleri, malûm-ı âlileri olduğu üzere 699 senesine kadar muhafaza-i mevcudiyet eyliyorlar. Ma’rûz İslâm Türk Devletleri icra-yı faaliyet ederken Cengiz Han namındaki cihângîr Karakurum’dan çıkarak 559 senesinde hudutlarını Çin Denizi’ne, Bahr-i Baltık’a, Bahr-i Siyah’a kadar tevsi eyliyor. Cengiz’in torunu Hülâgû idi ki, 656 sene-i hicrisinde Bağdat’ı zapt ederek Halife-i Abbasî Mutasım’ı idam ediyor ve bu suretle dünya yüzünde fiilen hilâfete hâtime veriyor. İrtihâl-i Fahr-i âlemden sonra birinci Halife-i resul Ebubekir ne dünyayı istemiş, ne dünya ona teveccüh eylemişti.
İkinci halife Hazret-i Ömer, hayat-ı ictimâiyedeki temevvüc âtın gayr-i kabil-i tevkif olduğu kanaatini hayatında yakînen idrâk ederek muztaribü’r-ruh olarak vefat etti.
Hazret-i Osman’a gelince, mukadder olan tehacümât içinde kanını kitabullaha akıtarak terk-i dünya eyledi.
Hazret-i Ali, hilâfeti uhdesinde takarrür ettirememek ve ehl-i beyt-i resûlün hukukunu muhafaza edememek bedbahtîsiyle giryan oldu.
Emevîler doksan seneden fazla hilâfeti muhafaza edemediler. En nihayet nüfûz-ı hilâfeti Bağdat surlarına kasra mecbur olan Abbasî Halifelerinin sonuncusu Mutasım’ı, evlâd u ayâliyle ve sekiz yüz bin kişi Bağdat ahalisiyle beraber Hülâgû’ya kurban verdiler.
Hulefâ-yı Abbasiye’nin zaafını görmekle “Halife-i Resul-ûllah” ve “Emirü’l-müminîn” unvanlarını almış olan ve nüfûz-ı hilâfetleri Elhamra sarayının kapısından çıkamamaya mahkûm kalan Endülüs’teki halifelerin de beşinci asr-ı hicrî ibtidâsındaki akıbet-i feciası malûmdur. Bağdat’ta Hülâgû’nun ihdâs eylediği vaka-i mühimme neticesinde küre-i zemin üzerinde halife ve makam-ı hilâfet ma’dûm bir hale getiriliyor. Bundan üç sene sonra, yani 659 tarih-i hicrisinde idi ki, Hulefâ-yı Abbasiye neslinden Elmüstansır billâh isminde bir zat Hülâgû’dan kurtulup Mısır Hükümeti’ne iltica etti ve bu zat Mısır Meliki tarafından halife tanındı.
Bundan sonra on yedi zat halife unvanını hâiz olarak ve fakat hiçbir salâhiyeti, hiçbir tesir ve nüfûzu olmayarak doğrudan doğruya Mısır Hükümeti’nin himayesinde yekdiğerini istihlâf ile imrâr-ı hayat eylemiştir. Selçukî Devleti’nin idâresinde teşettüt-i umumî hâsıl olması üzerine Türkler 699 tarih-i hicrisinde Selçuk Devleti yerine Osmanlı Devleti’ni ihyâen tesis eylediler. Bu devletin ulularından Yavuz Hazretleri 924 tarih-i hicrisinde Mısır’ı zapteylediği zaman orada idam eylediği Mısır hükümdarlarından başka unvanı halife olan bir zat buldu.
Halife sıfatının böyle bir şahs-ı âciz tarafından kullanılması âlem-i İslâm için şeyn olduğuna şüphe etmediğinden o sıfatı Türkiye Devleti’nin kuvâsına istinâd ettirerek ihyâ ve i’lâ eylemek üzere aldı.
Efendiler! Osmanlı Devleti ki 699’da teessüs etmişti hilâfeti aldığı 924 tarihinden ancak elli sene sonrasına kadar tarih-i cihanda devr-i itilâ denilen ve muvaffakıyât-ı mütevâliye ve azîme ile malî olan takrîben üç asırlık bir devir yaşadı. Ondan sonra... Ondan sonra efendiler, inhitat, inhitat başlıyor.
Efendiler, devr-i inhitatın her safhası Türkiye Devleti’nin hudutlarını biraz daha darlaştırıyor. Türk milletinin maddî ve manevî kuvvetlerini biraz daha fazla taksir ediyor.
Devletin istiklâlini darbeliyor, arazi, servet, nüfus ve haysiyet- i millet azamî bir sür’atle mahv u tebah oluyor.
Nihayet âl-i Osman’ın otuz altıncı ve sonuncu pâdişâhı Vahideddin’in devr-i saltanatında Türk milleti en derin hufre-i esaretin önüne getiriliyor. Binlerce senelerden beri istiklâl mefhûmunun timsal-i asili olan Türk milleti bir tekme ile bu hufrenin içine yuvarlanmak isteniyor... Fakat bu tekmeyi vurdurmak için bir hain, bîşuur, bîidrâk bir hain lâzımdı. Nasıl ki, kanunen idamı lâzım gelenlerin bile ipini çekmek için kalb ve vicdanı ulviyet-i insaniyeden mücerred bir mahlûk aranır. İdam hükmünü verenlerin böyle âdi bir vasıtaya ihtiyaçları vardır; o, kim olabilirdi?! Türkiye Devleti’nin istiklâline hâtime veren, Türkiye halkının hayatını, namusunu, şerefini imhâ eden, Türkiye’nin idam kararını ayağa kalkarak bütün endamıyla kabul etmek istidadında kim olabilirdi?.
(Vahideddin, Vahideddin sadaları, gürültüler...)
Paşa Hazretleri (devamla) — Maa’t-teessüf bu milletin hükümdar diye, sultan diye, pâdişâh diye, halife diye başında bulundurduğu Vahideddin.. (Allah kahretsin sadaları)
Vahideddin bu hareket-i denâetkârânesiyle yalnız kendinin lâyık olduğu bir muameleyi kabul etmiş olmaktan başka hiçbir şey yapmış olmadı.
Vahideddin bu hareketle kendini öldürdü ve temsil eylediği şekl-i idârenin indirâsını zarurî kıldı. Fakat efendiler; millet, hiçbir vakit bu hareket-i hıyanetkârânenin kurbanı olmağa razı olamazdı. Çünkü millet, icâb-ı teâmül olarak başında bulunanların mahiyet-i hareketini sühûletle idrâk edecek rüşd ü kabiliyette idi.
Millet, tarihin vuzûhundan asırlardan beri dûçâr olduğu felâketlerin esbâbını bir anda hulâsa edebilecek hassasiyet ve intıbâhta idi.
Millet, şahısların hırs-ı saltanat, hırs-ı tahakküm, hırs-ı istilâdan başlıyarak temîn-i menfaat ve rahat ve tevsi-i sefahat ve rezalet, ibzal-i israfat gibi hasîs maksatları için vasıta ve kuvvet olmak yüzünden kendi benliğini unutacak mertebede geçirdiği gafletlerin netâyic-i elîmesini derhal hulâsa edebilecek rüşd ü kemâlde idi. Artık milletin en makul ve en meşrû’ ve en insanî salâhiyetini istimâl etmek zamanı geldiğinde tereddüdü kalmamıştı.
Tarih-i cihanda bir Cengiz, bir Selçuk, bir Osman Devleti tesis eden ve bunların hepsini hâdisât ile tecrübe eyleyen Türk milleti bu defa doğrudan doğruya kendi nam ve sıfatında bir devlet tesis ederek bütün felâketlerin karşısında meftûr olduğu kabiliyet ve kudretle ahz-ı mevki etti. (Şiddetli alkışlar) Millet, mukadderâtını doğrudan doğruya eline aldı ve millî saltanat ve hâkimiyetini bir şahısta değil, bütün efrâdı tarafından müntehap vekillerden terekküb eden bir meclis-i âlide temsil etti. İşte o meclis, meclis-i âlinizdir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir ve bu makam-ı hâkimiyetin hükümetine Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti derler.
Bundan başka bir makam-ı saltanat, bundan başka bir heyet-i hükümet yoktur ve olamaz.
Kendine sıfat-ı hilâfeti izafe eden bu mevki-i şahsî münhedim olunca makam-ı hilâfet ne olacaktır suali vârid-i hâtır olur!
Efendiler, Hulefâ-yi Abbasiye devrinde Bağdat’ta ve ondan sonra Mısır’da hilâfet makamının asırlarca müddet saltanat makamıyla yanyana ve fakat ayrı ayrı bulunduğunu gördük. Bugün dahi saltanat ve hâkimiyet makamıyla makam-ı hilâfetin yanyana bulunabilmesi en tabii hâlâttandır. Şu farkla ki, Bağdat’ta ve Mısır’ın saltanat makamında bir şahıs oturuyordu. Türkiye’de o makamda asıl olan milletin kendisi oturuyor.
Makam-ı hilâfette dahi Bağdat ve Mısır’da olduğu gibi bîkudret veya mülteci bir şahs-ı âciz değil, istinâdgâhı Türkiye Devleti olan bir şahs-ı âli oturacaktır. Bu suretle bir taraftan Türkiye halkı asrî bir devlet-i mütemeddine halinde her gün daha rasîn olacak, her gün daha mes’ûd ve müreffeh olacak, her gün daha çok insanlığını ve benliğini anlıyacak; eşhâsın hıyaneti tehlikesine kendisini ma’rûz bulundurmayacak, diğer taraftan makam-ı hilâfet de bütün âlem-i İslâm’ın ruh ve vicdanının ve imanının nokta-i rabıtası, kulûb-ı İslâmiyân’ın bâdi-i inşirahı olabilecek bir izzet ve ulûhiyette tecelli edecektir.
Efendiler, Türkiye Devleti’nin, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve onun hükümeti mefhûmlarının millet ve memleket için ne kadar kuvvet ve feyz ve halâs ve saadet vaat ettiğini izaha lüzum görmem. Üç senelik tecârib-i fiiliye ve bunun semerât-ı mes’ûdesi kâfi fikir ve kanaat verebilir itikadındayım. Bundan sonra makam-ı hilâfetin dahi Türkiye Devleti için ve bütün âlem-i İslâm için ne kadar feyzbâr olacağını da istikbâl bütün vuzûhuyla gösterecektir. (İnşallah sadaları)
Türk ve İslâm Türkiye Devleti, iki saadetin tecelli ve tezâ hürüne menba ve menşe olmakla dünyanın en bahtiyar bir devleti olacaktır. (İnşallah sadaları)
Bu ma’rûzât ve izâhâta nihayet vermek için heyet-i aliyyenize şunu arz edeyim ki, bütün rüfekamın mevzu-i bahis olan meselenin esasında tamamen müttehid ve müttefik olduğunu büyük bir kanaat-i vicdaniye ve muhakeme-i fikriye ile beraber olduğunu görüyorum. Bu hal milletimizin cidden teşekkürünü mûcib bir haldir. Heyet-i celîlenizin nâmütenahi takdirat ve tebrikâtı istilzam eden bir hakkıdır.
Deminden mufassal bir takrir okunmuştu. Şimdi okunan bir iki takrir daha var. Her üçünün muhteviyâtı arz ettiğim gibi, nikat-ı esasiyede birdir. Binâenaleyh yapılacak şey, bu üçünü daha sarîh ve daha güzel bir tarzda tesbit etmek ve heyet- i celîlenizin rey-i kat’îsine iktirân ettirerek bir an evvel ilân etmek ve bu sayede bütün düşmanlarımızın aleyhimizde aldığı tedbirlere karşı mâni olmaktır. (Şiddetli alkışlar).
Belge 265
Hanedan-ı Âl-i Osman’dan Halife-i Müslimîn Abdülmecid Hazretlerine
Tel 2 /688
Amme-i Müslimîn için mûcib-i mahv olan düşman tekâlif-i şedîdesini kabul ve Müslimîn’in müdafaa-i mücâhidânelerinde düşmana muvafakatle beyne’l-Müslimîn ika-ı şerr ü fesâd ve sefk-i dimâya fiilen teşebbüs ve bu harekâtında devam ve ısrar ve bi’n-nihâye ecnebi himayesine tevdî-i nefs ederek bir İngiliz gemisiyle makar ve makam-ı hilâfetten firâr eden Vahideddin Efendi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi Şer’iye Vekâleti’nden verilen fetâvâ-yı şerife mûcibince hal’ine Meclis heyet-i umumiyesinin 18 Teşrinisani 338 tarihinde mün’akid 140. ictimâının beşinci celsesinde müttefikan karar verilmiştir.
Türkiye Devleti’nin hâkimiyetini bilâ-kayd ü şart milletin uhdesinde muhfûz tutan Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’na tevfîkan icrâ kudreti ve teşri salâhiyeti kendisinde mütecelli ve mütemerkiz bulunan milletin yegâne ve hakikî mümessillerinden mürekkeb Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 1 Teşrinisani 38 tarihinde müttefikan kabul ettiği esbâb-ı mûcibe ve esâsât dairesinde Meclis-i Âli’ce 18 Teşrinisani 38 tarihinde mün’akid celsede makam-ı muallâ-yı hilâfete intihap buyurulmuş olduklarını hürmet-i mahsusa ile zât-ı hazret-i hilâfetpenâhîlerine arz ederim.
Keyfiyet Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce âlem-i İslâm’a ve Türkiye halkına iblâğ olunmuştur. İntihâb-ı vâkiin âlem-i İslâm için müteyemmen ve füyûzât-bahş olmasını eltâf-ı ilâhiyeden tazarru ve niyaz eylerim.
19 Teşrinisani 38
Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi
Gazi Mustafa Kemal
Belge 266
Zâta mahsus
Gayet aceledir
P. R, 19.11.338
Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
1. Makam-ı Hilâfete intihap olundukları hakkında Büyük Millet Meclisi Riyâseti’nden keşîde buyurulan telgrafnameyi bizzat Halife-i Müslimîn Abdülmecid Hazretlerine arz ve takdim eyledim. Cevapname-i hilâfetpenâhî yarın sabah arz edilecektir.
2. Zât-ı hazret-i hilâfetpenâhi Dolmabahçe sarayında ikamet buyuracaklardır ve tebrik merasimi 21.11.38’de mezkûr sarayda icrâ edilecektir.
3. Zât-ı hazreti hilâfetpenâhî imza bâlâsında “Halife-i Müslimîn ve Hâdimü’l-haremeyn” unvanının bulunmasını ve Cuma selâmlığında iksâ buyuracakları elbise hakkındaki mütâlaanın istifsârını irâde buyurdular. Cuma selâmlığında hil’at ve Hazret-i Fatih’e ait şekilde bir sarık takınması mümkün ve muvâfık olacağı mütâlaasında bulunuyorlar. Bu husustaki mütâlaanın bildirilmesini ricâ ederim.
4. Âlem-i İslâm’a yazılacak beyannameyi verilen esâsât dairesinde ihzâr ettirerek zât-ı hazret-i hilâfetpenâhiye okudum. Vahideddin Efendi’nin âlem-i İslâm’a karşı vaziyeti fetva-yı şerife ile taayyün etmiş olduğundan şimdiye kadar kendileri hakkında hüsn-i muamelede bulunmaktan uzak kalan bu adam hakkında kendisine şimdi bir şey söylememesinin daha asilâne bir hareket olacağını, binâenaleyh Vahideddin Efendi’ye ait aksâmın meskût geçilmesini maamafih selâmet-i memleket aksi tarz-ı hareketi icap ettiriyorsa bunun dahi yapılabileceğini irâde buyurdular. Kendileri de sureti mahsusada bir beyanname hazırlamış olduklarından bu gece her ikisini tevhîd ve telif edecekler ve yarın öğleden evvel bana göndereceklerdir Beyanname-i hilâfetpenâhînin İstanbul gazetelerinde hîn-i neşrinde Türkçesiyle beraber bir de Arapça suretinin neşrettirilmesindeki mütâlaanın da istifsârını irâde buyurdular. Bu husustaki mütâlaanın iş’ârını ricâ ederim.
5. Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine, Rauf Beyefendi’ye 19.11.38 sa. 11.45 sonrada 103 numara ile arz edilmiştir.
Refet
Belge 267
Telgraf
Edirne, 6 Teşrinievvel 35
Sivas’ta Müdafaa-i Milliye Cemiyeti Mümessili Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Kongre mukarrerâtının bi’n-nihaye kabul edilerek Ali Rıza Paşa Kabinesi’nin Kongre’ye istinâden mevki-i iktidara geldiğine dair Edirne’ye keşîde buyurulan telgrafname ancak bugün heyetimize tebliğ edildi. Trakya’nın müdafaası maksadıyla teşekkül edip birçok müşkilâta rağmen vilâyetin en ufak nahiyelerine varıncaya kadar teşkilâtını tevsi eden ve dahilde ve hariçte mevcudiyetini tanıttıran ve bu ana kadar sizinle hem-fikir bulunan cemiyetimizin maksat ve mesleği Kongrece deruhde edilen esâsâtı ihtivâ ettiği cihetle mukarrerâtınıza tamamıyla iştirak ettiğimizi kemâl-i fahr ile arz eylerim.
Trakya-Paşaeli Müdafaa Cemiyeti namına
Şükrü
Belge 268
Telgraf
Edirne. 7.10.335
Sivas Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Heyeti Mümessili Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Ulemâ, eşrâf, ahaliden mürekkeb bugünkü muazzam ictimâda Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye’nin Trakya’da idâresini Trakya-Paşaeli Cemiyeti’ne havale eylemesi ile bir kat’ daha kesb-i kuvvet ve vüs’at eylemiş olan cemiyetimizin her türlü mukarrerâtınıza mutavaata müheyyâ ve tebligatınıza muntazır bulunduğu,
Vali Salim Paşa ile Polis Müdürü Fuat Bey’in bu gece bir ecnebi otomobiline râkiben Bulgar işgali altında bulunan Karaağaç’a firâr ettikleri maruzdur.
Vali vekâleti de Mektubî İhsan Adli Bey’e tevdî kılınmıştır.
Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti namına
Edirne Belediye Reisi
Şevket
Belge 269
Sivas, 7.10.35
Edirne’de Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Trakya-Paşaeli Heyet-i Merkeziyesi Riyâseti’ne
C: 6 ve 7.10.35 telgrafnamelere:
Rumeli ve Anadolu aynı ruh ve vicdanla mevcudiyet ve istiklâl-i millimizi kurtarmak azmiyle mücahede-i mukaddeseye atılmış olduğundan makasid ve esâsâtta ittihâd-ı tâm bulunacağı esasen bî-iştibâh idi. Tebşîrât-ı âlileri kemâl-i şükran ve meserretle karşılandı. Âmâl-i meşrû’a-i milliyemizde muvaffak bi’l-hayr olmaklığımızı Cenâb-ı Hakk’tan temenni eder, hissiyât-ı samimâne ve ihtiramkârânemizi takdim eyleriz.
Yeni kabine ile tamamen temîn-i itilâf edilebilecektir. Muhaberedeyiz. Neticesi arz olunacaktır.
Muntazaman muhafaza-i irtibatı hassaten ricâ ederiz efendim.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 270
Edirne, 7.10.335
Sivas’ta Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliye Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Bugün bütün Edirne vilâyetinin vali vekili ve ordu-yı hüm âyûn kumandan vekili, ulemâ, eşrâf, ahali belediye dairesinde bi ’l-ictimâ Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Heyeti’ni idâre etmek vazifesini müttefikan Trakya-Paşaeli heyet-i merkeziyesine tevdî eylediklerini taht-ı temîne almışlardır. Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye namına bugün ikinci defa olarak ictimâ eden heyet-i muhtereme-i milliyenin netice-i mukarrerâtını bâlâya naklen arz ederim.
Edirne Vali Vekili
İhsan Adli
Belge 271
Telgraf
Sivas, 9.10.35
Edirne Vali Vekili İhsan Adli Beyefendi’ye
C: Millî birliğin mes’ûd netâyicinden olmak üzere Trakya ve Paşaeli Cemiyeti’nin, Rumeli ve Anadolu topraklarında yaşâyân dindaşlarımızın ve muazzez ülkelerimizin müdafaa-i hukuku emrindeki tevessüle dair tebşîrât-ı âlilerine arz-ı şükran olunur.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 272
Telgraf
Edirne, 10.10.35
Sivas’ta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
C: [9] Teşrinievvel 35
Mukabil-i teveccühkârileriyle pek mütehassis oldum. Samimiyetle arz-ı şükran eder ve Edirne ve mülhakatında hükümet ve milletin celâdetkârâne ve cânsipârâne müzaheretinden her dakika emin olabilirsiniz.
Edirne Vali Vekili
İhsan Adli
Belge 273
Edirne 701 / 250
Sivas’ta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Bir anda yükselen hurşid-i celâdet gibi Trakya etrafına harekât- ı milliyenin muvacehesinde inkişafta ale’l-husus İstanbul ’a azîmet eden vali Salim Paşa’nın gaybûbet-i nâgehânîsinden mütevellid heyecan-ı umumî arasında heyet-i müctemia-i milliyenin itimâdı ve ordu-yı hümâyûn kumandanlığının muzaheretiyle tevfîkat-ı sübhaniyeye istinâden vali vekâletini deruhde ettim ve bir gün sonra da nezaret-i celîlenin bu bâbdaki tensîbini aldım. Edirne’nin her an tezâuf eden nezaketi vaz’ u mevki itibarıyla ecânibin nazar-ı dikkatinden dûr kalmayan bu tahavvüllerin mahiyet-i sulhcûyânesine irâde-i milliyenin itirazdan, ihtirâstan müberra tecelliyât-ı hürriyetperverânesine İngiliz mümessil-i askerisini ikna ve tatmîne muvaffak olarak ihlâl-i asayiş edilmek üzere Osmanlıların hakk-ı hükümetine (Bu tâbir şâyân-ı dikkattir) tamamen riayetkâr bulunduğuna dair müşarünileyhten resmen ve tahriren cevap aldım. Binâenaleyh vilâyetin her köşesinde ve hassaten merkez-i vilâyette sükûn ve asayişin her vakitten daha mükemmel olduğunu ve elyevm her nev’î mehâlik ve mehâzîrin mürtefi bulunduğunu arz ve tebşîr ederim. Edirne’de hükümet, ordu ve bütün millet size meşrû’ olan gayelerinizde manen ve maddeten müzaherete ahd ü misak eylemiştir. Dört gün devam eden hâd bir devre-i teheyyücün tevlîd ettiği envâ-i müşkilât içinde mühim bir vazife-i vataniye ifa ettiğine kaniim. Hükümet-i Hamidiye’de dokuz sene menfa ve hükümet-i İttihadiye zamanında altı sene vatandan cüda kalmak hissî ve insanî işkencelerin envâ... uğramışlardan bir mazlumum. Metânetimi imhâ veya celâdetimi bana iade edecek, beni fırka ihtirâsâtı haricinde bu vatanın en müfîd anâsırı meyânına koyacak sizin teveccüh ve itimâdınızdır.
10.10.35
Mekteb-i Harbiye arkadaşlarınızdan
Edirne Vali Vekili
İhsan Adli
Belge 274
Sivas, 12.10.35
Edirne Vali Vekili İhsan Adli Beyefendi’ye
Bugün Anadolu’nun, vatanın halâsı ve saadeti, milletin necât ve istiklâli uğrunda yekvücûd ve yekdil olan Trakyalı kardeşleriyle el ele vermiş olması, halâs-ı karîbin beraat-i istihlâlidir. Böyle mes’ûd ve tarihî bir anda Edirne vilâyetinde zât-ı âlileri gibi hamiyetkâr bir refîkimizin re’s-i kârda bulunması ayrıca bir beşarettir. Cenâb-ı Hakk milleti âmâl-i meşrû’asını istihsal emrinde muvaffak bi’l-hayr eylesin amin.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 275
Edirne 942 / 25
Sivas’ta Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
C: İtimat ve teveccüh-i âlinize en samimî teşekkürâtımı arz ederim efendim. 13.10.35
Edirne Vali Vekili
İhsan
Belge 276
Sivas, 11.10.35
TAMİM
1. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti vilâyet heyet ve müstakil liva heyet-i merkeziyeleri kendilerine merbût bi’l-cümle heyet-i idârelere ve keza heyet-i idâreler nevâhiye kadar olan heyet-i idârelere Heyet-i Temsiliye’nin tebligatını sür’at-i mümkine ile ifa etmeye ehemmiyet vermelidir.
2. Hiçbir heyet-i merkeziye veya idâre ve alelumum teşkilât- ı milliyemize dahil heyet ve eşhâs cemiyetimiz namına doğrudan doğruya hükümet-i merkeziyeden bir gûna mutalebâtta bulunmayacaktır. Teşkilât-ı milliyemize ait her türlü münasebatı ale’d-derecat heyet-i idâreler, heyet-i merkeziyelerle ve heyet-i merkeziyeler de Heyet-i Temsiliye ile icrâ edecektir. Mâfevk heyetlerin tekâsülü halinde ona tâbi olan diğer heyetlerin derhal Heyet-i Temsiliye’ye mürâcaatı câizdir.
3. Şimdilik bi’l-cümle vilâyet ve müstakil liva heyet-i merkeziyeleri lâakal haftada iki defa Heyet-i Temsiliye’ye teşkilât ve teşebbüsât-ı milliyesi hakkında mühim ma’lumâtı hâvi olmak üzere kısa bir rapor verecektir.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 277
Sivas, 11.10.35
1. Edirne’de Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Trakya-Paşaeli heyet-i merkeziyesine
Teşkilât nizamnamesi posta ile irsal edilmiştir. Teşkilât- ı mevcudenizle mühim farklar yoktur. Vürûduna kadar teşkilât-ı hâzıranızı aynen muhafaza ve takviye buyurmanız muvâfıktır.
2. Kırkkilise, Tekfurdağ, Gelibolu ve Çatalca livaları heyet- i merkeziyenize merbût kalarak teşkilâtlarını taazzuv ettirmelidirler.
3. Takviye-i münasebat ve tamamî-i tenevvür için şimdilik her gün gayet muhtasar bir raporun Sivas’ta Heyet-i Temsiliye namına irsalini ricâ ve hürmetlerimi takdim ederim.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 278
Edirne, 12.10.35
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi’ne
C: 11.10.35 şifreye
Muhabbet ve teveccüh-i âlilerine arz-ı teşekkürât-ı mahsusa ve takdim-i ihtirâmât eylerim.
An-ı teşekkülünden pek az sonra Trakya-Paşaeli Cemiyeti ile tevhîd-i âmâl ve teşrik-i mesâi eyleyerek cemiyetimizin her harekâtı müşkil zamanlarda bile temîn-i beka ve tevsi-i teşkilâtına sarf-ı gayret olunmuştur.
Vilâyetin en küçük mevâkiine kadar münteşir ve mevcut olan teşkilâtın teyid ve takviyesine çalışılmaktadır. Kolorduya merbût olup Kırkkilise, Keşan ve Tekirdağı’nda bulunan fırkalarınızın kumandanları şâyân-ı itimat ve hamiyetli arkadaşlarımızdan bulundukları ...... mevâkiin merkezle olan irtibatları gayet esaslı ve rasîndir. Bi’l-umûm Trakyalıların bütün mevcudiyetleriyle vatanperverâne vezâif-i mübeccelenin ifasına hazır ve âmâdedirler.
İntihâbatta Trakya-Paşaeli Cemiyeti ile tevhîd-i mesâi edilerek Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin esâsâtını kabul eden ve bu esâsâta sadık kalacak zevâtın meb’ûs intihâb olunmalarının temînine sarf-ı gayret olunmaktadır. Trakya’nın her tarafında intihâbatın arzu-yı umumî dairesinde neticelenmesi me’mul-i kavidir. Birinci Kolordu: kırk dokuz, elli beş ve altmışıncı fırkalardan mürekeptir. Yakın zamana kadar Çatalca mevki-i müstahkemi dahi kolordu emrinde bulunmakta iken Süleyman Şefik Paşa’nın nezareti zamanında İstanbul’da Yirmi Beşinci Kolordu’ya raptedilmiştir. Şimendifer hattı muhafazası vazifesiyle Şubat’tan beri Trakya’da bulunan kuvvetli bir Yunan taburu yerli Rumlar arasında teşkilât yaparak asayişi tehdit ve İslâmları tecavüzatlarıyla bî-huzur eylemişlerse de son bir iki ay zarfında cür’etleri kırılmış ve vakayi azalmıştır. Ancak Şarkî Trakya’nın ahîren kesb-i ehemmiyet ve nezaket eden vaziyeti Trakya’nın mukadderâtı hakkında bazı ma’rûzâtı icap ettirmektedir. Venizelos’un, şeytanetkârâne eser-i siyaset ve tekâlifi neticesi olarak hiçbir Bulgar mevcut olmayıp dört yüz bin kadar Müslümanın vatanı olan Paşmaklı, Darıdere, Kırcaali orta kısmı Bulgaristan’a ve keza kahir bir İslâm ekseriyetini hâiz olan İskeçe havalisinin de Gümülcine yakınına kadar Yunanistan’a terk edilmesi suretiyle mukadderâtının tayini âtiye ta’lîk edilen mütebaki Garbî Trakya yani Gümülcine, Dedeağaç, Dimetoka kısmında Rumlar ekseriyeti ihrâz edecek halde kalmıştır. Yunanlıların beynelmilel şekl-i idâreden istifade ile getirecekleri Rum muhâcirleri bu nisbeti az zamanda daha mühim bir faikiyete is’âd edebileceklerdir. Trakya’nın şekl-i idâresi mevzu olacağı zaman vücûda getirecekleri Rum ekseriyetini ileri sürerek bu kısmın da Yunanistan’a ilhakına çalışacaklardır. Yunan âmâlinin tahakkuku halinde Şarkî Trakya’da dahi hem-hudut olmak fırsatından bi’l-istifade Yunan propagandası tevessü edip asayişin derhal muhtel olacağı ve artık İslâmların sükûn ve huzura veda edecekleri bedîhîdir. Garbî Trakya’da ve bilhassa Müslümanların ekseriyetle bulunduğu menâtıkta teşkilât-ı milliye mevcut olup âmâl-i milliyelerinin istihsaline her suretle çalışmaktalar ve kendilerine mümkün olan her türlü muâvenet ve müzaheret yapılmakta ise de Yunan âmâlinin husûlüne mümânaat ve Şarkî Trakya’nın Yunan tesirâtından uzak bulundurulması için Bulgaristan ve Yunanistan’a terk edilen kısımları da dahil olmak üzere Garbî Trakya’nın müstakil ve muhtar bir hükümet olarak ibrâz-ı mevcudiyet eylemesi ve bu suretle saltanat-ı Osmaniye ile hem-hudut olarak yaşanması imkânı olmayan ve icrâ edeceği propagandalarla yerli Rumları ifsâdtan hiçbir zaman fâriğ olamayacak yegâne düşmanımız Yunanistan ile hudûd-ı Osmaniye arasında kuvvetli bir hükümet-i İslâmiye’nin teşekkülü menâfi-i âliye-i vataniye iktizasından görülmekle Müdafaa-i Hukuk Cemiyet-i âliyesinin de bu nokta-i nazarı tasvibi halinde teşebbüsât-ı lâzime-i müessire icrasıyla imkân husûlüne lütfen müzaheretleri istirham olunur efendim.
Birinci Kolordu Kumandanı
Cafer Tayyar
Belge 279
Tekirdağ, 12.10.35
Sivas’ta Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Mümessilliği’ne
C: 11.10.35 telgrafname-i âlileri gelmiş icap edenlere tebliğ edilmiş olduğu maruzdur.
Belediye Reisi
Halis
Belge 280
Sivas, 13.10.35
TAMİM
Milletin ruh ve vicdanından nebean eden vahdet ve azm ü irâde sayesinde vaziyet-i siyasiyenin vatanımızın tayin-i mukadderâtı ile milletimizin hukuk ve istiklâli mevzu-i bahis olduğu bu hengâme-i tarihîde lehülhamd lehimize döndüğünü kemâl-i şükranla idrâk eyliyoruz. Cenâb-ı Allahın inayet ve adâletine sığınan millet-i necibemiz böyle yekvücûd bir halde ve sarsılmaz bir azim ve imanla kaldıkça hiç şüphesiz amel-i meşrû’asına nâiliyetle mes’ûd olacaktır. Binâenaleyh mevcudiyet-i milliyemizi yar u ağyâr nazarında izhâr ve isbât eden teşkilâtın nizamname mûcibince taazzuv ettirilmesi ve bilhassa küçük, büyük bi’l-cümle merkezlerin birbirleriyle ve heyet-i merkeziye ile sıkı bir rabıta tesis eylemeleri bugünün en mühim ve hayatî bir vazife-i milliye ve vataniyesidir.
Bu sebeple hususât-ı mezkûreye son derece ehemmiyet verilmesini te’kid eyler ve teşkilâtın tevsi ve teşmil derecesi hakkında peyderpey heyetimize ita-yı ma’lumât olunmasını ricâ eyleriz.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 281
Edirne, 13 Teşrinievvel 335
Sivas Anadolu-Rumeli Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Mümessili Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
C: 9 Teşrinievvel 335
Trakya müdafaa heyetinin teşkilâtı muhterem Müdafaa- i Hukuk Cemiyeti nizamnamesine kısmen muvâfık olduğu ve Kongrece müntehap on dört kişiden ibaret bir heyet-i merkeziyesi ve İstanbul’da beş murahhası ve livalarda ve kazalarda mahallî müftülerinin taht-ı riyâsetinde ve nevâhide maruf zevâttan ibarettir. Heyet-i idâre ve merkezden memur birer mümessil ve bazı kurâda birer ikişer muhabiri mevcuttur. Hükümet-i sâbıkanın mümânaatı sebebiyle nevâhi ve kurâ teşkilâtı henüz tamamıyla ikmâl edilememiş ve her şeyin evveliyatta olduğu gibi teşkilât da merkezden başlayarak aşağı doğru gitmiştir. Maamafih mahalle ve karye teşkilât nizamname dairesinde şimdiden ibtidâr olunmuş ve Teşrinievvel’in on altısında Edirne’de in’ikadı musammem ve mukarrer olan kongrede cihât-ı sâiresinin müzakeresi tabii bulunmuştur. Bu bâbda bir emir ve mütâlaa-i âlileri olduğu halde emir ve iş’ârı.
Trakya meselesinin dahil olduğu son evrak-ı havadis münderecâtından ma’lûm olacağı vechile Paris Konferansı Bulgaristan hudûdunun tahdîdi esnasında İslâm ekseriyetini hâiz olan Kırcaali ve Koşukavak ve Eğridere ve Darıdere gibi kazalar Bulgar ve İskeçe ve Drama, Serez gibi Ustruma’ya kadar mahalleri Yunan hudûdu dahilinde bırakmıştır. Meriç’e mümted olan hudut dahilindeki Gümülcine ve Dedeağaç’ta şimdilik İtilâf Devletleri lehine olarak Bulgarların hâkimiyeti kat’ edilmiş ve bunun Türk sulhünün müzakeresi esnasında Şarkî Trakya mukadderâtının tayini zamanına kadar bırakıldığı esas olmuştur. Ve esasen yalnız nefs-i Gümülcine’de ekseriyet-i Müslime mevcut olup Dedeağaç, Sofulu, Dimetoka, Ortaköy, Seymenli kazalarında bugün tek bir Müslüman bırakılmamıştır. Venizelos’un Trakya’yı şu vechile inkısâma uğrattırmaktan maksadı buralarda Müslüman nüfusu bulunmayınca Yunan lehine kazanmaya ma’tûftur. Şu halde bu kıtanın bu haliyle bırakılması bizim için bir faide olamayacağını ve Yunan ve Bulgarlara verilen mahallerdeki halkın umumen İslâm bulunduğu cihetle Trakya’nın hudûd-ı kadîm-i tarihiyesiyle Trakya hakkında düvel-i müşarünleyhüm mümessilleriyle konferans nezdinde protesto edilmiş ve buraları elyevm Fransızların taht-ı işgalinde bulunduğu Yunan, Bulgarlara karşı durmak için Gümülcine’de teşkilât ve tertibât yapılmakta ise de levâzım-ı tedâfüiye ve para tedârikinde müşkilât-ı azîmeye tesâdüf edilmekte olduğu ve bu hususâtın hayyiz-i husûle îsâli çaresinin ber-vech-i ma’rûz kongrenin in’ikadında tezekkür edileceği arz olunur.
Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye
Cemiyeti namına
Şevket
Belge 282
Zata mahsustur
Edirne’den, 13.10.35
Sivas’ta Kolordu Kumandanı Miralay Salâhattin Beyefendi’ye
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Heyet-i Temsiliyesi’ne:
12 Teşrinievvel 335 tarih ve 2 numaralı şifreye lâhikadır.
Trakya-Paşaeli Cemiyeti’nin İstanbul’da bulunan Garbî Trakya murahhaslarına Fransızlar mürâcaat ederek Gümülcine, Dedeağaç, Sofulu, Dimetoka ve İskeçe için mutasarrıfların isimlerini istedikleri ve İskeçe’nin müddet-i muvakkate için Yunan askerleri tarafından işgal edileceğini beyan ve bu ma’lumâtı hafî tutmalarını tenbîh eyledikleri mezkûr murahhaslıktan cemiyet riyâsetine mektupla bildirilmekte ve mutasarrıfların isimleri verildiği münderic bulunmakta olduğu berâ-yı ma’lumât arz ve takdim-i ihtirâmât olunur.
Birinci Kolordu Kumandanı
Miralay Cafer Tayyar
Belge 283
Tel
Mahreci
Antalya
Alındığı mahal İstanbul
Sivas’ta Anadolu ve Rumeli Heyet-i Temsiliye Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Balıkesir Heyet-i Milliye Reisi Hâcim imzasıyla bazı tebligat icrâ olunmakta ve 8 ve 10 Teşrinievvel 35 tarihli iki kıta telgrafnamenin birinde in’ikad edecek Umum Anadolu Kongresi’ne iki murahhas i’zâmı diğerinde de heyete de iki rapor gönderilmesi bildirilmektedir. tenvîr ve takdirlerine intizâr eyleriz.
15 Teşrinievvel 35
Heyet-i Milliye Reisi
Yusuf Talât
Belge 284
Tel
Sivas, 16.10.35
Antalya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi Yusuf Talât Beyefendi’ye
C: 15.10.35
Âmâl-i meşrû’a ve mukaddesemizin istihsali uğrunda millet ile hükümetin müştereken çalıştığı bu hengâmede ayrıca bir kongre ictimâına lüzum yoktur. Bugünün en birinci işi nizamname-i mahsusuna tevfîkan teşkilât-ı meşrû’a-i milliyemizin taazzuv ve teşmilini kemâl-i sükûn ve intizamla ilerletmek, asayiş-i memleketin hüsn-i muhafazasına gayret eylemekten ibarettir.
Sivas Umumî Kongresi aynı gaye ve emelden nebean etmiş olan bi’l-umûm millî cemiyetleri Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti nâm-ı umumisi altında toplamış ve vicdan-ı milliden doğan birliği lehülhamd bir şekl-i vahdete ircâ’ eylemiş olduğundan münferit hiçbir mürâcaatın mu’tâ olamayacağı bedîhîdir. Keyfiyet icap edenlere ayrıca iş’âr edilmiştir efendim.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Heyet-i Temsiliyesi
Belge 285
TAMİM
Tel
Sivas, 15.10.35
Makamât-ı askeriye ve mülkiyeye
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Merkeziye ve İdârelerine
Dersaadet ve taşra matbûatına
Bazı mahallerde çete ismini taşıyan birtakım eşhâsın kendilerini, milletin meşrû’ ve mukaddes âmâlini istihsal maksadıyla taazzuv etmiş olan teşkilât-ı kanuniyesi ile alâkadar göstermekte oldukları ve arzu-yı milliye mugayir harekâta tasaddi eyledikleri istihbâr olundu. Hükümetin, asayiş-i memleketi ihlâle ve halkımızı ızrara cür’et eden bu gibiler hakkında kanunun icâbatını ifa eyliyeceği ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin de bu bâbdaki icrââtta hükümete bütün mevcudiyetiyle muâveneti bir vazife-i milliye addeyliyeceği tabiidir.
Vatanın halâsı, milletin necât ve saadeti gayesi ile teşekkül etmiş olan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti nizamnamesinde “Çete tâbiri” mevcut değildir. Yalnız milletin hukuk-ı mukaddesesini silâhla müdafaaya mecbur kaldığı hâlâtta nizamnameye tevfîkan “Kuvâ-yı Milliye” sevk ve idâreleri zapt u rapt altında olmak üzere hâl-i faaliyette bulunur. İşte bugün haksız yere vatanımıza ayak bastırılmış ve her türlü zulüm ve vahşeti irtikâb eylemekte bulunmuş olan Yunanlıları muazzez topraklarımızdan tard eylemek üzere Aydın cephesinde kan döken muhterem mücâhidînimiz bu millî müfrezelerimizdendir. Lehülhamd asayiş-i tâm hüküm-ferma bulunan ve beyne’l-anâsır vifak ve hüsn-i muaşeret mevcut olan vatanımızın başka hiçbir tarafında elân bu yolda bir faaliyetimiz olmadığı ilâve olunur.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal
Belge 286
Amasya, 18.10.35
Edirne’de Birinci Kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Beyefendi’ye
Edirne heyet-i merkeziyesinin ve zât-ı âlilerinizin Garbî Trakya hakkındaki mütâlaaları büyük ehemmiyetle nazar-ı dikkate alındı. Heyet-i Temsiliyemizle mülâkat etmek üzere Amasya’ya gelen Bahriye Nâzırı Salih Paşa ile iki gün sonra bu mesele mevzu-i bahis edilecek ve neticesi arz olunacaktır. Trakya-Paşaeli heyet-i merkeziyesinin bugünlerdeki müzâkerâtı netâyicinden sık sık ma’lumât verilmesini ricâ ederiz. Trakya’daki teşkilât-ı umumiyenin tevsi ve teşmilinden mümkün olduğu kadar Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin nizamnamesini esas tutmak ve bu suretle zâhiren dahi vahdet-i umumiyemizde bir fark olmadığını göstermek mühimdir. Nizamname henüz gelmemiş ise Dersaadet’te Galatalı Şevket Bey’den talep buyurunuz. İşbu telgrafnameden heyet-i merkeziyenin haberdâr edilmesi ricâsıyla takdim-i ihtirâmât olunur efendim.
Mustafa Kemal
Belge 287
Edirne, 21.10.35
Sivas’ta Heyet-i Temsiliye’ye
Evvelce arz olunan kongre bütün vilâyet, liva ve kaza ve ekser nevâhi murahhasları hazır olduğu halde ictimâ ve cumartesi günü müzakere ve ikmâl ve on altı kişiden ibaret bir heyet-i merkeziye intihâb etmiştir. Garbî Trakya’nın Bulgar ve Yunanlıların mezâlimi altında ezilmesine Şarkî Trakyalılar tahammül edemeyeceğinden Garbî Trakya’da arzu-yı millî o surette takviye ve âna müzaheret etmeyi Şarkî Trakyalılar taahhüd eylemişlerdir ve Bulgar muâhedenamesi ile Bulgaristan ve Yunan lehine ayrılan Trakya parçaları için de yazılan protestoname ait olduğu mahallere keşîde edilmiştir.
Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye
Cemiyeti namına
Şükrü
Belge 288
Amasya, 23.10.35
Edirne’de Birinci Kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Beyefendi’ye
Şifre, müstaceldir
1. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Trakya-Paşaeli Heyet-i Merkeziyesi’ne: Meriç şarkındaki kırk bin muhâcirin sür’at-i mümkine ile Meriç’in garbine naklettirilmesi için hükümet-i merkeziye mümkün olan her türlü muâveneti ifa edecektir. Şimdiye kadar on bin lira vermiş olduklarını bildirdiler. Daha da vereceklerini vaad ettiler. Cemiyet tarafından suret-i münasibede ve işbu iş’ârdan bahsetmeyerek beş altı gün sonra hükümete mürâcaat olunması münasip olur.
2. Garbî Trakya’nın mukadderât-ı siyasiyesi hakkında ecânible vukuu muhtemel temaslarda müteyakkız davranılması lâzımdır. Esas olarak Devlet-i Osmaniye’nin 1914’teki hudûdunu gayr-i kabil-i tashih kabul etmek ve Garbî Trakya’nın kısmen veya kâmilen Devlet-i Osmaniye’ye ilhakı mevzu-i bahis edilmemek lâzımdır. Garbî Trakya’da bir İslâm hükümet-i müstakillesi teşkili vaatiyle Meriç şarkında bir kısmın meselâ Midye-Enez hattına kadar olan kısmın dahi buna ilhakı tekâlifine aldanmak câiz değildir. Böyle bir hükümet-i İslâmiye teşkili mutasavver olsa dahi bunun Bulgarlarla aramızda bir eta tampon olarak fakat her halde Fransız veya İngiliz müstameresi halinde teşekkül edebileceği nazar-ı dikkatte tutulmalıdır. Bu zemine ait şimdiye kadar istişmâm olunmuş ecnebi efkârının ve uhdemize tevdî edilmiş olan Garbî Trakya kısmının son vaziyetinin iş’ârını ricâ ederim.
Mustafa Kemal
Belge 289
Şifre
24/25.10.35
Edirne’de Birinci Kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Beyefendi’ye
Arif Bey’e mahsustur: Bizim takip ettiğimiz maksad-ı aslî memleketimizi inkısâmdan kurtarmak ve devlet ve milletimizin istiklâlini temîn etmektir. Bu maksadın husûlüne mümânaat edebilecek düşmanlarımız İngilizlerdir. İngilizlerle tevhîd-i menâfie çalışan Fransızlar da addolunabilir. Düşmanlarla uğraşmak için sonuna kadar ve her türlü vesâite mürâcaat ederek çalışmaya azmettik. Bulgarlar da aynı düşmanlardan müşte’kidir zannederim. Bu sebeple şahsî Bulgar dostlarımızın da aynı düşmanlar ve bu düşmanların mahmisi olan Rumlar aleyhinde başladıkları teşebbüste temîn-i muvaffakiyetleri bizce mültezemdir. Bu itibarla tesis ve idâme-i münasebet muvâfık olur. Bunun için şimdilik bir heyetin buraya kadar gelmesine hacet yoktur sanırım. Zât-ı âliniz ve Cafer Tayyar Bey biraderimiz vasıtasıyla idâme-i münasebet mümkündür. Âtiyen icap ederse heyet de gönderebilirler. Takibi muhtemel Bulgar rüesâsı Türkiye’de maa’l-memnuniye cây-i kabul görebilir. Yalnız bir noktayı hatıra olarak kaydedeyim: Bulgarların Kolçak Rusya’sıyla birleşmek nokta-i nazarı bizim menâfi-i âtiyemize tetabuk etmeyebilir. Tarafımızdan bu cihetin gözetilmesi münasip olur. Osman Reis’le ne gönderilmiştir. Kimden istiyelim. Meb’ûs olmanız muvâfıktır. Bulgar dostlara selâm. Gözlerinizden öperim.
Mustafa Kemal
Belge 290
Trakya-Paşaeli Heyet-i Merkeziyesi Riyâset-i Muhteremesi’ne
1 Teşrinievvel 335 tarihinde Franchet d’Esperey’nin yaveri Trakya Cemiyeti’nin İstanbul şubesine mürâcaatla Trakya’ya gidecek idâre memurlarının esâmisinin General tarafından istenildiğini söyledi. Liste kendisine verildi. İki gün sonra beş kişiden ibaret bulunan komite azasına hususî “lesepase’’ verilerek Gümülcine ’ye i’zâm olundu. Zevât-ı mezkûre Gümülcine ’ye muvâsalatlarında Franchet d’Esperey’nin vekili General Charpy ile görüşmüşler. Kendilerinin memleketin aksâm-ı muhtelifesinde idâre memurluğu etmeye gönderildiğini söylemişlerdir. Charpy, esâminin kendisine bildirildiğini ve fakat sıfat-ı memuriyetleri hakkında bir tebligat almadığını, ve iki gün sonra Franchet geleceği cihetle ânınla görüşüleceğini cevâben beyan etti. Üç dört gün sonra Franchet d’Esperey Gümülcine’ye geldi. Komite azasını kabul etti. Orasının idâresi hakkında serd ettiği esaslar şunlardır:
1. Kongre, İskeçe, Gümülcine, Dedeağaç, Sofulu, Dimetoka, Karaağaç, Mustafapaşa kazalarının karar-ı ahîre değin Düvel-i Mütelife kuvâ-yı askeriyesi tarafından işgal olunmasına karar vermiş ve Düvel-i Mütelife namına idâresini de Franchet d’Esperey’e tevdî etmiştir.
2. Burada Franchet’nin nezaret-i aliyyesinde bir idâre-i mahalliye tesis olunacaktır. Muâmelât Trakyalı memurlar tarafından tedvîr olunacak, şu kadar ki her kaza başında kontrol için Fransız erkân-ı askeriyesinden biri bulunacaktır.
3. Meclis-i Meb’ûsân teşkil olunacaktır. Şu kadar ki, elyevm muhâceret devresi olduğu cihetle birkaç vakit için bir Meclis-i Meb’ûsân intihâbına imkân yoktur. Fakat yapılacaktır.
4. Fransa bu hıtta üzerinde hiçbir emel beslemez. Kongrenin Fransız olan Franchet d’Esperey’e tevdî ettiği vazifeyi Fransa teshîl edecektir ve birçok senelerden beri türlü felâket ve mesâibe dûçâr olan şu havalide bir hayat-ı sükûn ve refah tesisine gayret edecektir.
5. Trakya’nın iktisâb edeceği şekl-i kat’î hakkında daha müttehaz bir karar yoktur. Agleb-i ihtimal konferans Türkiye sulhü ile halledilecektir. Franchet bu beyânâtta bulunduktan sonra memûrîn listelerini yapıp muâvini General Charpy’ye vermemizi söyledi. Franchet ifadâtında Müslümanlara teveccühkâr göründü. Hatta Trakya aksâm-ı şimaliyesinin Bulgaristan’a terk olunması keyfiyetinde Amerika’nın tesiri olduğunu sarahaten izah etti.
Ba’dehu idâre-i memlekete nakl-i kelâm ile her unsurdan memur alacağını ve ez-an-cümle Trakyalı olup da hizmet-i devlette bulunmuş memûrînden istifade edeceğini, hatta jandarma için mümkün mertebe askerlik etmiş zevât intihap olunması lâzım geldiğini ve evkaf tanzim olunarak mazbût bir surette idâre olunacağını velhâsıl karîben şu harap memlekette refah ve asayişin temîn olunacağını beyan ile beraber her unsur gibi İslâm unsurunun da kendisine muâvenet etmesini ve zinhar asayişi ihlâle bâdi olacak ef’al ve harekâtta bulunulmamasını mükerreren tavsiye etti ve tekrar memûrîne nakl-i kelâm ile Dedeağaç’ı, Rum ekseriyeti bulunması itibarıyla oraya bir Rum valinin tayini nasıl olacağını sordu.
Franchet’nin muâvini Charpy bu ruhta beyânâtta bulundu. İdare-i mahalliye hakkında Trakya Müslümanlarının beyan-ı rey etmelerini söyledi. Komite de bu bâbdaki fikrini bildirmekle beraber memûrîn listesini verdi ve Dedeağaç’a bir Müslim mutasarrıf fakat Sofulu’ya bir Rum tayininin münasip olacağını anlattı. İşgal meselesini izahen bunun konferans kararı olduğunu ve Yunan askerinin de işgale iştirak ile Gümülcine’nin 12 kilometre garbine kadar uzanan sahayı işgal edeceklerini söyledi. Şu kadar ki, gerek Franchet, gerek Charpy’nin ifadâtında Trakya aksâmından birinin Yunanistan’a verileceğine dair söz ve telmih geçmedi ve hatta İskeçe’de ayrı bir Fransız müfrezesi ve bir de miralay bulunup vukuu melhuz şikâyâta merci olacağını da ilâve eylediler.
Trakya’da vaziyet şudur: Teşrinievvel evâsıtında Fransız kuvâ-yı askeriyesi Gümülcine ve havalisini işgale başladılar. 18’de Bulgar kuvâ-yı askeriyesi altı kaza sahasını tahliyeye başladılar. 20’de bu ameliye hitam buldu. Yalnız Bulgar jandarmalarından kaçmayanlar kaldı. 16’da Yunan kuvvetlerinden ufak kısımlar İskeçe’ye gelmeye başladı. Fakat asker daha girmezden evvel ahali-i İslâmiye kâmilen evlerine, dükkânlarına Fransız bayraklarının yanına siyah matem bayrakları astılar. Çarşıyı tamamıyla kapadılar. Fransız kumandanı komiteye mürâcaatla bayrakların indirilmesini ricâ ile beraber dellâl ile de ilân ettirdi. Ahalinin indirmemesini görerek Fransız askeriyle bayrakları toplattı. Dükkânlar üç gün kapalı kaldı. Yunan askeri perişan bir halde idi. Bilahare yavaş yavaş kuvvetler çoğaldı. Şimdi on bin tahmin olunuyor. Komite gerek Gümülcine’de, gerek Edirne’de Yunan işgalini protesto etti. Yunanlılar girmezden akdem İskeçe’de komite belediye intihâbını yapmış ve belediyeyi Müslümanlara geçirmişti. Bulgar jandarması kıyafetiyle fesli Müslüman jandarmalar yapmış ve köylere göndermişti. Bulgar memûrîn-i mülkiyesi daha kalkmadığından kaymakam onlardandır. Fakat son derece muhteriz. Müslümanların hareketi herkesi intibâha davet etti.
Gümülcine’de: Charpy orada oturuyor ve bütün Trakya idâresine vaz’-ı yed etti. Bulgar memurları duruyorlar ve şimdilik Charpy namına idâre ediyorlar. Gümülcine’de mahallî belediye teşkilâtı yapılmadı. Ayın nihayetinde memurların çekileceği söyleniyor. Bulgar memurlarının Sofya ile münasebetlerinin kesildiği dün Edirne’de işitildi; Yunan ajanı Vamvakas Yunan Hükümeti’nin General Charpy nezdinde mümessili sıfatında Gümülcine’de bulunuyor. Entrika yapıyor.
Dedeağaç sevahiline Rum muhâcirîni nakline başlanmıştır. Bizim muhâcirîn daha duruyor. Birkaçı geçti. Bu bâbda Charpy ile vuku bulan mülâkatımızda Müslüman muhâcirlerinin yerlerine avdet ettirileceklerini ve fakat birden bire büyük kütle ile gelmelerinin gerek asayiş ve gerek iaşe nokta-i nazarından mehâzîri dâi olacağını ve bu iş için ve istirdâd-ı emvâl için komisyon teşkil olunacağını ve komitenin de ayrıca listeler yapmasını tenbîh etti. Elyevm Trakya komitesi tarafından verilecek vesikalar Fransız pasaportu idâresinden tasdik olunuyor. Muhacirîn ve ahali böyle Trakya’ya gidiyorlar.
Numara 500
Sivas’ta Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Mümessilliği’ne
İtilâf Şark Orduları Kumandanı General d’Esperey tarafından vâki olan davet üzerine Garbî Trakya’ya giden murahhaslarımızdan Galip Bahtiyar, Şakir ve Faik Beyler avdette merkeze uğrayarak verdikleri rapor sureti aynen bâlâya nakil ile takdim kılınmış ve Trakya mesâiliyle meşgûl olmak üzere mûmâileyhüm Dersaadet’e azîmet etmişlerdir.
Trakya-Paşaeli Müdafaa Heyet-i Osmaniyesi
Şükrü
30 Teşrinievvel 335
Belge 291
Şifre
Sivas, 31.10.35
Edirne’de Birinci Kolordu Kumandanı Miralay Cafer Tayyar Beyefendi’ye
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Trakya-Paşaeli Heyet-i Merkeziyesi’ne:
Garbî Trakya ahvâli ne şekil kesbeyledi? Muhâcirlerin nakli meselesi ne haldedir? Hükümet-i seniye yeniden paraca muâvenet eyledi mi? Iş’ârı istirham olunur.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 292
Edirne’de Cafer Tayyar Bey ile telgraf başında muhabere
5.11.35
Cafer Tayyar Beyefendi’ye
Muhabbet ve tahassürle gözlerinizden öperim. Arif Bey’e ve Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Heyet-i Merkeziyesi’ne ve zât-ı âlinize son takdim olunan iş’ârat alındı mı?
Mustafa Kemal
Cümlesi alınmıştır. Arz-ı ta’zîmat ederiz efendim.
Cafer Tayyar
— İstanbul’da Kara Vasıf Bey’le muhabere ediyor musunuz? İstanbul’da bedhâhân çok muzır cereyânlar yapmaya çalışıyorlar. Bilhassa İtilâf ve Hürriyet ve Nigehbâncılar İngilizlerle beraber pek hainâne teşebbüsâtta bulunuyorlar. Bunlara karşı Anadolu ’da her türlü imhâ edici tedâbîr alındı. Şüphesiz oraca da böyledir değil mi? Garbî Trakya’nın bildiğimiz vaziyetinde bir tebeddül var mıdır? Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Heyet-i Merkeziyesi hükümetten arzu olunan muâvenete mazhar oldu mu?.
— Buranın vaziyet-i umumiyesi dünkü gün şifre ile arz edilmiştir. Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Milliye Cemiyeti vazifesini hüsn-i ifaya çalışıyor, İstanbul ile ara sıra muhabere ediyoruz. Ve vaziyeti takip ediyoruz. Tedbir bizden muvaffakiyet Allahtan. Garbî Trakya için henüz arzu olunan muâvenet husûl bulmamıştır efendim.
1. Meb’ûsanın İstanbul’da ictimâı hakkındaki mehâlike dair mufassal mütâlaatımızı şifre olarak takdim edeceğiz. Bunun mütâlaasından sonra gerek zât-ı âlilerinizin ve gerek heyet-i merkeziyenin nokta-i nazarının sür’at-i iş’ârını ricâ ederiz.
2. Mebus intihâbı ne dereceye vâsıl oldu. Meb’ûs intihâbı hitam bulduktan sonra Trakya namına asgarî iki mümessilin Heyet-i Temsiliye’ye aza olmak üzere Edirne Heyet-i Merkeziyesi’nce intihâbı ve Heyet-i Temsiliye’ye i’zâmı lâzım gelecektir. Şimdiden bu cihetin nazar-ı teemmüle alınmasını arz ederim.
3. Matlûb muâvenet için söz vermiş olan hükümet-i merkeziyeye ma’rûzâtta bulunulacaktır.
4. Teşkilât nizamnamesi ve lâhikası Vasıf Bey tarafından gönderilecekti. Henüz alınmamış ise talep buyurulmasını ricâ ederiz.
5. Çatalca livası Trakya’ya tamamen raptolundu mu; Tekfurdağı ve Gelibolu livalarında teşkilât muhkem midir?
6. Arif Bey cevâbımızı aldıktan sonra bir mütâlaa ve harekette bulunmadı mı? Ve kendisi orada mıdır?
7. Bursa’da Bekir Sami, Bandırma’da Kâzım Beylerle muhabere ediyor musunuz?
C.
1. Şifre alındıktan sora bu bâbdaki mütâlaalar arz edilecektir.
2. Meb’usan intihâbı günden güne ilerliyor. Merkez Edirne ’de Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk heyetinden Şeref, Faik, Galip Bahtiyar Beyler meb’ûs olmuşlardır. Mülhakattan da Trakya-Paşaeli heyetine merbût olan zevâtın kazanması ihtimali ziyade olduğu merkeze göre hükmediliyor. Talep edilen mümessillerin gönderilmesi Trakya-Paşaeli Müdafaa heyetine söylenecektir.
3. Garbî Trakya muhâcirleri Fransızlar tarafından müşkilât görüyorlar. Bunun için murahhaslar İstanbul’a gitmişlerdir.
4. Teşkilât nizamnamesi vardır. Lâhikası gönderilmemiştir.
5. Çatalca livası merkeze raptedilmiştir. Intihâbat mesâili, şimdiye kadar teşkilât lüzumu kadar tevsi edilememiş olduğunu ve bu hususta Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’nin nazar-ı dikkati celp edildiğini arz eylerim.
6. Arif Bey’e cevâbınız elden gönderildi. Çünkü kendisi burada değildir.
7. Yusuf İzzet Paşa ve Bekir Sami Beylerle icap ettikçe muhabere icrâ ediliyor efendim.
— Fazla rahatsız etmeyeyim. Yalnız bizi sık sık tenvîr buyurmanızı hassaten ricâ ederiz kardeşim.
Mustafa Kemal
5.11.335
Belge 293
Edirne’den, 8.11.1335
Kuvâ-yı Milliye Heyet-i Temsiliyesi’ne
Garbî Trakya ahvâli hakkında Edirne merkezinden şifre ile verilen tafsilât cevâbına şiddetle muntazırım. Garbî Trakya’nın şimal aksâmında yapılması lâbüd olan teşkilât, parasızlık sebebiyle henüz başlayamamış olduğu gibi elyevm Fransız işgal sahasındaki milis teşkilâtı da aynı sebepten müşkilâta maruzdur. Parasız hiçbir şey olamıyor. Bugün için kurtulmuş addolunabilen bu Trakya parçasının yalnız parasızlık yüzünden tekrar Yunan işgaline ma’rûz bırakılması pâyitaht için azîm tehlikeyi müeddi olacağı takdir buyuruluyorsa muâvenet-i nakdiye için vakit zayi etmeksizin tedâbîr ittihâzını ehemmiyetle tekrar istirham eylerim. Vilâyet vasıtasıyla bu bâbda Bâbıâli’ye vuku bulan mürâcaatım da henüz is’âf olunmadı. Parasız Gümülcine’deki hareket müstelzim-i hacâlet ve akamettir. Gerek bu bâbda ve gerek şimal aksâmının hal ve âtisi hakkında rey ve mütâlaaları muntazardır efendim. (Sobranya azasından: Celâl)
Birinci Kolordu Kumandanı
Cafer Tayyar
Belge 294
Şifre
Sivas, 11.11.35
Edirne’de Birinci Kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Beyefendi’ye
C: 8.11.35 Sobranya azasından Celâl Beyefendi’ye; Garbî Trakya’nın tamamen İslâmların elinde yekpare olarak kalması ve münasip zaman ve fırsatta anavatana iltihak eylemesi cümlemizin yegâne gayesidir. Bu sebeple bu muazzez parçanın hiçbir sebep ve bahane ile ecnebi müstemlekesi olmaya razı olmaması esastır. Hükümet-i Osmaniye’nin siyaseten buralara muâvenette bulunması müşkildir. Vahdet-i milliyeyi temsil eden Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, mütareke zamanındaki hudûdu esas kabul etmiş olduğundan Meriç’in garbını resmî bir lisanla söyleyemez. Bu sebeple maksadın istihsali için en birinci çare Garbî Trakya’da ekseriyet-i kahireyi teşkil eden dindaş ve ırkdaşlarımızın teşkilât-ı milliyelerini taazzuv ve takviye ederek Wilson prensiplerine istinâden hukuklarını talep ve istihsale çalışmalarıdır. Gerek Fransız ve gerek Yunan âmâline asla muvafakat olunmaması, ecnebi işgaline kat’iyen rıza gösterilmemesi şart-ı esasîdir. Hükümetin kuvve-i maliyesi malûmdur. Bi’l-fiil harp devam eden İzmir cephesi için bile bir muâvenet-i nakdiyede bulunacak halde değildir. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin ise parası yoktur. Binâenaleyh Garbî Trakya teşkilâtı için menâbi-i vâridatın yine aynı topraklardan tedâriki zaruridir. Buna zât-ı âlileri gibi doğrudan doğruya alâkadar olan ashâb-ı hamiyetin çare-sâz olabileceği me’mul-i kavidir. Maahaza muhâcirînin Gümilcine havalisine gönderilmesi için hükümet-i seniyeden muâvenet-i nakdiye talep edilmiş ve bu kere de te’kiden istirhamatta bulunulmuştur. Vaziyeti olduğu gibi görerek, mevcut müşkilâta galebe etmeye ve maksad-ı mukaddesin istihsaline çalışmağa mecburuz. Cenâb-ı Hak millet-i masumemizin yüzünü elbette zât-ı âlileri gibi hamiyetkâr vatanperver mürşid ve mücahitlerin gayreti ile güldürecektir. Muntazaman tenvîr buyurulmaklığımızı ricâ ederiz kardeşim.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 295
Edirne’den, 8.11.35
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
2.11.335 tarihli şifreli telgrafname-i âlileri cevâbıdır:
Garbî Trakya ahvâli: Yunanlılar İskeçe’yi Kuruçay’a kadar işgal eylemişlerdir. Kuvvetleri; beş bin yedi yüz nefer, on dört cebel topu, yirmi bir mitralyözdür. Yunanlıların vürûdundan evvel, Müslümanlar cemaat-i İslâmiye ve belediye teşkilâtı yapmışlar ve jandarmaları Müslümanlardan tayin eylemişlerdir. Müslümanların kuvve-i maneviyesi sarsılmamış ve Yunan işgali askerî bir mahiyette kalmıştır. Franchet d’Esperey ile Trakya Valisi General Charpy Yunan işgalinin muvakkat olduğunu mükerreren temîn eylemişlerdir. Gümülcine’de cemaat-i İslâmiye teşkilâtı yapılmış ve jandarma teşkilâtı da ihzâr edilmek üzeredir. Yunanlılar Yunan âmâlini tervîc ettirmek üzere İskeçe ve Gümülcine’de propagandaya ehemmiyetle devam eylemekte ve bu hususta halka mühim meblâğlar dağıtmağa çalışmaktadırlar. Cemiyetimizin gayreti bugün bunları akîm bıraktırmaktadır. Dedeağaç, Sofulu, Dimetoka, Karaağaç’ta nefs-i İslâm bulunmadığından muhâcirler nakledilmedikçe oralarda bir icrâât yapmak mümkün olamıyor. Fransızlar Müslümanlara pek müsait görünmekteler ise de asıl maksatları bu havalide yerleşmek olduğu bütün hareketlerinden anlaşılmaktadır. Bazı mütehassıs memurlar getirmişlerdir. Bulgarlar, sulh muâhedesini henüz imza etmedikleri için Bulgar idâre-i mülkiyesi Fransız kontrolü altında olarak ifa-yı vazife ediyor. Bulgarlarda kalan cebel kısmındaki dokuz kazada Bulgarlara karşı ahali-i İslâmiye’nin metânet ve maneviyatı yüksek olduğundan her halde şüphe eden Bulgarlar, o havalide bin kadar yerli münzevi olduğu halde her ihtimale karşı hazır bulunmak üzere ayrıca komite teşkilâtı yapmaktadırlar.
Ahvâl ve vaziyet-i hâzıraya karşı cemiyet-i milliye ahvâli için mütevâli teşebbüsât-ı siyasiyede bulunmakta ve inde’l-îcâb istimâl edilmek üzere zemin ve zaman ve vesâit müsaadesi nisbetinde teşkilât hazırlamaktadır. Gümülcine’de bu ayın on altısında bir kongre in’ikadı mukarrerdir. Buradan da murahhaslar bulundurulacaktır. Hükümetin muâvenet-i nakdiyesi olursa Paris’e bir heyet-i murahhasa göndermek mümkün olabilecektir. Yunan hükümeti Garbî Trakya’yı (.......) nehrinden Meriç vadisine kadar sâbık Bulgaristan idâresinin imtiyâzatına müşabih bir idâre tesis etmek ve yalnız Yunan hükümetinin himayesini kabul eylemek suretini teklif etmekte ise de, suret-i kat’iyede muvafakat gösterilmemektedir.
Muhâcirîn meselesi: Muhâcirînin muntazaman, mücehhezen nakli hususunda tertibât yapılmıştır. Hükümet-i merkeziyenin müsaade ve daha doğrusu muâvenetine intizâr olunmaktadır. Fransızlar İstanbul ve Uzunköprü murahhaslarımız tarafından mu’tâ vesâiki vize ederek mürûrlarına müsaade ediyorlar. Nakliyatın teshîl ve yolun taksiri maksadıyla karadan daha ( ) muhâcir nakliyatına müsaade verilmesi için Fransızlara mürâcaat edildi. Cevâba intizâr olunmaktadır. Dimetoka’daki Fransız kumandanı nafia köprüsünden ve Siremköy geçidinden hususî olarak mürûra müsaade etmekte olduğundan buralardan Dimetoka kazası muhâcirleri yurtlarına avdet eylemektedirler. Meriç şarkındaki iki köy kâmilen mahallerine avdet eylemiştir. Boş İslâm köylerine Bulgarlar, Şarkî Trakya Bulgarlarını yerleştirip bırakmış olduklarından avdet eden muhâcirler onlarla birlikte oturmak mecburiyetinde kalacaklardır. Bulgarlar fırsattan bi’l-istifade Şarkî Trakya’daki ( ) avdet gayesini takip ve Fransızları bu hususta ( ) etmekte iseler de tarafımızdan buna muvafakat edileceğinden bu mesele Garbî Trakya muhâcirleri kâmilen mahallerine avdet edinceye kadar maslahata göre idâre edilecektir. Yunanlılar, Trakyalı Rumlardan iki bin hane İskeçe’ye, üç bin hane Gümülcine’ye, üç bin hane Dedeağaç’a, bin beş yüz hane Sofulu’ya iskân etmek için hazırlamışlardır ve bunlara üç aylık mekûlât ve nüfus başına yüzer frank vermişlerdir. İkinci ve üçüncü kafile olarak da yirmi bin aile hazırlamak istedikleri müstahberdir.
Para meselesi: Muhâcirine muâvenet hususunda talep edilen mebâliğ hakkında henüz bir cevap alınamadı. Garbî Trakya’da hükümet teşkili için hükümet-i merkeziye vaat buyurduğu on bin liranın yalnız beş yüz lirasını vermiş ve mütebaki dokuz bin beş yüz lirayı henüz vermemiştir. Garbî Trakya’da hükümet tesisi ve yevmiye bir buçuk lira ile teşkil edilen jandarmayı idâre ve Yunan propagandalarına mukabele için paraya şiddetle ihtiyaç olup bugün bu ihtiyacı mahallinden temîn etmek adîmü’l-imkân bulunduğundan vaat edilen meblâğın acilen itasına ve bu hususta lâakal daha elli bin liranın tahsisine taraf-ı vâlâlarından da delâlet buyurulması müsterhamdır efendim.
Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi
Şükrü
Belge 296
Şifre
Sivas, 11.11.35
Edirne’de Birinci Kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Beyefendi’ye
C: 8.11.35
Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Riyâseti’ne:
Garbî Trakya hakkında ita buyurulan ma’lumât şâyân-ı teşekkürdür. En mühim mesele bu topraklarda ekseriyet-i kahireyi teşkil eden ırktaşlarımızın kat’iyen hiçbir ecnebi idâresi veya himayesine temâyül eylememeleridir. İlk adım olarak istiklâl veya muhtariyetlerini kazanmaya çalışmalıdırlar. Gümülcine Kongresi mukarrerâtından intizâr olunan siyasî netice budur. Devlet-i Osmaniye’nin vaziyet-i hâzırası bu ülkeler için teşebbüsât-ı siyasiyede bulunmasına müsait değildir. Ancak Wilson prensiplerini ileri sürerek ve vahdet-i tâmme ve teşkilât-ı milliyelerine istinâd ederek Garbî Trakya nâil-i istiklâl olabilir. Sulhün akdinden sonra hâsıl olacak vaziyete göre ana vatana iltihak fırsatı derpîş olunabilir. Her halde şimdilik Yunan propagandasına mümânaat, Fransızların yerleşmesine karşı adem-i hoşnûdî ikazı mühimdir. Muhâcirîn hakkında vaat edilen onbin liranın ikmâl ve mümkünse elli bin lira daha tahsisine dair hükümet-i seniye nezdinde teşebbüsâtta bulunulmuştur. Yalnız hükümetin vaziyet-i maliyesi de nazar-ı dikkate alınmak, asıl menba-ı vâridatın Garbî Trakya’dan istihsaline gayret etmek hususunda nazar-ı dikkat-i âlilerinin celbini gaye-i mukaddesin istihsali için bir vecibe addeyleriz.
İstitrâd olarak şunu da hatırlatmak isteriz ki Trakya Paşaeli Cemiyeti’nin takip edeceği meslek-i siyasî de Meriç’in şarkı, yani mütareke akdolunduğu zamanki hudûdumuz dahilinde kalmış olan aksâm-ı memâlikimizin vatan-ı Osmanî’den gayr-i kabil-i fek bir cüz’ telâkki olunması pek mühimdir.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 297
Şifre
Sivas, 11.11.35
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretlerine
Gümülcine muhâcirlerinin mahallerine sevki için hükümet-i seniyenin vaat buyurduğu on bin liranın bir an evvel tediyesi mahallinden istirham edilmekte ve zaman geçmesinin Yunanlıların lehine olduğu zikrolunmaktadır. Garbî Trakya teşkilât-ı milliyesinin beka ve takviyesi için de mümkünse elli bin liranın tahsisi talep edilmektedir. Pâyitahtımızın emniyet ve vatanımızın âtisi ile son derece alâkadar olan bu meselede hükümet-i seniyemizin azamî muâvenet ve gayret edeceği bî-iştibâhtır. Salih Paşa Hazretleri bu cihete söz vermişlerdi. Delâlet-i devletleri hassaten istirham olunur.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal
Belge 298
Beşiktaş, 1 Kânunuevvel 35
Sivas’ta K. O. 3 K.
Garbî Trakyalılar Kırcaali’de bir an evvel ihtilâl çıkararak Bulgarları koğmak ve bu vechile mahall-i mezkûru da Garbî Trakya’ya ilâve ederek ileride yapacakları teşebbüsü büyütmek ve belki de Makedonya’ya sirâyet ettirmek fikrinde olduklarından şimdiden Trakya için müteşebbis bir kumandan ile birkaç alay kumandanı istediler. Bu hususta heyet-i muhteremelerinin mütâlaalarının inbâ buyurulmasını arz ve istirham eyleriz. Bugünlerde gerek Garbî Anadolu ve gerek Anadolu berren ve bahren bize en lüzumu olan esliha ve cephaneyi nakletmek ve ( ) istiyoruz. Garbî Anadolu ile ( ) olmakla beraber nakliyata başladık. Karadeniz sahilinde İnebolu’yu münasip görüyor isek de zât-ı âlilerinin bu husustaki projesinin ve nerede ne gibi teşkilât ve tüccarlar bulunduğunun emir buyurulmasına muntazırız. Arz-ı hürmet eyleriz. (Kara Vasıf)
Mevki-i Müstahkem Kumandanı
Şevket
Belge 299
Şifre
Zata mahsus
Sivas, 8. 12.35
Dersaadet Çanakkale Mevki-i Müstahkem Kumandanı Miralay Şevket Beyefendi’ye
C: 1.12.335
İhtilâl ile esaslaşmak mümkün değildir. Garbî Trakya ’yı istilâ etmek isteyen İngiliz, Fransız, İtalyanlara arzularını tatmîn için bir sebep tehiye edilmiş olacaktır. Bundan mâadâ Bulgarların bizimle birleşmek arzusunu izhâr etmekte oldukları bir zamanda bu hareketin hayırlı bir netice vereceği de müsteb’addır. Bunun Garbî Trakya’yı Yunanlılara işgal ettirmek için bir teşvik olması da pek muhtemeldir. Binâenaleyh vaziyetin pek esaslı tetkiki pek hayatî ve mühim bir mesele addolunmaktadır.
Garbî Anadolu’nun esliha ihtiyacı ziyadedir. Bir an evvel nakliyat şâyân-ı arzudur. İhraç iskelesi olarak biz Bafra ağzını münasip görüyoruz. Fena havalarda takalar, kayıklar barınabilir. Nehir tarîkiyle de Vezirköprü’ye kadar düz kayıklarla nakliyat mümkündür. Bu işi Üçüncü Kolordu Kumandanlığı deruhde edecek, Samsun’daki fırkasına yaptıracaktır. Yalnız vaktiyle kayıkçıların ismi, hareketten evvel eslihanın cinsi ve miktarı hususunda mezkûr kumandanlığa ma’lumât ita kılınması lâzımdır. Hatta dahilde tüccar eşyası olarak nakli mutasavver olduğundan bu bâbda Üçüncü Kolordu Kumandanlığı ile serian anlaşıldıktan sora belki de bir arkadaşın Samsun’a gelerek vaziyeti mahallinde tespit ve takrir etmesi daha sâlim olacaktır.
Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal