Engel Biziz Derneği, Görme engelliler için bir kütüphanenin varlığından haberdar mısınız? Hem de bu kütüphanenin gönüllü bir emekle oluşturulduğundan. İşte bu söyleşimizde bu oluşumun direktörü sevgili Engin Yılmaz’a konuk oluyoruz.

Bu haftaki söyleşimiz görme üzerinden bir bakış açısı sunuyor.

Görme engelliler için bir kütüphanenin varlığından haberdar mısınız? Hem de bu kütüphanenin gönüllü bir emekle oluşturulduğundan. İşte bu söyleşimizde bu oluşumun direktörü sevgili Engin Yılmaz’a konuk oluyoruz.

On iki yıldır hizmet veren kütüphanenin oluşum sürecine ve görme engellilerin toplum içinde yaşadıklarına biraz daha yakından bakmaya çalıştık. Söyleşimiz sonunda gönüllü okuyucu olabilmeniz için linkleri de incelemenizi öneririz. Bir sonraki söyleşimizde görüşmek dileğiyle.

Bizlere biraz kendinizden bahseder misiniz?

Merhaba. Adım Engin Yılmaz. GETEM’in direktörlüğünü yapıyorum. 2007 yılından bu yana. Kendimde Boğaziçi Üniversitesi mezunuyum. 2002’de Psikoloji ve Psikolojik Rehberlik Danışmanlık bölümlerini bitirdim. 2005 yılında yüksek lisansımı tamamladım. 2016 yılında yetişkin eğitiminde doktoramı tamamladım. Bir dönem rehber öğretmenlik yaptım ama onbir yıldır buradayım.

Kısa adıyla GETEM nedir? Hangi fikirle ortaya çıktı? Nasıl bir yolculuktu yaşadıklarınız?

GETEM’in tam açılımı Görme Engelliler Teknoloji ve Eğitim Laboratuvarı. İki temel işlevi olan bir yapı. Biri e-kütüphane, görme engelliler için kurulmuş bir e-kütüphane. Şu an 36 bin civarı eserimiz görme engellilerin hizmetinde bulunuyor. Bir diğer işlevi ise üniversitemizin (Boğaziçi Üniversitesi) Engelliler birimi. Yani çeşitli destekleyici teknolojileri bünyesinde barındıran bir laboratuvar gerçekten. İşte yazıcımızdan ekran büyütme cihazlarına kadar çeşitli destekleyicilerinin olduğu bir sistem.

Hangi fikirle ortaya çıktı? Sorusuna gelirsem. GETEM’in kurulduğu yıllarda, daha öncesinde de offline kütüphaneler vardı. Çeşitli kütüphaneler vardı yani aslında. Ama bu kütüphaneler kaset kitaplar üretiyorlardı. Ama bildiğiniz gibi 2000’li yıllardan itibaren kaset üretimi bitti. Ve artık yeni sisteme geçilmesi gerekiyordu. Dijital ortamda ses kayıtlarına ihtiyaç vardı. Ve artık teknoloji gelişmişti. Bizde bu nedenle internet üzerinden herkesin kolayca yararlanabileceği bir kütüphane fikri ortaya çıktı. Ve bu şekilde GETEM doğmuş oldu.

Şimdiye kadar kaç kitap dinleyici ile buluştu? Arşivde biriken kitaplar hakkında bilgi verebilir misiniz? Kişisel bir merak ama an çok talep edilen kitapların konuları neler?

Son sorununuza cevap veremeyeceğim maalesef. Onu bilemiyorum. Ama diğer sorularınıza dair şunları söyleyebilirim.

37 bin eserimiz var bizim. Bunların 18 bin civarı sesli kitap, insan sesi tarafından seslendirilmiş eserler. Geri kalanı da elektronik. Yani Metin, Word, PDF ortamlarında oluşan kitaplar. Kitaplar; romanlar, hikayeler, şiirler gibi edebi türlerde. Böyle kitaplarımızın yanı sıra ders kitaplarımız var. Bunların dışında radyo tiyatroları var çeşitli. Sesli betimleme dediğimiz filmlerin üçüncü bir ses tarafından oluşturulmuş ses dosyaları var. Yani çok geniş yelpazeye yayılan eserler bulunuyor GETEM bünyesinde.

Son yıllarda sesli kitaplar ve sesli betimlemeli filmlerde bir artış olduğunu gözlemliyoruz. Özel kuruluşlar bu tarz faaliyetlere büyük bir yoğunluk verdiler. Kitaplar ve filmleri ayrı ayrı ele alırsak bu gelişimi nasıl değerlendiriyorsunuz? Teknolojik yeniliklerden kısaca bahsetmeniz mümkün mü?

Daha çok sesli kitabın olması daha fazla kitabın erişebilir olması anlamına geliyor. Ancak buralarda çok sınırlı sayıda kitaplar var. Sesli kitaba daha fazla talebin olması gerekiyor. Keşke daha fazla insan talep etse. O zaman sesli kitabın yaygınlaşması da sağlanmış olur.

Umarım bu tür uygulamalar daha fazla insana ulaşır. Biz sadece görmeyenlere hizmet verebilen bir kütüphaneyiz. Bu uygulamalar ise tüm topluma hizmet veriyorlar. Tabi işin içine telif hakları ve başka şeyler giriyor. GETEM, kitaplarını yayınevlerinden izin almak zorunda kalmadan paylaşabiliyor. Görme engelliler için yapılmasından dolayı. Ama onların izin almaları gerekiyor. Daha fazla insanın sesli kitapları talep etmesi gerektiğine inanıyorum.

Bunların dışında son zamanlarda çok fazla destekleyici teknoloji çıktı. Bunlar telefonlarda, bilgisayarlarda başka cihazlarda kullanılabilen. Bunlar aslında bizim bazı şeyleri göz olmadan da yapabilmemizi sağlayacak yöntemler sunan cihazlar. iPhoneların önündeki ekran okuyucu programlar, androidlerde, bilgisayarlarda kullanılan bir dizi programlar. Para tanımak için kullandığımız yazılımlar var. Yine navigasyon uygulamaları da var. Herkesin hayatını kolaylaştıran bu uygulamaların bize olan olumlu etkileri. Bu yeni teknolojiler hayatımızın daha fazla kolaylaşmasını sağlarken daha erişilebilir bir hayata girmemizde destek oluyorlar bize.

Görme engellilerin eğitim hayatı içinde yaşadıklarına dair neler söylemek istersiniz? Okullar, yaşam alanları görme engelliler için ne kadar uyumlu?

Ya aslında en büyük sorun yani körlerin eğitim hayatı içinde yaşadığı, mürekkep baskılı eserlere erişim engeli. Yani materyallere erişim engeli. Bilgi edinme hakkını bu da zora sokuyor. Bu kimi zaman bir ders kitabı oluyor, kimi zaman bir coğrafya haritası oluyor, kimi zaman betimlemesi olmayan bir film oluyor, kimi zaman bir grafik, resim oluyor vesaire. Bütün bunlar aslında hayatı çok fazla görsel kılıyor. Ve görsel sunulan eğitimler içinde bu materyallerin körlerin eğitimine uygun bir şekilde uyarlanması, onlara göre basılması ya da seslendirilmesi gerekiyor. Bence en büyük yaşanan engel bu. Ama günümüzde elektronik eserli kitapların çoğalmasıyla biraz daha iyi bir duruma geldik. Eskiye göre daha avantajlı bir duruma gelindi diyebilirim. 1990’lı, 2000’li yıllarla karşılaştırdığımızda bugün çok daha ilerledik.

Peki ya üniversitede tercih yaparken yapılan yönlendirmeler. Lisede görme engelli arkadaşlarım tercih yaparken öğretmenlerimiz sayısal bölümlerden ziyade sosyal bölümlerin artılarından bahsederdi hep. Bunun nedenini açabilir misiniz?


Bu çok yanlış bir şey. Böyle bir yönlendirme de yanlış ama işte sayısal bölümlerdeki eğitici/uzman azlığı, bu konudaki materyal azlığı bir şekilde mecburiyetten insanları sosyal bölümlere yönlenmek zorunda bırakıyor. Yani bu bölümleri körler yapamayacağı için değil aslında. Yeterince materyal olmadığı için ya da yeterince alt yapı gelişmediği için aslında sayısal bölümlerde çok daha başarılı olabilecek bir sürü arkadaşımız varken mecburen sosyal bölümlere gitmek zorunda kalıyorlardı. Bu konuda üniversitelerin, öğretmenlerin bir kere körlüğün bir şeyleri yapmaya ya da yapmamaya engel olmadığını kavramaları şart. Böyle bir öğrenci gediğinde ona her türlü materyali sağlamak, eğitim desteği vermek için çaba harcamaları şart. Bu bilinci yerleştirirsek daha fazla insanı farklı, daha çeşitli bölümlerde görebiliriz diye umuyorum.

Görme engellilere yönelik davranış şeklimize dair konuşalım biraz da. Benim aklıma hemen turistlerle iletişime geçerken ki yaklaşımlarımız geliyor. Yüksek sesle konuşarak derdini anlatma, kolundan çekiştirerek yer yön gösterme ilk aklıma gelenler. Kişisel olarak yaşadıklarınızdan bahsedebilir misiniz?

Mikro saldırgan davranışlar olarak adlandırıyorum ben. Aslında bunun nedenini şöyle açıklayabilirim. Toplumda gerçekten engellilere karşı niyette kötü olmayan ama yaptığı davranış ve verdiği mesajla o kişiyi eşit bir birey olarak görmediğini gösteren ve ona incitici davranışlar sergileyen bir durum söz konusu. Bu kimi zaman izinsiz koluna girmek, kimi zaman otobüste istemese de yer vermeye çalışmak şeklinde olabiliyor. Gizliliğini ihlal etmek var mesela bir de. İşte bir yerde otururken bir anda “doğuştan mı oldu” gibi soruları sana sorabiliyorlar. Cinsiyetsizleştirmek gibi bir sürü çeşidi olan toplumda karşılaştığımız sorunlar var.

Niye oluyor bunlar? Azınlık bireyi tanımıyor toplum bence. Toplum tanımadığı için, onun engelli olmasını acziyet olarak görüyor. Bir eksiklik olarak görüyor. Bir farklılık olarak görmüyor. O yüzden her azınlığa yaptığı gibi işte çingenelere de aynı davranışı gösteriyor, turiste de aynı davranışı gösteriyor. Yani o toplumda azınlık kimse onlara aynı şeyler gösteriliyor. Almanya’da yaşıyorsanız ve bir Türk iseniz o zaman aynı davranış size de gösteriliyor. Azınlık olmanın getirdiği bir şey. Bunun yolu da toplumla engellilerin daha fazla bir arada yaşaması aslında. Birbirlerini daha fazla tanımaları. Birlikte daha fazla zaman geçirecek ortamları yaratmaları. Toplumun bizim sadece farklı olduğumuzu, başka yöntemler kullandığımızı özümsemesi gerekiyor. Ancak bu algıyı değiştirmek çok zor bir süreç. Kolay bir süreç değil ama bunun yolu da mümkün olduğu kadar engellilerin ve toplumun diğer bireylerinin birbirileriyle daha fazla etkileşim halinde olacakları ortamlarda olmalarından geçiyor.

Engelliliğe dair toplumsal olarak mevcuttaki bakış açımızla ilgili neler düşünüyorsunuz? Toplum olarak görme engellilere nasıl bakıyoruz?

Toplumda genel olarak olumsuz şeylerle karşılaşıyorum. İnsanlar tabi yardımcı olmaya çalışıyorlar. Bu güzel bir şey. Duyarlılıkları var bu da iyi bir şey. Ellerinden geldiği kadar iyi niyetli bir şekilde size yaklaşmaya çalışıyorlar. Bunlar olumlu sayabileceğim şeyler. Etrafta kılavuz izli yolların yapılmaya çalışılması, trafik ışıklarının sesli olması, sesli otobüslerin olması farkındalığı artırıyor böyle şeyler.

Ancak olumsuz bulduğum o kadar çok şey var ki. Çok fazla size karışılmaya çalışılması en başta. Yani sokakta başkasına yapmayacağı davranışları sana rahatça yapabiliyor. Çünkü temel sorun seni bir birey olarak görmüyor olması. Birey olarak görmediği için çocuk gibi görüyor. Yani herhangi bir konuda tek başına karar verebileceğine, tek başına bir şeyler yapabileceğine olan güveni yok. Ve olmayınca da sana istediği gibi müdahale edebilme hakkını kendinde buluyor. Yani başka birine yapamayacağı mesela sokakta sen yürürken durup bağcığını bağlamaya çalışabiliyor mesela. Bu çok iyi niyetli gibi görünse de herhangi birine yapmazsın yani. Belki çok nadiren yaparsınız. Ama engelli birine bunu rahatça yapabiliyor. Ya da diyor ki nereye gideceksin? Şuraya diyorsun. Ne yapacaksın orada diyor. Başka birine sorabilir misin? Sana ne yani! Derler değil mi? Onun bunu sorma sebebi şu. Kendi başına muhtemelen oraya gittiğimin bile farkında değil ya da emin değil. Muhtemelen öylesine gidiyordur diye düşünüyor. İşte bugün mesela durakta gidiyordum. Diyorum ki Otobüse bineceğim. Hangi otobüse bineceksin, niye bineceksin gibi bir sürü soru. Altı üstü ben o kişiden sadece karşıdan karşıya geçmek için yardım istemiştim.

Son olarak eklemek istedikleriniz?


Engellilik bir farklılıktır. Yeti farklılığıdır. Biz öyle adlandırıyoruz bunu. Bu bir eksiklik değildir. Sadece farklı yöntemler kullanıyoruz, farklı şekillerde bazı şeyleri yapıyoruz. Yaptığımız farklı şeyler, onun diğerinden daha kötü olduğunu göstermez. Sadece bu bir farklılıktır. İnsanlara önce bunu anlatabilirsek sonrası daha kolay gelecektir.

Dernek olarak sohbetinizle çok keyif aldık, çok şey öğrendik. Gönüllü desteğinizin bu sohbet aracılığı ile artması en büyük temennimiz. Katkılarınız için çok teşekkürler.

Davetiniz için ben çok teşekkür ederim. Umarım bakış açılarımızın değişmesinde bu sohbetler etkili olur.

Gönüllü okuyucu olmak isteyenler aşağıdaki linkleri inceleyebilirler. http://getem.boun.edu.tr/

https://youtu.be/uir2RRrXCkc

About

About

About

About

About

About